BIST 100 9.948,99 %0,33 Dolar 35,18 %0,02 Euro 36,69 %-0,11 Altın Gram 2.976,93 %-0,03 Brent Petrol 73,26 %-0,45 Bitcoin 95.609,91 %-0,09
,

Öğretmenlerin çağrısına uyan eğitim sendikaları birleşti

Bugün Ankara'da bir araya gelen 12 eğitim sendikası, ortak bir basın açıklamasıyla kararlarını açıkladı: Eğer sendikaların talepleri karşılanmazsa, tüm eğitim çalışanları 2 Kasım'da bir günlük iş bırakma eylemine gidecek.

Öğretmenlerin çağrısına uyan eğitim sendikaları birleşti

Fundanur Öztürk | BBC Türkçe

Öğretmenlerin gündeminde Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda öngörülen kariyer basamakları, enflasyon ve ekonomik kriz karşısında eriyen maaşlar, artan kiralar ve ulaşım giderleri sebebiyle yaşadıkları geçim sıkıntıları yer alıyor.

BBC Türkçe’ye konuşan bir öğretmen, “Zengin değil, yoksulluk sınırında maaş alabilen bir yoksul olmak istiyorum,” diyor.

Türkiye’de öğretmen maaşları ortalama 10-11 bin lira civarında seyrediyor. Buna ek ders ücretleri eklendiğinde maaşlar bir miktar artsa da her öğretmenin ek ders geliri bulunmuyor.

Memurluktaki kıdemleri ya da çocuk sayısı gibi etkenlerle maaşlar cüzi seviyede oynasa da çift öğretmen maaşlı dört kişilik bir hanenin geliri, yoksulluk sınırına erişemiyor.

Anadolu Eğitim Sendikası’nın verdiği bilgiye göre, 10 yıl önce Türkiye’deki öğretmenlerin maaşı 977 dolar iken şimdi 512 dolar.

Türkiye’nin pek çok farklı kentinden BBC Türkçe’ye konuşan öğretmenler, derin bir yoksulluk içerisinde yaşadıklarını anlatıyor.

Şubat ayında yürürlüğe giren Öğretmenlik Meslek Kanunu ise 10 yıllık öğretmenlerin bir sınava girerek ‘uzman’ ya da ‘başöğretmen’ olarak derecelendirilmesini ve buna bağlı olarak maaşlarında zam yapılmasını öngörüyor.

Ancak eğitimciler bir ihtisas mesleği olan öğretmenliğin sınavla derecelendirilemeyeceğini ve bu sınavın öğretmenlerin uzmanlığını test eden bir içeriğe sahip olmadığını değerlendiriyor.

Eğitim sendikaları temsilcileri hiçbir sınava tabi tutulmaksızın, kıdemleri baz alınarak maaşların iyileştirilmesi gerektiğini savunuyor.

BBC Türkçe’ye konuşan TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Sözcüsü AKP Milletvekili Orhan Erdem, bu sınava yaklaşık 640 bin öğretmenin başvurduğunu söylüyor.

Bu rakam, Türkiye’de 10 yılını doldurmuş öğretmenlerin büyük bir bölümünün uzman ve başöğretmenlik sınavına başvurduğunu gösteriyor.

Erdem, “Bütün bu dezenformasyona rağmen öğretmenlerimizin yüzde 95’i eğitime katıldı, eğitimi bitirenlerin yüzde 98’i sınava başvurdu. Öğretmenlerimizde bir kafa karışıklığı oluşturulmakla birlikte, öğretmenlerimizin bu yanlış ifadelere inanmadıkları görülüyor,” diyor.

Konuştuğumuz öğretmenlere göre bu yüksek orandaki başvurunun sebebi, Türkiye’de giderek derinleşen ekonomik kriz.

Öğretmenler Türkiye’nin genelinde görülen yüksek ev kiralarından, artan gıda masraflarından ve her türlü temel ihtiyaçlarını zorla karşılar halde olduklarından söz ediyor.

