'Üniversite yöneticileri iş bilmez kimseler' diyen işçinin atılması hukuka uygun bulundu
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 50. Hukuk Dairesi, idari birim amiri, kurucu vakıf genel müdürü ve Üniversitenin misafirlerinin bulunduğu değerlendirme toplantısı esnasında; idari birim amirleri ve davalı üniversite yöneticilerinin iş bilmez kimseler olduğu ve görevlerinde hiçbir yetkinliklerinin bulunmadığı” şeklindeki ifadeleri haklı fesih sebebi sayıldı.

24.11.2022 tarihinde gerçekleştirilen ve idari birim amiri, kurucu vakıf genel müdürü ve Üniversitenin misafirlerinin bulunduğu değerlendirme toplantısı esnasında; idari birim amirleri ve davalı üniversite yöneticilerinin iş bilmez kimseler olduğu ve görevlerinde hiçbir yetkinliklerinin bulunmadığı” şeklindeki ifadelerinin çalışma ortamında, davalı üniversite yöneticileri ve misafirlerin bulunduğu etkinlikte söylenmiş olduğu, davacının konuşmalarının, işyeri çalışanları, idari olarak davalı üniversiteyi yönetenlerin bulunduğu ortamda söylenmiş olması nedeniyle, davacının sözlerinin eleştiri ve kaba söz sınırını aştığı, işin işleyişine yönelik eleştiri mahiyetinde de olmadığı, eleştiri hakkı sınırlarını aşan, işveren ve işçi arasında huzursuzluk yaratacak nitelikte ifadeler olup, her ne kadar bu ifadeler davalı işverene haklı sebeple fesih hakkı tanıyacak ağırlıkta olmasa da objektif koşullar altında davalı işverenden iş ilişkisinin sürdürülmesinin beklenemeyeceği, davacının davranışı sebebiyle feshin geçerli nedene dayandığı kanaatine varılmakla davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalıdır. Davalının bu yöndeki istinaf sebebi yerindedir.
T.C. İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 50. HUKUK DAİRESİ
Esas No : 2024/1174
Karar No : 2024/1543
Tarihi : 26/09/2024
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olmakla, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, davalı bünyesinde 06.12.2021 – 11.12.2022 tarihleri arasında Sağlık Kültür ve Spor Direktörü olarak çalıştığını, davacının iş akdinin 29.11.2022 tarihi itibari ile davalı kurum tarafından raporlu olduğu dönemde feshedildiğini belirterek davacının işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle ; Davacının iş akdinin, hak düşürücü sürelere uygun şekilde haklı nedenle feshedildiğini, davacının 06.12.2021 tarihli Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi kapsamında davalı üniversite nezdinde Sağlık Kültür ve Spor Direktörü olarak istihdam edildiğini, davacının çalışma süresince diğer çalışma arkadaşları ile üslubu nedeni ile sürekli olarak sorun yaşadığını, bu konuda defalarca kez amirleri tarafından uyarıldığını, davacının, 24.11.2022 tarihinde davalı üniversitenin genel sekreter yardımcısı, davalı üniversitenin kurucu vakfı Engelsiz Eğitim Vakfı’nın genel müdürü ve davalı üniversite misafirlerinin bulunduğu toplantıya davet edildiğini ve davacı tarafın direktörü olduğu birimin faaliyetleri ile işlerin nasıl daha verimli şekilde yürütülebileceği ile ilgili hususlar görüşüldüğünü, ancak davacının diğer çalışma arkadaşlarına karşı göstermiş olduğu tavrı toplantıda da gösterdiğini ve davalı üniversite amir ve yöneticilerinin iş bilmez kimseler olduğu ve görevlerinde hiçbir yetkinliklerinin bulunmadığı şeklinde ifadeler kullandığını, davacı tarafın iş akdi, saygı sınırlarını aşar nitelikteki eylemleri sebebi ile haklı nedenle feshedildiğinden savunma alınmasına gerek olmadığını, iş akdini mali saiklerle feshedildiği iddia eden davacının bu iddiasını ispatla mükellef olduğunu, davalı üniversitenin çalışanlarını tasfiye etme gibi bir amacı olmadığını ifade etmiş, Bu itibarla davacının davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın kabulü ile davalı işverence yapılan feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ispat yükünün yer değiştirdiği uyuşmazlık bakımından yerel mahkemenin herhangi bir incelemede bulunmamış ve ispat yükünü davalı üniversiteye yükleyerek hatalı şekilde hüküm tesis etmiş olduğunu,
