TÜRKİYE KAMU ÇALIŞANLARI SENDİKALARI KONFEDERASYONU (TÜRKİYE KAMU-SEN) TEMSİLCİSİ ŞERHLİ KARŞI OY GEREKÇESİ ŞERHLİ KARŞI OY GEREKÇESİ
1. Toplu Sözleşme Görüşmelerinin Yürütülmesi
Anayasamıza ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu hükümlerine göre kamu görevlileri ve bunların emeklilerinin 2024-2025 yıllarına ilişkin mali ve özlük haklarının belirlenmesine yönelik Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına dair 7. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleri 01.08.2023-22.08.2023 tarihleri arasında gerçekleştirilmiş, hizmet kollarına ilişkin toplu sözleşme görüşmeleri mevcut 11 hizmet kolunun tamamında mutabakat ile sonuçlanırken kamu görevlilerinin geneline yönelik toplu sözleşme görüşmelerinde uzlaşma sağlanamamıştır.
Gerek toplu sözleşme görüşmelerinin yürütülmesi süreci gerekse 4688 sayılı Kanunun kısıtlayıcı maddeleri dolayısıyla toplu sözleşme görüşmeleri evrensel olarak tanımlanan "toplu pazarlık ruhuna" aykırı olarak gerçekleştirilmiş, 4688 sayılı Kanun hükümlerine uyulmamıştır.
Öyle ki, 4688 sayılı Kanunun 29. maddesinde "Toplu sözleşmenin tarafları ve imza yetkisi" tanımlanmıştır. Buna göre ilgili kanun maddesinde toplu sözleşmenin tarafları, "Toplu sözleşme görüşmelerine kamu idaresi adına Kamu İşveren Heyeti, kamu görevlileri adına Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti katılır. Kamu İşveren Heyeti, Cumhurbaşkanının görevlendireceği Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakanın başkanlığında, Cumhurbaşkanınca belirlenen bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinden oluşur.
Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti, bağlı sendikaların toplam üye sayısı itibarıyla en fazla üyesi bulunan konfederasyonun Heyet Başkanı olarak belirleyeceği bir temsilci ile her bir hizmet kolunda en fazla üyeye sahip kamu görevlileri sendikaları tarafından belirlenecek birer temsilci, bağlı sendikaların üye sayıları esas alınmak kaydıyla toplam üye sayıları itibarıyla birinci, ikinci ve üçüncü sırada bulunan konfederasyonlar tarafından belirlenecek birer temsilci olmak üzere on beş üyeden oluşur." şeklinde belirlenmiştir.
Buna göre hâlihazırda Memur-Sen, Türkiye Kamu-Sen ve KESK temsilcilerinden oluşan 15 üyeli Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti, toplu sözleşmenin bir tarafı iken, 7. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmelerinin ilk oturumunda toplu sözleşme gündemi, Türkiye Kamu-Sen ve KESK temsilcilerinin onayı alınmaksızın belirlenmiştir.
Kanunun 29. maddesinin dördüncü fıkrasında "Toplu sözleşmeyi imzalamaya kamu idaresi adına Kamu İşveren Heyeti Başkanı, kamu görevlileri adına sözleşmenin kamu görevlilerinin geneline yönelik bölümü için Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti Başkanı ve hizmet kollarına yönelik bölümleri için ilgili sendika temsilcisi yetkilidir." denilmektedir. Bu hükümden Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanının yetkisinin toplu sözleşme görüşmelerini kamu görevlileri adına tek başına yürütmek olmadığı yalnızca kamu görevlilerinin geneline yönelik toplu sözleşmeyi imzalamaya ya da imzalamamaya yönelik bir yetkiye sahip olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle iken toplu sözleşme görüşmeleri sürecinin pazarlık ve müzakere aşamalarının hiçbirinde Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti üyelerinin tamamı bulunmamış, pazarlık ve müzakere süreci Heyetin bilgisi dışında yürütülmüştür.
Heyet üyelerinin tamamının katıldığı toplantılarda ise herhangi bir müzakere yapılmamış, kamu görevlilerinin sorunlarına ve çözüm önerilerine yönelik hiçbir konu tartışılmamış, yalnızca Kamu İşveren tarafı teklifini sunmuş ve toplantılar sona ermiştir. Buradan da anlaşılacağı gibi toplu pazarlık süreci Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinin bütün üyelerinin katılımı ile gerçekleştirilmemiştir.
Bu durum 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununun 29. maddesine ve toplu pazarlığın ruhuna aykırıdır.
Bilindiği üzere; Anayasamızın 90'ıncı maddesinin son fıkrasına; 22.05.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 5170 sayılı yasa ile şu hüküm eklenmiştir. "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır." Bu hükümle birlikte; ülkemizin de imza altına aldığı uluslararası sözleşmeler incelendiğinde;
Kamu Hizmetinde Örgütlenme Hakkının Korunması ve istihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin Sözleşmenin 7. maddesinde; "Kamu görevlileri ve kamu makamları arasında çalışma koşullarının görüşülmesine olanak veren yöntemlerin ve kamu görevlileri temsilcilerinin anılan koşulların belirlenmesine katılmalarını sağlayan başka her türlü yöntemin en geniş biçimde geliştirilmesi ve kullanılmasını teşvik için gerektiğinde ulusal koşullara uygun önlemler alınacaktır." hükmüne yer vermiş, ülkemizin taraf olduğu 98 sayılı ILO Sözleşmesinin 4. maddesinde, çalışanlar ile işverenler arasında çalışma şartlarını düzenlemek üzere; sözleşme yapılmasını devlete bir ödev olarak yüklemiştir. Bu sözleşme ile kamuda çalışanların sendikal örgütlülük içerisine girebilme, kamu görevlilerinin çalışma yaşamından kaynaklanan haklarını korumak ve ilerletmek adına pazarlık yapabilme imkânı ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede, toplu pazarlık hakkının eşit statüde, kamu makamlarının tek yanlı etkisinden uzak ve bağımsız, karşılıklı bir biçimde gerçekleştirilmesi asildir.
