Eğitim, Anayasa tarafından doğrudan güvence altına alınmış bir haktır. Ayrıca eğitim, çok özel bir kamu hizmeti olarak sadece doğrudan faydaları olan bir hizmet değil geniş sosyal fonksiyonları da olan bir hizmettir. Demokratik bir toplumda insan haklarının sağlamlaşması ve devamı için eğitim hakkının vazgeçilmez ve temel bir katkısı olduğu da aşikârdır. Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında eğitim hakkının yükseköğrenim seviyesini de kapsadığına, belli bir zamanda mevcut olan eğitim kurumlarına etkili bir biçimde erişimin sağlanmasını güvence altına aldığına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 68), kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim almasını engellememe şeklinde bir negatif ödev yüklediğine karar vermiştir.
10. Buna göre yukarıda da işaret edildiği üzere eğitim hakkı mahiyeti itibarıyla kamu makamlarının, katılma imkânı sağlanan eğitim ve öğretime herkesin etkin bir şekilde katılabilmesini sağlama yükümlülüğü ile bireyin eğitim ve öğrenim almasının engellenmemesi yönündeki negatif yükümlülüğünü kapsamakta olup başvurucunun sözlü sınavdan başarısız sayılmasına ilişkin işlemin kendisinin eğitim hakkına yönelik bir müdahale niteliği taşımadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun eğitim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
(Başvuru Numarası: 2020/9631)
Karar Tarihi: 17/9/2024
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, Polis Meslek Yüksek Okulundan mezuniyet sonrasında aday memur olarak atanmak için sonradan getirilen sözlü sınav şartını düzenleyen yönetmelik hükmü ile bu hükme dayalı olarak yapılan sözlü sınavda başarısız sayılmaya ilişkin işlemin iptali talebiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma, mülkiyet ve eğitim haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Polis Meslek Yüksek Okulundan mezun olan başvurucu, polis memuru rütbesine aday memur olarak atanması amacıyla yapılan sözlü sınavın ve sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlem ile bu işlemin dayanağı olan 3/6/2015 tarihli ve 29375 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Emniyet Genel Müdürlüğü Kadrolarına Polis Memuru ve Komiser Yardımcısı Rütbelerine Aday Memur Olarak Atanacaklara Uygulanacak Sınav Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 5. maddesinin iptali talebiyle ilk derece mahkemesi sıfatıyla Danıştay nezdinde dava açmıştır.
3. Danıştay 12. Dairesi (Daire) davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde;
i. İptali istenen Yönetmelik'in dayanağı olan 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu'nun 6638 sayılı Kanun'un 23. maddesiyle anılan Kanun'un Ek 1. maddesine eklenen (3) numaralı fıkrasında yer alan "...öğrenimine devam edenler dâhil..." ibaresinin Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasıyla açılan davada, Anayasa Mahkemesinin 4/5/2017 tarihli ve E.2015/41, K.2017/98 sayılı kararıyla; öğrencilerin memuriyet hakkını kazanılmış bir hak olarak elde etmedikleri, zira bunların henüz memuriyete atanmadıkları ve memuriyetin bunlar yönünden bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmiş kişisel bir hakka dönüşmediği, kanun koyucunun, Anayasa'da öngörülen kurallar çerçevesinde diğer alanlarda olduğu gibi kamu görevine giriş şartlarıyla ilgili olarak da kamu yararı amacıyla bazı değişiklikler yapabileceği, bu değişikliklerin kişilerin beklentilerini etkileyebileceği, kişilerin meşru beklentileri aleyhine bir düzenleme yapılması söz konusu olmadığından kuralın kişilerin çalışma hürriyeti ve haklarına yönelik hukuki güvenliklerini ihlal eden bir yönü bulunmadığı ve anılan düzenleme emniyet hizmetlerinin daha iyi işlemesi amacıyla yapıldığından Anayasa'ya aykırı olmadığı gerekçesiyle iptal talebinin reddine karar verildiği,
ii. Sözlü sınav şartının adayların yeterliliklerini tespit etmek amacıyla düzenlendiği, kamu hizmetinin etkin ve verimli bir şekilde işleyebilmesini sağlamak üzere kamu görevine alınacak kişilerin yeterliliklerini tespit etmek amacıyla sınav aracına başvurulmasının anılan amaca ulaşılması yönünden uygun bir araç olduğu, polis eğitim kurumları ve Emniyet Genel Müdürlüğü adına yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerden, öğrenim süresini başarıyla tamamlayanların Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarına polis memuru veya komiser yardımcısı olarak atanmalarından önce sınava tabi tutulacağının idare tarafından üst hukuk normlarına uygun olarak hazırlanan Yönetmelik hükmüyle belirlendiği, buna göre dava konusu Yönetmelik'in sınava katılacak adaylara ilişkin 5. maddesinde üst hukuk normlarına aykırılık bulunmadığı,
iii. Dava konusu işlemin dayanağı olan sözlü sınav komisyonu başkanı ve üyelerince verilmiş puanlara ilişkin tutanak ve sınav sonuçlarına ilişkin tüm bilgi ve belgelerin incelenmesinden, sözlü sınavın nesnel olarak yapıldığı ve yargısal denetim için aranan bütün şartları sağladığı hususlarına yer verilmiştir.
