Öncelikle belirtmek gerekir ki her ne kadar Anayasa'nın 152 nci maddesinin üçüncü fıkrasında Anayasa'ya aykırılık konusunda itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine yapılan başvurunun beş ay içinde sonuçlanmaması durumunda "mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır" düzenlemesinde "kanun hükmü" ibaresine yer verilmiş ise de; Anayasasının 90 ıncı maddesinin son fıkrasına göre usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Diğer yandan, Anayasa'nın 90 ıncı maddesinin beşinci fıkrasının son cümlesinin 07.05.2004 tarihli ve 5170 sayılı Kanun ile yürürlüğe girdiği ve Anayasa'nın 152 nci maddesinin üçüncü fıkrasından daha sonra ihdas edildiği gözetildiğinde, beş aylık süre geçtikten sonra sadece kanun hükümlerinin dikkate alınması doğru olmayıp, ülkemizin taraf olduğu temel hak ve özgürlükler konusundaki uluslararası sözleşme hükümleri ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda uluslararası sözleşme hükümlerinin esas alınması gerektiği kabul edilmiştir.
4688 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinde tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar olarak tanımlanan sendikaların amacı yine aynı maddede, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek olarak ifade edilmiştir. Sendika hakkı, çalışanların ve çalıştıranların sadece istedikleri sendikaları kurmaları ve bunlara üye olmaları yolunda bir hakla sınırlı kalmamakta, aynı zamanda oluşturdukları tüzel kişiliklerin varlığının ve bu tüzel kişiliklerin kendine özgü faaliyetlerinin garanti altına alınmasını da içermektedir.
Sendika hakkı, demokratik toplumun temeli olan örgütlenme özgürlüğünün bir parçasıdır. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kollektif oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğüdür. Bu özgürlük, bireylere topluluk halinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkânı sağlar. Sendika hakkı da, çalışanların, bireysel ve ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenme özgürlüğünün bir parçası olarak görülmektedir. Bu anlamda AİHM’in Demir ve Baykara/Türkiye Davası kararında da belirtildiği gibi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 11 inci maddesinin birinci fıkrası sendika özgürlüğünü içermekle birlikte, sendika özgürlüğü, dernek kurma özgürlüğünün bir türü ya da özel bir boyutudur.
İlgili hukuk kısmında belirtilen ülkemiz tarafından onaylanan ve iç hukukumuzun parçası olan uluslararası sözleşme hükümleri gereğince kural olarak aktif çalışma yaşamında yer alan çalışanların sendika kurma ve bir sendikaya üye olma hakkı vardır. Bu anlamda çalışanların sendika kurma ve bir sendikaya üye olma hakkına getirilen kısıtlamaların, Anayasa’da öngörülen sınırlama sebeplerine, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olması gerekir.
Bu noktada belirtmek gerekir ki, Milli Saraylar İdaresi Başkanlığında çalışan kamu görevlilerinin sendika kurma ve bir sendikaya üye olma hakkının yasaklanması, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmayıp, bu konuda ikna edici ve zorlayıcı gerekçeler de bulunmamaktadır. Nitekim söz konusu kamu görevlilerinin tek başlarına politika belirleme işlevi olmadığı gibi kamu gücü kullandıkları da söylenemez.üyesi olabilir
Bütün bu açıklamalar ışığında, Milli Saraylar İdaresi Başkanlığında çalışan kamu görevlilerin sendika kurma ve bir sendikaya üye olma hakkı bakımından ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile 4688 sayılı Kanun'un 15 inci maddesi farklı hükümler içermekle, Anayasa'nın 90 ıncı maddesinin son fıkrası gereğince somut uyuşmazlıkta uluslararası sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiğinden, Milli Saraylar İdaresi Başkanlığında çalışan kamu görevlilerin sendika kurma ve bir sendikaya üye olma hakkına sahip olduğu kabul edilmelidir.
