,

Yalnızca sağlık alanında eğitim gören sağlıkçılara tayin hakkı verilmesi hukuka uygun mu?

Yalnızca sağlık alanında eğitim gören sağlıkçılara tayin hakkı verilmesi hukuka uygun bulundu

Yalnızca sağlık alanında eğitim gören sağlıkçılara tayin hakkı verilmesi hukuka uygun mu?

Gerekçe:

Genel Yönetmelikte eş, sağlık ve can güvenliği durumları özür grupları olarak belirlenmiş ve öğrenim durumu atamalarda gözetilecek bir özür durumu olarak kabul edilmemiş olduğu hâlde, dava konusu Yönetmelik maddesinde, stratejik personel dışındaki personelin sağlıkla ilgili bir alanda en az dört yıllık örgün öğrenim gördüğünü belgelendirmesi hâlinde belli koşullarla öğrenim gördüğü yere atanmasına olanak tanındığı;

Anayasa'nın 42. maddesinde herkesin eğitim ve öğrenim hakkı ile ilgili genel ilkeler belirlenmiş olmakla birlikte, hukuki statüleri 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, özel yasalar ve kurumsal nitelikte yasa ve yönetmeliklerle düzenlenmiş olan kamu görevlilerinin bu statüde kaldıkları sürece, görevlerine ilişkin olarak, öncelikle söz konusu yasa ve yönetmelikte düzenlenmiş bulunan kurallara uymakla, bu kuralların ve kamu hizmetinin gereklerine uygun davranmakla yükümlü olduklarının kabulü gerektiği, aksi hâlin, yani statünün gereklerinin ikinci sıraya alınmasının, kamu hizmetlerini yürütmek amacı ile kurulmuş olan kamu kurumlarının görevlerini yerine getirmekte zorlanmalarına, giderek görevlerini aksatmalarına neden olabileceği ve personel istihdamı konusunda genel kabul görmüş belirli ilkelerin (örneğin coğrafi bölge esası, ihtiyaca göre istihdam, personelin birimler arasında dengeli dağılımı gibi) uygulanmasını engelleyeceği;

Bu hukuki durum karşısında, personelin hizmet bölgelerinde dengeli dağılımının sağlanması ve sağlık hizmetlerinin aksamadan yürütülmesi zorunlu olduğundan, dava konusu 16. maddenin 2. fıkrasının (g) bendi ile öğrenim durumu gözetilerek atanma olanağının sınırlı bir biçimde, yalnızca sağlık alanında dört yıl süreli örgün öğrenim görenlere tanınmasında hizmet gereklerine aykırılık bulunmadığı,

T.C.

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No: 2021/2389, Karar No: 2022/501

İSTEMİN KONUSU:

Danıştay İkinci Dairesinin 23/03/2021 tarih ve E:2016/14817, K:2021/767 sayılı kararının davanın reddine ilişkin kısmının davacı tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem:

26/03/2013 tarih ve 28599 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşları Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin (02/03/2018 tarih ve 30348 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan değişiklik ile bu Yönetmeliğin adı "Sağlık Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği" şeklinde değiştirilmiştir.) 30/09/2016 tarih ve 29843 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Yönetmelikle değişik, "Tanımlar" başlıklı 4. maddesinin 1. fıkrasının (m) bendinin, "İsteğe bağlı yer değiştirme" başlıklı 16. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinde yer alan “Personelin il içi atamaları ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönerge ile belirlenir.” ibaresinin ve aynı maddenin 2. fıkrasının (g) bendinde yer alan ''dört'' ibaresinin, "Aile birliği mazeretine bağlı yer değişikliği" başlıklı 20. maddesinin 5. ve 6. fıkralarının, "Müracaat sınırlamaları" başlıklı 30. maddesinin 5. fıkrasında, "Aile birliği mazeretine bağlı yer değişikliğine" yer verilmemesi yönündeki eksik düzenlemenin iptali istenilmiştir.

 

Daire kararının özeti:

Danıştay İkinci Dairesinin 23/03/2021 tarih ve E:2016/14817, K:2021/767 sayılı kararıyla;

Anayasa'nın 56.; 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun 3/1/(c), Ek 1 ve Ek 3.; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 2, 54 ve 72.; Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmeliğin (Genel Yönetmelik) 2, 14, 28 ve Geçici 5. ve Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşları Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 4/1/(m), 16/1, 16/2/(g), 16/3, 20 ve 30/5. madde hükümlerinin dava tarihindeki hâllerine yer verildikten sonra;

Yönetmeliğin "Tanımlar" başlıklı 4. maddesinin 1. fıkrasının (m) bendi yönünden;

Devletin, Anayasa'nın 17. maddesinde kişilere tanınmış olan yaşam hakkını güvence altına almakla yükümlü olduğu, kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma hakkının, birbirleriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez ve vazgeçilmez haklarından olduğu, bu haklara karşı olan her türlü engelin ortadan kaldırılmasının Devlete ödev olarak verildiği;

