Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2020/72
Karar Sayısı : 2022/160
Karar Tarihi: 13/12/2022
İPTAL DAVASINI AÇAN: İstanbul Milletvekili Engin ALTAY, Manisa Milletvekili Özgür ÖZEL, Sakarya Milletvekili Engin ÖZKOÇ ile birlikte 134 milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU: 16/7/2020 tarihli ve 7250 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;
-
7. maddesiyle 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu’na eklenen ek 37. maddede yer alan "Emsalleri arasında temayüz etmiş, hizmetine ihtiyaç duyulduğu tespit edilen ve... ” ve "...veya resen... ’’ ibarelerinin,
-
11. maddesiyle 9/7/1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu’na eklenen ek 14. maddede yer alan "Emsalleri arasında temayüz etmiş, hizmetine ihtiyaç duyulduğu tespit edilen ve... " ve “ ...veya resen... ” ibarelerinin, ■
-
12. maddesiyle 10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’na eklenen ek 18. maddede yer alan "Emsalleri arasında temayüz etmiş, hizmetine ihtiyaç duyulduğu tespit edilen ve... ” ve “...veya resen... ” ibarelerinin,
Ç. 13. maddesiyle 7/11/1985 tarihli ve 3238 sayılı Savunma Sanayii ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun’a eklenen ek 2. maddenin;
-
Birinci fıkrasının üçüncü cümlesinin,
-
İkinci fıkrasının üçüncü ve beşinci cümlelerinin,
-
16. maddesiyle 31/1/2013 tarihli ve 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun 7. maddesinin (3) numaralı fıkrasının yürürlükten kaldırılmasının,
-
17. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un;
-
13. maddesinin;
-
(2) numaralı fıkrasının;
-
Üçüncü cümlesinde yer alan “ ...Genelkurmay Başkanlığında teşkil edilecek..." ibaresinin “...Milli Savunma Bakanlığı... ” şeklinde değiştirilmesinin,
-
Üçüncü cümlesine eklenen "...bu kararlar Cumhurbaşkanının onayı ile...” ibaresinin,
-
(3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “Genelkurmay Başkanı veya... ” ibaresinin madde metninden çıkarılmasının,
2.13. maddesine eklenen (9) numaralı fikrenin,
-
18. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 25. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen “...disiplin amirleri veya..." ibaresinin,
-
19. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 26. maddesinin (4) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “...yedi... ” ibaresinin “...on beş...”, “...on beş...” ibaresinin “...otuz... ” ve “...süre dâhil,... ” ibaresinin “...süre dâhil veya disiplin amirleri tarafindan ekli (1) sayılı çizelgeye göre,... ” şeklinde değiştirilmesinin,
Ğ. 20. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 31. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “Disiplin kurulları... ” ibaresinin “Disiplin amirleri veya disiplin kurulları... ” şeklinde değiştirilmesinin,
-
21. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 34. maddesinin ikinci cümlesinde yer alan “...Genelkurmay Başkanlığı...” ibaresinin “...Milli Savunma Bakanlığı...” şeklinde değiştirilmesinin,
-
maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 42. maddesinin;
-
-
(2) numaralı fıkrasına eklenen birinci cümlenin,
-
(2) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “...ile Genelkurmay Başkanlığı... ” ibaresinin madde metninden çıkarılmasının,
-
(4) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “Üst komutanlık disiplin kurulu..." ibaresinin “Milli Savunma Bakanlığı veya üst komutanlık disiplin kurulları...” şeklinde değiştirilmesinin,
L 24. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’a ekli (1) sayılı Disiplin Amirlerinin Ceza Yetkilerini Gösteren Çizelge’ye eklenen “Hizmetten Meri” başlıklı sütunun,
Anayasamın 2., 7., 10., 13., 19., 36., 38., 70., 90., 117., 118., 123. ve 128. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talebidir.
.............2. Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Gülbin AYNUR tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, dava konusu kanun hükümleri, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Kanun’un 7. Maddesiyle 926 Saydı Kanun’a Eklenen Ek 37. Maddede, 11. Maddesiyle 2692 Sayılı Kanun’a Eklenen Ek 14. Maddede ve 12, Maddesiyle 2803 Saydı Kanun’a Eklenen Ek 18. Maddede Yer Alan “Emsalleri arasında temayüz etmiş, hizmetine ihtiyaç duyulduğu tespit edilen ve...” ve “...veya resen...” İbarelerinin İncelenmesi
-
4/1/1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 1. maddesinde Türk Silâhlı Kuvvetleri (TSK); Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri subay, askerî memur, astsubay, erbaş ve erleri ile askerî öğrencilerden teşekkül eden ve seferde ihtiyatlarla ikmal edilen, kadro ve kuruluşlarla teşkilâtı gösterilen silahlı devlet kuvveti olarak tanımlanmıştır. Söz konusu maddede daha önce Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerinin yanı sıra “...Sahil Güvenlik... ” ve “...Jandarma... ” ibareleri de yer almaktayken anılan ibarelerin 1/2/2018 tarihli ve 7073 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle madde metninden çıkarılması suretiyle Sahil Güvenlik ve Jandarma teşkilatları TSK bünyesinden çıkarılmıştır.
-
2692 sayılı Kanun’da Sahil Güvenlik Komutanlığının teşkilâtı ile görev ve yetkileri düzenlenmiş; bu kapsamda adı geçen Komutanlık İçişleri Bakanlığına bağlı ve silahlı bir genel kolluk kuvveti olarak tanımlanmıştır. Anılan Kanun hükümlerine göre Sahil Güvenlik Komutanlığının Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün sahillerinde, iç suları olan Marmara Denizi, İstanbul ve Çanakkale boğazlarında, liman ve körfezlerinde, karasularında, münhasır ekonomik bölgesi ile ulusal ve uluslararası hukuk kuralları uyarınca egemenlik ve denetimi altında bulunan deniz alanlarında, deniz güvenliğini, deniz emniyetini, asayiş ve kamu düzenini sağlamak, korumak ve kollamak, suç işlenmesini önlemekle görevli ve yetkili olduğu anlaşılmaktadır. Diğer yandan Kanun’un 2. maddesinin üçüncü fıkrasında Sahil Güvenlik Komutanlığının seferberlik ve savaş hâllerinde, Cumhurbaşkanı kararıyla belirlenecek bölümlerinin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı emrine girmesi, kalan bölümünün normal görevlerine devam etmesi Öngörülmüştür.
-
Buna göre Sahil Güvenlik teşkilatının idari açıdan TSK’nm bir unsuru olmamakla birlikte gerek normal koşullardayken ülkenin deniz alanlarında üstlendiği görevlerin niteliği ve hassasiyeti gerekse seferberlik ve savaş hâllerinde bir bölümü itibarıyla TSK’nın emrine girdiği hususu gözetildiğinde Sahil Güvenlik Komutanlığının ülke güvenliğinin korunmasında ve sağlanmasında önemli bir rol üstlendiği anlaşılmaktadır.
-
Diğer yandan 2803 sayılı Kanun’da Jandarma teşkilâtının görev ve yetkileri ile sorumlulukları düzenlenmiş; bu kapsamda Jandarma Genel Komutanlığı İçişleri Bakanlığına bağlı ve silahlı bir genel kolluk kuvveti olarak tanımlanmıştır. Anılan Kanun hükümlerine göre Jandarma Genel Komutanlığının polisin görev sahası dışında kalan alanlarda emniyet ve asayiş ile kamu düzeninin korunmasını sağlamak ve diğer kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin verdiği görevleri yerine getirmekle yükümlü olmanın yanı sıra kanunlarla ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle verilen askerî hizmetleri yerine getirmek biçiminde askerî nitelikli görevlerinin de bulunduğu anlaşılmaktadır. Diğer yandan Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasında Jandarma birliklerinin seferberlik ve savaş hâllerinde, Cumhurbaşkanı kararıyla belirlenecek bölümleriyle Kuvvet Komutanlıkları emrine girmesi, kalan bölümüyle normal görevlerine devam etmesi öngörülmüştür.
-
Buna göre Jandarma teşkilatının da idari açıdan TSK’nın bir unsuru olmamakla birlikte gerek normal koşullardayken ülkenin güvenliğinde üstlendiği görevlerin niteliği ve hassasiyeti gerekse seferberlik ve savaş hâllerinde bir bölümü itibarıyla TSK’nın emrine girdiği hususu gözetildiğinde Jandarma Genel Komutanlığının ülke güvenliğinin korunmasında ve sağlanmasında önemli bir rol üstlendiği anlaşılmaktadır.
-
926 sayılı Kanun’da TSK’ya mensup subaylar ve astsubayların yetiştirilmeleri, sınıflandırılmaları, görev ve yükümlülükleri, terfi ve taltifleri ile her türlü özlük haklan düzenlenmektedir.
-
2692 sayılı Kanun’un 7. maddesinin birinci fıkrasında astsubaylar Sahil Güvenlik Komutanlığının personeli arasında sayılmış; diğer yandan Sahil Güvenlik Hizmetleri Sınıfı personeline nasıp ve terfi, aylık ve diğer mali ve sosyal haklar bakımından statü ve rütbelerine göre 926 sayılı Kanun’a tabi personel hakkmdaki hükümlerin uygulanması öngörülmüştür.
-
2803 sayılı Kanun’da ise astsubaylar Jandarma Hizmetleri Sınıfının personeli arasında sayılmış; diğer yandan anılan Kanun’un 13. maddesinde Jandarma Hizmetleri Sınıfı personeline nasıp ve terfi, aylık ve diğer mali ve sosyal haklar bakımından statü ve rütbelerine göre 926 sayılı Kanun’a tabi personel hakkmdaki hükümlerin uygulanması öngörülmüştür.
-
926 sayılı Kanun’un ek 37., 2692 sayılı Kanun’un ek 14. ve 2803 sayılı Kanun’un ek 18. maddelerinde emsalleri arasında temayüz etmiş, hizmetine ihtiyaç duyulduğu tespit edilen ve sicil notu ortalaması, sicil tam notunun %90’ının (dâhil) üzerinde olan istekli astsubay kıdemli başçavuşların yaş haddinin -ilgisine göre- ilgili kuvvet komutanlığının veya Sahil Güvenlik Komutanlığının ya da Jandarma Genel Komutanlığının teklifi üzerine veya resen -yine ilgisine göre- Millî Savunma Bakanı ya da İçişleri Bakanı tarafından 60 yaşma kadar uzatılabileceği belirtilmiş olup anılan maddelerde yer alan “Emsalleri arasında temayüz etmiş, hizmetine ihtiyaç duyulduğu tespit edilen ve..." ve ‘‘...veya resen... ” ibareleri dava konusu kuralları oluşturmaktadır.
-
211 sayılı Kanun’un 3. maddesinin (a) bendinin (3) numaralı alt bendinde astsubay, hususi kanununa göre Silahlı Kuvvetlere katılan astsubay astçavuştan astsubay kıdemli başçavuşa kadar rütbeyi haiz olan asker olarak tanımlanmıştır.
-
Yaş haddi, iştirakçilerin görev yapabilecekleri en fazla sürenin belirli bir yaş belirlenerek sınırlandırılmasını ifade etmektedir. Bir zorunlu emeklilik nedeni olan yaş haddi hakkında genel kural 8/6/1949 tarihli ve 5434 saydı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun 40. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre kural olarak iştirakçilerin görevleri ile ilişkilerinin kesilmesini gerektiren yaş haddi, 65 yaşını doldurdukları tarih olarak belirtildikten sonra belirli görevlerde bulunanlar yönünden yaş hadleri özel olarak belirlenmiştir. Anılan maddede muvazzaf astsubayların yaş hadleri de bulundukları rütbelere göre ayrıca gösterilmiş, bu kapsamda astsubay kıdemli başçavuşların yaş haddi 55 olarak belirlenmiştir.
-
926 sayılı Kanun’un ek 37., 2692 sayılı Kanun’un ek 14. ve 2803 sayılı Kanun’un ek 18. maddelerinde astsubay kıdemli başçavuşların normalde 55 olan yaş haddinin uzatılmasına ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. Buna göre bir astsubay kıdemli başçavuşun yaş haddinin uzatılabilmesi için her şeyden önce personelin bu yönde bir isteğinin bulunması, ayrıca sicil notu ortalamasının sicil tam notunun %90’ı ve üzerinde olması gerekmektedir. Uzatmaya ilgili kuvvet komutanhğının/Sahil Güvenlik Komutanlığınm/Jandarma Genel Komutanlığının teklifi üzerine veya resen Millî Savunma Bakanı/İçİşleri Bakam tarafindan karar verilmekte ve yaş haddi en fazla 60 yaşına kadar uzatılabilmektedir.
-
Dava konusu kurallarla da astsubay kıdemli başçavuşların yaş haddinin uzatılabilmesi emsalleri arasında temayüz etmiş olması ve hizmetine ihtiyaç duyulması şartlarına bağlı kılınmakta, ayrıca bu konuda Millî Savunma Bakamna/İçişleri Bakanına, ilgili kuvvet komutanhğının/Sahil Güvenlik Komutanlığının/Jandarma Genel Komutanlığının teklifi olmadan da resen karar alma yetkisi tanınmaktadır.
-
Dava dilekçesinde özetle; dava konusu kurallarda astsubay kıdemli başçavuşların emsalleri arasında temayüz etmelerinin ne demek olduğuna ve hizmetlerine ihtiyaç duyulduğuna ilişkin tespitin nasıl yapılacağına İlişkin açık, net ve anlaşılır bir ölçütün getirilmediği, yaş haddinin uzatılmasında uygulanması öngörülen bu şartların içeriğine ilişkin temel ilkelerin belirlenmediği ve genel bir çerçevenin çizilmediği, bu itibarla kamu görevlilerinin Özlük haklarıyla ilgili olan söz konusu düzenlemenin kanunilik ölçütünü sağlamadığı, yaş haddini uzatma konusunda idareye sınırsız bir takdir yetkisinin tanındığı, bu durumun idarenin keyfî ve eşitliğe aykırı uygulamalarına yol açabileceği, göreve devam edecek personele ilişkin olarak bakana ilgili komutanlığın teklifi olmaksızın resen karar verme yetkisi tanınmasının ordudaki disiplinin ve hiyerarşik yapının bozulmasına, kayırmacılığa, ordunun siyasallaşmasına sebebiyet verebileceği, bu hâlin ise kamu görevlilerinin istihdamının liyakate dayalı bir sistem içinde gerçekleşmesini sağlamayı amaçlayan kamu hizmetlerine girme hakkını etkisiz hâle getireceği belirtilerek kuralların Anayasa’nm 2., 10., 70., 123. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
-
Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
a. “Emsalleri arasında temayüz etmiş, hizmetine ihtiyaç duyulduğu tespit edilen ve...” İbareleri
-
.6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kurallar, ilgisi nedeniyle Anayasa’nm 13. maddesi yönünden de incelenmiştir.
-
Anayasa’nın 70. maddesinin birinci fıkrasında “Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. ” denilmek suretiyle kamu hizmetlerine girme hakkı güvence altına alınmıştır.
-
Anılan hak sadece kamu hizmetlerine girmeyi değil kamu hizmetlerinde bulunmayı/kalmayı da güvence altına almaktadır (AYM, E.2021/104, K.2021/87,11/11/2021, § 48). Dolayısıyla kişinin kamu hizmetinde kalmaya devam edebilme imkânından yararlanamaması sonucunu doğuran düzenlemeler Anayasa’nın 70. maddesi kapsamındadır.
-
Dava konusu kurallarla astsubay kıdemli başçavuşların 60 yaşına kadar görev yapabilmelerinin emsalleri arasında temayüz etmiş olma ve hizmetine ihtiyaç duyulma şartlarına bağlı kılınması suretiyle kamu hizmetlerine girme hakkına bir sınırlama getirilmektedir.
-
Anayasa’nın 13. maddesinde “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksam yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. ” denilmektedir.
-
Buna göre kamu hizmetlerine girme hakkına sınırlama getirilirken temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması rejimini düzenleyen Anayasa’nın anılan maddesinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Anayasa’nın söz konusu maddesi uyarınca kamu hizmetlerine girme hakkına getirilen sınırlamaların kanunla yapılması, Anayasa’da öngörülen sınırlama sebeplerine ve ölçülülük ilkesine uygun olması gerekir.
-
Bu kapsamda kamu hizmetlerine girme hakkını sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olması yeterli olmayıp yasal kuralların keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerekir.
-
Esasen temel hak ve özgürlükleri sınırlayan kanunun bu niteliklere sahip olması Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti ilkesinin de bir gereğidir. Hukuk devletinde kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu Önlem içermesi gerekir. Kanunda bulunması gereken bu nitelikler hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunludur. Zira bu ilke hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar (AYM, E.2015/41, K.2017/98, 4/5/2017, §§ 153, 154). Dolayısıyla Anayasa’nın 13. maddesinde sınırlama ölçütü olarak belirtilen kanunilik, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye alman hukuk devleti ilkesi ışığında yorumlanmalıdır.
-
Kurallarda geçen emsalleri arasında temayüz etmiş olmak kavramı personelin mesleki bilgi, yetenek ve tecrübesi, görev safahatı, ödülleri, akademik kariyeri, lisan bilgisi gibi nitelikleri ve başarılı yönleriyle meslektaşları arasında göze çarpması anlamına gelmektedir. Kuraldaki hizmetine ihtiyaç duyulması kavramı ise TSK’nm/Sahil Güvenlik Komutanlığmın/Jandarma Genel Komutanlığının mevcut kadro ve personel durumuna göre, rütbe-smıf-branş ya da başka herhangi bir özelliği itibarıyla belirli bir personelin hizmetinden faydalanılması gereksiniminin hasıl olmasını ifade etmektedir. Kuşkusuz daha farklı unsurlarla da tanımlanabilecek bu ibareler genel kavram niteliğinde olmakla birlikte söz konusu kavramların hukuki niteliği ve objektif anlamı yargı içtihatlarıyla belirlenebilecek durumda olduğundan kategorik olarak öngörülemez nitelikte oldukları söylenemez. Nitekim bu durum kanun yapma tekniğinin doğasından kaynaklanmaktadır. Zira kanun hükümlerinin genel ve soyut olması, somut olayın özelliğine göre değişebilecek tüm çözümleri kuralın bünyesinde barındırma, bir başka ifadeyle kuralın amaca uygun sonuca ulaştıracak herhangi bir çözümü dışlamasını önleme ihtiyacından doğmaktadır. Buna göre kamu hizmetlerine girme hakkına sınırlama getiren kuralın belirsiz olduğundan söz edilemez. Bu itibarla kuralın kanunilik şartını taşıdığı anlaşılmaktadır.
-
Anayasa’nın 70. maddesinde kamu hizmetlerine girme hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu kapsamda maddenin ikinci fıkrasında “Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez. ” hükmüne yer verilerek hizmete alınmada “görevin gerektirdiği niteliklerdin gözetilmesi anılan hak bakımından özel bir sınırlama nedeni olarak Öngörülmüştür. Bu bağlamda anılan fıkra ile hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrımın gözetilemeyeceği öngörülerek bir yandan kamu hizmetine alınmada aranacak koşulların belirlenmesi hususunda kanun koyucuya takdir yetkisi tanınmış, diğer yandan da söz konusu koşullar belirlenirken bu hakka getirilecek sınırlamaların ancak görevin gerektirdiği niteliklerle uyumlu olması hâlinde mümkün olabileceği ifade edilmiştir. Buna göre kamu hizmetine girme hakkına koşul belirlemek suretiyle getirilecek sınırlama görevin gerektirdiği niteliklerden başka bir şarta bağlanamaz. Bu husus, anılan maddenin gerekçesinde “...Kamu hizmetine alınacak memur ve kamu görevlileri ile ilgili düzenlemede bu hakkın kötüye kullanılmasını önleyecek hükümler getirilmiştir” biçiminde vurgulanmıştır (AYM, E.2018/89, K.2019/84, 14/11/2019, § 16). Diğer yandan anılan fıkrada belirtilen sınırlama nedeni hakkın güvencesi kapsamında bulunan kamu hizmetinde kalmaya devam edilebilmesi bakımından da aynen geçerlidir.
-
211 sayılı Kanun’un 35. maddesinde; yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askerî gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak TSK’nın görevleri arasında sayılmıştır. Yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı ülke güvenliğinin sağlanmasında birinci derecede sorumlu olan TSK’nın, keza ülke güvenliğinin korunmasında ve sağlanmasında rol üstlenen Sahil Güvenlik Komutanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığının bu görevlerini en iyi şekilde yerine getirmesinde bu hizmetlere uygun ve mesleki tecrübesi yüksek personelin istihdamının önemi tartışmasızdır. Nitekim dava konusu kuralların da yer aldığı maddelerin gerekçesinde astsubay kıdemli başçavuş rütbesindeki personelin mesleki tecrübelerinden daha uzun süreli istifade edebilmek maksadıyla bu personele ilişkin ilgili kanunlarda düzenlenen rütbe yaş haddinin (55 yaş) emsalleri arasında temayüz etmiş, hizmetine ihtiyaç duyulan ve istekli olan personel için 60 yaşına kadar uzatılabilmesinîn amaçlandığı belirtilmiştir.
