Savcılara ‘önce el koy sonra bakarız’ yetkisi
Hâkim kararı olmadan, savcılara, kişilerin mal varlığına el koyma yetkisi tanınması gündemde. Evrensel hukuk ilkeleri ve Anayasa adeta hiçe sayılarak tüm mali hakların kısıtlanması sonucuna götürebilecek böyle bir düzenleme, ileride telâfisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir.

Yeni torba yasa taslağında, “kara para aklama” ve “terörizmin finansmanı” suçuna karşı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 128’inci maddesinde değişiklik planlanıyor. Söz konusu değişiklik, savcılara süper yetkiler tanıyor.
MEVCUT DURUM: ÖNCE RAPOR SONRA KARAR
Mevcut durumda, kişilerin mal varlıklarına el koyma kararı alınabilmesi için ilgisine göre Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK), Hazine ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu'ndan, suçtan elde edilen değere ilişkin rapor isteniyor. Bu rapor en geç 3 ay içinde hazırlanıyor. Böylelikle kişilerin Anayasa ile güvence altına alınmış mülkiyet hakkı başta olmak üzere diğer tüm mali haklarına getirilecek hukuki kısıtlamalar, mevcut yasal düzenlemelerle denetlenebiliyor.
YENİ DÜZENLEMEYLE RAPORSUZ EL KOYMA YETKİSİ!
Yeni düzenlemeye ilişkin taslak madde ise CMK’nın 128’inci maddesinde yer alan tüm katalog suçlarda hakim kararı ve ilgili kurumlardan rapor olmaksızın, savcılara kişilerin mal varlıklarına el koyma yetkisi veriyor. Somut delillerle desteklenmeyen veya ilgili kurumlardan teyit alınmamış mal varlığı dondurma işlemlerine kapı açacak düzenleme, hukuk güvenliği ilkesi ve kişinin mal varlığı hakkını ihlalsiz kullanma güvencesini zedeleyecek riskler taşıyor.
HÜKÜMSÜZ TEDBİR DİREKT CEZALANDIRMA
2014’te getirilen “MASAK raporu zorunluluğu”, esasında şüphelinin lekelenmeme hakkını korumak, masumiyet karinesinin gerektirdiği hassas dengeyi sağlamak içindi. Hüküm kesinleşmeden verilen tedbir, kişiyi fiilen cezalandırma sonucu doğurur.
EL KOYMA "KURAL" RAPOR ALMA "İSTİSNA" OLUR
Hukuk çevreleri, yeni düzenlemenin sakıncalarına işaret etti. Ortaya çıkacak bazı sorunlar şöyle:
Her katalog suç, mali nitelikli değildir ve her durumda “gecikmesinde sakınca” kriteri söz konusu olmaz. İstisnanın kapsamı genişlerse, savcıların neredeyse her ciddi suçta MASAK raporu beklemeksizin el koyma yoluna gitme riski belirir. Bu da zamanla keyfî uygulamalara zemin hazırlar. İstisnanın yaygınlaştırılması, her katalog suçta savcının doğrudan el koyma kararını rutin hale getirmesi tehlikesini doğurur. Böyle bir durumda, “Gecikmesinde sakınca bulunan hal gerçekten var mı yok mu” sorgulaması sağlıklı yapılamaz ve el koyma tedbiri “kural”, rapor alma “istisna” haline dönüşür.
HAKİM KARARI FORMALİTEYE DÖNER
Savcıya bu yetkinin tanınması, hakim kontrolünün etkisini fiilen azaltır. İstisnai usulün genelleştirilmesi, yargısal değerlendirme mekanizmasını by-pass eder. Ayrıca MASAK gibi kurumların uzman raporu sunma şartının fiilen devre dışı kalması, mahkemelerin teknik-finansal analiz desteği almadan karar vermesine yol açar. Sonuçta yargı denetimi şekle indirgenir. Hakim kararının sadece bir formaliteye dönüşme riski doğar.
TEMEL HAKLAR KORUMASIZ KALIR
İstisnanın genişletilmesiyle, mülkiyet hakkının ihlal edilme ihtimali artar. Kişiler, haklarında yeterli inceleme yapılmadan ve belki de ileride beraat edecekleri bir soruşturmada, tüm mal varlıklarına el konulması gibi ağır bir müdahale ile karşılaşabilir. Anayasa’nın 35’inci maddesinde öngörülen ölçülülük ve kamu yararı kriteriyle bağdaşmaz. Bu bakımdan “Önce el koy sonra bakarız” anlayışına yol açar, temel haklar korumasız kalır. El koyma tedbiri kamu yararı ile temel haklar arasındaki dengeyi bozarsa, Anayasa’ya aykırı hale gelir.
İspat yükümlülüğü şüphelide!
Düzenleme, kara para aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadele için küresel eylemlere öncülük eden Mali Eylem Görev Gücü (FATF) tavsiyeleri doğrultusunda hazırlanıyor. 5549 Sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’un 17. maddesinin 2. fıkrası, 27/12/2020 tarihinde 7262 Sayılı Kanun'la eklenen bir düzenleme. Bu hüküm, normalde hakim kararı ve uzman raporu gerektiren mal varlığına el koyma sürecine istisna getiriyor. Metne göre, “Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı da el koyma kararı verebilir. Hakim kararı olmaksızın yapılan el koyma işlemi 24 saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim en geç 24 saat içinde onaylanıp onaylanmamasına karar verir. Hakimin onaylaması halinde 4/12/2004 tarihli ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 128’inci maddesinde belirtilen değere ilişkin rapor 3 ay içinde alınır ve tekrar hakim onayına sunulur. Onaylanmama veya raporun 3 ay içinde alınamaması halinde Cumhuriyet savcılığının kararı hükümsüz kalır.” Düzenleme, el konulan mal varlıklarının yasal yollardan elde edildiğini ispat yükümlülüğünü de şüpheliye yüklüyor. Bu yaklaşım, “İspat, iddia sahibine aittir” şeklinde ifade edilen evrensel ceza hukuku ilkeleriyle de çelişiyor.
