,

KESK Hakem Kurulu Kararına Hangi Şerhi Düştü?

7 Dönem Toplu Sözleşmedi Uyuşmazlığa ilişkin Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun 31/8/2023 Tarihli ve 2023/1 Sayılı Kararı yayımlandı. KESK Karara şerh düştü

KESK Hakem Kurulu Kararına Hangi Şerhi Düştü?

KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU (KESK) TEMSİLCİSİ ŞENOL KÖKSAL’IN KARŞI OY GEREKÇESİDİR

GİRİŞ:

Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2024 ve 2025 yıllarını kapsayan 7. Dönem Toplu Sözleşme sürecinde söz konusu Toplu Sözleşmenin Kamu Görevlilerinin Geneline yönelik bölümünde uzlaşma sağlanmaması üzerine Kamu Görevlileri Hakem Kurulu süreci başlamıştır.

26 Ağustos 2023 tarihinde ilk toplantısını yapan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu son toplantısını ise 31 Ağustos 2023 tarihinde gerçekleştirerek yukarıda yer alan, toplu sözleşme hükmünde olan, tarafların itiraz hakkının bulunmadığı bağlayıcı kararı almıştır.

Öncelikle yukarıda yer alan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararı ülkemizde başta 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu ve ilgili yönetmelikler olmak üzere mevcut mevzuatımızla tanımlanan ve 2012 yılından bugüne uygulanan toplu sözleşme sisteminin bir ürünüdür.

Dolayısıyla söz konusu Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararma yönelik iş bu karşı oy gerekçemiz mevcut toplu sözleşme sistemini değerlendirmeye de elverecek şekilde;

    Esasa İlişkin Eksikliklere Dair Görüşümüz
    7. Dönem Toplu Sözleşme Sürecinde Usulde Yaşanan Eksikliklere İlişkin Görüşümüz
    Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun Kararma İlişkin Görüşümüz

Ana başlıkları altında düzenlemiştir.

    ESASA İLİŞKİN EKSİKLİKLERE DAİR GÖRÜŞÜMÜZ

Ülkemizin onayladığı, taraf olduğu Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) başta olmak üzere uluslararası sözleşmelerde, anlaşmalarda çalışanların hak ve özgürlüklerini koruma ve geliştirme kural iken bu hakları sınırlama ve yasaklama ise istisnadır.

Yine bilindiği üzere, 87 ve 98 Sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri başta olmak üzere Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı sendikal hakları bir bütün olarak kabul etmekte, bu hakların bölünmezliği ilkesini temel almaktadır.

Nitekim 7 Mayıs 2004 tarih ve 5170 sayılı yasayla Anayasamızın 90. Maddesinin son fıkrasına "usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin antlaşmalarla kanunların aynı konularda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşmalar esas alınır’1 cümlesi ilave edilmiştir.

Selanik Caddesi 44/1 Kızılay-ANKARA • Tel: 0.312 436 71 11 - Faks: 0.312 436 74 70 Yapılan bu değişiklik gereği başta 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu olmak üzere kamu emekçilerini ilgilendiren tüm mevzuatın Türkiye’nin onayladığı uluslararası sözleşmelerle-anlaşmalarla uyumlu hale getirilmesi anayasal bir zorunluluktur.

Ancak ülkemizde ne yazık ki bu durumun tam tersi bir tablo uzun süredir varlığını korumaktadır. Dolayısıyla Türkiye’de hayata geçirilen kimi yasal düzenlemelere rağmen çalışma hakkının en önemli parçası olan sendikal hak ve özgürlüklerin ve toplu sözleşme sisteminin başta yıllar önce onayladığımız temel ILO sözleşmeleri olmak üzere uluslararası sözleşme ve anlaşmalarla uyumsuzluğu sorunu sürmektedir.

Ülkemizdeki mevcut toplu sözleşme sistemi açısından yaşanan eksiklikler aşağıdaki gibi özetlenebilir.

A- Toplu Sözleşmenin Kapsamı Boyutu İle Yaşanan Eksikliğe İlişkin Görüşümüz

Yukarıda da dikkat çektiğimiz üzere Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) başta olmak üzere uluslararası sözleşmelerde, anlaşmalarda çalışanların hak ve özgürlüklerini koruma ve geliştirme kural iken bu hakları sınırlama ve yasaklama istisnai bir durumdur.

Nitekim ülkemizin onayladığı 23 Ocak 1952 tarihinden bugüne 71 yıldır yürürlükte olan Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkına Dair 98 sayılı ILO Sözleşmesi ve 12 Temmuz 1993’den bugüne 30 yıldır yürürlükte olan 151 sayılı ILO Çalışma İlişkileri (Kamu Hizmeti) Sözleşmesi başta olmak üzere taraf olduğumuz Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmelerinde, ILO sözleşmelerini yorumlamak ve uygulanmasını denetlemekle görevli Uzmanlar Komisyonu ve Sendika Özgürlüğü Komitesi ve Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi rapor ve kararlarında çalışanlar ve işverenler arasında yapılan toplu sözleşmelerde kapsamın mümkün olduğu kadar geniş tutulması esastır.

Oysa ülkemizde mevcut 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nda 4/4/2012 tarihli ve 6289 sayılı Kanunu ile yapılan değişiklikle kamu emekçileri için toplu sözleşmenin kapsamı:

“Madde 28-Toplu sözleşme; kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarını düzenleyen mevcut mevzuat hükümleri dikkate alınarak kamu görevlilerine uygulanacak katsayı ve göstergeler, aylık ve ücretler, her türlü zam ve tazminatlar, ek ödeme, toplu sözleşme ikramiyesi, fazla çalışma ücreti, harcırah, ikramiye, doğum, ölüm ve aile yardımı ödenekleri, cenaze giderleri, yiyecek ve giyecek yardımları ve diğer mali ve sosyal hakları kapsar. ”

Olarak düzenlenmiştir.

Böylece kamu emekçilerinin çalışma koşulları, terfi ve kariyer sorunları, disiplin cezalan gibi özlük haklan, demokratik, siyasi hakları ve mesleki hak ve çıkarları kapsam dışında tutulmuştur. Üstelik mali ve sosyal hakların kapsamına da “mevcut mevzuat hükümleri dikkate alınarak" denilerek ayrı bir kısıtlama daha getirilmiştir.

B- Toplu Sözleşmenin Tarafları ve İmza Yetkisi Boyutu İle Yaşanan Eksikliğe İlişkin Görüşümüz

Ülkemizde mevcut hali ile kamu emekçilerini ve kamu emeklilerini kapsayan “Kamu Görevlileri Toplu Sözleşmesi” sisteminde tarafların belirlenmesi ve imza yetkisi açısından da başta onaylanan ILO sözleşmeleri olmak uluslararası sözleşme ve anlaşmalara çelişen bir durum yaşanmaktadır.

Buna göre; 4688 sayılı yasanın aşağıda yer alan “Toplu sözleşmenin tarafları ve imza yetkisi” başlıklı 29. Maddesinde; “Toplu sözleşmenin tarafları ve imza yetkisi

Madde 29 - (Değişik: 4/4/2012-6289/19 md.)

Toplu sözleşme görüşmelerine kamu idaresi adına Kamu İşveren Heyeti, kamu görevlileri adına Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti katılır.

(Değişik fıkra: 2/7/2018-KHK-703/197 md.) Kamu İşveren Heyeti, Cumhurbaşkanının görevlendireceği Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakanın başkanlığında, Cumhurbaşkanınca belirlenen bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinden oluşur.

Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti, bağlı sendikaların toplam üye sayısı itibarıyla en fazla üyesi bulunan konfederasyonun Heyet Başkanı olarak belirleyeceği bir temsilci ile her bir hizmet kolunda en fazla üyeye sahip kamu görevlileri sendikaları tarafından belirlenecek birer temsilci, bağlı sendikaların üye sayıları esas alınmak kaydıyla toplam üye sayıları itibarıyla birinci, ikinci ve üçüncü sırada bulunan konfederasyonlar tarafından belirlenecek birer temsilci olmak üzere onbeş üyeden oluşur. Heyet Başkanı ve temsilciler, toplu sözleşme görüşmelerinin başlamasından onbeş gün önce konfederasyonlar tarafından Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Heyet Başkanlığı sıfatını haiz konfederasyon temsilcisinin toplu sözleşme görüşmelerine katılmaması veya görüşmelerden çekilmesi halinde Heyet Başkanlığı yetkisi, en çok üyeye sahip ikinci sırada bulunan konfederasyon temsilcisi tarafından kullanılır. Her bir hizmet kolunda en fazla üyeye sahip kamu görevlileri sendikaları tarafından belirlenecek temsilcinin toplu sözleşme görüşmelerine katılmaması veya görüşmelerden çekilmesi halinde aynı hizmet kolunda en fazla üyeye sahip ikinci sırada bulunan kamu görevlileri sendikası temsilcisi Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetine dahil edilir.

Toplu sözleşmeyi imzalamaya kamu idaresi adına Kamu İşveren Heyeti Başkam, kamu görevlileri adına sözleşmenin kamu görevlilerinin geneline yönelik bölümü için Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti Başkanı ve hizmet kollarına yönelik bölümleri için ilgili sendika temsilcisi yetkilidir.

Bu madde hükümlerine göre toplu sözleşmenin imzalanan bölümlerine ilişkin Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurulamaz. ” Denilmektedir.

Bu durumda mevcutta yaklaşık 6,3 milyon kamu emekçisi ve kamu emekçisi emeklisinin mali ve sosyal haklarını kapsayan toplu sözleşmede Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti adına tüm yetki en çok üyeye sahip konfederasyona hatta söz konusu konfederasyonun Genel Başkanma verilmektedir.

