Gazete Memur - gazetememur.com


© Copyright 2025 Gazete Memur
Dolar : 42,6973 0,01 Değişim Euro : 50,1459 -0,03 Değişim Altın : 5.903,32 %0,02 Değişim BIST 100 : 11.311,31 0,69 Değişim Brent Petrol : 61,12 -0,26 Değişim

Bakan Tekin MESEM eleştirilerine sert yanıt verdi: Hiçbir çocuk ucuz iş gücü değil

TBMM Genel Kurulu'nda Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2026 yılı bütçesi görüşülürken konuşan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Mesleki Eğitim Merkezleri'ne (MESEM) yönelik eleştirilere sert yanıt verdi. Tekin, hiçbir çocuğun ucuz iş gücü olarak görülmediğini, iş sağlığı ve güvenliği açısından tüm süreçlerin yakından denetlendiğini vurguladı.

Kaynak : Anadolu Ajansı Giriş : Güncelleme :
Bakan Tekin MESEM eleştirilerine sert yanıt verdi: Hiçbir çocuk ucuz iş gücü değil

TBMM Başkanvekili Tekin Bingöl'ün başkanlığında toplanan TBMM Genel Kurulu'nda Milli Eğitim Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın 2026 yılı bütçeleri görüşülüyor. Bütçeler üzerinde grubu olan siyasi partiler görüş ve önerilerini açıklamasının ardından Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin sunum yaptı.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Bakanlığının bütçesinin görüşüldüğü TBMM Genel Kurulu'nda MESEM'e yönelik eleştirileri yanıtlarken, mesleki eğitimle çocuk işçiliğinin kesin çizgilerle ayrıldığını, hiçbir çocuğu ucuz iş gücü olarak görmediklerini ve hiçbir evladın hayatını riske atmadan sahadaki her adımın yakından izlendiklerini savundu.

Yusuf Tekin, Türkiye'de eğitim politikalarının yakın siyasi tarihten bağımsız değerlendirilemeyeceğini belirterek, "Cumhuriyet tarihi boyunca farklı dönemlerde yaşanan askeri müdahaleler, muhtıralar, vesayet girişimleri ve olağanüstü yönetim dönemleri, en yoğun etkisini eğitim politikalarında göstermiştir. Okulun, müfredatın, sınav sisteminin, okul türlerinin ve öğretmenlik mesleğinin bilimsel ve demokratik siyaset zemininde tartışılması gereken başlıklar olmaktan çıkarak kapalı kapılar ardında ve salt ideolojik kabuller eşliğinde şekillendiği yasakçı dönemler yaşanmıştır. Bu dönemlerde eğitim, toplumun tamamını kuşatan bir hak alanı olmamış, aksine belli kesimleri dışarıda tutan, bazı hayat tarzlarını makbul, bazılarını sakıncalı gören bir tasnif aracına dönüştürülmüştür " diye konuştu.

"Mesleki eğitimle çocuk işçiliği kesin çizgilerle birbirinden ayrıştırılmıştır"

Bakan Tekin, MESEM uygulamasına yönelik eleştirilere şöyle yanıt verdi: "Mesleki eğitim Türkiye'nin hem iktisadi hem ahlaki omurgalarından bir tanesidir. Hepimizin bildiği gibi bu alandaki pek çok tartışmanın arka planında 28 Şubat'la birlikte zihinlere yerleştirilen kırılmalar mevcut. Bir dönem katsayı uygulamalarıyla meslek liselerin, imam hatiplerin kapısını kapatan anlayış bugün başka kavramlar üzerinden aynı kurumsal yapıları yıpratmaya çalışıyor. O dönem gençlerimizi yükseköğretimden dışlayan bu zihniyet şimdi mesleki eğitimi bir sorun alanı gibi göstererek Türkiye'nin üretim damarını kesmeye çalışıyor. Bizim son yirmi yılda yaptığımız iş, bu tarihi kırılmayı onarmak, mesleki eğitimi yeniden itibar ve güven eksenine taşımaktır.

