DW Türk.e'den Burcu KARAKAŞ'ın haberi....
"Okulumda yaklaşık 50 öğrenci MESEM’e kaydoldu. Sadece 3'ü okula devam ediyor. 14-17 yaş aralığından bahsediyoruz. Yorgunluktan devam edemediler. Çocukların gelecekleri, ailelerin umutları çalındı. Bunların hesabını kim verecek?"
Gül İnce, meslek lisesi öğretmeni. Aynı zamanda Eğitim-İş İstanbul 1 No'lu Şube Özlük Hukuk Sekreteri olarak görev yapan İnce, "Mesleki Eğitim Merkezleri"ne (MESEM) kaydedilen lise öğrencilerinin durumunu bu sözlerle anlatıyor.
Türkiye'de mesleki ve teknik eğitim, "Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri", "Çok Programlı Anadolu Liseleri" ile "Mesleki Eğitim Merkezleri" (MESEM) olmak üzere üç kurumda veriliyor. Milli Eğitim Bakanlığı'nın market zinciri A101 ile imzaladığı ve tepkiler üzerine iptal edilen protokol ile gündeme gelen MESEM'ler, lise öğrencilerini eğitimden kopardığı ve ucuz iş gücüne dönüştürdüğü için eleştiriliyor.
Milli Eğitim Bakanlığı'na göre MESEM'ler, "meslek sahibi insan ihtiyacını karşılayabilmek" için çalışmalar yürütüyor. 2016 yılında çıraklık eğitimi örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınarak mesleki eğitim merkezleri Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü'ne bağlanmıştı. 2021'de Mesleki Eğitim Kanunu'nda yapılan değişikliklerle MESEM'lerin yaygınlaştırılması amaçlandı. Yeni düzenleme ile MESEM'e kayıt yaptıran 9.,10. ve 11. sınıf öğrencileri aylık 1.276 TL, 12. sınıf öğrencileri ise 2 bin 126 TL ücret alıyor. Bu ücretlerin tamamı işverene devlet tarafından ödeniyor.
"Vasıflı eğitim almayacak, nitelikli beceriye sahip olmayacak"
Türkiye'nin her ilinde bulunan MESEM'lere kayıt yaptırabilmek için en az ortaokul mezunu olmak gerekiyor. Öğrenci kayıtlarının yıl boyu devam ettiği merkezlere başvuru için yaş sınırı yok. Kayıt olan öğrenciler, haftada 4 gün çalışıp 1 gün eğitime devam ediyor. Merkezleri eleştirilerin hedefi haline getiren meselelerden biri, meslek lisesinde okuyan öğrencilerin MESEM'e kaydedilmesi.
Eğitim-İş İstanbul 1 No'lu Şube Özlük Hukuk Sekreteri Gül İnce, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Mayıs ayında yaptığı, "Hedefimiz, istihdama açılan kapı olarak gördüğümüz Mesleki Eğitim Merkezlerimizde inşallah yıl sonuna kadar 1 milyon çırak yetiştirmek" açıklamasını hatırlatıyor. Bu hedef nedeniyle meslek liselerinde okuyan öğrencilerin MESEM'e kaydettirildiğini anlatıyor.
"Meslek lisesi öğrencileri bu hedef nedeniyle neredeyse zorla MESEM'e kaydedildiler. Sınıf sınıf dolaşılarak, 'Bir gün okula geleceksin, dört gün iş yerinde olacaksın. Üstelik asgari ücretin yüzde 30'unu alacaksın' denildi. Neden zorla diyorum? İçinde bulundukları yoksulluk nedeniyle kabul etmek zorunda bırakıldılar."
Öğretmen İnce, MESEM'lerin meslek liselerinden farkını, "Meslek lisesi öğrencileri sadece 12. sınıfta haftanın üç günü staj yapıyor. MESEM'de ise haftada 1 gün okul var" sözleriyle açıklıyor.
Gül İnce'ye göre, iş yerlerinde ustaların insafına bırakılan öğrenciler, taciz ve şiddet başta olmak üzere fiziksel ve psikolojik tehlikelerle baş başa bırakılıyor.
"Kısa vadede aile ekonomisine katkı olabilir ama uzun vadede bu çocuk vasıflı bir eğitim almayacak, nitelikli bir beceriye sahip olmayacak. Gelecekte çalışacakları kazanma güçlerini azaltıyorsunuz ve dolayısıyla bir yoksulluk döngüsüne giriyorlar."
"Çay-kahve eşliğinde denetim oluyor"
MEB ve MESEM öncülüğünde uygulanan programlardan biri, "Ustalık Telafi Programı". Bu program kapsamında devlet, işverene 27 hafta süren program boyunca her çalışan için net asgari ücretin yarısı yani 2 bin 750,175 TL ödeme yapıyor. Ödemeler, "İşsizlik Sigortası Fonu"ndan karşılanıyor. Yaş şartı aranmaksızın lise mezunlarına ustalık belgesi verilmesini sağlayan program, "usta öğretici" olarak atanan kişi tarafından yürütülüyor.