Mevcut durumda 7. Dönem toplu sözleşme halen çalışmakta olan 3,8 milyon kamu emekçisini, yaklaşık 2,5 milyon kamu emekçisi emeklisi olmak üzere yaklaşık 6,3 milyon kişiyi kapsamaktadır.

04.07.2023 tarih ve 32238 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tebliğine göre bir sendikaya üye olma hakkı bulunan toplam kamu görevlisi sayısı 2 milyon 858 bin 424’tür. Toplam sendikalı kamu görevlisi sayısı ise 2 milyon 130 bin 644’tür.En çok üyeye sahip konfederasyona bağlı sendikaların toplam üye sayısı ise 1 milyon 35 bin 278’dir.

Yani en çok üyeye sahip konfederasyona bağlı sendikaların toplam üye sayısı toplam kamu görevlisi ve emeklisinin %16’sıdır. Sendika üyesi kamu emekçileri içindeki temsil gücü dahi %50’yi geçmemesine rağmen en çok üyeye sahip konfederasyona kendi üyeleri dışında kalan 5 milyon 200 bin kamu görevlisi ve emeklinin mali ve sosyal hakları konusunda pazarlık yürütme yetkisi verilmektedir.

Öte yandan işçi sendikaları kendi üyeleri için toplu pazarlık yapıp toplu iş sözleşmesi bağıtlayabilirken kamu emekçileri ve emeklileri açısından böylesine anti demokratik bir tablo yaşanmaktadır, En çok üyeye sahip olsa bile bir konfederasyona bütün kamu emekçileri ve emeklileri adına tek başına yetki verilmesi demokratik temsile temelden bir aykırılık teşkil etmektedir

Bu durum genel düzeyli toplu sözleşme görüşmelerinin çoklu yapılması ilkesine uygun olmayıp, en çok üyeye sahip konfederasyona kendisine üye olmayan milyonlarca kamu emekçisini ve sendika hakkı olmayan dolayısıyla masada temsil edilemeyen kamu emekçisi emeklisini de bağlayan bir sözleşmeye imza atabilme yetkisi tanımakta, böylece diğer konfederasyonların, sendikaların toplu sözleşme görüşmelerinde kendi üyelerinin hak ve çıkarlarını korumasını engellemektedir.

Bu itibarla 4688 sayılı yasanın 29. Maddesi ILO’nun 98 sayılı sözleşmesinin 4. Maddesine ve dolayısıyla 151 sayılı sözleşmenin 1. Maddesine ve Konfederasyonların ve sendikaların kendi üyelerinin hak ve çıkarlarını savunma olanağını engellediğinden AİHM’in örgütlenme özgürlüğü ile ilgili 11. Maddesine aykırıdır.

C- Uyuşmazlık Hali- Kamu Görevlileri Hakem Kurulu Boyutu İle Yaşanan Eksikliğe İlişkin Görüşümüz

Çalışma hukukuna yönelik bütün uluslararası metinlerde hakemin, arabulucu statüsünde, tarafların nihai uzlaşmazlıkları öncesi bir ara çözüm durağı olduğu belirtilmekte ve kesinlikle son karar tarafların özgür iradesine bırakılmaktadır. Yine hakemlik, arabuluculuk görevi yapacak yapılarda kararın bilirkişi, akademisyen, alan uzmanı gibi üyelerin ağırlıkta olması, dolayısıyla kararın da taraflardan bağımsız-objektif olması temel alınmaktadır.

Oysa ülkemizde 4688 sayılı yasanın “Uyuşmazlık Hali” başlıklı 33. Maddesinde toplu sözleme görüşmelerinde taraflar arasında mutabakat sağlanamaması halinde taraflara sadece Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna (KGHK) başvuru hakkı tanınmıştır. Ancak söz konusu Kurul kararının tarafları bağlayıcı olması, karara itiraz edilememesi yolu ile zorunlu tahkim düzenlenmiştir.

Uzlaşmazlık durumunda Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna son karar merci olarak yetki verilmesi taraflar arasında eşit düzeyli pazarlık esasına dayanan toplu iş sözleşmesi anlayışına açıkça aykırıdır.

Yine 4688 sayılı yasanın 34. Maddesinde Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun oluşumu aşağıdaki gibi düzenlenmiştir.

“Kamu Görevlileri Hakem Kurulu

Madde 34 - (Değişik: 4/4/2012-6289/24 md.)

Kamu Görevlileri Hakem Kurulu her toplu sözleşme dönemi için;

    Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay Başkan, Başkanvekili, Başkan Yardımcısı veya Daire Başkanları arasından Cumhurbaşkanınca Başkan olarak seçilecek bir üye/34)
    (Değişik: 2/7/2018-KHK-703/197 md.) Cumhurbaşkanınca belirlenen bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarından dört üye,
    Bağlı sendikaların üye sayısı itibarıyla en fazla üyeye sahip konfederasyon tarafından belirlenecek iki, bağlı sendikaların üye sayısı açısından ikinci ve üçüncü sırada bulunan konfederasyonlardan birer üye,
    Üniversitelerin kamu yönetimi, iş hukuku, kamu mâliyesi, çalışma ekonomisi, iktisat ve işletme bilim dallarından en az Doçent unvanını taşıyanlar arasından Cumhurbaşkanınca seçilecek bir üye
    Bağlı sendikaların üye sayısı itibarıyla en fazla üyeye sahip konfederasyon tarafından üç, bağlı sendikaların üye sayısı açısından ikinci ve üçüncü sırada bulunan konfederasyonlar tarafından ikişer olmak üzere (d) bendinde belirtilen bilim dallarından en az Doçent unvanını taşımak kaydıyla, önerilecek toplam yedi öğretim üyesi arasından Cumhurbaşkanınca seçilecek birüye,(34)

olmak üzere onbir üyeden oluşur. ” Denilmektedir.

Buna göre toplam 11 üyesi olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun başkan dahil 6 üyesi doğrudan Cumhurbaşkanınca atanmaktadır. Ayrıca konfederasyonlar tarafından önerilecek toplam yedi öğretim üyesi arasından birini seçerek söz konusu Kurul’a görevlendirme yetkisi de yine Cumhurbaşkam’na verilmiştir. Bunlara ek olarak katılanlarm çoğunluğu ile karar alan Hakem Kurulu üyeleri çekimser oy kullanamamaktadır. Oyların eşitliği halinde Başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılmaktadır.

Dolayısıyla üyelerin atanmasına, oluşumuna, işleyişine bakıldığında Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun bağımsız- tarafsız karar vermesi neredeyse imkansız hale getirilmiştir.

Nitekim bugüne kadar yaşanan üç uyuşmazlıkta da Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun 11 üyesinden Cumhurbaşkanı tarafından atanan başkan ve kamu idarecileri- yöneticileri ile toplamda 6 üye konfederasyon ve sendikaların toplu sözleşme teklif maddelerine ilişkin oylamalarda ezici bir ağırlıkta red oyu kullanmış, Kamu İşveren Heyetinin söz konusu tekliflere karşı tutumunu temel almıştır.

Dolayısıyla son örneği yukarıda yer alan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları Kamu İşveren Heyetinin teklifinin temel alındığı, konfederasyon ve sendikaların özellikle maaş artışı teklifleri başta olmak üzere mali boyutlu tekliflerinin 5’e karşı 6 oy ile red edildiği, konfederasyon ve sendikaların tekliflerinden sadece birkaçına yer verilen, üstelik bunların da kapsamının daraltıldığı kararlar olmaktan öteye gidememiştir.

D- GREV Hakkı Konusunda Yaşanan Eksikliğe İlişkin Görüşümüz

Mevzuatımızda greve ilişkin olarak hem 657’deki yasak hem de toplu pazarlık, toplu sözleşme devam ederken çıkan uyuşmazlıklar nedeniyle genel olarak bir grev yasağı sürdürülmektedir.

Diğer taraftan gerek grev hakkını yasallaştıran ülkelerde gerekse ülkemizde, sosyolojik bir gerçeklik olarak, kamu görevlilerinin toplu iş bırakma eylemlerine başvurduğu bilinmektedir. Bu durumlarda kamu yönetimlerinin öngörülen yaptırımları uygulaması kaosa sebep olmaktadır.

Zorunlu tahkim sistemini benimseyen 4688 sayılı yasa ve grevi kamu görevlilerine açıkça yasaklayan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerinin çok geniş bir çalışan zümreyi kapsadığı kuşkusuzdur. Gerçekten kamu personel rejiminin karmaşık yapısında işçiler dışında kamuda çalışanlar çok farklı statülerde istihdam edilmekte ve bunların tümü bu yasağın kapsamına girmektedir. Resmi istatistiklere göre çeşitli nitelikteki sözleşmeli personelle birlikte statü hukukuna tabi olan kamu çalışanlarının sayısı yaklaşık 3,8 milyondur

İç hukuktaki engellere rağmen gerek ILO gerekse AHİM kararlarına göre grev temel bir haktır. Öte yandan bugüne kadar Anayasa Mahkemesi ve Danıştay tarafından defalarca kamu görevlerinin sendikanın çağrısıyla hak aramak için iş bırakmasına, grev yapmasına sınırlama ve yasak getiren yaptırımların aleyhine, bu haklarını kullanan kamu emekçileri ve sendikaları lehine onlarca karar alınarak grevin temel bir hak olduğu teyit edilmiştir.

Bunlara ek olarak ILO sözleşmelerini yorumlamak ve uygulanmasını denetlemekle görevli Uzmanlar Komisyonu ve Sendika Özgürlüğü Komitesinin rapor ve kararları, kimi istisnaları olmakla birlikte, grev hakkının ilke olarak tüm çalışanlar için 87 sayılı sözleşme tarafından (3. Madde) güvenceye bağlandığını ortaya koymuştur.

