BIST 100 9.774,47 %0.17 Dolar 34,07 %0.05 Euro 37,87 %-0.07 Altın Gram 2.803,11 %0.01 Brent Petrol 73,26 %-0.54 Bitcoin 61.875,01 %3.04
,

"Verilen zammı zarf içinde iade ediyorum" diyen işçinin atılması hak ihlali sayıldı

Anayasa Mahkemesi, kendisine yapılan yıllık %5,3 oranındaki ücret artışını benimsemeyerek işyerindeki yönetici ve işçilerin hesabına "Merhabalar, bana verilen zam oranını zarf içinde insan kaynaklarına iade ediyorum. Bu oranı kim ya da kimler belirlediyse aralarında paylaşsınlar, bilgilerinize." şeklinde elektronik posta atan işçinin atılmasını hak ihlali saydı.

"Verilen zammı zarf içinde iade ediyorum" diyen işçinin atılması hak ihlali sayıldı

Öte yandan Mahkeme 4857 sayılı Kanun'un 25. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan işçinin işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarf etmesi veya davranışlarda bulunması şeklindeki haklı fesih sebebinin değerlendirilmesine yönelik olarak ihtilafa konu içeriğin niteliğini, kullanıldığı bağlamı ve muhtemel etkilerini kapsamlı ve detaylı bir şekilde incelememiştir. Salt işveren vekillerinin ve diğer işçilerin de elektronik postayı görebilmelerini hakaret olarak değerlendirmiş ve bu durumu iş akdinin haklı sebeple feshedilmesi için yeterli görmüştür.

Bu durumda başvurucunun iş akdinin haksız olarak feshedildiğinden hareketle açtığı alacak davasını reddeden Mahkemenin başvurucunun ifade özgürlüğü ile işveren ve/veya işveren vekillerinin şeref ve itibar hakları arasında adil bir denge kurabildiğinden bahsetmek mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla Mahkemenin başvurucunun ifade özgürlüğü ile işyerinin disiplini, düzeni ve çalışma barışının sağlanması amacı arasında adil bir denge kurulmasına yönelik ilgili ve yeterli bir gerekçe sunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
(Başvuru Numarası: 2020/38733)
Karar Tarihi: 2/5/2024
R.G. Tarih ve Sayı: 16/9/2024-32664

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; elektronik postada sarf edilen söz sebebiyle iş akdinin feshedilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, iş akdinin haksız feshedildiğinden bahisle fesih tarihinden itibaren bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz ile birlikte kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesine karar verilmesi talebiyle işveren aleyhine Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (iş mahkemesi sıfatıyla) (Mahkeme) işçi ile işveren ilişkisinden kaynaklanan alacak davası açmıştır.

3. Mahkeme, davanın reddine karar vermiş; karar gerekçesinde başvurucunun kendisine yapılan yıllık %5,3 oranındaki ücret artışını benimsemeyerek işyerindeki yönetici ve işçilerin hesabına "Merhabalar, bana verilen zam oranını zarf içinde insan kaynaklarına iade ediyorum. Bu oranı kim ya da kimler belirlediyse aralarında paylaşsınlar, bilgilerinize." şeklinde elektronik posta attığına değinmiştir. Söz konusu elektronik postanın 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendi gereğince işverenin veya onu temsile yetkili olan ve zam oranını belirleyen işveren vekillerinin onur ve saygınlığına zarar verebilecek örtülü hakaret niteliği taşıdığını, işveren tarafından yapılan feshin haklı olduğunu belirterek başvurucunun kıdem ve ihbar tazminatı talebini reddetmiştir.

4. Başvurucunun temyiz talebi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince (Daire) anılan karar onanarak kesinleşmiştir.

