Gazete Memur - gazetememur.com


© Copyright 2025 Gazete Memur
Dolar : 41,1653 0,02 Değişim Euro : 48,1144 0,20 Değişim Altın : 4.766,49 %1,59 Değişim BIST 100 : 10.729,49 %-0,92 Değişim Brent Petrol : 67,38 -2,53 Değişim

Bakan Tekin'den 2025-2026 Eğitim Öğretim Gündemine İlişkin Önemli Açıklamalar

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, İstanbul Adile Sultan Kasrı Öğretmenevi’nde düzenlenen Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'da güdeme ilişkin soruları yanıtladı.

Kaynak : Gazete Memur Giriş : Güncelleme :
Bakan Tekin'den 2025-2026 Eğitim Öğretim Gündemine İlişkin Önemli Açıklamalar

Kamuoyunu bilgilendirmek istedikleri konularda böyle bir imkân verildiği için Anadolu Ajansı Editör Masası'na teşekkür eden Tekin, Türkiye'nin eğitim ve sanat tarihinde önemli yeri olan Adile Sultan Kasrında, Anadolu Ajansı ekibini ağırlamaktan mutlu olduklarını söyledi.

Tekin, 2025-2026 eğitim öğretim yılının 1 Eylül itibarıyla başladığını kaydederek, "Bu eğitim öğretim yılında yani bu hafta içinde, temel eğitim kurumlarına ilk defa başlayacak çocuklarımız, yani okul öncesine ve birinci sınıflara ilk defa başlayacak çocuklarımız ile bütün öğretmen arkadaşlarımız 1 Eylül tarihi itibarıyla okullarında. Çocuklarımız uyum haftası etkinliği yapıyorlar, öğretmen arkadaşlarımız bütün bir dönemin hazırlıklarını yapacakları mesleki gelişim diye tanımladığımız seminer haftasındalar." diye konuştu.

"Çocuklara bir anne, bir baba şefkatiyle yaklaşan 1 milyon 250 bin kişilik aileyiz"

Yusuf Tekin, çocukları bu yıl okula başlayacak velilere hayırlı olsun dileklerini ileterek, "Şunu gönül rahatlığıyla söylemek istiyorum: Biz, bize emanet ettiğiniz çocuklara bir anne, bir baba şefkatiyle yaklaşan 1 milyon 250 bin kişilik bir orduyuz. Şuna emin olun: Bütün öğretmenlerimiz, kendilerine emanet ettiğiniz çocuklarınıza kendi çocukları gibi bakan, onların kendi çocukları gibi yetişmesi için fedakârca çalışan bir kitleyiz. Bu vesileyle öğretmen arkadaşlarımıza da teşekkür etmek istiyorum." sözlerini sarf etti.

Yeni eğitim öğretim yılında ne gibi yeniliklerin olacağına ilişkin soruya ise Tekin, "Biz 2023 yılında başladık. Başladığımız yıldan itibaren yaz aylarını, izleyen eğitim öğretim yılında hayata geçirilmek üzere bir dizi yenilik ile başlatıyoruz. Şimdi bununla ilgili bir şey söyleyeyim. Bu yılki Genelge'mizde 56 husus var. Öğretmen arkadaşlarımızla, idarecilerimizle ve kamuoyuyla paylaştık. Şimdi, sık sık şu soruyu soruyorlar bize: Nereden buluyorsunuz 56  şeyi, nasıl çıkardınız?" yanıtını verdi.

Tekin, pazartesi günü itibarıyla bakan yardımcıları ve genel müdürlerle birlikte Anadolu'yu öğretmenlerle sohbet etmek üzere dolaşmaya başlayacaklarını kaydederek açıklamalarına şöyle devam etti:

"Her hafta ben en az birkaç öğretmen odasında, öğretmen arkadaşlarımızla sohbet ediyorum. Velilerle sohbet ediyoruz. Aynı şekilde genel müdür arkadaşlarımız ve bakan yardımcısı arkadaşlarımız. Yıl içinde hem şu bahsettiğimiz bu yılki Genelge'mizde 'Neyi murat ediyoruz, neleri yaptık ve niçin yapıyoruz?' sorularının cevaplarını alıyoruz, anlatıyoruz hem de öğretmen arkadaşlarımızın bize 'Hoca'm şurada böyle bir sorun da var. Bunun da düzelmesi lazım.' veyahut da 'Şuraya şöyle bir tedbir alınsa iyi olur.' dedikleri şeyleri de yıl içinde biriktiriyoruz ve eğitim öğretim yılı bittiğinde yeni eğitim öğretim yılına hazırlık babında bunları paylaşıyoruz. Şimdi de bu yıl 56 maddesi olan bir Genelge'yle eğitim öğretim yılına başladık."

Genelge'yi yayımlamadan önce il millî eğitim müdürlerini topladıklarını ve bunu kendileriyle paylaştıklarını belirten Tekin, geçen pazartesi günü de öğretmenlerle elektronik ortamda, EBA üzerinden yaptıkları canlı yayında bu yenilikleri paylaştıklarını dile getirdi.

"Bu yılı, 'Her Çocuğumuz Bir Fidan, İlk Dersimiz Yeşil Vatan' mottosuyla başlatmak istiyoruz"

Millî Eğitim Bakanı Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu yıl biliyorsunuz, eğitim öğretim yılımızın ana temalarından biri Sayın Cumhurbaşkanımızın bu yılı 'Aile Yılı' ilan etmesi sebebiyle biz öğretmen arkadaşlarımızdan, idareci arkadaşlarımızdan 'Aile' temalı etkinliklerin yoğunlaşmasını istiyoruz. Bu, birincisi. İkincisi, yaz aylarında içimiz yandı. Ülkemizde orman yangınları, sadece ülkemizde değil, ben sık sık takip ettim. Bizimle aynı coğrafya, yani Akdeniz coğrafyasındaki ülkelerde İspanya'da, İtalya'da, Yunanistan'da... Her birinde geçtiğimiz yıllara oranla daha yüksek sayıda orman yangını oldu. Daha yüksek hasar oranı olan orman yangınları oldu. Bizde benzeri bir süreç yaşandı. Biz bu anlamda bir farkındalık oluşturmak açısından, Tarım ve Orman Bakanımızla birlikte iki Bakanlık ortak, bu yıl çocuklarımızın hem ağaç dikme anlamında hem ormanların ve ağaçların bakımı anlamında bir dizi etkinliği birlikte yapmak üzere bir karar aldık."

Geçen yıl yürürlüğe koydukları Türk Yüzyılı Maarif Modeli'nin ana unsurlarından birinin çocukların, gençlerin içinde yaşadıkları çevreye, topluma ve birlikte yaşadıkları canlılara karşı sorumluluklarını öğretmek olduğunu vurgulayan Tekin, "Zaten Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin ana iskelet noktalarından biri burasıydı. Bu minvalde biz bu yılı 'Her Çocuğumuz Bir Fidan, İlk Dersimiz Yeşil Vatan' mottosuyla başlatmak istedik. Pazartesi günü itibarıyla Sayın Cumhurbaşkanımız eğitim öğretim yılımızın açılışını yapacak ve biz de bu yıl içinde bu iki ana temayı, yani 'Aile' ve 'Yeşil Vatan' temasını gündeme almalarını arkadaşlarımızdan istemiştik." ifadesini kullandı.