Bireylerin sağlıklı yaşam hakkına sahip olmasının, sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanmasına bağlı olduğu, Anayasa'nın, sosyal hukuk devleti olmanın gereği olarak Devlete sağlık hizmetlerinin sunumunda pozitif yükümlülük verdiği, Devleti bu haklardan yararlanmayı artıracak önlemleri almakla mükellef kıldığı, bu nedenle Anayasa'nın 56. maddesinde öngörülen sağlık hakkından yararlanma konusunda en geniş ölçekli uygulamaların gerçekleştirilmesinin gerekmekte olduğu;

Sağlık hizmetinin temel hedefi olan insan sağlığı ve yaşamı, mahiyeti itibarıyla ertelenemez ve ikame edilemez özelliğe sahip olduğundan, yurdun her yerine sağlık hizmeti götürülebilmesi adına bir takım düzenlemeler yapmanın, idare açısından bir zorunluluk olduğu;

Bu itibarla, Sağlık Bakanlığınca, 08/06/2004 tarih ve 25486 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Bakanlığı Atama ve Nakil Yönetmeliği'nin 4. maddesine, 24/06/2006 tarihli Yönetmelik ile eklenen (m) bendinde, "Stratejik Personel: Bakanlık tarafından istihdamında güçlük çekilen uzman tabip ve tabip unvanlarındaki personelini ifade eder." kuralı düzenlenerek, ilk kez "stratejik personel" kavramının kullanıldığı, 26/03/2013 tarih ve 28599 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşları Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği ile 08/06/2004 tarihli Yönetmelik yürürlükten kaldırılmış ise de, "stratejik personel" kavramının mevzuattaki varlığını koruduğu;

30/09/2016 tarih ve 29843 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Yönetmelik ile "stratejik personel tanımı"nın yeniden yapıldığı ve tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık eğitimi mevzuatına göre uzman olmuş uzman tabip, uzman (TUTG), tabip, uzman diş tabibi, diş tabibi ve eczacı unvanındaki personelin, stratejik personel olarak belirlendiği;

Bu durumda, stratejik personel uygulamasının, Devletin sağlık hizmetlerinin sunumundaki pozitif yükümlülüğü gereği almak zorunda bulunduğu tedbirlerden biri olduğu, zira, istihdamında güçlük çekilen ve insanın en temel hakkı olan sağlıklı yaşam hakkı ile bu yaşamın sürdürülmesindeki yeri tartışmasız olan tabiplerin, yurdun her yerinde görev yapmasını sağlamak için diğer kamu görevlilerinden farklı düzenlemelere tabi tutulmasının kamu yararı ve hizmet gerekleri kapsamında gereklilik arz ettiği sonucuna varıldığı;

Bu sebeple, Devlete yüklenen sağlık hakkının korunması ödevi kapsamında getirilen düzenlemeler ile vatandaşlara etkin, verimli ve hızlı bir hizmet sunumu ile yükümlü olan bir kısım sağlık personelinin "stratejik personel" olarak belirlenmesinde hukuka aykırılık görülmediği,

Yönetmeliğin "İsteğe bağlı yer değiştirme" başlıklı 16. maddesinin 2. fıkrasının (g) bendinde yer alan ''dört'' ibaresi yönünden;

Genel Yönetmelikte eş, sağlık ve can güvenliği durumları özür grupları olarak belirlenmiş ve öğrenim durumu atamalarda gözetilecek bir özür durumu olarak kabul edilmemiş olduğu hâlde, dava konusu Yönetmelik maddesinde, stratejik personel dışındaki personelin sağlıkla ilgili bir alanda en az dört yıllık örgün öğrenim gördüğünü belgelendirmesi hâlinde belli koşullarla öğrenim gördüğü yere atanmasına olanak tanındığı;

Anayasa'nın 42. maddesinde herkesin eğitim ve öğrenim hakkı ile ilgili genel ilkeler belirlenmiş olmakla birlikte, hukuki statüleri 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, özel yasalar ve kurumsal nitelikte yasa ve yönetmeliklerle düzenlenmiş olan kamu görevlilerinin bu statüde kaldıkları sürece, görevlerine ilişkin olarak, öncelikle söz konusu yasa ve yönetmelikte düzenlenmiş bulunan kurallara uymakla, bu kuralların ve kamu hizmetinin gereklerine uygun davranmakla yükümlü olduklarının kabulü gerektiği, aksi hâlin, yani statünün gereklerinin ikinci sıraya alınmasının, kamu hizmetlerini yürütmek amacı ile kurulmuş olan kamu kurumlarının görevlerini yerine getirmekte zorlanmalarına, giderek görevlerini aksatmalarına neden olabileceği ve personel istihdamı konusunda genel kabul görmüş belirli ilkelerin (örneğin coğrafi bölge esası, ihtiyaca göre istihdam, personelin birimler arasında dengeli dağılımı gibi) uygulanmasını engelleyeceği;

Bu hukuki durum karşısında, personelin hizmet bölgelerinde dengeli dağılımının sağlanması ve sağlık hizmetlerinin aksamadan yürütülmesi zorunlu olduğundan, dava konusu 16. maddenin 2. fıkrasının (g) bendi ile öğrenim durumu gözetilerek atanma olanağının sınırlı bir biçimde, yalnızca sağlık alanında dört yıl süreli örgün öğrenim görenlere tanınmasında hizmet gereklerine aykırılık bulunmadığı,

