,

Bölüm şartının taşımadığı için ataması iptal edilen öğretmen için hak ihlali kararı

Anayasa Mahkemesi, öğretmen olarak atama yapıldıktan ve göreve başlandıktan sonra görevin gerektirdiği şartların taşınmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle atama işleminin idarece iptal edilmesine yönelik işleme karşı açılan iptal davasının reddine dair kararda davanın sonucuna etkili iddianın karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasını haklı buldu.

Bölüm şartının taşımadığı için ataması iptal edilen öğretmen için hak ihlali kararı

Somut olayda Daire tarafından yapılan ara karar neticesinde başvurucunun mezun olduğu bölümün başvurucunun teknoloji öğretmeni olarak atanması için yeterli olduğu öğrenilmesine rağmen Daire temyiz ve karar düzeltme taleplerini reddederek mahkeme kararını onamıştır. Ancak verilen kararlarda YÖK’ün 5/2/2015 tarihli yazısına rağmen neden mahkeme kararının onandığı, söz konusu verinin neden kabul edilmediği açıklanmamıştır. Ara kararıyla ulaşılan bilginin neden kabul edilmediğine dair herhangi bir değerlendirmede bulunulmamıştır.

Sonuç olarak davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bir iddianın Daire tarafından verilen kararların gerekçelerinde yer almadığı görülmektedir. Daire, YÖK tarafından verilen bilgiyi herhangi bir şekilde değerlendirmemiş, bilginin tesis edilen işleme ulaşmadaki hukuki etkisi ve benzeri boyutlarını, işin esası ile ilgili değerlendirmesini ortaya koymamıştır. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
İKİNCİ BÖLÜM KARAR
Başvuru Numarası    : 2019/14001
Karar Tarihi    : 21/12/2022

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, öğretmen olarak atama yapıldıktan ve göreve başlandıktan sonra görevin gerektirdiği şartların taşınmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle atama işleminin idarece iptal edilmesine yönelik işleme karşı açılan iptal davasının reddine dair kararda davanın sonucuna etkili iddianın karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2, Başvuru 6/5/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan Ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

    1. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
  1. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin yapılmasına karar verilmiştir.
  2. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