-
Dolayısıyla ülke güvenliğinin sağlanmasından doğrudan sorumlu olan TSK ile Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığının bu sorumluluğunu emsalleri arasında temayüz etmiş olan ve hizmetine ihtiyaç duyduğu personeller eliyle yerine getirmesinin yürütülen hizmetin niteliği bakımından taşıdığı önem yadsınamaz. Bu itibarla astsubay kıdemli başçavuşların yaş haddinin uzatılmasında kurallar uyarınca aranan söz konusu şartların görevin gerektirdiği niteliklerden olduğu, bu yönüyle kurallarla getirilen sınırlamanın Anayasa’nın 70. maddesinde belirtilen sınırlama sebebine uygun olarak Öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
-
Anayasa’nın 13. maddesinde güvence altına alınan ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve oranlıktık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen sınırlamanın ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından sınırlamanın zorunlu olmasını diğer bir ifadeyle aynı amaca daha hafif bir sınırlama ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantıhhk ise hakka getirilen sınırlama ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir.
-
Emsalleri arasında temayüz etmiş ve hizmetine ihtiyaç duyulan personelin istihdam edilmesinin TSK ile Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığının üstlendiği görevin gereği gibi yerine getirilmesi üzerinde doğrudan etkili olduğu dikkate alındığında kuralların görevin gerektirdiği niteliklerin gözetilmesine yönelik amaca ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.
-
Bir kamu görevlisinin emsalleri arasında temayüz edip etmediği onun, emsalleri gibi gerekli eğitimini aldığı ve icra ettiği mesleğiyle ilgili alanlardaki gelişmişlik düzeyinin değerlendirilmesiyle ortaya konulabilecek bir husustur. Başka bir ifadeyle bu hususun tespitinde kişilerin meslekleriyle tamamen ilgisiz olan ve değişik sebep veya etkenlerle birbirlerine göre avantajlı ya da dezavantajlı konumda olabilecekleri farklı yaşam alanlarındaki durumları esas alınamaz. Kişinin mesleğiyle ilgili alanlarda kendisini geliştirmesi ve yeni kazanımlar elde etmesi bakımından ise genel olarak diğer meslektaşlarıyla benzer imkânlara sahip olduğu söylenebilir. Bir kamu görevlisinin hizmetine ihtiyaç duyulup duyulmadığı hususu ise daha ziyade, kamu hizmetinin yürütülmesini sağlamak için aranan hizmetin gereklilikleriyle ilgili olup dolayısıyla zamana ve şartlara göre değişebilecek bir durumdur. Bu itibarla kurallarla varlığı aranan söz konusu şartların bireye olağandışı ve aşın bir külfet yüklediği söylenemez.
-
Diğer yandan kamu hizmetinin gerektirdiği nitelikler kapsamında değerlendirilen anılan şartlarla yaş haddinin uzatılması talebinde bulunan tüm astsubay kıdemli başçavuşlar için eşit bir uygulama öngörülmektedir. Başka bir anlatımla yaş haddinin uzatılması talebi kabul edilecekler bakımından belli bir gruba yönelik İstisnai bir düzenleme getirilmemektedir.
-
Ayrıca kuralların uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların yargıya taşınabilmesi mümkündür. Bu kapsamda kurallar yargı yoluna başvurma güvencesi bakımından herhangi bir sınırlama getirmediğinden yaş haddinin uzatılması talebi kabul edilmeyenlerin kendileri yönünden kurallarda öngörülen tüm koşullar gerçekleştiği hâlde idarenin bu husustaki yetkisini keyfî şekilde kullandığı iddiasıyla yargı yoluna başvurmalarında bir engel bulunmamaktadır. Buna göre kuralların amacı dışında keyfî olarak kullanılmasını önleyecek yasal güvence bulunduğundan kurallarla ulaşılmak istenen amaca ilişkin kamu yaran ile bireyin kamu hizmetine girme hakkı arasında bulunması gereken makul dengenin gözetildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla kamu hizmetine girme hakkını sınırlandıran kuralların orantısız bir müdahaleye de neden olmadığı, dolayısıyla anılan hakka ölçüsüz bir sınırlama getirmediği sonucuna ulaşılmıştır.
-
Açıklanan nedenlerle kurallar Anayasa’nın 13. ve 70. maddelerine aykırı değildir. İptalleri talebinin reddi gerekir.
Kuralların Anayasa’nın 2., 10., 123. ve 128. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13. ve 70. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2.. 10., 123. ve 128. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
b. “...veya resen..."İbareleri
-
Dava konusu kurallarla yaş haddinin uzatılması için istekte bulunan astsubay kıdemli başçavuşların yaş haddinin uzatılıp uzatılmaması konusunda Millî Savunma Bakanına/lçişleri Bakanına ilgili komutanlığın teklifi olmadan da resen karar alma yetkisi tanınmaktadır.
-
Kamu görevlilerinin yaş haddinin uzatılmasında yetkili karar mercii ve usulü konusunda Anayasa’da herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla, kamu görevlilerinin kanunlarda gösterilen yaş haddinin uzatılmasıyla ilgili usul ve esasların belirlenmesi konusundaki takdir yetkisi kanun koyucuya aittir. Ancak kanun koyucunun bu yetkisini anayasal sınırlar içinde özellikle memurlar ve diğer kamu görevlileri için Anayasa’da öngörülen güvenceleri gözönünde tutarak kullanması gerekir.
-
Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde "Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir” hükmüne yer verilerek memurlar ve diğer kamu görevlileri özlük haklan bakımından yasal güvenceye kavuşturulmuştur.
-
Yaş haddine dair düzenlemeler kamu görevlilerinin statü haklarını doğrudan etkilemesi sebebiyle anılan maddede ifade edilen diğer özlük işleri kapsamındadır. Dolayısıyla astsubay kıdemli başçavuşların yaş haddinin uzatılması hususunda karar verme merciini ve usulünü belirleyen dava konusu kurallarla Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında yer alan kamu görevlilerinin Özlük haklarına ilişkin bir düzenleme getirilmektedir.
-
Kanuni düzenleme ilkesi, düzenlenen alanda temel ilkelerin kanunla konulmasını ve çerçevenin kanunla çizilmesini ifade etmektedir. Bu ilke uyarınca kamu görevlilerinin Özlük haklarına ilişkin kuralların kanunda gösterilmesi zorunludur.
-
Kurallarla yaş haddinin uzatılması için istekte bulunan astsubay kıdemli başçavuşların yaş haddinin uzatılıp uzatılmamasma karar verecek mercinin ilgisine göre Millî Savunma Bakanı/İçişleri Bakanı olarak gösterilmiş olması ve ilgili Bakanın anılan yetkisini kullanırken bağlı olduğu ölçütlerin personelin; emsalleri arasında temayüz etmesi, hizmetine ihtiyaç duyulduğunun tespit edilmesi ve sicil notu ortalamasının sicil tam notunun %90’mın üzerinde olması şeklinde gösterilmiş olması karşısında idarenin tasarrufuna bırakılan konuya ilişkin temel ilkelerin kanunla belirlendiği ve idarenin yetkisinin çerçevesinin kanunla çizildiği görülmektedir.
-
Öte yandan ilgili Bakanın söz konusu yetkisini kullanırken Kanun’da gösterilen ölçütlere uygun hareket edip etmediği bu bağlamda istekte bulunan personeller arasında yaptığı değerlendirmede takdirini yaş haddini uzatmama yönünde kullandıkları bakımından bu yetkisini keyfî olarak kullanıp kullanmadığı hususu da talebi reddedilen personelin başvurusu hâlinde yargı denetimine tabi olabilecektir.
-
Bu itibarla keyfîliğe izin vermeyecek şekilde yasal güvence içeren ve belirli, ulaşılabilir, Öngörülebilir nitelikte bir düzenleme öngören kurallarda Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen kanunilik ölçütüne aykırılık bulunmamaktadır.
-
Açıklanan nedenlerle kurallar Anayasa’nın 128. maddesine aykırı değildir. İptalleri talebinin reddi gerekir.
Kuralların Anayasa’nın 2., 10., 70. ve 123. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 128. maddesi yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 10., 70. ve 123. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
B. Kanun’un 13. Maddesiyle 3238 Sayılı Kanun’a Eklenen Ek 2. Maddenin Birinci Fıkrasının Üçüncü Cümlesi ile İkinci Fıkrasının Üçüncü ve Beşinci Cümlelerinin İncelenmesi
-
3238 sayılı Kanun’un 1. maddesine göre anılan Kanun, modem savunma sanayiinin geliştirilmesi ve TSK’nın modernizasyonunun sağlanması amacıyla çıkarılmış olup bu kapsamda savunma sanayii ile ilgili bazı düzenlemeler içermektedir.
-
Başta millî güvenliğe ilişkin ihtiyaç duyulan modem silah, araç ve gereçlerin tedariki olmak üzere savunma sanayii ile ilgili alanda kamu hizmeti faaliyetlerini yürütmek üzere oluşturulan Savunma Sanayii Başkanlığı (Başkanlık) Cumhurbaşkanlığına bağlı, tüzel kişiliği haiz bir kurumdur. Başkanlığın kuruluş, görev, yetki ve sorumlulukları 15/7/2018 tarihli ve 30479 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (7) numaralı Savunma Sanayii Başkanlığı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Karamamesi’nde (CBK) düzenlenmiştir.
-
Anılan CBK’nın 6. maddesinde savunma sanayiine ilişkin konularda kararlar almak üzere Savunma Sanayii İcra Komitesi (Komite) görevli ve yetkili kılınmış olup 5. madde uyarınca Komitenin Cumhurbaşkanının başkanlığında, Cumhurbaşkanının görevlendireceği Cumhurbaşkanı yardımcısı, Hazine ve Maliye Bakanı, İçişleri Bakanı, Millî Savunma Bakanı, Sanayi ve Teknoloji Bakam, Genelkurmay Başkanı ve Savunma Sanayii Başkanmdan oluşması öngörülmüştür.
-
CBK’nm 8. maddesinde Başkanlığın personel rejimi düzenlenmiştir. Anılan maddenin (1) numaralı fıkrasında Başkanlık personelinin 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir. Maddenin (2) ve (3) numaralı fıkralarında Başkanlıkta özel bilgi ve ihtisas gerektiren konularda; 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Karamame’nin (KHK) ek 26. maddesine göre sözleşmeli personel çalıştırılabileceği, aynı KHK’nın ek 25. maddesine göre geçici olarak personel görevlendirilebileceği hükme bağlanmış; (4) numaralı fıkrasında ise Başkanlığın görev alanına giren konularda çalıştırılmak üzere 657 sayılı Kanun’un ek 41. maddesine göre araştırma, analiz, teftiş, denetim, İnceleme ve soruşturma yetkisini haiz Savunma Sanayii Uzmanı ve Uzman Yardımcısının İstihdam edilmesi öngörülmüştür. Maddenin (5) numaralı fıkrasında da atama usulüne ilişkin CBK’da belirlenenler dışındaki Başkanlık personelinin Cumhurbaşkanının onayı ile atanacağı, Cumhurbaşkanının bu yetkisini Başkana devredebileceği belirtilmiştir.
-
Anlam ve Kapsam
-
3238 sayılı Kanun’un ek 2. maddesinin birinci fıkrasında Başkanlıkta sözleşmeli personel çalıştırılmasına ilişkin hususlar düzenlenmektedir.
-
Anılan fıkranın birinci ve ikinci cümlelerinde Başkanlıkta 657 sayılı Kanun ile diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılmasına dair hükümlerine bağlı olmaksızın sözleşmeli personel çalıştırılabileceği belirtilmiş; bu fıkra kapsamındaki personelin 31/5/2006 tarihli ve 5510 saydı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı sayılacağı öngörülmüştür.
-
Fıkranın dava konusu üçüncü cümlesinde ise bu personelin, net ücretleri 1. dereceli savunma sanayii uzmanı kadrosunda bulunanlara ödenen net maaş tutarını aşmamak üzere belirlenecek brüt sözleşme ücretlerinin, kurumsal hizmetlerin gerektirmesi hâlinde aranacak öğrenim ve yabancı dil bilgisi şartı ile diğer şartların, bunların işe alınmaları, sınav ve istisnaları, sözleşme süre, usul ve esasları, görev, yetki ve yükümlülükleri, sözleşmelerinin feshi ile istihdamlarına dair diğer usul ve esasların Cumhurbaşkanı tarafından belirleneceği hüküm altına alınmıştır.
-
Dava dilekçesinde özetle; dava konusu kuralın kamu görevlilerinin istihdamına yönelik hususların kanunla düzenlenmesi gerektiğine yönelik anayasal güvenceyle bağdaşmadığı, bu kapsamda kuralda; sözleşmeli personelin ücreti hususunda üst sınırın belirlenmesine karşılık hangi sözleşmeli personele ne kadar ücret verileceğinin neye göre tespit edileceğine dair herhangi bir ölçüte yer verilmediği, kurumsal hizmetin gerektirmesi hâlinde aranacak öğrenim ve yabancı dil bilgisi şartı ile diğer şartların ne olduğunun ve neye göre belirleneceğinin belirtilmediği, bu konuda genel bir çerçevenin çizilmediği, ayrıca işe alınmaların, sınav ve istisnaların, sözleşme süre usul ve esasları ile sözleşmelerin feshinin nasıl olacağına, görev, yetki ve yükümlülüklerin ne olacağına, istihdamlara dair diğer usul ve esasların ne olduğuna ilişkin temel ilkelerin belirlenmediği, tüm bu hususları belirleme konusunda Cumhurbaşkanına keyfî ve eşitlik ilkesinin zedelenmesine yol açabilecek şekilde kullanılmaya müsait sınırsız bir yetkinin tanındığı, bu durumun ise kamu görevlilerinin istihdamının liyakate dayalı bir sistem içinde gerçekleşmesini sağlamayı amaçlayan kamu hizmetlerine girme hakkını etkisiz hâle getireceği belirtilerek kuralın Anayasa’nm 2., 7., 10., 70., 123. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
-
Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
-
Cümlenin “...ile kurumsal hizmetlerin gerektirmesi halinde aranacak öğrenim ve yabancı dil bilgisi şartı ile diğer şartlar, bunların işe alınmaları, sınav ve istisnaları, sözleşme süre, usul ve esasları,... sözleşmelerinin feshi ile istihdamlarına dair diğer usul ve esaslar... ” Bölümü
-
Kuralla 3238 sayılı Kanun’un ek 2. maddesinin birinci fıkrası kapsamında çalıştırılacak personelde kurumsal hizmetlerin gerektirmesi hâlinde aranacak öğrenim ve yabancı dil bilgisi şartı ile diğer şartların, bu personelin işe alınmaları, sınav ve istisnaları, sözleşme süre, usul ve esasları, sözleşmelerinin feshi ile istihdamlarına dair diğer usul ve esasların Cumhurbaşkanı tarafından belirleneceği hükme bağlanmaktadır.
-
Anayasa’nın 128. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında “Devletin, kamu İktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür./ Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır. ” hükümlerine yer verilerek memurlara ve diğer kamu görevlilerine ilişkin hususların kanunla düzenlenmesi öngörülmüştür.
-
Anılan maddede geçen diğer kamu görevlileri kavramı kamu hizmetinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerde kamu hukuku ilişkisiyle çalışan fakat memur olmayan kişileri ifade etmektedir (AYM, E.2017/33, K.2019/20,10/4/2019, § 24).
-
Kamu hizmeti geniş tanımıyla, devlet ya da diğer kamu tüzelkişileri tarafından ya da bunların denetim ve gözetimleri altında, ortak gereksinimleri karşılamak ve kamu yararım sağlamak için topluma sunulmuş bulunan sürekli ve düzenli etkinliklerdir. Toplumsal yaşamın zorunlu gereksinimlerinden olan, düzenlilik ve süreklilik isteyen savunma hizmeti de niteliği gereği kamu hizmeti olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla savunma hizmetleri, devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmeti olup bu hizmetin işleyişi için çalıştırılan sözleşmeli personel tarafından yerine getirilen görevler hizmetin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerdendir.
-
3238 sayılı Kanun’un ek 2. maddesinin birinci fıkrası kapsamında istihdamı öngörülen sözleşmeli personelin Anayasa’nın 128. maddesinde sayılan memur kapsamında olmadığı, diğer yandan İdare ile aralarındaki sözleşmenin özel hukuk sözleşmesi olmaması ve gördükleri hizmetin niteliği gereği işçi de sayılamayacakları kuşkusuzdur. Dolayısıyla bu kişilerin, ihtiyaç duyulması ve mevzuatta belirtilen şartlan taşımaları kaydıyla idarenin kendileriyle idari hizmet sözleşmesi imzalamak suretiyle çalıştırdığı, asli ve sürekli görevlerde kamu hukuku ilişkisi içinde görev yapan diğer kamu görevlilerinden olduğu ve bu itibarla Anayasa’nın 128. maddesi kapsamında yer aldığı anlaşılmaktadır.
-
Kuralla söz konusu pozisyonda istihdam edilecek kişilerde kurumsal hizmetlerin gerektirmesi hâlinde aranacak öğrenim ve yabancı dil bilgisi şartı ile diğer şartların, bunların işe alınmaları, işe alınmada uygulanacak sınav ve istisnaları, sözleşme süresi ve sözleşmelerinin feshi ile istihdamlarına dair diğer usul ve esasların Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmesi öngörülmek suretiyle Cumhurbaşkanına kamu hizmetine girme hakkı kapsamında düzenleme yapma yetkisi tanınmaktadır.
-
Kural, anılan hususların Cumhurbaşkanınca belirleneceğini hüküm altına alırken bu belirlemenin yapılmasında kurumsal hizmetlerin gerektirdiği hâllerin esas alınmasını öngörmek suretiyle ilgililerin hangi nitelik ve şartlan sağladığında işe alınacağını ve hangi hâllerde sözleşmelerinin feshedileceğini belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine yasal çerçevede imkân tanımaktadır.
-
Bu bağlamda ilgililerin kamu hizmetlerine girme hakkım ilgilendiren konulara ilişkin genel ilkelerin ortaya konulup kanuni çerçevenin çizildiği; bu hususta yürütmeye sınırsız ve belirsiz bir düzenleme yetkisi tanınmadığı görülmektedir. Bu itibarla kamu hizmetlerine girme hakkını ilgilendiren kuralın belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olduğu ve bu yönüyle kanunilik şartını taşıdığı anlaşılmaktadır.
-
Anayasa’nın 7. maddesinde “Tasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez" denilmektedir. Yasama yetkisinin TBMM’ye ait olması ve bu yetkinin devredilememesi kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir gereğidir. Bu hükme yer veren anılan maddenin gerekçesinde yasama yetkisinin parlamentoya ait olması hususu demokrasi rejimini benimseyen siyasi rejimlerde kaçınılmaz bir durum olarak nitelendirilmiştir. Madde gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, yasama yetkisinin devredilmezliği esasen kanun koyma yetkisinin TBMM dışında başka bir organca kullanılamaması anlamına gelmektedir. Anayasa’nın anılan maddesiyle yasaklanan husus kanun yapma yetkisinin devredilmesi olup bu madde, yürütme organına hiçbir şekilde düzenleme yapma yetkisi verilemeyeceği anlamına gelmemektedir.
-
Anayasa’nın açıkça kanunla düzenlenmesini Öngörmediği konularda kanunda genel ifadelerle düzenleme yapılarak ayrıntıların düzenlenmesinin yürütmeye bırakılması mümkündür. Anayasa’da münhasıran kanunla düzenleme yapılması öngörülmeyen konularda yasamanın asliliği ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleri haricinde geçerli olan yürütmenin türevselîiği İlkeleri gereği idari işlemlerin kanuna dayanması zorunluluğu vardır. Ancak bu durumda kanunda belirlenmesi gereken çerçeve, Anayasa’nın kanunla düzenlenmesini öngördüğü durumdakinden çok daha geniş olabilecektir. Başka bir ifadeyle Anayasa’ya göre kanunla düzenlenmesi gerekmeyen bir konu, kanuni dayanağı olmak kaydıyla idarenin düzenleyici işlemlerine bırakılabilir (AYM, E.2018/91, K.2020/10,19/2/2020, § 110).