Ancak gelinen süreçte; kamu makamlarının etkisinden bağımsız olarak yürütülmesi gereken toplu pazarlık süreci, bir tarafın baskınlık içerdiği bir yapıya yasa yoluyla evirilmiştir.
2. Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun Yapısı 4688 sayılı Kanunun 34. maddesi, "Kamu Görevlileri Hakem Kurulu her toplu sözleşme dönemi için;
a) Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay Başkan, Başkanvekili, Başkan Yardımcısı veya Daire Başkanlar, arasından Cumhurbaşkanınca Başkan olarak seçilecek bir üye,
b) Cumhurbaşkanınca belirlenen bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarından dört üye,
c) Bağlı sendikaların üye sayısı itibarıyla en fazla üyeye sahip konfederasyon tarafından belirlenecek iki, bağlı sendikaların üye sayısı açısından ikinci ve üçüncü sırada bulunan konfederasyonlardan birer üye,
d) Üniversitelerin kamu yönetimi, iş hukuku, kamu mâliyesi, çalışma ekonomisi, iktisat ve işletme bilim dallarından en az Doçent unvanını taşıyanlar arasından Cumhurbaşkanınca seçilecek bir üye,
e) Bağlı sendikaların üye sayısı itibarıyla en fazla üyeye sahip konfederasyon tarafından üç, bağlı sendikaların üye sayısı açısından ikinci ve üçüncü sırada bulunan konfederasyonlar tarafından ikişer olmak üzere (d) bendinde belirtilen bilim dallarından en az Doçent unvanını taşımak kaydıyla, önerilecek toplam yedi öğretim üyesi arasından Cumhurbaşkanınca seçilecek bir üye,
olmak üzere on bir üyeden oluşur." demektedir.
Buna göre Kurul içinde kamu ağırlıklı bir yapı olumakta kamu kurum ve kuruluşlarından 6, kamu görevlilerini temsilen 5 üye Kurulu teşkil ettirmektedir. Hal böyle olunca Kurulda kamu çalışanları lehine karar almak neredeyse imkânsız hale gelmektedir. Nitekim oy çokluğu ile alınan kararların büyük çoğunluğu 5'e karşı 6 oyla gerçekleşmektedir.
Bu durum ülkemiz tarafından da onaylanmış olan ILO'nun 151 sayılı sözleşme hükümlerine aykırı olduğu gibi Kurulun bağımsızlığına da gölge düşürmektedir.
3. Maaş ve Ücret Artışları ve Sosyal Yardımlar
Ülkemizin imza altına aldığı ve Anayasanın 90. maddesi gereğince iç hukukta uygulama kabiliyeti bulunan Avrupa Sosyal Şartının "Adil bir ücret hakkı" başlıklı 4. maddesi; Akit Taraflar, âdil bir ücret hakkına etkin bir geçerlilik kazandırmak üzere: Çalışanların kendilerine ve ailelerine saygın bir yaşam düzeyi sağlayacak ücret hakkına sahip olduklarını, akit tarafların bu hakkı tanımalarını hüküm altına almıştır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 23/2. maddesinde "Herkesin herhangi bir ayrım gözetmeksizin eşit iş için eşit ücrete hakkı vardır." 23/3. maddesinde ise; "Herkesin kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır ve gereğinde başka toplumsal koruma yoluyla ile desteklenmiş bir yaşam sağlayacak adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır." hükümleri yer almaktadır. Yukarıda zikredilen uluslararası sözleşmeler; tüm çalışanların ücretlerinin geçim standartları ölçüsünde belirlenmesi gerektiği hususunda vurgu yapmaktadır.
Anayasanın 128'inci maddesinde "Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.
Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak, mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır." hükmüne yer verilmiş, Yine daha önce de ifade edildiği üzere Anayasanın 2'nci maddesinde; Sosyal Devlet ilkesine vurgu yapılmış, 55'inci maddesinde ise; "Ücret emeğin karşılığıdır.
Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır." hükmüne yer verilerek, Anayasal bakımdan devlete adil bir ücret ve sosyal yardımlardan faydalandırma bakımından görev yüklemiştir.
Anayasanın 2. maddesi "Cumhuriyetin temel nitelikleri’"™ göstermekte ve bu nitelikler arasında "sosyal devlet" ilkesi de yer almaktadır. Sosyal devlet, kişilere sadece temel hak ve özgürlükler sağlamakla yetinmeyen, aynı zamanda, onların insan onuruna yaraşır bir hayat için gerekli olan maddi gereksinmelerini karşılamalarını da kendisine görev edinen devlettir. Başka bir deyişle, sosyal devlet, "sosyal adaleti gerçekleştiren", "kişinin ve toplumun refahını (sosyal refahını) sağlayan" ve "sosyal güvenlik hakkı tanıyan" devlettir. Sosyal devlet; sosyal adalet, sosyal refah ve sosyal güvenlik ayakları olan bir kavramdır.
T.C. Anayasasının 2 ve 5. maddeleri ile 60 ve 61. maddeleri, Devletimize sosyal devlet ilkesinin gereklerini yerine getirme görevi vermiştir. Bu görevin, devletin izlediği ekonomik politikalarla ya da maddi imkânlarının kısıtlılığı ile bir ilgisi olamaz. Çünkü asgari yaşam seviyesi memurların yaşam hakları ile doğrudan ilgilidir. Böylece sosyal adalet gerçekleştirilir ve memurlara adil bir ücret politikası ve paylaşım yöntemi uygulanır.
