Ülkemizde şehirleşmenin artması ile birlikte kamu hizmetlerinin devamlılığı açısından kamudaki istihdam oranı da buna paralel olarak artış göstermiş, ülkemiz kültürel geçmişinde var olan devlet güvenceli iş olanaklarına sahip olma fikri bireyleri öncelikli olarak kamuda istihdama yönlendirmiştir.
Kamu hizmetleri, personel rejimi de dâhil olmak üzere çeşitli mevzuat uygulamaları ile yerine getirilmekte, gerek çalışanların gerekse de işveren olarak çeşitli kamu kurumlarının yükümlülüklerini belirlemektedir.
Bilindiği üzere ülkemiz kamu personel rejimi ile ilgili en temel ve genel mevzuat 657 sayılı Devlet Memurları Kanunudur. Kanunun hastalık ve refakat izni yan başlıklı 105 inci maddesinde; “memurun bakmakla yükümlü olduğu veya memur refakat etmediği takdirde hayatı tehlikeye girecek ana, baba, eş ve çocukları ile kardeşlerinden birinin ağır bir kaza geçirmesi veya tedavisi uzun süren bir hastalığının bulunması hâllerinde, bu hâllerin sağlık kurulu raporuyla belgelendirilmesi şartıyla, aylık ve özlük hakları korunarak, üç aya kadar izin verilir. Gerektiğinde bu süre bir katına kadar uzatılır.” hükmüne yer verilmiş, Devlet Memurlarına Verilecek Hastalık Raporları İle Hastalık Ve Refakat İznine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik ile de refakat iznine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.
Gerek Kanun gerekse de Yönetmelik, refakat iznini devlet memurunun bakmakla yükümlü olduğu ya da refakat etmediği takdirde hayatı tehlikeye girecek aile yakınları ifadesi ve ağır bir kaza ve uzun süreli hastalık durumları ile sınırlandırmıştır.
Kamu hizmetini yürüten kamu görevlileri köyler dâhil ülkemizin her türlü yerleşim alanında görev yapmakta, görev yerleri itibarıyla sağlık hizmetlerine erişimde ve yakınlarının muayene ve tedavi süreçlerinin refakatinde sorun yaşayabilmektedir.
Mülga Devlet Personel Başkanlığı’nın çeşitli görüşlerinde, devlet memurunun bakmakla yükümlü olduğu ya da bakmakla yükümlü olmasa bile eşi, çocukları, anne ve babasının hastalanmaları halinde sağlık kuruluşlarındaki muayene ve tetkikleri süresince gerçekleştireceği refakatinde gerekli kolaylığın sağlanması, bu sürelerin yıllık ya da mazeret izin sürelerinden düşülmemesi gerektiği ifade edilmiştir. Ancak herhangi bir tedavi süresince ya da cerrahi işlem sonrasında hastanede yatışı olan memurun yakını için nasıl bir kolaylık sağlanacağı hususu aydınlatılamamıştır.
Sağlık yatırımlarındaki artış bireylerin sağlık hizmetlerinden faydalanma oranını yükseltmiş, buna karşın salgın, afet, kronik hastalık hali ve diğer sebepler sağlık kuruluşlarındaki yatarak tedavi sayısında da artışa neden olmuştur. Tedavi hizmetleri her ne kadar sağlık görevlileri eliyle yerine getirilmekte ise de hastaların sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli olan refakatçi ihtiyacını ortadan kaldırmamıştır. Refakat izni düzenlemesinin bu türden durumları kapsamaması hasta ve kendilerine refakat edecek kamu görevleri adına çeşitli mağduriyetlere neden olmaktadır.
Sağlık hizmetlerindeki gelişmelere paralel olarak hastaların sosyal ve psikolojik destek ihtiyaçlarının da karşılanabilmesi, kamu görevlilerinin kurumları ile yaşanacak muhtemel sorunların önüne geçilebilmesi için gerek Devlet Memurları Kanunu’nda gerekse de ilgili Yönetmelikte refakat izni düzenlemesinin yeniden ele alınması, günü birlik muayene ve tetkiklerde sağlanan kolaylığın hukuki zemine kavuşturulması ve refakat izninin kapsamının memurun yakınının hastanede yatarak tedavi gördüğü süreleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekmektedir. Sosyal devlet olmanın sorumluklarından olan bu durum, aile yapımızdaki birlik ve beraberliğin devamı için de önemli bir katkı sağlayacaktır.
----------------------
SON DAKİKA HABERLERİ için ayrıca GAZETEMEMUR.COM uygulamasını,
Twitter hesabımızı takip edebilirsiniz.