Davacının iş akdinin feshindeki gerçek sebebin üniversitenin ekonomik olarak sıkıntılı bir süreçten geçmesi olduğunu, iş akdinin bahse konu toplantıda sarfedilen sözler sebebi ile değil ekonomik sebeplerle feshedildiği iddiasında bulunmuş olduğunu, iş akdinin feshinin gerçek sebebinin davalı üniversitenin ekonomik sıkıntıya girmesi olduğu iddiasında bulunan davacı tarafın, bu iddiasını ispatla yükümlü olduğu ve dava konusu uyuşmazlık bakımından ispat yükünün yer değiştirdiğini, mahkemece davalı üniversiteden işten çıkarılan personellere ilişkin detaylı liste istenmiş ve taraflarınca işten ayrılan personellere ilişkin detaylı bilgiler mahkemeye ibraz edilmiş ise de; ekonomik nedenle fesih yapılmadığı gerçeği karşısında, davacının iddiasını ispat edemediğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, ispat yükü yine davalı üniversiteye yüklenerek davanın kabulüne karar verilmiş olduğunu, davacı tarafın, kendi kusurlu eylemlerini örtbas etmek için davalı üniversitenin bir dönem içinde bulunduğu ekonomik zorlukları kullanmaya çalıştığını, ancak; başarılı olamadığını, davacı iddiasını ispat edemediğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini,
Davacı tarafça sarf edilen sözlerin eleştiri olarak kabul edilmesi mümkün olmayıp, İDM kararının açıkça hatalı olduğunu, davacı tarafın sarf ettiği sözlerin kaba söz ve eleştiri olarak kabul edilemeyeceğini, dosya kapsamı ile sabit olduğu üzere; davacının, davalı üniversite yöneticileri hakkında “iş bilmez kimseler” ve “işlerinde yetkinlikleri bulunmuyor” şeklinde sözler sarf etmiş olduğunu, bu sözlerin davalı üniversitenin misafirleri huzurunda söylenmiş olmasının davalı üniversite yöneticilerinin itibarını zedeleyici ve küçük düşürücü bir etki yaratmış olduğunu,davacının iş akdinin feshedilmesinin sebebinin, işleyişle veyahut çalışma düzeni ile ilgili olumsuz süreçlerin dile getirilmesine dayanmadığını, zaten bahse konu toplantının yapılma amacının, davacının birimi ile ilgili yaşanan problemlerin ve bu problemlerin çözümü için ne gibi düzenlemeler yapılabileceğinin belirlenmesine ilişkin olup, yaşanan aksaklıkların dile getirilmesinin, zaten davalı üniversitenin talebi olduğunu,davacının; yöneticilerinin şahsına ilişkin “iş bilmez kimseler” “işlerinde yetkinlikleri bulunmuyor” ifadelerini kullanmasının açıkça, yöneticilerini aşağılama ve 3. Kişiler karşısında küçük düşürme amacı taşıdığını, zira davacı tarafın birim direktörü olarak çalıştığı ve mesleki tecrübesi dikkate alındığında, 3. Kişilerin bulunduğu bir toplantıda yöneticilerine karşı bu şekilde onur kırıcı ve aşağılayıcı sözler sarf etmemesi gerektiğini bilmesi gerektiğini, bunun iş hayatının gereği olduğunu, kaldı ki bahse konu toplantıda yaşanan bir tartışma da bulunmadığını, saygı çerçevesinde ilerleyen bir toplantıda yöneticilerinin şahsına yönelik söylenen sözlerin hakaret niteliği taşıdığını ve iş ilişkisinin sürdürülmesinin imkansız hale geldiğini,
Fesih gerekçesinin haklı neden boyutuna ulaşmadığı düşünülse dahi, iş ilişkisini imkansız hale getiren eylemlerin fesih için geçerli sebep niteliğinde olduğunu, yöneticilerine iş bilmez kimseler olduğunu söyleyen davacının, iş ilişkisi içerisinde yöneticileri ile sağlıklı bir ilişki kuramayacağı ve işleri yürütmesinin zor olacağını, kaldı ki anılan eylemlerin 3. Kişiler nezdinde küçük düşürme kastı ile yapıldığı gerçeği karşısında, iş ilişkisinin davalı üniversite bakımından çekilmez hale geldiğini ve sürdürülmesinin mümkün olmadığını, somut uyuşmazlık bakımından davacı tarafın amirlerine ve davalı üniversite yöneticilerine karşı, iş bilmez ve yetkinliği bulunmayan kimseler dediği, bu sözlerin 3. Kişiler nezdinde sarf edildiği dikkate alındığında, iş ilişkisinin davalı üniversite bakımından devam etmesinin imkansız hale geldiği ve iş akdinin feshinin zorunlu olduğunu, feshin en azından geçerli fesih olduğunu ve davanın reddine karar verilmesi gerektiğini,