-
Türevsel nitelikteki düzenleyici işlemler bakımından kural olarak kanun koyucunun genel ifadelerle yürütme organını yetkilendirmesi yeterli olmakla birlikte Anayasa’da kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda genel ifadelerle yürütme organına düzenleme yapma yetkisi verilmesi yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırılık oluşturabilmektedir. Bu nedenle Anayasa’da temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması, vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin konması ve memurların atanması, özlük hakları gibi münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda kanunun temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olması gerekmektedir. Anayasa koyucunun açıkça kanunla düzenlenmesini öngördüğü konularda yasama organının temel kuralları belirledikten sonra uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları yürütmenin türevsel nitelikteki işlemlerine bırakması, yasama yetkisinin devri olarak yorumlanamaz (AYM, E.2011/42, K.2013/60, 9/5/2013, E.2019/36, K.2021/15, 4/3/2021, § 57).
-
Kuralda Anayasamın kanunla düzenlenmesini öngördüğü ve Başkanlık sözleşmeli personelinin işe alınmasında aranacak nitelik ve şartlar ile sözleşmelerinin feshini gerektiren sebeplere ve istihdamlarına dair diğer usul ve esaslara ilişkin olarak kanuni çerçevenin çizilmiş olması karşısında anılan hususlarda Cumhurbaşkanına düzenleyici işlemle belirleme yetkisi bırakılmasının yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesiyle bağdaşmayan bir yönü de bulunmamaktadır.
-
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 7,, 70. ve 128. maddelerine aykın değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Haşan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ bu görüşe katılmamışlardır.
Kuralın Anayasa’nın 2., 10., ve 123. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 7., 70. ve 128. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 10. ve 123. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
ii. Cümlenin“...görev, yetki ve yükümlülükleri,... ” Bölümü
-
Kuralla sözleşmeli personelin görev, yetki ve yükümlülüklerinin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmesi öngörülmektedir.
-
Başkanlıkta 3238 sayılı Kanun’un ek 2. maddesinin birinci fıkrası kapsamında çalıştırılan personelin Başkanlığın yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetleri yürütmek üzere istihdam edildikleri anlaşılmaktadır.
-
3238 sayılı Kanun’un amacının modem savunma sanayiinin geliştirilmesi ve TSK’nın modernizasyonunun sağlanması olduğu gözetildiğinde Başkanlığın bu amaca yönelik kamu hizmetlerini yerine getirmek üzere teşkilatlandığı, dolayısıyla söz konusu madde kapsamındaki personelin, yürüttüğü hizmete ilişkin görev, yetki ve yükümlülüklerinin de istihdam edildikleri Başkanlığın bu görev ve yetki alanıyla sınırlı olacağı anlaşılmaktadır.
-
Buna göre kamu görevlilerinin görev ve yetkileri ile yükümlülüklerine ilişkin kuralın kanunilik ölçütünü sağladığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan anılan hususlara ilişkin yasal çerçevenin belirlenmiş olması karşısında Cumhurbaşkanına düzenleyici işlem ile belirleme yetkisi tanınmasının Anayasa’ya aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
-
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 7. ve 128. maddelerine aykın değildir, îptal talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Haşan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ bu görüşe katılmamışlardır.
Kuralın Anayasa’nın 2. ve 123. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 7. ve 128. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2. ve 123. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralın Anayasa’nın 10. ve 70, maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
-
Kuralla 3238 sayılı Kanun’un ek 2. maddesinin birinci fıkrası kapsamında çalıştırılacak sözleşmeli personelin ücretlerine ilişkin düzenleme öngörülmektedir. Bu kapsamda personelin, net ücretleri 1. dereceli savunma sanayii uzmanı kadrosunda bulunanlara ödenen net maaş tutarını aşmamak üzere brüt sözleşme ücretlerinin Cumhurbaşkanı tarafından belirleneceği hükme bağlanmaktadır.
-
657 sayılı Kanun’un ek 41. maddesinde bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarında kadrolu olarak uzman istihdam edilmesine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Dolayısıyla kuralda belirtilen savunma sanayii uzmanı kadrosunda bulunanlar ifadesi ile 657 sayılı Kanun’un ek 41. maddesi uyarınca istihdam edilen uzmanların kastedildiği anlaşılmaktadır.
-
Diğer yandan anılan Kanun’un 43. maddesinde bu Kanun’a tabı kurumlarm kadrolarında bulunan personelin aylık göstergeleri ve ek göstergeleri gösterilmiş; memurlara ödenecek aylık tutarlarının ne şekilde belirleneceği de Kanun’un 155. maddesinde düzenlenmiş olup bu kapsamda söz konusu maddede “Bu kanunun 36 ncı maddesinde yer alan sınıflara ait gösterge tablosundaki rakamların, genel bütçe kanununda o yıl için tespit edilen katsayı ile çarpılması sonunda bulunacak miktar, sınıfların derece ve kademelerindeki memurların aylık tutarlarını gösterir" hükmüne yer verilmiştir. Buna göre savunma sanayii uzmanı kadrosunda bulunanlara ödenecek aylık tutarının 657 sayılı Kanun’un yukarıda yer verilen hükümlerinde öngörülen usul ve esaslar çerçevesinde belirlendiği anlaşılmaktadır.
-
Kuralla, fıkra kapsamında çalıştırılacak sözleşmeli personele ödenecek ücreti belirleyecek mercinin açıkça gösterildiği, Cumhurbaşkanı tarafından bu personelin brüt sözleşme ücretlerinin tespit edilmesinde esas alınacak ölçütün 1. dereceli savunma sanayii uzmanı kadrosunda bulunanlara ödenen net maaş tutarı olarak belirtildiği, diğer yandan savunma sanayii uzmanı kadrosunda bulunanlara ödenecek aylık tutarının ne şekilde tespit edileceğine ilişkin temel ilkelerin 657 sayılı Kanun’un ilgili hükümlerinde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel şekilde tespit edildiği, sözleşmeli personel için belirlenecek net ücretin 1. dereceli savunma sanayii uzmanı kadrosunda bulunanlara ödenen net maaş tutarını geçemeyeceği belirtilmek suretiyle ücret için bir üst sınırın da öngörüldüğü gözetildiğinde sözleşmeli olarak çalıştırılacak personelin ücretleriyle ilgili temel ilkelerin kanunla belirlendiği ve çerçevesinin kanunla çizildiği görülmektedir.
-
Bu itibarla Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrası gereğince münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken kamu görevlilerinin aylıklarına ilişkin düzenleme öngören kuralın kanunilik ölçütünü sağladığı anlaşılmaktadır.
-
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 7. ve 128. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 2. ve 123. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 7. ve 128. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2. ve 123. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralın Anayasa’nın 10. ve 70. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
-
Anlam ve Kapsam
-
3238 sayılı Kanun’un ek 2. maddesinin ikinci fıkrasında Başkanlıkta proje bazında sözleşmeli personel çalıştırılmasına ilişkin usul ve esaslar düzenlenmektedir.
-
Bu kapsamda anılan fıkranın birinci ve ikinci cümlelerinde Başkanlıkta Komite tarafından veya yetki devri yapılan Komite üyesi tarafindan onaylanan projelerde, ücretleri doğrudan Savunma Sanayii Destekleme Fonundan karşılanmak üzere; konsept oluşturma, AR-GE, tasarım, prototip üretme, geliştirme, modernizasyon, imalat, kabul ve muayene, doğrulama, test, sertifıkasyon, lojistik ve benzeri modem savunma sanayii ürün ve hizmetleri geliştirmek amacıyla, Özel bilgi ve ihtisas sahibi, kamu personeli olmayan kişilerin üç yılı geçmemek şartıyla istihdam edilebileceği; ilgili projenin bu süre içinde sonuçlanmaması durumunda Başkanlık tarafından birer yıllık sürelerle istihdamın uzatılabileceği hükme bağlanmıştır.
-
Fıkranın dördüncü cümlesinde söz konusu personelin 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılması öngörülmüş; beşinci cümlesinde fıkra kapsamındaki istihdam için diğer mevzuatta yer alan pozisyon ihdası ve atama iznine ilişkin hükümlerin uygulanmayacağı hükme bağlanmış; altıncı cümlesinde ise kanunlardaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu statüde çalıştırılmanın sözleşme bitiminde kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir pozisyon, kadro veya statüde çalışma açısından kazanılmış hak teşkil etmeyeceği belirtilmiştir.
-
Fıkranın dava konusu üçüncü cümlesinde ise fıkra kapsamındaki personelin istihdamına dair hususlar ile bunlara verilecek her türlü ödemeler dâhil net ücretlerin 657 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (B) bendine göre çalıştırılanlar için uygulanmakta olan sözleşme ücreti tavanının yedi katını aşmamak üzere Komite veya yetkilendireceği Komite üyesi tarafindan, ilgililerin yürüteceği görevler gözönüne alınarak tespit edileceği hüküm altına alınmıştır.
-
Dava dilekçesinde özetle; 7250 sayılı Kanun’un 13. maddesiyle 3238 sayılı Kanun’a eklenen ek 2. maddenin birinci fıkrasının üçüncü cümlesine yönelik gerekçelerle kuralın Anayasa’nın 2., 7., 10., 70., 123. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
-
3238 sayılı Kanun’un ek 2. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında istihdam edilmesi öngörülen sözleşmeli personelin projelerle sınırlı olarak görev yaptığı anlaşılmaktadır. Anılan personelin görev süresi yürütülen projenin süresi ile sınırlı olmak üzere belirlenmiş olup dolayısıyla bu kişiler kamu hizmetlerine geçici ve arızi olarak katılmaktadır. Buna göre, anılan fıkra kapsamında istihdam edilecek sözleşmeli personelin yapacağı özel bilgi ve ihtisas gerektiren görev kamu hizmeti niteliği olmakla birlikte süreklilik arz etmediğinden Anayasa’nm 128. maddesinde öngörülen, genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli bir görev sayılamaz. Bu itibarla fıkra kapsamında çalıştırılması öngörülen sözleşmeli personel Anayasa’nm 128. maddesi kapsamında kamu görevlisi statüsünde olmadığından bu personelin istihdamına ilişkin hususların Anayasa’nm anılan maddesinin ikinci fıkrası gereğince kanunla düzenlenmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.
-
Kanun koyucu, yasama yetkisinin genelliği ilkesinin bir gereği olarak Anayasa’da düzenlenmeyen bir alanı doğrudan düzenleyebilir. Bu bağlamda kamu kurum ve kuruluşlarında proje bazında sözleşmeli personel istihdamının esaslarının düzenlenmesi anayasal sınırlar içinde kalmak kaydıyla kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamındadır.
-
Anayasa’nm 2. maddesinde güvence altına alman hukuk devleti ilkesi gereği kanunlar kamu yararı amacıyla çıkarılır. Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre kamu yararı genel bir ifadeyle bireysel, özel çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal yaran ifade etmektedir. Kanunun amaç öğesi bakımından Anayasa’ya uygun sayılabilmesi için çıkarılmasında kamu yararı dışında bir amacın gözetilmemiş olması gerekir. Kanunun kamu yararı dışında bir amaçla çıkarılmış olduğu açıkça anlaşılabiliyorsa amaç unsuru bakımından Anayasa’ya aykırılık söz konusudur.
-
Anayasa’ya uygunluk denetiminde kuralın öngörülmesindeki kamu yararı anlayışının isabetli olup olmadığı değil incelenen kuralın kamu yaran dışında belirli bireylerin ya da grupların çıkarlan gözetilerek yasalaştırılmış olup olmadığı incelenir. Diğer bir anlatımla bir kuralın Anayasa’ya aykırılık sorunu çözümlenirken kamu yaran konusunda Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme, yalnızca kuralın kamu yararı amacıyla çıkarılıp çıkarılmadığının denetimiyle sınırlıdır.
-
Kural uyarınca, fıkra kapsamında çalıştırılan kişilerin istihdamına dair hususlar ile bunlara yapılacak ücret ödemelerinin Komite veya onun yetkilendireceği bir üye tarafindan belirlenecek olmasının sözleşme kapsamında ifa edilecek işin niteliğini, özelliğini, alınacak hizmetin kapsamı ile gelişen koşul ve ihtiyaçları dikkate almaya imkân veren bir esneklik sağladığı görülmekte olup bunun kamu yararı amacıyla bağdaşmadığı söylenemez.
-
Diğer yandan kuralın da yer aldığı fıkranın birinci, ikinci ve dördüncü cümlelerinde söz konusu personelin çalışma alanı, nitelikleri, istihdam süresi, sigortalılığı gibi istihdamına dair temel konuların gösterildiği ve bunların belirli bir çerçeve içinde düzenlendiği görülmektedir. Dolayısıyla kuralla Komite veya onun yetkilendireceği bir üye tarafından ilgilinin yürüteceği görev gözönüne alınarak tespit edilmesi öngörülen istihdama dair hususların neler olduğu fıkra kapsamından anlaşıldığından kural bu yönüyle belirlilik ve öngörülebilirlik ölçütlerini sağlamaktadır.
-
Ayrıca kuralda, fıkra kapsamında istihdam edilenlere ödenebilecek ücret tutarının anılan makamlarca ne şekilde tespit edileceğinin de herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açık, net ve objektif ölçütlerle düzenlendiği görülmektedir. Bu itibarla tespit edilebilecek ücret tutarına bir üst sınır getirilmek suretiyle bu kapsamda yapılacak kamu harcamaları bakımından kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına engel olacak nitelikte bir tedbirin getirildiği de dikkate alındığında kuralın hukuk devleti ilkesine aykırı bir yönünün bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
-
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. îptal talebinin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 7. ve 70. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 2. maddesi yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 7. ve 70. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralın Anayasa’nın 10., 123. ve 128. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
-
Genel Açıklama
-
10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (2) numaralı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nde kamu kurum ve kuruluşlarına ait kadro ve pozisyonların ihdası, iptali ve kullanılmasına dair esas ve usuller düzenlenmektir. Dolayısıyla kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen personelin kadro ve pozisyonlarına ilişkin iş ve işlemlerin anılan CBK hükümleri çerçevesinde yürütüldüğü anlaşılmaktadır.
-
Söz konusu CBK’nın 8. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) bendinde sözleşmeli personel pozisyonlarının; sayı, unvan, nitelik, sözleşme ücreti ve sürelerinin belirlenmesi suretiyle merkezde toplam sayı olarak, taşrada ise bölge veya il bazında Cumhurbaşkanınca ihdas edilebileceği belirtilmiş; aynı fıkranın (c) bendinde sözleşmeli personel pozisyonlarından boş olanların açıktan alım amacıyla kullanılması Cumhurbaşkanlığının iznine tabi kılınmış, ancak yükseköğretim kuramlarının araştırma- geliştirme proje hizmetlerine ilişkin pozisyonlarda çalıştırılacaklar için açıktan alım izninin aranmayacağı öngörülmüştür.
-
Diğer yandan anılan maddenin (3) numaralı fıkrasında ihdas ve izin işlemleri tamamlanmaksızın sözleşmeli personel çalıştırılmayacağı hüküm altına alınmış; (4) numaralı fıkrasında ise boş pozisyonlara yapılacak atamaların, atamanın yapıldığı tarihten itibaren bir ay içinde Strateji ve Bütçe Başkanlığına bildirileceği öngörülmüştür.
-
Dava dilekçesinde özetle; sözleşmeli personelin istihdamı için pozisyon ihdası ve atama iznine ilişkin olarak çeşitli düzenlemelerin bulunduğu, kuralla kapsam dahilindeki personelin özlük haklarıyla ilgili tüm hususların belirlenmesinin idarenin takdirine bırakılırken diğer yandan söz konusu personelin haklı hiçbir neden olmaksızın mevzuatta diğer sözleşmeli personel için öngörülen kanuni güvencelerden istisna tutulmasının belirsiz ve Öngörülemez bir statü yarattığı ve bu durumun eşitlik ilkesinin zedelenmesine yol açtığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
-
3238 sayılı Kanun’un ek 2. maddesinin ikinci fıkrasının dava konusu beşinci cümlesinde anılan fıkra kapsamındaki istihdam için diğer mevzuatta yer alan pozisyon ihdası ve atama iznine ilişkin hükümlerin uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır.
-
Kamu kurum ve kuruluşlarında belirli bir projeyle sınırlı olarak sözleşme ile personel çalıştırılmasının tabi olacağı esaslara ilişkin Anayasa’da sınırlayıcı herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla anayasal bir konu olmayan anılan esasların belirlenmesi ve bu kapsamda Başkanlıkta proje bazlı sözleşmeli personelin istihdamı İçin diğer mevzuatta yer alan pozisyon ihdası ve atama iznine ilişkin hükümlerin uygulanmamasının öngörülmesi kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamındadır.
-
Kuralın anılan fıkra kapsamındaki personelin istihdam rejiminin net bir şekilde belirlenmesi ve bu bağlamda pozisyon ihdası, atama izni gibi istihdama dair bazı konularda uygulamada ortaya çıkabilecek tereddütlerin bertaraf edilmesi amacına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Diğer yandan kuralın, belirli bir kişiyi veya kişileri gözönünde tutmaksızın genel hükümler içerdiği ve hukuki durumu soyut olarak düzenlediği görülmektedir. Dolayısıyla kuralda, kamu yaran dışında bir amacın güdüldüğü söylenemeyeceğinden hukuk devleti ilkesine aykın bir yön bulunmamaktadır.
-
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. îptal talebinin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 10. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
C. Kanun’un 16. Maddesiyle 6413 Sayılı Kanun’un 7. Maddesinin (3) Numaralı Fıkrasının Yürürlükten Kaldırılmasının İncelenmesi
-
.211 sayılı Kanun’un 1. maddesinde TSK; Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri subay, askerî memur, astsubay, erbaş ve erleri ile askerî öğrencilerden teşekkül eden ve seferde ihtiyatlarla ikmal edilen, kadro ve kuruluşlarla teşkilâtı gösterilen silahlı devlet kuvveti olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla devletin askerî gücü sıfatıyla ülkeyi karadan, denizden ve havadan gelebilecek her türlü saldırıya karşı korumakla görevli olan Silahlı Kuvvetler Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerinden oluşmaktadır.
-
Mülga 31/7/1970 tarihli ve 1324 sayılı Genelkurmay Başkanmın Görev ve Yetkilerine Ait Kanun hükümleri uyarınca Kuvvet Komutanlıkları Genelkurmay Başkanına bağlı olup Genelkurmay Başkanı da Başbakana karşı sorumlu idi. Dolayısıyla Genelkurmay Başkam TSK’nın en üst hiyerarşik amiri konumundaydı.
-
31/7/1970 tarihli ve 1325 sayılı Milli Savunma Bakanlığı Görev ve Teşkilatı Hakkında Kanun’a 9/11/2016 tarihli ve 6756 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle eklenen 1/A maddesinde Kuvvet Komutanlıklarının bağlılığı yeniden düzenlenmiş ve anılan maddede Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarının Millî Savunma Bakanına bağlı olduğu hükme bağlanmıştır.
-
Diğer yandan 2017 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesi üzerine Anayasa’da yapılan değişikliklere uyum sağlanması amacıyla çıkarılan 2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı KHK’nın 23. maddesiyle 1325 sayılı Kanun’un adı "Askeri Okullar, Askeri Öğrenciler, Askeri Fabrikalar ve Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun” şeklinde değiştirilmiş olup 1/A maddesi de yürürlükten kaldırılmıştır. Aynı KHK’nın 47. maddesiyle de 1324 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.
-
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesiyle birlikte Genelkurmay Başkanlığı ile Kuvvet Komutanlıklarının Türk idare teşkilatı yapısı içindeki konumu 10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (1) numaralı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Karamamesi’nin 338. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin (1) numaralı fıkrasında Genelkurmay Başkanlığı ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarının Millî Savunma Bakanına bağh oldukları belirtilmiş; (2) numaralı fıkrasında da Genelkurmay Başkanı ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlarının Millî Savunma Bakanına ayrı ayrı bağlı ve sorumlu oldukları ifade edilmiştir.
-
Aynı maddenin (3) numaralı fıkrasında Genelkurmay Başkanlığı ile Kuvvet Komutanlıklarının teşkilatının Millî Savunma Bakanlığının kadro ve kuruluşunda gösterileceği Öngörülmüş; (4) numaralı fıkrasında da Genelkurmay Başkamnın Cumhurbaşkanı namına Silahlı Kuvvetlerin komutanı olduğu hüküm altına alınmıştır.
-
Anılan mevzuat hükümleri çerçevesinde mevcut idari teşkilat yapısı içindeki konumlarına bakıldığında Genelkurmay Başkanı ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarının kendi aralarında hiyerarşik bir bağ kurulmaksızın her birinin ayrı ayrı ve doğrudan Millî Savunma Bakanının hiyerarşisine tabi kılındığı görülmektedir. Dolayısıyla her ne kadar Genelkurmay Başkanı, Silahlı Kuvvetlerin komutanı olduğu belirtilmek suretiyle hiyerarşik yetkilerden bir kısmı olan emir ve talimat verme yetkisiyle donatılmış olmakta ise de idari yapılanmaya göre artık TSK’nın en üst ve ortak hiyerarşik amiri konumunda değildir.Bu itibarla hukuki statü itibarıyla aynı zamanda Cumhurbaşkanı namına Silahlı Kuvvetlerin komutam olma sıfatını da taşıyan Genelkurmay Başkamnın Silahlı Kuvvetlere, diğer bir deyişle Kuvvet Komutanlıklarına komuta etme yetkisini kullanmasında Millî Savunma Bakanının da dahil olmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
-
6413 sayılı Kanun TSK’nın disiplin sistemine ilişkin usul ve esasları düzenlemektedir.