12 sendikanın ortak talepleri ne?

Ankara'da 12 eğitim sendikası bir araya gelerek ortak bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Sendikalar taleplerini şöyle sıraladı:

  • 19 Kasım tarihinde gerçekleşecek kariyer sınavının derhal iptal edilmesi,
  • Eğitim-öğretim yılına hazırlık ödeneğinin ayrım gözetmeksizin tüm eğitim çalışanlarına bir maaş tutarında ödenmesi,
  • Tüm eğitim çalışanlarının yoksulluk sınırının üzerinde bir ücret artışına ilişkin düzenleme yapılması,
  • Kamuda mülakat uygulamasına son verilmesi,
  • Tüm eğitim çalışanlarına sosyal devlet ilkesi gereği ayrım yapılmaksızın; giyim, ulaşım, barınma, beslenme, yakıt, kira yardımı yapılması ve aile çocuk yardımı tutarlarının iyileştirilmesi,
  • Vergi dilimi adaletsizliğine son verilmesi,
  • Öğrencilerin en temel hakkı olan eğitim, barınma ve beslenme haklarının, sosyal devlet anlayışıyla devlet güvencesine alınması ve kamusal eğitim sağlanması.

Eğitim İş, Eğitim Sen, Hürriyetçi Eğitim Sen, TEÇ-SEN, Anadolu Eğitim Sen, Özgür Eğitim Sen, Eğitim Hak Sen, Eksen Eğitim Sen, İdeal Eğitim Sen, Eğitim Söz Sen, Eğitimde Birlik Sen ve Eşit Haklar Sendikası, bu taleplere ilişkin düzenlemelerin yapılmaması halinde 2 Kasım'da iş bırakma eylemi yapılacağını duyurdu.

“Kiram 6 ayda iki katına çıktı”

Hangi şehirde olursa olsun, konuştuğumuz tüm öğretmenler yüksek ev kiralarından şikâyet ediyor. Pek çok öğretmenin bu sebeple başka bir kente ya da yakınındaki daha küçük bir ilçeye tayin istediği görülüyor.

Antalya’da yaşayan 21 yıllık öğretmen Fatma, ev kirasının altı ayda 2 bin liradan 4 bin liraya çıktığını, oğlunun okul servisi ücretinin bu yıl 260 liradan 800 liraya yükseldiğini anlatıyor:

“Yazın iki ay ailemin yanına memlekete gidip para biriktirdik ama yine de sürekli eksideyiz. Eylül ayı kredi kartı borcum 12 bin TL, maaşım ise 11 bin 400 TL. Okulumdaki başka bir öğretmen arkadaşım, yaz tatilinde iki ay boyunca kaldırım parkesi döşedi.”

Antalya’nın Rusya-Ukrayna savaşı ve ekonomik krizden en çok etkilenen kentlerden biri olduğunu söyleyen Fatma, “Antalya’da çalışan öğretmenlerin büyük çoğunluğu ek iş yapıyor, başka türlü çark dönmüyor,” diyor:

“İki çocuklu ve tek maaşlı bir arkadaşımız Google’a ‘kirası en ucuz kent’ yazıp Kırıkkale’yi buldu ve oraya tayin oldu. En son ne zaman ailecek dışarıda bir yemek yedik hatırlamıyorum. Dört kişilik bir ailenin dışarıda yemek yemesi 500-600 lira demek.”

“Zengin olmayı değil, yoksul olmayı talep ediyorum”

TÜRK-İŞ verilerine göre Eylül ayında dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 23 bin 600 TL oldu. Buna göre tek maaşlı bir öğretmen ailesinin geliri yoksulluk sınırının neredeyse yarısına tekabül ediyor.

Bodrum’da görev yapan 18 yıllık öğretmen Bahadır bu ay 10 bin 900 TL maaş aldığını söyleyerek, “Bir öğretmen olarak talebim şu: Yoksul olmak istiyorum” diyor.