İDM’nin brüt ücret kabulünün hatalı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Davacının istemi işe iadeye yönelik olup, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş, davalı taraf istinafa başvurmuştur.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 356/1. maddesi gereğince yapılan değerlendirmeye göre incelemenin duruşmalı yapılmasını gerektiren eksik bir husus görülmediğinden istinaf incelemesi duruşmasız olarak yapılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarıncave özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Taraflar arasında işveren tarafından gerçekleştirilen feshin haklı/geçerli nedene dayanıp dayanmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
İşveren, iş sözleşmesine aykırı davranışta bulunan işçiye yaptığı eylemle orantılı bir yaptırım uygulamalıdır. Yapılan eylemle orantılı olmayan ve ölçüsüz olarak nitelendirilebilecek bir yaptırım mazur görülemez. Sonuç itibariyle fesihte bir cezadır. Ölçülülük ilkesi uyarınca, uygulanacak önlem, ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmalı bir başka anlatımla tedbir uygun olmalı, ulaşılmak istenen amaç açısından gerekli olmalı ve uygulanacak tedbirin sonucu olan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç, ölçüsüz bir oran içerisinde bulunmamalıdır. Bu ilke uyarınca yargıç feshin geçerli olup olmadığını kararlaştırırken, işçinin davranışının ağırlığını dikkate alarak, her olayın özelliğine göre işçinin davranışı ile işverence uygulanan fesih türü arasında bir orantısızlık (ölçüsüzlük) olup olmadığını takdir edecektir. İşçinin davranışının haklı fesih olarak değerlendirilmesi ağır ve gerekli olmayan bir sonuç ise geçerli neden, işveren açısından iş ilişkisinin devamını önemli ölçüde çekilmez hale getirmeyecek ve işçiye fesih dışında başka bir disiplin cezası ile geçiştirilebilecek bir davranış ise, geçersiz neden kabul edilmelidir.(Yargıtay 9.H.D, 22/11/2017 gün, 2016/30461 Esas, 2017/18864 Karar)
Somut olayda davacının, 06.12.2021 – 29.11.2022 tarihleri arasında davalı üniversite işyerinde Sağlık Kültür ve Spor Direktörü olarak çalıştığı, işten ayrılış bildiriminin SGK’ya kod: 25 (işçi tarafından, işverenin ahlak ve kurallarına avkırı davranış nedeni ile fesih) olarak bildirildiği anlaşılmıştır.
Davalı işverenlik tarafından Beyoğlu 33. Noterliğinin 30 Kasım 2022 Tarih ve 11259 yevmiye numaralı fesih bildiriminde; “Üniversitemiz sağlık, kültür ve spor direktörlüğü nezdinde 06.12.2021 tarihinden bu yana direktör olarak görev yapmaktasınız. 29.11.2022 tarihinde tarafınızla gerçekleştirilen görüşmelerde iş akdinizin haklı nedenle feshedildiği sözlü şekilde tarafınıza bildirilmiş ise de yazılı fesih bildirimini tebliğ almaktan imtina ettiğiniz malumunuzdur. Her ne kadar tebliğden imtinairadenize / ilişkin tutanak tutularak çıkış işlemleriniz gerçekleştirilmişse de iş akdinizin feshine sebebiyet veren ve içeriğinde yer alan hususları işbu ihtarname içeriğinde tarafınıza ihtaren bildiririz. 24.11.2022 tarihinde gerçekleştirilen ve idari birim amiriniz, kuru vakıf genel müdürünüz ve Üniversitemiz misafirlerinin bulunduğu değerlendirme toplantısı esnasında, idari birim amirleriniz ve Üniversitemiz yöneticilerinin iş bilmez kimseler olduğu ve görevlerinde hiçbiryetkinliklerinin bulunmadığı şeklinde ifadeler kullandığınız malumunuzdur.