Yine ILO Denetim organlarından Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi Yönetim Kurulu’ nun Karar ve İlkeleri Özeti kitabının 531. Paragrafında “Kamu görevlileri açısından örgütlenme özgürlüğü ilkesinin tanınması, grev hakkını ister istemez tanındığı anlamına gelmektedir (BKZ. 1985 ’in Özeti par. 365) ” denilerek konuya ilişkin net bir açıklamada bulunulmuştur.

Buna göre; grev hakkı, ILO’nun 98 sayılı sözleşmesinin 4. Maddesinde düzenlenen emekçiler ve işveren arasındaki özgür toplu pazarlık hakkının ayrılmaz bir parçasıdır. Grevsiz bir toplu pazarlık hakkı bir hakkın kullanımının dolaylı olarak kısıtlanması manasına gelmektedir.

Grev hakkının kullanımının yasaklanması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AÎHS) 11. Maddesinde düzenlenen örgütlenme hakkının da ihlal edilmesi anlamındadır. Nitekim bu durum AİHM kararlarında da teyit edilmektedir. AİHS'nin gerektirdiği, AİHS'nin 11. maddesine ters düşmeyecek koşullarda, yasal düzenlemenin, sendikalara, üyelerinin çıkarlarını savunmak için mücadele etme imkanı tanınmasıdır. (Schimdt ve Dahlström - İsveç, 6 Şubat 1976; Belçika Ulusal Polis Sendikası- Belçika, 27 Ekim 1975; İsveç Lokomotif Sürücüleri Sendikası-İsveç 6 Şubat 1976).

Bir sendikaya sesini duyurma imkanı sağlayan grev, sendika üyelerinin çıkarlarının korunmasında üyeler açısından önemli bir unsurdur (Schmidt ve Dahlström). AİHM, ILO'nun denetim organları tarafından, grev hakkının, sendika özgürlüğü ve sendikalaşma hakkının korunmasına ilişkin ILO'nun 87 sayılı Sözleşmesi ile güvence altına alman sendikal örgütlenme hakkının ayrılmaz bir parçası olarak kabul edildiğini kaydetmektedir. AİHM, Avrupa Sosyal Şartı'mn da grev hakkını, toplu görüşme hakkının etkin işleyişini sağlamaya yönelik bir yöntem olarak kabul ettiğini hatırlatmaktadır.

Dolayısıyla gerçekçi bir yaklaşımla, kamu görevlilerinin grev hakkını yasal güvence altına alan uluslararası hukuka uygun bir düzenleme yapılmalıdır.

Temel insan haklarından olan grev hakkının uluslararası sözleşme ve ilkelere uygun olarak tanınıp düzenlenmesi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile Türk Ceza Kanunundaki hükümlerin değiştirilmesi, ülkemizin üstlendiği uluslararası hukuksal yükümlülüklerin gereğidir. Bu yükümlülüğün gereği Anayasanın 90. Maddesinde tartışmaya yer bırakmayacak şekilde düzenlenmiştir. Ayrıca, Anayasanın 53. maddesine eklenen fıkra da kamu görevlilerinin grev hakkının yasayla tanınıp düzenlenmesine bir engel oluşturmamaktadır.

E- Toplu Sözleşme Süresi Boyutu İle Yaşanan Eksikliğe İlişkin Görüşümüz

4688 sayılı Kanunun 28. Maddesinde “Toplu sözleşme hükümleri, sözleşmenin yapıldığı tarihi takip eden iki mali yıl için geçerlidir.” Denilmektedir.

Tarafların eşit ve özgür iradeleri ile gerçekleştirecekleri müzakerelerde belirlenecek olan toplu sözleşmenin uygulama süresi gibi temel bir hususun tarafların iradesi dışında belirlenmesi 98 sayılı ILO sözleşmesinin 4. Maddesine ve dolayısıyla 151 sayılı sözleşmenin 1. Maddesine aykırıdır.

Nitekim özellikle son yıllarda yaşadığımız hayat pahalılığı, enflasyonist baskılama kamu emekçilerinin ve emeklilerinin iki mali yılı kapsayan toplu sözleşme düzeneğinde yaşadığı kayıpları artırmıştır.

Sonuç olarak kamu emekçilerinin fiili ve meşru sendikal hak ve özgürlük mücadelesinde oluşturduğu KESK ve bağlı sendikalarının sendikal haklarla ilgili Türkiye’deki mevcut anayasal ve yasal mevzuatı eleştirel tutumu devam etmektedir. Nitekim Anayasanın 53. Maddesinde kamu görevlilerinin sendikal hakları düzenlenmiş ancak özgür toplu pazarlık ve grev hakları düzenlenmemiştir. Bu nedenle mevcut 4688 sayılı Kanuna dayalı toplu sözleşme görüşmelerinden sonuç almak olası görünmemektedir.

4688 sayılı Kanunun, Anayasanın 90. Maddesine göre; Türkiye tarafından onaylanarak yürürlüğe konulan başta ILO sözleşmeleri olmak üzere uluslararası sözleşmelere rağmen grev hakkı düzenlemesi olmadan değiştirilmesi yetersiz olup, toplu sözleşme hakkının kullanılmasında grev hakkının olmazsa olmaz olduğu son olarak 7. Dönem Toplu Sözleşme sürecinde yaşanan pratik ile bir kez daha kanıtlanmıştır.

    7. DÖNEM TOPLU SÖZLEŞME SÜRECİNDE USULDE YAŞANAN EKSİKLİKLERE İLİŞKİN GÖRÜŞÜMÜZ

Yukarıdaki bölümlerde ülkemizdeki mevcut toplu sözleşme sisteminin, eksikliklerine, ILO sözleşmeleri başta olmak üzere tarafı olduğumuz uluslararası sözleşme ve anlaşmalarla uyumsuzluğuna dikkat çekilmiştir.

Bunlara ek olarak ne yazık ki toplu sözleşme süreçlerinde mevcut 4688 sayılı yasanın ilgili düzenlemelerine ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, Kamu Personeli Danışma Kurulu ve Kurum İdari Kurullarının Teşkili, Çalışma Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğe aykırı durumlar yaşanması rutin hale gelmiştir.

Söz konusu usule aykırılıkları aşağıdaki başlıklar halinde özetlemek mümkündür.

    Çalışma Takviminin Taraflarla Paylaşılmamasma İlişkin Görüşümüz

4688 sayılı Kanunun “Toplu sözleşme” görüşmeleri başlıklı 31 maddesinde “Toplu sözleşme görüşmelerinin başlangıcında Kamu İşveren Heyeti Başkanı ile Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti Başkanı, Devlet Personel Başkanlığına verilen talepler esas alınmak suretiyle genel ve hizmet koluna ilişkin toplu sözleşme görüşme gündemini belirler................................................ Toplu

sözleşme görüşmelerinin yürütülmesinde uygulanacak yöntem ve görüşme takvimi yönetmelikle düzenlenir. ”

Denilmektedir.

Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, Kamu Personeli Danışma Kurulu ve Kurum İdari Kurullarının Teşkili, Çalışma Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin “Toplu sözleşme görüşmelerinin yürütülmesi” başlıklı 5. Maddesinin 3. fıkrasında ise “Toplu sözleşme görüşmelerinin başlangıcında, genel ve hizmet koluna yönelik mali ve sosyal hakların görüşülmesine ilişkin gündem ve çalışma usulü Devlet Personel Başkanlığına verilen teklifler esas alınarak Kamu İşveren Heyeti Başkanı ile Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti Başkanınca belirlenir. ”

Denilmektedir.

Söz konusu düzenlemelere göre toplu sözleşme görüşmelerinin ilk oturumunun gerçekleştirildiği ağustos ayının ilk işgününde yapılan toplantıda sonraki toplantıların tarihinin, sürecin belirlendiği bir “çalışma takvimi” taslağı hazırlanması ve tarafların onayına sunulması usulü izlenmiştir.

Ancak 2024 ve 2025 yıllarım kapsayan 7. Dönem Kamu Görevlileri Toplu Sözleşme Görüşmelerinin 1 Ağustos 2023 tarihinde yapılan ilk toplantısında taraflara bir çalışma takvimi taslağı sunulmamıştır. Toplantı sonunda söz konusu takvimin Kamu İşveren Heyeti Başkam ve Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı arasında yapılacak görüşmede belirleneceği ve ardından taraflarla paylaşılacağı bizzat Kamu İşveren Heyeti Başkanı olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından ifade edilmiştir.

Ancak belirlendiği söylenen çalışma takvimi taraflarla paylaşılmadığı gibi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının resmi web sayfasından da ilan edilmemiştir. Bunun yerine Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı’nm basma yaptığı açıklamalarla çalışma takviminin genel hatlarını paylaşmasına göz yumulmuştur. Öte yandan Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı’nm basma yaptığı açıklamalarda 11 hizmet koluna ilişkin yürütülecek çalışmaların ayrıntılı takvimi (hangi gün hangi hizmet kolu ile teknik çalışma ve müzakere yürütüleceğine ilişkin takvim) paylaşılmamıştır.

Söz konusu durum bir hangi gün hangi toplantının yapılacağı konusunda bir belirsizlik ve karmaşaya yol açmıştır. Nitekim Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileri toplantının yapılacağı günü ve saati taraflara son anda bildirmiştir.

Yine 1 Ağustos’ta yapılan toplantıda Konfederasyon temsilcimizin yaptığı konuşmanın görüntüleri talebimiz “sadece MEMUR SEN’e verebiliyoruz” denilerek karşılıksız bırakılmıştır. Her iki konuya ilişkin talebimize yer verdiğimiz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına elden teslim ettiğimiz yazımız da ne yazılı ne de sözlü bir cevap verilmemiştir.

