Sakarya Gaz Sahası Geliştirme Projesi kapsamında yürütülen Karadeniz'den üretilecek doğal gazın mart sonunda konutlara verilmesi bekleniyor. Karadeniz'deki doğal gaz keşfiyle ilgili yapılan resmî açıklamalar da birkaç kez değişim gösterdi.
İlk yapılan çalışmalarda projeye yıllık 2,5 milyar metreküp üretimle başlanması ve kademeli olarak dört yılda 10 milyara çıkılması öngörülmüştü. Daha sonra bu rakamlar yıllık 3,5 milyardan başlayarak dört yılda 14 milyara kadar revize edildi.
Enerji uzmanlarına göre açıklanan ve oldukça iyimser olan üretim rakamlarıyla konut ihtiyacının karşılanması bu sene mümkün olmayacak.
Eğer öngörüler gerçekleşirse günlük üretimin kışın soğuk günleri için konutlardaki tüketimin yaklaşık 29'da birini, yıllık toplam üretimin ise tüketimin sadece yüzde 3,5'unu karşılayabileceğine dikkat çeken uzmanlar; bunun fiyatları düşürecek bir seviye olmadığını da vurguluyor.
Yıllık tüketim 56 milyar metreküp
Türkiye'nin geçen seneki toplam doğal gaz tüketimi yaklaşık 55-56 milyar metreküp iken Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun bu sene için tüketim tahmini de yine 56 milyar metreküp oldu.
DW Türkçe'ye konuşan TMMOB Makina Mühendisleri Odası Enerji Çalışma Grubu Başkanı Oğuz Türkyılmaz, "2023'ün ilk çeyreğini mart sonuna kadar bitirmiş olacağımız için, olsa olsa en fazla oradan 1,8-1,9 milyar metreküp gaz üretebilecek. Hadi diyelim iki milyar metreküp olsun. Türkiye'nin ihtiyacının geçen sene tükettiği rakamın 56 milyar metreküp olduğunu dikkate alırsanız, üretim yüzde 3-3,5 mertebesinde, dörde varmıyor" diye ekliyor.
Konutun payı yüzde 30'larda
Konutların toplam tüketimdeki payının ise yüzde 30'larda olduğuna ve yaklaşık 16-17 milyar metreküpü bulduğuna işaret eden Türkyılmaz, projenin konut ihtiyacını bugün için karşılamasının söz konusu olmadığını vurguluyor.
Tam kapasiteye geçildiğinde üretim 14 milyar metreküpü bulsa bile Türkiye'nin nüfusu artış gösterdiği için konut tüketiminin bu rakamın üzerinde olacağını dile getiren Türkyılmaz, "Karadeniz'de pik rakama ulaşılsa bile konut ihtiyacının tamamının karşılanması mümkün değil. Kaldı ki bütün bunlar beyan rakamları. Bu üretimin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini süreç gösterecek" diyor.
DW Türkçe'ye konuşan enerji politikaları uzmanı Necdet Pamir de Karadeniz'de açıklanan keşifle ilgili olarak yapılan resmî açıklamaların yerinde gaz (rezerv) miktarı, üretilebilir rezerv, projedeki faz sayısı ve üretim hedefleri gibi parametreler açısından birkaç kez değişim gösterdiğine de dikkat çekiyor.
Pamir: Varsayımlar iyimser
Pamir, "Son açıklamalarda yerinde gaz miktarı 1 trilyon metreküp, üretilebilir gaz miktarı 710 milyar metreküp olarak ifade edildi. Yerinde gazın yüzde 71'inin üretilebileceği varsayımı son derece iyimser. Literatürde böylesi yüksek bir değer söz konusu değil" ifadelerini kullanıyor.
Mart sonunda devreye gireceği açıklanan üretim miktarı da belirtilmedi. Enerji Bakanı Fatih Dönmez, aralık ayında ilk gazın mart sonu sisteme verileceğini belirterek tesisin ilk etapta günlük 10 milyon metreküplük gazı işleyeceğini söylemişti.
Necdet Pamir, daha önce projenin iki fazdan oluşacağının, birinci fazda 10 kuyudan yapılacak günlük 10 milyon metreküplük üretimle de 2023 başında sisteme gaz verileceğinin açıklandığını ifade ediyor.
"Seçimlere yetiştirme telaşı"
"İkinci faz ise bunun üç yıl sonrasında devreye girecek ve 40 kuyudan günlük 40 milyon metreküp üretilecekti" diyen Pamir, şöyle devam ediyor: "Şimdi faz sayısı üçe çıkarılmış. 10 milyon metreküpe ikinci fazda geçileceği söyleniyor. 2023 başı yerine, mart sonunda devreye gireceği açıklanan Faz 1 için üretim miktarı belirtilmemiş. 40 milyon metreküp/gün hedefi, üçüncü faza bırakılmış. Mart sonuna da yetişmeme olasılığından, satır aralarında söz edildiğini de söyleyebiliriz. Dolayısıyla sürekli bir değişiklik yapılıyor. Burada, gaz gelişini seçimlere yetiştirmek için aşırı bir telaş göze çarpıyor."
Kış aylarında günlük tüketimin 290 milyon metreküpe çıktığı günler olduğuna işaret eden Pamir, "Günde 10 milyon metreküplük üretim bunun 29'da biri. Ancak resmi verileri, uzun süreli test değerleri olmadan değerlendirmek mümkün değil. Ayıca benzer nedenlerle, açıklanan yerinde gaz miktarı ve üretilebilecek gaz miktarını kabul edip, ona göre hesap yapma durumunda değiliz. Bu nedenle, 'üretilecek gaz, ülke ihtiyacının ne kadarını karşılayacak' sorusuna yanıt vermek doğru olmayacaktır" ifadelerini kullanıyor.