Çalışma süreciniz boyunca üslubunuz nedeni ile sürekli olarak diğer çalışma arkadaşlarınız ile sorun yaşamış ve bu konu ile ilgili olarak defalarca kez uyarılmış olmanıza rağmen, Üniversitemiz idari birim amiriniz, kurucu vakıf genel müdürünüz ve üniversitemiz misafirlerinin bulunduğu bir toplantıda yöneticileriniz hakkında saygı sınırlarını aşar nitelikte ve küçük düşürücü ifadelerde bulunmanızın kabul edilebilir olmadığı açıktır.
Açıklanan sebeplerle, çalışma döneminiz boyunca defalarca kez uyarıldığınız üslubunuzun Üniversitemizin itibarını zedeleyici ve haysiyet kırıcı bir noktaya varmış olması sebebi ile iş akdinizin 29.11.2022 tarihi itibariyle 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II-b maddesi uyarınca “ İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnadlarda bulunması” feshedildiğini… ihtar ve ihbar ederiz.” şeklinde olduğu anlaşılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta; Davalı şirkette Sağlık Kültür ve Spor Direktörü olarak görev yapan davacının, 24.11.2022 tarihinde gerçekleştirilen ve idari birim amiri, kurucu vakıf genel müdürü ve Üniversitenin misafirlerinin bulunduğu değerlendirme toplantısı esnasında; ”idari birim amirleri ve davalı üniversite yöneticilerinin iş bilmez kimseler olduğu ve görevlerinde hiçbir yetkinliklerinin bulunmadığı” şeklindeki ifadelerinin çalışma ortamında, davalı üniversite yöneticileri ve misafirlerin bulunduğu etkinlikte söylenmiş olduğu, davacının konuşmalarının, işyeri çalışanları, idari olarak davalı üniversiteyi yönetenlerin bulunduğu ortamda söylenmiş olması nedeniyle, davacının sözlerinin eleştiri ve kaba söz sınırını aştığı, işin işleyişine yönelik eleştiri mahiyetinde de olmadığı, eleştiri hakkı sınırlarını aşan, işveren ve işçi arasında huzursuzluk yaratacak nitelikte ifadeler olup, her ne kadar bu ifadeler davalı işverene haklı sebeple fesih hakkı tanıyacak ağırlıkta olmasa da objektif koşullar altında davalı işverenden iş ilişkisinin sürdürülmesinin beklenemeyeceği, davacının davranışı sebebiyle feshin geçerli nedene dayandığı kanaatine varılmakla davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalıdır. Davalının bu yöndeki istinaf sebebi yerindedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde olduğundan, istinaf başvurusunun kabulü ile; yargılamada eksiklik bulunmamakla birlikte, kanunun olaya uygulanmasında İlk Derece Mahkemesince hata edildiği, ancak bu durumun yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği anlaşılmakla, HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak, feshin geçerli nedene dayandığı gerekçesiyle davanın reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM:
I-1-Davalının istinaf başvurusunun, HMK’nun 353/1-b.2 bendi gereğince KABULÜNE;
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Davalı tarafça ödenen istinaf karar harcının talep halinde davalıya İADESİNE,
II-1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 427,60 TL karar harcından peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile, bakiye 346,90 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Dava şartı olan Zorunlu Arabuluculuk aşamasında suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.600,00 TL zorunlu giderin davacı taraftan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA, bu konuda İLK DERECE MAHKEMESİNCE HARÇ TAHSİL MÜZEKKERESİ YAZILMASINA,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davalı tarafından yapılan 2.836,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Davalı taraf harçtan muaf olduğundan davalı tarafça ödenen 1.169,40 TL İstinaf Başvuru Harcının davalıya İADESİNE,
8-Tarafların artan gider avanslarının mahkemece, talep halinde yatıran tarafa İADESİNE,
9-Karar tebliğ ve harç tahsil müzekkeresi işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ TARAFINDAN YERİNE GETİRİLMESİNE,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 7036 sayılı Yasa’nın 8/1-a maddesi ve 4857 sayılı Yasa’nın 20. maddesinin 3. fıkrası gereğince KESİN olmak üzere 26/09/2024 tarihinde oybirliği ile karar verildi.