T.C
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Esas No. 2022/17625
Karar No. 2023/15551
Tarihi: 19.10.2023
Taraflar arasındaki tespit ve alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 01 No.lu hizmet kolunda tescili yapılan müvekkili Bağımsız Kamu Çalışanları Sendikasının (Bak-Sen) yasal kuruluş işlemlerinin ardından üye kayıt işlemlerine başlandığını, 450 üyesi bulunduğunu, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile birlikte idari teşkilat yapısında değişiklikler yapıldığını, bu kapsamda uyum yasaları çıkarıldığını, 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 13 üncü maddesi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) bünyesindeki Milli Saraylara ait tüm duran mal varlığı, hak ve alacaklar ile borçların Cumhurbaşlığına devrolduğunu, söz konusu tarihten itibaren de TBMM İstanbul yerleşkesindeki müvekkili Sendika üyelerinin yine aynı yerleşkede Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı bünyesinde geçici görevlendirme ile TBMM personeli olarak çalışmaya devam ettiğini, üyelik ve aidatlarında da bir sorun olmadığını, 17.07.2019 tarihli ve 7186 sayılı Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 25 inci maddesi ile müvekkili Sendika üyesi 54 memur üyenin kadrolarının 13.09.2019 tarihinde daimi olarak Cumhurbaşkanlığı Milli Saraylar İdaresine bağlandığını, kamu kuruluşunun değişmesi ile Cumhurbaşkanlığı Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı bünyesinde kadrolara geçişi yapılan 54 üyenin sendika aidatlarının yatırılması maksadı ile Milli Saraylar İdaresi Başkanlığına yazı yazıldığını, davalı Cumhurbaşkanlığı Milli Saraylar İdaresi Başkanlığının cevabi yazısı ile Cumhurbaşkanlığına bağlı kuruluş olan Milli Saraylar İdaresi Başkanlığının kadrolarında görev yapan personelin 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nun (4688 sayılı Kanun) 15 inci maddesi gereğince sendika üyesi olamayacaklarını belirterek bu konuda herhangi bir kesinti yapılmayacağını bildirdiğini, anılan maddede yer alan "Cumhurbaşkanlığı merkez teşkilatında, bağlı kurullarında ve Diyanet İşleri Başkanlığı, Savunma Sanayi Başkanlığı ile İletişim Başkanlığı hariç olmak üzere bağlı kuruluşlarında, (Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinde çalışan kamu görevlileri)" ibaresinin açıkça uluslararası sözleşmelere, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 5, 10, 13, 51 inci maddelerine aykırı olduğunu, davanın esasına girilip karar verilmeden önce Anayasa'ya aykırılık iddialarının yerinde görülerek dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesini talep ettiklerini, gerek Anayasa’da gerekse 87 ve 151 sayılı ILO Sözleşmelerinde tüm çalışanların sendika kurma hakkının güvenceye bağlandığını belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle Cumhurbaşkanlığı Milli Saraylar İdaresi Başkanlığında çalışan devlet memurlarının sendikaya üye olmasının ve sendika aidatlarının ödenmesinin engellenemez olduğunun tespitine, ekli listedeki 54 üyenin kesinti yapılmayan 15.09.2019 tarihinden itibaren birikmişleri ile birlikte üyelik aidatlarının yasal faizi ile birlikte davalı İdareden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı (Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı) vekili cevap dilekçesinde; davanın idari bir karar sonucu açılmış olduğundan görevli mahkemenin İdare Mahkemeleri olduğunu, müvekkili İdarece davacının 54 üyesinin sendikal kesinti yapılması talebinin reddinin yürürlükteki mevzuata uygun olduğunu, davacının Anayasa'ya aykırılık iddiası ciddi olmadığından dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesi talebinin reddi gerektiğini, davacının dayanmakta olduğu ILO Sözleşmelerinin eldeki davada uygulanabilirliğinin bulunmadığını belirterek ve dilekçesinde yazılı diğer sebeplerle davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; sendika aidat alacağına ilişkin davada Mahkemenin görevli olduğunun anlaşıldığı, Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı idari teşkilatında görev yapanların sendika kurma ve sendikalara üye olmalarının yasaklanması suretiyle sendika hakkına yapılan müdahalenin, demokratik toplum düzeni açısından gerekli bir müdahale niteliği taşımadığı, Cumhurbaşkanlığına bağlı Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı teşkilatında görev yapanların sendika kurmasını ve sendikalara üye olmasını yasaklayan kuralın, sendika kurma ve sendikalara üye olma hakkına müdahalede bulunduğu kanaatine varıldığından Anayasa Mahkemesine başvurulduğunu ve Anayasa Mahkemesinin vereceği kararın bekletici mesele yapıldığı, Anayasa Mahkemesi tarafından başvurunun kaydedildiğinin bildirildiği 12.05.2020 tarihinden itibaren beş aydan fazla süre geçmesine rağmen karar verilmediğinden davanın yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılması gerektiği, 4688 sayılı Kanun'un 15 inci maddesinde “Cumhurbaşkanlığı merkez teşkilatında, bağlı kurullarında ve Diyanet İşleri Başkanlığı, Savunma Sanayi Başkanlığı ile İletişim Başkanlığı hariç olmak üzere bağlı kuruluşlarında, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinde çalışan kamu görevlileri...üye olamazlar ve sendika kuramazlar.” hükmüne istinaden sendika üyeliklerinin sona erdiği, davacı Sendikaya üye 54 üyenin sendika üyeliğinin sona ermesi nedeniyle sendika aidatı kesilmediği, yapılan işlemlerin yürürlükteki yasal düzenlemeye uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili dava dilekçesinde belirttiği sebeplerle kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Anayasa Mahkemesine başvuru üzerinden 5 ay geçmekle birlikte Anayasa Mahkemesinin esas hakkında karar vermediği, bu hâli ile Anayasa'nın 153 üncü maddesi gereğince yürürlükteki yasa uyarınca karar verilmesinde usul ve kanuna aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; dava ve istinaf dilekçelerinde belirttiği sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, Milli Saraylar İdaresi Başkanlığında çalışan kamu görevlilerin sendika üyelik hakkına sahip olup olmadığına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
...
3. Değerlendirme
1. Somut uyuşmazlıkta davacı Sendika tarafından davalı Milli Saraylar İdaresi Başkanlığına hitaben gönderilen 16.09.2019 tarihli yazı ile müvekkili Sendikaya üye 54 kamu görevlisi bulunması sebebiyle bu üyelerine ilişkin maaşlarından aidat kesintisi yapılarak Sendika hesabına yatırılmasının talep edildiği; davalı Milli Saraylar İdaresi Başkanlığının cevabî yazısı ile de 4688 sayılı Kanun’un 15 inci maddesi gereğince kurumlarında çalışan kamu görevlilerinin sendika üyesi olamayacağı gerekçesiyle talebin reddedildiği anlaşılmaktadır.
2. Yargılama sırasında İlk Derece Mahkemesince 10.06.2020 tarihli ara karar ile Milli Saraylar İdaresi Başkanlığında çalışan kamu görevlilerinin sendika üyesi olamayacaklarına ilişkin 4688 sayılı Kanun'un 15 inci maddesinde yer alan düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa'nın 152 nci maddesi gereğince itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine başvurulmuş ise de başvuru beş ay içinde sonuçlanmamıştır.
3. İlk Derece Mahkemesince Anayasa'ya aykırılık gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunun beş ay içinde sonuçlanmadığı gerekçesiyle 4688 sayılı Kanun'un yürürlükteki hükümlerine göre davanın reddine karar verilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de Anayasa'nın 90 ıncı maddesinin son fıkrasında yer alan düzenleme gereğince ülkemiz tarafından onaylanan ve iç hukukun parçası olan uluslararası sözleşme hükümleri dikkate alınmaksızın sonuca gidildiğinden karar isabetli olmamıştır.