Üretimi yabancı firmalar yapıyor
Yerli-milli söylemiyle başlayan projenin yabancı firmalara verilmesi de eleştiriliyor. Üretim işinin anahtar teslimi Schlumberger-Subsea Seven-Wood ortaklığına, deniz tabanına döşenecek 170 km boru işi de anahtar teslimi Saipem'e verilmiş durumda.
Proje için yeterli sayıda kuyuda ve yeterli uzunlukta testler yapılmadan yatırım kararı alındığına dikkat çeken Pamir, "Atın önüne araba koşulduğu için sonradan yapılanlarla, yabancı servis şirketlerine taahhüt edilen milyarlarca doların haklı kılınmaya çalışıldığını düşünenler pek de haksız sayılmaz" diyor.
Oğuz Türkyılmaz da Türkiye'nin kendi geliştirdiği bir projeyi yabancı firmalara ihale etmekle büyük bir fırsatı kaçırdığını düşünüyor. Türkyılmaz, "Yine yabancı firmalarla iş birliği yapılabilirdi ama sözleşmeye her yabancı mühendisle birlikte bir yerli mühendisin çalışması şartını koyardınız. Teknoloji ve bilgi aktarımı şartını koyardınız. Bu şekilde bundan sonraki sondajlarda yerli mühendislik kullanma imkânı olurdu. Her ne pahasına olursa olsun 2023'te seçimler öncesi gaz getirmek politik bir adım oldu, başka bir şey değil" diye konuşuyor.
Fiyat düşüşü beklenmiyor
Uzmanlara göre yerli doğal gaz devreye girdiğinde fiyatların düşmesi de beklenmiyor.
Oğuz Türkyılmaz, üretimin tüketimdeki payının düşük olmasından dolayı fiyatları etkileme rolünün söz konusu olmayacağını aktarıyor. Türkyılmaz'a göre üretimde pik düzeye çıkıldığında bile yılda 10-14 milyar metreküple tüketimin ancak yüzde 25'i karşılanabilecek. Türkyılmaz, "Yüzde 25 de toplam fiyatı belirlemez. Çünkü yüzde 75 hala dışa bağımlısınız" diyor.
Gaz fiyatları, şu anda konutlara sübvanse edilerek verilse de abonelere uygulanan KDV yüzde 18. Abonelerden ayrıca ÖTV de alınıyor. Uzmanlara göre yüksek faturalara karşı çözüm vergi indirimi ve gelir desteklerinden geçiyor.
Necdet Pamir, asıl sorunun toplumun büyük bölümünün yoksulluk sınırında olmasından ve yüksek enflasyondan kaynaklandığını söylüyor.
Gazın üretim maliyetini de görmek gerektiğine işaret eden Pamir, "Ve bu maliyetin sağlıklı hesaplanması da ayrı bir gereklilik. Zaten bunların hepsi tamamlanmadan anahtar teslimi anlaşma yapmak işin doğasına ve kamu yararına aykırı" diye ekliyor.
"KDV yüzde 1'e çekilsin”
Geçen günlerde sadece İstanbul'da dağıtım sistemi kullanım bedeli düşürülerek ve İGDAŞ'ın payından kısılarak doğal gazda indirim yapıldığını ifade eden Pamir, diğer illerin tümündeki dağıtım hizmetinin özel şirketlerde olduğunu ancak bu özel şirketlere dokunulmazken, indirimin İstanbul Büyük Şehir Belediyesi kasasından yapıldığını söylüyor. Pamir "İndirim yapmaya niyetli bir iktidar, yüzde 18'lik KDV'yi yüzde 1'e çekerek ya da ÖTV'yi kaldırarak da indirim yapabilir. Bunu engelleyen bir durum yok" diyor.
Oğuz Türkyılmaz ise gaz alım fiyatlarının dünya ölçeğindeki değişime bağlı olduğunu, Türk Lirası'nın döviz karşısında hızlı değer kaybının da maliyetleri artırdığını anlatıyor. Doğal gazın temel ihtiyaç olduğunu dile getiren Türkyılmaz, "Geçen yıl büyük sanayici için doğal gaz fiyat artışı yüzde 372 iken indirimden sonra yüzde 327'ye düşmüş. Elektrikte yüzde 329'dan yüzde 312'ye düşmüş. Yani çok düşük rakamlar. Eğer yurttaşlara destek olmak istiyorlarsa konutlardaki KDV'yi yüzde 1'e indirsinler" diye konuşuyor.
Vatandaşın geliri düştü
Türkyılmaz'a göre de sorun temelde vatandaşın gelir düşüklüğünden kaynaklanıyor.
Türkyılmaz, "Türkiye'de bugün milyonlarca emekli 8 bin 500 liralık asgari ücreti alamıyor. Bunun çok daha altında ücretler alıyor. Diğer yandan asgari ücret Türkiye'de ortalama ücrete dönmüş durumda. Bu rakamları artırmadığınız sürece sorun çözülmez. Kur korumalı mevduat değil enflasyon korumalı ücret gerek. Ancak siyasi iktidarın tercihi bu olmadı" ifadelerini kullanıyor.
Pelin ÜLKER / DW Türkçe