MESEM, kökleri 1977'ye uzanan çıraklık eğitimini örgün eğitimin bir parçası haline getiren bir program türüdür. Ortaokul mezunu ve 14 yaşını doldurmuş gençlerimiz bir yandan zorunlu ortaöğretim sürecine devam ederken diğer yandan sigortalı, sözleşmeli bir biçimde usta öğretici ve öğretmen gözetiminde hem okulda hem işletmede beceri kazanmakta, devletin doğrudan sorumluluğu altında eğitim görmektedir.

Bu uygulamayı yaparken Anayasa'mız, ulusal mevzuatımız, tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler, ahlaki ilkelerimiz ve kültürümüz rehberimiz olmuştur. Bu metinlerde mesleki eğitim ile çocuk işçiliği arasında kesin çizgilerle ayrıştırma yapan bir düzenleme mevcuttur. İkinci olarak, iş sağlığı ve iş güvenliği Anayasa'dan başlayarak 6331 sayılı Kanun'la, 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu'yla güvence altındadır. Bizler de her çocuğumuzun emanet olduğu bilinciyle hareket ediyoruz, onu ucuz iş gücü olarak gören her türlü yaklaşım bizim için hem hukuken hem de vicdanen kabul edilemezdir.

Bugün karşımızda mesleki eğitimde yürütülen her çabayı görmezden gelip okulla, atölyeyle, sigortayla, sözleşmeyle yürütülen bir süreci tek kelimelik etiketlere indirgeyen bir dil kullanıyorsunuz. Eğitim ile emek arasındaki köprüyü güçlendirmeye çalıştığımız her adımı sanki gençlerimizi ucuz iş gücü haline getiren bir düzen kuruyormuşuz gibi sunan bu yaklaşım hakikati de istatistiği de demogojiyi de göz ardı ediyor. Oysa bizim için asıl mesele, bir meslek öğretmenin ötesinde, gencin hayat yolculuğunu güvenli, saygın ve denetimli bir zeminde kurabilmektir.

"2024-2025 eğitim öğretim yılı itibarıyla 253 bin işletme denetlenmiş, 23 bin 252 uygunsuz işletmeyle sözleşme feshedilmiştir"

Bakınız, bir öğrencinin işletmeye yerleştirilmesi Milli Eğitim Bakanlığı'nın tek başına verdiği idari bir karar değildir. Valilik, İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, ilgili oda ve birlik temsilcileri, il/ilçe milli eğitim müdürlükleri ve işletme belirleme komisyonlarının ortak değerlendirmesiyle yürüyen çok aşamalı bir süreçtir. Ve bu süreçte en hassas olduğumuz konuların başında iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin tedbirler gelmektedir. İşletmeler 3308 sayılı Kanun'a uygunluk, program yeterliliği, usta öğretici niteliği, öğrencinin giyinme-dinlenme-sosyal alanlarının varlığı ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çerçevesinde risk değerlendirmesi yapılıp yapılmadığı bakımından tek tek incelenmektedir.

Bu incelemeler sonucunda şartları taşımayan işletmeler program kapsamına alınmamakta, program kapsamına alınan işletmeler rutin aralıklarla denetlenmekte ve en küçük bir eksiklik tespit edilmesi durumunda sözleşmeler feshedilmektedir. Bu çerçevede 2024-2025 eğitim öğretim yılı itibarıyla 253 bin işletme denetlenmiş, 23 bin 252 uygunsuz işletmeyle sözleşme feshedilmiştir. Yine işletme belirleme komisyonlarında iş sağlığı ve güvenliği uzmanlarının bulunmasını zorunlu hale getirdik. Bu kapsamda okul müdürlerimiz ve işletmeye giden her bir öğrencimiz için tanımlı koordinatör meslek öğretmenlerimiz maksimum 10'ar günlük periyotlarla sahada öğrencimizin bulunduğu ortam ve eğitim sürecini yakından takip edip gerekli raporlamaları yapmaktadır. Hiçbir evladımızın hayatını asla riske atmadan sahadaki her adımı yakından izleyen süreci yönetiyoruz."

"Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" vurgusu

Tekin, 3 Kasım 2002'den bu yana süren AK Parti iktidarlarının eğitim alanındaki en önemli icraatlarından birinin, demokratik hukuk devleti ilkeleri doğrultusunda vatandaşla devlet arasındaki güveni yeniden tesis etmek olduğunu söyledi. Tekin, şöyle konuştu:

"Başörtüsü yasağının kaldırılması, katsayı adaletsizliğinin giderilmesi, müfredatın daha kapsayıcı hale getirilmesi, farklı inanç ve kültürel kimliklere saygılı bir eğitim ikliminin tesis edilmesi; her biri, toplumun geniş kesimlerinin on yıllar boyunca taşıdığı adalet ve eşitlik talebine verilen somut cevaplardır.

Biz AK Parti iktidarı olarak eğitim hakkını ideolojik kabul ve tasniflerin değil, Anayasa'nın ve temel insan hakları ilkelerinin kapsamı içinde görüyor, öyle değerlendiriyoruz. Hangi kimlikten, hangi bölgeden, hangi aileden gelirse gelsin, okulun kapısından içeri giren her çocuğun kendisini yekdiğeriyle eşit görmesini ve devletin de herkese eşit mesafede durduğunu hissedebilmesini istiyoruz. Öğretmenlerimiz başta olmak üzere, eğitim alanındaki tüm diğer aktör ve paydaşlar için de aynı hissiyatı taşıyoruz. Ve bu hissiyatımızın bir gereği olarak eğitimi her türlü ideolojik prangadan kurtarmaya, toplumsal barışın, farklılıklarla bir arada yaşamanın ve insan haklarına dayalı demokratik bir toplum düzeninin temeli olarak yapılandırmaya devam ediyoruz.

Müsaadenizle tam bu noktada bir hakikati kayda geçirmeyi hem bir devlet görevi hem de bir vefa borcu olarak görüyorum. Militarizmin sivil siyaset üzerindeki hegemonyasını tasfiye eden, eğitimde demokratikleşmeyi sağlayan, milletimizin değer dünyasını kamusal alanda teminat altına alan, adalet ve eşitlik taleplerini siyaset alanında karşılıksız bırakmayan mücadele çizgimiz, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliği ve vizyonu altında şekillenmiştir ve şekillenmeye de devam etmektedir. Bu vesileyle, eğitim alanındaki demokratikleşme sürecine öncülük eden ve bu çizginin istikrarla sürdürülmesini sağlayan Sayın Cumhurbaşkanımıza huzurlarınızda şükranlarımı ifade etmek istiyorum.

Artık kısıtlama ve yasaklar dönemi geride kalmış, vatandaşla devlet arasındaki güven kalıcı şekilde tesis edilmiştir. Bundan sonrası eğitim alanını uzun vadeli bir vizyonla, stratejik kararlılıkla ve toplumsal sorumluluk bilinciyle ele alma zamanıdır. Nitekim uzun ve katılımcı bir hazırlık evresini takiben geliştirdiğimiz Türkiye Yüzyılı Maarif Modelini bu doğrultuda değerlendiriyor, eğitim alanında yürüttüğümüz mücadelenin yeni safhası olarak görüyoruz.

Eğitim sistemimize aynı zamanda değer temelli, yerli ve milli bir zemin kazandırarak kültürel sürekliliği sağlamayı hedefliyoruz. Cumhuriyet'in kurucu iradesi Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Milli Mücadele'nin en çetin günlerinde dahi eğitim meselesini devletin bekasıyla birlikte düşünmüş, 1921'de toplanan Maarif Kongresi'nde 'kültür zeminle mütenasiptir; o zemin milletin seciyesidir' sözleriyle örnek alacağımız ölçüyü önümüze koymuştur. Biz bugün Türkiye Yüzyılı Maarif Modelini hem bu kurucu perspektife sadakati koruyacak şekilde hem de içinde yaşadığımız çağın bilimsel, teknolojik ve toplumsal dönüşümlerini gözeten bir çizgide geliştirmeye çalışıyoruz."

Tekin konuşmasında CHP'ye yönelik eleştirilerde bulundu.