4. Bu karara karşı taraflarca temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (Kurul) anılan kararın esas ve vekâlet ücreti yönünden açıklama ile onanmasına kesin olarak karar vermiştir. Buna göre esas yönünden 3201 sayılı Kanun'un Ek 1. maddesinde belirtilen sınavın yazılı olması gerektiği yolunda bir kurala yer verilmediği, öğrenimi öncesinde yapılan sınavları geçen ve öğrenimini başarıyla bitirenler yönünden idarece kanun hükmü uyarınca yapılması gereken sınavın Yönetmelikte sözlü sınav olarak belirlenmesinde ve uygulanmasında hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir. Ayrıca komisyonda bulunacak rütbeli personel sayısının Yönetmelikte öngörülen sayıdan daha az olmasının ihmal edilebilir nitelikte olduğu ve bu durumun komisyonda yer alan uzmanlar tarafından hazırlanan sınav sorularını hukuka aykırı hâle getirmeyeceği vurgulanmıştır. Vekâlet ücreti yönünden ise Dairece davalı idareler lehine hükmedilen miktar hukuka uygun bulunmuştur.
5. Başvurucu nihai hükmü 9/3/2020 tarihinde öğrendikten sonra 16/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
6. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Eğitim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
7. Başvurucu, mezuniyet aşamasında Yönetmelik değişikliği ile getirilen sözlü sınavdan başarısız sayılarak aldığı iki yıllık polislik eğitiminin boşa gittiğini, ikinci defa sözlü sınava katılma hakkının tanınmadığını ve polislik eğitiminin tamamlanması ile ortaya çıkan sonuçlardan bu eğitim başlamadan önce bilgilendirilmesi gerektiğini belirterek eğitim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
8. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun olan başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
9. Eğitim, Anayasa tarafından doğrudan güvence altına alınmış bir haktır. Ayrıca eğitim, çok özel bir kamu hizmeti olarak sadece doğrudan faydaları olan bir hizmet değil geniş sosyal fonksiyonları da olan bir hizmettir. Demokratik bir toplumda insan haklarının sağlamlaşması ve devamı için eğitim hakkının vazgeçilmez ve temel bir katkısı olduğu da aşikârdır (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 66). Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında eğitim hakkının yükseköğrenim seviyesini de kapsadığına (Hikmet Balabanoğlu, § 28), belli bir zamanda mevcut olan eğitim kurumlarına etkili bir biçimde erişimin sağlanmasını güvence altına aldığına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 68), kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim almasını engellememe şeklinde bir negatif ödev yüklediğine (Hikmet Balabanoğlu, § 29) karar vermiştir.
10. Buna göre yukarıda da işaret edildiği üzere eğitim hakkı mahiyeti itibarıyla kamu makamlarının, katılma imkânı sağlanan eğitim ve öğretime herkesin etkin bir şekilde katılabilmesini sağlama yükümlülüğü ile bireyin eğitim ve öğrenim almasının engellenmemesi yönündeki negatif yükümlülüğünü kapsamakta olup başvurucunun sözlü sınavdan başarısız sayılmasına ilişkin işlemin kendisinin eğitim hakkına yönelik bir müdahale niteliği taşımadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun eğitim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
11. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucu, yakın bir zamanda mezun olacağı ve polislik mesleğine başlayacağı haklı ve meşru beklentisiyle hareket ettiğini, kişisel ve ailevi planlamalarını bu beklentiye göre yaptığını, takdir yetkisinin sınırı aşılarak sınav hazırlığı imkânı dahi verilmeksizin sözlü sınava tabi tutulduğunu belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
13. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, B. No: 2013/1178, 5/11/2015, § 54). Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26; İhsan Vurucuoğlu, B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 31).
14. Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma hakkı -kişinin bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun- Anayasayla korunan mülkiyet kavramı içinde değildir. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki Anayasa'nın 35. maddesi soyut bir temele dayalı olarak mülkiyete erişmeyi ve mülkiyeti edinmeyi değil mülkiyet hakkını güvence altına almaktadır. Bu hususun istisnası olarak belli durumlarda bir ekonomik değer veya icrası mümkün bir alacağı elde etmeye yönelik meşru bir beklenti Anayasa'da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, §§ 36,37).
15. Meşru beklenti objektif temelden uzak bir beklenti olmayıp belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteren yerleşik bir yargı içtihadına ya da ayni menfaatle ilgili hukuki bir işleme dayanan yeterli derecede somut nitelikteki bir beklentidir (Selçuk Emiroğlu, B. No: 2013/5660, 20/3/2014, § 28). Dolayısıyla Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak koruma kapsamında olan meşru beklentiye dayalı mülkiyet hakkının tespiti mevcut hukuk sisteminde iddia edilen mülkiyet iddiasının tanınmasına bağlı olup bu tespit, mevzuat hükümleri ve yargı kararları ile yapılmaktadır (Üçgen Nakliyat Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/845, 20/11/2014, § 37). Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece mülkiyet hakkı kapsamında ileri sürülebilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli değildir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, § 37).
16. Başvurucunun henüz memuriyete atanmadığı ve Anayasa Mahkemesinin norm denetiminde verdiği 4/5/2017 tarihli kararında da belirtildiği üzere atanması hususunda kazanılmış hakkının olmadığı gözönüne alındığında mülkiyet hakkı yönünden meşru bir beklentisinin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
17. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucu, adil yargılanma hakkı kapsamında yargılamanın uzun sürmesinden şikâyet etmiştir.
19. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK], B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında anılan şikâyetle ilgili olarak uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Diğer İhlal İddiaları
21. Başvurucunun, bir sonraki dönemde eğitim sonunda sözlü sınav yapılacağından haberdar olan kişilere nazaran eşit durumda olmadığına, sözlü sınav komisyonunu oluşturan soru hazırlama heyetinin beş kişi olması gerekirken dört kişiden teşekkül ettiğine ilişkin iddialarının Ahmet Sağlam (B. No: 2013/3351, 18/9/2013) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Eğitim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 17/9/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.