Anayasa Mahkemesi Dilek Kaya kararında başvuru konusu ile aynı sendika kararından kaynaklı olarak göreve gitmeyen başvurucuya yapılan aylıktan kesme disiplin cezası şeklindeki müdahaleyi örgütlenme özgürlüğü yönünden incelemiştir. Buna göre eylemin ülkenin iç siyasetine ilişkin sosyo-politik unsurların ağırlıkta olduğu bir amaca ilişkin olduğunu belirterek sendika üyelerinin ekonomik ve sosyal menfaatleriyle doğrudan ilgili olmayan ve politik yönü ağır basan bir amaçla işe gitmemek şeklinde bir eylemin yol açacağı sonuçlara devlet idaresinin ve toplumun katlanmasını gerektiren bir sebep bulunmadığını değerlendirmiş, örgütlenme özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar vermiştir (Dilek Kaya, §§ 62-64). Buna göre başvuru konusu müdahalenin de aynı sendika kararının uygulanmasından kaynaklandığı anlaşıldığından bahse konu kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
(Başvuru Numarası: 2022/74477)
Karar Tarihi: 18/12/2024
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; öğretmen olan başvurucunun üyesi olduğu sendikanın çağrısı üzerine bir gün göreve gitmemesi nedeniyle aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasının örgütlenme özgürlüğünü, soruşturmada zamanaşımı sürelerine uyulmamasının ve farklı mahkemeler arasında aynı konuya ilişkin içtihat farklılığı bulunmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, başvuruya konu olayların yaşandığı tarihte Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde bir ilkokulda öğretmen olarak görev yapmaktadır. Başvurucu, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) üyesidir.
3. Somut olay 2015 yılı Haziran ayından itibaren yoğun bir şekilde maruz kalınan terör eylemleriyle mücadele kapsamında bazı ilçelerde ilan edilen sokağa çıkma yasakları (arka plan bilgisi için bkz. Dilek Kaya, B. No: 2018/14313, 17/7/2019, §§ 8-11) ile yine aynı yılın ekim ayında meydana gelen Ankara Tren Garı saldırısı (arka plan bilgisi için bkz. Tayyip Akbudak, B. No: 2018/5558, 11/9/2019, §§ 8-13) etrafında şekillenmiştir.
4. Eğitim-Sen, bağlı olduğu Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonunun (KESK) almış olduğu kararlar doğrultusunda (bkz. Dilek Kaya, §14; Tayyip Akbudak, §16) bahse konu olayları protesto etmek amacıyla üyelerinin belirli tarihlerde göreve gitmeyerek yapılacak basın açıklamalarına katılmaları yönünde kararlar almıştır. Eğitim-Sen Merkez Yürütme Kurulunun KESK'in kararı doğrultusunda aldığı 25/12/2015 tarihli 12 sayılı kararı şu şekildedir:
"29 Aralık 2015 tarihinde Konfederasyonumuz KESK'in diğer emek ve meslek örgütleri ile birlikte almış olduğu 92 sayılı kararı gereğince Savaşa Hayır Barışı Savunacağız şiarıyla gerçekleştireceği üretimden gelen gücümüzü kullanarak 1 günlük hizmet üretmeme kararının iş kolumuzda hayata geçirilmesine oy birliği ile karar verilmiştir." (Dilek Kaya, §§ 14, 15).
5. Başvurucu, KESK ve Eğitim-Sen'in yukarıda yer verilen kararları doğrultusunda 29/12/2015 tarihinde görevine gitmemiştir. İdare, söz konusu eylemi nedeniyle başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatmıştır. Nihayetinde başvurucunun 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (C) bendinin (b) alt bendi uyarınca "özürsüz olarak bir veya iki gün göreve gelmediği" gerekçesiyle aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Başvurucu bu işlemin iptali talebiyle dava açmıştır.
6. Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 27/3/2020 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Mahkeme kararında; disiplin cezasına konu eyleminin 29/12/2015 tarihinde gerçekleştiği, davalı idare tarafından 26/1/2016 tarihinde maarif müfettiş görevlendirildiği belirtilerek, başvurucunun disiplin amirinin disiplin cezası verme yetkisinin zamanaşımına uğradığı iddiası yerinde görülmemiştir. Kararın gerekçesinde; kamu görevlilerinin, ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin ve bu kapsamda özlük ve parasal haklarının, çalışma koşullarının korunması, iyileştirilmesi, geliştirilmesi amacını taşımayan söz konusu iş bırakma eylemine katılan ve bu nedenle görevine gelmeyen, dolayısıyla görevleri ve meslekleri ile herhangi bir şekilde ilintisi olmayan, sadece vatandaş olarak demokratik bir toplumda yaşamaları nedeniyle kullanma özgürlükleri bulunan haklarını kullanarak mesai dışında katılabilecekleri bir eyleme mesai içinde katılarak vatandaşların kamu hizmetinden faydalanma hakkını engelleme sonucunu doğuran fiili işleyen davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.