-
Anılan Kanun’un 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde disiplin amiri, bu Kanun’la disiplin cezası vermeye yetkili kılınmış ilk amir olarak tanımlanmış; (g) bendinde de üst disiplin amirlerinin disiplin amirinin kadro ve kuruluş yönünden bağlı bulunduğu ve disiplin cezası verilecek personelden makam yahut rütbe veya kıdemce büyük olan yetkili sıralı tüm amirleri İfade ettiği belirtilmiştir.
-
Genelkurmay Başkanlığı ile Kuvvet Komutanlıklarının kadro ve kuruluş itibarıyla Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde teşkilatlandığı ve hiyerarşik açıdan da Millî Savunma Bakanına bağh olduğu gözetildiğinde Millî Savunma Bakanının adı geçen kurumlarda görev yapan tüm personel bakımından üst disiplin amiri sıfatım haiz olduğu anlaşılmaktadır.
-
Kanun’un 7. maddesinde disiplin amirlerinin yetkilerinden biri olan disiplin soruşturmasının yapılmasının usul ve esasları düzenlenmiştir.
-
Söz konusu maddede disiplin soruşturmasının hangi hâllerde ve nasıl yapılacağı belirtilmiş olup bu kapsamda (1) numaralı fıkrada “Maiyetinden birinin disiplinsizlik teşkil edebilecek bir fiilim veya mesleğe aykırı tutum ve davranışını herhangi bir şekilde öğrenen disiplin amirleri, olayın araştırılması gerektiğine kanaat getirirse, yazılı olarak görevlendireceği soruşturmacılar vasıtasıyla ya da şahsen disiplin soruşturması yapar." hükmüne yer verilmiştir. Anılan hükme göre disiplin soruşturması yapma veya yaptırma yetkisinin sıralı tüm disiplin amirlerine verildiği anlaşılmaktadır. Başka bir ifadeyle maiyetinden birinin disiplinsizlik veya mesleğe aykırı tutum ve davranışını tespit eden herhangi bir seviyedeki üst disiplin amiri, soruşturma yapma veya yaptırma yetkisini haiz bulunmaktadır.
-
Maddenin (4) numaralı fıkrasında ise “Milli Savunma Bakanınca gerek görülmesi halinde Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca da disiplin soruşturması yürütülebilir." hükmüne yer verilmek suretiyle Millî Savunma Bakanının Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıkları ile bağlı birliklerinde görev yapan tüm personelin üst disiplin amiri olması dolayısıyla bu kurumlarda gerçekleşen fiil ve davranışlarla ilgi olarak disiplin soruşturmasını Bakanlık bünyesinde yürütme yetkisi ile donatıldığı anlaşılmaktadır.
-
Maddenin mülga (3) numaralı fıkrasında yer alan “Disiplin soruşturması, Genelkurmay Başkanınca gerek görülmesi hâlinde, Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde bu amaçla kurulmuş birimde görevli personel eliyle de yürütülebilir." hükmü ile benzer bir yetki Genelkurmay Başkanına da tanınmakta iken söz konusu fıkra dava konusu kuralla yürürlükten kaldırılmıştır. Böylece Genelkurmay Başkanının daha önce Kuvvet Komutanlıkları ile bağlı birliklerinin personeliyle ilgili olarak disiplin soruşturmasını bizzat Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde yürütmesi mümkün iken dava konusu kuralla bu imkâna son verilmiştir. Buna karşılık Genelkurmay Başkanının Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde, başka bir ifadeyle maiyetinde görev yapan personelin üst disiplin amiri olduğu gözetildiğinde bu personel hakkında disiplin soruşturması yürütme yetkisinin ise devam ettiği açıktır.
-
Dava dilekçesinde özetle; bir disiplin amiri olan Genelkurmay Başkanının disiplin soruşturmasıyla ilgili yetkisinin ortadan kaldırılmasının maiyetindekiler üzerinde sahip olduğu ve mevzuattan kaynaklanan yetkisini kullanamamasına, bunun da Genelkurmay Başkanlığı içindeki hiyerarşinin bozulmasına neden olacağı, hiyerarşik yapı içinde astın üstüne tabi olduğu, bu tabiyetin emir ve talimat verme, disiplin işlemi yapma, İzin-sicil-ödül- ceza verme yetkisi gibi yetkileri gerektirdiği, söz konusu yetkilerden birinin ortadan kaldırılmasının amiri, amirlik makamının gereklerini yerine getirmekten alıkoyacağı, her ne kadar Millî Savunma Bakanına bağlı olsa da anayasal bir statüye sahip olan ve bu yönüyle diğer tüm üst düzey kamu yöneticilerinden ayrılan Genelkurmay Başkanının disiplin soruşturması yürütme yetkisinin elinden alınmasının görev-yetki-sorumluluk arasındaki dengeyi ve hiyerarşik yapı içindeki emir-komuta zincirinin işleyişini bozacağı, TSK’nın hiyerarşik yapısını zedeleyeceği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 117., 118. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
4. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
-
Anayasa koyucu barış ve savaş hâli aynmı yapmaksızın Genelkurmay Başkanına Silahlı Kuvvetlerin komutanlığı görevini vermiştir. Bu kapsamda Anayasa’nın 117. maddesinin üçüncü fıkrasında “Cumhurbaşkanınca atanan Genelkurmay Başkam; Silahlı Kuvvetlerin komutam olup, savaşta Başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanlığı namına yerine getirir.” denilmiştir.
-
Genelkurmay Başkanınm TSK’nın disiplin sistemi içindeki konumuna, görev ve yetkilerine ilişkin olarak Anayasa’da herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla anılan hususları belirleme yetkisi anayasal ilkelere uygun olmak şartıyla kanun koyucuya aittir. Bununla birlikte kanun koyucunun söz konusu yetkisini Genelkurmay Başkanmın Anayasa’da öngörülen hukuki statüsünü gözönünde tutarak kullanması ve onun Silahlı Kuvvetlerin komutanı olma vasfım zedeleyecek ya da etkisiz ve anlamsız kılacak düzenlemelerden kaçınması gerekir.
-
Genelkurmay Başkanmın, gerek görmesi hâlinde Silahlı Kuvvetler personeliyle ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığı bünyesindeki personel eliyle disiplin soruşturması yürütme yetkisinin dava konusu kuralla ortadan kaldırılmasının Genelkurmay Başkanlığının ve tüm Kuvvet Komutanlıklarının ayrı ayrı ve doğrudan Millî Savunma Bakanına bağlanmasına koşut olarak Genelkurmay Başkanınm Silahlı Kuvvetler personelinin en üst ve ortak hiyerarşik amiri ve dolayısıyla üst disiplin amiri olma niteliğinin sona ermesi nedeniyle disiplin soruşturması yetkisinin de bu yeni konumu ile uyumlaştırılması amacına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim kuralın gerekçesinde de “Madde ile, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Milli Savunma Bakanlığı teşkilatında yapılan değişiklikle Genelkurmay Başkanlığının Milli Savunma Bakanına bağlanması nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerinde disiplin soruşturması ve yetkilere ilişkin maddede uyum düzenlemesi yapılması amaçlanmaktadır. ” denilmiştir.
-
Komutanlık bir sevk ve idare makamı olup komuta altındaki bütün kuvvetlerin barışta ve savaşta her bakımdan hazırlanması ve idaresi işlerinin bu makama ait olmasını gerekli kılar.
-
Kuralla Genelkurmay Başkanınm Silahlı Kuvvetler personeli hakkında disiplin soruşturması yapma/yaptırma yetkisine son verilmesinin onun, komutası altındaki kuvvetlere emir ve talimat verme, bu suretle onları sevk ve idare etme yetkisini kullanmasını, dolayısıyla komutanlık görevini gereği gibi yerine getirmesini engelleyen bir yönü bulunmamaktadır.
-
Bu itibarla kuralla 6413 sayılı Kanun’un 7. maddesinin (3) numaralı fıkrasının yürürlükten kaldırılmasının Genelkurmay Başkanınm Anayasa’da öngörülen Silahlı Kuvvetlerin komutanı olma niteliğini zedelemediği sonucuna varılmıştır.
-
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 117. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin gerekir.
Zühtü ARSLAN, Haşan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ve Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamışlardır.
Kuralın Anayasa’nm 2., 118. ve 123. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
Ç. Kanun’un 17. Maddesiyle 6413 Sayılı Kanun’un 13. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının Üçüncü Cümlesinde Yer Alan "... Genelkurmay Başkanlığında teşkil edilecek...” İbaresinin “...Milli Savunma Bakanlığı.Şeklinde Değiştirilmesinin, Anılan Cümleye Eklenen “...bu kararlar Cumhurbaşkanının onayı ile...” İbaresinin, (3) Numaralı Fıkrasının İkinci Cümlesinde Yer Alan “Genelkurmay Başkanı veya...” İbaresinin Madde Metninden Çıkarılmasının ve Anılan Maddeye Eklenen (9) Numaralı Fıkranın İncelenmesi
-
6413 sayılı Kanun’un 13. maddesinde subay, astsubay, uzman erbaş ve sözleşmeli erbaş ile erler hakkında verilebilecek disiplin cezalarından biri olan Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası düzenlenmiştir.
-
Anılan maddenin (1) numaralı fıkrasında Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasının sonuçları gösterilmiş olup buna göre söz konusu ceza, personelin tabi olduğu mevzuat hükümlerine göre TSK’dan ilişiğinin kesilmesi veya durumuna göre sözleşmesinin feshedilmesi sonucunu doğurmakta; bu cezayı alanlar seferberlik ve savaş hâlleri haricinde TSK’da herhangi bir şekilde görev alamamaktadır.
-
Fıkrada ayrıca, yükümlülük veya sözleşme süresi sona ermeden Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası alan personelin, kalan yükümlülük veya sözleşme süresince Millî Savunma Bakanlığı ve/veya TSK nam ve hesabına verilen eğitimler, kurslar ve seminerler sonucunda elde ettikleri diploma, sertifika, uzmanlık belgesi, kurs bitirme belgesini kullanamayacakları ve bunlara bağlı olarak herhangi bir meslek icra edemeyecekleri hüküm altına alınmıştır.
-
13. Maddenin (2) Numaralı Fıkrasının Üçüncü Cümlesinde Yer Alan “...Genelkurmay Başkanlığında teşkil edilecek...” İbaresinin “...Milli Savunma Bakanlığı...” Şeklinde Değiştirilmesi ve Anılan Cümleye Eklenen “...bu kararlar Cumhurbaşkanının onayı ile...” İbaresi
-
6413 sayılı Kanun’un 13. maddesinin (2) numaralı fıkrasında Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını vermeye yetkili makamlar ile bu cezanın yerine getirilmesine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir.
-
Anılan fıkranın birinci ve ikinci cümlelerinde general ve amiraller haricindeki subay, astsubay ve uzman erbaşlar ile sözleşmeli erbaş ve erlere verilecek Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasının usul ve esasları gösterilmiştir. Buna göre; söz konusu ceza anılan personele, mensubu oldukları Millî Savunma Bakanlığı ve Kuvvet Komutanlıklarında oluşturulacak yüksek disiplin kurulları tarafından verilecektir. Yüksek disiplin kurulu tarafından verilen bu cezanın yürürlüğe girmesi için, nezdinde kurulduğu kuruma göre Millî Savunma Bakanı veya Kuvvet Komutanı tarafından onaylanması gerekmektedir.
-
Fıkranın üçüncü cümlesinde ise general ve amirallere verilecek Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasının Milli Savunma Bakanlığı yüksek disiplin kurulu tarafından verileceği ve bu kararların Cumhurbaşkanının onayı ile yerine getirileceği hükme bağlanmıştır. Anılan cümlede yer alan “...Milli Savunma Bakanlığı..." ve “...bu kararlar Cumhurbaşkanının onayı île... ” ibareleri dava konusu kuralları oluşturmaktadır.
-
Dava konusu kurallar öncesinde general ve amiraller hakkındaki ayırma cezasının Genelkurmay Başkanlığında teşkil edilecek yüksek disiplin kurulu tarafından verilmesi ve bu husustaki yüksek disiplin kurulu kararının herhangi bir makamın onayına gerek kalmadan yürürlüğe girmesi öngörülmekteyken kurallarla Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde yüksek disiplin kurulu oluşturulmasına son verilerek ceza vermeye yetkili makam Millî Savunma Bakanlığı yüksek disiplin kurulu olarak belirlenmiş; ayrıca yüksek disiplin kurulu tarafindan verilen bu cezanın yürürlüğe girmesi Cumhurbaşkanının onayına tabi kılınmıştır.
-
Diğer yandan general ve amiraller hakkında ayırma cezası vermekle yetkili kılınan Millî Savunma Bakanlığı yüksek disiplin kurulunun kimlerden oluşacağı aynı maddenin (4) numaralı fıkrasında belirtilmiş olup buna göre anılan kurul; Millî Savunma Bakanının başkanlığında Genelkurmay Başkanı, ilgili Kuvvet Komutanı, Bakan Yardımcısı, Genelkurmay Personel Başkanı, Hukuk Hizmetleri Genel Müdürü ile Personel Genel Müdüründen oluşmaktadır.
-
Dava dilekçesinde özetle; dava konusu kurallarla general ve amiraller hakkında Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası verme yetkisinin Genelkurmay Başkanlığında teşkil edilecek yüksek disiplin kurulu yerine Millî Savunma Bakanlığında oluşturulacak yüksek disiplin kuruluna devredilmesinin Genelkurmay Başkanının görev-yetki-sorumhıluk zincirinin ve dolayısıyla ordudaki hiyerarşinin bozulmasına ve anılan makamın icrai değil sembolik bir niteliğe bürünmesine neden olacağı, söz konusu cezanın ancak Cumhurbaşkanının onayı ile yerine getirilebilecek olmasının Genelkurmay Başkanının anayasal statüsü ile bağdaşmadığı gibi hiyerarşiyi bozmak suretiyle idarenin bütünlüğü ilkesini zedelediği, ayrıca bu durumun yüksek disiplin kurulunun bağımsız ve tarafsız şekilde karar verememesine, dolayısıyla ordunun siyasallaşmasına neden olabileceği belirtilerek kuralların Anayasa’mn 2., 117., 118. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
-
6216 sayıh Kanun’un 43. maddesi uyarınca kurallar, ilgisi nedeniyle Anayasa’mn 128. maddesi yönünden de incelenmiştir.
-
Anayasa’mn 123. maddesinin birinci fıkrasında idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ve kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Anılan maddede yer alan idarenin bütünlüğü ilkesi hiyerarşi ve vesayet olmak üzere iki tür yetki ile sağlanmaktadır. Bir kurumun kendi iç ilişkisi bakımından söz konusu olan ve aynı zamanda o kurumun görevlileri arasındaki astlık-üstlük durumunu ifade eden hiyerarşi ilişkisi yönetme yetkisinden doğmaktadır. Hiyerarşik ilişkide üstün ast üzerinde sahip olduğu hiyerarşi yetkisi emir ve talimat verme, disiplin, atama, terfi, astın işlemlerini hukukilik ve yerindelik bakımından denetleme, düzeltme, iptal etme gibi yetkileri içermektedir.
-
Dava konusu kuralların da yer aldığı maddenin gerekçesinde (1) numaralı CBK ile Millî Savunma Bakanlığı teşkilatında yapılan değişiklikle Genelkurmay Başkanlığının Millî Savunma Bakanına bağlanması nedeniyle uyum düzenlemesinin yapıldığı, bu kapsamda general ve amiraller hakkında Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını vermeye yetkili yüksek disiplin kurulunun Millî Savunma Bakanlığında oluşturulacak yüksek disiplin kurulu olarak belirlendiği ifade edilmiştir. Nitekim Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesiyle birlikte Silahlı Kuvvetlerin devletin merkezdeki idare teşkilatı içinde yer alan Millî Savunma Bakanlığının bünyesinde teşkilatlandığı, ayrıca Cumhurbaşkanının da devlet idaresinin ve bu İdare içinde yer alan bakanlıkların en yüksek karar organı ve en üst hiyerarşik amiri konumuna getirildiği görülmektedir.
-
Bu itibarla general ve amiraller hakkında Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası vermeye yetkili makamın onların hiyerarşik olarak bağlı bulundukları kurum olan Millî Savunma Bakanlığının bünyesinde oluşturulan yüksek disiplin kurulu olarak belirlenmesinin ve söz konusu cezanın yerine getirilmesinin yine hiyerarşi yetkisi kapsamında Cumhurbaşkanının onayına tabi kılınmasının idarenin bütünlüğü ilkesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
-
Diğer yandan kamu görevlilerinin disiplin cezası ile cezalandırılmalarında yetkili karar merciine ve uygulanacak usule ilişkin olarak Anayasa’da herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla, kamu görevlilerinin disiplin hukuku çerçevesinde kamu görevinden çıkarılması, bu kapsamda general ve amirallerin Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası ile cezalandırılmasıyla ilgili usul ve esasların belirlenmesi konusundaki takdir yetkisi kanun koyucuya aittir. Ancak kanun koyucunun bu yetkisini anayasal sınırlar içinde özellikle kamu görevlileri için Anayasa’da öngörülen güvenceleri gözönünde tutarak kullanması gerekir.
-
Bu bağlamda memurlar ve diğer kamu görevlilerinin statü haklarını doğrudan etkileyen disiplin işlemlerinin Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan diğer özlük işleri kavramı kapsamına girdiğinde kuşku bulunmamaktadır (AYM, E.2018/73, K.2019/65, 24/7/2019, § 177). Dolayısıyla general ve amiraller hakkında verilecek Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasında yetkili karar merciini ve usulü belirleyen dava konusu kurallarla Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken kamu görevlilerinin Özlük haklarına ilişkin bir düzenleme getirilmektedir.
-
Kurallarla general ve amiraller hakkında Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası vermeye ve bu cezayı onaylamaya hangi makamların yetkili olduğu hususlarının açık, net ve anlaşılır bir şekilde düzenlendiği, ayrıca Millî Savunma Bakanlığı yüksek disiplin kurulunun kimlerden oluşacağının aynı maddenin (4) numaralı fıkrasında gösterildiği görülmektedir.
-
Bu yönüyle general ve amiraller hakkında ayırma cezası vermeye yetkili olan makamlara ve usule yönelik keyfîliğe izin vermeyecek şekilde yasal güvence içeren ve belirli, ulaşılabilir, öngörülebilir nitelikte bir düzenleme öngören kurallarda Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen kanunilik ölçütüne aykırılık bulunmamaktadır.
-
6413 sayılı Kanun’un 7. maddesinin (3) numaralı fıkrasının yürürlükten kaldırılmasının Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler dava konusu kurallar yönünden de geçerlidir.
-
Açıklanan nedenlerle kurallar Anayasa’nın 117., 123. ve 128. maddelerine aykırı değildir. İptalleri talebinin reddi gerekir.
Kuralların Anayasa’nın 2. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 128. maddesi yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralların Anayasa’nın 118. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
-
13. Maddenin (3) Numaralı Fıkrasının ikinci Cümlesinde Yer Alan “Genelkurmay Başkam veya.., "İbaresinin Madde Metninden Çıkarılması
-
6413 sayılı Kanun’un 13. maddesinin (3) numaralı fıkrasında Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasının verilmesine yönelik usul belirlenmiştir. Anılan fıkraya göre yüksek disiplin kurulunda ayırma cezasının verilmesi ile ilgili süreç üç farklı şekilde başlatılabilmektedir.
-
Buna göre ilk usul, ayırma cezası verilmesine ilişkin sürecin disiplin amirleri tarafından başlatılmasıdır. Bu kapsamda disiplin amirlerinden en az ikisinin personel hakkında ayırma cezası verilmesine ilişkin teklifi üzerine personelin dosyası yüksek disiplin kuruluna gönderilecektir.
-
İkinci usul, eldeki bilgi ve belgelere dayalı olarak yüksek disiplin kurulu tarafından dosyanın resen gündeme alınması suretiyle ayırma cezasının verilmesidir. Buna göre personel hakkında yüksek disiplin kurulunun oluşturulduğu komutanlık karargâhında ya da Millî Savunma Bakanlığında Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektirebilecek bilgi ve belgeler bulunması hâlinde disiplin amirlerinin ayırma cezası verilmesine ilişkin süreci başlatmak üzere teklifte bulunması beklenmeden de yüksek disiplin kurulu tarafından bu sürecin başlatılması mümkündür.