Türkiye'de kişi başına GSMH'nın yıllara göre belirgin bir artış göstermesine karşın, kamu çalışanları artan reel gelirden yeterince pay alamamakta, hedeflenen enflasyon oranına bağlı bir aylık ücret artışına razı olmaya zorlanmaktadır. Yıllara göre aylık ve ücretlerdeki artış, yıllık enflasyon oranının çok gerisinde kalmış, memur ve emekli maaşları reel anlamda erimiş ve kamu çalışanlarının alım gücü düşmüştür.
Bir ülkede bir yıl içinde üretilen mal ve hizmetlerin toplam değeri olarak ifade edilebilecek milli gelirden herkesin adil bir pay alması, en yüksek gelirli kesimle en düşük gelirli kesim arasındaki farkın makul seviyelere getirilmesi; toplumsal refahı artıran ve sosyal barışı temin eden en önemli unsurdur.
Bununla birlikte çalışanların ücretlerinin fiyat artışlarından korunması ve milli gelirde yaşanan büyümeden eşit oranda pay alması ile ancak mevcut durumun korunması sağlanabilmektedir. Bu nedenle çalışanlara yalnızca enflasyon artışı kadar maaş artışı yapılması o ülkede artan refahtan her kesimin eşit şekilde faydalanamaması anlamı taşır ki bu durumda ekonomik iyileşmeden yeterli pay alamayan çalışanlar nedeniyle gelir dağılımında bir bozulma yaşanması kaçınılmazdır. Bir ülkede vatandaşların gelirlerinin enflasyon oranı üzerinde ve ekonomik büyüme ile orantılı olarak artması dahi yalnızca gelir dağılımındaki durumu korumaya yönelik olup, gerçek anlamda gelir artışı sağlamaz. Gelir dağılımında adaletin sağlanması ve sosyal devlet ilkesinin emrettiği sosyal refaha ulaşılması için kamu görevlilerine enflasyon artışı, ekonomik iyileşme ve refah payı olarak nitelendirilebilecek unsurlar göz önünde bulundurulmak kaydıyla bir ücret artışı sağlanmalıdır.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 2024 için enflasyon tahminini %33; 2025 yılı için ise %15 olarak belirlemiştir. Ekonomik gelişmeler, enflasyon gerçekleşmelerinin bu tahminlerin çok daha üzerinde olacağını ortaya koymaktadır. Hal böyle iken Kamu İşveren tarafı kamu görevlileri ve emeklilerine 2024 yılının tamamı için (%15+%10), kümülatif %26,5; 2025 yılının tamamı için ise (%6+%5), kümülatif %11,3 oranında maaş artış teklifinde bulunmuş, Kamu Görevlileri Hakem Heyeti de oy çokluğu ile bu teklifi yerinde bulmuştur. Buna göre iki yıllık tahmini veriler ve maaşlara yapılması öngörülen artışlar hesap edildiğinde tahminlerin tutması varsayımı ile 2024 ve 2025 yıllarında mal ve hizmet fiyatları toplam %59,6 oranında zamlanırken memur ve emekli maaşlarındaki artış kümülatif %40,8'de kalacaktır. Kamu Görevlileri Hakem Heyetinin kabul ettiği zam oranına göre en iyimser tahminle memur ve emeklilerimizin maaşları gelecek 2 yıllık sürede 19 puan eriyecek, enflasyon farkı ile dönem sonlarında yapılacak ödeme sonucunda maaşlarda reel anlamda sıfır artış sağlanmış olacaktır.
Hâlbuki geçtiğimiz Temmuz ayında yapılan düzenlemelerle Motorlu Taşıtlar Vergisi bir defaya mahsus olarak iki katına çıkarılmış, KDV oranları 2 puan artırılmış, harçlara ise %50 oranında zam yapılmıştır. Görülmektedir ki, kamu alacaklarında yapılan artışlar piyasa gerçekleri gözetilerek gerçekleştirilmekteyken kamu çalışanlarının maaşlarına bütçe kısıtları çerçevesinde artış yapılmaktadır.
Memur maaşlarının yıllar itibariyle en önemli yatırım araçları olan altın ve dolar karşısındaki durumuna bakıldığında maaşlardaki erimenin hangi derecede olduğu açıktır. 2002 yılında sosyal yardımlar hariç ortalama memur maaşı ile 22,1 çeyrek altın alınabilirken, 2023 yılında bu rakam 8,3 olmuştur. Memur maaşı altın karşısında anılan dönemde altın karşısında %62,4 değer kaybetmiştir.
Dolar bazından bakıldığında ise; 2012 toplu sözleşmesinden sonra bin 49 dolara yükselen ortalama memur maaşı 2023'te 880 dolara; 812 dolar olan en düşük memur maaşı ise 768 dolara gerilemiştir. Erime ortama memur maaşında %16; en düşük memur maaşında ise %5,4 olmuştur.
Tüm bu tespitler göstermektedir ki; maaş artışlarının belirlenmesinde geçmiş dönemde gerçekleşen enflasyon rakamları, büyüme ve refah payı, yeniden değerlendirme oranları, kamu görevlileri arasındaki ücret dengesizliği, açlık yoksulluk sınırı, temel ihtiyaç maddeleri, güncel kullanımı zorunlu olan mal ve hizmet fiyatlarındaki artışların (elektrik, gıda, doğalgaz, ulaşım vb) evveliyatla dikkate alınması gereklilik arz etmektedir.
