Küçük yatırımcı borsayı terk etti
Halka arzlardan hanesine zarar yazan ve borsadaki kaybı yüksek faizle telafi etmek isteyen küçük yatırımcı borsayı terk etti. 31 Mayıs 2025 itibarıyla bireysel pay senedi yatırımcılarının sayısı son bir yılda yüzde 21,57 azalarak 6,52 milyon kişiye geriledi. Aynı süre içerisinde portföy değeri de yüzde 4,90 azaldı. Kurumsal yatırımcı sayısında ve portföy değerinde ise değişiklik gözlenmedi.

MİNE AÇAR / KARAR
Halka arz manipülasyonlarının cazibesine kapılan bireysel küçük yatırımcı borsadan umduğunu bulamayınca zararın neresinden dönülse kardır diyerek hisse senedi yatırımından vaz geçti. Halka arz gelirinin büyük bir kısmını yatırımcı lehine değil borç ve başka türlü kalemlere yönlendirilmesi yatırımcıların yön değiştirmesinde etken rol oynadı. 2020’de 8 tane, 2021’de 52 tane, 2023’te 54 tane, 2024’te 34 tane ve bu yılın ilk iki ayında ise 12 tane şirket halka arz işlemi gerçekleştirdi. En yoğun halka arzın gerçekleştiği 2023 yılında bireysel yatırımcıların borsaya ilgisi zirve yaptı.
Ekim 2023’te 8,6 milyon kişi ile borsada yatırımcı sayısında rekor kırıldı. Ancak halka arz edilen şirketlerin bir çoğunda hisselerin değeri kısa bir süre içerisinde arz fiyatının altına düştü. Aracı kurumların da bunda büyük payı oldu. Halka arz öncesi hazırlanan izahnamelerde hatalı değerlendirmeler oluşturularak olmayan gelir kalemleri kurgulandı. Böylece hisse değerleri olması gereken fiyatın iki-üç katı olarak belirlendi. Bu da küçük yatırımcının halka arz furyasında kandırılmasına, hisselere ederinden daha çok para ödeyip sonra da hanelerine zarar yazılmasına sebebiyet verdi. Umutla girdikleri pay piyasasında ana paradan zarara uğrayan yatırımcı ise yükselen faiz ortamında zararı kapatma umuduyla çareyi mevduatta buldu.
2 MİLYON YATIRIMCI SİLİNDİ
Borsada yatırımcı sayısı tarihler Ekim 2023’ü gösterdiğinde 8,6 milyon ile rekor rakama ulaşmıştı. Merkezi Kayıt Kuruluşu verilerine göre 31 Mayıs 2025 itibarıyla bu sayı kurumsal ve bireysel yatırımcı toplamında 6,54’e gerilemiş durumda. Pay senedi bakiyeli yatırımcı sayısı son bir yılda yüzde 21,51 azalırken, sahip oldukları portföy değeri yüzde 6,99 azalışla 12,97 trilyon lira olmuş. 31 Mayıs 2024 tarihinde toplam yatırımcı sayısı 8,34 milyon, portföy değeri 13,94 trilyon liraymış. 31 Mayıs 2025 itibarıyla bireysel pay senedi yatırımcılarının sayısı ise son bir yılda yüzde 21,57 azalırken, sahip oldukları portföy değeri yüzde 4,90 azalışla 1,81 trilyon liraya geriledi.
31 Mayıs 2024 tarihinde küçük yatırımcı sayısı ise 8,31 milyon ve portföy büyüklüğü 1,90 trilyon lira olarak kayıtlarda yer aldı. Böylece son bir yılda 1 milyon 790 bin kişi, rekor yılındaki 2023 Ekim ayı rakamını baz aldığımızda ise 2 milyon kişinin borsadan silindiğini söylemek mümkün. Silinen yatırımcıların çoğunluğunun aldıkları hissenin parasal değeri ise 150 bin liranın altında. Borsadan çıkan yatırımcıların il bazındaki dağılımda İstanbul başı çekiyor. İstanbul’u Ankara, İzmir ve Bursa izliyor.
