,

DİN-BİR-DER'den 14 Mayıs seçimleri hakkında kamuoyu duyurusu

"Ülkemiz önemli bir seçimin arifesindedir." diyen Din Görevlileri Birliği Derneği 14 Mayıs seçimleri hakkında kamuoyuna duyurusu yayınladı.

DİN-BİR-DER'den 14 Mayıs seçimleri hakkında kamuoyu duyurusu

Ülkemiz önemli bir seçimin arifesindedir. Vatan, millet, devlet, bayrak, ümmet, Kudüs, mazlum coğrafyalar gibi pek çok manevi ve mukaddes değerlerimizin seçim malzemesi olarak pervasızca kullanıldığı, tüketildiği ve oya tahvil edilmeye çalışıldığı bugünlerde Din Görevlileri Birliği Derneği olarak aşağıdaki hususları kamuoyu ile paylaşmayı hem tarihi bir vazife hem de hakkı tavsiye olarak mülahaza ediyoruz:

1- Yaklaşık üç asır evvel Batı, maddi gücü eline geçirmiş, geliştirdiği teknik imkânlar ve kurduğu siyasi ve ekonomik sistemler ile yeryüzünde küresel bir hegemonya kurmuştur. Güçlü olmayı hak sebebi sayarak zayıf coğrafyaları acımasızca sömürmüş, maddi-manevi tüm zenginliklerini talan etmiştir. Yine bu dönemde İslam dünyası siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik müdahalelere maruz kalmış; gerek dış müdahaleler gerekse iş birlikçi yönetimler eliyle maalesef Müslüman coğrafyalarda fitne, tefrika, terör ve sömürge politikaları uygulanmıştır. Bilindiği gibi bu süreçlerin uygulayıcısı ve kontrol edicisi Siyonizm ve ırkçı emperyalizmdir.

2- Bugün dünyayı idare edenler, çeşitli manipülasyon ve savaşlarla bir taraftan insanlığı açlık, yoksulluk, göç ve sefalete mahkûm ederken diğer taraftan da varlıklarını devam ettirmek için işgal/sömürge altında tuttukları coğrafyaları din, ırk, mezhep ve ideoloji üzerinden fitne ve kavgalarla birbirine düşürmektedirler. Aynı zamanda iş birlikçi iktidarlar, medya ve ekonomik politikalarla mazlum halkların uyanışını var güçleriyle engellemeye çalışmaktadırlar.

3- İnsanlığın bu kuşatmadan ve zulüm sarmalından kurtulmasının yegâne yolu, Asr-ı Saadet’ten Osmanlı’ya kadar bilim ve teknikte insanlığa öncülük yapan, ahlak, adalet şefkat ve merhametle mazlumlara sığınak olan, hak, hukuk, imar ve inşa ile tüm yeryüzüne hizmet eden şuurlu Müslümanların, yeniden bir araya gelerek güçlenmeleri ve bu haksızlıklara karşı mücadele için birleşmeleridir.

4- Hak ve adalet merkezli “Yeni Bir Dünya”nın kuruluşu için en büyük imkân ve mükellefiyet, ülkemizin ve biz Türkiyeli Müslümanların üzerindedir. Bu mükellefiyeti yerine getirmenin en somut örneği merhum Hocamız Prof. Dr. Necmettin Erbakan liderliğinde “Önce Ahlak ve Maneviyat” idealiyle başlatılan ve hem ülke içinde hem de İslam dünyasında huzuru, barışı ve birliği hedefleyen, topyekûn kalkınmayı ve güçlenmeyi planlayan, her alanda adaleti ve hakkı tesis etmek için çalışan ‘Millî Görüş Hareketi’dir.

5- Doğru teşhis ve doğru tedavi için ilim, fikir ve sanat adamları, kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşları, dini teşekküllerin temsilcileri ve mensupları başta olmak üzere sorumluluk sahibi olan herkese düşen en büyük görev, dünyada ve ülkemizde yaşanan gelişmeleri feraset ve basiretle iyi ve doğru anlamaya çalışmak olmalıdır.

6- Özellikle içinden geçtiğimiz bu süreçte, ötekileştirmeyen, dini değerleri istismar etmeyen, temiz bir dil ve üslup kullanmak; ülkemizde ve bölgemizde birlik ve beraberliği, huzuru, barışı ve saadeti zedeleyen her türlü fitne ve tefrikaya karşı uyanık ve uyarıcı olmak söz konusu şahıs, kurum, kuruluş ve toplulukların ihmal edilemez en önemli sorumluluğudur.

7- Irkçı emperyalizmin bölgemizdeki sinsi plan ve çalışmalarından birinin de ırk, mezhep, siyasi görüş ve hayat tarzı farklılıklarını iş birlikçileri eliyle körükleyerek, insanları kutuplaştırmak ve kavgaya sürüklemek olduğu açıktır.