Bodrum’da ev kiralarının ortalama 9-10 bin lira olduğunu söyleyen Bahadır, sadece kendi okulunda pek çok öğretmenin Bodrum’dan başka bir yere tayin istediğini anlatıyor.

Kendi okulundaki istatistikten hareketle, bu eğitim öğretim yılında Bodrum’da öğretmenlerin en az yüzde 30’unun başka bir kente tayin olduğunu değerlendiriyor:

“Bodrum’da kiralar neredeyse bir öğretmen maaşı kadar. Başka bir geliri olmayan pek çok öğretmen arkadaşım teker teker buradan gitti. Geçen yıl elektrikle karşıladığımız ısınma giderlerimiz aylık 2-3 bin lirayı bulmuştu, bu kıştan ödümüz kopuyor.

“Bir akşam evimin 300 metre altındaki balık restoranına gitsek, hesap diye bir aylık maaşımızı bırakırız. Biz zaten bunu talep etmiyoruz. Ayda birkaç kitap alabilmeyi, ulaşımı dert etmemeyi, birkaç kere sinemaya gidebilmeyi talep ediyoruz. Yani yoksul olmayı talep ediyorum, zengin olmayı değil.”

“Öğretmenler bu sınava mecburiyetten başvurdu”

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, uzman öğretmenlerin maaşında 3 bin, başöğretmen maaşlarında ise 5 bin lira fark olacağını açıkladı.

Haber için ulaştığımız öğretmenlerin hemen hepsi, ilkesel olarak "uzman" ya da "başöğretmen" olarak derecelendirilecekleri sınava karşı çıktıklarını ancak ekonomik gerekçelerle başvurmak zorunda kaldıklarını söylüyor.

Yazın aldıkları çevrimiçi eğitimlerin içeriğini yetersiz bulan öğretmenler, uzmanlıklarını geliştirebilecekleri bir eğitimin sunulmadığını belirtiyor.

Kayseri’de görev yapan 17 yıllık öğretmen Hasan 10 bin 690 lira maaş aldığını söyleyerek, “çevresindeki her arkadaşı gibi” sadece ekonomik gerekçelerle uzmanlık sınavına başvurduğunu anlatıyor.

Bahadır, “Memnuniyetten değil, mecburiyetten başvurdum. Birçok öğretmen bu paraya muhtaç olduğu için şu an harıl harıl ders çalışıyor,” diyor.

Öğretmenlerin sınava tabi tutulacağı eğitim içeriklerinin “zamanla geliştirileceğini” belirten TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Sözcüsü AKP Milletvekili Orhan Erdem ise Şubat ayında yasalaşan bir kanundan sonra sadece birkaç ay içerisinde binlerce içerik hazırladığını söylediği MEB’in “çok önemli bir iş” başardığını savunuyor.

Sendikalardan istifalar gerçekleşiyor

Birçok farklı sendikadan öğretmenleri yarın aynı miting alanında toplayacak olan süreç, öğretmenlerin sosyal medya üzerinden örgütlenerek tüm sendikaları ortak eyleme çağırmasıyla başladı.

Sendikaları öğretmenlerin sorunlarına karşı duyarsız kalmakla eleştiren çok sayıda öğretmen, sosyal medya üzerinden istifa dilekçesini paylaşarak sendikasını protesto etti.

Konya’da öğretmenlik yapan Mahmut da üç hafta önce sendikasından istifa ettiğini söyleyerek, sendikaların bu taleplere kulaklarını tıkaması halinde istifaların artacağını değerlendiriyor.

26 yıllık öğretmen olan Mahmut artık telefonunu değiştirmek için bile üç maaşını gözden çıkarması gerektiğini söyleyerek, “Bu ay kredi kartım 11 bin lira olmuş, peki ne yaptım? Hiçbir şey. Yiyemiyoruz, içemiyoruz, giyinemiyoruz,” diyor.

