,

6284 sayılı Kanunla ilgili en temel sorun ne?

Av. Furkan Gurbetoğlu 6284 sayılı Kanunla ilgili en temel sorunun gereksiz yere kadının beyanının esas alınır düzenlemesinin kullananların cezasız kalması olduğunu belirtti

6284 sayılı Kanunla ilgili en temel sorun ne?

Av. Furkan Gurbetoğlu sosyal medya hesabından "6284 ve Kadının Beyanı Bilgiseli" başlığıyla yaptığı paylaşım şu şekilde:

6284 sayılı kanun, yaklaşık 4-5 senedir İstanbul Sözleşmesi ile birlikte gündemimizde yer ediyor. Birileri tarafından kutsanan, birileri tarafından şeytanlaştırılan bu kanun, ne yazık ki bağlamından koparılarak tartışılıyor.

Öncelikle bu kanunun, hukukumuza İstanbul Sözleşmesi ile birlikte geldiğini söylemek gerek. Zaten halen daha 2'nci maddesinde İstanbul Sözleşmesi'ne atıf var. Kanunun hazırlanmasındaki temel amaç ise kadına şiddetin ve aile içi şiddetin önlenmesi.

Sözleşmeye artık taraf olmadığımız için, kanun bu atıftan arındırılmalı ve artık sözleşmeden bağımsız olarak; şiddetin önlenmesi ve aile içi şiddet nedeniyle daha fazla can kaybı yaşanmaması amacına yönelik tartışılmalı.

Bu kanun ile ilgili eleştirilen çok fazla şey var. Bizim bir grup arkadaşla yazdığımız rapordaki temel eleştirileri paylaşmıştım. Bu eleştiriler çoğaltılabilir. Hükumete bu şekilde yazılmış, oldukça profesyonel bir sürü rapor mevcut.

- Kanının beyanı esas alınır ne demek?

Kanunda eleştirilen en temel mevzu, şiddete uğradığı iddiasıyla kişinin kolluğa başvurması ve akabinde derhal şiddet uyguladığı iddia edilen kişi hakkında uzaklaştırma kararı alınması. Buna toplum nezdinde "kadının beyanı esas" deniyor.

- Erkek uzaklaştırma kararı talep edebilir

Aslında tam olarak öyle değil. Çünkü kanuna göre erkek de uzaklaştırma talebinde bulunursa, beyanı esas alınarak bu kararın verilmesi gerekiyor. Uygulamada nadiren rastlandığı için tabii bu pek bilinmiyor.

Uygulamada tabii ki en çok şiddete uğrayan kadının, kocasından korktuğu için uzaklaştırma talep etmesi söz konusu oluyor. Bu talebin zannediyorum ki haksız bir talep olduğunu kimse iddia edemez.

Tabii ki bu uygulama istismara da açık. Mesela son dönemlerde ufak bir tartışmadan sonra dahi, özellikle boşanma niyeti oluşan kişilerin sıklıkla uzaklaştırma istediğine şahit oluyoruz. Hatta avukatların ilk sorduğu şeylerden biri "uzaklaştırma kararı ister misiniz?" oluyor.

- Uzaklaştırma kararını oyuncak hale getirenler cezalandırılmalı

Bunun oyuncak haline getirilmesi gerçekte mağdur olan kişilerin, başvurdukları çareye gölge düşürüyor. Bu uygulama tabiri caizse bir "acil durum freni" ise, yargılama neticesinde "gereksiz yere kullananlar" cezalandırılmalı.

Can korkusu ile devletten yardım istemek anlamına gelen bu önemli uygulamayı gereksiz yere kullananlar cezalandırılır ise, bugün kullanımı nasıl popüler olduysa, aynı bilinç yayılımı ile gereksiz kullanımı da azalacaktır.

- 6284 önemli bir boşluğu dolduruyor

Yukarıda kanunun diğer mahsurlarının nasıl giderilebileceğine dair yaptığımız tespitler de mevcut. Öyle veya böyle bence bu kanun, önemli bir boşluğu dolduruyor. Yerine daha iyisi gelmeden kaldırılmamalı fakat tabii ki mahsurları giderilmeli.

Öte yandan, "kadının beyanı esas" şeklindeki kabul ile verilen birtakım iftira örnekleri var. İki kız kardeşin iftira atarak babalarının 18 yıl hapis cezası almasına neden olması gibi uç örnekler. Veya bir kadının taciz iddiası ile adamın hüküm giymesi vs.

6284 ile alakası yoksa bunun hangi kanunla alakası var? Hiçbir kanunla alakası yok. Bazı durumlarda kadının beyanının esas alınması Yargıtay'ın benimsediği uygulama. Neden böyle bir uygulamanın var olduğunu da kısaca açıklayayım.

Kadının beyanının esas alınması, başkaca bir delilin mevcut olmadığı durumlarda söz konusu olur genellikle. Burada temel alınan şey şudur: "Kadın, böyle bir iftirayı neden atsın?" Bu kapsamda kadın ile adam arasında tanışıklık, geçmiş husumet vs. var mı, buna bakılıyor.

- 6284 gerekli bir kanun

- 6284 sayılı Kanun, dindar çevrelerde sanılanın aksine gerekli bir kanun. Birtakım mahsurları olduğu doğru, fakat önemli düzenlemeler içeriyor. Sakıncaları giderilerek yürürlükte kalması gerektiğini düşünüyorum ben. Kanunları kutsamak da şeytanlaştırmak da doğru değil.

- 6284'ün LGBT ile veya toplumsal cinsiyet eşitliği ile doğrudan alakası yok. Var olan alakası İstanbul Sözleşmesi üzerinden vardı. İstanbul Sözleşmesi'ne taraf olmadığımız için artık alaka kurmak fazlasıyla zorlama. Ömür boyu nafaka ile ise zaten uzaktan yakından alakası yok.

- 2020 yılında bir grup arkadaşla rapor yazmıştık bu konuda. Bulduğumuz mahsurları inceledim şimdi. Şöyle özetleyeyim:
I. İstanbul Sözleşmesi'ne atıf var, kaldırılmalı
II. "Ev içi şiddet" kavramı "aile içi şiddet" olarak değiştirilmeli
III. Şiddetin tanımı çok geniş, daraltılmalı

- IV. Uzaklaştırma kararı verilen kişiye idare ücretsiz konaklayacak yer göstermeli
V. Üçüncü kişinin ihbarı halinde mağdurun rızası aranmıyor, aranmalı
VI. Kanun, hakimleri tedbir kararı vermeye icbar ediyor, takdir yetkisi verilmeli
VII. Delilsiz uzaklaştırma uygulaması sakıncalı

VIII. Şiddet mağduruna psikolojik destek sağlanırken faile destek/terapi vs. sağlanmıyor. Çözüm isteniyorsa bu destek/terapi sağlanmalı
IX. Psikolojik destek akabinde taraflar arasında arabuluculuk faaliyeti yürütülmeli

gibi eleştiriler yapmışız. Pek çoğuna çözüm üretmek mümkün.

-Dolayısıyla bu kanun temelde aile içi şiddeti önlemeye yönelik, işlevsel bir kanun haline getirilebilir. LGBT ve toplumsal cinsiyet eşitliği konuları, bu kanundan bağımsız, kapsamlı mücadele yürütülmesi gereken konular. Popülizme kapılıp meseleleri karıştırmamak gerek.

Kaynak : Gazete Memur

İlişkili Haberler

Manşetler