Somut olayda, çarşı ve mahalle bekçisi olmak amacıyla sevk edildiğiGülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesince görme bozukluğu tanısı ile çarşı ve mahalle bekçisi olmayacağı belirlenen başvurucu, daha sonra yaptırdığı lazer operasyonu ile gözlerinin Yönetmelik'te aranan seviyeye geldiği iddiasıyla dava açmıştır. Mahkeme, Gazi Üniversitesi Hastanesinden hakem hastane sıfatıyla aldırdığı raporla başvurucunun durumunun Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliği'nin Ek 3-7-a bölümündeki şartları taşıdığı gerekçesiyle başvurucuyu haklı bulmuştur. Yapılan istinaf talebi üzerine Bölge İdare Mahkemesi ise başvurucunun görme gücünün düzeltilmesi öncesi hâlinin Yönetmeliğin Ek-3-7-A. maddesine uygun olmadığından tesis edilen dava konusu işleminde hukuka aykırılık bulunmadığına karar vermiştir.
Belirli bir kadroya atanma şartlarının neler olduğunu değerlendirmek ve bu şartların sağlanıp sağlanmadığını tespit etmek hukuk kurallarını öncelikle yorumlama yetkisini haiz olan mahkemelerin takdirindedir. Anayasa Mahkemesinin görevi derece mahkemesinin yorumlarının açıkça keyfî veya bariz takdir hatası içerecek nitelikte olup olmadığını incelemekten ibarettir.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
(Başvuru Numarası: 2020/18367)
Karar Tarihi: 18/12/2024
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, idari işlemin iptali talebiyle açılan davada davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın hatalı olması nedeniyle çeşitli Anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu 14/7/1966 tarihli ve 772 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu uyarınca çarşı ve mahalle bekçisi olmak amacıyla yazılı sınava katılmış ve başarılı olmuştur. Hakkında yapılan arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması sonucunun da olumlu olması neticesinde, sağlık şartlarını sağlayıp sağlamadığının anlaşılması maksadıyla tam teşekküllü bir hastaneye sevk edilerek sağlık kurulu raporu alması sağlanmıştır.
3. Başvurucu, bu kapsamda sağlık şartlarına uygunluğu yönünden tarama için Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmiş; anılan Hastanenin 26.12.2018 tarih ve 14589 No.lu sağlık kurulu raporuyla H52.2-Astigmatizma(Bilateral Miyop Astigmat) tanısı ile "çarşı ve mahalle bekçisi olmasının uygun olmadığı" belirtilmiştir. Bunun üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü (İdare) kararı uyarınca 4/8/2003 tarihli ve 25189 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan mülga Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliğinin (Yönetmelik) EK-3-7-A maddesinde belirtilen koşul sağlanmadığından adaylık dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir.
4. Başvurucu, bunun üzerine kendi imkânları ile özel bir merkeze başvurarak gözlerinden lazer operasyon geçirmiştir. Başvurucu, bu operasyon sonrası Sinop Atatürk Devlet Hastanesine müracaat ederek gözlerindeki görme oranlarını gösteren 16/1/2019 tarihli sağlık kurulu raporunu temin etmiştir.
5. Başvurucu, "Çarşı ve mahalle bekçisi olamaz." kararı verilmesine ilişkin 3/1/2019 tarihli Emniyet Genel Müdürlüğü Sağlık Daire Başkanlığı işleminin iptali istemiyle Samsun 1.İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmış ve Sinop Atatürk Devlet Hastanesinden aldığı 16/1/2019 tarihli raporu Mahkemeye sunarak lazer operasyonu sayesinde gözlerinin mevzuatta aranan şartları artık sağladığını iddia etmiştir. Mahkeme 14/11/2019 tarihli kararıyla dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun, hakem hastane sıfatıyla Gazi Üniversitesi Hastanesine rapor için sevki üzerine anılan Hastanenin 13/5/2019 tarihli raporuyla Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliği'nin Ek 3-7-a bölümündeki şartları taşıdığının ve çarşı ve mahalle bekçisi olmasında sakınca olmadığının bildirildiği vurgulanmıştır. Mahkeme; bu kabulden yola çıkarak başvurucunun, çarşı ve mahalle bekçisi adayı olmasında sakınca bulunmadığını belirterek tesis edilen dava konusu işlemin hukuka ve mevzuat hükümlerine aykırı olduğuna hükmetmiştir.
6. İdare, anılan karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş; başvurucunun işlemden sonra lazer ameliyatı olduğunu ve işlem tarihinde bu göreve uygun olmadığını ileri sürmüştür.
