,

Sendika kararı gereğince göreve gelmeyenlere disiplin cezası hukuka uygundur

Anayasa Mahkemesi, kamu görevlisi olan başvurucunun üyesi olduğu sendikanın çağrısı doğrultusunda mesai saatleri içinde bir saat süreyle görev yerinden ayrılması nedeniyle uyarma disiplin cezası ile cezalandırılmasının örgütlenme özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasını kabul edilemez buldu.

Sendika kararı gereğince göreve gelmeyenlere disiplin cezası hukuka uygundur

Somut başvuruda disiplin cezasının sebebini teşkil eden eylem, ülkenin iç siyasetine ilişkin sosyo-politik unsurların ağırlıkta olduğu bir amaca yönelik olup eylemin amacının sendikaların çekirdek faaliyet alanında kalmadığı görülmektedir. Bu nedenle yapılan müdahalede devletin takdir marjının sendika hakkına yapılan müdahalelere göre daha geniş olduğu kabul edilmelidir.

Başvurucu, kısa süreyle işyerinden ayrılmak şeklinde bir eylem gerçekleştirmiştir. Bu hâliyle eylemin kamu hizmetinin iyi şekilde yürütülmesi üzerinde çok ağır bir baskı oluşturmadığı söylenebilir. Öte yandan başvurucunun, amirinden izin istediği ama izin alamamasına rağmen işyerini terk ettiği dikkate alınmalıdır. Başvurucu, ülkenin iç siyasetinin protesto edildiği bir basın açıklamasına katıldığı için değil görev yerini terk etmesi nedeniyle uyarma cezası ile cezalandırılmıştır. En önemlisi başvurucu hakkında, ilgili mevzuatta öngörülen ve bir uyarı mahiyeti taşıyan en hafif disiplin cezası olan uyarma cezasına hükmedildiği gözönünde bulundurulmalıdır.

Bu bağlamda kamu görevlisi olan başvurucu hakkında mesai saatleri içerisinde görev yerini terk etmesi nedeniyle verilen uyarma cezasının demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olduğundan bahsedilemeyeceği, kamu otoritelerince başvurucunun örgütlenme özgürlüğü ile kamunun katlanması gereken külfet arasında adil bir denge kurulduğu sonucuna varılmıştır

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

(Başvuru Numarası: 2016/601)

Karar Tarihi: 1/3/2023

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, kamu görevlisi olan başvurucunun üyesi olduğu sendikanın çağrısı doğrultusunda mesai saatleri içinde bir saat süreyle görev yerinden ayrılması nedeniyle uyarma disiplin cezası ile cezalandırılmasının örgütlenme özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu 1975 doğumlu olup Ankara'da Yenişehir PTT Merkez Müdürlüğünde memurdur. Başvurucu, Basın Yayın İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası (Haber-Sen/Sendika) üyesidir (başvuruya konu olayların arka planına ilişkin detaylı bilgi için bkz. Filiz Koçak Demir ve diğerleri, B. No: 2015/14046, 17/7/2019, § 8).

3. Haber-Sen'in üyesi olduğu Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) 16/6/2013 tarihinde şu şekilde bir karar almıştır:

" İstanbul Taksim Gezi Parkı'na sahip çıkma amaçlı başlayan demokratik ve meşru tepkiler karşısında aralarında üyelerimizin de bulunduğu binlerce yurttaşımızın yaralanmasına, dört vatandaşımızın yaşamını yitirmesine neden olan Hükümetin baskıcı ve şiddeti esas alan uygulamalarını protesto etmek amacıyla;

Konfederasyon tüzüğümüzün 'Konfederasyonun Amaçları' başlıklı dördüncü maddesi'nde sayılan;

'Toplumun karar süreçlerinde örgütlü olarak söz sahibi olduğu; devletten ve piyasadan azami ölçüde arındırılmış kamusal alanda eşit, ücretsiz, nitelikli, erişilebilir ve anadilinde kamu hizmetini savunur. Konfederasyon, tüm maddi değerlerin yaratıcısı emeğin en yüce değer olduğu gerçeğinden hareketle ve sendikal mücadelenin demokrasi ve özgürlük mücadelesinin bir parçası olduğunun bilinciyle...

b) Çalışma yaşamında ve hayatın diğer alanlarında üyelerin ve tüm emekçilerin ekonomik, demokratik, sosyal, siyasal, yasal, kültürel, mesleki, hukuksal, özlük haklarını ve çıkarlarını korumayı ve geliştirmeyi;

c) Evrensel insan hakları belgelerine dayanan ve uluslararası hukuk ve sözleşmelerden doğan bütün hak ve özgürlükleri eksiksiz yaşama geçirmek için mücadele etmeyi;' amaçlarımız doğrultusunda,

DİSK, TMMOB, TTB ve TDHB ile birlikte, bağlı sendikalarımız üyelerinin; 17 Haziran 2013 tarihi sabahında işyerlerinde bildiri okumaları ve üretimden gelen gücü kullanarak işyerlerinden çıkıp tüm illerde merkezi alanlarda basın açıklamaları yapmaları ..."

