Konutta satışların 3’te 2’si ikinci elden! Üretim alarm veriyor
Konut piyasasında satışlar güçlü seyrini korurken, üretim hızının düşmesi fiyat artışlarını tetikliyor ve ev sahipliği oranını düşürüyor. Bugün satışı olan konutların büyük kısmı ikinci elden oluşuyor. Yeni proje sayısı hızla geriliyor. Ekonominin lokomotiflerinden inşaat sektörünün finansman, arsa ve izin süreçlerinde desteğe ihtiyacı var. Müteahhitlerin teşvik edilmesi, maliyetlerin azaltılması ve sosyal konut projelerinin artırılmasıyla hem sektör hem ekonomi yeniden ivme kazanabilir.

2025 itibarıyla Türkiye konut piyasasında satışlar güçlü seyrini sürdürse de, üretim alarm veriyor. Talep artarken yeni konut arzının yetersiz kalması, piyasada fiyatların kontrolsüz yükselmesine sebep oluyor. Ev sahipliği oranı hızla düşüyor. Sektör temsilcileri “bugün satılan konutların çoğu geçmişte üretilen stoklardan geliyor” uyarısında bulunarak, ekonomik kalkınma için üretim desteklenmeden büyümenin sürdürülemeyeceğini ifade ediyor. Konut sektörü, 260 alt meslek dalını besleyerek Türkiye ekonomisinin lokomotiflerinden biri olmaya devam ediyor; ancak bu lokomotifin raydan çıkmaması için üretim çarklarının yeniden hızlanması şart. Bunun için de sektöre destek verilmesi önem arz ediyor.
SEKTÖR DESTEK BEKLİYOR
Sektörün sürdürülebilir büyümesi için öncelikle müteahhitlerin düşük faizli kredi ve teşvik programlarıyla desteklenmesi gerekiyor. Arsa maliyetlerini azaltacak planlama ve kamulaştırma politikalarının hayata geçirilmesi, üretim maliyetlerini düşürmede kilit rol oynuyor. Bununla birlikte ruhsat ve izin süreçlerinin dijitalleştirilerek hızlandırılması, yatırımcıların önündeki bürokratik engelleri ortadan kaldırabilir. İnşaat malzemelerinde yerli üretim kapasitesinin artırılması ve rekabetin teşvik edilmesiyle maliyet baskısının hafiflemesi beklenirken, kamu ile özel sektörün iş birliği içinde geniş kapsamlı sosyal konut projeleri yürütmesi hem barınma sorununu hafifletecek hem de ekonomik canlılığı yeniden canlandıracaktır.
SATIŞLARIN 3’TE 2’Sİ İKİNCİ ELDEN
TÜİK verilerine göre eylül 2025’te konut satışları geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6,9 artarak 150 bin 657 adede ulaştı. Bu rakam yılın en yüksek konut satış düzeyini ifade ediyor. Ancak satışların niteliğine bakıldığında tablo o kadar da parlak değil. Çünkü satışların önemli bir kısmını ikinci el konutlar oluşturuyor. Eylül ayında 47 bin 117 adet sıfır konut satılırken, kalan 103 bin 540 adet satış ikinci el konutlardan geldi. Yani her üç konuttan ikisi sıfır olmayan konutlardan oluştu. Uzmanlara göre bu durum, inşaat sektöründe yeni proje üretiminin yetersiz kaldığını ve üretimin satış temposuna yetişemediğini gösteriyor.