DW Türkçe'nin araştırmasına göre, söz konusu program çevresinde oluşmuş bir piyasa var. "Ustalık Telafi Programı" için işverenlere danışmanlık hizmeti veren şirketler bulunuyor. Bir şirket, verdiği hizmeti internet sitesinde, "İşyeri ve MESEM arasında imzalanacak protokolden kursiyer ve MESEM arasında imzalanacak sözleşmelerin hazırlanmasına, öğrenci kayıtlarının tamamlanıp usta öğreticilerin belirlenmesinden eğitilmesine ve kursiyerlerin eğitim belgelerinin iletiminden aylık ödeneklerin işverene ödenmesi için MEB'e evrak iletimine kadar tüm süreçlerde proje yönetimi eksiksiz olarak gerçekleştirilir" sözleriyle duyuruyor.
Program hakkında bilgi almak için aradığımız bir danışmanlık şirketi, "Altı haftalık bir eğitim süreci var ama bu eğitim sürecinde 'Okula gidin, orada eğitim görün' demiyoruz. Usta öğretici atadığımız için yapmış olduğunuz işi size eğitim veriyormuş gibi gösteriyor kursiyerlerinize. Altı hafta sonrasında da bir sınava tabi tutuluyorlar. Bu sınavda kursiyerler başarılı olsun ya da olmasın devlet size asgari ücretin yarısı kadar teşvik sağlıyor tek bir personeliniz için" diyor.
Yetkili kişi, işi aksatacak bir program olmadığını, denetimlerin sıkı yapılmadığını özellikle vurguluyor. Danışmanlık veren şirketlerden bir diğeri, "Hocalarımız her ay geliyorlar genellikle. Çalışanlarınızdan birkaç tanesini kontrol ediyorlar çalışmaya devam ediyorlar mı etmiyorlar mı diye. Kontrol dediğim, çay-kahve eşliğinde sohbet muhabbet olarak" diye konuşurken, aynı şirketten başka bir yetkili de, program sürecini "Denetleme şeklinde değil de, sohbet şeklinde geçiyor" diye anlatıyor.
Devletin meslek liselerine yapması gereken katkının özel sektörün cebine girdiğini belirten Gül İnce, "Devlet, meslek eğitim koşullarını denetlemek, gençleri korumak zorundadır ve bunu okul ortamında yapmalıdır. Gençlerin bir devlet politikası olarak eğitim dışına itilmelerine müsaade edemezsiniz" diyor.
"Genç işsizlerin sayısı düşmüş gibi gösteriliyor"
"Bu merkezlerdeki öğrenci sayısında 5 ay gibi kısa sürede yüzde 300'ü aşkın bir oranda artış kaydedildi. 159 bin olan çırak, kalfa sayısı şu anda 500 bini aştı" diyen Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer'e göre, MESEM'ler genç işsizliğin azaltılmasında kritik işlev görüyor. Ancak merkezlerin istihdama katkısı da tartışmalı.
Eğitim-Sen'den Sinan Muşlu, ücret ödenmesi nedeniyle MESEM'e kaydolmanın hem öğrencilere hem de ailelere çekici geldiğini söylüyor. "MESEM programına geçişini teşvikle öğrencilerin örgün eğitimden kopmasının önünü açmış oluyorsunuz. Bu aynı zamanda devlet bütçesi eliyle işletmecilerin desteklenmesi anlamına gelebiliyor" diyor. Öte yandan, çocuk işçiliğinin devlet eliyle teşvik edildiğini savunarak "Mesleki eğitimin niteliği takip edilebiliyor mu? Çocuklar yaşıtlarından koparılarak çalışıyorlar. İşletmeciler MESEM aracılığıyla çalışacak eleman buluyor. Böylece genç işsizlerin sayısı düşmüş gibi gösteriliyor" diyor.
Sosyal Politika Uzmanı Doç. Dr. Serkan Öngel ise eğitim alanında ticari kaygıların öne çıkmasını eleştiriyor. Mesleki eğitimin ucuz iş gücü deposu haline gelmemesi gerektiğini belirterek "Mevcutta bunu sınırlandırıcı birtakım düzenlemeler var ama bunların yeterli olduğunu düşünmüyorum" diye konuşuyor. Öngel, mesleki eğitim alan öğrencilerin kısa dönemli staj yapmalarının iş yerini tanımak ve pratik bilgileri pekiştirmek adına önemli olduğunu ancak bilfiil bir iş yerinde çalışmanın başka bir mesele haline dönüştüğünü dile getiriyor. "Pratikte insanlar iş bünyesinde deneyim kazanır. Bu süreci kamunun üzerine bırakarak yürütmek doğru değil" diye ekliyor.