    22 Ağustos 2023 Tarihinde Yapılan Toplantıya Konfederasyonumuzun Davet Edilmemesine İlişkin Görüşümüz

4688 sayılı Kanunun “Toplu sözleşme” görüşmeleri başlıklı 31 maddesinde “Kamu görevlilerinin geneline yönelik toplu sözleşme teklifleri Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinin konfederasyon temsilcisi üyeleri, her bir hizmet koluna ilişkin toplu sözleşme teklifleri ise Heyetin ilgili sendika temsilcisi üyesi tarafından hazırlanır ve toplu sözleşme görüşmelerinin başlama tarihinden en az bir hafta önce Kamu İşveren Heyetine sunulmak üzere Devlet Personel Başkanlığına verilir. Toplu sözleşme görüşmelerinin başlangıcında Kamu İşveren Heyeti Başkanı ile Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti Başkanı, Devlet Personel Başkanlığına verilen talepler esas alınmak suretiyle genel ve hizmet koluna ilişkin toplu sözleşme görüşme gündemini belirler. Toplu sözleşme görüşmeleri, genel ve hizmet kollarını ilgilendiren taleplerin topluca görüşülmesi suretiyle yürütülür. Birden fazla hizmet kolunu ilgilendiren hususlar, kamu görevlilerinin geneline yönelik konular arasında görüşülür.

Denilmektedir,

Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, Kamu Personeli Danışma Kurulu ve Kurum İdari Kurullarının Teşkili, Çalışma Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin “Toplu sözleşme görüşmelerinin yürütülmesi” başlıklı 5. Maddesinin 4. Fıkrasında ise “(4) Toplu sözleşme görüşmeleri, kamu görevlilerinin genelini ilgilendiren toplu sözleşme teklifleri ile her bir hizmet kolunu ilgilendiren toplu sözleşme tekliflerinin topluca görüşülmesi suretiyle yürütülür. Belirlenen gündeme göre, kamu görevlilerinin geneline ilişkin mali ve sosyal hakların görüşüldüğü bölümde Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinin konfederasyon temsilcisi Başkan ve üyeleri, her bir hizmet koluna ilişkin mali ve sosyal hakların görüşüldüğü bölümde ise o hizmet kolu itibarıyla en çok üyeye sahip sendikanın temsilcisi müzakereleri yürütmeye yetkilidir ve her bir temsilci sadece kendi teklifiyle ilgili görüş, belirtebilir. “ Denilmektedir.

Buna göre toplu sözleşmenin kamu görevlilerinin geneline ilişkin mali ve sosyal hakların görüşüldüğü bölümüne bu bölüme ilişkin olarak Çalışma ve Sosyal güvenlik Bakanlığına toplu sözleşme teklifini sunan ikinci ve üçüncü sıradaki konfederasyonların temsilcilerinin de katılımı esastır. Ancak ne yazık ki süreç bu şekilde yürütülmemiştir.

2024-2025 yıllarım kapsayan 7. Dönem Kamu Görevlileri Toplu Sözleşme Görüşmelerinin birinci oturumu 1 Ağustos 2023, ikinci oturumu 14 Ağustos 2023, üçüncü oturumu 17 Ağustos 2023 tarihinde gerçekleştirilmiştir.

Kamu İşverenin 17 Ağustos’ta yapılan toplantıda açıkladığı ikinci teklifini 22 Ağustos 2023 tarihinde gerçekleştirilecek toplantıda “revize edeceği” bilgisi basma ve kamuoyuna yansımış, bakanlık ise söz konusu bilginin aksine bir açıklamada bulunmamış, konfederasyonumuza bir bildirimde bulunmamıştır.

22 Ağustos günü akşam saatlerine kadar bir toplantı yapılacağı veya yapılmayacağı yönünde konfederasyonumuza bir bildirimde bulunulmamış, telefonla iletişim kurulan Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığı yetkililerinden defalarca “bugün toplantının olup olmayacağı henüz net değil” cevabı alınmıştır. Öğlen saatlerinden itibaren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünden yayın yapan basma saatlerce bilgi verilememiş, kamuoyuna bir açıklama yapılmamıştır.

Akşam saat 18.00 sularında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nm, saat 19.00 sularında ise Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı’nın Çalışma Bakanlığına geldiği bilgisi basma yansımıştır.

23 Ağustos 2023 saat 04.00 sularında kameraların karşısına geçen Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı 11 hizmet kolunda mutabakat sağlandığını, toplu sözleşmenin kamu görevlilerinin geneline ilişkin mali ve sosyal hakların görüşüldüğü bölümüne ilişkin 50 maddede uzlaşma sağlandığını ancak maaş artışı, enflasyon farkı ve refah payı maddeleri başta olmak üzere diğer maddelerde uzlaşma sağlanmadığı için Kamu Görevlileri Hakem Kurulu sürecinin başladığı bilgisini vermiştir.

Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı’nın yaptığı açıklamalardan gece geç saatlere kadar yapılan toplantıda sadece 11 hizmet koluna ilişkin bir müzakere yürütülmediği, aynı zamanda kamu görevlilerinin geneline ilişkin mali ve sosyal haklara ilişkin olarak da bir müzakere süreci işletildiği görülmektedir.

Kısacası mevcut yasal düzenlemelere göre konfederasyonumuzun da katılması gereken toplu sözleşmenin kamu görevlilerinin geneline ilişkin mali ve sosyal hakların görüşüldüğü bölümü sadece yetkili konfederasyonla sürdürülen müzakere sürecine dönüştürülmüş, söz konusu bölüme ilişkin teklifini 24 Temmuz 2023 itibari ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına veren konfederasyonumuz KESK sürecin dışına itilmiştir.

3- KAMU GÖREVLİLERİ HAKEM KURULU KARARINA İLİŞKİN GÖRÜŞÜMÜZ

A- Kararın Geneline İlişkin Görüşümüz

Ülkemizde mevcut Toplu Sözleşme görüşmeleri ne yazık ki özgür toplu pazarlık ilkesine uygun yürütülmemektedir. Her konfederasyon ve sendikanın kamu işvereni ile toplu pazarlık yapma hakkı yok sayılmaktadır. 4688 sayılı Kanun yetkili sendika ve çoğunluk konfederasyon ile üye sayısı bakımından ilk üç sırada yer alan konfederasyonların toplu sözleşme görüşmelerine katılabileceğini düzenlemiş ise de sadece yetkili sendika ve üye sayısı en fazla olan konfederasyonun teklifleri görüşmeye açılmaktadır. Diğer iki konfederasyonun teklifleri ise sadece o konfederasyonlar tarafından dile getirilmektedir.

Bu nedenle iş bu şerh metnini yazarken KESK’in kamu görevlilerinin geneline İlişkin mali ve sosyal hakları kapsayan toplu sözleşme tekliflerini ifade etmek gerekmektedir. Hakem Kurulu kararındaki maddelerle ilgili ayrıntılı şerhin yazılmasının ilgili konfederasyon temsilcileri tarafindan yerine getirileceği kanaatindeyim.

Konfederasyonumuz kamu emekçilerinin geneline ve hizmet kollarına ilişkin teklifini, 24 Temmuz 2023 tarihinde kamu işverenine iletilmek üzere, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na ulaştırmıştır.

4688 sayılı yasada toplu sözleşme kapsamına dair mali ve sosyal haklara ilişkin teklifimiz aşağıdaki tablo ile de somutlaştırmış, temel taleplerimiz kamuoyu ile de paylaşmıştır.

Buna göre:

2024-2025 YILLARI İÇİN MALİ VE SOSYAL HAK TEKLİFİMİZ*

 

 

MEVCUT

TEKLİF

AÇIKLAMA

1

Taban Aylık

Katsayısı

7,979285

Temmuz 2023 tarihli taban aylık katsayısı olan 7,979285 rakamına ilave aylığın taban aylık katsayısına denk gelen 8,138890 katsayısının dahil edilmesi, böylece ulaşılan 16,118175 katsayısının %60 artışla 25,78908 katsayısına çıkarılması                     teklif

edilmektedir.

%60 artış talep edilmektedir.

 

2

Aylık Katsayı

0.509796

0,8156736

%60 artış talep edilmektedir.

3

Yan          ödeme

Katsayısı

0,161673

0,323346

%100 artış talep edilmektedir.

4

Ek          Ödeme

Yüzdelik Dilimleri

%42—200

(Hizmetli %70)

Ek Ödeme oranları SGK primini (çalışan + devlet) karşılayacak ve 15 puan artırılacaktır.

Aylık katsayı %60 artırıldığından Ek Ödeme miktarının da %60 artırılması ve söz konusu artışa 15 puana denk gelen artış eklenmiştir.

5

Özel Hizmet Tazminatı

En az %45 almıyor

Oran 30 puan artırılmaktadır (6. Dönem toplu Sözleşme uyarınca eğitim öğretim tazminatı 20,56 puan artırılmıştı)

Aylık katsayı %60 artırıldığından özel Hizmet Tazminatı da artırılmış ve oranlar yükseltilerek

düzeltme yapılmıştır.

6

Kıdem Aylık

Göstergesi

20

40

%100 arttırılması teklif edilmektedir.

7

İlave          Aylık

Göstergesi

15.965 Gösterge rakamının maaş katsayısı             ile

çarpımı sonucu 8.138,89 TL olarak damga vergisine tabi ödenmektedir.

Taban aylık katsayısına 8,138890        katsayısının

eklenmesini                teklif

ediyoruz.

İlave aylığın emekliliğe yansıması amacıyla 8.138,89 TL olan tutarın taban aylık katsayısma yansıtılıp 2024 yılı taban aylığının bu yeni katsayısı                                   üzerinden

verilmesine ilişkin önerimiz yukarıda 1 nolu bölümde yer almaktadır.

8

Aile Yardımı (Eş) Göstergesi

2.273

4.058

Asgari Ücret Tespit Komisyonunda işçileri temsil eden TÜRK-İŞ’in açlık sınırı hesabında yetişkin bir kadın için öngördüğü aylık gıda harcaması emsal alınarak çalışmayan eş yardımı olarak 3.310 TL talep edilmektedir.

