,

Belediye özel kalem müdürü daire başkan yardımcısı kadrosuna atanabilir mi?

Sayıştay 6. Dairesi, Belediyesinde özel kalem müdürü olarak görev yapmakta olan birinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 74’üncü maddesi dayanak gösterilerek … bünyesinde Daire Başkan Yardımcısı kadrosuna atanmasını kamu zararı saydı.

Belediye özel kalem müdürü daire başkan yardımcısı kadrosuna atanabilir mi?

Anılan mevzuat hükümleri uyarınca, özel kalem müdürlüğü kadrosu istisnai memuriyet kadrosu olup söz konusu kadronun diğer memurluklara naklen atanmada kazanılmış hak niteliğinde olmadığı açıktır. Bu itibarla, daha önce memuriyeti bulunmayan bir kişinin açıktan atama ile istisnai memuriyet kadrosuna getirilmesinden sonra bu görevinin sona ermesini takiben ancak unvansız bir memuriyet kadrosuna ataması yapılabileceğinden, kişinin istisnai memuriyet kadrosundaki görev süresinin sonunda doğrudan müdürlük ve üstü bir kadroya atanması mümkün bulunmamaktadır.

Bu itibarla, … Belediyesi özel kalem müdürlüğüne açıktan atanmış olan ve daha önce herhangi bir memuriyeti bulunmayan …’ın 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 74’üncü maddesi dayanak gösterilerek … Daire Başkan Yardımcısı kadrosuna atanması suretiyle …-TL kamu zararına neden olunmuştur.

Yılı:2022
Dairesi: 6
Karar No: 927
İlam No:17
Tutanak Tarihi: 14.12.2023

Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda,

… Belediyesinde özel kalem müdürü olarak görev yapmakta olan …’ın 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 74’üncü maddesi dayanak gösterilerek … bünyesinde Daire Başkan Yardımcısı kadrosuna atandığı görülmüştür.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Derece yükselmesinin usul ve şartları” başlıklı 68’inci maddesinde, “…

B) (Değişik: 4/5/1984 – KHK-199/1 md.) Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfı ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfı hariç, sınıfların 1, 2, 3 ve 4 üncü derecelerindeki kadrolarına, derece yükselmesindeki süre kaydı aranmaksızın, atanmasındaki usule göre daha aşağıdaki derecelerden atama yapılabilir.(2)

(Değişik ikinci paragraf: 13/2/2011 - 6111/101 md.) Ancak, bu şekilde bir atamanın yapılabilmesi için ilgilinin;

a) 1 inci dereceli kadrolardan ek göstergesi 5300 ve daha yukarıda olanlar için en az 12 yıl,

b) 1 inci ve 2 nci dereceli kadrolardan ek göstergesi 5300’den az olanlar için en az 10 yıl,

c) 3 üncü ve 4 üncü dereceli kadrolar için en az 8 yıl,

hizmetinin bulunması ve yükseköğrenim görmüş olması şarttır. Dört yıldan az süreli yükseköğrenim görenler için bu sürelere iki yıl ilave edilir. Bu sürelerin hesabında; 8/6/1984 tarihli ve 217 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesi kapsamına dâhil kurumlarda fiilen çalışılan süreler ile Yasama Organı Üyeliğinde, belediye başkanlığında, belediye ve il genel meclisi üyeliğinde, kanunlarla kurulan fonlarda, muvazzaf askerlikte, okul devresi dâhil yedek astsubaylık ve yedek subaylıkta ve uluslararası kuruluşlarda geçen sürelerin tamamı ile yükseköğrenim gördükten sonra özel kurumlarda veya serbest olarak çalıştıkları sürenin; Başbakanlık ve bakanlıkların bağlı ve ilgili kuruluşlarının müsteşar ve müsteşar yardımcıları ile en üst yönetici konumundaki genel müdür ve başkan kadrolarına atanacaklar için tamamı, diğer kadrolara atanacaklar için altı yılı geçmemek üzere dörtte üçü dikkate alınır.(3)

(Ek paragraf: 2/7/2018 - KHK-703/172 md.) Cumhurbaşkanı onayıyla yapılan atamalarda Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde öngörülen hizmet süresi şartları aranır. Üst kademe kamu yöneticisi sayılmayan daire başkanı ve bu kadrolara denk yönetici kadrolarına yapılacak atamalarda bu bentte öngörülen hizmet süresi yükseköğrenim gördükten sonra beş yıl olarak uygulanır. Ancak bu beş yıllık sürenin hesabında Devlet memurlarının kazanılmış hak aylık derece ve kademesinde değerlendirilen hizmet süreleri esas alınır. ….” hükmü yer almakta olup, anılan hüküm uyarınca Kanun’un 68’inci maddesinin (B) bendi kapsamındaki belli dereceli ve ek göstergeli kadrolara atama yapılabilmesi için gerekli olan hizmet süreleri belirlenmiş ve üst kademe yöneticisi sayılmayan daire başkanı ve bu kadrolara denk yönetici kadrolarına yapılacak atamalarda aranması gereken hizmet süresinin yükseköğrenim gördükten sonra beş yıl olduğu hükme bağlanmıştır.

