Bakan Tekin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin felsefi temelini açıkladı
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, kaleme aldığı makalede, AK Parti iktidarlarındaki müfredat dönüşümünü üç evrede ele aldı ve 2024'te hayata geçirilen Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin (TYMM) felsefi temelini açıkladı. Bakan Tekin, müfredatın bir ülkenin medeniyet iddiasını kurumsallaştıran "eğitsel anayasa" işlevi gördüğünü belirtti. TYMM'nin, eğitimi eylem-değer-erdem bütünlüğü içinde kavradığını ve bilgiyi salt niceliksel veri olmaktan çıkararak akıl, irfan ve hikmete alan açtığını söyledi. Modelin merkezindeki "karakter inşası" ile başarı ölçütlerinin sadece sınav göstergeleriyle sınırlı kalmayacağını, estetik duyarlık ve sosyal sorumluluğun da değerlendirileceğini vurguladı.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Yenişafak için kaleme aldığı yazıda AK Parti iktidarları döneminde eğitim sisteminde yaşanan yapısal dönüşümü ve müfredat çalışmalarının serüvenini değerlendirdi. Bakan Tekin, bu süreci "bir zihniyet değişiminin ve medeniyet iddiasının tezahürü" olarak nitelendirerek, üç ana reform evresi üzerinden 2024'te hayata geçirilen "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli (TYMM)"nin felsefi ve pedagojik temellerini açıkladı.
Bakan Tekin'in "Eğitimde paradigma değişimi: AK Parti iktidarlarında sistem ve vizyonun yeniden inşası 4 Müfredatın üç dalga seyri ve Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" başlıklı yazısı şu şekilde;
Eğitim sistemimizin yapısal dönüşümü bağlamında süregelen müfredat çalışmalarının son çeyrek yüzyıldaki serencamını üç ayrı evre içinde değerlendirmek mümkündür. Bu evreler, salt pedagojik müdahale olmaktan öte, bir zihniyet değişiminin, değer inşasının ve medeniyet iddiasının tezahürleri olarak okunmalıdır. Zira müfredat, bir ülkenin insan tasavvurunu, bilgi anlayışını ve toplumsal idealini kurumsal dile dönüştüren en güçlü araçtır. Hangi insanı yetiştirmek istiyoruz sorusu; nasıl bir toplum tahayyül ettiğimizle, neye değer verdiğimizle ve nasıl bir gelecek kurguladığımızla doğrudan bağlantılıdır. Başka bir deyişle müfredat, ülkenin medeniyet iddiasını dil, kavram ve yöntem düzeyinde somutlaştıran bir "eğitsel anayasa" işlevi görmekte, hedeflenen insan tipinin erdemleriyle, bilgiyi anlamlandırma rejimi ve ortak yaşamın etik-siyasal ilkeleri arasında tutarlı bir bağ kurmaktadır.
AK Parti iktidarlarında, bu omurga üç ayrı tarihsel kesitte yeniden yapılandırılmış, her evrede eğitim dilinin yönü ve derinliği farklı bir kavramsal katmana kavuşmuştur. 2005 reformlarıyla yapılandırmacı öğrenme yaklaşımı kurumsallaştırılmış; 2018 güncellemeleriyle değer, yetkinlik ve toplumsal aidiyet müfredat dilinin merkezine taşınmış; 2024 yılında hayata geçirdiğimiz Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli (TYMM) ile de bu birikim felsefi derinliği yüksek, ahlaki ve epistemolojik ilkelerle bütünleşmiş tutarlı bir tasarıma dönüştürülmüştür. Her üç evre, kendi içinde birbirini tamamlayan, sahadan gelen tecrübe ve beklentilerle beslenen organik bir süreklilik içinde kurgulanmıştır.
MÜFREDATIN DEĞİŞEN YÖNÜ
2005 müfredat reformu, Türkiye'de eğitimin yönünü sistematik bir dönüşüme tabi tutmanın ilk büyük adımını oluşturmuştur. Bu reformla birlikte öğrencinin öğrenme sürecine aktif katılımı esas alınmış, bilgiye ulaşma yolları kadar bilginin anlamlandırılması ve kullanılabilirliği de önem kazanmıştır. Öğrenme; kavrama, analiz etme, sentezleme ve değerlendirme becerileri çerçevesinde tanımlanmış, sınıf ortamı pasif dinleyici ile otoriter anlatıcı ilişkisinden çıkarılarak etkileşimli ve anlam üreten bir zemine taşınmıştır. Bu yönüyle 2005 düzenlemeleri, öğretmenin rehberliğini merkeze alan, öğrenciyi özne kılan ve öğrenmeyi bir süreç olarak ele alan çağdaş bir pedagojik yaklaşımın kurumsallaşmasını sağlamıştır. Ölçme ve değerlendirme sistemleri, öğrenme sürecinin izlenmesini önceleyen çok boyutlu yapılara evrilmiş, öğretim materyalleri süreci destekleyen, yorumlamaya açık ve yapılandırılmış içeriklerle zenginleştirilmiştir.