9

Çocuk Yardımı Göstergesi

500

2.722

Asgari Ücret Tespit Komisyonunda işçileri temsil eden TÜRK-ÎŞ’in açlık sınırı hesabında çocuk için öngördükleri aylık gıda harcaması emsal alınarak her çocuk için 2.220 TL talep edilmektedir.

 

10

Kira Yardımı

Verilmiyor

*Büyükşehirler için: 7.500 TL

(Gösterge rakamı x 9.195)

*Diğcr şehirler için

5.000 TL

(Gösterge rakamı x 6.130)

Mevcut durumda lojmanda oturmayan, konutu olmayan, kirada oturan bir kamu görevlisinin astronomik artışlar sonucu yükselen kira gideri ve depremzedelere yapılmakta olan kira yardımı emsal alınmıştır.

11

İkramiye

Verilmiyor

Brüt Asgari Ücret tutarında yılda iki ikramiye istenmektedir

Teklifimizde emekliler ve işçiler                  gibi          kamu

emekçilerinin de ikramiye alması, söz konusu tutarın günün ekonomik koşullarına uygun hale getirilmesi temel alınmıştır.

12

Yiyecek Yardımı Göstergesi

Mevcutta yemek çıkan işyerlerinde 3,81 TL ile 15,55 TL arasında kamu görevlilerinden katkı                  payı

alınmaktadır

Yemek çıkmayan iş yerlerinde çalışan kamu görevlilerine aylık 3.325 TL istenmektedir.

İşçilerde 2023 yılı için günlük 110 TL olduğundan 2024 için öngördüğümüz %60’lık artışla birlikte 2024 yılı için günlük 176 TL olacaktır. Bu tutardan yemek için verilmekte olan katkı bedeli tutarı düşüldükten sonra kalan tutar (3.325TL) istenmektedir.

13

Yakacak Desteği

Verilmiyor

Aylık 50 metreküp doğalgaz                          desteği

istenmektedir.

144 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 31.05.2023 tarihine kadar konutlara verilecek olan 25 metreküp doğalgaz desteğinin 50 metreküpe çıkarılması ve tarih sınırı konulmadan kalıcı hale getirilmesi, doğalgaz olmayan yerlerde 50 metreküp doğalgaz tutar                   karşılığı             ücret

istenmektedir.

14

Ulaşım Yardımı

Verilmiyor

Ücretsiz servis imkânı olmayan işyerlerinde çalışanlar için:

Ücretsiz Aylık Abonman kartı

Ücretsiz işyeri servis imkanından yararlanamayan tüm kamu emekçilerinin Türkiye genelinde kamu ulaşım araçlarından faydalanacağı ücretsiz aylık abonman kartı verilmesi istenmektedir.

 

15

Kreş Yardımı

Verilmiyor

Aylık 5.000 TL istenmektedir.

Tüm kamu kuramlarında ücretsiz kreşler açılması, söz konusu kreşler açılıncaya kadar olan      sürede yaşanan

mağduriyetin giderilmesi için kamu emekçisinin 0-6 yaş grubu her bir çocuğu için aylık 5.000 TL kreş yardımı istenmektedir.

16

Ek              Ders

Göstergesi

140-150

205-215

Ek Ders ücreti 167 TL ile 175 TL arası istenmektedir.

17

Fazla Çalışma Ücreti

Bütçe Cetveli uyarınca saati 5,40 TL

 

Kamu emekçisinin maaşının 140’a bölünmesi ile 1 saatlik ücreti istenmektedir.

18

Nöbet Ücreti (Saat) Göstergesi

55-150

110-300

Gösterge rakamı %100 artırılmıştır. Bu göstergeler üzerinden hafta sonu ve resmî tatillerde %50 artırımlı ödenmesi istenmektedir.

19

Harcırah (Gündelik)

200 TL-236 TL

377 TL

Derece ayrımı yapılmadan günlük 377 TL verilmesi istenmektedir.

20

Seyyar Görev

Tazminatı (Gündelik)

42 TL-45 TL

377 TL

Derece ayrımı yapılmadan günlük harcırah gibi 377 TL verilmesi istenmektedir

21

Öğrenim Hazırlık Ödeneği

6. Dönem Toplu Sözleşme Uyarınca 2023 için 1.400 TL

1 net maaş tutarına yükseltilerek 2 defa ödenmesi                            teklif

edilmektedir.

Öğretmenlerin yanı sıra okullarda ve benzeri eğitim öğretim verilen kamu kuramlarında görev yapan diğer personele de kendi maaşları tutarında ödenmesi istenmektedir

22

Doğum Yardımı Ödeneği

1 Çocuk için 300 TL

2.Çocuk için 400 TL

3.Çocuk için 600 TL

25.789,08 TL

Her doğan çocuk için bir defaya mahsus taban aylık katsayısı ücret tutan istenmektedir.

 

23

Giyecek Yardımı

Günün koşullarına uygun değil

 

Yılda iki kez TUİK giyecek madde fiyatları dikkate alınarak                takım       elbise

bedelinin nakit olarak ödenmesi istenmektedir.

24

Gelir Vergisi

İstisnası          ve

Dilimleri

15-20-27-35

15

Asgari ücret tutarı kısmı her ay için vergi dışı bırakılarak, aşan kısım için ilk dilim olan %15 oram uygulanacaktır.

25

YHS              Ek

Gösterge

1-4 derece 600 gösterge

1-8 derece 600-3600 gösterge

YHS ek gösterge tablosunda iyileştirme              yapılması

istenmektedir

26

Ek Göstergeler

Adaletsiz

 

1.Dereceye yükselen tüm kamu emekçilerine 3600 ek gösterge uygulanması talep edilmektedir. Ayrıca her kamu görevlisinin çalışma hayatı süresi içinde 1.

27

Emekli Yolluk Tazminatı

Gösterge: 13.558 (6. Dönem Toplu Sözleşme Uyarınca)

25.789,08 TL

Taban aylık katsayısı ücret tutarı istenmektedir

28

4/C’den 4B’ye geçirilenlerin ek ödemesi

%20

%70-%105

375 KHK Eki Cetvelinde yardımcı hizmetler sınıfı ile aynı oranlarda ek ödeme verilmesi ve emekliliğe yansıtılması    talep

edilmektedir.

29

2024-2025

Yukarıdaki taleplerimizin kabulü halinde, enflasyonist ortam dikkate alınarak taban aylık, aylık katsayısı ve yan ödeme katsayısı her üç ayda bir yoksulluk sınırındaki artış oranında güncellenir.

Güncellenen bu rakamlara refah payı olarak her üç ayda bir resmi olarak açıklanan Dönemsel Gayrisafi Yurt îçi Hasıla artışı (ekonomik büyüme) eklenir.

^Taleplerimizin kabulü halinde mevcutta iki yılda bir yapılan Toplu Sözleşme 2026 yılından itibaren her yıl yapılır.

* Hesaplamalar teklif edilen katsayı ve göstergelere göre yapılmıştır.

NOTLAR:

    Hükümet Temmuz 2023 itibariyle kamuda en düşük derece ve kadroya sahip kamu emekçisinin (15/1 hizmetli) maaşının Temmuz 2023 itibariyle 22.000 (22 bin) TL’ye çıkarıldığını açıklamıştır.

Oysa “En düşük memur maaşı” olarak ifade edilen 22.000 TL’nin:

    3.390,14 TL’si hiçbir şekilde emekliliğe yansımayan sabit ek ödeme tutandır.
    8.138,89 TL’si 'ilave seyyanen ödenek' adı ile verilen tıpkı sabit ek ödeme gibi emekliliğe yansıtılmayan tutardır.
    1.158,77 TL’si aile yardımıdır. (Çalışmayan eş yardımı),
    382,35 TL’si çocuk yardımıdır. (Birisi 6 yaş altı diğeri 6 yaş üstü iki çocuk için verilen yardım)

Bu durumda söz konusu en az maaşı alan kamu emekçisinin emekliliğe yansıyan maaş 8.929,35 TL’dir.

(22.000) - (3.390,14 + 8.138,89 + 1.158,77 + 382,35) = 8.929,35 TL

Ele geçen 22.000 TL’nin 13.070,65 TL’si emekliliğe yansımamaktadır.

(22.000-8.925,35 = 13.070,65)

Dolayısıyla söz konusu kamu emekçisinin çalışırken aldığı maaşın sadece %40’ı emekliliğe yansımaktadır. Maaşın %60’ı emekliliğe yansıtılmamaktadır. Kamu emekçilerine “Mezarda emeklilik” dayatılmaktadır.

‘İlave seyyanen ödenek’ adı ile getirilen bu yeni ücret-maaş sistemi sadece en düşük maaşı alan kamu emekçisi değil tüm kamu emekçileri için geçerlidir. Dolayısıyla yıllardır ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması talebi yerine getirilmeyen kamu emekçilerine yaşatılan adaletsizlik ‘ilave seyyanen ödenek’ adı ile getirilen bu yeni ücret-maaş rejiminde çok daha fazla derinleşmektedir.

Mevcut durumda 15/1 hizmetli kadrosunda erkek ise 25 yıl kadın ise 20 yıl çalışıp yaş şartını yerine getirerek emekli olan hizmetlinin en son emekli aylıklarında yapılan %25 artışla aldığı emekli aylığı 9.875 TL’dir. İlave seyyanen ödenek ile getirilen yeni ücret-maaş sisteminin devam etmesi durumunda mevcut durumdaki bu tutarda önümüzdeki yıllarda reel olarak çok ciddi bir düşüş yaşanacaktır.

Bu nedenle KESK olarak yaşanan adaletsizliği gidermek için Toplu Sözleşme teklifimizde öncelikle ilave seyyanen ödeneğin ve sabit ek ödemenin emekliliğe yansıtdmasım talep ediyoruz.