Tekin, "Kimse 'Yeşil Vatan' temasıyla alakalı eleştirel bir yaklaşım içinde bulunmaz diye tahmin ediyorum." değerlendirmesi üzerine, "Belli olmaz, Türkiye'de muhalefetin ne yapacağını bilmiyoruz. 'Mavi Vatan' geçen yıl eleştirildi, biliyorsunuz Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında. İşin tuhafı Yunanistan televizyonları da eleştirdi. Türkiye'deki muhalefet de eleştirdi. Mavi Vatan'ı müfredata koyduğumuz için." diye konuştu.

"O dönemin Türkiye'sinde bırakın öğrencileri öğretmenlerimizin bile kıyafet serbestisi yoktu"

Yusuf Tekin, okullarda serbest kıyafet uygulamasının kaldırılmasına yönelik soruyu, şöyle yanıtladı:

"Bu serbest kıyafet uygulamasının başlatıldığı dönemin Türkiye'siyle ilgili bazı şeylerin altını çizmemiz lazım. Çabuk unutuyoruz. Bunu hatırlatmakta fayda var. Bu konunun tartışıldığı ve bu düzenlemelerin yapıldığı dönemin Türkiye'sinde bırakınız öğrencileri, kamu görevlisi öğretmenlerimizin kılık kıyafet serbestisi yoktu. Yani bir öğretmenimiz derse girerken inancının gereği olan başörtüsünü takmak istediğinde devlet memurluğu ilkesiyle, öğretmenlikle bağdaşmadığı için yasaklanmış bir Türkiye'ydi. Aynı şey, öğrencilerimizin kılık kıyafetleri için de geçerliydi ve o dönemin koşullarında bu düzenleme yapıldı ve serbest kıyafeti hem öğretmen arkadaşlarımız için hem öğrenci arkadaşlarımız için böyle bir uygulama başlatıldı."

Tekin, serbest kıyafet uygulaması başlatılırken velilerle, okul yönetimiyle birlikte yürütecekleri bir karar mekanizmasıyla, serbest kıyafet ya da okul üniformasını seçme hakkı verildiğine dikkati çekerek şunları kaydetti:

"Büyük oranda çocuklarımızın serbest kıyafetle okula gittikleri bir dönem başladı. Bu, o dönemin koşullarında gerekliydi. O yasakçı zihniyeti ortadan kaldıracak, özgürlükçü bir bakış açısı gerekliydi ve onu hayata geçirdik. Şimdi, gelinen noktada serbest kıyafet uygulamasından kaynaklanan sorunlar ortaya çıktı. Bu sorunları iki kategoriye ayırabiliriz. Biri, pedagojik problemler. Okulda okul kimliğinin oluşmamasından tutun, okuldaki kıyafetlerden kaynaklanan öğrenciler arasındaki ayrımcılık mantığına kadar... İşte 'Sen şu marka giydin, ben bu marka giydim.' üzerinden yürüyen ve akademik eğitimi negatif etkileyen, zarar veren bir duruma el vermişti, bu pedagojik boyutu."

İkinci boyutun, veliler üzerinde oluşturduğu yük olduğuna dikkati çeken Tekin, veliler üzerindeki yükün de beraberinde başka sorunları getirdiğini aktardı.

"Her yıl okulda öğretmenlerimiz, idarecilerimiz oturacaklar ve okulun kıyafetinin tanımlamasını yapacaklar"

Bakan Tekin, velilerin "çocuklarının okul kıyafetlerinin, aile bütçelerine ciddi şekilde yük teşkil edecek boyutlara ulaştığını" söylediklerine işaret ederek, şunları paylaştı:

"Yıl içinde okullarda öğretmenlerimizle, velilerimizle yaptığımız toplantılarda buradan kaynaklanan sorunlardan bahsedildi. Biz bu sorunları ortadan kaldırmak için bir düzenleme yapmaya karar verdik. Bu düzenleme, dediğim gibi, bir pedagojik boyutu olan düzenleme. İki: Ailelerin üzerinden ilave külfet oluşturabilecek, bu tür durumları kaldırabilecek bir düzenleme. Bir de üçüncü boyutu da şu: Şimdi velilerimiz okulun tanımladığı üniformaları satın alırken bazı kötü örneklerle karşı karşıya kaldığımız veya velilerimizden duyduğumuz örnekler oluyordu. 'Okul idaresi bizi herhangi bir ildeki, ilçedeki herhangi bir konfeksiyon mağazasına yönlendiriyor. Okul idaresi orayla anlaşma yapmış. Aralarında başka türlü işler var.' gibi şaibeler ve dedikodular okullarımız üzerinde öğretmenlerimiz, idarecilerimiz üzerinde haksız eleştiriler ortaya çıkmasına sebebiyet veriyordu. "

Tekin, düzenlemeyi yaparken pedagojik anlamda eğitimi olumsuz etkileyecek uygulamaları ortadan kaldırmaya amaçladıklarını kaydederek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Velilerin üzerinde ekonomik kudret oluşturacak, ilave ekonomik külfet oluşturacak durumu ortadan kaldıralım. Bir de bu kıyafetlerin temini esnasında okullarımızı ve öğretmenlerimi zan altında bırakacak uygulamayı ortadan kaldıralım diye bir düzenleme yaptık ve düzenlemeye göre her yıl okulda öğretmenlerimiz, idarecilerimiz oturacaklar ve okulun kıyafetinin tanımlamasını yapacaklar. Yani bu okuldaki öğrencilerimizin ne giyineceğine, nasıl bir kıyafetle geleceğine karar verecekler. Bunu yaparken de herhangi bir markayı, herhangi bir alışveriş sitesini ya da alışveriş merkezini tanımlamaksızın gri pantolon, lacivert gömlek... Ne marka, ne başka hiçbir tanımlama olmaksızın okul kıyafetini böyle bir tanımlama yapsınlar dedik."

"Sahada da hem velilerimizden hem öğretmenlerimizden bize pozitif geri dönüşler var"

"Veliler bu kıyafetleri nereden almak istiyorsa alsın." dediklerini belirten Tekin, şunları dile getirdi:

"Mümkün olduğunca kendince en ekonomik koşullarda alsın. Böylece hem öğretmenlerimiz hem ildeki esnaf zan altında kalmaksızın çocuklarını eğitim öğretime hazırlamış ve kıyafet ihtiyacını gidermiş olsunlar istedik. Bir de bunu yaparken bazı yerlerde okullar veya esnaf okul kıyafetlerinin üzerine armalar, değişik logolar, yazılar işleyerek olağan fiyatının daha üstünde fiyatlara sattığına dair örnekler verildi. Dolayısıyla biz bunun da olmamasını istiyoruz. Yani ilave bir külfet getirecek, küçücük belki bir baskının maliyeti, yansıtmasa bile veli tarafından öyle bir algının oluşmasını istemedik.