4. Sendikanın bağlı olduğu KESK'in aldığı iş bırakma kararı üzerine 17/6/2013 tarihinde başvurucu görevine gitmiş ve 12.30-13.30 saatleri arasında eyleme katılabilmek amacıyla işyerinden ayrılmak için şefinden Sendikanın kararını dayanak göstererek izin istemiştir. Başvurucu, talebine olumsuz yanıt verilmesi üzerine işyerinden bir saatliğine ayrılmış ve basın açıklamasına katıldıktan sonra tekrar mesaiye dönmüştür.

5. Söz konusu karar doğrultusunda bir saat görev yerinde bulunmayan başvurucu hakkında mazeretsiz olarak göreve gelmediği ya da görevine gelip daha sonra görev yerini terk ettiği iddiasıyla başlatılan disiplin soruşturması sonucunda başvurucuya uyarma cezası verilmiştir.

6. Başvurucu, disiplin cezasının iptali talebiyle dava açmıştır. Ankara 10. İdare Mahkemesi 25/12/2013 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) benzer başvurularda vermiş olduğu kararlara değinmiş ve başvurucunun bağlı bulunduğu Sendikanın çağrısına uymak suretiyle sendikal faaliyet kapsamında eyleme katıldığını belirterek uyarma cezası verilmesinin demokratik bir toplumda gerekli olmadığına ve işlemin iptaline karar vermiştir.

7. İdare tarafından yapılan itiraz üzerine Ankara Bölge İdare Mahkemesi (Bölge İdare Mahkemesi) 31/3/2015 tarihinde başvurucunun sendika kararı doğrultusunda 17/6/2013 tarihinde görev yerini terk etmesinin sendikal faaliyet kapsamı dışında olduğunu, eylemin Taksim Gezi Parkı olaylarında hükûmetin toplumsal olaylara müdahale biçimini protesto etmek amacıyla yapıldığını, bu durumun ise Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde düzenlenen haklar çerçevesinde olmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının bozulmasına ve davanın reddine karar vermiştir.

8. Başvurucu tarafından yapılan karar düzeltme talebi de Bölge İdare Mahkemesince 11/11/2015 tarihinde reddedilmiştir.

9. Nihai karar başvurucu vekiline 3/12/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 4/1/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

10. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

11. Başvurucu, üyesi olduğu Sendikanın bağlı olduğu KESK tarafından alınan karar doğrultusunda Anayasa ve kanunlarla tanınan hakları çerçevesinde demokratik tepki göstermek amacıyla bir sendikal eyleme katıldığını belirterek sendikal faaliyetlerden dolayı disiplin cezasıyla cezalandırılmasının adil yargılanma ve etkili başvuru hakları ile örgütlenme özgürlüğünü ihlal ettiğini iddia etmiştir. Bakanlık görüşünde, sendika üyelerinin mesleki çıkarlarıyla doğrudan ilgili olmayan amaçlarla iş bırakma biçimindeki bir eyleme müdahale ederken devletin sahip olduğu takdir marjının daha geniş olacağı, sendikaların siyasi otorite karşısında bir baskı grubu olarak yürüttükleri faaliyetler kapsamında aldıkları kararlar doğrultusunda sendika üyelerinin iş bırakma eylemine katılmalarının sendika hakkının çekirdek faaliyet alanında kalmayan eylemler olduğu, başvuruya konu eylemin de bu tanıma uyduğu belirtilerek verilen uyarma cezası ile başvurucunun haklarının ihlal edilmediği ifade edilmiştir. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, üyesi olduğu Sendikanın kararı üzerine katıldığı eylemin sendikal faaliyet kapsamı dışında tutulmasının mümkün olmadığını, disiplin cezası nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini ifade etmiştir.