-
Üçüncü usul ise ayırma cezası verilmesi ile ilgili sürecin Silahlı Kuvvetlerdeki tüm personelin üst disiplin amiri konumunda bulunan Millî Savunma Bakanı tarafından başlatılmasıdır. Buna göre Millî Savunma Bakanı, kendisine ulaşan bilgi ve belgelere dayanarak veya yaptırdığı bir disiplin soruşturması sonucuna göre hakkında bu tür bir ceza verilmesine kanaat getirdiği personeli doğrudan yetkili yüksek disiplin kuruluna sevk edebilecektir.
-
Fıkranın üçüncü cümlesinde yer alan “...Genelkurmay Başkanı veya...” ibaresinin dava konusu kuralla madde metninden çıkarılmasından önce Genelkurmay Başkanınm Silahlı Kuvvetler personeli hakkında ayırma cezası verilmesine ilişkin süreci başlatma ve bu kapsamda elindeki bilgi ve belgelere dayanarak veya yaptırdığı bir disiplin soruşturması sonucuna göre hakkında bu cezanın verilmesi gerektiğine kanaat getirdiği personeli doğrudan yetkili yüksek disiplin kuruluna sevk edebilme yetkisi bulunmakta iken kuralla bu yetkisi ortadan kaldırılmıştır.
-
Dava dilekçesinde özetle; 13. maddenin (2) numaralı fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “...Genelkurmay Başkanlığında teşkil edilecek...” ibaresinin “...Milli Savunma Bakanlığı... ” şeklinde değiştirilmesine ve anılan cümleye eklenen "...bu kararlar Cumhurbaşkanının onayı ile..." ibaresine yönelik gerekçelerle kuralın Anayasa’nın 2., 117., 118. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
-
Kanun koyucunun Genelkurmay Başkanınm TSK’nın disiplin sistemi içindeki konumu, görev ve yetkileriyle ilgili yasal düzenlemelerde onun Silahlı Kuvvetlerin komutam olma vasfını zedeleyecek ya da etkisiz ve anlamsız kılacak yöntemlerden kaçınması gerekir. Ancak bu, Genelkurmay Başkanınm mevzuatta Silahlı Kuvvetler personeli için öngörülen disiplin cezalarının tümü bakımından yetkili kılınmasının ya da her tür cezanın verilmesi sürecine mutlak surette dâhil edilmesinin gerektiği anlamına gelmez. Bu bağlamda hangi disiplin cezasının hangi makam tarafından verileceğini ve buna ilişkin sürecin nasıl işleyeceğini belirleme yetkisi anayasal ilkelere uygun olmak şartıyla kanun koyucuya aittir.
-
Bu açıdan bakıldığında Genelkurmay Başkanına Silahlı Kuvvetler personeline ayırma cezası verilmesi için gerekli süreci başlatma konusunda herhangi bir yetki tanınmamağının, bu kapsamda, elindeki bilgi ve belgelere dayanarak veya yaptırdığı disiplin soruşturması sonucuna göre hakkında ayırma cezası verilmesi gerektiğine kanaat getirdiği personeli doğrudan yetkili yüksek disiplin kuruluna sevk etme yetkisinin ortadan kaldırılmasının, onun Anayasa’da öngörülen Silahlı Kuvvetlerin komutanı olma niteliğini zedeleyen bir yönünün bulunduğu söylenemez.
-
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 117. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 2., 118. ve 123. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
-
Anlam ve Kapsam
-
6413 sayılı Kanun’un 13. maddesinin dava konusu (9) numaralı fıkrasında TSK’dan çeşitli nedenlerle ilişiği kesilmiş olanlar hakkında, ilişikleri kesilmeden önce Silahli Kuvvetlerden ayırma cezası verilmesini gerektiren bir disiplinsizliği işlemeleri nedeniyle 39.
maddedeki zamanaşımı süresi dolmadan önce Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasının verileceği hükme bağlanmıştır.
-
Anılan Kanun’un 20. maddesinde Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektiren disiplinsizlikler; aşırı borçlanmak ve borçlarını ödeyememek, ahlaki zayıflık, hizmete engel davranışlarda bulunmak, gizli bilgileri açıklamak, ideolojik veya siyasi amaçlı faaliyetlere karışmak, uzun süreli firar etmek, disiplinsizliği alışkanlık hâline getirmek, iffetsiz bir kimse ile evlenmek veya böyle bir kimse ile yaşamak, gayri tabii mukarenette bulunmak ve terör Örgütleriyle ilişkisi olmak olarak sayılmış; ayrıca söz konusu fiillerin her birinin neyi ifade ettiği de aynı maddede belirtilmiştir.
-
Kanun’un 39. maddesinde ise disiplin cezalarında zamanaşımı konusu düzenlenmiş olup anılan maddenin (1) ve (2) numaralı fıkralarında disiplin amirleri ve disiplin kurulları tarafından verilecek disiplin cezalarına, (3) numaralı fıkrasında da Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasına ilişkin zamanaşımı sürelerine yer verilmiştir. Bu kapsamda Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektirecek durumun oluştuğunun disiplin amirleri tarafından tespit edilmesinden itibaren bir yıl ve her hâlde disiplin cezasını gerektiren fiil ve hâllerin işlendiği tarihten itibaren beş yıl geçtikten sonra aynı sebeple yüksek disiplin kurulu tarafından ceza verilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Maddenin (4) ve (5) numaralı fıkralarında ise yukarıdaki fıkralarda gösterilen zamanaşımı sürelerinin hesaplanmasına ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir.
-
Kuralla daha önce Silahlı Kuvvetlerden emekliye sevk edilme, kendi isteği ile emekli olma veya istifa etme ya da başka herhangi bir sebeple ayrılmış olanların, ilişikleri kesilmeden önce Kanun’un 20. maddesinde öngörülen ve Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası verilmesini gerektiren disiplinsizliklerden birini işlemiş olmaları durumunda zamanaşımı sürelerine uyulmak kaydıyla haklarında ayırma cezası verilmesine imkân tanınmaktadır.
-
Dava dilekçesinde Özetle; ayırma cezasının verilmesinin sonucunun Silahlı Kuvvetlerden ilişiğin kesilmesi olduğu, kuralla haklarında ayırma cezası verilmesi öngörülenlerin daha önce Silahlı Kuvvetlerden ilişiklerinin kesilmiş olması nedeniyle TSK’nın disiplinini bozmaya yönelik fiil ve eylemlerde bulunmalarının söz konusu olamayacağı, dolayısıyla kuralda öngörülen cezanın disiplini tesis etme amacını gerçekleştirmeye elverişli olmadığı, ayrıca bu kişilerin askerî personel statüsünde olmamaları nedeniyle disiplin hükümlerine tabi kılınmalarının hukuken mümkün olmadığı, her ne kadar cezanın verilmesi zamanaşımı süresiyle sınırlandırılmışsa da gerek anılan sürenin başlama tarihinin ileriye çekilmesine yönelik düzenlemelerin varlığı gerekse cezalandırma İçin ilişiğin kesilmesinden önce başlatılmış bir disiplin soruşturmasının bulunmasının şart olmadığı hususları dikkate alındığında kuralın kişileri her an ceza tehdidi altında tutmaya müsait olduğu, bu durumun hukuki öngörülebilirliği zedelediği, ayrıca kuralla suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiği belirtilerek kuralın Anayasa’nm 2., 38. ve 90. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
-
6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 13. ve 70. maddeleri yönünden incelenmiştir.
-
Kuralla hakkında ayırma cezası verilmesi öngörülen personel daha önce emeklilik, istifa gibi çeşitli nedenlerle TSK’dan zaten ilişiği kesilmiş, başka bir ifadeyle hâlihazırda Silahlı Kuvvetlerde fiilen görev yapmayan personeldir. Bu itibarla kural uyarınca verilen ayırma cezası, anılan personel bakımından Silahlı Kuvvetlerle, dolayısıyla kamu hizmeti ile fiilen ilişiğin kesilmesi biçiminde bir sonuç doğurmamaktadır. Ancak söz konusu ceza, ilişiği kesilen personelin bir daha TSK’da herhangi bir görev almasını, dolayısıyla belirli bir kamu hizmetine girmesini engellemektedir. Bu itibarla kuralla Anayasa’nın 70. maddesinde güvence altına alan kamu hizmetlerine girme hakkına bir sınırlama getirilmektedir.
-
Kuralda ayırma cezasına bağlanan eylemlerin konusu bu cezanın verilmesini gerektiren bir disiplinsizliğin işlenmesi olarak ifade edilmiştir. Disiplinsizlik oluşturan fiillerin neler olduğu ise sayma yoluyla Kanun’un 20. maddesinde gösterilmiş, ayrıca bu fiillerin anlam ve kapsamı da yine aynı maddede açıklanmıştır.
-
Diğer yandan kuralla kamu otoritelerine tanınan cezalandırma yetkisinin tabi olduğu zamanaşımı süreleri ile bunların uygulanma usul ve esasları da Kanun’un ■'kuralın da atıfta bulunduğu- 39. maddesinde gösterilmiştir. Bu itibarla kuralın gerek karşılığında ayırma cezası verilmesi öngörülen fiiller gerekse cezalandırma yetkisinin tabi olduğu zamanaşımı süreleri itibarıyla keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirlilik ve öngörülebilirlik içermesi nedeniyle kanunilik Ölçütünü sağladığı anlaşılmaktadır.
-
Kuralla öngörülen düzenlemenin meşru amacının bulunup bulunmadığının saptanması bakımından, TSK’dan herhangi bir nedenle daha önce ilişiği kesilmiş bir personelin, görevde bulunduğu sırada ayırma cezasına konu bir disiplinsizliği işlemiş olmasından dolayı ayırma cezası ile cezalandırılmasının görevin gerektirdiği niteliklerle ilgisinin olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
-
Yukarıda da ifade edildiği gibi Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektiren disiplinsizlik hâlleri Kanun’un 20. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu maddede sayılan disiplinsizlik hâllerinin askerlik hizmetinin gerekleri ile bağlantılı olup olmadığı bu davanın konusunu oluşturmamakla birlikte, ayırma cezasının hukuki etki ve sonuçları da gözönünde bulundurulduğunda anılan hüküm, kanun koyucunun bu tür fiilleri işleyen bir kişinin asker olma niteliğini taşımadığı/kaybettiği kabulünden hareketle bir daha kurulmamak üzere askerlik mesleğiyle, dolayısıyla Silahlı Kuvvetlerle olan tüm bağlantısının kesilmesi yöntemini tercih ettiğini göstermektedir.
-
Bu bağlamda kuralla, hâlihazırda muvazzaf asker sıfatını taşımamakla birlikte görevde bulunduğu sırada askerlik hizmetinin gerektirdiği niteliklere uygun şekilde hareket etmediği, başka bir deyişle görevin gerektirdiği nitelikleri taşımadığı tespit edilen kişilerin askerlik mesleğiyle olan hukuki bağlarının tamamen kesilmesi suretiyle mesleki statülerine son verilmesinin ve bir daha Silahlı Kuvvetler bünyesinde bu mesleği icra etmelerinin engellenmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla kuralla getirilen sınırlamanın
Anayasa’mn 70. maddesinde belirtilen sınırlama sebebine uygun olarak öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
-
TSK’da görev yapmakta iken ayırma cezası verilmesini gerektiren bir disiplinsizlik işleyen personelin daha sonra başka herhangi bir nedenle TSK’yla ilişiği kesilmiş olsa bile bu ceza ile cezalandırılmasının öngörülmesi, görevin gerektirdiği temel niteliklerle bağdaşmayan fiil, tutum ve davranışlarda bulunulmasını engelleyici ve caydırıcı nitelikte olduğu gözetildiğinde kuralın, ulaşılmak istenen amaç yönünden elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.
-
Kural kapsamındaki personele uygulanması öngörülen ayırma cezasının orantılı olup olmadığının tespitinde mesleğin özelliği ile kişinin hak ve menfaatleri üzerinde oluşturduğu etki ve yaptırımın gerekçesini oluşturan meşru amacın niteliği gözönünde bulundurulmalıdır.
-
Disiplin temeline dayalı olan askerlik mesleğini ifa edenlerin hizmetin hassasiyeti ile mesleğin güven, itibar ve saygınlığının korunmasının, disiplinin tesisinin ve devamlılığının sağlanmasının gereği olarak daha katı meslek ilkelerine tabi tutulmaları doğaldır. Kuralla, TSK’dan ilişiği kesilmiş olan personele uygulanması öngörülen ayırma cezası 6413 sayılı Kanun’a tabi personel hakkında uygulanabilecek en ağır disiplin cezası olup kişinin savaş ve seferberlik hâlleri dışında TSK’da bir daha çalıştırılmamak üzere meslekle ilişiğinin kesilmesi sonucunu doğurmaktadır. Disiplin temeli üzerine oluşturulan TSK’da yürütülen hizmetin hassasiyeti ve burada görev yapan personelin millî güvenliğin korunması ve sağlanmasında taşıdığı önem gözetildiğinde, görevdeyken mesleğin temel esaslarıyla ve görevin gerektirdiği niteliklerle bağdaşmayacak şekilde disiplinsizlikte bulunduğu tespit edilenlerin meslekle olan tüm bağının kesilmesinin, yaptırım ile korunmak istenen hukuki değerler ve elde edilmek istenen kamusal yarar karşısında bireye makul olmayan, orantısız bir külfet yüklemediği sonucuna varılmaktadır.
-
Diğer yandan kuralla TSK’dan çeşitli nedenlerle ilişiği kesilmiş olan bu kişilere görevdeyken İşledikleri fiillerden dolayı ayırma cezasının verilmesi hususunda ilgili makamlara sınırsız bir yetkinin tanınmadığı ve cezalandırma yetkisinin zamanaşımı süresiyle sınırlandırıldığı görülmektedir. Ayrıca söz konusu cezaya karşı yargısal denetimin mümkün olduğu, bu itibarla gerek usuli güvencelere uyulup uyulmadığının gerekse fiil ile ceza arasında bulunması gereken makul dengenin gözetilip gözetilmediğinin yargı mercilerince denetlenebileceği açıktır. Öte yandan kural kapsamındaki personelin TSK’da bir daha görev almamak üzere Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası İle cezalandırılması gerekli şartlan taşıması kaydıyla diğer kamu kurumlarında çalışabilmesine de engel teşkil etmemektedir.
-
Bu itibarla kuralla kamu hizmetlerine girme hakkına getirilen sınırlamanın ölçüsüz olmadığı sonucuna varılmıştır.
-
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’mn 13. ve 70. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’mn 2. ve 38. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’mn 13. ve 70. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2. ve 38, maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralın Anayasa’nın 90. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
D. Kanun’un 18. Maddesiyle 6413 Sayılı Kanun’un 25. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasına Eklenen “...disiplin amirleri veya..." İbaresinin İncelenmesi
-
211 sayılı Kanun’un 3. maddesinde er ihtiyaçları devlet tarafından deruhte ve temin olunan rütbesiz asker olarak tanımlanmış ve sözleşmeli erlerin de bu Kanun’a göre er sayıldığı ifade edilmiştir. Aynı maddede erbaş ise ihtiyaçları devlet tarafından deruhte ve temin olunan onbaşı ve çavuş rütbelerini haiz asker olarak tanımlanmış; 25/6/2019 tarihli ve 7179 sayılı Askcralma Kanunu’na göre yükümlü bulundukları hizmetleri ifadan sonra özel kanunlara göre belirli bir hizmet taahhüdü suretiyle Silahlı Kuvvetlerde vazife gören uzman ve sözleşmeli çavuş ve onbaşıların da erbaş sayıldığı hükme bağlanmıştır.
-
7179 sayılı Kanun’da yükümlülük esasına göre silahaltına alınacakların yoklama, sınıflandırma, celp, sevk, erteleme, muafiyet, muvazzaflık işlemlerine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde askerlik hizmetinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 72. maddesine göre her Türkün hak ve Ödevi olan vatan hizmetinin bu Kanun esaslarına göre yerine getirilmesini ifade ettiği belirtilmiş; yükümlü askerlik hizmetini bu Kanun hükümleri gereğince yerine getirmek veya yerine getirmiş sayılmak zorunda olan erkek Türk vatandaşı olarak tanımlanmıştır. Kanun’un aynı maddesinde er ihtiyaçları devlet tarafından üstlenilen rütbesiz asker; erbaş ise yine ihtiyaçları devlet tarafından üstlenilen onbaşı ve çavuş rütbelerini haiz asker olarak belirtilmiştir. Dolayısıyla askerlik yükümlülüğü bağlamında erbaş ve er, askerlik hizmetini yerine getirmek üzere silah altına alınan, başka bir deyişle zorunlu vatan hizmetini ifa eden kişileri ifade etmektedir.
-
Diğer yandan 10/3/2011 tarihli ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nda TSK’nın (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dâhil) Genelkurmay Başkanlığınca lüzum görülen erbaş ve er kadrolarında, kritik ve uygun görülen görevlerde, yetişmiş personel ihtiyacını karşılamak amacıyla sözleşmeli erbaş ve erin istihdam edilmesi; 18/3/1986 tarihli ve 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu’nda da TSK’nın erbaş kadrolarında devamlılık arz eden teknik ve kritik görevlerde, yetişmiş personel ihtiyacını karşılamak amacıyla uzman erbaşın istihdam edilmesi öngörülmüştür.
-
Gerek 6191 sayılı Kanun kapsamında istihdam edilen sözleşmeli erbaş ve erler gerekse 3269 sayılı Kanun kapsamında istihdam edilen uzman erbaşlar 211 sayılı Kanun’un 3. maddesi uyarınca erbaş ve er kavramlarıyla tanımlanmakla birlikte anılan erbaş ve erler 7179 sayılı Kanun hükümleri gereğince askerlik yükümlülüğünü yerine getiren erbaş ve erlerden farklı bir hukuki statüde olup askerliği meslek olarak ifa etmektedirler.
-
6413 sayılı Kanun’un 25. maddesinde erbaş ve erler hakkında verilebilecek disiplin cezalan sayılmıştır. Anılan madde kapsamındaki erbaş ve erlerin 7179 sayılı Kanun hükümleri gereğince askerlik yükümlülüğünü, başka bir deyişle vatan hizmetini yerine getiren erbaş ve erler olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim askerliği meslek olarak ifa eden uzman erbaşlar ile sözleşmeli erbaş ve erler hakkında verilebilecek disiplin cezaları 6413 sayılı Kanun’un 11. maddesinde ayrıca düzenlenmiştir.
-
Anılan Kanun’un 25. maddesinin (1) numaralı fıkrasında erbaş ve erlere verilebilecek disiplin cezaları ağırlık derecesine göre; izinsizlik, ilave hizmet yükleme, oda hapsi ve hizmetten men olarak gösterilmiştir.
-
Kanun’un 26. maddesinin (4) numaralı fıkrasında hizmetten men cezası disiplinsizlik yapan erbaş ve erin, bozulan disiplinin yeniden tesis edilmesi amacıyla günlük hizmetten uzaklaştırılması olarak tanımlanmış; söz konusu cezanın disiplin kurulları tarafından on beş günden az olmamak üzere otuz güne kadar bu süre dâhil veya disiplin amirleri tarafından ekli (1) sayılı çizelgeye göre (on dört güne kadar), Kanun’un dördüncü bölümünde yer alan ve subay, astsubay, uzman erbaşlar ile sözleşmeli erbaş ve erler hakkında uygulanması öngörülen disiplin cezalarından olan aylıktan kesme ile hizmet yerini terk etmeme cezalarım gerektiren disiplinsizlik hâllerinde verilebileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla Kanun’da hizmetten men cezasını gerektiren disiplinsizlik hâllerine ilişkin olarak her bir fiilin ne kadar süre hizmetten men cezası ile cezalandırılacağına dair bir belirleme yapılmadığı, bununla birlikte söz konusu disiplinsizlik hâllerinin fiilin niteliğine ve ağırlık derecesine göre bir ila otuz gün hizmetten men cezası ile cezalandırılabihnesinin öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
-
Anılan fıkrada hizmetten men cezasının yerine getirilme usulü de gösterilmiş olup bu kapsamda ceza alan erbaş ve erlerin ceza süresince mesai çizelgesindeki eğitim faaliyetlerine iştirak ettirilmeyecekler!; ancak müşterek idari vazifelerin ifasında veya ihtiyaç duyulan askerî hizmetlerde görevlendirilebilecekleri hükme bağlanmıştır.
-
Diğer yandan Kanun’un 31. maddesinde disiplin cezalarının idari etkileri düzenlenmiştir. Bu kapsamda anılan maddede disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından verilen hizmetten men cezasının erbaş ve erlerin askerlik hizmet sürelerine ekleneceği ve bu kişilerin o süre kadar geç terhis edileceği; ancak, seferberlik ve savaş zamanı hariç, disiplin amirleri tarafından erbaş ve erlere verilen hizmetten men cezalan nedeniyle askerlik hizmet süresine eklenecek toplam sürenin otuz günü geçemeyeceği hükme bağlanmıştır. Maddede ayrıca, yükümlülük süresinin uzaması hâlinde özlük haklarının personele statüsüne uygun olarak ödenmeye devam olunacağı belirtilmiştir.