Tüm kamu kamu emekçilerine 8.138,89 TL olarak verilen ilave seyyanen ödeneğin taban aylık katsayısına dahil edilmesini, 2024 yılı artışının da bu yeni katsayı üzerinden yapılmasını teklif ediyoruz. Böylece bu artıştan emekli kamu görevlileri de yararlanacaktır.

    Teklifimiz hazırlanırken kamuoyunda genel kabul gören, Asgari Ücret Tespit Komisyonunda işçileri temsil eden TÜRK İŞ’in Açlık-Yoksulluk Sınırı Araştırması sonuçları ve hesaplama yöntemi esas alınmıştır.

TÜRK ÎŞ’in Aralık 2022 Açlık-Yoksulluk Sınırı araştırmasına göre dört kişilik ailenin gıda ve diğer temel harcamaları (kira ve diğer temel harcamalar) için gerekli olan asgari tutarı ifade den yoksulluk sınırı 26.485 TL’dir. TÜRK İŞ’in son olarak paylaştığı Açlık-Yoksulluk Sınırı araştırmasına göre İse dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı Haziran 2023 itibari ile 33.788 TL’dir.

KESK olarak yaşadığımız enflasyoııist ortamı, hayat pahalılığındaki artışı temel aldığımızda TÜRK-İŞ’in 4 Kişilik bir aile için Aralık 2022 itibari ile 26.485 TL olarak açıkladığı yoksulluk sınırının Aralık 2023 itibari ile en az %70 artarak 45 bin TL’ye ulaşacağını öngörüyoruz.

Buradan hareketle Toplu Sözleşme teklifimizde kamuda en az maaşı alan, eşi çalışmayan, 2 çocuklu, konutu olmayan, 15. Derecenin 1. Kademesindeki hizmetlinin mevcut maaşının 2024 yılı Ocak ayından itibaren eş, çocuk yardımı ve büyük şehirde yaşıyorsa 7.500 TL kira yardımı ile birlikte 47 bin 500 TL’ye, diğer şehirlerde yaşıyorsa 5.000 TL kira yardımı ile birlikte 45.000 TL’ye çıkarılmasını teklif ediyoruz.

Kamuda en az maaş alan bekar ve konutu olan 15/1 ’deki hizmetlinin mevcut 20.430 TL olan maaşının, Ocak 2024 için 32.250 TL olmasını ve bu ücretin en az ücret olan Temel Ücret olarak adlandırılmasını teklif ediyoruz.

    Kira Yardımı: Kira yardımını konut hakkı kapsamında değerlendiriyoruz. Bunun için öncelikle konutu olmayan kamu emekçilerinin özellikle son yıllarda çok ciddi bir şekilde artan yüksek kira giderlerine karşın korunması için büyükşehirlerde görev yapanlara 7.500 TL, diğer illerde görev yapan kamu emekçilerine ise 5.000 TL kira yardımı verilmesini teklif ediyoruz.

Öte yandan resmi rakamlara göre 50 binden fazla vatandaşımızı aramızdan koparan 6-7 Şubat depremleri ülkemizin geniş bir coğrafyasının deprem bölgesi olduğu dolayısıyla depreme karşı alınması gereken önlemlerin artırılması gerektiği gerçeğini bir kez daha açığa çıkarmıştır.

Bu gerçeklikten hareketle Toplu Sözleşme teklifimizde en riskli illerden, bölgelerden başlamak üzere kamu emekçilerinin yaşamakta oldukları konutlarının depreme dirençli hale getirilmesini, bunun tüm masraflarının devletçe karşılanmasını talep ediyoruz.

    Eş ve çocuk Yardımı: Mevcutta verilmekte olan eş ve çocuk yardımı kalemleri içinde bulunduğumuz ekonomik gerçeklik karşısında çok yetersizdir. Bu nedenle teklifimizde TÜRK İŞ’in açlık sımrı hesaplamalarında kullandığı yetişkin kadın ve çocuk için gıda harcamaları dikkate alınarak mevcut çalışmayan eş ve 2 çocuk üzerinden verilen 1.541,12 TL’nin, 7.750,00 TL’ye çıkarılmasını teklif ediyoruz.

KESK’in mali ve sosyal haklarla ilgili yukarıda özetini sunduğum taleplerin gerekçesi Konfederasyonum tarafından 24 Temmuz 2023 tarihinde kamuoyuna açıklanmıştır.

Özellikle son yıllarda bir yıl içinde yüksek enflasyon oranları sonucunda yaşanan hayat pahalılığı karşısında kamu emekçilerinin ve emeklilerinin maaşları hızla eridiğine, satın alma gücünün azaldığına dikkat çekilmiştir. Bu durumda hükümetlerin yaşanan gerçek hayat pahalılığını yansıtmayan TÜÎK rakamlarını esas alan maaş artışlarımı!, refah payı adı altında yapılan artışlar dahil yetersiz kaldığının altı çizilmiştir.

Yaşadığımız enflasyonist ortamı, hayat pahalılığındaki artışı temel aldığımızda TÜRK-İŞ’in 4 Kişilik bir aile için Aralık 2022 itibari ile 26.485 TL olarak açıkladığı yoksulluk sınırının Aralık 2023 itibari ile en az %70 artarak 45 bin TL’ye ulaşacağı öngörülmüştür.

Buradan hareketle Toplu Sözleşme teklifimizde:

Yoksulluk Sınırı Üzerinde, İnsanca Yaşamaya Yetecek Ücret Kapsamında:

    Öncelikle tüm kamu emekçilerine brüt 8.138,89 TL olarak verilen ilave seyyanen ödeneğin taban aylık katsayısına dâhil edilmesi, 2024 yılı artışının bu yeni katsayı üzerinden yapılması,
    Kamuda en az maaşı alan, eşi çalışmayan, 2 çocuklu, konutu olmayan, 15. Derecenin 1. Kademesindeki hizmetlinin mevcutta 8.077 TL’lik ilave seyyanen ödenekle 22 bin TL olan maaşının 2024 yılı ocak ayından itibaren eş, çocuk yardımı ve kira yardımı ile birlikte en az 45 bin TL’ye çıkarılması
    Eş yardımının 3.310 TL’ye, çocuk yardımının her çocuk için 2.220 TL’ye çıkarılması,
    Konutu olmayan kamu emekçilerine büyükşehirlerde 7.500 TL, diğer şehirlerde 5.000 TL kira yardımı verilmesi,
    Böylece kamuda en az maaşı alan, eşi çalışmayan, 2 çocuklu, konutu olmayan kamu emekçisinin maaşının büyükşehirde görev yapıyorsa 2024 Ocak itibari ile 47 bin 500TL’ye, diğer şehirlerde görev yapıyorsa 45 bin TL’ye çıkarılması,
    Kamuda en az maaş alan bekâr, konutu olamayan bir kamu emekçisine büyükşehirde görev yapıyorsa 2024 Ocak itibari ile 39 bin 750 TL, diğer şehirlerde yaşıyorsa 37 bin 250 TL maaş verilmesi,
    Kamuda en az maaş alan bekâr ve konutu olan kamu emekçisinin mevcutta 8.077 TL’lik ilave seyyanen ödenek dâhil 20.430 TL olan maaşının, Ocak 2024 için 32.250 TL olmasını ve bu ücretin en az ücret olan Temel Ücret olarak adlandırılması,
    2024 Ocak için teklif ettiğimiz bu tutarların her üç ayda bir yoksulluk sınırındaki artış oranında güncellemesi,
    Güncellenen bu rakamlara refah payı olarak her üç ayda bir resmi olarak açıklanan Dönemsel Gayrisafı Yurt İçi Hasıla artışı (ekonomik büyüme) eklenmesi.
    Ücretlilerden kesilen Gelir Vergisi matrahına esas tutarın yıllık %15’i geçmeyecek şekilde düzenlenmesini, alınacak Gelir Vergisi diliminin %15’te sabitlenmesi,
    İşyerinde yemek çıkmayan kamu emekçilerine Ocak 2024 itibari ile aylık 3.325 TL yemek yardımı
    Tüm kamu emekçilerine aylık 50 metre küp doğalgaz üzerinden yakacak desteği,
    Tüm kamu emekçilerine işe geliş gidişlerinde ücretsiz servis,
    Servis imkânından yararlanamayan kamu emekçilerine Türkiye genelinde kamu ulaşım araçlarından ücretsiz faydalanacakları aylık abonman kartı,
    Tüm kamu emekçilerine yılda iki kez brüt asgari ücret tutarında ikramiye,
    Göreve ilk başlayan kamu emekçilerine iki maaş tutarında “Hoş Geldin İkramiyesi”
    Ücretsiz kamu kreşleri açılıncaya kadar 0-6 yaş arasındaki her çocuk için 5.000 TL tutarında kreş yardımı,
    Çok düşük seviyelerde kalan harcırah ve seyyar görev tazminatının derece ayrımı yapılmadan günlük 377 TL’ye çıkarılması,
    Eve dönüş minibüs parasını bile karşılamaya yetmeyen fazla mesai ücretimizin (her fazla saat için 5,40 TL) aylık çalışma saatimize bölünmesi sureti ile bulunan tutara çıkarılması,
    Seçim Öncesi verilen 3600 ek gösterge sözünün tutulmasını, 1. Dereceye yükselen tüm kamu emekçilerine 3600 ek gösterge verilmesi,
    Tüm ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması,
    Kamu emekçisinin isteği dışında BES kesintisinin kaldırılması,
    Mevcut emekli maaşlarının yoksulluk sınırı temel alınarak artırılması,
    EYT’de hala süren mağduriyetlerinin bir an önce giderilmesi,
    Kadın çalışanların 20 hizmet yılı, erkek çalışanların 25 hizmet yılı dolduğunda yazılı talepleri halinde emekli olma hakkı kazanması,
    Kademeli geçişle ilgili yaş hadleri uygulanmamasını, 5510 sayılı kanunda kademeli geçiş süresinin sonundan itibaren öngörülen yaş hadleri yerine kadınlarda 50, erkeklerde 55 yaşın dikkate alınması,
    Ek ödeme adaletsizliğinin ortadan kaldırılmasını, farklı kamu kuramlarında aynı unvanda çalışan tüm kamu emekçileri arasında ücret eşitliğinin sağlanmasını, adil ücret politikasının esas alınması,
    4/C den 4/B ye geçen personelin mevcutta %20 olan ek ödeme tutarının kademeleri temel alınarak %70 ile %105 bandına çekilmesi,