Bir de son bir düzenleme daha... Bu kıyafetle ilgili dedik ki bir veli çocuğunu okula kaydettiğinde... Bizim kademelerimiz 4 yıl. Bu 4 yıl boyunca kıyafet değişmesin. Yani okulun yönetimi her yıl değiştirmesin. Okul yönetimi değişiyor. Değişen okul yönetimi 'Ben bunu beğenmedim, değiştiriyorum.' demesin. Veli, çocuğuna aldığı kıyafeti çocuğu 4 yıl boyunca o kıyafetle okuluna devam edebilsin diye böyle bir düzenleme yaptık. Sahada da hem velilerimizden hem öğretmenlerimizden bize bu anlamda pozitif geri dönüşler var."

"Okul kayıt süreçleri tamamen sistem üzerinden otomatik şekilde yürütülüyor"

Tekin, öğrencilerin okullara kayıt süreçlerinin tamamen sistem üzerinden otomatik şekilde yürütüldüğünü belirterek, "Biz herhangi bir öğrenci ilkokula başlarken, ortaokula başlarken ya da liseye başlarken... Biz bütün çocuklarımızın, bütün gençlerimizin okullara kayıtlarını zaten yapıyoruz. Liseye kayıt yaptıran bir çocuk, bir genç ya adresine dayalı olarak bir ortaöğretim kurumuna, bir liseye yerleştiriliyor ya da sınavla yerleştirilmişse sınavla yerleştiği okula gidip kaydını yapıyor." diye konuştu.

İlkokul ve ortaokul kayıtlarının da otomatik olarak gerçekleştiğini vurgulayan Tekin, şunları kaydetti:

"Bütün okullarımızı, İçişleri Bakanlığımızla birlikte sokak sokak eşleştiriyoruz. Mesela hangi sokakta kaç çocuk var okula giden, onun bilgisini alıyoruz. Diyoruz ki buradaki okulumuz, şu üç sokaktaki öğrenciyi kayıt yaptıracak. Dolayısıyla biz bütün öğrencilerimizi, yani bütün gençlerimizi ortaöğretim kurumlarımıza, bütün çocuklarımızı temel eğitim kurumlarına otomatik olarak kaydını yapıyoruz."

Tekin, velilerden kayıt için ücret istenmesinin söz konusu olmadığını dile getirerek, "Bir veli 'Çocuğumu okula kaydetmek için ücret istiyorlar.' diyorsa burada bir yanlış anlaşılma var. Bir eksik bilgilendirme var. Kimseye kayıt için ilave bir inisiyatif tanımıyoruz. Her çocuk veya her okulumuza kimin kayıt yaptıracağı belli. Tekrar söylüyorum: Kimse 'Çocuğumu şuraya kaydettirmek istiyorum ama benden kayıt için para istiyorlar.' diyemez." ifadelerini kullandı.

İstisnai durumlar olduğunu anlatan Tekin, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İki tane istisnası var bunun. Bu da doğru değil, hukuka uygun değil. Bunlardan biri, veliden kaynaklanıyor. Veli, çocuğunu bizim tanımladığımız okula değil, başka bir okula göndermek istiyor, ama hakkı yok. Hakkı olmadığı hâlde bir yere kayıt yaptırmak istiyor ve bunu yaptırırken de diyor ki 'Ben oraya kayıt yaptıracaktım, benden para istediler.' Şimdi bu tamamen hukuka aykırı, gayrinizami bir durum. Buna asla müsaade etmiyoruz. Buna okul yönetiminin de yetkisi yok, yapamaz ama böyle bir şayia var, bunun altını çizelim. Biz, hiçbir çocuğu herhangi bir okula kayıt olmamış hâlde bırakmıyoruz. Mutlaka kayıt yaptırıyoruz."

Tekin, ikinci istisnai durumun ise okul-aile birlikleri üzerinden alınan bağışlar olduğuna dikkati çekerek, "Bazı okullarımızda çocuklarımıza ekstra imkânlar sunulması isteniyor. Veliler istiyor bunu. İşte 'Çocukları geziye götürün ya da halı sahaya götürün.' gibi. Bizim yapmadığımız bazı yatırımları talep ediyorlar. Karşılığında da okul aile-birliği diyor ki ' Biz şu hizmetleri de sunacağız. Dolayısıyla biz velilerden bağış istiyoruz. Bu okul aile-birliğinin aldığı bir karar. Bu, bir zorunlu karar değildir." şeklinde konuştu.

Bu tür kararların velilerin kendi inisiyatifiyle alındığının altını çizen Tekin, "Ama bunu zorunlu olarak herkese şamil bir uygulama hÂline dönüştürmenin doğru olmadığını, bunun yasak olduğunun tekrar altını çizerek söylüyorum. Biz okullarımızın bütün asgari ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Biz okullarımızdan, okul öğrencilerimizden, velilerden herhangi bir zorunlu bağış almalarını istemiyoruz. Böyle uygulamalar varsa bize ulaştırmalarını istiyoruz. Bu uygulama bize ulaştığında ilgili arkadaşlarla gerekli görüşmeleri yapıyoruz, ihtiyaç duyulursa inceleme ve soruşturma süreçlerini yürütüyoruz." sözlerini sarf etti.

"Özel okulların hizmet ödemeleri elektronik ortamda kayıt altına alınırsa denetleyebiliriz"

Bakan Yusuf Tekin, okul servis ücretleri ve özel okulların sunduğu hizmetlere ilişkin de değerlendirmelerde bulunarak, servis fiyatlarının denetiminin Bakanlığın sorumluluğunda olmadığına dikkati çekti.

Tekin, özel okullarda sunulan hizmetlere ilişkin denetim yetkilerinin bulunduğunu hatırlatarak, "Bunlar eğitim hizmeti, yemek hizmeti, kırtasiye hizmeti ve kıyafet hizmeti. Bunları enflasyon oranında arttırabileceklerini yönetmelikle düzenliyoruz zaten. Enflasyon hesabını zaten Hazine ve Maliye Bakanlığımız ve Türkiye İstatistik Kurumu yapıyor. Biz o hesabı baz alarak, özel okulların bu bahsettiğim hizmetlerinin sunuş fiyatlarını denetliyoruz." ifadelerini kullandı.

Resmî ödeme kanalları üzerinden yapılması durumunda söz konusu denetimi yapabileceklerini bildiren Tekin, "Bu alışveriş, elektronik ortamda kayıt altına alınırsa biz denetleyebiliriz. Elden, nakit ya da başka tür ödeme mekanizmaları devreye girdiğinde biz onu bilemeyiz. Takip etme imkânımız da yok. O yüzden lütfen özel okullarla bu anlamda ilişkiye girin. Orada hizmet satın alan velilerimiz ve öğrencilerimiz bu hizmetlere karşılık ödemeleri resmi ortamlarda yapsınlar. Bankacılık işlemleri üzerinden yapsınlar ki biz de takip edelim ve herhangi bir mağduriyetin ortaya çıkmasını engelleyelim." uyarısında bulundu.