-
6413 sayılı Kanun’un 25. maddesinin (2) numaralı fıkrasında erbaş ve erler hakkında izinsizlik, ilave hizmet yükleme ve oda hapsi cezalarının disiplin amirleri tarafından; hizmetten men cezasının ise disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından verileceği hükme bağlanmış olup anılan fıkrada yer alan “...disiplin amirleri veya... ” ibaresi dava konusu kurah oluşturmaktadır.
-
Anılan fıkrada 7250 sayılı Kanun’la yapılan ibare değişikliği öncesinde hizmetten men cezasının disiplin kurulları tarafından verileceği öngörülmüşken dava konusu kuralla söz konusu cezanın verilmesi hususunda disiplin kurullarının yanı sıra disiplin amirleri de yetkili kılınmıştır.
-
Kanun’un 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendinde disiplin amirlerinin disiplin amiri ile üst disiplin amirlerini ifade ettiği belirtilmiştir. Diğer yandan aynı fıkranın (c) bendinde disiplin amirinin, (g) bendinde de üst disiplin amirlerinin ne anlama geldiği gösterilmiştir.
-
Kural uyarınca disiplin cezası vermeye yetkili kılınmış ilk amirinin yanı sıra üst disiplin amirlerinin de erbaş ve erler hakkında hizmetten men cezası verme yetkisi bulunmaktadır.
-
Diğer yandan Kanun’a ekli (1) sayıh Disiplin Amirlerinin Ceza Yetkilerini Gösteren Çizelge’de rütbe ve makamına göre disiplin amirlerinin erbaş ve erler hakkında kaç güne kadar hizmetten men cezası verebileceği gösterilmiştir. Anılan Çizelge uyarınca disiplin amiri ya da üst disiplin amiri konumunda oldukları erbaş ve erler hakkında astsubaylar (astsubay astçavuş, astsubay çavuş ve astsubay kıdemli çavuşlar hariç) ile üsteğmen ve yüzbaşıların alü güne kadar; binbaşı ve yarbayların sekiz güne kadar; albayların on güne kadar; tümgeneral, tümamiral, tuğgeneral, tuğamirallerin on iki güne kadar; korgeneral/koramiral ve üstü İle Millî Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanının on dört güne kadar hizmetten men cezası vermeye yetkisi bulunmaktadır.
-
Dava dilekçesinde özetle; dava konusu kuralla bir er veya erbaşın hizmetten men cezasını gerektiren bir fiil işlediğinde kıdemli üç kişiden oluşan disiplin kurulu yerine disiplin amiri tarafından cezalandırılmasının mümkün kılındığı, kuralın gerekçesinde disiplinin ivedilikle tesis edilmesinin amaçlandığı ifade edilmişse de bu amaca ulaşmak için er ve erbaşların haklarını güvence altına alan mevcut sistemin değiştirilmesi yerine disiplin kurullarının daha hızlı işlemesini sağlayacak düzenlemelerin yapılması gerektiği, hizmetten men cezasının meslekte belirli kıdemlere ulaşmış personelden oluşan disiplin kurulunun müzakereyle aldığı bir kararla değil de tek başına disiplin amirinin Öznel değerlendirmelerine göre verilmesinin er ve erbaşın tarafsız muamele görmesi ihtimalini zayıflatacağı gibi adil yargılanma hakkına ilişkin güvenceleri ve bu kapsamda savunma hakkını da zedeleyebileceği, ayrıca kuralda aynı nitelikteki fiiller hakkında hizmetten men cezasını daha uzun süreli ceza verme yetkisi olan disiplin kurulunun mu yoksa daha kısa süreli ceza verme yetkisi olan disiplin amirinin mi vereceğine, disiplin amirlerinin hangi durumlarda resen ceza vereceğine, hangi durumlarda dosyayı disiplin kuruluna sevk edeceğine dair bir belirliliğin ve öngörülebilirliğin bulunmadığı, aynı tür fiili işlemiş er ve erbaşa verilecek cezanın süresi İle itiraz ve kesinleşme usulünün cezayı veren makama göre farklılaştığı, halbuki bu yöndeki aynını ve muamele farklılığını meşru kılan haklı bir nedenin bulunmadığı, hizmetten men cezasının kişinin askerden geç terhis edilmesi, dolayısıyla özgürlüğünün kısıtlanması sonucunu doğurduğu gözetildiğinde bu cezanın keyfî davranışlarda bulunma ihtimali daha yüksek olan disiplin amirlerinin yetkisine bırakılmasının kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını zedeleyeceği; diğer yandan disiplin amirlerinin daha az süre ile hizmetten men cezası verme yetkisine sahip olmasının muhataplarda cezayı disiplin amirinden alma talebinin doğmasına yol açarak askerî hiyerarşinin bozulmasına neden olacağı, Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından gerekli olan hâllerde kanunla kişi Özgürlüğünün kısıtlanması sonucunu doğuracak düzenlemelerin yapılmasına anayasal olarak imkân tanınmışsa da bu düzenlemelerin Anayasa’da ve ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde güvence altına alman temel hak ve özgürlükleri ihlal etmemesi gerektiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 10., 19., 36., 38., 90. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
4. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
-
Askerlik yükümlülüğünü yerine getirmekte olan erbaş ve erlerin disiplinine ilişkin usul ve esasları Anayasa’da öngörülen ilkelere uyulmak kaydıyla belirli kurallara bağlamak ve bu kapsamda hangi disiplin cezasının hangi makam tarafından verileceğini belirlemek kanun koyucunun takdir yetkisindedir. Bu konuda yapılacak düzenlemelerle kamu yararının gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini veya hangi ölçüde gerçekleşeceğini denetlemek ise yerindelik denetimi kapsamında olup anayasa yargısının denetiminin konusu dışında kalmaktadır.
-
7250 sayılı Kanun’un genel gerekçesinin ilgili bölümünde, 6413 sayılı Kanun’da yapılan değişiklik ve düzenlemelerle gözetilen amacın Silahlı Kuvvetlerde disiplinsizliklerin hızlı ve etkin bir şekilde önlenmesi ve disiplin cezalarının caydırıcılığının artırılması olduğu belirtilmiştir. Kuralın “Madde ile, Türk Silahlı Kuvvetlerdeki disiplinin ivedilikle tesis edilebilmesi amacıyla disiplin kurulları tarafindan erbaş ve erlere verilen hizmetten men cezasının, disiplin amirleri tarafından da verilebilmesi amaçlanmaktadır" şeklindeki gerekçesi de dikkate alındığında kural ile kamu yararının amaçlanmadığı söylenemez. Kuralın uygulanması hâlinde kamu yararının gerçekleşip gerçekleşmeyeceği hususu ise yerindeliğe ilişkin olup anayasa yargısı denetiminin kapsamı dışında kalmaktadır.
-
Kuralda yer alan disiplin amirleri kavramının neyi ifade ettiği Kanun’da tanımlanmış, ayrıca rütbe ve makam itibarıyla her bir disiplin amirinin ceza yetkisinin sınırlan Kanun’a ekli (1) sayılı Çizelge’de gösterilmiştir. Dolayısıyla bu yönüyle kuralın keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirlilik ve öngörülebilirlik içerdiği anlaşılmaktadır.
-
Diğer yandan Kanun’un 43. maddesinin (1) numaralı fıkrasında erbaş ve erler hakkında verilen disiplin cezalarına karşı iptal davası açılabileceği hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla kuralın uygulanmasına yönelik idari işlemlerin yargısal denetiminin mümkün olduğu, bu itibarla disiplin amirlerinin kuralla tanınan yetkilerini kullanırken Anayasa’da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerin korunması için gerekli ölçütlere aykırı şekilde hareket etmesinin önüne geçecek güvencenin bulunduğu görülmektedir. Ayrıca 22/5/1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nda da disiplin cezası verilmesi hususunda sahip olduğu yetkiyi kötüye kullananların cezalandırılması Öngörülmüş olup bu kapsamda anılan Kanun’un 111. maddesinde “Ceza vermek salahiyetim tecavüz ederek ve bilhassa hak edilmemiş veya müsaade olunmamış bir cezayı kasten verenler beş seneye kadar hapsolunur" hükmüne yer verilmiştir.
-
Bu itibarla uygulamada keyfîliğe izin vermeyecek şekilde yasal güvenceler içeren ve belirli, ulaşılabilir, Öngörülebilir nitelikte bir düzenleme Öngören, diğer yandan ihdasında kamu yararının dışında bir amaç güdüldüğü söylenemeyen kuralın Anayasa’nın 2. maddesine aykırı bir yönünün bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
-
Her ne kadar dava dilekçesinde aynı nitelikteki fiiller hakkında hizmetten men cezasını hangi durumda disiplin amirlerinin hangi durumda disiplin kurullarının vereceğinin belirsiz olduğu ileri sürülmekte ise de Kanun’un 26. maddesinin (4) numaralı fıkrası hükmünden hizmetten men cezasını gerektiren her bir disiplinsizlik hâli yönünden hem disiplin amirlerinin hem de disiplin kurulunun, fiilin niteliğinin ve ağırlığının hangi sürede cezayı gerektirdiğine ilişkin değerlendirmelerinin sonucuna göre ve ceza süresiyle ilgili olarak kendilerine tanınan yetki çerçevesinde anılan cezayı verebilecekleri anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kural bu yönüyle de herhangi bir belirsizlik içermemektedir.
-
Açıklanan nedenlerle kural Anayasamın 2. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM ve Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamışlardır.
Kuralın Anayasa’nm 10., 36. ve 38. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nm 2. maddesi yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nm 10., 36. ve 38. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralın Anayasa’nm 19., 90. ve 123. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
-
Kanun’un 19. Maddesiyle 6413 Sayılı Kanun’un 26. Maddesinin (4) Numaralı Fıkrasının İkinci Cümlesinde Yer Alan İbaresinin "...on beş...”,
“...on beş...” İbaresinin ..otuz.*.” ve “...süre dâhil,...” İbaresinin “...süre dâhil veya disiplin amirleri tarafından ekli (1) sayılı çizelgeye göre,...” Şeklinde Değiştirilmesinin İncelenmesi
-
6413 sayılı Kanun’un 26. maddesinin (4) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde erbaş ve erler hakkında disiplin kurulları tarafından on beş günden az olmamak üzere otuz güne kadar bu süre dâhil veya disiplin amirleri tarafından ekli (1) sayılı Çizelge’ye göre, bu Kanun’un dördüncü bölümünde yer alan aylıktan kesme ile hizmet yerini terk etmeme cezalarını gerektiren disiplinsizlik hâllerinde hizmetten men cezasının verilebileceği hükme bağlanmıştır. Anılan cümlede yer alan “...on beş...”, “...otuz...” ve “...süre dâhil veya disiplin amirleri tarafından ekli (1) sayılı çizelgeye göre,... ” ibareleri dava konusu kuralları oluşturmaktadır.
-
Dava konusu kurallarla yapılan ibare değişiklikleri öncesinde, Kanun’un dördüncü bölümünde yer alan aylıktan kesme ile hizmet yerini terk etmeme cezalarını gerektiren disiplinsizlik hâllerinde disiplin kurullarının erbaş ve erler hakkında yedi ila on beş gün (bu süre dâhil) süreyle hizmetten men cezası verme yetkisi bulunmaktayken kurallarla bu sürelerin alt sının on beş güne, üst sınırı otuz güne (bu süre dâhil) yükseltilmiştir.
-
Diğer yandan disiplin amirlerinin de erbaş ve erler hakkında hizmetten men cezası vermeye yetkili kılınmasına koşut olarak kuralla disiplin amirlerinin söz konusu cezayı hangi sürelerle verebilecekleri hususu Kanun’a ekli (1) sayılı Çizelge’ye atıfta bulunmak suretiyle gösterilmiştir. Anılan Çizelge’ye göre disiplin amirleri tarafindan verilebilecek hizmetten men cezasının süresi disiplin amirinin rütbesine veya makamına göre değişmektedir.
-
Dava dilekçesinde Özetle; 7250 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 25. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen “...disiplin amirleri veya..." ibaresine yönelik gerekçelerin yanı sıra hizmetten men cezası alan erbaş ve erlerin hizmetten men edildikleri süre kadar askerlik hizmet süresinin uzayacağı, askerlik hizmet süresinin erbaş ve erler için altı ay olduğu gözönünde bulundurulduğunda anılan ceza nedeniyle kişinin normal askerlik hizmet süresinin altıda biri kadar bir süre geç terhis edilmesinin söz konusu olabileceği, bu sürenin hizmet süresi ile orantılı olmadığı, kaldı ki hizmetten men edilen erbaş ya da erin günlük hizmetten uzaklaştınlmakla birlikte ortak alanda kalmaya devam etmesi nedeniyle yeniden disiplinsizlik işleyebileceği, bu itibarla cezanın uzunluğunun caydırıcılık sağlamaya elverişli de olmadığı belirtilerek kuralların Anayasa’nın 2., 10., 13., 19., 36., 38., 90. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
-
Hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin düzenlemelerde olduğu gibi idari yaptırımlar ve bu kapsamda disiplin cezaları açısından da belirli bir disiplin cezasının neyi ifade ettiğinin ve o cezanın ilgilisine ne şekilde uygulanacağının, başka bir deyişle cezanın hangi biçimde infaz edileceğinin belirlenmesi anayasal ilke ve sınırlar içinde kanun koyucunun takdirindedir.
-
Ancak kanun koyucu, takdir yetkisi içindeki bu tür düzenlemeleri yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır. Daha önce de belirtildiği üzere anılan ilke elverişlilik, gereklilik ve orantılıhk olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır.
-
Erbaş ve erlerin zorunlu askerlik hizmetini ifa etmek üzere belirli bir süreyle silah altına alındıkları TSK, millî güvenliğin korunması ve sağlanmasında görev yapan bir kurumdur. Yürütülen hizmetin niteliği ve hassasiyeti gereği Silahlı Kuvvetlerdeki görev ve hizmet anlayışı katı bir disiplin ve hiyerarşi düzeni üzerine temellendirilmiştir. Erbaş ve erlerin de Silahlı Kuvvetlerin birer unsuru olduğu, bu bağlamda belirli kurallar çerçevesinde ve belli ölçüde buradaki hizmetin işleyişine dâhil oldukları gözönünde bulundurulduğunda bazı disiplinsizlik hâllerinde erbaş ve erlerin otuz güne kadar (bu süre dâhil) hizmetten men cezası ile cezalandırılmasını öngören kurallarla TSK’daki disiplin ve hiyerarşi düzeninin korunmasının ve sağlanmasının, böylece kurumun görev alanındaki kamu hizmetinin sağlıklı bir biçimde yürütülmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla kuralların kamu düzeninin korunması ve sağlanması şeklindeki meşru bir amaca yönelik olduğu görülmektedir.
-
TSK’nın kurumsal düzeninin bozulmasına yol açabilecek disiplinsizlik hâllerinde bulunan erbaş ve erlerin otuz güne kadar hizmetten men cezası ile cezalandırılmasının öngörülmesi söz konusu cezanın etki ve sonuçları itibarıyla bu tür fiillerde bulunulmasını engelleyici ve caydırıcı nitelikte olduğu gözetildiğinde kuralların, ulaşılmak istenen anılan meşru amaç yönünden elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.
-
Kurallarla erbaş ve erler hakkında uygulanması öngörülen hizmetten men cezasının orantılı olup olmadığının tespitinde cezanın kişinin hak ve menfaatleri üzerinde oluşturduğu tesir ve yaptırımın gerekçesini oluşturan meşru amacın niteliği gözönünde bulundurulmalıdır.
-
Kurallarda belirtilen hizmetten men cezası 6413 sayılı Kanun’da erbaş ve erler hakkında muhtelif fiiller karşılığında uygulanabileceği belirtilen disiplin cezaları içinde en ağır olan ve erbaş ya da erin günlük ceza süresince hizmetten uzaklaştırılması, eğitim faaliyetlerine iştirak ettirilmemesi sonucunu doğuran bir yaptırımdır. Bunun yanı sıra söz konusu cezanın kişi üzerinde idari bir etkisi de bulunmakta, bu bağlamda erbaş ve erin aldığı hizmetten men cezasının süresi Kanun’un 31. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca askerlik hizmet süresine eklenerek kişinin o süre kadar geç terhis edilmesine sebep olmaktadır.
-
Kurallarda erbaş ve erler hakkında verilebilecek hizmetten men cezasının süresi cezanın disiplin kurulları ya da disiplin amirleri tarafından verilmesine ve ayrıca disiplin amirinin rütbe ve makamına göre değişmekle birlikte bu sürenin tayininde bir üst sınırın (otuz gün) getirilmesi ve belirli bir takdir aralığının öngörülmesi suretiyle somut olayın koşullarının, failin kusurunun, işlenen fiilin haksızlık derecesinin esas alınmasına ve failin durumunun dikkate alınarak cezanın kişiselleştirilmesine imkân sağlandığı görülmektedir.
-
Diğer yandan 7179 sayılı Kanun’un 5. maddesinde erbaş ve erler için hizmet süresi altı ay olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla anılan ceza sebebiyle erbaş ve erin, normal hizmet süresinin en fazla altıda biri kadar bir süreyle geç terhis edilmesi söz konusu olabilmektedir.
-
Disiplin ve hiyerarşi temeline dayanan Silahlı Kuvvetlerde yürütülen hizmetin hassasiyeti ile burada vatan hizmetini yerine getiren erbaş ve erlerin millî güvenliğin korunması ve sağlanması adına taşıdığı önem gözetildiğinde TSK’nm kurumsal düzeninin bozulmasına sebebiyet verebilecek disiplinsizliklerde bulunan erbaş ve erlerin otuz güne kadar (bu süre dâhil) hizmetten men edilmesinin, -bu ceza sebebiyle geç terhis edilebilecekleri süre de normal hizmet süreleriyle kıyaslandığında- yaptırım ile korunmak istenen hukuki değerler ve elde edilmek istenen kamusal yarar karşısında bireye makul olmayan, orantısız bir külfet yüklediği söylenemez.
-
Ayrıca hizmetten men cezasının süresi disiplinsizlik teşkil eden fiile göre Kanun’da öngörülen süreler dâhilinde idare tarafindan belirlenecek ise de söz konusu cezalara karşı yargısal denetimin mümkün olduğu, dolayısıyla fiil ile ceza arasında bulunması gereken makul dengenin gözetilip gözetilmediğinin yargı mercilerince denetlenebileceği de dikkate alındığında kuralların Ölçülülük ilkesine aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır.
-
7250 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 25. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen “...disiplin amirleri veya..." ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirlilik ilkesi ve amaç unsuru kapsamında belirtilen gerekçeler dava konusu kurallar yönünden de geçerlidir.
-
Açıklanan nedenlerle kurallar Anayasa’mn 2. maddesine aykırı değildir, İptalleri talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM ve Seiahaddin MENTEŞ "...süre dâhil,... ” ibaresinin "...süre dâhil veya disiplin amirleri tarafından ekli (1) sayılı çizelgeye göre,... ” şeklinde değiştirilmesinde bulunan “...veya disiplin amirleri tarafından ekli (1) sayılı çizelgeye göre,... ” ibaresi yönünden bu görüşe katılmamışlardır.
Kuralların Anayasa’nın 10., 13., 36. ve 38. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 2. maddesi yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 10., 13., 36. ve 38. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralların Anayasa’nın 19., 90. ve 123. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
-
Kanun’un 20. Maddesiyle 6413 Sayılı Kanun’un 31. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının Birinci Cümlesinde Yer Alan “Disiplin kurulları...” İbaresinin “Disiplin amirleri veya disiplin kurulları...” Şeklinde Değiştirilmesinin İncelenmesi
-
7179 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (2) numaralı fıkrasında askerlik hizmetinin bu Kanun hükümlerine göre yedek subay, yedek astsubay, erbaş ve er olarak yerine getirileceği hükme bağlanmış; 3. maddesinde astsubayın yedek astsubay adaylarından öğrenimini müteakip astsubay astçavuş nasbedilenleri; yedek subayın yedek subay adaylarından öğrenimini müteakip asteğmen nasbedilenleri ifade ettiği belirtilmiştir.
-
6413 sayılı Kanun’un 3. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bu Kanun’da tanımlanmamış kavram ve terimler için 211 sayılı Kanun’daki tanımların esas alınacağı ifade edilmiş olup bu kapsamda, anılan Kanun’un 3. maddesinin (a) bendinde astsubay hususi kanununa göre Silahlı Kuvvetlere katılan astsubay astçavuştan astsubay kıdemli başçavuşa kadar rütbeyi haiz olan asker; subay da hususi kanuna göre Silahlı Kuvvetlere intisabeden asteğmenden mareşala (Büyük amirale) kadar rütbeyi haiz olan asker şeklinde tanımlanmıştır.