Güvenceli İstihdam, Güvenli Gelecek Kapsamında:

    Hukuksuz ve keyfî olarak OHAL-KHK’leri ile işinden, ekmeğinden edilen kamu emekçilerinin görevlerine iade edilmesini, geriye dönük tüm hak kayıplarının karşılanması,
    Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması yasasının geri çekilmesi,
    îş güvencemizi fiilen kullanılamaz hale getiren tüm düzenlemelerin kaldırılmasını,
    Sözleşmeli, taşeron, ücretli, vekil gibi hür türlü güvencesiz istihdama son verilmesini, tüm kamu emekçilerinin güvenceli-kadrolu istihdam edilmesi,
    Performans, esnek çalışma gibi kamu hizmetlerinde niteliği düşüren, kamu emekçilerim birbirinin rakibi haline getiren uygulamalara son verilmesi,
    Yardımcı Hizmetler Sınıfı personelinin öğrenim durumlarına göre diğer hizmet sınıflarına sınavsız atanmaları,
    Ayrımsız tüm çalışanları kapsayan, meslek hastalıklarının tanımlandığı yeni bir İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasasının hayata geçirilmesi,
    Haftalık çalışma süremizin 35 saate düşürülmesi,
    0-6 yaş grubundaki çocuklarımız için tüm kamu kuramlarında bir an önce ücretsiz kreşlerin açılması,

Demokratik, Adil Bir Çalışma Yaşamı Kapsamında:

    İşe almada ve görevde yükselmede-unvan değişikliğinde mülakatın kaldırılarak kariyer ve liyakatin esas alınması,
    Torpilin ve kayırmanın kapısını ardına kadar açan mülakatın, güvenlik soruşturması ve arşiv kaydı araştırmasının kaldırılması,
    Örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılmasını, sendikal hak ve özgürlüklerin önünün açılmasını, sendikal ayrımcılığa son verilmesi,
    Kadın kamu emekçilerine; çalışma yaşamında uygulanan, cinsiyetçiliğin, ayrımcılığın, mobbingin son bulmasını, İstanbul Sözleşmesi’nin fesih edilmesinin iptal edilmesi,
    25 Haziran 2021 tarihinde yürürlüğe giren 190 sayılı ILO Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’nin onaylanması,
    İstihdam, terfi ve unvan değişikliklerinde cinsiyet eşitliğinin sağlanması,

Halktan Yana Kamusal Hizmetler Kapsamında:

    Özelleştirmelere son verilmesi,
    Kamu yatırımlarının artırılması,
    Kamuda istihdamın yeterli hale getirilmesi,
    Kamu kaynaklarının, faiz ve Kamu Özel İşbirliği, Yap İşlet Devret adı altında sermayeye aktarılmasına son verilmesi,
    Vergide adaletin sağlanması için; dolaylı vergiler düşürülmesini, servet, faiz ve kar gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılması, belli bir düzeyin üzerinde servet sahiplerine Servet Vergisi getirilmesi,
    Dar gelirli milyonlarca vatandaşımızın kamu hizmetlerine parasız ulaşmasının sağlanması

Talep edilmiştir.

Özgür Toplu Pazarlık sistemi ve anayasanın 53. Maddesi kapsamında çalışma koşulları başlığında topladığımız diğer bazı temel taleplerimiz ise şu şekilde olmuştur:

    Kamuda çalışan kadın emekçiler için; kadınların toplu sözleşme görüşmelerinde eşit temsiliyeti sağlanmalıdır
    Kadın taleplerinin ele alındığı gündem maddesi başta olmak üzere tüm TÎS sürecinde TÎS görüşmelerinde kadın talepleri ayrı bir başlıkta ve gündemle ele alınmalı, mutabakat metninde de aynı şekilde tek başlık altında toplanmalıdır.
    Genelde ülke bütçesi, özelde kamu kuramlarının bütçeleri, cinsiyet eşitsizliği dikkate alınarak, hizmet veren ve alan tüm kadınlar açısından bu eşitsizliği giderme temelinde oluşturulmalıdır. Çocuk, yaşlı, engelli ve hasta bakımı gibi hizmetlere yönelik bütçe payları artırılmalıdır.
    Kadm kamu emekçilerine; başta görevde yükselme ve unvan değişikliklerinde olmak üzere çalışma yaşamında uygulanan tacize, ayrımcılığa, mobbinge, baskı ve şiddete son verilmesi sağlanmalıdır. Tüm bu uygulamalar işçi sağlığı ve iş güvenliği çerçevesinde değerlendirilip işverenin tüm işyerinde sağlıklı bir ortamın sağlanmasında yükümlülüklerinin gereğini yerine getirmesi için düzenleme yapılmalıdır.
    ILO standartları ve kamu emekçisi kadınların fiziksel ve sosyal koşulları dikkate alınarak, çalışan hamile kadına doğum öncesi 8 hafta, doğum sonrası 24 hafta olmak üzere en az 32 hafta ücretli doğum izni verilmelidir. Doğum sonrası ücretli-ücretsiz izin, süt izni kullananlar sosyal ve özlük hak kaybı yaşamamalıdır.
    Kadınlara ve LGBTİ+ lara uygulanan ayrımcılık, şiddet, taciz, mobbing son bulmalı, cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir çalışma yaşamı ve ortamı sağlanmalıdır.
    Özellikle kadınları etkileyen ve eşit işe eşit ücret prensibini ihlal eden düşük ücretli, esnek ve taşeron çalışma biçimine son verilmelidir. Güvenceli ve tam zamanlı istihdam ve emekçilerin hak kaybı yaşamaması esas alınmalıdır.
    Kadınlara çifte mesaisi, doğum vs. göz önünde bulundurularak yıpranma payı ve erken emeklilik hakkı sosyal güvenlik sistemine dâhil edilmelidir
    Cinsiyet ve cinsel yönelim ayrımcılığının ortadan kalkması için okul öncesinden itibaren tüm kademelerde "Toplumsal cinsiyet" eğitimi zorunlu olmalıdır.
    îş yerlerinde ’Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Ayrımcılık ve Mobbing” başlıkları hizmet içi eğitim konuları haline getirilerek tüm kamu çalışanlarının yılda en az bir kez bu eğitimleri alması sağlanmalıdır.
    Nüfusu 50 bini geçen belediyelerde şiddete ve istismara uğrayan kadın ve çocuklar için uluslararası standartlara uygun sığınma evleri açılmalı, bu hizmetlerden trans kadınların da yararlanması sağlanmalıdır.
    Kadınların iş yerlerinde maruz kaldığı cinsiyete dayalı her türlü şiddet, ayrımcılık, taciz ve mobbingi önleyici mekanizmalar oluşturulmalıdır. Kadın beyanı soruşturma başlatılması için yeterli olmalıdır
    Boşanan, boşanma aşamasında olan, mobbinge, şiddete, tacize ve istismara uğrayan kadın emekçilerin tayin talebi herhangi bir belge ibrazı istenmeksizin kabul edilmelidir
    8 Mart’ta tüm kamu çalışanı kadınların ücretli izinli sayılması için yasal düzenleme yapılmalıdır.
    Bütün kadın kamu emekçilerine mesai saatleri içerisinde ve düzenli “Kadın Sağlığı” eğitimleri verilmelidir.
    Eğitim alanında cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren her türlü politikaya son verilerek, cinsiyet ve cinsel yönelim ayrımcılığının ortadan kalkması için, erkek egemen müfredat toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle yeniden düzenlenmelidir.
    Kadınların hizmet içi eğitimlerden yararlanması, kendilerini mesleki açıdan geliştirmeleri, yetkinleştirmeleri için teşvik, destek programları hazırlanır. Programlar oluşturulurken kadınların talepleri esas alınır.
    En çok kadın emekçilerin etkilendiği mobbing, şiddet vb. sorunların çözümü için, işyerlerinde sendika temsilcisinin de içinde bulunduğu birimler kurulmalıdır. Bu birimlerin çalışma biçimi ve ilkeleri toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde düzenlenmelidir.
    Tüm kamu kuramlarında yüzde üç engelli kotası hayata geçirilmeli, engelli kamu emekçileri içindeki kadın istihdamı artırılmalıdır. Bunun adımlarından biri olarak da engelli kız çocuklarının eğitime erişimindeki engeller başta olmak üzere toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yeniden üreten tüm sorunlar çözülmelidir.
    Hijyen ürünlerindeki vergiler kaldırılmalı, kamu kuramlarında çalışanlar ve hizmet alanlar için ücretsiz ulaşılabilir hale getirilmelidir.

Ancak Kamu Görevlileri Hakem Kurulu; bu talepleri ve teklifimizi müzakere dahi etmemiş, Kamu İşveren Heyetinin teklifi doğrultusunda tek yanlı olarak oy çokluğuyla karar vermiştir. Ne yazık İd bu taleplerimiz Kamu İşveren Heyetinin katıldığı toplu sözleşme görüşmelerinde de gündeme alınmamış, müzakere edilmemiştir.