"Servis ücretleri belediyelerin inisiyatifinde"

Tekin, servis ücretlerine ilişkin yetkinin Bakanlığa ait olmadığını anımsatarak, açıklamalarına şöyle devam etti:

"Bilhassa muhalif belediyelerin sınırları içinde servis ücretleri geçtiğimiz yıllara oranla enflasyonun üzerinde, hatta iki katına yakın oranda okullardaki servis ücretlerine zam yapıldığını görüyoruz ve onun da sanki denetimi ve inisiyatif bizdeymiş gibi bir algı yayıyorlar. Burada bir yanlışlık var. Bunu düzeltmemiz lazım. Bu yetki bilhassa büyükşehir belediyelerinin olduğu yerlerde büyükşehir belediyelerinin inisiyatifinde. Onların domine ettiği bir komisyon tarafından belirleniyor. Orada bizim sadece birliğimiz var ve artışlarla ilgili sadece görüşümüzü ifade edebiliyoruz."

Servis araçlarındaki güvenlik donanımlarına ilişkin de açıklamalarda bulunan Tekin, "Burada biz Bakanlık olarak serviste bir rehber bulunmasından tutun öğrencilerin servise alınış ve getiriliş saatleri konularına kadar ilgileniyoruz. 2015 yılından itibaren, servis aracının içerisindeki emniyet kemerinden kameralara kadar zorunluluk getirildi. Kayıt altına alınan kamera her durumda araçlarda zorunlu. Şu anda onlar zaten kayıt altına alınıyorlar." ifadelerini kullandı.

"12 yıllık zorunlu eğitimin süresinin azaltılmasının doğru olacağına yönelik bir kamuoyu oluştu"

Zorunlu eğitim konusunda ise Tekin, 4+4+4 uygulamasının 2012 yılında hayata geçirildiğini belirterek o dönemde yapılan değişiklik sebeplerine değindi.

Türkiye'de, 28 Şubat 1997 yılında başlayan süreçte meslek liselerinin ve imam hatip okullarının önünün kesilmesi amacıyla 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim uygulamasının başlatıldığını hatırlatan Tekin, "Yani meslek liselerinin ve imam hatip ortaokullarının kapatılması için ilköğretim okulu mantığıyla 8 yıllık bir algı başlatıldı. Bu nedir? Bu bir dayatmadır, bu antidemokratik bir uygulamadır. Çocuğunu meslek lisesine ya da imam hatip ortaokuluna göndermek isteyen bir veliye, 'Yapamazsın kardeşim, yasaklıyorum!' diyen bir zihniyettir." ifadesini kullandı.

Tekin, AK Parti iktidarlarının ana parametrelerinden birinin Türkiye'de yasaklar ve antidemokratik uygulamaları ortadan kaldırmak olduğunu ifade ederek o dönemde bu antidemokratik uygulamayı ortadan kaldıracak bir çözüm olarak 8 yıllık eğitim sürecini "4+4" şeklinde ikiye böldüklerini söyledi.

Bunun o günün koşullarında Türkiye'deki demokratikleşme trendini doğru okuyabilmek ve insanların bu hakkını sağlıklı kullanabilmesi için alınmış çok anlamlı ve çok doğru bir tedbir olduğunu vurgulayan Tekin, şunları kaydetti:

"Yine gerek bu 28 Şubat'ın koşulları gerek teknik ve fiziki altyapı eksikliği gerekse de kamu otoritesinin bu konuda yeterli tedbir alamaması sebebiyle biliyorsunuz Türkiye'de okullaşma oranları çok düşüktü, uluslararası ortalamaların altındaydı. 2002 sonrası Türkiye'de o güne kadar var olan derslik sayısından daha fazla derslik yapıldığı için, o güne kadar sahip olduğumuz öğretmen sayısının ikiye katlandığı bir öğretmen ordusu oluşturulduğu için, okullaşma oranlarında bahsi geçen 12 yıllık zorunlu eğitimin de getirilmesiyle beraber, Türkiye uluslararası ortalamaların üstüne çıktı. Şu an göğsümüzü gere gere uluslararası ortamlarda biz, Türkiye'de çocuklarımız OECD ortalamasının üzerinde bir eğitim öğretim hakkına ve imkânına sahip, diyebiliyoruz fakat bunu yaptıktan sonra, hem o yasakçı uygulamayı kaldırttıktan hem de uluslararası göstergeler açısından okullaşma anlamında ortalamaların üstüne çıktıktan sonra şimdi farklı bir konuyu tartışmamız lazım."

Hem içinde bulunulan çağın bilgiye erişmek konusundaki konumu hem de mesleki ve teknik eğitimde yaşanan sorunlar itibarıyla 12 yıllık zorunlu eğitimin farklı toplumsal kesimler tarafından, farklı gerekçelerle tartışıldığına dikkati çeken Tekin, konuşmasına şöyle devam etti:

"Biz şimdi öyle bir karar almak durumundayız ki bir: Türkiye bu bahsettiğimiz uluslararası göstergelerin altına düşmemeli. İki: Kamuoyunda bize bu konuda yönelen eleştirileri ortadan kaldırabilecek iyileştirmeler yapmak durumundayız. Üçüncüsü de 2011 öncesindeki antidemokratik uygulamalara zemin hazırlayacak yeni bir adım atmamak durumundayız. Dolayısıyla bu parametreler ışığında 12 yıllık zorunlu eğitimin tartışılmasını arzu etmiştik, yıl içinde tartışmaları yapıldı, çok farklı kesimler tartıştı. Aşırı ideolojik yaklaşanlar ve niyet okuma mantığıyla bizi eleştirenler hariç tutulduğunda büyük oranda 12 yıllık zorunlu eğitimin süresinin azaltılmasının doğru olacağına yönelik bir kamuoyu oluştu. Yasa yapıcılara öneride bulunmadan önce biz hükûmet olarak, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi olarak bir karar almak durumundayız. O kararımızı aldığımızda kamuoyu ile paylaşırız."

"Her yıl ihtiyacımız oranında öğretmen ataması yapacağız"

Bakan Tekin, meslek hayatını sürdüren öğretmenlerin yaklaşık yüzde 81'inin AK Parti iktidarları döneminde atandığını söyledi.

Bu konuda 2002 yılı verilerine ve imkânlarına atıfta bulunan Tekin, şöyle konuştu:

"2002 yılında atıyorum 100 öğretmene ihtiyacımız varken belki bu hizmetleri 50 öğretmenle sunuyorduk diyelim. Yıl içerisinde Sayın Cumhurbaşkanı'mızın eğitim öğretim süreçlerini çok aşırı öncelemesinden dolayı biz bugüne kadar her yıl 30 bin, 40 bin, 50 binli rakamlarla öğretmen ataması yaptık ve en nihayetinde 100 öğretmene ihtiyaç duyulduğu ortamda öğretmen ihtiyacını minimize edecek sayıda öğretmen ataması yaptık. Bu sayede öğretmen başına düşen öğrenci sayısı itibarıyla uluslararası göstergelerin örnek gösterdiği ülkelerden bir tanesi haline dönüştük. Şimdi bu güzel bir uygulama mı? Çok güzel, çok başarılı olmuş o zaman. Bu başarının beraberinde getireceği bir şey olması lazım ama ihtiyacımız azaldığına kadar artık 40 bin, 50 binli atamalar mümkün değil.