Bu birikimin üzerine inşa edilen 2018 güncellemeleri ise pedagojik yaklaşımı, bireyin değer dünyasına dokunan daha derinlikli bir eksene oturtmuştur. Bu evrede müfredat; bireyin bilişsel gelişimiyle birlikte ahlaki yöneliş ve sosyal sorumluluklarını da içeren çok katmanlı bir varlık olduğu gerçeğini merkeze almıştır. "Kök değerler" yaklaşımı, müfredatın içerik boyutunu normatif bir çerçeveyle buluşturmuş, karakter inşasını ve toplumsal aidiyeti esas alan bir değer pedagojisini görünür kılmıştır. Program dili sadeleştirilmiş, öğretmen ile öğrenci arasındaki etkileşimi güçlendiren, ölçülebilir ve uygulanabilir kazanımlarla zenginleştirilmiş, öğrenme çıktılarına dair beklentiler hem öğretim sürecini hem de ölçme yaklaşımını daha rasyonel ve anlaşılır hale getirmiştir. Ayrıca taslakların kamuoyunun görüşüne açılmasıyla müfredat geliştirme süreci teknik bir uzmanlık alanı olmaktan çıkarak toplumsal katılımı önceleyen bir kamusal müzakereye dönüşmüştür.
EYLEM, DEĞER, ERDEM BÜTÜNLÜĞÜ
Türkiye'nin eğitimde katettiği uzun yol, bugün Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli (TYMM) ile bütüncül bir müfredat diline kavuşmuş bulunmaktadır. Yirmi yılı aşkın kurumsal tecrübe ve sahadan biriken bilgi üzerine inşa ettiğimiz bu model, eğitim dilini milli bir iddia etrafında yeniden kuran bütünleşik bir yol haritası olarak konumlanmaktadır. TYMM, eğitimi; insanı anlama, toplumu inşa etme ve zamanı aşan bir medeniyet fikrini taşıma çabası olarak görmektedir. Zira müfredat, hangi içeriğin ne zaman öğretileceğini sıralayan bir çizelge olmanın ötesinde, nasıl bir insan yetiştirilmek istendiğini, hangi değerlerin yaşatılacağını ve ne tür bir gelecek tasavvur edildiğini kurumsal bir dile tercüme eden kurucu metin işlevi görmektedir. Bu bakımdan müfredat, ülkenin kimliğini kurmakta, nesiller arası bağı örmekte ve ortak vicdanı yoğurmaktadır.
TYMM'nin felsefi temeli, insanı eylem-değer-erdem bütünlüğü içinde kavrayan bir tasavvura dayanmaktadır. Buradaki eylem, bilginin hayata temas eden anlamlı pratiğini; değer, bu pratiğe yön veren ahlaki ufku; erdem ise değerin süreklilik kazanarak karaktere dönüştüğü hayat disiplinini ifade etmektedir. Bu üçlü yapı, Türkiye Yüzyılı'nın insan idealini tanımlamakla kalmaz, aynı zamanda müfredatın tüm bileşenlerine yön veren temel ilke ve referans eksenini de oluşturur. Böylece Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, öğretim programlarını bir "içerik listesi" olmaktan çıkarıp medeniyet tahayyülünün taşıyıcısı haline getirmektedir.
İLİM, İRFAN VE HİKMETE ALAN AÇILIYOR
Epistemolojik zeminde TYMM, klasik bilgi aktarımını aşarak bilgiyi yaşantı, muhakeme ve sorumlulukla bütünleştiren bir anlam alanı olarak konumlandırmaktadır. Bilgi, bağlam ve hükümle birlikte düşünülmekte, genişlik yerine derinliği önceleyen bir içerik seçimi benimsenmektedir. Yaş düzeyi ve bilişsel gelişim basamakları titizlikle kalibre edilmekte, kavramsal süreklilik korunarak disiplinler arasında geçişkenlik sağlanmaktadır. Bu yaklaşım, müfredatı yatayda tutarlı ve dikeyde ilerleyen bir yapıya kavuşturmakta, öğrenciyi kendi bilgi inşasının öznesi konumuna yerleştirmektedir. Öğrenme süreçleri, soyut kazanım listelerinden ziyade, anlam kurmayı ve sorumluluk üstlenmeyi besleyen gerçek yaşantılar üzerinden tasarlanmaktadır. Bu çerçeve, çokça dile getirilen "öze dönüş" fikrini nostaljiye kapılmadan günümüz pedagojisinin imkanlarıyla yeniden yoğurmaktadır. Buradaki "öz", içe kapanma çağrısı değil, insanın anlam arayışını, toplumsal adaleti ve bilgiyle kurulan ilişkiyi yerli yerine oturtma iradesidir. TYMM, evrensel kavramları yerli ve milli karşılıklarıyla buluşturmayı, modernliğin eleştirel bir süzgeçten geçirilerek medeniyet değerlerimizle uzlaştırılmasını hedeflemektedir. Epistemik yaklaşım, aklın yanında irfana, sezgiye, tefekküre ve hikmete de alan açmakta, böylece bilgiyi salt niceliksel bir veri olmaktan çıkararak insanı ahlaken ve estetik bakımdan dönüştüren bir muhtevaya kavuşturmaktadır. Bunun sonucu olarak müfredat, öğrenciyi hem düşüncede hem eylemde olgunlaştıran, anlam ve değer üretimini süreklileştiren dinamik bir öğrenme zemini haline gelmektedir.