  1. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
  1. Başvurucu, Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Dokuma ve Örgü öğretmenliği Bölümünden 2001 yılında mezun olduktan sonra Millî Eğitim Bakanlığı (İdare) tarafından yayımlanan 2012 Şubat Dönemi öğretmenliğe Başvuru ve Atama Kılavuzu’na göre yaptığı müracaat üzerine 10/9/2012 tarihinde Aydm’ın Nazilli ilçesinde bir devlet okuluna teknoloji ve tasarım öğretmeni olarak atanmıştır.
  2. Göreve başlamasının ardından İdarenin 18/12/2012 tarihli işlemiyle başvurucunun öğretmenliğe atanmasına ilişkin işlem iptal edilmiştir. İşlemin gerekçesinde, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (5) numaralı alt bendi ile aynı Kanun’un 98. maddesinin (b) bendine yer verilerek başvurucunun gördüğü eğitimin atandığı alana uygun olmadığı belirtilmiştir.
  3. Başvurucu, işlemin iptali amacıyla İdare aleyhine 15/2/2013 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde, kılavuza uygun olarak başvuruda bulunduğunu belirtmiştir. 2006 yılında iş eğitimi öğretmeni olarak atandığını, söz konusu alanın teknoloji ve tasarım alanı ile uyumlu olması nedeniyle görevine son verilmemesi gerektiğini ifade etmiştir. Atamasının gerçekleştirilmesi ve üç aylık çalışması karşısında kazanılmış hakkının bulunması nedeniyle bu hakkına saygı gösterilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
  4. Ankara 9. İdare Mahkemesi 8/3/2013 tarihinde davayı yetki yönünden reddederek dosyanın Aydın İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
  5. Davalı İdare 10/6/2013 tarihinde savunma dilekçesini vermiştir. Savunma dilekçesinde ilgili mevzuata yer verdikten sonra başvurucunun mezun olduğu bölüm nedeniyle teknoloji ve tasarım öğretmeni olarak atanamayacağını ileri sürmüştür.
  6. Aydın 1. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 11/12/2013 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararda, 657 sayılı Kanun'un48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (5) numaralı alt bendi ile aynı Kanun’un 98. maddesinin (b) bendi ve kılavuzun ilgili kısımlarına yer verilmiştir. Başvurucunun atama için doldurduğu başvuru formuna mezun olduğu yüksek Öğretim programı olarak Gazi Üniversitesi Meslek Eğitim Fakültesi İş Eğitimi (Ticaret) Öğretmenliği Bölümü yazdığı ifade edilmiştir. Bu beyan esas alınarak başvurucunun teknoloji ve tasarım öğretmeni olarak atamasının gerçekleştirildiği belirtilmiştir. Daha sonra yapılan incelemede ise başvurucunun Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi El Sanatları Eğitimi El Dokumaları ve Örgü Eğitim Ana Sanat Dalı Dokuma ve örgü öğretmenliği Bölümü mezunu olduğunun anlaşıldığı söylenmiştir. Başvurucunun mezun olduğu yükseköğretim programı nedeniyle teknoloji ve tasarım Öğretmeni olarak atanma şartlarını taşımaması nedeniyle dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
  7. Başvurucu 31/1/2014 tarihînde mahkeme kararına karşı temyiz yoluna başvurmuştur. Dilekçesinde, kılavuza uygun olarak atama başvurusu yaptığını bir kez daha belirtmiştir. Mezun olduğu bölümde okutulan dersler ve kazandırılan becerilerin teknoloji ve tasarım öğretmenliğine uygun olduğunu ifade etmiştir.
  8. Davalı İdare 10/7/2014 tarihli dilekçesi ile temyiz başvurusuna karşı cevap dilekçesi vermiştir. Dilekçede, Mahkeme tarafından verilen karan hukuka uygun olduğunu ifade etmiştir.
  9. Danıştay Onikinci Dairesi (Daire) tarafından 18/4/2014 tarihinde ara karan verilmiştir. Ara kararıyla, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığından (YÖK) başvurucunun mezun olduğu lisans programı ile 12/7/2004 tarihli Talim Terbiye Kurulu kararının 8. maddesinin (c) bendi uyarınca 2004-2006 yıllan arasındaki -o zamanki adı iş eğitimi öğretmenliği olan- teknoloji ve tasarım öğretmenliğine atanma hakkı tanınan çiçek-örgü-dokuma öğretmenliği lisans programının eş değer programlar olup olmadığı, eş değer değilse aralarında teknoloji ve tasarım öğretmenliğine atama ve bu görevi ifa etme bakımından önemli bir fark bulunup bulunmadığı sorulmuştur. Ayrıca endüstriyel teknoloji öğretmenliği bölümü, iş ve teknik eğitimi öğretmenliği bölümü, endüstri ürünleri tasarım bölümü ve endüstriyel t tasarım bölümü mezunlarının teknoloji ve tasarım Öğretmenliğine atanma hakkı olduğundan söz konusu dört bölümün müfredatı ile verilen eğitimin birbiri ile karşılaştırılması istenmiştir.
  10. YÖK 5/2/2015 tarihli yazısı ile cevap vermiştir. Yazıda, başvurucunun mezun olduğu lisans programı ile 12/7/2004 tarihli Talim Terbiye Kurulu kararının 8. maddesinin (c) bendi uyarınca 2004-2006 yıllan arasındaki -o zamanki adı iş eğitimi öğretmenliği olan- teknoloji ve tasarım öğretmenliğine atanma hakkı tanınan çiçek-örgü-dokuma öğretmenliği lisans programının eş değer program olduğu, mezun olunan programın teknoloji ve tasarım öğretmenliği alanına kaynak gösterilen programlar arasında yer aldığı belirtilmiştir. Söz konusu ara kararının ve ara kararına verilen bu cevabın başvurucuya tebliğ edilmediği anlaşılmıştır.
  11. Daire 16/5/2017 tarihinde, delillerin değerlendirilmesi hususunda bariz hata bulunmadığı, karan usul ve yasaya uygun olduğu gerekçeleriyle temyiz başvurusunu reddetmiştir.
  12. Başvurucu 9/8/2017 tarihinde karan düzeltilmesini talep etmiştir. Dilekçede, Talim Terbiye Kurulunun 14/7/2005 tarihli kararı uyanca iş eğitimi dersi uygulamadan kaldırıldıktan sonra iş eğitimi öğretmeni olarak görev yapmakta olanların hizmet içi eğitim kursundan geçirilerek aynı kararla kabul edilen teknoloji ve tasarım dersi öğretmenliğinde istihdam edileceğinin belirtildiğini ifade etmiştir. Talim Terbiye Kurulunun 7/7/2009 tarihli kararıyla uygulamadan kaldırılan iş eğitimi dersi öğretmenlerinin teknoloji ve tasarım alanı öğretmenliğine atanmalana herhangi bir öncelik tanınmadan devam edileceğine karar verildiğini ileri sürmüştür. Kılavuzun ilgili yerlerini belirttikten sonra yapılan atamanın hukuka uygun olduğunu savunmuştur. Daha önce de iş eğitimi öğretmeni olarak atamasının yapılması nedeniyle teknoloji ve tasarım Öğretmeni olarak atamasının yapılabileceğinin söylendiğini ifade etmiştir. Bunun yanı sıra başvurucu 9/8/2017 tarihli ek beyan dilekçesinde, Üniversitelerarası Kurul Başkanlığının öğrenim gördüğü dersler dâhilinde teknoloji tasarım öğretmenliğini yapabileceği görüşünde olduğunu iddia etmiştir.
  13. Davalı İdare 21/9/2017 tarihli dilekçe ile karar düzeltme başvurusuna cevap vermiştir. Dilekçede, karann düzeltilmesini gerektiren bir husus bulunmadığını ifade etmiştir.
  14. Daire 6/2/2019 tarihinde, kanunla öngörülen düzeltme gerekçelerinden herhangi birine uymadığı tespitinde bulunarak karar düzeltme talebini reddetmiştir.
  15. Nihai karar başvurucuya 20/4/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 6/5/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV, İLGİLİ HUKUK

