Kamuda yönetim, icra, büro ve benzeri hizmetleri yürütmekle görevli iş gücünün alanını oluşturan genel idare hizmetler sınıfı, belirli bir mesleğin icrasından ayrı olarak kurumların tepe yöneticilerinden başlayarak en alt unvanlardan olan memur, bilgisayar işletmeni vb. unvanları içerisinde barındıran çok geniş bir alanı ve hizmet sınıfını kapsamaktadır. Bu haliyle kamu hizmetlerinin yönetimi ve icrası genel anlamda bu hizmet sınıfına giren personel eliyle yerine getirilmektedir.
Genel kamu yönetimi içerisinde çeşitli alanları haiz kurumların, fazlalığı birbirinden farklı ve çok fazla unvanın oluşmasına neden olmuş, bu nedenle unvanlar arasındaki hiyerarşinin belirlenmesinde sağlıklı bir sistem kurgulanamamıştır.
Ülkemiz mevcut yükseköğretim sistemi 2547 sayılı Kanun ile 1981 yılında teşekkül ettirilmiş, daha sonraki yıllarda önce Yükseköğretim Personel Kanunu ile akademik personelin özlük hakları belirlenmiş, sonrasında çıkarılan 124 sayılı Yükseköğretim Üst Kuruluşları İle Yükseköğretim Kurumlarının İdari Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile yükseköğretim kurumlarının idari teşkilat yapısı şekillendirilmiştir.
Ne var ki üniversitelerde akademik alan ile idari alanın içi içe geçmiş olması nedeniyle genel idare hizmetler grubunda ki yönetim şekillenmesi de Fakülte, MYO, Rektörlük gibi birimlerin kendi işleyişine göre ve birbirinden bağımsız olarak belirlenmiştir. Rektörlük bünyesinde Genel Sekreterden başlayan idari hiyerarşi, fakültelerde fakülte sekreteri, yüksekokul ve meslek yüksekokullarında yüksekokul sekreteri ile teşkil edilmiştir.
Üniversitelerde ki bu hiyerarşi karmaşası merkezi birim olan Rektörlük birimleri ile Fakülte, MYO ve Enstitü idari teşkilatları arasındaki ast üst ilişkisinin sağlıklı bir zeminde buluşamamasına neden olmuştur. Bununla birlikte mali haklar anlamında da aynı karmaşa kendini göstermektedir. Şöyle ki; 3000 ek göstergeye sahip olup Üniversite merkez teşkilatında görev yapan genel sekreter yardımcısı, fakültede görevli fakülte sekreteri ile aynı grupta yer almaktadır. Daha da vahim olan husus ise, Üniversite daire başkanları 3600 ek göstergeye sahip iken kendilerinin üstü pozisyonda olan genel sekreter yardımcılarının daha alt bir gösterge oranında bırakılmasıdır.
Benzer durum 4 yıllık eğitim veren yüksekokullar ve fakülteler arasında da bulunmaktadır ki, 4 yıllık yükseköğrenim veren yüksekokulların yüksekokul sekreterleri, meslek yüksek yüksekokulu sekreterleri ile aynı gruba dâhil edilerek 2200 ek göstergeden faydalandırılmakta, Rektörlük birimlerinde görevli şube müdürleri de aynı statüde gösterilmektedir.
Diğer bir konu ise 124 sayılı Kanun hükmünde Kararname’de üniversite idari teşkilatının başı olarak gösterilen Genel Sekreterin, fiili olarak yerine getirdiği görevleri ve teşkilat yapılanmasında ki yeri (md. 26) sadece Rektörlük birimleri ile ilgili bir alanla sınırlandırılmıştır. Buna karşın 2547 sayılı Kanunun 58 inci maddesinde gelir getirici katkılarına bakılmaksızın yüzde 200’ü geçmeyecek şekilde döner sermayeden yönetici payı alma imkânı verilmiştir.
Sonuç olarak üniversitelerde ve diğer tüm kurumlarda sağlıklı bir ek gösterge ve mali haklar düzenlemesinin yapılabilmesi için öncelikle hiyerarşik kademelerin yeniden düzenlenmesi, gerekmesi durumunda bununla ilgili müstakil bir çalışma yapılması, sonrasında ise başta ek gösterge olmak üzere diğer mali haklar ile ilgili bir düzenlemenin hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Ek gösterge düzenlemesi ile ilgili çalışmaların hız kazandığı bir dönemde böylesine bir çalışmanın yetişme imkânı da bulunmamaktadır. Bu nedenle yürütülmekte olan çalışmalarda, kurum yönetici pozisyondaki unvanlarda ast üst karmaşasına sebebiyet verilmemesi için Üniversitelerdeki mevcut hiyerarşik yapılanmanın dikkate alınmasının bir gereklilik olduğunu belirtmek isteriz.