TYMM'nin dil politikası da bu bütünlüğün merkezinde yer almaktadır. Türkçe, düşünmenin kurucu zemini olarak ele alınmakta, ana dilde derinleşme arttıkça tüm disiplinlerde muhakeme gücü yükselmektedir. Yabancı dil, gramer kalıplarına hapsolan bir alan olmaktan çıkarılmakta, anlamlı iletişime ve üretime dayalı edinim hattında yeniden düzenlenmektedir. Böylece sözcük ve kavram egemenliği güçlenmekte, yapay zeka çağının gerektirdiği eleştirel düşünme ve üretkenlik için sağlam bir zemin oluşmaktadır.
KARAKTER İNŞASI
TYMM'nin merkezindeki "karakter inşası" ise müşterek hayatı önceleyen bir yurttaşlık sorumluluğunu içermektedir. "Kök değerler" bu inşanın etik zeminini oluşturmaktadır ve hedeflerden içerik tasarımına, öğretim stratejilerinden okul iklimine kadar programın tüm katmanlarına içkin hale getirilmektedir. Okul, değerlerin görünmez arka planı olmaktan çıkmakta, bizzat yaşandığı ve örüldüğü bir öğrenme ekosistemi olarak işletilmektedir. Toplumsal sorumluluk projeleri, gönüllülük çalışmaları, sanat ve spor üretimleri ile yerel hizmet uygulamaları bu ekosistemin somut bileşenlerini teşkil etmektedir. Başarı, sınav göstergeleriyle sınırlı kalmamakta estetik duyarlık, birlikte yaşama terbiyesi, emek ve sorumluluk kültürü ile toplumsal fayda üretme kapasitesi ölçülebilir bir çerçevede değerlendirilmektedir. Böylece karakter eğitimi soyut bir söylemde bırakılmamakta eylem alanlarıyla buluşarak öğrencinin gündelik pratiğinde somut karşılık bulmaktadır. Eğitim, bu bütünlük içinde demokratik meşruiyetin ve sosyal adaletin gündelik pratiğine dönüşmektedir.
SAHAYLA SÜREKLİ ETKİLEŞİM
TYMM'nin kuramsal dili, katılımcı ve saydam bir yönetişim kültürünü kurumsallaştırmaktadır. Öğretmen, yönetici, öğrenci temsilcisi, veliler ve akademi çevreleri programların tasarım ve izleme süreçlerine dahil edilmekte, sahadan gelen geri bildirimler düzenli ve sistematik biçimde kayda alınmakta, kararlar veriyle kalibre edilmektedir. Dijital kamusallık; erişim eşitliği, içerik kalitesi ve veri mahremiyeti ilkeleri üzerinde inşa edilmekte; platformlar öğretmenin sınıf içi kararlarını destekleyen bir altyapı sunmaktadır. Bu sistem, merkezi çerçeve ile yerel ihtiyaçlar arasında sağlıklı bir etkileşim hattı kurmakta, esnekliği kalite güvencesiyle dengelemektedir. Böylece müfredat durağan bir metin olmaktan çıkmakta, sahayla sürekli etkileşim içinde kendini yenileyen, öğrenen ve yaşayan bir organizma hüviyeti kazanmaktadır.
ÖZE DÖNÜŞ BİLİNCİYLE GELECEĞE YÜRÜYORUZ
Son kertede Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, 2005'te yöntemi kuran ve 2018'de değer ile yetkinliği ilkesel bir zemine yerleştiren birikimi tevarüs edinmiş, onu felsefi omurgası güçlü, tutarlı ve bütüncül bir müfredat diline dönüştürmüştür. Ortaya çıkan tablo, eğitimi toplumsal sözleşmenin canlı bir unsuru, kültürel sürekliliğin zemini ve ortak yararın üretildiği bir alan haline getirmektedir. Hedef; eylem, değer ve erdem çizgisinde bütünleşmiş insanın yetişmesi, dilde ve düşünmede derinliğin artması, ölçmede güvenin kalıcılaşması, okul ekosisteminin anlam ve davranış üretme kapasitesinin güçlenmesidir. Bu çizgi, maarif davamızı günübirlik tartışmaların ötesine taşıyarak uzun vadeli ve sahici bir öze dönüş bilinciyle geleceğe yürütmektedir.