  1. 657 sayılı Kanun'un "Memurluğun sona ermesi" kenar başlıklı 98. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Devlet memurlarının

b) Memurluğa alınma şartlarından her hangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında buşartlardan herhangi birini kaybetmesi;

hallerinde memurluğu sona erer."

  1. Kılavuz'un "Öğretmenlik İçin Aranan Genel ve Özel Şartlar" başlıklı (B) bölümünün ilgili kısmı şöyledir

*4. Mezun olduğu yükseköğretim programının, Talim ve Terbiye Kurulunun öğretmenliğe atanacakların tespitine ilişkin kararına göre atanacağı alana uygun olmak,"

V. İNCELEME VE GEREKÇE

  1. Anayasa Mahkemesinin 21/12/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

  1. Başvurucu, YÖK'Ün 5/2/2015 tarihli yazısında mezun olduğu bölüm ile atandığı kadroya ilişkin öğretmenliğin eş değer programlar olduğu ve mezun olduğu programın atandığı alana kaynak gösterilen programlar arasında yer aldığının açıkça belirtildiğini ifade etmiştir. YÖK'Ün söz konusu yazışma rağmen temyiz ve karar düzeltme talebinin gerekçesiz bir şekilde reddedilmesinden yakınmış ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
  2. Bakanlık görüşünde, Mahkeme ve Daire tarafından başvurucunun itirazları dikkate alınarak ilgili mevzuat uyarınca dava konusu işlemin incelendiği ve atama işleminin iptaline ilişkin işlemin hukuka uygun olduğuna karar verildiği belirtilmiştir. Mevcut başvuruda başvurucunun yargılama sürecinde kendi delillerini ve iddialarını sunup sunamadığı, uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenip dinlenmediği ve kararın gerekçesinde delillerin değerlendirilmesine ilişkin bariz bir takdir hatası bulunup bulunmadığı, mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurların değerlendirmeye alınması sırasında eksiklik, ihmal ya da açık bir keyfiliğin bulunup bulunmadığı gibi hususların Anayasa Mahkemesince yapılacak incelemede dikkate alınması gerektiği ileri sürülmüştür.
  3. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda belirttiği hususları tekrar etmiştir.

B. Değerlendirme

  1. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

  1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
  1. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

1, Esas Yönünden

a. Genel tikeler

  1. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında "Bütün mahkemelerin her türlü kararlan gerekçeli olarak yazılır.n denilerek kararlarını gerekçeli olarak yazma yükümlülüğü mahkemelere yüklenmiştir. Anayasa'nın 36. maddesi, 141. maddesinin üçüncü fıkrası ışığında yorumlandığında adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkını da güvence altına aldığı anlaşılmaktadır, öte yandan adil yargılanma hakkı doğası gereği gerekçeli karar hakkını da içermektedir. Bu sebeple gerekçeli karar hakkının Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının temel güvencelerinden biri olduğu sonucuna ulaşılmaktadır (Hilmi Kocabey ve diğerleri, B. No: 2018/27686,17/11/2021, § 77).
  2. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmasını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§31,34).
  3. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
  4. Öte yandan istinaf/temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus istinaf / temyiz merciinin bir şekilde istinafla/temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (bazı farklarla birlikte bkz. yasemin Ekşi, § 57).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