Hürriyetçi Eğitim Sen Genel Başkanı Levent Kuruoğlu da “Gerekirse iş bırakamaya hazır olan sendikalarla birleştik. Şu anda buna katılmayan sendikalar bedelini ağır öder çünkü bütün öğretmenler ayakta,” diye konuşuyor.

“Mesleğe yeni başlayan öğretmenlerin durumu daha kötü”

Yeni atanmış bir öğretmen, mesleğe ilk önce bir yıllık “aday öğretmen” olarak başlıyor, sonra iki yıl “sözleşmeli öğretmen” olarak istihdam ediliyor.

Türkiye’de hali hazırda yaklaşık 150 bin sözleşmeli öğretmen, 9 bin 600 lira civarında bir maaşla çalışıyor. 10 yılını doldurmayan öğretmenler uzmanlık sınavına giremediği için, maaşlarına zam yapılması da öngörülmüyor.

Ayrıca üç yılın sonunda kadrolu olan sözleşmeli öğretmenler, ancak kadrolu olduktan sonra eşinin yanına tayin isteme hakkı kazanabiliyor.

Hürriyetçi Eğitim Sen Genel Başkanı Levent Kuruoğlu, “Eşi Şırnak’ta sözleşmeli öğretmen olup kendisi Balıkesir’de bir özel okulda çalışan bir öğretmen arkadaşımız, eşi düşük yaptığında işten izin alıp Şırnak’a gidemediğini, ailesini gönderdiğini söylüyor,” diyor.

Bu yıl atanan 20 bin yeni öğretmenin yarısının İstanbul’a atandığını söyleyen Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı Mehmet Alper Öğretici ise “İstanbul’da 5-6 bin liranın altında ev kirası bulamayan yeni öğretmenlerin çoğu, maaşlarının yarısından fazlasını kiraya ödemek zorunda kaldı,” diyor.

Kamuda neredeyse en düşük maaşı öğretmenlerin aldığını belirten Öğretici, “Maaşlar bırakın yoksulluk sınırını, açlık sınırının bir tık üzerinde,” diyor ve kıdemi dolan her öğretmenin bahsedilen ücretleri sınavsız alması gerektiğini dile getiriyor.

Öğretici, OECD ülkelerinde göreve yeni başlayan öğretmen ile 25 yıllık öğretmen arasındaki ücret farkının yüzde 67 olduğunu, Türkiye’de ise bu oranın yüzde 12’de kaldığını belirtiyor.

AKP Milletvekili Erdem: “Öğretmenler sendikalar tarafından kullanılıyor”

TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Sözcüsü AKP Milletvekili Orhan Erdem, 2005 yılında yürürlüğe girip daha sonra AYM tarafından iptal edilen kanun kapsamında, hali hazırda yaklaşık 70 bin “uzman öğretmenin” 17 yıldır görevde olduğunu ve öğretmenler arasında “hiçbir soruna sebep olmadığını” söylüyor.

Öğretmenler odasında iş barışını bozacağı eleştirilerine karşı üniversitelerdeki eğitim sistemini örnek gösteren Erdem, “Üniversitelerde aynı bu sistem uygulanıyor. Hangimiz üniversitedeki çocuğunun dersine bir araştırma görevlisi mi yoksa profesör mü girdiğine karışıyor?” diyor.

Eşit işe eşit ücret ilkesinin delineceği eleştirileriyle ilgili olarak ise, “Üniversitede araştırma görevlisiyle doçent aynı işi yapmıyor mu? Biri başka bir derse giriyor, diğeri başka bir derse. Burada ne sıkıntı var?” diye soruyor.

