Türkiye’deki şirket ve sivil toplum kuruşlarına fon desteği veren AB ülkelerinin derdinin operasyon olduğu ortaya çıktı. Sürdürülebilir ve çevreci projeleri kıskacına alan yabancı fonlar destek verdiği şirketleri sözleşmelerle boyunduruk altına alarak, Türkiye’deki operasyonları için Truva atı olarak kullanıyor.
Fonlar kredi verdiği organizasyonları imzalattıkları sözleşmelerle eyleme zorlarken, istedikleri bildirilere de imza attırıyor. Bu olayı yaşayanlardan biri de veteriner hekim Öztürk Sarıca. Ailesinden 5 kişiyi kanserden kaybeden ve onların hatırasını yaşatmak isteyen Sarıca’nın başına gelenler ise 2005 yılında Burdur’da Lisina Doğa Projesini hayata geçirmesiyle başlıyor. Bölgede aynı zamanda lavanta ve gül üretimi da yapan veteriner hekim Öztürk Sarıca, istemediği hâlde AB fonlarının kendisine gelerek 400 bin avro destek teklifinde bulunduğunu, ancak sözleşmeyi görünce reddettiğini söyledi.
Buna rağmen fonların destek konusunda ısrar ettiğini dile getiren Sarıca “Hedefim doğal hayatı korumak ve kanser konusunda insanları bilinçlendirmekti. Proje kapsamında 2009-2010 yılları arasında Burdur Gölü kıyısında kendi bütçemizle 1 milyon dolarlık bir bütçeyle arazi alımı ve yapılaşmaya başladık. Projemizi duyan yurt dışı fonlar ‘çalışmalarınızda biz de yer alalım, projeyi birlikte şekillendirelim’ diyerek bizimle irtibata geçti. Doğa projelerinin desteklerle daha hızlı yol alabileceği düşüncesiyle gelen teklifleri gündemimize alarak çeşitli görüşme ve yazışmalar yaptık. Bize 400 bin avro vereceklerini beyan ederek önümüze imzalamamız için bir anlaşma koydular. Sözleşme içeriğinde de izleyecekleri yol haritası, yapılacak etkinlik ve eylemlere onların karar vereceği yazıyordu. Bizim takıldığımız nokta eylem boyutu oldu. Amaç burada insanları bilinçlendirmek mi olacaktı yoksa birilerine veya devlete karşı mı olacaktı? Aldığımız cevap ise ‘ona biz karar veririz’ oldu. Bizim için halkımızın ve devletimizin çıkarları ön planda gelir. Bu görüşte olduğumuzu ve devletimizin aleyhine bir şey yapmayacağımızı ifade ettiğimizde ise söyledikleri tek cümle ‘Biz size bu projeyi yaptırmayız’ oldu. Benim ülkemde beni nasıl engelleyeceksiniz dediğimde ‘Göreceksin’ tehdidini aldım” diye konuştu.
BAŞINA GELMEYEN KALMADI
Tehdidin ardından Sarıca’nın başına gelmeyen kalmamış. Sarıca her alanda saldırıya uğradığını belirterek “Burdur Gölü kenarlarına inşaatlar yapılırken biz izinleri alınmış projemizde küçük bir ahşap yapıyla 4 yıl uğraştık bir çivi dahi çakamadık. O dönem yaban hayatı koruma projemiz vardı. Gönüllü kisvesi altında gelen şahıslar tedavi altındaki kurtları salmaya kalktı. Yine 2016 yılında ben proje koordinatörüm cıvayla zehirlendik. Bu, 2017’de anormal aktivitelerle devam etti. Çiftliğimize kurduğumuz içinde kamera merkezinin olduğu kule yakıldı. Yangının çıkışı ise elektrik kontağına bağlandı. Olay hazine kaçakçısından İsrail iş birlikçisine kadar gitti. Bütün bu yaşadıklarımıza baktığımızda, dediklerinde haklı çıktılar ve bize istediğimiz projeleri yaptırmadılar” dedi.
MASUM BAŞLIYOR SONRA PROVOKASYON GELİYOR
Özellikle bazı çevreci AB fonlarının art niyetli olduğuna dikkat çeken Öztürk Sarıca “Tabiatla ilgili yapılan projelere bakın, bütün uluslararası fonlar orada. Bunların içinde iyi niyetli olanlar da var tabi onları ayrı tutuyorum. Farklı bakış açısında olanlar ise bir şeyler başaracağınızı gördükleri anda size yapışıyorlar. Başlangıçta her şey masum başlıyor ancak sonrası provokasyonla devam ediyor. Bugüne kadar çevre başlığı altında yapılan eylemlerin içinde olan insanları iyi takip etmek lazım. Sizi fon adı altında yönetmek istiyorlar kabul etmeyince de susturmak için ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar. Bütün bu projelerden beslenen çok fazla insan var. Dertleri ceplerini doldurmaktan başka bir şey değil. Bu tür oyunlara gelmemek için kamu, yerel halk ve sivil toplum kuruluşlarıyla beraber hareket etmek ve ciddi araştırmalar yapmak çok önemli” ifadelerini kullandı.
Ömer Şen BURDUR