7. Başvurucunun istinaf talebi Bölge İdare Mahkemesince reddedilerek karar kesinleşmiştir.
8. Başvurucu, nihai kararı 24/6/2022 tarihinde öğrendikten sonra 8/7/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Gerçek Kişi Başvurucu Yönünden
1. Örgütlenme Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia
10. Başvurucu, üyesi olduğu sendikanın aldığı karar doğrultusunda bir gün göreve gitmemesi nedeniyle aylıktan kesme cezasıyla cezalandırılmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme, dernek ve sendika kurma, ifade özgürlüğü ve ayrımcılık yasağını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, ayrıca verilen disiplin cezasının onur kırıcı ve aşağılayıcı olduğunu iddia etmiştir. Adalet Bakanlığı görüşünde; Anayasa Mahkemesi kararlarında, sendika üyelerinin ekonomik ve sosyal menfaatleriyle doğrudan ilgili olmayan ve politik yönü ağır basan bir amaçla işe gitmemek şeklinde bir eylemin yol açacağı sonuçlara devlet idaresinin ve toplumun katlanmasını gerektiren bir sebep bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı belirtilmiştir. Başvurucu; karşı beyanında eylem kararının başvurucu sendikanın tüzüğüne uygun olduğunu, dolayısıyla başvurucu sendikayı ilgilendirmediğinden söz edilemeyeceğini, eylem kararının başvurucunun doğrudan özlük ve mali haklarıyla ilgili olmasa da çatışma yaşanan ilçelerdeki eğitim öğretim hakkıyla ilgili olduğunu ileri sürmüştür.
11. Anayasa Mahkemesi, Dilek Kaya kararında başvuru konusu eylem ile aynı sendika çağrısına dayanan göreve gitmeme eylemi nedeniyle yapılan bir müdahalenin sendika hakkı kapsamında incelenip incelenemeyeceğini değerlendirmiştir. Anılan kararda sendikanın eylem çağrısının çalışma hayatına ilişkin olmadığı ve çekirdek faaliyet alanında kalmadığı belirtilerek başvurunun sendika hakkından incelenemeyeceğine karar verilmiştir. Dolayısıyla şu hâlde mevcut başvuru yönünden de söz konusu kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Bu itibarla mevcut başvurunun örgütlenme özgürlüğü yönünden incelenmesine karar verilmiştir (Dilek Kaya, §§ 38-42).
12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
13. Örgütlenme özgürlüğüne yapılan müdahalenin dayanağı olan 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin birinci fıkrasının (C) bendinin (b) alt bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Müdahalenin kamu hizmetlerinin sürekliliğinin sağlanmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve Anayasa'nın 33. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amacını taşıdığı değerlendirilmiştir. Örgütlenme özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir ( Dilek Kaya, §§ 55-59). Bu itibarla müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğu yönünden inceleme yapılacaktır.
14. Anayasa Mahkemesi Dilek Kaya kararında başvuru konusu ile aynı sendika kararından kaynaklı olarak göreve gitmeyen başvurucuya yapılan aylıktan kesme disiplin cezası şeklindeki müdahaleyi örgütlenme özgürlüğü yönünden incelemiştir. Buna göre eylemin ülkenin iç siyasetine ilişkin sosyo-politik unsurların ağırlıkta olduğu bir amaca ilişkin olduğunu belirterek sendika üyelerinin ekonomik ve sosyal menfaatleriyle doğrudan ilgili olmayan ve politik yönü ağır basan bir amaçla işe gitmemek şeklinde bir eylemin yol açacağı sonuçlara devlet idaresinin ve toplumun katlanmasını gerektiren bir sebep bulunmadığını değerlendirmiş, örgütlenme özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar vermiştir (Dilek Kaya, §§ 62-64). Buna göre başvuru konusu müdahalenin de aynı sendika kararının uygulanmasından kaynaklandığı anlaşıldığından bahse konu kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
15. Açıklanan gerekçelerle disiplin cezası verilmesi şeklinde yapılan müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğundan Anayasa’nın 33. maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
2. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
16. Başvurucu, aynı sendika kararından kaynaklanan müdahalelerin incelendiği davalarda bazı mahkemelerce iptal kararları verildiğini belirterek içtihat farklılığı nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
17. Anayasa Mahkemesi Dilek Kaya başvurusunda adil yargılanma hakkı yönünden ileri sürülen benzer bir iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir (Dilek Kaya, §§ 65-70). Buna göre mevcut başvuru yönünden de bu kapsamda bir ihlal olmadığına karar verilmesi gerekir.
18. Öte yandan başvurucu, disiplin cezasına konu göreve gitmeme eyleminin aynı gün idarece öğrenildiğini, soruşturmanın zamanaşımı sürelerine aykırı yürütülmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Mahkeme kararında (bkz. § 6) başvurucunun soruşturma zamanaşımına ilişkin iddiasının değerlendirildiği görülmektedir. Mahkemenin bu yorumunun bariz takdir hatası veya keyfilik içermediği değerlendirilmiştir. Bu nedenle somut başvuruda açık ve görünür bir ihlal bulunmamaktadır (benzer değerlendirmeler için bkz. Pınar Çankaya Ulaş, B. No: 2018/9270, 19/11/2019, §§ 31-39.)
19. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Tüzel Kişi Başvurucu Yönünden
20. Başvuru, münhasıran gerçek kişi başvurucuya aylıktan kesme disiplin cezası verilmesine ilişkindir. Somut olayda başvurucu sendikaya herhangi bir yaptırım uygulanmamıştır. Bununla birlikte başvurucu, sendika tüzel kişiliğinin haklarını doğrudan etkileyen somut bir olgu ileri sürmemiştir. Dolayısıyla tüzel kişi başvurucunun ihlale konu edilen işlem nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkının doğrudan etkilendiği söylenemez. Buna göre başvurunun tüzel kişi başvurucu yönünden kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § § 39-47).
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gerçek kişi başvurucu yönünden örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Gerçek kişi başvurucu yönünden adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Tüzel kişi başvurucu yönünden başvurunun kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 33. maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.