Son dönemde ailenin asgari standartları karşılayacak şekilde yaşayabilmesi için gerekli en düşük tutar sürekli artış eğilimdedir. Bu artış içinde en büyük pay kira, gıda, ısınma, ulaşım, eğitim ve çocuk bakım harcamalarına aittir. Özellikle büyükşehirler ve sahil bölgelerimizde kiralar memur maaşlarının dahi üzerine çıkmış durumdadır. Hal böyle olunca kamu çalışanlarımız bu bölgelerde görev almaktan kaçınmakta, büyükşehirlerden başka bölgelere tayin talebinde bulunmaktadırlar. Sosyal devlet, vatandaşlarının özel durumlarına uygun olarak dezavantajlı hususları gidermekle mükelleftir. Bu bakımdan kamu çalışanlarına kira, ulaşım ve ısınma gibi yeni yardım kalemleri ihdas edilmeli, mevcut yardımlar da günün gereklerine göre yükseltilmelidir. Buna karşın Heyet, bu yöndeki talepleri oy çokluğu ile reddetmiştir.
Bu noktalardan hareketle, Kamu işveren Temsilcilerinin beyan ettiği "devletin mali kaynaklarının yetersiz olduğu gerekçesi" ve bu gerekçeye binaen Kamu Görevlileri Hakem Heyetinin vermiş olduğu karar kabul edilemez. Bu gerekçe, insanların yaşam ve geçim hakkının ve sosyal devlet ilkesinin önüne geçemez. Devletin bu konuda bir takdir yetkisinden de söz edilemez. Devlet, sosyal devlet ilkesinin kendisine yüklediği ödevlerden kaçamaz. Bu gerekçeler ışığında kamu görevlileri ve emeklilerine geçmiş dönemde yaşanan kayıplar, piyasa gerçekleri, günlük zorunlu yaşam giderleri ve gerçekleşen enflasyon verileri dikkate alınarak bir maaş zammı belirlenmeli iken Kamu Görevlileri Hakem Kurulu bu yönde bir karar almamış, Kamu İşveren tarafının teklifini oy çokluğu ile aynen kabul etmiştir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun maaş artışlarına ilişkin olarak aldığı kararın bu yönüyle kabulü mümkün değildir.
4. Enflasyon Farkı Ödemesi
Uzun yıllardan beri yıllık mali plan çerçevesinde bir enflasyon hedeflemesi yapılmakta ve kamu görevlilerinin maaşları hedeflenen enflasyon oranlarına uygun şekilde artırılmaktadır. Ancak birçok defa gerçekleşen enflasyon, hedeflenen enflasyonu aşmış ve memur maaşlarına yapılan zam oranlarının üzerinde bir fiyat artışı yaşanmıştır. Her ne kadar, dönem sonunda memur maaşlarına yapılan artışla, ortaya çıkan enflasyon arasındaki fark kapatılsa da mal ve hizmet fiyatları, ilgili dönem içinde memur maaşlarına yapılan artışları geçtiği için, maaşlar reel olarak azalmaktadır. Dönem sonlarında yapılan enflasyon farkı artışı, mevcut erimeyi telafi etmemekte, yalnızca durdurmaktadır.
Bu nedenle kamu çalışanlarının maaşlarının enflasyona karşı korunması için hedeflenen enflasyon uygulamasından vazgeçilerek, kamu çalışanlarına gerçekleşen enflasyon üstüne refah ücreti eklenmek suretiyle ücret artışı yapılmalı, enflasyon farkı, erimenin başladığı ay itibarı ile ödenmelidir.
Şöyle ki; 2021 yılında mutabakatla sonuçlanan toplu sözleşme görüşmelerinin sonucu olarak, 2022 ve 2023 yıllarında memur ve emeklilerine yapılacak zam oranları belirlenmiştir. Toplu sözleşme hükümlerine göre; kamu görevlileri ile emeklileri maaşlarına 2022 yılının ilk altı aylık dönemi için %5, ikinci altı ayı için %7 olmak üzere, kümülatif %12,35; 2023 yılının ilk altı aylık dönemi için %8, ikinci altı aylık dönemi için %6 olmak üzere, kümülatif %14,48 artış yapılması kararlaştırılmıştır. Toplu sözleşmeye göre, dönemsel maaş artışlarının enflasyonun altından kalması halinde aradaki farkın maaşlara yansıtılması hükme bağlanmıştır. 2022 yılında enflasyonda yüksek oranda artış olduğu, memur ve emeklilerin maaşları reel olarak değer kaybederken alım gücünün düştüğü, yaşanan ve inkâr edilemez bir gerçektir. 2022 yıllı enflasyonu %64,27 olarak gerçekleşmiş ve 2022 yılı için kamu görevlilerinin ve emeklilerinin maaşlarına toplu sözleşme ile yapılması öngörülen artış enflasyonun 51,9 puan altında kalmıştır. Bu dönemde kamu çalışanlarına ödenen enflasyon farkı aynı dönem için verilen maaş zammının toplam 52 puan üzerindedir ki, bu durum memur ve emeklilerin maaşlarına zam yapılmadığını yalnızca enflasyona yönelik bir düzenleme yapıldığını açık bir şekilde göstermektedir.
2023 yılının enflasyon tahmini ise en son güncellenen TCMB verilerine göre %58 olarak belirlenmiştir. Temmuz ayları dikkate alındığında son bir yıllık enflasyon %47,83 olarak belirlenmiştir. TCMB'nin enflasyon tahmini dikkate alındığında fiyatlardaki artışın önümüzdeki yıllarda da devam edeceği, alım gücündeki düşüşün süreceğini açıkça ortaya çıkmaktadır. TCMB'nin 2023 yılına yönelik tahminlerinin gerçekleşmesi durumunda bile memur maaşlarının yıl sonuna kadar %28,35 eriyeceği ve 2024 yılı başında memur maaşlarına bu oranda enflasyon farkı ödemesi yapılacağı görülmektedir. Hal böyle olunca maaşlara artış yapılmadığı yalnızca önceden enflasyon ödemesi verildiği, arada kalan farkın ise altı ay sonra gecikmeli olarak ödendiği görülmektedir.