4. Öncelikle belirtmek gerekir ki her ne kadar Anayasa'nın 152 nci maddesinin üçüncü fıkrasında Anayasa'ya aykırılık konusunda itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine yapılan başvurunun beş ay içinde sonuçlanmaması durumunda "mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır" düzenlemesinde "kanun hükmü" ibaresine yer verilmiş ise de; Anayasasının 90 ıncı maddesinin son fıkrasına göre usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Diğer yandan, Anayasa'nın 90 ıncı maddesinin beşinci fıkrasının son cümlesinin 07.05.2004 tarihli ve 5170 sayılı Kanun ile yürürlüğe girdiği ve Anayasa'nın 152 nci maddesinin üçüncü fıkrasından daha sonra ihdas edildiği gözetildiğinde, beş aylık süre geçtikten sonra sadece kanun hükümlerinin dikkate alınması doğru olmayıp, ülkemizin taraf olduğu temel hak ve özgürlükler konusundaki uluslararası sözleşme hükümleri ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda uluslararası sözleşme hükümlerinin esas alınması gerektiği kabul edilmiştir.
5. 4688 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinde tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar olarak tanımlanan sendikaların amacı yine aynı maddede, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek olarak ifade edilmiştir. Sendika hakkı, çalışanların ve çalıştıranların sadece istedikleri sendikaları kurmaları ve bunlara üye olmaları yolunda bir hakla sınırlı kalmamakta, aynı zamanda oluşturdukları tüzel kişiliklerin varlığının ve bu tüzel kişiliklerin kendine özgü faaliyetlerinin garanti altına alınmasını da içermektedir.
6. Sendika hakkı, demokratik toplumun temeli olan örgütlenme özgürlüğünün bir parçasıdır. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kollektif oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğüdür. Bu özgürlük, bireylere topluluk halinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkânı sağlar. Sendika hakkı da, çalışanların, bireysel ve ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenme özgürlüğünün bir parçası olarak görülmektedir. Bu anlamda AİHM’in Demir ve Baykara/Türkiye Davası kararında da belirtildiği gibi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 11 inci maddesinin birinci fıkrası sendika özgürlüğünü içermekle birlikte, sendika özgürlüğü, dernek kurma özgürlüğünün bir türü ya da özel bir boyutudur.
7. İlgili hukuk kısmında belirtilen ülkemiz tarafından onaylanan ve iç hukukumuzun parçası olan uluslararası sözleşme hükümleri gereğince kural olarak aktif çalışma yaşamında yer alan çalışanların sendika kurma ve bir sendikaya üye olma hakkı vardır. Bu anlamda çalışanların sendika kurma ve bir sendikaya üye olma hakkına getirilen kısıtlamaların, Anayasa’da öngörülen sınırlama sebeplerine, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olması gerekir.
8. Bu noktada belirtmek gerekir ki, Milli Saraylar İdaresi Başkanlığında çalışan kamu görevlilerinin sendika kurma ve bir sendikaya üye olma hakkının yasaklanması, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmayıp, bu konuda ikna edici ve zorlayıcı gerekçeler de bulunmamaktadır. Nitekim söz konusu kamu görevlilerinin tek başlarına politika belirleme işlevi olmadığı gibi kamu gücü kullandıkları da söylenemez.
9. Bütün bu açıklamalar ışığında, Milli Saraylar İdaresi Başkanlığında çalışan kamu görevlilerin sendika kurma ve bir sendikaya üye olma hakkı bakımından ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile 4688 sayılı Kanun'un 15 inci maddesi farklı hükümler içermekle, Anayasa'nın 90 ıncı maddesinin son fıkrası gereğince somut uyuşmazlıkta uluslararası sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiğinden, Milli Saraylar İdaresi Başkanlığında çalışan kamu görevlilerin sendika kurma ve bir sendikaya üye olma hakkına sahip olduğu kabul edilmelidir.
10. Diğer taraftan her ne kadar davacı Sendika tarafından ödenmeyen aidat alacaklarının tahsili talep edilmiş ise de bu konuda talep miktarı açık bir şekilde dava dilekçesinde belirtilip gerekli harç miktarı yatırılmadığından, Mahkemece söz konusu eksikliğin giderilmesi için davacıya kesin süre verilmeli, kesin süre içinde eksiklik giderilmediği takdirde 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 32 nci maddesi doğrultusunda karar verilmelidir.
Anılan hususlar gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ile İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
19.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.