Gazete Memur - gazetememur.com


© Copyright 2025 Gazete Memur
Dolar : 41,9207 0,17 Değişim Euro : 48,9065 -0,21 Değişim Altın : 5.727,34 %-1,65 Değişim BIST 100 : 10.208,76 -1,56 Değişim Brent Petrol : 61,29 0,38 Değişim

Yeni öğrenci gelmeyen özel okullar çıkış arıyor

Öğrenci sayısının azalması sebebiyle özel eğitim kurumları gelecek endişesi yaşıyor. Özellikle anaokulu kademesinde büyük problem var, çünkü yeni çocuk gelmiyor.

Kaynak : Türkiye Gazetesi Giriş : Güncelleme :
Yeni öğrenci gelmeyen özel okullar çıkış arıyor

Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği (TÖDER) Başkan yardımcısı ve eğitim girişimcisi Ümit Kalko, öğrenci sayısının azalması sebebiyle özel eğitim kurumlarının gelecek endişesi yaşadığını söyledi.

Kolejlerin kontenjanlarının yarısının boş olduğunu ifade eden Kalko, özellikle anaokulu kademesinde büyük sorun olduğunu kaydetti.

"2013 yılında dershaneler kapatıldı. Terör örgütüne iltisaklı olanlar sektörden uzaklaştırıldı. Birçok kurum özel okula dönüştü. Devletimizin teşvikleriyle sektör büyüdü. Özel eğitim kurumlarının payı, yüzde 1’den yüzde 10’a kadar çıktı. Okullar atanamayan öğretmenlere de iş kapısı oldu.

Teşviklerin devam edeceği beklentisiyle yatırımlar yapıldı. 2018’de teşvikler kaldırıldı. O günden beri sektör kendini bulmaya çalışıyor. Geçen iki yılda yaklaşık 150 bin civarında öğrenci devlet okuluna geçti. Bunu sadece ekonomik kaynaklı yorumlamak yanlış olur. Doğurganlık hızının yavaşlaması özel okul sektörüne doğrudan etki ediyor. On yıl önce her yıl 1 milyon 400 bin çocuk dünyaya geliyordu. Bugün bu sayı 900 bine kadar düştü. Özel okula giden nesil de azalıyor. On yılda genel toplamda 500 bin öğrenci eksildi. Bunun 50 bini potansiyel özel okul öğrencisi. 3 milyon kontenjanın 1 milyon 680 bini zaten boş. En çok sorun yaşandığı kademe anaokulu. Çünkü yeni çocuk gelmiyor"

TEŞVİK TALEBİ

Geçtiğimiz günlerde Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ile yaptığı görüşmede de bakanlığın teşvik konusundaki planlamalarını sorduğunu anlatan Kalko “Devletimizden bir talepte bulunurken kaygı ve korkumuz olmamalı. Devlet bizim devletimiz. Biz ne kadar güçlü olursak, öğrenci sayımız ne kadar artarsa devletimizin yükü de o kadar hafifler” dedi. Kalko, özel okul sahiplerinin bir araya gelerek kamuoyunda oluşan olumsuz algıyı da el birliğiyle gidermesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

Öğretmenlerimizin çalışma süresi OECD ortalamasının altında çıktı

Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD), beş yılda bir gerçekleştirdiği TALIS (Teaching and Learning International Survey) ile öğretmen-okul yöneticilerinin gözünden eğitim politikaları ve bunların okullardaki yansımalarını inceliyor. TALIS 2024’te 55 ülke ve ekonomide, binlerce öğretmen ile okul müdüründen anketler aracılığıyla çalışma şartları, mesleki uygulamalar ve öğrenme ortamlarına dair kapsamlı veriler toplandı. Türkiye’den de toplam 662 okuldan, 654 okul müdürü ve yaklaşık 14 bin öğretmen araştırmaya katıldı. İlginç sonuçların yer aldığı bulguları Türk Eğitim Derneğinin (TED) düşünce kuruluşu TEDMEM değerlendirdi.

İşte öne çıkan sonuçlar ve TEDMEM’in önerileri:

■ Ülkemizde 38 yaş ortalamasıyla ortaokul öğretmenlerinin en genç yaş ortalamasına sahip olduğu ülke. OECD genelinde yaş ortalaması 45. Genç öğretmen profili, eğitim sisteminin geleceği açısından stratejik avantaj oluşturarak, eğitimde yenilikçi uygulamaların benimsenmesi ve insan kaynağının etkin planlanması açısından önemli bir potansiyel taşımakta. 

■ Türkiye’de ortaokul kademesinde görev yapan öğretmenlerin %86,2’si genel olarak mesleklerinden ve %78,3’ü mevcut çalışma ortamlarından memnun. Buna karşın, ülkemizde öğretmenlik mesleğinin toplumsal statüsü ve ekonomik memnuniyet düzeyi düşük. Öğretmenlerin yalnızca beşte biri mesleklerinin toplumda değer gördüğünü düşünürken, maaşlarından memnun olanların oranı %21,3 düzeyinde. Bu oran, OECD ortalaması olan %37,8’in oldukça gerisinde. Öğretmenlik mesleğine yönelik düşük toplumsal değer algısı, eğitimde rol model etkisini zayıflatmakta ve güçlü adaylarının mesleğe yönelimini sekteye uğratma riski taşımakta.

■ Ülkemizde öğretmenlerin haftalık ortalama çalışma süresi 31,1 saat olup OECD ortalamasının (41 saat) oldukça altında. Öğretmenlerin ders hazırlığı ve ders planlamaya ayırdıkları zaman (4,5 saat) da OECD ortalamasına (7,4 saat) göre önemli ölçüde düşük. Bu tablo, öğretmenlerin derse hazırlık etkinliklere yeterince zaman ayıramadığını ve bunun da öğretim süreçlerinin niteliğini zayıflatabileceğini göstermekte.

■ OECD ortalamasında ortaokul öğretmenlerinin %36,3’ü derslerinde yapay zekâ araçlarını kullanırken, Türkiye’de bu oran %23,8...

Türkiye’de yapay zekâ kullanan öğretmenlerin çoğu, bu araçları daha çok konuları özetleme olarak kullanıyor. Öğretmenlerin %72,3’ü yapay zekâyı öğretim sürecine entegre edecek yeterli bilgi ve beceriye sahip olmadığını, %71,1’i ise okullarında gerekli dijital altyapının bulunmadığını belirtmiş. Bu bulgular, dijital dönüşümün yalnızca donanım ve erişimle değil, öğretmenlerin pedagojik bilgi ve becerilerini güçlendiren bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini göstermekte.

Mahmut ÖZAY