"Sosyal medya ebeveynliği" çocukların mahremiyet algısını zedeleyebilir
- Yazar Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal: - "Aileler sosyal medyada içerik üretmek konusunda çok hevesli ancak burada çocukları ön plana konumlandırmak sakıncalı. Hortlak kıyafeti giyip çocuklarını korkutuyor ve bu anları paylaşıyorlar. Çocuklarımızın özel halleri keza. Bunların hiçbir tanesini paylaşmamak gerekiyor. Aksi halde çocuğun psikolojisine olumsuz etki yaparak gelişimini aksi yönde etkileyecektir" - "Anne babanın o aldığı beğeniler, yorumlar, belki o videodaki reklam içeriğinden kazandığı paralar, o çocuğun zedelenen kişiliğini onarmayacak"

ENES TAHA ERSEN - Yazar Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal, son dönemde yaygınlaşan ve çocuklarını sürekli internet ortamına taşıyan "sosyal medya ebeveynliği" anlayışının, çocuğun bilişsel ve kişisel gelişimini olumsuz yönde etkilediğini ve mahremiyet algısına zarar verdiğini belirtti.
Sosyal medya platformlarında "akademisyenanne" mahlasıyla tanınan yazar Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal, AA muhabirine, sosyal medyada yaşayan ailelerde görülen paylaşım (sharing) kavramını ve bunun çocuklar üzerinde oluşturabileceği sorunları değerlendirdi.
Yaklaşık 20 yıldır akademisyenlik yaptığını ve 2013 yılında telefonuna yüklediği Instagram uygulamasıyla bebeklere, çocuklara ve ailelere yönelik faydalı içerik üretmeye başladığını anlatan Kangal, kendi annelik serüveninde yaşadıklarını başka anne adayları ve ailelerle paylaşmak için bu yola girdiğini söyledi.
Sosyal medya platformunu kullanmaya başladığı ilk yıllarda konsept olarak çocuklarıyla nasıl daha verimli vakit geçirme, eğitici ve öğretici oyunlar üzerine paylaşımlar yaptığına dikkati çeken Kangal, "Takipçi sayım arttığında oğlumla evimizde oyunlar oynarken bunu çekmeye başladık. Ama burada aslında odak noktası çocuk değil de oyundu ve oyunu ailelere anlatabilmenin en önemli yollarından birisi de bir modeldi. Yani o oyunları Instagram'da paylaşmak için üretmiyorduk. Zaten evin içerisinde, evin doğallığıyla oynanan bir oyun vardı." dedi.
- "Yabancı algısını nasıl kazandıracağım düşüncesi benim içime korku saldı"
Annelik üzerine içerik üretmesine rağmen sosyal medya hesabında çocuğunu ve ailesini paylaşmamaya özen gösterdiğinden bahseden Kangal, "2013 yılında ben ilk Instagram hesabımı açtığımda çocuğumun yüzünü saklamıyordum. Hesabım büyüdükten sonra dedim ki, 'Çocuğum okula başlayacak. Birisi gelir de 'Ben senin anneni tanıyorum.' derse ben o çocuğa o mahremiyeti, yabancı algısını nasıl kazandıracağım? Benim içimi bir korku saldı ve artık onu paylaşmamaya karar verdim." diye konuştu.
Sosyal medya kullanımının gündelik hayata daha fazla sirayet etmesi ve içerik üreticiliği yapmanın bugün daha fazla popülerleşmesinin pek çok aileyi çocuklarının içerisinde bulunduğu paylaşımlar yapmaya yönlendirdiğine değinen Kangal, sosyal medya içerik üreticisi olmanın kötü bir şey olmadığını, hatta doğru kullanıldığında çok faydalı olabileceğini dile getirdi.
- "Bilinçsizce yapılan paylaşımlar, çocuğun mahremiyet algısına zarar veriyor"
Her geçen gün artan çocuklu içerik üreticilerinin, video ve içerik üretme adına çocuklarını ön plana koymasının doğru davranış olmadığına işaret eden Kangal, şöyle devam etti:
"Hepimiz bebek videoları, komik bebek videosu izliyoruz. Onu bir yetişkin çekse bize cazip gelmiyor fakat karşımızda çocuk olduğu zaman onu sevimli, tatlı buluyoruz. Böyle bir çocuğun videosuyla popüler olmak kolay gerçekten ancak o çocuğun psikolojisini de düşünmek durumundayız. Aileler sosyal medyada içerik üretmek konusunda çok hevesli ancak burada çocukları ön plana konumlandırmak sakıncalı. Hortlak kıyafeti giyip çocuklarını korkutuyor ve bu anları paylaşıyorlar. Çocuklarımızın özel halleri keza. Bunların hiçbir tanesini paylaşmamak gerekiyor. Aksi halde çocuğun psikolojisine olumsuz etki yaparak gelişimini aksi yönde etkileyecektir."