Yıl içinde aslında insanların şunu demesi gerekiyor: 'Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan size müteşekkiriz. Teşekkür ediyoruz. Bu kadar çok öğretmen atadınız, bizim öğretmen ihtiyacımızı minimize ettiniz.' Bunu yaptık ama bunu yapınca beraberinde doğal olarak artık o yüksek sayılarda öğretmen atamasının olmaması geliyor. Eksi rakamlar mümkün değil, onu yapacağız dersen... Bir: Kendi kendimizle çelişmiş oluruz. İkinci bir konu daha var: Çağ nüfusumuz sürekli azalıyor, bu da ilave bir durum. Üçüncüsü: Öğretmenlerimiz emeklilik yaşları artıyor. Dolayısıyla şunu açık yüreklilikle söyleyeyim, umut tacirliği yapmak istemem. Bundan sonraki yıllarda o oranlarda öğretmen ataması olacak bir Türkiye yok artık ama mutlaka her yıl ihtiyacımız oranında öğretmen ataması yapacağız."

"Hiçbir branş diğerinden önemsiz değildir"

Öğretmen atamalarının işleyişine değinen Tekin, "Elektronik ortamda bütün okullarımız, bu okullarımızda okutulacak her bir dersin haftalık ders saati ve bu ders saatleri üzerinden ne kadar öğretmene ihtiyacımız olduğu yapay zekâ uygulamalarıyla tespit ediliyor. X branşında bizim 100 öğretmene ihtiyacımız var, kaç öğretmenimiz var 90, demek ki bizim Türkiye genelinde 10 öğretmene ihtiyacımız var. Sonra bunu il bazlı olarak yapıyoruz, hangi ilde ne kadar hangi öğretmene ihtiyacımız var. Ve biz atama yapacağımız alanları belirlerken branşların üzerini kapatarak kod veririz çünkü bütün branşlar benim için eşit önemdedir." ifadelerini kullandı.

Bakan Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hiçbir branş diğerinden önemsiz değildir. Bütün öğretmen arkadaşlarımız bu anlamda bizim için değerlidir. Dolayısıyla biz branşı kapatırız ihtiyaç üzerinden, diyelim ki x branşında 10 öğretmene ihtiyacımız var. Kaç öğretmen atayacağız? 100 tane. Yüzde 10'u demek ki oraya. Bu şekilde tanımlarız ve ondan sonra da kamuoyu ile paylaşırız. Şu an, en azından ben kendi sistemin içinde olduğum dönem için söylüyorum, hiçbir dönem hiçbir branşa pozitif ya da negatif ayrımcılık yapmadık, altını çizerek söylüyorum. Mesela bu son mülakata aldığımız öğretmen arkadaşlarla ilgili atama sayılarını açıkladığımızda bizi eleştirdiler. 'Şu branşlarda az aldınız, şu branşlardan fazla aldınız.' Ben Bakan olarak şu soruyu soruyorum kendime: İhtiyacım olmayan bir öğretmeni niye alayım, ihtiyacım olan bir branş varken? Bunun bana ne faydası var? Ben eğitim öğretim ortamlarını iyileştirmeyi kendisine görev edinmiş bir insanım. İhtiyaç duyduğum öğretmeni almak varken ihtiyaç duymadığım bir alana öğretmen alma durumunu neden tercih edeyim? Bu irrasyonel bir davranış, elimde imkân varsa neye ihtiyacım varsa orada kullanırım. Dolayısıyla biz bu branşlarla ilgili tercihlerimizi, rakamlarımızı tamamen bilimsel kriterlere göre tanımlıyoruz. Bunu da sonrasında paylaşıyoruz."

Tekin, Millî Eğitim Akademisinin kurulmasına ilişkin soru üzerine bu yıl ilk defa akademiye giriş sınavı ve son defa da KPSS sınavıyla öğretmen istihdamı yaptıklarını söyledi.

Akademinin 1 Ocak 2025 itibarıyla yasalaştığını anımsatan Tekin, 1 Eylül 2025 itibarıyla da öğretmen yetiştirmeye ait bütün görevlerin Millî Eğitim Akademisine devredilmesiyle, akademinin kurumsallaşmış olduğunu ifade etti.

Daha önce Bakanlık bünyesinde hizmet içi eğitim enstitüsü olarak hizmet veren kurumları Millî Eğitim Akademisine dönüştürdüklerini belirten Tekin, Gaziantep, Ankara ve İstanbul'da Millî Eğitim Akademisi binalarının açıldığını ve ihtiyaç olması halinde yeni binaların da açılacağını dile getirdi.

Tekin, üniversitelerin öğretmenlik bölümlerinin güncellenmesine ilişkin soruyu şu şekilde yanıtladı:

"YÖK bünyesinde, öğretmen yetiştirmeyle ilgilenen bir komisyon var. Her yıl biz YÖK Başkanımızla beraber öğretmenliğe kaynak teşkil edecek fakültelerin kontenjanları konusunda oturup konuşuyoruz. Bu yıl da fark ettiyseniz eğer zaten bu anlamda kontenjanların azaldığını göreceksiniz, gördünüz. YÖK ile bu anlamda çok uyumlu bir diyalog içerisindeyiz. YÖK ile YÖK Başkanımızla ve YÖK'ün kurumsal yapısıyla, üniversitelerimizle, Millî Eğitim Akademisini de zaten YÖK'le koordineli bir biçimde yürüteceğiz. Bahsettiğimiz lisans programlarının kontenjanlarının oluşmasında YÖK'ün bizim ilgili birimlerimizle koordinasyonu sürekli canlı, o koordinasyonu da sağlıyoruz yani."

Özel okulların denetlenmesine ilişkin soru üzerine Tekin, özel okula çocuklarının kaydedilmesinin bazı velilerin tercihi olduğunu söyledi.

Çocuğunu özel okula göndermek isteyen velilerin kendince farklı parametrelerle tercihte bulunduğunu anlatan Tekin, şöyle devam etti:

"İsteğe bağlı olunca velilerin önünde birçok alternatif ortaya çıkıyor. Doğal olarak öğrencilerine çok farklı hizmetler sunan özel okullar var. Bir de vasat hizmetler sunan, ortalama hizmetler sunan özel okullar var. Biz özel okulların hepsini denetliyoruz fakat siz satın almak istediğiniz hizmeti çeşitlendirdiğinizde, ortalama hizmetinin üstünde farklı hizmetler... İşte mesela 'Ana dili İngilizce olan bir İngiliz vatandaşı İngilizce öğretmeni istiyorum.' dediğinizde onun özel okula bir maliyeti var. 'Ben ortalama bir ücret ödeyeceğim ama ana dili İngilizce olan bir öğretmen çalışsın.' derseniz bu doğru değil. Biz bütün özel okulların sundukları hizmetin maliyetini sisteme girmelerini istiyoruz."