Yönetmeliğin "Aile birliği mazeretine bağlı yer değişikliği" başlıklı 20. maddesinin 5. fıkrası yönünden;

Her ne kadar, davanın açıldığı tarihten sonra söz konusu maddede değişiklik yapılmış ise de davacının menfaatini etkileyen ibarelerin hâlâ yürürlükte olduğu göz önünde bulundurulduğunda uyuşmazlığın esasının incelenmesine geçildiği;

Genel Yönetmeliğin "Aile Birliği Mazeretine Bağlı Yer Değişikliği" başlıklı 14. maddesinin sonuna 01/09/2016 tarih ve 29818 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 08/08/2016 tarih ve 2016/9097 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla "Genel sağlık bakımından önemi haiz sağlık personeli hakkında özel yönetmelikte düzenleme yapılması kaydıyla birinci fıkranın (d) bendine ilişkin farklı usul ve esaslar belirlenebilir." hükmünü içeren fıkranın eklendiği;

Bu çerçevede; davalı idareye, genel sağlık bakımından önemi haiz sağlık personelinin kamu görevlisi olmayan eşlerinden dolayı aile birliği mazeretine bağlı yer değişikliği hususunda genel yönetmelikten ayrışık düzenleme yapma yetkisinin verildiği;

Sağlık Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde ise Genel Yönetmelikten farklı olarak, kamu görevlisi olmayan eşinin, atanma talep edilen yerde başvuru tarihi itibarıyla son dört yıl içinde 720 gün sosyal güvenlik primi ödemek suretiyle kendi adına veya bir hizmet akdi ile işverene bağlı olarak çalışmış ve hâlen çalışıyor olması hâlinde, personelin yer değişikliği suretiyle atamasının yapılabileceği düzenlemelerine yer verildiği, bu suretle, davalı idare personelinin kamu görevlisi olmayan eşlerine bağlı olarak aile birliği mazereti nedeniyle yer değişikliği konusunda Genel Yönetmelikle verilen ayrışık düzenleme yapma yetkisinin kullanıldığı göz önüne alındığında dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,

Dava konusu edilen diğer maddeler yönünden, söz konusu düzenlemelerin yürürlükten kaldırıldığı anlaşıldığından karar verilmesine yer bulunmadığı gerekçeleriyle,

26/03/2013 tarih ve 28599 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşları Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin 30/09/2016 tarih ve 29843 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Yönetmelikle değişik "Tanımlar" başlıklı 4. maddesinin 1. fıkrasının (m) bendinin, "İsteğe bağlı yer değiştirme" başlıklı 16. maddesinin 2. fıkrasının (g) bendinde yer alan ''dört'' ibaresinin ve "Aile birliği mazeretine bağlı yer değişikliği" başlıklı 20. maddesinin 5. fıkrasının iptali istemi yönünden davanın reddine; dava konusu diğer düzenlemelerin iptali istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:

Davacı tarafından, Yönetmeliğin dava konusu;

4/1/(m) maddesine yönelik olarak; düzenlemenin Anayasa, yasa ve hukuka aykırı olduğu; stratejik personel ile diğer sağlık çalışanlarının farklı işlemlere tabi tutulamayacağı, bunun kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı olduğu; düzenlemeyle Yönetmeliğin 20/5 ve 20/6 hükümlerinden stratejik personelin yararlanamayacağı, aile birliği ve bütünlüğünün hiçe sayıldığı, bu yönüyle de Anayasa’ya, Uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu;

16/2/(g) maddesine yönelik olarak; değişiklik ile daha evvel verilen iki yıllık örgün öğrenim görenlere tayin imkânının ortadan kaldırdığı, iki yıl ve dört yıl öğrenim gören sağlık çalışanları arasında çifte standart oluştuğu, Anayasa'daki eğitim hakkının ihlal edildiği;

20/5 maddesine yönelik olarak; sağlık çalışanların kamu görevlisi olmayan eşlerinin yükümlülük altında bırakılmasının Anayasa ve hukuka aykırı olduğu, hiçbir düzenlemenin gerek iş akdiyle çalışanları gerekse de kendi adına çalışanları aynı işyeri bünyesinde 720 gün çalışmaya zorlayamayacağı; sağlık çalışanlarının kamu görevlisi olmayan eşlerinin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerinin önüne geçtiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:

Davalı idare tarafından, haksız temyiz talebinin reddi ile Danıştay İkinci Dairesince verilen kararın temyizen tasdikine karar verilmesi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ DÜŞÜNCESİ:

Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının temyize konu kısmının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;

"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,

b) Hukuka aykırı karar verilmesi,

c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen kararın davanın reddine ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. Davacının temyiz isteminin reddine,

2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, kısmen davanın reddine yönelik Danıştay İkinci Dairesinin 23/03/2021 tarih ve E:2016/14817, K:2021/767 sayılı kararının temyize konu davanın reddine ilişkin kısmının ONANMASINA,

3. Kesin olarak, 17/02/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Kaynak : Gazete Memur

İlişkili Haberler

Manşetler