Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) enflasyonu düşürme kapsamında attığı her adım zaten enflasyona ezilen vatandaşın sırtına yeni yükler bindiriyor. Üstelik alınan her önleme karşın kamu kaynaklı artışlar nedeniyle enflasyondaki başarı da bir türlü sağlanamıyor. Yani işin açıkçası kamudaki israf düzeni devam ettiği için tek çare olarak geriye vatandaşı ezmek kalıyor. Bunun son örneği Merkez Bankası’nın yayınladığı bankaların zorunlu karşılıklarını artıran duyurusuyla yaşandı. Merkez Bankası, enflasyonla mücadele açısından doğru bir karar alarak piyasadaki fazla likiditeyi çekmek için bankaların 1 yıla kadar (1 yıl dahil) vadeli Türk Lirası cinsi yükümlülüklerinden; yurt dışı repo işlemlerinden sağlanan fonlar, yurt dışından kullanılan krediler ve yurt dışı bankalar mevduatı/katılım fonu için zorunlu karşılık oranını yüzde 8’den yüzde 12’ye yükseltti. Bu şu anlama geliyor: Bankalar zorunlu karşılık oranlarını yerine getirmek için özellikle tüketici kredilerinde faiz oranlarını yükseltmeye gidecek. Karar enflasyonist baskıyı azaltacak ama borcu borçla çeviren tüketici ya daha pahalı borç alacak ya da krediye hiç ulaşamayacak. Krediye ulaşamayıp temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan tüketiciyi böylece daha zorlu günler bekleyecek.
ÇÖZÜM VATANDAŞIN CEBİNDE DEĞİL
Tüketicinin kredi maliyetlerinin yükseltilmesiyle vatandaşın cebine göz dikilmesinin tek örnek olmadığı belirtiliyor. Uzmanlar, “Köprü geçiş ücretlerinin ve yeniden değerleme oranlarının hedeflenen enflasyonun iki katı kadar arttırılması kamudaki israfın en somut sonucudur. Kamuda oluk oluk harcanan paranın yerine konması için hem zamlarla hem tüketici kredi faizlerinin artışıyla günah keçisi vatandaş oluyor. Zaten bankalar tüketici kredilerine yüksek faiz uyguluyordu. Mevduat faizleri düşmesine rağmen kirasını, gıdasını ve çocuklarının masraflarını kredi ile döndüren dar ve dar gelirliye yaklaşan orta gelir grubuna bundan sonra size kredi yok denilecek. Krediye ulaşan da daha yüksek faize katlanmak zorunda kalacak. Tıpkı çok kazanandan az, az kazanandan çok vergi alınması gibi bankalar krediye daha çok ihtiyaç duyan kesime yüksek faizle borç verecek” dedi.
KAMUDA TASARRUF ŞART
Türkiye’deki enflasyonun nedeninin kamudaki israf olduğuna dair en önemli açıklama ise ABD’den geldi. Dünyanın en zengin iş insanı ve ABD Başkanı Trump’ın sağ kolu Elon Musk’ın ABD için yaptığı açıklama aslında tam da Türkiye’yi anlatıyor. Mask açıklamasında “Hükümet harcamalarını azalttığınızda çift yönlü fayda elde edersiniz: Hem enflasyonu durdurursunuz hem de faiz ödemeleri düşer çünkü Hükümet artık borç para almak zorunda kalmaz. Hükümet borç para alıyorsa aslında borç para almak için diğer herkesle rekabet ediyor demektir ve bu da faiz oranlarını yükseltir. Yani eğer hükümet harcamalarını çözersek, market faturanız aynı kalır, ipotek ödemeniz düşer, araba ödemeniz düşer ve kredi kartı faturanız düşer” diyor. Bu açıklama TCMB’nin her Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında altını çizdiği gerçekle aynı. Çünkü Merkez Bankası PPK notlarında mealen; “para politikası ile enflasyon bir yere kadar düşüyor. Bundan sonra sorunun çözümü kamu maliyesinde” vurgusu yapıyor. Son PPK toplantısında düşülen not aynen şöyle, “Maliye politikasının artan eşgüdümü de bu sürece önemli katkı sağlayacaktır” denilmişti. Prof. Dr. Hakan Kara, kamu zamlarına dikkat çeken bir uyarıda bulundu. Kamu zamlarının enflasyon hedefini aştığını vurgulayan Kara, “Merkez Bankası bu artışlara nasıl müdahale edebilir?” diye sordu.
SIKILAŞTIRMA BAŞLAMIŞTI
Son veriler tüketici kredilerindeki büyümenin yavaşlamasını biraz daha hızlandırdığını gösteriyor. Tüketici kredilerindeki büyümede kayıp 2 puanı aştı. Ticari kredi ile tüketici kredi büyüme makası açılırken tüketici kredisi büyümesi yüzde 40,8 olarak kaydedildi. İhtiyaç kredilerinin tutarı, 24 Ocak itibarıyla 1 trilyon 445 milyar 822 milyon lira oldu.
KARAR