-
Buna göre zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmek üzere silah altına alman ve bu hizmetini; yedek astsubay olarak ifa eden astsubay astçavuşların astsubay, yedek subay olarak ifa eden asteğmenlerin de subay kapsamında oldukları anlaşılmaktadır.
-
Subay ve astsubaylar, dolayısıyla yedek subaylar ve yedek astsubaylar hakkında verilebilecek disiplin cezaları 6413 sayılı Kanun’un 11. maddesinde düzenlenmiş olup söz konusu cezalar uyarma, kınama, hizmete kısmi süreli devam, aylıktan kesme, hizmet yerini terk etmeme, oda hapsi ve Silahlı Kuvvetlerden ayırma olarak gösterilmiştir.
-
Anılan Kanun’un 12. maddesinin (6) numaralı fıkrasında oda hapsi cezasının ne şekilde yerine getirileceği düzenlenmiş olup bu kapsamda anılan cezanın; bu amaçla tahsis edilecek hapis odasında yerine getirileceği, hapis odalarının kapısında nöbetçi bulundurulacağı, oda hapsi cezası alan personelin, cezanın yerine getirilmesi süresince emir veremeyeceği ve genel hizmet yapamayacağı belirtilmiştir. Aynı fıkrada ayrıca söz konusu cezanın, seferberlik ve savaş zamanında; bu Kanun’da belirlenmiş tüm disiplinsizlik hâllerinde disiplin amirleri tarafından ekli (1) sayılı Çizelge’ye göre verilebileceği, bu Kanun’a göre hizmet yerini terk etmeme cezası ile cezalandırılmayı gerektiren disiplinsizlik hâllerinde disiplin kurulları tarafından on günden otuz güne kadar verilebileceği; barış zamanında ise; Türk karasuları dışında bulunan gemilerde görev yapan personele, sadece buralarda bulunduğu süre içinde işledikleri ve hizmet yerini terk etmeme cezası ile cezalandırılmayı gerektiren disiplinsizlikler için gemi komutanı tarafından 14. maddede belirlenmiş esaslar çerçevesinde verilebileceği hükme bağlanmıştır.
-
Bu bağlamda Kanun’un, atıfta bulunulan 14. maddesinin (5) numaralı fıkrasında da barış zamanında, Türk karasuları dışındaki gemilerde hizmet yerini terk etmeme cezası gerektiren bir disiplinsizlik yapan personele, eylemin niteliği ve disipline olan olumsuz etkisi gözönüne alınarak gemi komutanı tarafından hizmet yerini terk etmeme cezası yerine ekli (1) sayılı Çizelge’ye uygun olarak oda hapsi cezasının verilebileceği, verilen bu cezanın karasuları dışında yerine getirilemeyen kısmının hizmet yerini terk etmeme cezası olarak yerine getirileceği hüküm altına alınmıştır.
-
Kanun’un anılan hükümleri ve ekli (1) sayılı Çizelge’si birlikte değerlendirildiğinde Kanun’da belirtilen durum ve şartlar çerçevesinde olmak kaydıyla yedek subay ve yedek astsubaylar hakkında disiplin amirlerinin -rütbesine ve makamına göre değişmekle birlikte- sekiz güne kadar; disiplin kurullarının ise on günden otuz güne kadar oda hapsi cezası verme yetkisinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
-
Kanun’un 25. maddesinin (1) numaralı fıkrasında erbaş ve erlere verilebilecek disiplin cezaları arasında oda hapsi ve hizmetten men cezaları da sayılmıştır.
-
Erbaş ve erler hakkında verilebilecek oda hapsi cezasının yerine getirilme şekli ile usul ve esasları ise Kanun’un 26. maddesinin (3) numaralı fıkrasında düzenlenmiştir. Anılan fıkrada oda hapsi cezasının; bu amaçla tahsis edilecek hapis odasında yerine getirileceği, hapis odalarının kapısında nöbetçi bulundurulacağı, ceza alan erbaş ve erlerin cezanın yerine getirilmesi sırasında gerektiğinde askerî hizmetlerde kullanılabileceği belirtilmiştir. Aynı fıkrada ayrıca söz konusu cezanın seferberlik ve savaş zamanında disiplin amirleri tarafından ekli (1) sayılı Çizelge’ye göre verilebileceği, bu Kanun’a göre hizmetten men cezası ile cezalandırılmayı gerektiren disiplinsizlik hâllerinde disiplin kurulları tarafından on günden otuz güne kadar verilebileceği; barış zamanında ise; Türk karasuları dışında bulunan gemilerde görev yapan erbaş ve erlere sadece buralarda bulundukları süre içinde işledikleri disiplinsizlikler nedeniyle disiplin amirleri tarafından 27. maddede belirlenmiş olan esaslar çerçevesinde verilebileceği hükme bağlanmıştır.
-
Bu bağlamda Kanun’un 27. maddesinin (4) numaralı fıkrasında da barış zamanında Türk karasuları dışındaki gemilerde herhangi bir disiplinsizlik yapan erbaş ve ere, eylemin niteliği ve disipline olan olumsuz etkisi gözönüne alınarak disiplin amiri tarafından ekli (1) sayılı Çizelge’ye uygun olarak oda hapsi cezasının verilebileceği, verilen bu cezanın karasuları dışında yerine getirilemeyen kısmının ilave hizmet yükleme cezası olarak yerine getirileceği hüküm altına alınmıştır.
-
Kanun’un anılan hükümleri ve ekli (1) sayılı Çizelge’si birlikte değerlendirildiğinde Kanun’da belirtilen durum ve şartlar çerçevesinde olmak kaydıyla erbaş ve erler hakkında disiplin amirlerinin -rütbesine ve makamına göre değişmekle birlikte- on dört güne kadar; disiplin kurullarının ise on günden otuz güne kadar oda hapsi cezası verme yetkisinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
-
6413 sayılı Kanun’un 31. maddesinde disiplin cezalarının idari etkileri düzenlenmiş olup bu kapsamda maddenin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından verilen hizmetten men cezası İle oda hapsi cezalarının, yedek subaylar, yedek astsubaylar ile erbaş ve erlerin askerlik hizmet sürelerine ekleneceği ve bu kişilerin o süre kadar geç terhis edileceği hükme bağlanmıştır. Anılan cümlede yer alan “Disiplin amirleri veya disiplin kurulları... ” ibaresi dava konusu kuralı oluşturmaktadır.
-
Anılan cümlede kuralla yapılan İbare değişikliği öncesinde sadece disiplin kurulları tarafından verilen hizmetten men ve oda hapsi cezalarının yedek subay ve yedek astsubaylar ile erbaş ve erlerin askerlik hizmet süresine eklenmesi ve bu kişilerin o süre kadar geç terhis edilmesi öngörülmekteyken kural uyarınca, artık disiplin amirleri tarafından verilen hizmetten men ve oda hapsi cezaları da askerlik hizmet süresi üzerinde aynı etkiyi gösterecektir.
-
7179 sayılı Kanun’da askerlik hizmet süresi; erbaş ve erler için altı ay, yedek subay ve yedek astsubaylar için on iki ay olarak belirlenmiştir. Buna karşılık kuralla disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından hizmetten men ya da oda hapsi cezası ile cezalandırılan erbaş, er, yedek subay ve yedek astsubayların askerlik hizmet süresine ceza aldıkları sürenin eklenmesi ve bunların o süre kadar geç terhis edilmesi öngörüldüğünden kural kapsamında belirtilen kişiler söz konusu süreyi tamamlamadıkça askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılamayacaktır. Bu itibarla kuralla zorunlu askerlik hizmetinin yerine getirilmesine ilişkin bir düzenleme öngörülmektedir.
-
Dava dilekçesinde özetle; 7250 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 25. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen “...disiplin amirleri veya...” ibaresine yönelik gerekçelerin yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarında oda hapsi cezasının özgürlükten yoksun bırakan bir ceza olduğunun ve bu sebeple yargı kararıyla verilmesi gerektiğinin kabul edildiği, bu itibarla idari makamlar tarafından verilen bu tür disiplin cezaları sebebiyle kişinin askerden geç terhis edilmesinin de kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edilmesine yok açtığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 10., 19., 36., 38., 90. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
-
6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 72. maddesi yönünden de incelenmiştir.
-
Anayasa’nın 72. maddesinde “Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir. ” denilmiştir. Buna göre anayasa koyucu vatan hizmetinin ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağına dair somut bir saptamada bulunmamış, buna dair usul ve esasların kanunla belirlenmesini öngörmüştür. Başka bir ifadeyle bu husus, kanunla düzenlenmesi gereken bir konu olarak belirlenmiştir. Bu itibarla zorunlu askerlik hizmetinin yerine getirilmesine ilişkin usul ve esasların belirlenmesi, bu kapsamda disiplin cezalarının yükümlülük süresine etkisine yönelik düzenlemeler yapılması anayasal ilkelere bağlı kalmak kaydıyla kanun koyucunun takdirindedir.
-
Hizmetten men ve oda hapsi cezalarının ne şekilde infaz edileceği hususu, dava konusu kuralın konusunu oluşturmamakla birlikte zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmekte olan kişiler anılan cezalar sebebiyle cezanın yerine getirildiği sürece yükümlülüklerinin gerektirdiği hizmetlere katılamamakta, dolayısıyla bu süreçte fiilen askerlik hizmetini ifa etmemiş olmaktadır. Kanun koyucunun kuralla, belirtilen cezalar sebebiyle askerlik hizmetinde ifa edilmeyen, eksik kalan bu sürenin tamamlatılmasını, böylece vatan hizmetinin tüm şart ve gereklilikleriyle birlikte yerine getirtilmesini amaçladığı anlaşılmaktadır.
-
Kişinin fiilen askerlik hizmetinden uzak kaldığı ceza süresinin hizmet süresine eklenmesini ve kişinin o süre kadar geç terhis edilmesini Öngören kuralın, bu kuralla ulaşılmak istenen amaç yönünden elverişli ve gerekli olduğu görülmektedir.
-
Kişinin geç terhis edileceği sürenin aldığı cezanın süresine, başka bir ifadeyle hizmetten uzak kaldığı süreye koşut ve ona eşit olarak belirlendiği görülmekte olup öte yandan otuz güne kadar varan bu sürelerin normal askerlik hizmet süreleriyle kıyaslandığında orantısız olduğu da söylenemez. Kanun’un 31. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yükümlülük süresinin uzaması hâlinde personele özlük haklarının statüsüne uygun olarak ödenmeye devam olunacağının öngörüldüğü de dikkate alındığında kuralda başvurulan araç ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken makul dengenin gözetildiği, dolayısıyla kuralla kişilere aşırı bir külfet yüklendiğinin söylenemeyeceği sonucuna varılmıştır. Bu itibarla kuralın ölçülülük ilkesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
-
7250 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 25. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen “...disiplin amirleri veya..." ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirlilik ilkesi ve amaç unsuru bakımından belirtilen gerekçeler dava konusu kural yönünden de geçerlidir.
-
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2. ve 72. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM ve Selahaddin MENTEŞ “Disiplin kurulları..." ibaresinin “Disiplin amirleri veya disiplin kurulları..." şeklinde değiştirilmesinde bulunan “Disiplin amirleri veya... ” ibaresi yönünden bu görüşe katılmamışlardır.
Kuralın Anayasa’nın 10., 36. ve 38. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 2. maddesi yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 10., 36. ve 38. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralın Anayasa’nın 19., 90. ve 123. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
G. 7250 Sayılı Kanun’un 21 Maddesiyle 6413 Sayılı Kanun’un 34. Maddesinin İkinci Cümlesinde Yer Alan "...Genelkurmay Başkanlığı,..” İbaresinin “...Milli Savunma Bakanlığı...” Şeklinde Değiştirilmesinin İncelenmesi
-
6413 sayılı Kanun’un 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendinde tahkikat disiplin cezasının belirlenmesi de dâhil olmak üzere, disiplin kuruluna sevk edilen personel hakkında yapılan tüm faaliyetler olarak tanımlanmıştır.
-
Disiplin kurullarının kuruluş esasları anılan Kanun’un 32. maddesinde gösterilmiş olup söz konusu maddenin (1) numaralı fıkrasında asgari tugay veya ihtiyaç duyulması hâlinde daha alt seviyedeki birlik, karargâh ve kurumlarda bir disiplin kurulunun oluşturulması öngörülmüştür.
-
Disiplin kurulunun oluşumu ise Kanun’un 33. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre disiplin kurulları asgari binbaşı rütbesinde bir başkan ile meslekte beş yılım tamamlamış, başkandan kıdemsiz bir subay ve bir astsubay üye olmak üzere üç kişiden oluşmalı; başkan ve üyeler, hakkında tahkikat yapılacak personelin astı konumunda olmamalıdır.
-
Aynı maddede ayrıca subayların tahkikatında astsubay üye yerine görev yapmak üzere ayrıca bir subay üyenin belirlenmesi ve görevlendirilmesi; disiplinsizlik yapanın astı konumunda olan üyelerin yerine yedek üyelerden, yedek üyeler arasında da uygun nitelikte personel bulunmuyor ise birlik veya kurum içerisinden geçici görevlendirmenin yapılması öngörülmüştür.
-
6413 sayılı Kanun’un 34. maddesinde disiplin kurullarının yetkisi ile ilgili istisnai durumlara yer verilmiş; bu bağlamda anılan maddede disiplin kurullarının rütbe yönünden yetkisi düzenlenmiştir,
-
Disiplin kurulları genel olarak kurulduğu veya yetkilendirildiği birlik, karargâh veya kurumda görevli personel hakkmdaki tahkikatı yapmaya yetkilidir.
-
Ancak anılan Kanun’un 34. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesi ile bu duruma istisna getirilmiş ve teşkilatında disiplin kurulu kurulan komutan veya askerî kurum amiri hakkmdaki disiplin tahkikatının bir üst komutanlık veya askerî kurum amirliği nezdinde kurulan disiplin kurulunda yapılması öngörülmüştür.
-
Söz konusu fıkranın ikinci cümlesinde de disiplin kurullarının yetkisine general ve amiraller yönünden bir istisna getirilmiş olup general ve amiraller hakkmdaki tahkikatın Milli Savunma Bakanlığı Disiplin Kurulunda yapılacağı hükme bağlanmıştır. Anılan cümlede yer alan “... Milli Savunma Bakanlığı...” dava konusu kuralı oluşturmaktadır.
-
Cümlede kuralla yapılan ibare değişikliği Öncesinde general ve amiraller hakkmdaki tahkikatın Genelkurmay Başkanlığı Disiplin Kurulunda yapılması öngörülmekteyken kuralla Genelkurmay Başkanlığı Disiplin Kurulunun bu yetkisine son verilmekte ve anılan yetki Millî Savunma Bakanlığı Disiplin Kuruluna tanınmaktadır. Dolayısıyla general ve amiraller hakkmdaki tahkikatı yapmaya onların görev yaptıkları birlik, karargâh veya kurumda yahut maddenin birinci cümlesi uyarınca bir üst komutanlık veya askerî kurum teşkilatında kurulan disiplin kurulu değil doğrudan Millî Savunma Bakanlığı Disiplin Kurulu yetkilidir.
-
Dava dilekçesinde özetle; 6413 sayılı Kanun’un 13. maddesinin (2) numaralı fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “...Genelkurmay Başkanlığında teşkil edilecek...’’ ibaresinin “...Millî Savunma Bakanlığı... ” şeklinde değiştirilmesi ve anılan cümleye eklenen "...bu kararlar Cumhurbaşkanının onayı ile..." ibaresine yönelik gerekçelerle kuralın Anayasa’nm 2., 117., 118. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
-
6216 sayılı Kanun’un 43, maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nm 128. maddesi yönünden de incelenmiştir.
-
6413 sayılı Kanun’un 13. maddesinin (2) numaralı fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “...Genelkurmay Başkanlığında teşkil edilecek... ” ibaresinin “...Milli Savunma Bakanlığı...” şeklinde değiştirilmesi ve anılan cümleye eklenen "...bu kararlar Cumhurbaşkanının onayı ile..." ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler dava konusu kural yönünden de geçerlidir.
-
6413 sayılı Kanun’un 7. maddesinin (3) numaralı fıkrasının yürürlükten kaldırılmasının Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler dava konusu kural yönünden de geçerlidir.
-
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nm 117., 123. ve 128. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nm 2. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nm 128. maddesi yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nm 2. maddesi yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralın Anayasa’nm 118. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
Ğ. 7250 Sayılı Kanun’un 22. Maddesiyle 6413 Sayılı Kanun’un 42. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasına Eklenen Birinci Cümlenin, Anılan Fıkranın İkinci Cümlesinde Yer Alan “...ile Genelkurmay Başkanlığı...” İbaresinin Madde Metninden Çıkarılmasının ve (4) Numaralı Fıkrasının Birinci Cümlesinde Yer Alan “Üst komutanlık disiplin kurulu...” ibaresinin “Milli Savunma Bakanlığı veya üst komutanlık disiplin kurulları... " Şeklinde Değiştirilmesinin İncelenmesi
-
(2) Numaralı Fıkraya Eklenen Birinci Cümle ve Anılan Fıkranın İkinci Cümlesinde Yer Alan “...i/e Genelkurmay Başkanlığı tttff İbaresinin Madde Metninden Çıkarılması
-
6413 sayılı Kanun’un 42. maddesinde disiplin kurulu tarafından verilen kararlara karşı itiraz usulü, cezanın kesinleşmesi ve itiraz üzerine verilecek kararlara ilişkin hususlar düzenlenmiştir.
-
Anılan madde ile disiplin kurulu tarafından verilen kararlara karşı itirazın bir üst komutanlığın disiplin kuruluna yapılması esas olarak benimsenmiş; buna karşılık bir üst komutanlığı bulunmayan teşkilatlarda kurulan disiplin kurulu kararlarına karşı yapılacak itirazın usul ve esasları ayrıca gösterilmiştir.
-
Bu kapsamda maddenin (1) numaralı fıkrasında disiplin kurulu tarafından verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren beş iş günü içinde bir üst komutanlığın disiplin kuruluna itiraz edilebileceği öngörülmüş; karara karşı itiraz hakkı bulunanlar, teşkilatında disiplin kurulu kurulan komutan veya askerî kurumun amiri ile hakkında karar verilen kişi olarak belirlenmiştir. Maddenin (2) numaralı fıkrasının dava konusu birinci cümlesinde de Genelkurmay Başkanlığı ile Kuvvet Komutanlıkları teşkilatında kurulan disiplin kurullarının kararlarına karşı yapılan itirazı, Millî Savunma Bakanlığı teşkilatında kurulan disiplin kurulunun inceleyeceği hükme bağlanmıştır.
-
(2) numaralı fıkranın ikinci cümlesinde ise bir üst komutanlığı bulunmayan Millî Savunma Bakanlığı teşkilatında kurulan disiplin kurulu kararlarına karşı yapılacak itirazların nerede inceleneceğine ilişkin esaslar belirlenmiş olup bu kapsamda Millî Savunma Bakanlığı teşkilatında kurulan disiplin kurulunun kararlarına karşı yapılan itirazı, hükme katmanlardan daha kıdemli olan başkan ve üyelerden kurulan yeni bir kurulun inceleyeceği belirtilmiştir. Buna göre Millî Savunma Bakanlığı teşkilatında kurulan disiplin kurulunun verdiği kararlara itiraz edilmesi hâlinde itirazın yine aynı yerde (Millî Savunma Bakanlığı teşkilatında) oluşturulacak bir disiplin kurulu tarafından incelenmesi ve bu kurulun hükme katılanlardan daha kıdemli başkan ve üyelerden oluşması gerekmektedir.
-
Söz konusu cümlede yer alan “...ile Genelkurmay Başkanlığı...’' ibaresinin dava konusu kuralla madde metninden çıkarılması suretiyle Genelkurmay Başkanlığı teşkilatında kurulan disiplin kurulunun verdiği kararlara karşı itiraz edilmesi hâlinde de itirazın yine aynı yerde (Genelkurmay Başkanlığı teşkilatında) oluşturulacak yeni bir kurul tarafından incelenmesi imkânı ortadan kaldırılmıştır. Böylece kurallarla hem Genelkurmay Başkanlığı hem de Kuvvet Komutanlıkları teşkilatında kurulan disiplin kurullarının kararlarına karşı yapılacak itirazların artık Millî Savunma Bakanlığı teşkilatında kurulan disiplin kurulu tarafından incelenmesi usulü benimsenmiştir.