12. Anayasa Mahkemesi Ahmet Parmaksız başvurusuna ilişkin kararında; sendikaların üyelerinin çalışma ilişkilerinde ekonomik, sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için yapılan faaliyetleri kapsamında yer almayan ve siyasi otorite karşısında bir baskı grubu olarak yürüttükleri faaliyetlerle ilgili aldıkları kararlar uyarınca sendika üyelerinin iş bırakma eylemine katılmasını bireylerin sendikanın çekirdek faaliyet alanında kalmayan eylemleri olarak değerlendirmiştir. Bu doğrultuda anılan eylemler nedeniyle yapılan müdahaleler Anayasa'nın sendika hakkına ilişkin 51. maddesi kapsamında değil örgütlenme özgürlüğünü teminat altına alan 33. maddesi kapsamında incelemiştir (Ahmet Parmaksız [GK], B. No: 2017/29263, 22/5/2019, §§ 47-63).

13. KESK'in başvuru konusu iş bırakma kararında da siyasi bir amacın ağırlıkta olduğu, verilmek istenen mesajın temelinde hükûmete dönük eleştiriler bulunduğu, diğer bir ifadeyle iş bırakmak biçiminde bir protestoya katılmasının başvurucunun ekonomik ve mesleki çıkarları ile değil genel bir baskı grubunun bir parçası olmasıyla ilgili olduğu anlaşılmaktadır (Filiz Koçak Demir ve diğerleri, B. No: 2015/14046, 17/7/2019, § 40). Bu doğrultuda başvurucunun şikâyeti örgütlenme özgürlüğü kapsamında incelenecektir.

14. Başvuru konusu müdahalenin dayanağı olan 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Müdahalenin kamu düzeninin korunması meşru amacıyla gerçekleştirildiği değerlendirilmiştir (Filiz Koçak Demir ve diğerleri, §§ 46-47).

15. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kendilerini temsil eden kolektif bir oluşum meydana getirerek bir araya gelme özgürlüğünü ifade etmekte olup (Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 31) bireylere topluluk hâlinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkânı sağlar (demokratik bir toplumda örgütlenme özgürlüğünün önemine ilişkin açıklamalar için bkz. Filiz Koçak Demir ve diğerleri, §§ 48-53). Anayasa Mahkemesi benzer başvurularda bu özgürlüğün kullanılmasından kaynaklanan yarardan daha ağır basan ve korunması gereken bir menfaatin ortaya konulmasında başvurucunun eylem türünü, amacını ve niteliğini, bunun kamu düzenine etkisini ve topluma yüklediği külfeti dikkate almıştır (Ahmet Parmaksız, § 79; Filiz Koçak Demir ve diğerleri, § 57). Bu bağlamda uyarma disiplin cezası şeklindeki başvuru konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı incelenecektir (demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk kriterine ilişkin ilkeler için bkz. Filiz Koçak Demir ve diğerleri, §§ 54-58).

16. Somut başvuruda disiplin cezasının sebebini teşkil eden eylem, ülkenin iç siyasetine ilişkin sosyo-politik unsurların ağırlıkta olduğu bir amaca yönelik olup eylemin amacının sendikaların çekirdek faaliyet alanında kalmadığı görülmektedir. Bu nedenle yapılan müdahalede devletin takdir marjının sendika hakkına yapılan müdahalelere göre daha geniş olduğu kabul edilmelidir.

17. Başvurucu, kısa süreyle işyerinden ayrılmak şeklinde bir eylem gerçekleştirmiştir. Bu hâliyle eylemin kamu hizmetinin iyi şekilde yürütülmesi üzerinde çok ağır bir baskı oluşturmadığı söylenebilir. Öte yandan başvurucunun, amirinden izin istediği ama izin alamamasına rağmen işyerini terk ettiği dikkate alınmalıdır. Başvurucu, ülkenin iç siyasetinin protesto edildiği bir basın açıklamasına katıldığı için değil görev yerini terk etmesi nedeniyle uyarma cezası ile cezalandırılmıştır. En önemlisi başvurucu hakkında, ilgili mevzuatta öngörülen ve bir uyarı mahiyeti taşıyan en hafif disiplin cezası olan uyarma cezasına hükmedildiği gözönünde bulundurulmalıdır.

18. Bu bağlamda kamu görevlisi olan başvurucu hakkında mesai saatleri içerisinde görev yerini terk etmesi nedeniyle verilen uyarma cezasının demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olduğundan bahsedilemeyeceği, kamu otoritelerince başvurucunun örgütlenme özgürlüğü ile kamunun katlanması gereken külfet arasında adil bir denge kurulduğu sonucuna varılmıştır (benzer değerlendirmeler için bkz. Filiz Koçak Demir ve diğerleri,§§ 61-63; Tayyip Akbudak, B. No: 2018/5558, 11/9/2019, §§ 73-74).

19. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 1/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Kaynak : Gazete Memur

İlişkili Haberler

Manşetler