Erdem, son 10 yılda doktora ve yüksek lisans yapmış öğretmenlerin yarısının kamu dışındaki kurumlara gittiğini ve artık bu öğretmenlerin kamuda tutulabileceğini belirtiyor:

"Bir öğretmen düşünün, 2022’de atanıyor, 2052’de emekli oluyor ve bu zaman içinde giderek köreliyor. Bu kanunla öğretmenlerin kendisini devamlı geliştirmesi ve her 10 yılda bir yükselmesi amaçlandı, ciddi bir ekonomik katkı sağlandı.”

Erdem, Öğretmenlik Meslek Kanunu’na yapılan eleştiriler konusunda sendikaların öğretmenleri ‘siyaseten kullandığını’ ve sınava gösterilen yoğun ilginin, öğretmenlerin memnuniyetinin göstergesi olduğunu değerlendiriyor:

“Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün bakanlıklarında kariyer basamakları sınavla yapılır, bunu da en iyi bizim öğretmelerimiz biliyor çünkü o sınavlara gözetmen olarak giriyorlar. Bunu sınavsız vermiş olsanız, bu zaten bir kariyer olmaz. Bütün kamudaki memurlara vermeniz gerekir.”

Sınavda 70 puanı geçecek her öğretmenin kontenjansız bir şekilde uzman ya da başöğretmen unvanı alacağını söyleyen Erdem, “Öğretmenlerimize sınavsız bir şekilde verilecek en yüksek rakama razıyız. Ancak devlet imkânları ölçüsünde bir şey belirler ve burada gerçekten imkanlarının en üstünü belirliyor,” diyor.

“Okullarda yeni rant kapısı yaratacak”

Öğretici, daha şimdiden bazı velilerin çocuğunu seneye ‘uzman ya da başöğretmen’ sınıfına vermek istediğini, okul yönetimlerinde bu ‘karmaşanın’ şimdiden başladığını söylüyor.

Bu durumun öğretmenler arasında hiyerarşi yaratacağını söyleyen Öğretici, her ne kadar bu sınavın içeriği öğretmenlerin uzmanlığını ölçer nitelikte olmasa da velilerin bunu bilemeyeceğini ve öğretmenlerin sınıflandırılacağını değerlendiriyor:

“Bu sınavı geçip uzman ya da başöğretmen olan öğretmenler ve diğerleri arasında; görev ve yetki tanımları açısından hiçbir değişiklik olmayacak. Aynı işi yaparken, farklı statüde farklı ücretler alacaklar.”

Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay, öğretmenlerin farklı unvanlarla istihdam edilmesinin çalışma barışını bozacağını ve eğitimin niteliğine zarar vereceğini değerlendiriyor.

Eğitimin artık devlet okullarında satın alınabilen bir hizmete dönüştüğünü ve velilerin kayıt aşamasından başlayarak okul yönetimlerine pek çok ödeme yapmak zorunda kaldığını belirten Özbay, “Öğrenci ve veliler zaten müşteri konumuna düşürülmüştü, şimdi yeni bir pazar alanı daha açıldı,” diyor.

Özbay, özellikle ilkokul düzeyinde çocuğunu uzman ya da başöğretmenin sınıfına kaydettirmek isteyen velilerin yüksek ücretler ödemesi gerekebileceğini değerlendiriyor:

“Liyakatsiz idareciler, isteyen velilerin öğrencilerini para karşılığında başöğretmen ya da uzmana atayacak. Zaten hali hazırda eğitimde pek çok hizmet paralı hale geldi. Eğitim, gericiliğin ve piyasacılığın kıskacında sıkışıp kaldı.”

Ankara’da görev yapan 16 yıllık öğretmen Necdet, özellikle ilkokul kademesinde velilerde ‘öğretmen seçme’ eğiliminin çok olduğunu ve yeni sistemle bunun artacağını düşünerek, “Veliler uzmanlığı olan öğretmeni seçmek isteyince, öğretmen odalarında ayrışma olacak,” diyor.

Öğretmenler 15 Ekim Cumartesi günü 12 eğitim sendikasının katılımıyla Ankara’da bir miting düzenleyecek.

 

İlişkili Haberler

Manşetler