-
Dava dilekçesinde özetle; dava konusu kuralların kamu yararı amacı taşımadığı gibi aynı Kanun’un gerekçesinde diğer bazı hükümlerin ihdasında gözetildiği belirtilen disiplinin ivedilikle tesis edilebilmesi yönündeki amaçla da çelişki oluşturduğu, nitekim kuralların disiplin cezalarına ilişkin kararların kesinleşmesi sürecini uzatarak cezaların yerine getirilmesini geciktireceği, bunun da disiplinin geç tesis edilmesine ve disiplin zafiyeti oluşmasına neden olacağı, ayrıca Genelkumıay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıklarında kurulan disiplin kurulu kararlarına karşı yapılan itirazların yine kendi bünyelerinde oluşturulan bir kurul yerine Millî Savunma Bakanlığı teşkilatında oluşturulan disiplin kurulu tarafından incelenmesinin Genelkurmay Başkanlığının ve Kuvvet Komutanlıklarının kendi hiyerarşik yapısı içindeki emir-komuta zincirinin işleyişini bozacağı, bu durumun Genelkurmay Başkanının Silahlı Kuvvetlerin komutanı olma niteliğini zedelediği gibi idarenin bütünlüğü ilkesiyle de bağdaşmadığı belirtilerek kuralların Anayasa’nın 2., 117., 118. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
e. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
-
Genelkurmay Başkanlığı ile Kuvvet Komutanlıklarının Türk idare teşkilatı yapısı içindeki konumu (1) numaralı CBK’nın 338. maddesinde gösterilmiş olup adı geçen kuramların kadro ve kuruluş İtibarıyla Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde teşkilatlanması ve her birinin ayrı ayrı ve doğrudan Millî Savunma Bakanına bağlı olması öngörülmüştür. Bu itibarla Millî Savunma Bakanı anılan kuramların hiyerarşik üstü konumundadır.
-
İdari makamların disipline ilişkin karar ya da işlemlerinin itiraz yoluyla üst makamları nezdinde denetlenmesi biçiminde bir sistem öngörülmesinin idarenin bütünlüğü ilkesinin unsurlarından olan hiyerarşi yetkisi kapsamında değerlendirilmesi mümkündür. Bu bağlamda Genelkurmay Başkanlığı teşkilatında kurulan disiplin kurulunun verdiği kararlara karşı yapılan itirazın yine Genelkurmay Başkanlığı teşkilatında oluşturulacak disiplin kurulu tarafindan incelenmesi usulüne son verilerek gerek Genelkurmay Başkanlığı gerekse Kuvvet Komutanlıkları teşkilatında kurulan disiplin kurullarının kararlarına karşı yapılacak itirazları inceleyecek mercinin bunların hiyerarşik üstü konumunda olan Millî Savunma Bakanına bağlı Millî Savunma Bakanlığı teşkilatı bünyesinde kurulan disiplin kurulu olarak belirlenmesinin idarenin bütünlüğü ilkesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
-
6413 sayılı Kanun’un 13. maddesinin (2) numaralı fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “...Genelkurmay Başkanlığında teşkil edilecek...” ibaresinin “...Milli Savunma Bakanlığı..." şeklinde değiştirilmesi ve anılan cümleye eklenen "...bu kararlar Cumhurbaşkanının onayı He..." ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde Anayasa’nın 123. maddesi kapsamında belirtilen gerekçeler dava konusu kurallar yönünden de geçerlidir.
-
6413 sayılı Kanun’un 7. maddesinin (3) numaralı fıkrasının yürürlükten kaldırılmasının Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler dava konusu kurallar yönünden de geçerlidir.
-
Açıklanan nedenlerle kurallar Anayasa’nın 117. ve 123. maddelerine aykırı değildir. İptalleri talebinin reddi gerekir.
Kuralların Anayasa’nın 2. ve 118. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
-
(4) Numaralı Fıkranın Birinci Cümlesinde Yer Alan “Üst komutanlık disiplin kurulu...” İbaresinin “Milli Savunma Bakanlığı veya üst komutanlık disiplin kurulları...” Şeklinde Değiştirilmesi
-
Disiplin kurulunun subay, astsubay, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve erler hakkında hangi disiplin cezalanın vermeye yetkili olduğu 6413 sayılı Kanun’un 11. maddesinin (2) numaralı fıkrasında; erbaş ve erler hakkında hangi disiplin cezalarını vermeye yetkili olduğu ise söz konusu Kanun’un 25. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenmiştir. Anılan madde hükümlerine göre disiplin kurulu subay, astsubay, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve erler hakkında hizmet yerini terk etmeme ve oda hapsi cezalarını; erbaş ve erler hakkında ise hizmetten men cezasını vermeye yetkili bulunmaktadır.
-
Disiplin kurulunun yapacağı tahkikat sonucunda ne tür kararlar verebileceği İse Kanun’un 38. maddesinde düzenlenmiş olup bu kapsamda anılan maddenin (1) numaralı fıkrasında disiplin kurulunun tahkikat sonucunda; disiplin cezası verilmesine yer olmadığına veya disiplin cezası verilmesine yahut kurulun yetkisizliğine karar verebileceği belirtilmiştir. Söz konusu maddenin (2) numaralı fıkrasında da yapılan tahkikat sonucunda fiilin disiplin kurulunun görev alanına giren başka bir disiplinsizlik teşkil ettiğinin anlaşılması durumunda buna uygun olarak disiplin cezasının tayin edilebileceği öngörülmüştür.
-
6413 sayılı Kanun’un 42. maddesinin (4) numaralı fıkrasında disiplin kurulu kararlarına karşı yapılan itirazları inceleyecek disiplin kurulunun bu inceleme sonucunda ne yönde kararlar verebileceği gösterilmekte ve söz konusu kararların kesin olduğu belirtilmektedir.
-
Anılan fıkranın birinci cümlesinde Milli Savunma Bakanlığı veya üst komutanlık disiplin kurullarının itirazı yerinde görmesi hâlinde yeni kararı kendisinin vereceği hükme bağlanmıştır. Söz konusu cümlede yer alan “Milli Savunma Bakanlığı veya üst komutanlık disiplin kurulları... " ibaresi dava konusu kuralı oluşturmaktadır.
-
Cümlede kuralla yapılan ibare değişikliği öncesinde incelediği itirazı yerinde görmesi hâlinde yeni karan kendisinin vermesi öngörülen itiraz mercii olarak sadece üst komutanlık disiplin kurulu gösterilmekteyken kuralla, üst komutanlık disiplin kurulu ile birlikte, itiraz mercii niteliğinde oluşturulan Millî Savunma Bakanlığı disiplin kurulu da aynı görev ve yetkiyi haiz kılınmıştır.
-
Bu itibarla kural uyarınca gerek Genelkurmay Başkanlığı ile Kuvvet Komutanlıkları teşkilatında kurulan disiplin kurullarının kararlarını itirazen inceleyen Millî Savunma Bakanlığı disiplin kurulu, gerekse bir üst komutanlığı konumunda olduğu askerî teşkilatın disiplin kurulunun kararlarını itirazen inceleyen üst komutanlık disiplin kurulu itiraza konu disiplin kurulu kararına karşı yapılan itirazları yerinde görürse kendisinin yeni bir karar vermesi gerekmektedir. Diğer bir anlatımla anılan itiraz mercileri, itirazı haklı görmesi hâlinde yeniden karar vermesi için dosyayı kararını incelediği disiplin kuruluna göndermeyecektir. Dolayısıyla itiraz mercii yeni bir karar vermekle birlikte esasen itiraza konu disiplin kurulu kararını değiştirmiş olmaktadır.
-
Diğer yandan kuralın da yer aldığı fıkranın üçüncü cümlesinde Millî Savunma Bakanlığı veya üst komutanlık disiplin kurullarının itirazı yerinde görmesi üzerine verdiği kararların kesin olduğu belirtilmek suretiyle bu kararlara karşı başka bir idari makam ya da kurul önünde itiraz edilmesinin yolu kapatılmıştır. Bununla birlikte Kanun’un 43. maddesi hükmü uyarınca seferberlik ve savaş zamanı dışında, disiplin kurulu tarafından verilen cezaların yargı denetimine tabi kılındığı açıktır.
-
Dava dilekçesinde özetle; 6413 sayılı Kanun’un 42. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen birinci cümle ve anılan fıkranın ikinci cümlesinde yer alan “...z7e Genelkurmay Başkanlığı... ” ibaresinin madde metninden çıkarılmasına yönelik gerekçelerle kuralın Anayasa’mn 2., 117., 118. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
ç. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
-
İdari makamların disipline ilişkin karar ya da işlemlerini hukukilik ve yerindelik bakımından denetleme yetkisi bulunan üst makamların hukuki ya da yerinde olmadığını değerlendirdiği bu karar ya da işlemleri değiştirerek bu hususta yeni bir karar verme yetkisi ile donatılması idarenin bütünlüğü ilkesinin unsurlarından olan hiyerarşi yetkisi kapsamındadır. Bu bağlamda, itiraz mercii niteliğindeki Millî Savunma Bakanlığı disiplin kurulunun Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıklarının hiyerarşik üstü konumundaki Millî Savunma Bakanına; üst komutanlık disiplin kurulunun da ilgili askerî teşkilatın hiyerarşik üstü konumundaki üst komutana bağlı teşkilatlar bünyesinde oluşturuldukları gözetildiğinde, kuralla adı geçen kurulların yerinde gördükleri itiraz üzerine yeni karan kendisinin vermesinin öngörülmesinin idarenin bütünlüğü ilkesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
-
6413 sayılı Kanun’un 13. maddesinin (2) numaralı fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan "...Genelkurmay Başkanlığında teşkil edilecek...'1 ibaresinin "...Milli Savunma Bakanlığı..." şeklinde değiştirilmesi ve anılan cümleye eklenen "...bu kararlar Cumhurbaşkanının onayı ile..." ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde Anayasa’mn 123. maddesi kapsamında belirtilen gerekçeler dava konusu kural yönünden de geçerlidir.
-
6413 sayılı Kanun’un 7. maddesinin (3) numaralı fıkrasının yürürlükten kaldırılmasının Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler dava konusu kural yönünden de geçerlidir.
-
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’mn 117. ve 123. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’mn 2. ve 118. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
H. Kanun’un 24, Maddesiyle 6413 Sayılı Kanun’a Ekli (1) Sayılı Disiplin Amirlerinin Ceza Yetkilerini Gösteren Çizelge’ye Eklenen “Hizmetten Men” Başlıklı Sütunun İncelenmesi
-
6413 sayılı Kanun’a ekli (1) Sayılı Disiplin Amirlerinin Ceza Yetkilerini Gösteren Çizelge’ye dava konusu kuralla eklenen sütunda rütbe ve makamına göre disiplin amirlerinin erbaş ve erler hakkında kaç güne kadar hizmetten men cezası verebileceği gösterilmiştir. Anılan sütun uyarınca, disiplin amiri ya da üst disiplin amiri konumunda oldukları erbaş ve erler hakkında, astsubaylar (astsubay astçavuş, astsubay çavuş ve astsubay kıdemli çavuşlar hariç) ile üsteğmen ve yüzbaşıların altı güne kadar; binbaşı ve yarbayların sekiz güne kadar; albayların on güne kadar; tümgeneral, tümamiral, tuğgeneral, tuğamirallerin on iki güne kadar; korgeneral/koramiral ve üstü ile Millî Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanının on dört güne kadar hizmetten men cezası vermeye yetkisi bulunmaktadır.
-
Dava dilekçesinde Özetle; kuralın 7250 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 25. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen “...disiplin amirleri veya..." ibaresine yönelik gerekçelerle kuralın Anayasa’nın 2., 10., 19., 36., 38., 90. ve 123. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
3. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
-
7250 saydı Kanun’un 19. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 26. maddesinin (4) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "...yedi... ” ibaresinin "...on beş... "...on beş...” ibaresinin "...otuz...” ve "...süre dâhil,...” ibaresinin "...süre dâhil veya disiplin amirleri tarafından ekli (1) sayılı çizelgeye göre,... ” şeklinde değiştirilmesinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde belirtilen gerekçeler dava konusu kural yönünden de geçerlidir.
-
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir, iptal talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM ve Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamışlardır.
Kuralın Anayasa’nın 10., 36. ve 38. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 2. maddesi yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’mn 10., 36. ve 38. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralın Anayasa’nın 19., 90. ve 123. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
IV. YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI TALEBİ
-
Dava dilekçesinde özetle, dava konusu kuralların uygulanmaları hâlinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğabileceği belirtilerek yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
16/7/2020 tarihli ve 7250 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;
-
7. maddesiyle tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel
Kanunu’na eklenen ek 37. maddede yer alan ‘‘Emsalleri arasında temayüz etmiş, hizmetine ihtiyaç duyulduğu tespit edilen ve... ” ve "... veya resen... ” ibarelerine,
-
11. maddesiyle 9/7/1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu’na eklenen ek 14. maddede yer alan “Emsalleri arasında temayüz etmiş, hizmetine ihtiyaç duyulduğu tespit edilen ve... ” ve “...veya resen... ” ibarelerine,
-
12. maddesiyle 10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’na eklenen ek 18. maddede yer alan “Emsalleri arasında temayüz etmiş, hizmetine ihtiyaç duyulduğu tespit edilen ve... ” ve “...veya resen..." ibarelerine,
Ç. 13. maddesiyle 7/11/1985 tarihli ve 3238 sayılı Savunma Sanayii ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun’a eklenen ek 2. maddenin birinci fıkrasının üçüncü cümlesi ile ikinci fikrasmın üçüncü ve beşinci cümlelerine,
-
16. maddesiyle 31/1/2013 tarihli ve 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun 7. maddesinin (3) numaralı fıkrasının yürürlükten kaldırılmasına,
-
17. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un;
-
maddesinin;
-
-
(2) numaralı fıkrasının;
-
Üçüncü cümlesinde yer alan “...Genelkurmay Başkanlığında teşkil edilecek... ” ibaresinin “...Milli Savunma Bakanlığı... ” şeklinde değiştirilmesine,
-
Üçüncü cümlesine eklenen “...bu kararlar Cumhurbaşkanının onayı ile...” ibaresine,
-
(3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “Genelkurmay Başkam veya... ” ibaresinin madde metninden çıkarılmasına,
-
maddesine eklenen (9) numaralı fıkraya,
-
-
18. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 25. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen “...disiplin amirleri veya... ” ibaresine,
-
19. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 26. maddesinin (4) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "...yedi... ” ibaresinin “...on beş... ”, “...on beş...” ibaresinin “...otuz... ” ve “...süre dâhil,... ” ibaresinin “...süre dâhil veya disiplin amirleri tarafından ekli (1) sayılı çizelgeye göre,... ” şeklinde değiştirilmesine,
Ğ. 20. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 31. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “Disiplin kurulları... ” ibaresinin “Disiplin amirleri veya disiplin kurulları... ” şeklinde değiştirilmesine,
-
21. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 34. maddesinin ikinci cümlesinde yer alan “...Genelkurmay Başkanlığı...” ibaresinin “...Milli Savunma Bakanlığı...” şeklinde değiştirilmesine,
1.22. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 42. maddesinin;
-
(2) numaralı fıkrasına eklenen birinci cümleye,
-
(2) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “...ile Genelkurmay Başkanlığı... ” ibaresinin madde metninden çıkarılmasına,
-
(4) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “Üst komutanlık disiplin kurulu...” ibaresinin “Milli Savunma Bakanlığı veya üst komutanlık disiplin kurulları...” şeklinde değiştirilmesine,
İ. 24. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’a ekli (1) sayılı Disiplin Amirlerinin Ceza Yetkilerini Gösteren Çizelge’ye eklenen “Hizmetten Men ” başlıklı sütuna,
yönelik iptal talepleri 13/12/2022 tarihli ve E.2020/72, K.2022/160 sayılı kararla reddedildiğinden bu fıkraya, cümlelere, ibarelere, ibare değişikliklerine, madde metninden çıkarılmalara, yürürlükten kaldırılmaya ve sütuna ilişkin yürürlüğün durdurulması taleplerinin REDDİNE, 13/12/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
16/7/2020 tarihli ve 7250 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;
-
7. maddesiyle 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu’na eklenen ek 37. maddede yer alan “Emsalleri arasında temayüz etmiş, hizmetine ihtiyaç duyulduğu tespit edilen ve... ” ve “...veya resen... ” ibarelerinin Anayasa’ya aykın olmadıklarına ve iptal taleplerinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
-
11. maddesiyle 9/7/1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu’na eklenen ek 14. maddede yer alan “Emsalleri arasında temayüz etmiş, hizmetine ihtiyaç duyulduğu tespit edilen ve...” ve “...veya resen...” ibarelerinin Anayasa’ya aykın olmadıklarına ve iptal taleplerinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
-
12. maddesiyle 10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’na eklenen ek 18. maddede yer alan “Emsalleri arasında temayüz etmiş, hizmetine ihtiyaç duyulduğu tespit edilen ve.., ” ve “...veya resen... ’’ ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve iptal taleplerinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
Ç. 13. maddesiyle 7/11/1985 tarihli ve 3238 sayılı Savunma Sanayii ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun’a eklenen ek 2. maddenin;
-
Birinci fıkrasının üçüncü cümlesinin;
-
“...ile kurumsal hizmetlerin gerektirmesi halinde aranacak öğrenim ve yabancı dil bilgisi şartı ile diğer şartlar, bunların işe alınmaları, sınav ve istisnaları, sözleşme süre, usul ve esasları, görev, yetki ve yükümlülükleri, sözleşmelerinin feshi ile istihdamlarına dair diğer usul ve esaslar... ” bölümünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Haşan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ ile Yusuf Şevki HAKYEMEZ’in karşıoylan ve OYÇOKLUĞUYLA,
-
Kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
-
İkinci fıkrasının üçüncü ve beşinci cümlelerinin Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve iptal taleplerinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
-
16. maddesiyle 31/1/2013 tarihli ve 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun 7. maddesinin (3) numaralı fıkrasının yürürlükten kaldırılmasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Haşan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ile Selahaddin MENTEŞ’in karşıoylan ve OYÇOKLUĞUYLA,
-
17. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un;
-
maddesinin;
-
-
(2) numaralı fıkrasının;
-
Üçüncü cümlesinde yer alan “ ...Genelkurmay Başkanlığında teşkil edilecek...” ibaresinin “...Milli Savunma Bakanlığı... ” şeklinde değiştirilmesinin,
-
Üçüncü cümlesine eklenen “...bu kararlar Cumhurbaşkanının onayı ile...” ibaresinin,
-
(3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “Genelkurmay Başkanı veya... ” ibaresinin madde metninden çıkarılmasının,
2.13. maddesine eklenen (9) numaralı fıkranın,
Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve iptal taleplerinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
F. 18. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 25. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen “...disiplin amirleri veya...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM ile Selahaddin MENTEŞ’in karşıoylan ve OYÇOKLUĞUYLA,
G. 19. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 26. maddesinin (4) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan;
-
“...yedi... ” ibaresinin “...on beş...” ve “...on beş...” ibaresinin “...otuz..." şeklinde değiştirilmesinin Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve İptal taleplerinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
-
“...süre dâhil,... ” ibaresinin “...süre dâhil veya disiplin amirleri tarafindan ekli (1) sayılı çizelgeye göre,... ” şeklinde değiştirilmesinde bulunan;
-
“...süre dâhil...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDÎNE OYBİRLİĞİYLE,
-
“...veya disiplin amirleri tarafından ekli (1) sayılı çizelgeye göre,... ” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM ile Selahaddin MENTEŞ’in karşıoylan ve OYÇOKLUĞUYLA,
Ğ, 20. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 31. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “Disiplin kurulları... ” ibaresinin “Disiplin amirleri veya disiplin kurulları... ” şeklinde değiştirilmesinde bulunan;
-
“Disiplin amirleri veya... ” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM ile Selahaddin MENTEŞ’in karşıoylan ve OYÇOKLUĞUYLA,
-
“...disiplin kurulları... ” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
-
21. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 34. maddesinin ikinci cümlesinde yer alan “...Genelkurmay Başkanlığı..." ibaresinin “...Milli Savunma Bakanlığı..." şeklinde değiştirilmesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
1.22. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’un 42. maddesinin;
-
(2) numaralı fıkrasına eklenen birinci cümlenin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
-
(2) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “...ile Genelkurmay Başkanlığı... " ibaresinin madde metninden çıkarılmasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
-
(4) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “Üst komutanlık disiplin kur ulu...” ibaresinin “Milli Savunma Bakanlığı veya üst komutanlık disiplin kurulları...” şeklinde değiştirilmesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
İ. 24. maddesiyle 6413 sayılı Kanun’a ekli (1) sayılı Disiplin Amirlerinin Ceza Yetkilerini Gösteren Çizelge’ye eklenen “Hizmetten Men ” başlıklı sütunun Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM ile Selahaddin MENTEŞ’in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
13/12/2022 tarihinde karar verildi.