  1. Başvurucu, teknoloji ve tasarım öğretmeni olarak atanmasının ardından mezun olduğu bölümün atanacağı alana uygun olmadığı gerekçesiyle atama işlemi iptal edilmiştir, işleme karşı açılan davada Mahkeme, idarenin atamama gerekçesini hukuka uygun bularak başvurucunun mezun olduğu yükseköğretim programı nedeniyle teknoloji ve tasarım öğretmeni olarak atama şartını sağlamadığını söylemiştir.
  2. Temyiz aşamasında Daire YÖK'ten, başvurucunun mezun olduğu bölümün değerlendirilerek teknoloji ve tasarım öğretmenliğine kaynaklık edebilecek bir bölüm olup olmadığını sormuştur. YÖK 5/2/2015 tarihli cevabında, başvurucunun mezun olduğu bölümün teknoloji ve tasarım öğretmenliğine kaynak gösterilen programlar arasında olduğunu belirtmiştir. Bunun yanı sun teknoloji ve tasarım öğretmenliğine atanma hakkı tanıyan çiçek-örgü~dokuma öğretmenliği lisans programının eş değer program olduğunu ifade etmiştir (bkz. §§ 16,17).
  3. İdari yargı mahkemelerince gerçekleştirilen araştırma ve incelemeler neticesinde tespit edilen hususların hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini temin edecek ve keyfî uygulamaların önüne geçecek şekilde somut olayın özelliği dikkate alınarak gerekçeli kararda ortaya konulması gerekmektedir. Bu kapsamda sadece şekli anlamda bir gerekçenin varlığı yeterli değildir, aynı zamanda gerekçenin makul olması aranmaktadır. Makul gerekçeden anlaşılması gereken mahkemelerin dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu ve sonuca varılmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini ortaya koymasıdır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de mahkemelerin gerekçe gösterme noktasında yükümlülüğünün somut davanın koşullarına göre farklılık arz edebileceğini belirtmiş ve her davanın özelinde ayrıca incelenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi davada ileri sürülen iddiaların davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde mahkemeler tarafından makul bir gerekçe ile bu iddiaya yanıt verilmesi gerektiğini vurgulamıştır (bkz. §§ 31-34).
  4. Kural olarak ilk derece mahkemesi kararında esasa ilişkin hususlarda yeterli gerekçe bulunması hâlinde temyiz merciince bu karara atıf yapılarak değerlendirme yapılması makul görülebilir, İlk derece mahkemesi kararında gerekçe bulunmadığı hâllerde ise başvurucular tarafından ileri sürülen esaslı itirazların temyiz mercii tarafından gerekçeli bir şekilde karşılanması gerekir.
  5. Somut olayda Daire tarafından yapılan ara karar neticesinde başvurucunun mezun olduğu bölümün başvurucunun teknoloji öğretmeni olarak atanması için yeterli olduğu öğrenilmesine rağmen Daire temyiz ve karar düzeltme taleplerini reddederek mahkeme kararını onamıştır. Ancak verilen kararlarda YÖK’ün 5/2/2015 tarihli yazısına rağmen neden mahkeme kararının onandığı, söz konusu verinin neden kabul edilmediği açıklanmamıştır. Ara kararıyla ulaşılan bilginin neden kabul edilmediğine dair herhangi bir değerlendirmede bulunulmamıştır.
  6. Sonuç olarak davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bir iddianın Daire tarafından verilen kararların gerekçelerinde yer almadığı görülmektedir. Daire, YÖK tarafından verilen bilgiyi herhangi bir şekilde değerlendirmemiş, bilginin tesis edilen işleme ulaşmadaki hukuki etkisi ve benzeri boyutlarını, işin esası ile ilgili değerlendirmesini ortaya koymamıştır. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
  7. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Saydı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

  1. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 5.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
  2. Başvuruda tespit edilen hak İhlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli vc 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kuruntunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949,21/1/2021, §§ 93-100).
  3. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

  1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
  2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
  3. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Aydın 1. idare Mahkemesine (E.2013/589) GÖNDERİLMESİNE,
  4. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
  5. 364,60 TL harç tutarından oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
  6. ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
  7. Karaim bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/12/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Kaynak : Gazete Memur

İlişkili Haberler

Manşetler