ö.Dönem Toplu Sözleşmede mutabakat altma alman genele ilişkin maaş ve ücret zammı dışındaki maddeler yeniden uyarlanarak hüküm altına alınmıştır. Böylece bu maddeler de bile yeni iyileştirmelere gidilmemiş, sayısal olarak sınırlı bir grup çalışanı kapsayan kısmi değişikliklerle yetinilmiştir.

B) Toplu Sözleşme Kapsamında Görüşülmesi Konusunda Uzlaşılamayan Tekliflerin” Kamu Görevlileri Hakem Kurulunda Görüşülmesinin Oy Çokluğu İle Reddine İlişkin Görüşümüz

Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun 28 Ağustos 2023 tarihinde yapılan 3. Toplantısında “Toplu Sözleşme Kapsamında Görüşülmesi Konusunda Uzlaşılamayan Tekliflerin” görüşülmesi konusunda bir istişare yürütülmüştür.

Toplam 40 maddeden oluşan teklifin sahibi konfederasyon temsilcileri; söz konusu maddelere ilişkin olarak toplu sözleşme süreci içinde Kamu İşveren Heyeti ile paylaşıldığını kaydederek, teklifte yer alan “Görevde yükselme ve unvan değişiklikleri”, “Disiplin Cezalarının Affı”, “Mobbing” maddelerinin Kamu İşveren Heyetinin 2. teklifinin açıklandığı 17 Ağustos 2023 tarihli toplantıda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından yapılan konuşmada “konfederasyonların teklifleri arasında olumlu olarak değerlendirebileceğimiz sözleşme maddeleri” içerisinde kamuoyu ile paylaşıldığını anımsatmıştır.

Buna rağmen Kamu İşveren Heyeti ile toplu sözleşme kapsamında görüşülmesi konusunda uzlaşma sağlanmadığını dolayısıyla teklifin KGHK’da gündeme alınması gerektiğini ifade etmişlerdir. KGHK’mn konfederasyon temsilcisi üyeleri ve akademisyen üye de bu görüşe destek vermiştir.

KGHK’da yer alan kamu temsilcileri ise söz konusu teklifin gündeme alınmaması gerektiğini savunmuştur. Toplantı konu hakkında fikir birliği sağlanmadan bir sonraki toplantıda değerlendirilmek üzere tamamlanmıştır.

Ancak 29 Ağustos 2023 tarihinde yapılan 4. KGHK Toplantısında yeniden bir değerlendirme, tartışma süreci yürütme ihtiyacı duyulmadan Kurul başkanınca söz konusu teklifin tamamının KGHK gündemine alınıp alınmamasına ilişkin oylamaya geçilmiştir. Oylama sonucunda söz konusu teklifin gündeme alınması oy çokluğu ile (5’e karşı 6 oy) reddedilmiştir.

Bu durum özgür toplu pazarlık düzenine tamamen aykırıdır.

Kamu İşveren Heyetinin toplu sözleşmenin kapsamını tek taraflı olarak belirlemesi, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun söz konusu Heyetin özgür toplu pazarlık düzenine tamamen aykırı bu tutumunu onaylaması kabul edilemez.

Özellikle bizzat Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından tüm kamuoyu ile “olumlu olarak değerlendirebileceğimiz sözleşme maddeleri” olarak paylaşılan düzenlemelerin, yine tüm konfederasyonların yıllardır talep ettiği gelir vergisi adaletsizliğine ilişkin teklifin “toplu sözleşme kapsamında değil” denilerek görüşmeye, müzakereye açılmamasını kabul etmek mümkün değildir.

C) Kararın Oy Çokluğu île Alman 4., 5., 6. ve 7. Maddelerine İlişkin Karşı Oy Gerekçem:

12 yıldır hayata geçirilen toplu sözleşmeler soncunda kamu emekçilerinin maaşları reel olarak erimiş, satın alma gücümüz azalmış, yoksulluğu artmıştır.

Çünkü kamu işveren tarafı maaş artışlarında hep orta vadeli planlardaki, bütçelerdeki enflasyon hedeflerini temel almıştır. Oysa söz konusu enflasyon hedeflerinin hiçbir toplu sözleşme döneminde tutmadığı, gerçekleşen enflasyon ile hedeflenen enflasyon arasındaki makasın gittikçe açıldığı bilinmektedir.

Örneğin 2018’e yüzde beş enflasyon hedefi ile başlanmış, hedef ilk üç ayın sonunda %8’e, sonra %12’ye çıkarılmıştır. Ama 2018 yılında gerçekleşen enflasyon TÜÎK rakamlarına göre bile %20,3 olmuştur.

2021 ’de yine %5 olarak belirlenen enflasyon hedefi daha sonra %8’e çıkarılmıştır. Ama 2021 yılı %36 resmi TÜÎK enflasyonu ile kapatılmıştır.

2022’de orta vadeli programa göre yine %5 olarak belirlenen enflasyon daha sonra %9,8 olarak güncellenmiş. Ama 2022 yılında TÜÎK rakamlarına göre enflasyonda %64 ile son 21 yılın rekoru yaşanmıştır.

Üstelik sıraladığımız gerçekleşen enflasyon rakamları toplum nezdinde hiçbir karşılığı kalmayan çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız gerçek enflasyonu yansıtmayan TÜÎK rakamlarıdır.

Biz bu nedenle KESK olarak yıllardır maaşlarımızın bu sahte TÜİK rakamları yerine yoksulluk sınırına göre artırılmasını, en düşük kamu emekçisi maaşının yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmasını istiyoruz.

Nitekim Asgari Ücret Tespit Komisyonunda işçileri temsil eden TÜRK İŞ’in verilerine göre Ağustos 2023 itibar ile dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 12 bin 198 TL’ye, yoksulluk sınırı ise 39 bin 733 liraya ulaşmıştır.

Dolayısıyla yukarıda da dikkat çektiğim üzere bu enflasyonist ortamda kamu emekçilerinin insanca yaşayacak bir ücrete kavuşabilmesi için “en düşük memur maaşı” olarak ifade edilen, eşi çalışmayan, 2 çocuklu, 15. Derecenin 1. Kademesindeki hizmetlinin mevcutta 8.077 TL’lik ilave seyyanen ödenekle 22 bin TL olan maaşının 2024 yılı ocak ayından İtibaren eş, çocuk yardımı ve kira yardımı ile birlikte en az 45 bin TL’ye çıkarılması gerekmektedir.

Bunun için öncelikle Temmuz 2023 itibari ile kamuda hayata geçirilen ilave seyyanen ödenek uygulaması ile yaratılan yeni maaş rejiminden vazgeçilmeli, brüt 8.138,89 TL olarak verilen ilave seyyanen ödenek halen çalışmakta olan tüm kamu emekçilerinin taban aylık katsayısına dâhil edilmelidir. Hem gelecekte emekli olacak tüm kamu emekçileri ve hali hazırda emekli kamu görevlilerinin de bu artıştan yararlanmasının tek yolu budur.

2024 yılı artışının bu yeni katsayı üzerinden yapılmalı, en düşük kamu emekçisi maaşı eş, çocuk yardımı ve kira yardımı ile birlikte yoksulluk sınırı üzerine en az 45 bin TL seviyesine çekilmelidir.

Öte yandan bilindiği üzere Merkez Bankası temmuz ayında daha önce %8,8 olan 2024 yılı enflasyon hedefini yaklaşık dört kat artırarak %33’e, %5 olan 2025 yılı enflasyon hedefini ise bugünden %15’e çıkarmıştır.

Tüm bunlara rağmen Kamu İşveren Heyeti ilk defa bu dönem kamu emekçilerine ve emeklilere kendi hedeflediği enflasyon rakamlarının dahi altında bir maaş artışı teklif etmiştir.

Kamu Görevlileri Hakem Kurulu ise 2024 yılı için altışar aylık dilimler halinde %15 + %10, 2025 yılı için %6+%5 maaş artışından ibaret bu teklifi tüm itirazlarımıza rağmen, kamu işveren heyeti ile paralel bir tutum izleyen üyelerin oy çokluğu ile karara bağlanmıştır.

Sonuç olarak toplu sözleşme görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine greve başvurulmaksızın doğrudan doğruya zorunlu olarak Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na (KGHK) başvurulması ve söz konusu kurulun kararlarının da bağlayıcı olması sistemin işleyişinde emekçilerin aleyhine bir sonuç doğurmaktadır.

Tarafsız olması gereken Kamu Görevlileri Hakem Kurulu üyelerinin çoğunluğunun Cumhurbaşkanı tarafından atanması kararların kamu emekçileri lehine olamayacağının da kanıtı olmaktadır. Nitekim Kamu İşveren Kurulu teklifinin aynısının KGHK tarafmdan oy çokluğuyla (6 üye) kabul edilmesi, söz konusu kurulun yapısı, oluşumu ve işleyişine ilişkin başından beri yaptığımız eleştirilerimizi doğrulamıştır.

Dolayısıyla daha önceki yıllarda yapılan maaş artışlarını, enflasyon farklarını seçim döneminde verilen refah payını temel alan kümülatif hesaplarla çarpıtılan, bir çeşit mahsuplaşma anlayışı üzerinden sunulan, bırakalım refah payı içermesini hedeflenen enflasyon rakamlarının 2024 yılı için 8 puan, 2025 yılı için 4 puan altında kalan, 6 Şubat depremleri sonrası ortaya çıkan 114 Milyar Dolarlık maliyeti kamu emekçilerine, emeklilere, bordrolulara yıkma üzerinden alındığı açık olan bu karara katılmıyorum.

Yukarıda belirttiğim gerekçelere nedeni ile 4.5.6 ve 7. Maddelerle düzenlenen çoğunluk görüşüne katılmıyorum. 31.08.2023

Kaynak : Gazete Memur

İlişkili Haberler

Manşetler