5. Başvurucu, nihai hükmü 4/11/2020 tarihinde öğrendikten sonra 23/11/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

6. Komisyon başvurunun kabul edilemez olduğu hususunda oybirliği sağlanamaması nedeniyle kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

8. Başvurucu; elektronik posta içeriğinde kullandığı ifadenin işverene hakaret niteliğinde olmadığından haklı fesih nedeni teşkil etmediğini, söz konusu ifade nedeniyle olsa olsa geçerli fesih yolunun kullanılabileceğini, somut olayın haklı fesih sebebi teşkil etmediğine dair Yargıtay kararlarının olduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

9. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun şikâyetlerinin özü elektronik posta içeriğinin işverenin saygınlığını zedelemediğine ve hakaret niteliği taşımadığına yönelik olduğundan ihlal iddialarının ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

11. Anayasa Mahkemesinin daha önce pek çok kararında işaret ettiği gibi Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan ifade özgürlüğü demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden biridir ve toplumun ilerlemesi, her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardandır (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 69; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 34-36). Tam da bu önemi sebebiyle Anayasa, ifade özgürlüğü alanında devlete pozitif yükümlülükler yüklemiştir (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 32; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 48).İfade özgürlüğünün önemi gözönüne alındığında devletin bu özgürlüğe en yüksek güvenceyi sağlaması gerekir. Nitekim söz konusu gerekliliğin bir ifadesi olarak Anayasa'nın 5. maddesinde demokrasiyi korumak ve kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak devletin temel amaç ve görevleri olarak sayılmıştır (Bizim Fm Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş. [GK], B. No: 2014/11028, 18/10/2017, § 56).

12. Pozitif yükümlülükler, özel hukuk kişilerinin birbirleri ile olan uyuşmazlıklarının çözümüne ilişkin yasal altyapının oluşturulmasını, söz konusu uyuşmazlıkların adil yargılama gereklerine uygun ve usul yönünden güvenceleri haiz bir yargılama kapsamında incelenmesini, bu yargılamalarda temel haklara ilişkin anayasal güvencelerin gözetilip gözetilmediğinin denetlenmesini de gerektirir. Kamu gücünü kullanan aktörler dışında kalan kişiler arasındaki özel hukuk ilişkilerinde kamusal makamların yükümlülükleri bireylerin temel hak ve özgürlüklerine üçüncü kişilerin müdahalesinin önlenmesi için gerekli önlemleri almak ve bireylerin mahkemelerce de korunmasını sağlamaktır. Kamusal makamlarca gerekli yapısal önlemler alınmış olsa da uyuşmazlık konusu davayı yürüten mahkemelerce verilen kararlarda üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı bireylere korunma imkânı sağlanmadığı durumlarda bu yükümlülükler gereği gibi yerine getirilmemiş olacaktır. Bu, kamusal makam olan mahkemeler aracılığıyla bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunmasız bırakıldığı anlamına gelecektir (Ömür Kara ve Onursal Özbek, B. No: 2013/4825, 24/3/2016, §§ 47-49).

13. Bu doğrultuda özel hukuk iş ilişkisi kapsamında çalışan bireylerin Anayasa ile güvence altına alınan haklarına yönelik müdahale iddiası içeren uyuşmazlıklarının karara bağlandığı davalarda yargı mercilerince söz konusu güvenceler gözardı edilmemeli, işveren ve çalışanlar arasındaki çatışan çıkarlar adil biçimde dengelenmeli, ulaşılan sonuç hakkında hüküm kurulurken ilgili ve yeterli gerekçeler sunulmalıdır (Ömür Kara ve Onursal Özbek, § 50).

14. Yargı mercileri tarafından tarafların çıkarları dengelenirken iş sözleşmelerinde kısıtlayıcı ve zorlayıcı düzenlemelerin ne şekilde belirlendiği, çalışanların temel haklarına yönelik müdahalede bulunulmasına neden olan çıkarın üstün olup olmadığı, sözleşmenin feshinin çalışanların eylem ya da eylemsizlikleri karşısında makul ve orantılı bir işlem olup olmadığı somut olayın koşullarına göre ele alınmalıdır. Ayrıca yargılamalar sırasında gerçekleştirilen işlemlerin ve neticede verilen kararın gerekçesinin bizatihi ifade özgürlüğüne ilişkin bir müdahale oluşturmaması için yargı mercilerince gereken özen gösterilmelidir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Ömür Kara ve Onursal Özbek, § 51).

15. Somut olayda başvurucu, maaş zam oranına ilişkin olarak duyduğu memnuniyetsizliği elektronik posta yoluyla işveren ve/veya işveren adına yetkili temsilcilerine bildirmiştir. Mahkeme başvurucunun kendisine uygun görülen zam oranını beğenmemesinin olağan bir durum olduğunu belirtmiş, bu memnuniyetsizliğini uygun bir uslupla ifade etmesi gerektiğine işaret etmiştir. Dolayısıyla başvurucunun elektronik postasında işveren veya vekillerine örtülü hakaret olarak değerlendirilecek ifadeler kullanması haklı fesih sebebi olarak görülerek kıdem ve ihbar tazminatı talebi reddedilmiştir.