Tekin, aynı hizmeti enflasyon oranı üzerinde bir fiyatla sunan okullara engel olduklarını vurgulayarak gerekli denetimlerin sıklıkla yapıldığını anlattı.

Bakan Tekin, velinin öğrencisini ilk defa kaydederken özel okulun kendine sunduğu farklı hizmetleri kabul etmesi hâlinde bedelini de kabul etmesini gerektiğine dikkati çekerek, "'Yaz tatillerinde yurt dışına götürmek istiyoruz, götürüyoruz.' diyen özel okullar var. Bu hizmeti satın alıyorsa bunun bedelini de kabul etmek durumunda. Özel okul ücretlerini resmî olarak genel müdürlüğümüz sürekli takip ediyor. Geçtiğimiz yıla oranla yönetmelikte tanımladığımız enflasyon farkından daha fazla ücret talep eden özel okullara hemen soruşturmamızı açıyoruz. Diyoruz ki ne değişti kardeşim? Niye bu veliye geçen seneki aldığın ücretin üzerine enflasyon farkından daha fazla bir fiyat uygulaması koydunuz? Bunu soruyoruz." diye konuştu.

"Türkiye'de özel okul ücretlerinin ortalamasını sürekli takip ediyoruz"

Türkiye'de yaklaşık 12 bin özel okul bulunduğunu anlatan Tekin, "Çok afaki rakamlar... O ücretleri alan özel okullar var, talep eden özel okullar var ama istatistiksel olarak dikkate alınmayacak sayıda. Bir elin parmakları kadar özel okul, o fahiş rakamları istiyor ama onu isterken de veliye o hizmetin karşılığında yani neyi satın aldığını veliye anlatıyor şeffaf bir biçimde. Veli de bunu kabul ederek oraya kayıt yaptırıyor. Şimdi hal böyleyken böyle bir genelleme yapmak doğru değil. Türkiye'de özel okul ücretlerinin ortalamasını sürekli takip ediyoruz." ifadelerini kullandı.

Hayalet sınıflara ilişkin soru üzerine Tekin, "Geçtiğimiz yıl hayalet sınıf denetimini çok yaptık. Özel okullara kademeli bir biçimde kapatma cezasına kadar varan cezalar uyguladık. Yani asgari ücretin 10-20 katı ve kapatma cezası. Bunu sürekli yapıyoruz. Devamsızlıkla ilgili bu denetimleri yapıyoruz." dedi.

Bugün iki yönetmelik yayımlandığını hatırlatan Tekin, enflasyonla mücadele kapsamında Hazine ve Maliye Bakanlığının kendilerinden destek istediğini dile getirdi.

Özel okulların ücret tespitini, bir önceki yılın enflasyon rakamlarını baz alarak yaptığını, yeni yönetmelikle bu uygulamanın değiştiğini bildiren Tekin, artık aralık ayı enflasyonunun baz alınacağını kaydetti.

Tekin, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından tüm öğrencilere ücretsiz şekilde dağıtılan ders kitaplarının bazı özel okullarda kullanılmaması ya da bazı okulların ücretsiz ders kitaplarına ek olarak kitap istemesine ilişkin, "Bilhassa FETÖ'nün güçte olduğu dönemlerde liselere giriş ve yükseköğretime giriş noktasında Milli Eğitim Bakanlığının okulları, öğretmenleri, ders kitapları itibarsızlaştırılmıştı. Şöyle bir algı oluşmuştu: Liselere ve üniversiteye girişte çıkan sorular Millî Eğitimin kitaplarından çıkmıyor, başka yerlerden çıkıyor. Bir anlamda demokratik siyaset üzerinde bir vesayettir bu." diye konuştu.

Ücretsiz kitap politikasını itibarsızlaştırmanın bir vesayet mekanizması olduğuna işaret eden ve o dönemde böyle bir durumun söz konusu olduğunu dile getiren Tekin, o dönemde Millî Eğitim Bakanlığının kitaplarının, öğretmenlerinin ve okullarının ana belirleyici olduğuna dair her ortamda açıklama gereği hissettiklerini belirtti.

Tekin, ders kitaplarının kurulan komisyonlarla yazıldığını aktararak, "Kimin yazdığı belli olmayan yardımcı kitap, bizim kitabımızdan daha değerli hâle geliyor. Doğru şeyler değil bunlar. Biz bunun üzerine, süreci doğru yönetmek adına bazı hamleler geliştirmiştik. ÖSYM Başkanı'yla yaptığımız görüşmelerde, görüşmeleri kamuoyuna, basına servis ederken, 'ÖSYM'nin yaptığı, üniversiteye giriş sınavındaki bütün sorular bizim ders kitaplarımızdan çıkacak. Bütün soruların müfredatla ki karşılığını ÖSYM Başkanımız bize getirdi, teslim etti. Müfredatımızda karşılığı olmayan hiçbir soru sorulmadı.' diye bunu ısrarlı bir biçimde paylaştık." ifadelerini kullandı.

Ücretsiz dağıtılan ders kitaplarına ek olarak aldırılan kaynak kitaplar noktasında alınan karara değinen Tekin, şöyle devam etti:

"Biz özel okullara da kitaplarımızı ücretsiz olarak gönderirken, neden özel okullar ilave olarak ders kitabı ücreti adıyla velilerden kitap ücreti alıyorlar? Bunu anlamakta zorlanıyoruz. Bu yıl Yönetmelik'te bunu da hüküm altına aldık ve önümüzdeki ay özel okullarda böyle bir denetim yapılmasını da istedim. Ders kitaplarımızın özel okullarda ders kitabı olarak okutulmasını ısrarla istiyoruz ve bunun denetimini de yapacağız. Bu konuda da özel okullara yaptırım uygulayacağız. Bu da benim açımdan önemli bir yenilik."

"Öğrencilerin bütün ihtiyaçlarını okulda ücretsiz bir biçimde gidereceği mekanizmayı biz oluşturduk"

Devlet ve özel okullardaki öğretmen maaşlarının arasındaki farka ilişkin soruya Tekin, konu hakkındaki eleştirilerin kendilerine de ulaştığını, sistem üzerinden öğretmenlere verilen ücretleri gördüklerini ve kamu ile özel okul ücretlerinin arasında çok marjinal bir ücret farkı olmadığını söyledi.

Tekin, öğretmenlere seslenerek şunları söyledi:

"Kendilerine hak etmedikleri, düşük ücretler verildiğini düşünen öğretmen arkadaşlarımız varsa genel müdürlüğümüzde gerekli başvuruları yaparlarsa arkadaşlarımız denetimlerini yaparlar. Biz hiçbir öğretmen arkadaşımızın özel okullarda emeğinin sömürülmesine müsaade etmeyiz. Bu, şu anlama da gelmez: Bütün özel okullar standart bir ücret politikası geliştirecekler ve her öğretmene aynı ücreti verecekler. Sonuçta hukuk devleti olan bir ülkede yaşıyoruz ve hukuk devleti prensipleriyle de bu çelişir. Biz böyle bir şeyi de talep etmeyiz. Orası kendi içerisinde öğretmen arkadaşlarımızın özel okullarla yaptıkları bir hizmet veya istihdam sözleşmesiyle iş hukukuna göre tanımlanan bir alan."