BÜYÜKLER VE YABANCI HALA İÇERİDE
Uzmanlar borsada spekülasyonların yoğun olarak yaşanmasının ve küçük yatırımcının küstürülmesinin önemli bir sorun olduğunu dile getiriyor. Bu durumun sadece yatırımcıyı değil, sermaye piyasalarının güvenilirliğini ve ülke ekonomisine katkı potansiyelini de tehdit ettiğine dikkat çekiliyor. Portföy büyüklüğünün kurumsal yatırımcılarda hala 13,26 trilyon lira olması ve yatırımcı sayısında sınırlı azalmaya da vurgu yapan uzmanlar, “Küçükler çıkıyor büyükler hala içeride. Meydan büyüklere kaldı. Oynaklık artıyor” yorumunda bulundu.
Son veriler yabancı yatırımcıların da borsada yeniden işlem yaptığını gösterdi. Yabancı yatırımcıların pay senedi portföy değeri oranı 31.05.2025 tarihinde yüzde 35,23 oldu. Bu oran Ağustos 2024’te yüzde 39,73 seviyesindeydi. O tarihten sonra gerek sıkı para politikası ve yüksek faiz gerekse İmamoğlu’na yönelik başlatılan soruşturmalar kapsamında hızla yüzde 35,20 seviyelerine gerilemişti.
HİSSEDEN KAÇAN FON ALDI MEVDUATA GEÇTİ
Hisse senedi yatırımcısının bir kısmı parasını borsadan çekip aylık faizlerin yüzde 50’lere dayandığı dönemde parasını mevduat ve fon piyasalarında değerlendirdi. 31 Mayıs 2025 itibarıyla fon yatırımcılarının sayısı son bir yılda yüzde 11,67 artarken, sahip oldukları portföy değeri yüzde 101,48 artışla 5,74 trilyon liraya ulaştı. Aynı dönemde bireysel fon yatırımcılarının sayısı son bir yılda yüzde 11,74 artarken, sahip oldukları portföy değeri yüzde 98,11 artışla 3,55 trilyon liraya çıktı. Kurumsal fon yatırımcılarının sayısı da son bir yılda yüzde 9,90 artarken, sahip oldukları portföy değeri yüzde 107,18 artışla 2,19 trilyon lira oldu.
KKM’YE KAYNAK AKTARAN DÜZENLEME İPTAL EDİLDİ
Anayasa Mahkemesi, Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları için Hazine’den Merkez Bankası’na kaynak aktarılmasına olanak tanıyan düzenlemeyi iptal etti. Kararda, Maliye Bakanı’na tanınan ödenek aktarma yetkisinin yasama yetkisini aşan bir müdahale olduğu vurgulandı. İptal edilen düzenlemeler arasında Cumhurbaşkanı’na verilen geniş yetkiler ile alacak davalarında temyiz ve istinaf sınırlarını sabitleyen maddeler de yer aldı. İptal kararı 9 ay sonra yürürlüğe girecek. CHP’li 133 milletvekili, ilgili kanunun bazı maddelerinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmuştu. Kararda, kuralın Bütçe Kanunu’nda öngörülmeyen bir kamu giderinin gerçekleştirilmesine imkan sağladığı, bu durum ise kamu harcamalarının önceden izin alınarak yıllık bütçelerle yapılması ilkesine aykırı olduğu, ayrıca yasama organının halk adına harcama yapma yetkisinin bakana devredilmesi sonucunu ortaya çıkardığı ifade edildi.
TL’NİN DEĞERİ DÜŞTÜ
Öte yandan reel efektif döviz kuru endeksi, Mayıs ayında azaldı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) bazlı reel efektif döviz kuru (REK) endeksi, mayıs ayında bir önceki aya göre 1,05 puan azalarak 71,11 olarak gerçekleşti. Endeks böylece 2024 Ekim ayından beri en düşük düzeye indi. Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yi-ÜFE) bazlı REK endeksi ise, Mayıs ayında bir önceki aya göre 0,36 puan azalarak 93,09’a geriledi. REK endeksindeki gerilemenin sebebi, TÜFE’deki artışa rağmen, nominal kur artışının daha baskın olmasından kaynaklandı.