Özellikle izlenme sayılarını artırmak için içerik üreticileri tarafından farklı yöntemlerin de kullanıldığına vurgu yapan Kangal, çocukların "slime" dolu havuza sokma, ağzı burnu pisken veya çıplakken ya da plajda, tuvalette ya da banyodayken çekilen görüntülerinin paylaşılmaması gerektiğini savundu.
Saniye Bencik Kangal, şu ifadeleri kullandı:
"Bu paylaşımlar bir kere dijital ortamdan hiç silinmeyecek. Dolayısıyla bu tip fotoğrafların veya içeriklerin paylaşılmaması lazım. Bazı videolar görüyorum; küçük çocukların saçını saçma sapan şekillere sokuyorlar, küçücük çocuklara kocaman kadınlarmış gibi makyajlar yapıyorlar ve o çocukları kocaman kadınlarmış gibi konuşturuyorlar. O çocuk büyüdüğü zaman ona baktığında ne hissedecek acaba diye düşünmüyorlar. Ya ona baktığında memnuniyetsiz olursa, ergenlik dönemine geldiğinde arkadaşları o video yüzünden onunla dalga geçerse. Anne babanın o aldığı beğeniler, yorumlar, belki o videodaki reklam içeriğinden kazandığı paralar, o çocuğun zedelenen kişiliğini onarmayacak. O yüzden çocuk paylaşılır mı? Evet, çocuğumuzu paylaşalım ama nasıl paylaşalım? Aile içerisinde paylaşalım. Bir bayram günü kutlama esnasında paylaşalım."
Özellikle izlenme kaygısıyla ortaya çıkarılan akımlarla veya absürt senaryolarla çocukların içerisinde yer aldığı videoları çekmenin komedi unsuru ya da eğlence olamayacağına değinen Kangal, "Çocuk birden ağlamaya başlıyor, ebeveynler gülmeye. Bir çocuğun trajedisine gülmek nasıl bir ebeveynliktir? Bu komik değil, çocuğu korkutarak çekilen videolar eğlenceli değil ama bunlar milyon milyon izlenen videolar. Bu, topluma da yanlış mesaj veriyor." dedi.
- "Sponsorlu içerik uğruna mahremiyet ve etik kavramlarını alaşağı etmek doğru yaklaşım değil"
Sosyal medya içerik üreticiliğinin bugün meslek haline geldiğini, dolayısıyla bunun üzerinden para kazanmanın yanlış bir durum olmadığını ancak çocukların direkt olarak para kazanılan nesne haline getirilmesinin yanlış olacağını ifade eden Kangal, "İnfluencerlık, günümüzün en popüler mesleklerinden bir tanesi haline geldi ve ben bunu asla eleştirmiyorum, kınamıyorum. Ancak mesela bir pişik kreminin reklamını yapacaksın. Çocuğunun poposunu göstermeyeceksin. Burada çocuğun mahremiyetini mutlaka göz önüne almamız gerekiyor. Çocuk yaşta yapılan bu paylaşım, o çocuk adına ilerleyen yaşlarda gurur kırıcı veya zedeleyici yaklaşımların da önünü açabiliyor." şeklinde konuştu.
Kangal, sponsorlu içerikler konusunda "aile ve çocuk" temalı paylaşımlarda bulunan sosyal medya içerik üreticilerine şu uyarıyı yaptı:
"Bu işin etik ilkeleri doğrultusunda yaklaşalım. Çocuğun her kullandığını, her giydiğini, her gittiği yeri illa ifşa etmek zorunda değiliz. Mesela çocuğun okul formasının etiketlenmemesi lazım. Okuldan üç kuruş indirim alacağım diye okulun reklamını yapmak son derece yanlış. Çocuğun gittiği okulun mutlaka gizli kalması lazım. Çocuğun okul formasıyla bir fotoğrafının paylaşılmaması lazım. Sponsorlu içerik uğruna mahremiyet ve etik kavramlarını alaşağı etmek doğru ve akılcı yaklaşım değil."
Gerek sosyal medya kullanıcısı, gerekse içerik üreticisi olarak çocukların da birer birey olduklarını düşünerek onlara uygun şekilde yaklaşmanın onların hem psikolojik hem de kişisel gelişimleri için hayati derecede önemli olduğunu vurgulayan Kangal, "Yaptığımız her paylaşımdan sonra iş dönüyor, dolanıyor çocuğun mahremiyetine dayanıyor. Onun rızası dışında yapılan bu paylaşımlar hem doğru değil hem de doğru ebeveynlik yaklaşımı değil. Kişisel verilerle ilişkilendirilebilecek bu paylaşımları herkese açık yaparak aslında çocuğumuzu hedef göstermiş oluyor, onun güvenliğini risk altına alıyorsunuz. Her şey çocuğun mahremiyeti çerçevesinde dönmeli." ifadelerini kullandı.