Dönem sonu itibariyle maaşlara enflasyon farklı eklenmesi, geriye dönük olarak yaşanan kayıpları karşılamayacak, sadece anlık bir düzeltme olarak ifade bulacaktır. Kamu görevlileri ve emeklilerine yapılacak zamlarda, ülkedeki asgari geçim standardı miktarları da dikkate alınmalıdır. Memur maaşlarının enflasyon karşısında erimesini önlemek amacıyla, memur maaşlarına enflasyon farkı verilmesinin söz konusu olduğu dönemlerde ortaya çıkan enflasyon farkı, farkın ortaya çıktığı ay itibarı ile ödenmelidir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun enflasyon farkına ilişkin ortaya çıkacak enflasyon farkının altı aylık dönemler sonunda ödeneceğine yönelik kararı bu yönüyle kabul edilemez.
5. Refah Payı
Anayasanın 55. maddesi "Ücret emeğin karşılığıdır. Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır." demektedir. Dolayısıyla anayasa koyucu devlete, çalışanlarına adil bir ücret alma ve sosyal yardımlardan faydalandırma görevini yüklemiştir. Bu görev çalışanlar için ise bir hak niteliği taşımaktadır. Gelir dağılımında adaletin sağlanması, ülkede en alt gelir grubu ile en üst gelir grubu arasında büyük uçurumlar oluşturmayacak, çatışmaya yer vermeyecek bir yapının kurulması ile mümkündür. Düşük gelirli grupların tüketim eğilimlerinin yüksek olması, tasarruf ve dolayısıyla servet birikiminin oluşmasını engellemektedir. Böylece, düşük gelir-düşük servet-yeniden düşük gelir kısır döngüsü sürekli olarak yaşanmaktadır. Buna bağlı olarak etkin bir yeniden dağılım önlemlerinin alınmadığı piyasa ekonomilerinde servet artışının büyük bir bölümü, serveti yüksek grupların eline geçmektedir.
Ülkede üretilen mal ve hizmetler artarken bir kesiminin toplam gelirden aldığı pay aynı oranda artmıyorsa bu ülkede gelir dağılımı bozuluyor demektir. Ülkemizde TÜİK verilerine göre ücretlilerin ekonomiden aldığı pay 2012 yılında %30 iken 2022 yılında bu oran %25,2'ye kadar gerilemiştir. Bu durum gelir dağılımında adaletin giderek bozulduğunu, milli gelir pastası büyürken çalışan kesimin gelirinin aynı oranda büyümediğini göstermektedir. Çalışan kesimin gelirinin korunması, alım gücünün milli gelirle orantılı bir biçimde artırılması için çalışanlara gerçekleşen enflasyonun üzerinde bir refah payı ödemesi yapılması zaruridir.
Anayasanın 55. maddesinde Devlet için bir görev, çalışanlar için ise bir hak olarak tanımlanan adaletli bir ücret ve sosyal yardım sistemi, kamu görevlileri için de oluşturulmak zorundadır. Kamu görevlileri sendikaları da bu nitelikteki taleplerinin karşılanması amacıyla Kamu Görevlileri Hakem Heyeti'ne başvurmuşlardır. Bu nedenle gelir dağılımında adalet sağlamanın yolu çalışanlara refah payı ödemesi yapılmasından geçmektedir.
Gelinen süreçte; gerileyen, enflasyon ile eriyen ücretler ve ülke ekonomisinde yaşanan gelişmeler dikkate alınmaksızın 6. Dönem Toplu Sözleşme Hükümlerinin dikkate alındığı, esaslı yeni kazanımların ortaya konulmadığı, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu Kararı ortaya çıkmıştır. Kamu görevlilerinin maaşlarında hiçbir şekilde erime olmadığı anlamı taşıyan, piyasa gerçekleriyle örtüşmeyen Hakem Kurulu Kararının bu yönüyle kabulü mümkün değildir.
6. İlave Ek Ödemenin Emekli Maaşlarına Yansıtılması
14 Temmuz tarih ve 7456 sayılı Kanunla getirilen 8 bin TL'lik ilave ek ödeme uygulaması, büyük bir adaletsizlik yaratmıştır. Öyle ki, düzenlemede bu ödemeden herhangi bir kesinti yapılmayacağı öngörüldüğü için memurların yalnızca çalıştıkları dönemlerine esas bir tazminat olarak uygulanması, emekli olduklarında bu ödemenin emekli maaşı hesabına dahil edilmeyeceği söz konusudur. Hal böyle olunca ilave ek ödeme uygulaması, çalışırken alınan maaşla emekli maaşları arasındaki uçurumu daha da büyütmüş, emekli maaşlarının memuriyet hayatıyla bağını koparmıştır. Böyle bir durum sosyal sigorta ilkeleri ile de uyuşmamakta, memurlarımız çalışırken aldıkları maaşın %40'ı kadar emekli maaşına hak kazanabilmektedir.
Yaşanan ekonomik gelişmeler ve memurların alım gücündeki erime dikkate alındığında; emekliliğe yansımayan ilave ek ödeme Anayasamızın ölçülülük, adalet ve kanun önünde eşitlik ilkelerine de aykırı bir durum teşkil etmektedir. Bu nedenle ilave ek ödeme sisteminin değiştirilerek, yapılan 8 bin 77 TL'lik artışın memurların taban aylıklarına eklenmesi; emekli maaşı ve emekli ikramiyesi hesabında dikkate alınması bir gerekliliktir. Kurulun bu yönde bir karar almamış olması eksikliktir.
7. Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun Diğer Kararları
Kamu görevlilerine yapılan ek ödemelerden, döner sermaye, fon gelirlerinden ödenen paylardan ve özel hizmet tazminatının belli oranı dışında kalan tutardan emekli kesintisi yapılmamakta, bu da memurlarımızın emekli olmaları durumunda alacakları emekli maaşlarının %40 ile %60 oranında azalmasına neden olmaktadır. Bu nedenle de kamu görevlileri emekliye ayrılmaktan kaçınmakta, uzun süre çalışmaya devam etmektedirler.
Bu durumda memur maaşını oluşturan bütün kalemler ile ek ödeme, döner sermaye ve diğer ödemelerin de emekli keseneğine dâhil edilerek, emekli olacak memurların yaşadığı mağduriyetler giderilmeli; her çalışanın çalıştığı süre ile orantılı olarak emekli ikramiyesi alması sağlanmalıdır. Emeklilerimizin de gelir dağılımdan adil bir pay almasını sağlayacak uygulamalara geçilmelidir.
Anayasanın 18'inci maddesinde hiç kimsenin zorla çalıştırılmayacağı, angaryanın ise yasak olduğu vurgulanmaktadır. Bu konu ile ilgili olarak Türkiye 29 ve 105 sayılı ILO sözleşmelerini imza altına almıştır. Türkiye'nin de imza altına aldığı 29 sayılı ILO sözleşmesinin 14'üncü maddesinin birinci fıkrasında, cebri çalıştırmalarda ödenecek ücretin dahi yürürlükteki ücretten aşağı olamayacağı vurgulanmaktadır. Ancak Türkiye'de ortalama bir kamu görevlisinin saat başına denk gelen net ücreti 159 lira dolayında iken; aynı kamu görevlisine bir saatlik fazla mesai karşılığı ödenen ücret 5 liradır. Buradan hareketle bu uygulamanın insan haklarına aykırı olduğu görülmekte, bir saatlik fazla mesai ücretlerinin, evrensel kabul görmüş değerler çerçevesinde kişinin normal çalışma süresindeki bir saatlik ücretinden az olmaması sağlanmalıdır.
Anayasal ve uluslararası hükümler dikkate alındığında Devlet bakımından görev olarak nitelendirilecek husus, çalışanlar için bir talep hakkı ifade etmektedir. Bu talep hakkı ekonomik yetersizliklerin var olduğu gerekçesine bağlı olarak ret edilemez, Şerh konusu Hakem Kurulu Kararı ile kamu görevlilerinin iki yıl daha geçim sıkıntısı içerisinde hayatını idame ettirmeye çalışacağı, kamuya, vatandaşa hizmet sunumuna devam edeceği açıktır. Ülke genelindeki gelir dağılımının adaletsizliği, ekonomik yükün daha çok dar gelirlilerin sırtında olduğu bilinen bir gerçektir. Bu şartlarda Anayasal bir kurum olan toplu sözleşme masasının etkin ve verimli bir şekilde çözüm üretmesi gereklilik arz etmektedir. Zira Toplu sözleşme masasında çözülen sorunlar esas itibariyle devletin sorunlarıdır.
Kamuda çalışanlar arasında ücret farklılıkların ortaya çıkması, kamuda birbirinden farklı kadro ve unvanların olmasından kaynaklanmakla yeknesak bir uygulamanın olmaması, kamuda çalışma barışını etkilemekte, karışıklıklara neden olmaktadır. Öncelikle 19/1/2023 tarihli ve 7433 sayılı Kanunda kapsam dışı kalan PTT'deki İHS'li personel, fahri Kur'an kursu öğreticileri, Aile Bakanlığında ek ders karşılığı çalışan personel ile diğer vekil memurlar gibi çalışanların da kadro kapsamına alınması gerekmektedir. Daha önce 4/C'li iken 4/B'ye geçen ardından da kadroya geçirilen personelin eğitim durumları itibarı ile hak ettikleri unvanlara geçmelerine olanak sağlayacak düzenleme yapılmalıdır.
Aynı Kanunla getirilen 3+1 süreli sözleşmeli statüde istihdamın kaldırılarak tüm kamu görevlilerinin 657 sayılı Kanunun 4/A maddesi kapsamında kadrolu olarak istihdamı sağlanmalı, kamuda 4/A'lı kadrolu ve güvenceli istihdam esas alınmalı, esnek ve güvencesiz çalışma biçimleri tamamen sonlandırıİmaIıdır.
Üniversite mezunu işçilerin de talepleri halinde memur kadrolarına atanmaları sağlanarak kamuda istikrarlı ve sürdürülebilir bir istihdam rejimi oluşturulmalıdır.
Türkiye Kamu-Sen, bilimsel ve ekonomik verilere dayanan, kamu çalışanların gerçekleşen sorunlarını somut bir şekilde ortaya koyan talepleri 24 Temmuz 2023 Tarihi itibariyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına iletmiştir. Bu taleplerin kamu yaşamının gerçekleri ve ücretlerde gerileme ile birlikte değerlendirildiğinde, yerinde talepler olduğu memur ve emeklilerin ücret ve sosyal haklarında hakkaniyet ve ölçülü düzenlemeler içerdiği açıktır.