7. Samsun Bölge İdare Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi(İstinaf) 19/3/2020 tarihinde istinaf başvurusunu kabul ederek Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kesin olarak reddine karar vermiştir. İstinaf karar gerekçesinde, anılan Yönetmelik'te gözlerin görme gücü ile ilgili düzeltmelere cevaz verildiğini ancak bu düzeltmenin davalı idarece başvurucunun sevk edildiği hastanede sağlık durumunun tespiti amacıyla muayenesi ve sonucunda düzenlenecek sağlık raporu öncesi yapılması gerektiğine vurgu yapmıştır. İstinaf bu yorumdan hareketle başvurucunun görme gücünün düzeltilmesi öncesi hâlinin Yönetmelik'in Ek-3-7-A. maddesine uygun olmadığından tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığına karar vermiştir.
8. Başvurucu, nihai kararı 27/4/2020 tarihinde öğrendikten sonra 1/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. COVID-19 salgın hastalığı (pandemi) tedbirleri kapsamında yayımlanan ve bireysel başvuru yolunda da uygulanan 25/3/2020 tarihli ve 7226 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile dava açma sürelerinin 13/3/2020 tarihinden 30/4/2020 tarihine kadar durması öngörülmüş, sürelerin duracağı son tarih daha sonra Cumhurbaşkanı tarafından aynı fıkrada tanınan yetkiye istinaden 15/6/2020 olarak tespit edilmiştir (Senih Özay, B. No: 2020/13969, 9/6/2020, § 32).
10. Somut olayda başvurucunun nihai kararı öğrendiği 27/4/2020 tarihinden itibaren başvuru yapabilecekleri sürenin tamamı pandemi nedeniyle dava açma sürelerinin durduğu 13/3/2020-15/6/2020 arasına denk gelmektedir. Yukarıda belirtilen Kanun hükmü uyarınca bu süreler, durma süresinin sona erdiği 15/6/2020 tarihini takip eden günden itibaren tekrar işlemeye başlamıştır. Dolayısıyla bireysel başvuru süresinin 16/6/2020 tarihinde işlemeye başladığı somut olayda, yukarıda anılan mevzuatta sürelerin durmasına ve uzamasına ilişkin belirlenen ilkelere uygun olarak 1/7/2020 tarihinde yapılan bireysel başvurunun süresinde olduğu anlaşılmıştır.
11. Komisyon, aralarında konu yönünden irtibat bulunan 2020/18935 numaralı başvurunun 2020/18367 numaralı başvuru ile birleştirilmesine ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Çalışma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucu, ilişiğinin geçerli bir sebep gösterilmeksizin haksız bir şekilde sonlandırıldığını, buna dair açılan davanın ise yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan reddedildiğini belirterek çalışma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
13. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
14. Bireyin dilediği alanda çalışma özgürlüğü ve çalışma hakkı Anayasa'nın 48. ve 49. maddelerinde güvence altına alınmış olmakla birlikte Sözleşme'de düzenlenen haklardan değildir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 24).
15. Buna göre başvuru dilekçesinde ifade edildiği şekliyle ihlal edildiği ileri sürülen çalışma hakkı, Anayasa ve Sözleşme ile Türkiye'nin taraf olduğu ek protokollerin ortak koruma alanına girmediğinden bu iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
16. Başvurucu, lazer tedavi yöntemi ile tedavi olduğunu ve görme gücünün Gazi Üniversitesi Hastanesinin 13.05.2019 tarihli durum bildirir sağlık kurulu raporunda da belirtildiği gibi çarşı ve mahalle bekçisi adayı olmasına engel olmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca, ilgili Yönetmelikte gözlerin görme gücü ile ilgili düzeltmelere cevaz verildiğini ve bu düzeltmenin davalı idarece sevk edildiği hastanede sağlık durumunun tespiti amacıyla muayenesi ve sonucunda düzenlenecek sağlık raporu öncesi yapılması gerektiği yönünde açık bir kısıtlayıcı hükmün bulunmadığını iddia etmiştir. Başvurucu son olarak kendisi ile aynı durumda olan başka kişilerle ilgili açılan davaların lehe sonuçlandığını, Mahkemeler arasındaki içtihat farklılığının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini belirtmiştir. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
17. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).
18. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz konusu olduğu durumlarda derece mahkemelerinin takdir ve değerlendirmelerinin Anayasa'daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci Anayasa Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa'da öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme kanun yolunda gözetilmesi gereken hususun incelenmesi olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).
19. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi çok istisnai durumlarda temel hak ve özgürlüklerden biri ile doğrudan ilgili olmayan bir şikâyeti kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin yasak kapsamına girmeden inceleyebilir. Açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsıldığı ve adil yargılama hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvencelerin anlamsız hâle geldiği çok istisnai hâllerde, aslında yargılamanın sonucuna ilişkin olan bu durumun bizatihi kendisi usule ilişkin bir güvenceye dönüşmüş olur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin değerlendirmelerinin usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirip getirmediğini ve açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsılıp sarsılmadığını incelemesi yargılamanın sonucunu değerlendirdiği anlamına gelmez. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi derece mahkemelerinin delillerle ilgili değerlendirmelerine ancak açık bir keyfîlik ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getiren bir uygulama varsa müdahale edebilecektir (Ferhat Kara [GK], B. No: 2018/15231, 4/6/2020, § 149; M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 83).
20. Somut olayda, çarşı ve mahalle bekçisi olmak amacıyla sevk edildiğiGülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesince görme bozukluğu tanısı ile çarşı ve mahalle bekçisi olmayacağı belirlenen başvurucu, daha sonra yaptırdığı lazer operasyonu ile gözlerinin Yönetmelik'te aranan seviyeye geldiği iddiasıyla dava açmıştır. Mahkeme, Gazi Üniversitesi Hastanesinden hakem hastane sıfatıyla aldırdığı raporla başvurucunun durumunun Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliği'nin Ek 3-7-a bölümündeki şartları taşıdığı gerekçesiyle başvurucuyu haklı bulmuştur. Yapılan istinaf talebi üzerine Bölge İdare Mahkemesi ise başvurucunun görme gücünün düzeltilmesi öncesi hâlinin Yönetmeliğin Ek-3-7-A. maddesine uygun olmadığından tesis edilen dava konusu işleminde hukuka aykırılık bulunmadığına karar vermiştir.
21. Belirli bir kadroya atanma şartlarının neler olduğunu değerlendirmek ve bu şartların sağlanıp sağlanmadığını tespit etmek hukuk kurallarını öncelikle yorumlama yetkisini haiz olan mahkemelerin takdirindedir. Anayasa Mahkemesinin görevi derece mahkemesinin yorumlarının açıkça keyfî veya bariz takdir hatası içerecek nitelikte olup olmadığını incelemekten ibarettir.
22. Olayda İstinafın, başvurucunun lazer tedavisi öncesi görme gücünün Yönetmeliğin ilgili maddesine uygun olmadığından bahisle çarşı ve mahalle bekçisi olamayacağı yönünde tesis edilen dava konusu işleminde hukuka aykırılık bulunmadığına yönelik değerlendirmesi hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasına yönelik olup bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir unsur içermediği anlaşılmaktadır.
23. Başvuru konusu olayda mahkemelerce tarafların iddia ve itirazlarının incelendiği, bilgi ve belgelerin toplandığı, bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle bir sonuca varıldığı görülmektedir. Başvurucu her ne kadar kendisiyle aynı durumda bulunan başka bir kişiye yönelik farklı değerlendirme yapıldığını, içtihat farklılığı nedeniyle haksızlığa uğradığını ileri sürmüşse de mahkemelerin somut olayın niteliğine bağlı olarak farklı değerlendirmeler yapabileceği tabiidir. Olayda, başvurucunun belirttiği kararların da farklı mahkemelerden gelerek Ankara Bölge İdare Mahkemesinin incelemesine konu olduğu ve başvurucuya dair verilen karardan sonra Bölge İdare Mahkemesi tarafından ele alındığı görülmekte olup mahkemelerin somut olayın niteliğine, bu bağlamda her bir davacının kendi özel durumuna ve şartlarına bağlı olarak farklı değerlendirmeler yapabileceği gözetildiğinde başvuru konusu olay kapsamında derinleşmiş bir içtihat farklılığının başvurucu tarafından ortaya konulamadığı değerlendirilmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi de Miraş Mümessillik İnş. Taah. Reklam. Paz. Yay. San. Tic. A.Ş. (B. No: 2012/1056, 16/4/2013) kararında benzer konularda aynı derecedeki yargı mercileri arasındaki içtihat farklılıklarının tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemeyeceğini, derece mahkemeleri ile itiraz ya da temyiz mercilerinin, uyuşmazlıklara ilişkin olarak, tarafların talepleri ve delilleri arasındaki yorum farklılıklarının da tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olmadığını belirtmiştir.
24. Bu itibarla başvuru konusu olayda başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların yargılama mercilerince delillerin değerlendirilmesine ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu, mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Çalışma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 18/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.