8- Dine, millete hizmet ve topluma rehberlik gayesi ile çalışan kuruluşların gelişigüzel politik açıklama ve tavır içine girmeleri, kendi toplulukları içinde dahi ayrışma ve kutuplaşmayı besleyen, varlık sebepleri ve misyonları ile çelişki arz eden yanlış bir tutum olmaktadır. Elbette bir sivil toplum kuruluşunun görüşlerini ve düşüncelerini açıklaması doğal bir haktır. Ancak bu durum; tefrikaya, düşmanlaştırmaya ve ötekileştirmeye sebep olmadan, yalan, iftira ve başkalarına hakaret gibi çirkin yollara tevessül etmeden yapılmalıdır. Çünkü seçimden sonra da bu kuruluşlar hem bir arada yaşayacak hem de birbirlerinin yüzüne rahatça bakabilmelidir. Siyasi rekabet edenleri birbirine düşmanlaştıracak tavırlardan kaçınmak siyasilerin de başta gelen görevidir.

9- Ülkemizde imam-hatipler, Kur’an kursları, başörtüsü vb. konularda ilerlemenin olduğu muhakkaktır. Bununla beraber ahlaki çöküşün ve sosyal bunalımların, aile sorunlarının, adli vakaların, zararlı alışkanlıkların da giderek yaygınlaştığı, üretim yerine tüketim ekonomisinin uygulandığı, yöneticilerde israf, gösteriş ve kibirli tavırların egemen olduğu da aşikârdır. Aynı zamanda ülke yöneticileri, yönetim konusundaki temel prensipler olan iyi ahlak, adalet, ehliyet, liyakat, dürüstlük, istişare ve şeffaflık gibi temel ilkelerden hızla uzaklaşmaktadır.

10- Bunlara ilaveten gelir dağılımındaki adaletsizlik, insanların alın terinin ve emeklerinin heba edilmesi, açık bir sömürü sistemi olan faizci kapitalist düzenin ısrarla sürdürülmesi, inanç ve değerlerimizle bağdaşmayan eğitim ve aile politikaları, Irak, Suriye, Libya ve diğer İslam beldeleri işgal edilirken zalimlere meyledici politikaların benimsenmesi, BOP projesinin bölgede oluşturacağı kaosa, Kudüs'ün işgaline rıza gösterilmiş olması, Mavi Marmara şehitlerine sahip çıkılmaması, İslam Birliği idealinden vazgeçilip, D-8'in unutulması gibi daha birçok hayati mesele hepimizin malumudur. Bu hatalardan daha vahim olanı ise bu hatalara sebep olanların mevcut politikalarından vazgeçmemeleri hatta bunları hata olarak bile kabul etmemeleridir.                 

11- Üzülerek ifade edelim ki, yapılan güzel icraatların yanı sıra hataları da dile getirmekle mükellef olan sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri, tarikat ve cemaatler çeşitli taktik kazanımları merkeze alarak emperyalistlerin menfaatlerini gözetip, stratejik hatalarını da görmezden gelmektedirler. Yine siyasete hak ve hakikat adına yol göstermesi gereken ilim adamları ve kanaat önderleri de maalesef ya güce göre konum almakta ya da sessiz kalmaktadırlar. Bu tavırlarla, bazı kazanımları kaybetmemek adına milletimizin ve mazlumların gelecekte daha büyük belalara maruz kalmasına rıza göstermiş olmaktadırlar. Oysa “Def-i mefasid celb-i menafi”den evladır. Kuralı yani “stratejik kötülükleri engellemek, taktik kazanımları elde etmekten evladır” esası geçerlidir.

12- “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel olan davranışla sav; o zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcak bir dost oluvermiş! Bu sonuca ancak sabırlı olanlar ulaşabilir, yine buna ancak (erdemlerde) büyük pay sahibi olanlar ulaşabilirler.” (Fussilet 34 – 35)

“Ey iman edenler! Allah için şahitlik ederek hakkı ve adaleti tam yerine getiren şahitler olun. Bir topluma karşı duyduğunuz öfke ve kin, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Siz (her zaman, herkese karşı) adil davranın. Çünkü bu takvaya ulaşmak için en uygun olandır. Adaletten zerre kadar ayrılmayın. O halde Allah’tan korkun! Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır.” (Maide 8)

“Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün düşmanın olabilir. Kızdığına da ölçülü kız, belki bir gün dostun olabilir.” (Hadis-i şerif, Tirmizi, Bir ve’s-Sıla, 60)
Aslolan;

Söylem değil, eylemdir.
Baskı ve tahakküm değil, adalettir.
Partizanlık ve iltimas değil, ehliyet ve liyakattir.
Üstünlük ve kibir değil, eşitlik ve tevazudur.
Kutuplaşma ve gerginlik değil, saygı ve kucaklaşmadır.
İfrat ve tefrit değil, (itidal) orta yoldur.
Aldanmışlık değil, adanmışlıktır.
Bildiğini okumak değil, istişaredir.
Ehven-i şer değil, hak ve hakikatin kendisidir.
Bu çerçevede 14 Mayıs 2023 seçimlerinde milletimizin evlatlarının yukarıdaki ilkeleri göz önünde bulundurarak isabetli bir karar vermesi mümkündür.

"Allah'ım! Bizi hakkı hak bilip ona tabi olan, batılı batıl olarak bilip ondan uzak duran kullarından eyle!" Amin

Milli Gazete

İlişkili Haberler

Manşetler