Türkiye Kamu-Sen;
- Tüm memur ve emeklilerin maaşlarına 2024 yılı için kümülatif olarak %100,2; 2025 yılı için %58,4 artış yapılması,
En düşük dereceli memur maaşının ifade edildiği üzere 22 bin TL'ye yükselmesi için aradaki farkın tüm memur maaşlarına yansıtılması,
- 8.077 TL olarak belirlenen İlave ek ödemenin taban aylığa yansıtılarak, emekli maaşı ve ikramiyesi hesabında dikkate alınması, Enflasyon farkının ortaya çıktığı ay itibarı ile maaşlara yansıtılması,
Memur maaşlarının yaşanan ekonomik gelişmelerden etkilenmemesi ve alım gücünün yükseltilmesi için refah payı ile desteklenmesi,
Dereceye gelen tüm kamu görevlilerinin ek gösterge rakamlarının 3600'e yükseltilmesi,
Gelir vergisi oranının çalışanlar için %15'e sabitlenmesi,
Tüm ek ödeme, ek ders, ikramiye, döner sermaye ve fon gibi ilave ödemelerin emekli keseneğine dahil edilerek, emekli maaşlarının artırılması,
Özellikle büyükşehirlerde ve turizm bölgelerinde yaşanan konut sorununun aşılması için lojmandan faydalanmayan kamu görevlilerine aylık 7.851 TL kira yardımı ödenmesi,
Kamu çalışanlarına 2024 yılı için 5.400 TL, 2025 yılı için 8.892 TL ısınma yardımı yapılması,
Eş yardımının 1.158 TL'den 2024 yılında 3.140 TL'ye yükseltilmesi,
Çocuk parasının yaş ayrımı yapılmaksızın 254,9 TL'den 785,1 TL'ye çıkarılması,
Ramazan ve Kurban bayramları öncesinde çalışanlara 3.925 TL bayram ikramiyesi verilmesi, Doğum yardımının 1274,5 TL'den 2024 itibarı ile 7.851 TL'ye yükselmesi,
Ölüm yardımının 9.686 TL2den 29.834 TL'ye çıkarılması,
Sendika üyesi kamu görevlilerine ödenen toplu sözleşme ikramiyesinin aylık 2.355 TL olarak belirlenmesi,
Çalışanlara aylık 667 TL giyim yardımı, 3.925 TL yemek yardımı, 1.178 TL ulaşım yardımı ödenmesi,
Çocuğu eğitim gören kamu görevlilerine çocuğun eğitim seviyesine göre aylık 393 TL ile 785 TL arasında değişen miktarlarda eğitim ödeneği verilmesi,
Kreş imkanı sunulmayan kurumlarda görev yapan kamu çalışanlarına aylık 4.318 TL çocuk bakım ödeneği sağlanması,
Kamu çalışanlarına her yıl haziran ayında 7.851 TL tatil ödeneği verilmesi,
Kamu ya da özel sektör ayrımı yapılmaksızın çalışılan bütün sürelerin memuriyete dahil edilmesi,
Emekli kamu görevlilerine de eş ve çocuk yardımı gibi ödemelerin yapılması,
Emeklilik hakkında 2008 öncesi ve sonrasına ilişkin farklı mevzuat hükümlerine tabi olma nedeniyle yaşanan adaletsizliklerin ortadan kaldırılması,
Hizmet sınıflarının gözden geçirilerek sunulan kamu hizmetinin gereğine ve kamu görevlilerinin niteliklerine uygun yeni hizmet sınıfları oluşturulması,
Yardımcı hizmetler sınıfının kaldırılarak yardımcı hizmetlilerin Genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmesi,
19/1/2023 tarihli ve 7433 sayılı Kanunda kadro kapsamı dışında kalan PTT'deki İHS'li personel, fahri Kur'an kursu öğreticileri, Aile Bakanlığı'nda ek ders karşılığı çalışan personel ile diğer vekil memurlar gibi çalışanların da kadro kapsamına alınması, 3+1'e dayalı sözleşmeli statüde istihdamın da kaldırılarak kamuda yalnızca kadrolu statüde personel istihdam edilmesi,
Üniversite mezunu işçilerin talepleri halinde memur kadrolarına atanmalarının sağlanması, Tüm kamu çalışanlarının öğrenim durumlarına göre yükselebilecekleri kadro derecelerinin verilmesinin sağlanması,
Kıdem aylığının 25 yıllık üst sınırının kaldırılması, kıdem aylığı miktarının her yıl için 10 TL'den 2024 yılında 75 TL'ye yükseltilmesi,
Tazminat yansıtma oranlarının yeniden düzenlenerek emekli maaşlarının günün şartlarına uygun hale getirilmesi,
Fazla mesai ücretinin çalışanın normal çalışması karşılığında aldığı saat başı ücretten az olmayacak şekilde artırılması,
Ek ders ve nöbet ücretlerinin yükseltilmesi,
Harcırah ve görev yolluklarının yükseltilerek kamu çalışanlarının mağduriyetine yol açmayacak şekilde düzenlenmesi,
Doğal afetlerin yaşandığı yerler ile kalkınmada öncelikli yörelerde çalışan personel için mahrumiyet yeri ödeneği ve afet tazminatı gibi özel uygulamalar ve teşvikler getirilmesi, Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarının boş kadro bulunması durumunda derhal yapılmasını zorunlu kılacak mevzuat değişikliğinin gerçekleştirilmesi, görevde yükselmelerde ve ilk atamalarda sözlü sınav uygulamasının kaldırılması, bu tür atamaların yazılı sınavlar aracılığıyla yapılması,
666 sayılı KHK ile getirilen ek ödeme uygulamasındaki adaletsizliklerin ortadan kaldırılması için yapılacak düzenlemelerin ardından tüm ek ödeme oranlarının 25 puan (1.864 TL) yükseltilmesi, Özel hizmet tazminatında yaşanan adaletsizliklerin giderilmesi, özel hizmet tazminat oranlarının unvan bazında eşitlenerek tüm memurlar için 21 puan (1.566 TL) yükseltilmesi, Şef, mühendis, avukat, araştırmacı, müdür, şube müdürü gibi Unvanlardaki personelin özlük haklarının hakkaniyete uygun bir şekilde yeniden düzenlenmesi,
Kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan uzmanlar arasında oluşturulan kariyer uzmanlığı- normal uzmanlık, merkez-taşra uzmanları gibi farklılıkların giderilmesi, aynı unvanlı personelin özlük haklarının eşitlenmesi,
399 sayılı KHK'ya tabi olarak çalışan personelin ek ödeme, kurum değişikliği, nakil, vergi adaletsizliği gibi sorunlarının çözülmesi,
Aile birliğinin sağlanması için, tüm sözleşmeli personele eş durumu, sağlık, eğitim gibi mazeretlerden dolayı yer değiştirme hakkının verilmesi,
Kamu görevlilerinin mazeret ve yıllık izinlerinin iş günü esasına göre belirlenerek yeniden düzenlenmesi,
- Askeri işyerleri ile Emniyet teşkilatında çalışan sivil memurlar ile koruma ve güvenlik personelinin sorunlarının çözülmesi,
- Tüm kamu görevlilerinin işçilerde olduğu gibi yemeklerden ücretsiz yararlanması ve yemek hizmeti sunulmayan işyerlerinde yemek ücretinin nakit olarak ödenmesi,
- Vatani görevini yapmak üzere ya da doğum yapması nedeniyle ücretsiz izne ayrılan kamu görevlilerinin sosyal güvenlik primlerinin kurumlan tarafından yatırılmaya devam etmesi, söz konusu personele izinleri süresince maaşlarının belli oranında destek ödemesi yapılması, Bayramlarda ve hafta sonlarında tatil yapamayan kamu çalışanlarının çalışma şartlarının yeniden gözden geçirilmesi,
- 47. İnsan sağlığını tehdit eden maddelerle veya kaza yapma riski ile karşı karşıya kalanlar ile meslek hastalıklarına yakalanma riski olan bütün personele fiili hizmet zammı verilmesi, Diplomaya bağlı unvan değişikliği taleplerinin derhal değerlendirilerek unvan değişikliklerinin sınavsız ve mülakatsız olarak yapılması,
- Kamu çalışanlarının görev tanımlarının istismara mahal vermeyecek şekilde yapılarak tüm çalışanlarının görev, yetki ve sorumluluklarının açık bir şekilde belirlenmesi,
Disiplin uygulamalarının memurların iş güvencesini zayıflatan hükümlerinin gözden geçirilmesi ve belli cezalar için sicil affı getirilmesi,
Mobbing uygulamasına maruz kalan personelin korunmasına yönelik yasal düzenleme yapılması,
- Sosyal güvenlik sisteminin tam bir koruma sağlayacak şekilde düzenlenmesi ve katılım paylarının azaltılması,
Engelli personelin daha kolay hizmet üretebilmeleri ve çalışma hayatında kendilerine yeterince yer bulabilmeleri için her türlü pozitif ayrımcılık yapılması,
- Kamuda görev yapan kadın personelin sorunlarının çözülerek, kamuda daha fazla kadın istihdamının sağlanması ve kadınlara yönelik ayrımcılığın yok edilmesi,
- Toplu sözleşme sisteminin değiştirilerek kamu görevlilerinin geneline yönelik toplu sözleşme görüşmeleri ile hizmet kollarına yönelik toplu sözleşme görüşmelerinin farklı zamanlarda, ilgili bakanlık temsilcileriyle gerçekleştirilmesi,
- Toplu sözleşme görüşmelerine katılmaya hak kazanan diğer sendika ve konfederasyonlara da imza ve itiraz hakkı verilmesi
başta olmak üzere kamu görevlilerinin çalışma hayatını ilgilendiren, mali ve özlük haklarını düzenleyen pek çok konuda taleplerini sunmuştur. Türkiye Kamu-Sen gibi diğer sendika ve konfederasyonlar da aynı şekilde taleplerini toplu sözleşme görüşmelerine taşımışlardır. Gerçekleştirilen görüşmeler sonucunda bazı taleplerin toplu sözleşme kapsamında değerlendirilmemesi sonucunda ortaya çıkan uzlaşmazlık, Kamu Görevlileri Hakem Heyetine sunulan Raporun "D" başlığı altında derlenmiştir.
Heyet toplu sözleşme kapsamı dışında olup olmadığına bakmaksızın, söz konusu başlık altında değerlendirilen bütün konuları toplu olarak ele almış ve reddetmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlere göre Türkiye Kamu-Sen'in sunduğu talepler ve gerekçeleri çerçevesinde; 2023/1 Karar No'lu Kamu Görevlileri Hakem Kurulu Kararının İkinci Kısım Birinci Bölümünün Kamu Görevlilerinin Geneline Yönelik Mali ve Sosyal Haklar başlığı altında; Katsayı belirlenmesi ve ücretlerin arttırılması başlıklı 4, Ücretleri Yüksek Planlama Kurulu Kararıyla belirlenmiş Personel Başlıklı 5, Mali ve Sosyal Hakları 613 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14. maddesinde bulunan personel başlıklı 6, Enflasyon farklı ödenmesi başlıklı 7 numaralı maddelerine; geçmiş dönem toplu sözleşme hükümlerini gerek ekonomik gerekse sosyal konular bakımından geliştirmemesi, aynılık içermesi, kamu görevlilerinin hak ettiği ücret, zam miktarının arttırılmaması, tüm taleplerin görüşülüp karara bağlanmaması, ret edilmesi, nedenlerine bağlı olarak,
Kamu İşveren Heyetinin teklifi dışında yeni bir artış getirmemesi, artış getiren hükümlerin ise, cüzi nitelik taşıması, ekonomik nitelik taşıyan, ikramiye, zam, tazminat, ücret, artış vb. ibaresi içeren maddelerinin kamu çalışanlarının hak ettiği miktarda arttırılması,
Diğer tüm taleplerin 6'ya karşı 5 oy çokluğuyla reddedilmesi,
Gerekçelerine bağlı olarak şerhli olarak imzalıyorum.