Liseye ve üniversiteye geçiş sınavlarında çıkacak soruların, bakanlık tarafından ücretsiz şekilde dağıtılan kitaplardan çıkacağının altını çizen Tekin, "Yaz aylarında yaşadığımız LGS tartışmalarında da 719 birinci tartışmalarına cevap verirken de söyledim. Biz ısrarla bunu söylüyoruz. LGS sınavında sorulan sorularla bizim ücretsiz olarak dağıttığımız ders kitapları ve ücretsiz materyallerimizdeki sorular arasındaki paralellikleri de paylaştık kamuoyuyla." dedi.

Tekin, Bakanlık tarafından öğrencilere sunulan destekleme yetiştirme kurslarından bahsederek şunları söyledi:

"Eğer bir eksik veya herhangi bir konuda ilave bir desteğe ihtiyaç duyduğunuz bir konu varsa okul idaresine başvurduğunuzda yine ücretini devletin verdiği, resmî öğretmenlerimiz tarafından destekleme yetiştirme kurslarımız var. Okul idaresine başvurduğunuzda okul idaresi size okuldaki veya ilçedeki öğretmenlerden bir kurs açıyor. Bu kadar tedbir varken çocuklarımızın ilave dışarıdan herhangi bir parayla satın alacağı yardımcı kaynağa, parayla satın alacağı bir ek ders ücreti hizmetine ya da parayla gidip eğitim alacağı bir dershane ya da özel öğretim kursuna asla ihtiyacı yok. Öğrencilerin bütün ihtiyaçlarını okulda ücretsiz bir biçimde gidereceği mekanizmayı biz oluşturduk."

"Tedbirler sayesinde mesleki ve teknik eğitimde ciddi bir kıpırdama oldu"

Bakan Tekin, mesleki ve teknik eğitimi geliştirmek için öğrencilere işbaşı eğitimleri esnasında asgari ücretin yüzde 50'sine kadar ücret ödendiği, meslek hastalıkları ve iş yeri kazalarına karşı sigorta yapıldığı birçok tedbir aldıklarını söyledi.

Bu uygulamanın, 2011 yılından itibaren alınan birçok tedbirden biri olduğunu dile getiren Tekin, "Tedbirler sayesinde mesleki ve teknik eğitimde ciddi bir kıpırdama oldu. Tabii katsayı uygulamasının kaldırılması da burada çok etkili oldu. Geçtiğimiz yıl itibarıyla bir de Mesleki ve Teknik Eğitim Politika Belgesi yayınladık. Tedbirlerimizi, cezbedici uygulamalarımızı biraz daha arttırdık. Geçtiğimiz yılı kapatırken meslek liselerinin genel ortaöğretim içindeki oranı yüzde 42'ydi. Bu, bir miktar daha arttırılabilir." diye konuştu.

Tekin, lise eğitiminin başladığı 14-15 yaş aralığının mesleki eğitim, sanat ve spor gibi özel yetenek gerektiren alanlar için biraz geç bir yaş olduğunu değerlendirdiklerini belirterek, spor ortaokulları ile müzik ilkokul, ortaokul ve lisesi açtıklarını dile getirdi.

Mesleki ortaokul konusunun son dönemde kamuoyunda oldukça tartışıldığının altını çizen Tekin, şunları kaydetti:

"Bir şey söyleyeceğim ama şimdi tartışılacak. Temelsiz, ideolojik, bilmeden, karnından konuşan insanların eleştirileriyle karşı karşıya kaldık. Bir toplumu temsil ediyorsunuz, seçilmiş insansınız, milletvekilisiniz. Önce sosyal medyadan herhangi bir şeyi paylaşmadan önce Bakanlığa soru sorun. Deyin ki 'Böyle bir şey duydum doğru mu?' Biz size cevap verelim. Ondan sonra istediğiniz eleştiriyi yapın ama ne yapıyorlar? Sansasyonel bir biçimde önce sosyal medya platformlarında paylaşıyorlar. Sonra özür bile dilemeden silmek zorunda kalıyorlar çünkü yalan, iftira ve hakaret içeren mesajlar."

Bakan Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Meslek, spor ve sanatla ilgili olarak çocuklarımızın bu yeteneklerinin daha erken yaşlarda keşfedilip ona göre yönlendirilmesinin daha verimli sonuçlar doğuracağını düşündüğümüz için mesleki ortaokulları açtık. Spor ortaokulları açtık ve geçen yıl müzik konusunda bir ilkokul ve ortaokul açtık, lise zaten güzel sanatlar liseleri olarak vardı. Bu eğitimleri ilkokuldan başlatan düzenlemeler yaptık. Mesleki ve teknik eğitim konusunda yıl içerisinde çok sayıda yenilik hayata geçireceğiz. Teşvik verdiğimiz alanlar var, mesela kamuoyu şunu diyor, niye bu alanı teşvik ediyorsunuz da şunu etmiyorsunuz? Bütün bu eleştirilerin hepsinin makul, rasyonel, kamu otoritesinin bütünlük içerisinde çalıştığını gösteren sebepleri var. Onları paylaşmak isteriz. Attığımız adımları yaptığımız yenilikleri paylaşmak isteriz."

"Bakanlık Yönetim Sistemi diye yapay zekâ destekli bir uygulama başlattık"

Yapay zekâ uygulaması konusunda en yoğun çalışan, ilk defa Yapay Zekâ Politika Belgesi hazırlayan ve bunu kamuoyuyla paylaşan bakanlık olduklarını dile getiren Tekin, yapay zekâ uygulamaları konusunda MEB Müsteşarı olduğu dönemde başlattıkları ama bitiremedikleri bir çalışma olduğunu, ellerinde çok devasa veri setleri bulunduğunu anlattı.

Tekin, "Şimdi Bakanlık Yönetim Sistemi diye yapay zekâ destekli bir uygulama başlattık. Şu anda okul müdürlerimizle de paylaşacağız. Her okul yöneticisi, kendi okuluyla ilgili bu anlamda yapay zekâ destekli bir yönetim modülüne sahip olacak. Bu, hem eğitimin içeriğinden niteliğinden tutun, fiziki teknolojik altyapısına, bakım onarımına kadar her şeyin rutin olarak görülebildiği, denetlenebildiği, önerilerin veya analizlerin yapılabildiği bir uygulama. En tepede Bakanlık yönetiminden başlayıp en ücra köşedeki okulumuza kadar yapay zeka uygulamalarının kullanılabileceği bir alanı başlattık." diye konuştu.

Öğrenciler ve öğretmenler açısından da yapay zekâyla ilgili çok farklı uygulamalar başlattıklarını aktaran Tekin, geçen yıl üniversite sınavına hazırlanan ortaöğretim öğrencileri için "MEBİ" diye yapay zekâ destekli bir uygulama başlattıklarını, uygulamanın yaklaşık 20 gün içinde 400 bin civarında kullanıcıya ulaştığını, gençlerin bu uygulamayı çok mutlu olduklarını ve yoğun bir şekilde kullandıklarını söyledi.