İŞSİZLİK VE DEPREM RİSKİNİ DE ARTIRIYOR
Sektör uzmanları, inşaatın yavaşlamasının istihdam üzerindeki etkisine de dikkat çekiyor. Türkiye’de doğrudan ve dolaylı olarak yaklaşık 2 milyon kişi inşaat sektöründe istihdam ediliyor. Bu alanda yaşanan her durgunluk hem işsizliği artırma riski taşıyor hem de bütçe gelirlerini azaltıyor. Çünkü sektör, aynı zamanda vergi, harç ve ruhsat gelirleriyle kamu bütçesinin de önemli bir payını oluşturuyor. Öte yandan, inşaat sektörünün hız kesmesi şehirlerin dönüşümünü ve yenilenmesini de geciktiriyor. Özellikle deprem riski taşıyan bölgelerde yeni konut projelerinin azlığı, kentsel dönüşüm süreçlerini yavaşlatıyor. Bu da uzun vadede hem ekonomik hem toplumsal hem de güvenlik açısından ciddi bir tehdit anlamına geliyor. Bu nedenle satıştan daha çok üretime odaklanılması gerekiyor.
260 ALT SEKTÖRE DESTEK
İnşaat sektörü, doğrudan ve dolaylı olarak 260 alt sektörü besleyen dev bir ekonomi zincirinin merkezinde yer alıyor. Bu sektör; demir-çelikten çimentoya, camdan seramiğe, alüminyumdan mobilyaya, nakliyeden sigortacılığa, mimarlık ve mühendislik hizmetlerinden enerjiye kadar geniş bir yelpazede üretimi tetikliyor. Başka bir ifadeyle, inşaatta çarklar döndüğünde Türkiye ekonomisinin neredeyse üçte biri hareketleniyor. Ancak yeni konut projelerinin azalması, bu zincirin halkalarını da tek tek zorluyor. İnşaat sahasında yaşanan her duraksama sadece müteahhitleri ve yatırımcıları değil; sanayi üreticilerini, hizmet tedarikçilerini, lojistik firmalarını ve perakende işletmelerini de doğrudan etkiliyor. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için inşaat sektöründeki durgunluk, siparişlerin azalması ve üretim hatlarının yavaşlaması anlamına geliyor.
ÜRETİMDE SON ÇEYREK İSTENİLEN YERDE DEĞİL
Türkiye Hazır Beton Birliğinin (THBB) eylül 2025 Hazır Beton Endeksi Raporu, sektördeki durgunluğu açıkça ortaya koyuyor. Rapora göre temmuz ayında zirveye çıkan faaliyet endeksi, ağustosta eşik değerin altına geriledi ve eylül ayında da bu seviyede yatay seyrini sürdürdü. Bu durum, sektörün geçen yıla kıyasla daha iyi bir noktada olsa da istenen seviyeye ulaşamadığını gösteriyor.
ARZ-TALEP DENGESİNDE BOZULMALAR YAŞANIYOR
Uzmanlar, 2003’ten bu yana ilk kez ‘net konut dengesi’nin sıfırın altına indiğini vurguluyor. Bu, Türkiye’de talep edilen konut sayısının üretilen konut sayısından fazla olduğu anlamına geliyor. Artan nüfus ve şehirleşme hızı dikkate alındığında, konut arzının talebin gerisinde kalması barınma krizini derinleştiriyor. Kiraların hızla yükselmesi, özellikle orta gelir grubunu ciddi biçimde zorluyor.
SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME İÇİN ÜRETİM GEREKİYOR
Uzmanlara göre konut satışlarındaki artış kısa vadede olumlu görünse de, uzun vadede üretimin desteklenmemesi durumunda ekonomik dengesizliklerin artması kaçınılmaz. Sektörün sürdürülebilir büyümesi için şu adımların atılması öneriliyor:
- Müteahhitlere yönelik düşük faizli kredi ve teşvik programları oluşturulmalı.
- Arsa maliyetlerini düşürecek planlama ve kamulaştırma politikaları geliştirilmeli.
- Ruhsat ve izin süreçleri dijitalleştirilerek hızlandırılmalı.
- İnşaat malzemelerinde yerli üretim ve rekabet artırılarak maliyet baskısı azaltılmalı.
- Kamu ve özel sektör iş birliğiyle sosyal konut projeleri genişletilmeli.
Necmi ÇİÇEKÇİ