16. Anayasa Mahkemesi Gülbiz Alkan (B. No: 2018/33476, 7/10/2021) kararında, işçinin ifade özgürlüğü ile işverenin şeref ve itibarının korunması hakkı arasında kurulması gereken adil dengeye ilişkin dikkate alınması gereken birtakım ölçütler belirlemiştir. Buna göre dile getirilen düşünce açıklamalarının nerede, kimlerle ve hangi şartlarda paylaşıldığı, kişinin amacı, iyi niyetli olup olmadığı, ifade özgürlüğünü sırf üçüncü kişilere zarar vermek amacıyla kullanıp kullanmadığı, yürütülen kamusal tartışmanın önemi, yapılan açıklama veya kullanılan sözlerin bu kamusal tartışmaya yaptığı katkının ağırlığı, ayrıca kullanılan ifadeler ve bunların hedef alınan kişinin yaşamına etkileri (Gülbiz Alkan, § 37) şeklindeki kriterler somut olay bağlamında da uygun düştüğü ölçüde dikkate alınacaktır.

17. Başvuru konusu olaydaki elektronik posta içeriği şöyledir: "Merhabalar, bana verilen zam oranını zarf içinde insan kaynaklarına iade ediyorum. Bu oranı kim ya da kimler belirlediyse aralarında paylaşsınlar, bilgilerinize." Elektronik posta içeriğinde herhangi bir somutlaştırma yapılmadan ve isnatta bulunulmadan başvurucunun maaş zammını düşük bulduğu ve bu durumdan duyduğu rahatsızlığı ilgililerin dikkatine sunmaya çalıştığı anlaşılmıştır. Mahkeme, gerekçesinde ise başvurucunun bu memnuniyetsizliği dile getirdiği yöntem ile işveren ve/veya vekillerinin onur ve saygınlığına zarar verebilecek şekilde örtülü hakarette bulunduğu vurgulayarak iş akdinin haklı sebep ile feshedildiğini kabul etmiş, başvurucunun haksız fesih nedenine dayalı kıdem ve ihbar tazminatı talebini reddetmiştir. Ancak başvurucunun elektronik postada kullandığı eleştirel üslubun işyeri disiplinini, düzenini ve çalışma barışını nasıl olumsuz etkilediğine dair bir değerlendirmede bulunmamıştır.

18. Öte yandan Mahkeme 4857 sayılı Kanun'un 25. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan işçinin işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarf etmesi veya davranışlarda bulunması şeklindeki haklı fesih sebebinin değerlendirilmesine yönelik olarak ihtilafa konu içeriğin niteliğini, kullanıldığı bağlamı ve muhtemel etkilerini kapsamlı ve detaylı bir şekilde incelememiştir. Salt işveren vekillerinin ve diğer işçilerin de elektronik postayı görebilmelerini hakaret olarak değerlendirmiş ve bu durumu iş akdinin haklı sebeple feshedilmesi için yeterli görmüştür.

19. Bu durumda başvurucunun iş akdinin haksız olarak feshedildiğinden hareketle açtığı alacak davasını reddeden Mahkemenin başvurucunun ifade özgürlüğü ile işveren ve/veya işveren vekillerinin şeref ve itibar hakları arasında adil bir denge kurabildiğinden bahsetmek mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla Mahkemenin başvurucunun ifade özgürlüğü ile işyerinin disiplini, düzeni ve çalışma barışının sağlanması amacı arasında adil bir denge kurulmasına yönelik ilgili ve yeterli bir gerekçe sunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

20. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Ömer ÇINAR bu sonuca katılmamıştır.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

21. Başvurucu, yargılamanın makul sürede neticelendirilmediğini ileri sürmüştür.

22. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK], B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında anılan şikâyetle ilgili olarak uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

24. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 30.000 TL maddi ve 30.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

25. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

26. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE Ömer ÇINAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğü ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E. 2015/119, K.2016/341) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/5/2024 tarihinde karar verildi.

Kaynak : Resmi Gazete

İlişkili Haberler

Manşetler