Bakan Tekin, söz konusu uygulamanın benzerini ortaokul öğrencilerine yönelik de başlatacaklarını bildirerek, Yapay Zekâ Politika Belgesi'yle bütün eğitim öğretim süreçlerinin içerisinde yapay zekâyı en optimum verimlilikte kullanmaya yönelik çalışmalarını sürdürdüklerini ve bu kapsamda birçok uygulama geliştirdiklerini, bu yıl içerisinde de buna önem vereceklerini ifade etti.

İstanbul'da eğitim saatlerine ilk gün düzenlemesi

Her yıl okulların açılacağı ilk günün heyecanının yaz aylarında rahatlayan trafik düzeninin yeniden artması nedeniyle kaosa dönüştüğünü dile getiren Tekin, "Geçtiğimiz yıl da benzeri bir uygulama başlatmıştık. Bu yıl da İstanbul'da - İstanbul Müdürümüzle konuştuk. Bu vesileyle diğer büyük şehirlere örnek olması, yapılabilmesi açısından bir ruhsat olsun diye bunu söylemek istiyorum-pazartesi gününe mahsus okullarımızı sabah 10.00, bitiş saatini de 15.00 olarak planladık. Diğer büyükşehirlerdeki il müdürü arkadaşlarımız da valiliklerle koordineli bir biçimde bunu yapabilirler. O ilk günün heyecanını, ilk günün o trafikte oluşturabileceği kaosu belki biraz hafifletmek adına böyle bir uygulamayı başlattık." açıklamasında bulundu.

"Okullarımıza, öğretmenlerimize, dağıttığımız materyallerimize güvensinler"

Tekin, bütün çalışma arkadaşları ve öğretmenlerle eylül ayının ilk başlarında çok heyecanlı olduklarını, okulların açılmasını beklediklerini dile getirerek velilere şu sözlerle seslendi:

"Velilerden şunu istiyorum: Birincisi, Sayın Cumhurbaşkanımızın en hassas olduğu konu eğitim ve bu konuda bütün tedbirleri almak için çaba sarf ediyoruz. Duyamadığımız, göremediğimiz bir eksiklik varsa lütfen bizlerle paylaşsınlar. Anında gerekli tedbirleri alacağız. Bu kadar yoğun tedbirler içinde dünyada örnek gösterilen bir eğitim öğretim hizmeti sunduğumuz bir ortamda lütfen okullarımıza, öğretmenlerimize, dağıttığımız materyallerimize, kitaplarımıza, sunduğumuz hizmetlerimize güvensinler. Başka hiçbir desteğe ihtiyaç duymaksızın çocuklarının maksimum başarıyı elde edebilecekleri imkânı kendilerine sunuyoruz. Öğretmenlerimiz sorumluluklarını yerine getiriyorlar. Biz yerine getirmeye çalışıyoruz ama çocuklarımızın başarılı olması için velilerimizin de üstüne düşen sorumluluklar var. Öğretmenlerimize bu konuda yardımcı olalım. Eğer hem öğretmenlik hem annelik hem babalık hem kardeş, ağabey, abla, bütün bu toplumsal rollerin hepsini öğretmenimize yüklersek öğretmenimizin bu rollerin altından kalkması mümkün değil. İsteğim şu: Çocuklarımıza anne baba, ağabey kardeş olarak üstümüze düşen sorumlulukları yerine getirelim ki öğretmenlerimizin de bu anlamdaki yükünü biraz hafifletelim. Öğretmenleriniz zaten bu rolleri yerine getirmek için çaba sarf ediyorlar ama velilerimiz kendi üzerlerine düşeni yapmadıklarında, öğretmelerimizin üzerindeki yük, bir insanın kaldırabileceğinin çok ötesine geçiyor."

Bakan Tekin, "Velilerimizden istirhamım, çocuklarımızın mesela dijital bağımlılığından mı şikâyetçisiniz, o zaman örnek olalım. Eve geldiğinde çocuklarımız, dijital bağımlı gibi davranmayalım biz de. En azından onların yanında kendimize en azından cep telefonu ve sosyal medya, televizyon yasağı koyalım. Onlarla beraber vakit geçirelim. Çocuklarımızın az kitap okumasından şikâyetçiysek eğer, çocuklarımız eve geldiğinde oturalım beraber on beş dakika, yarım saat, her ne kadarsa kitap okuyalım beraber. Bu, bizim anne baba olarak asgari olarak yapabileceğimiz şeyler. Bunları biz yaparsak öğretmenlerimizin işini kolaylaştıracağız ve öğretmenlerimizin verimliliğini bir kat daha artırmış olacağız." ifadesini kullandı.

Öğretmenlerin zor ve ulvi bir hizmeti yerine getirdiklerini belirterek bundan ötürü teşekkürlerini ileten Tekin, en rahat ortamda hizmetlerini yapabilecekleri ortamları öğretmenlere sunmak için çaba sarf ettiklerini vurgulayarak, öğretmenlerden eksikliklerini kendileriyle paylaşmalarını istedi.

"Dünyada örnek gösterilen teknolojik, fiziki altyapıyı öğrencilerimize sağladık"

İstişareye çok açık olduklarını, sahayı dinlediklerini, sahadan gelen geri dönüşleri anında hayata geçirdiklerini aktaran Tekin, "Biz öğretmeniyle, genel müdürüyle, daire başkanıyla, hizmetlisiyle 1 milyon 100 bin kişilik bir orduyuz. Hepimiz aynı şeye hizmet ettiğimiz, aynı bakış açısıyla hareket ettiğimiz sürece altından kalkamayacağımız hiçbir yük yok." dedi.

Bakan Tekin, öğrencilere de seslenerek, "Varımızla yoğumuzla onların daha iyi yetişmesi için çalışıyoruz. Dünyada birçok ülke tarafından örnek gösterilen teknolojik altyapıyı, fiziki altyapıyı öğrencilerimize sağladık ve sağlamaya da devam edeceğiz. Hep daha iyisini yapacağız. Durmuyoruz, 'Bir noktaya getirdik, artık yeter.' demeden devam edeceğiz. Onlar için en iyisini yapacağız. Sonuçta bütün bu kaynak, 86 milyonun... Yani annelerinin babalarının kazançlarıyla elde edilen bütçeden harcanan kaynak. Hepsi bu fedakârlığı yapıyor. Onlardan istediğimiz şey de bu fedakârlığın farkında olmaları, ülkesi ve milleti için en faydalı nasıl yetişirim diye düşünüp kendilerini bu anlamda okula, eğitime vermelerini istiyorum. Biz onları düşünüyoruz. Onlar da kendilerini düşünsünler. Hep beraber aynı şeyleri düşündüğümüzde çok daha başarılı olacağız. Eğitim öğretim yılımızın hayırlı olmasını temenni ediyorum." diye konuştu.