Sorgu konusu olayda ise, Denetçi tarafından Daire Başkan Yardımcısı kadrosunun anılan bendin son fıkrasında yer alan hüküm uyarınca, “Üst kademe kamu yöneticisi sayılmayan daire başkanı ve bu kadrolara denk yönetici kadrosu” olarak değerlendirildiği ve bu itibarla söz konusu kadroya yapılacak atamalarda yükseköğrenim gördükten sonra beş yıllık hizmet süresi şartının aranması gerektiğinin ifade edildiği görülmekte olup, bu kapsamda Daire Başkan Yardımcısı kadrosunun “Üst kademe kamu yöneticisi sayılmayan daire başkanı ve bu kadrolara denk yönetici kadrosu” olarak kabul edilip edilemeyeceğinin incelenmesi gerekmektedir.

Konu bu çerçevede ele alındığında,

375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 11’inci maddesinde, “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra;

b) 5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı Cetvelde sayılan düzenleyici ve denetleyici kurumlar ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kadro ve pozisyonlarına 15.01.2012 tarihinden sonra ilk defa veya yeniden atanan kurul başkanı, kurul üyesi ve başkan yardımcısı ile murakıp ve uzman unvanlı meslek personeline, ilgili mevzuatı uyarınca ödenen her türlü maaş, aylık, ücret, ek ücret, prim, zam, tazminat, ikramiye, fazla çalışma ücreti, kâr payı ve her ne ad altında olursa olsun yapılan diğer ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdî ödemelerin bir aylık toplam net tutarı; kurul başkanı için bakanlık müsteşarı, kurul üyesi için bakanlık müsteşar yardımcısı, başkan yardımcısı için bakanlık genel müdürü, murakıp ve uzman unvanlı meslek personeli için Başbakanlık uzmanlarına mevzuatında kadrosuna bağlı olarak mali haklar ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarını geçemez ve bunlar, emeklilik hakları bakımından da emsali olarak belirlenen personel ile denk kabul edilir.

ç) (b) ve (c) bentlerinde yer alan idarelerde istihdam edilen personelden anılan bentlerde emsali belirlenmemiş olan personele, ilgili mevzuatı uyarınca ödenen her türlü maaş, aylık, ücret, ek ücret, prim, zam, tazminat, ikramiye, fazla çalışma ücreti, kar payı ve her ne ad altında olursa olsun yapılan diğer ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdi ödemelerin bir aylık toplam net tutarı, Cumhurbaşkanınca belirlenecek emsali Devlet memuruna ilgili mevzuatında kadrosuna bağlı olarak malî haklar ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarını geçemez. Emsal alınacak memur unvanlarının tespitinde, kadro veya pozisyon unvanları ile ifa ettikleri görevler itibarıyla 657 sayılı Kanuna göre girebilecekleri sınıflardaki aynı veya benzer görevlerin aynı veya benzer kadro, unvan veya derecesi dikkate alınır.” hükmüne yer verilmiş olup, bahse konu hüküm uyarınca düzenleyici ve denetleyici kurumların kadro ve pozisyonlarında istihdam edilen personel için her ne ad altında olursa olsun yapılan ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılan tüm ayni ve nakdi ödemelerin bir aylık toplam net tutarının, anılan bentlerde ifade edilen şekilde belirlenmiş olan emsalleri için kadrolarına bağlı hak ve sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarını geçemeyeceği ifade edilmiştir.

375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 11’inci maddesi uyarınca yürürlüğe konan 10.09.2012 tarihli ve 2012/3739 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’na ekli (I) sayılı Listede ise, düzenleyici ve denetleyici kurumların Daire Başkan Yardımcılarının emsali Bakanlık merkez teşkilatında yer alan Genel Müdürlük Daire Başkanı olarak belirlenmişse de, anılan maddenin (b) bendinde, bu bent kapsamındaki personelin emeklilik hakları yönünden de emsali personelle eşitlendiği açıkça hüküm altına alınmış olduğu halde, (ç) bendinde kapsam dahilindeki personelin emeklilik hakları yönünden de emsali personele eşit olduğunu ifade eden herhangi bir ibareye yer verilmemiştir.

Konunun emeklilik hakları bakımından nasıl değerlendirilmesi gerektiğini açıklayan, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün Üst Kurula hitaben gönderdiği ek gösterge konulu … tarihli ve … sayılı yazıda da, “…375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 11 inci maddesinin (ç) bendi hükmü ile bu hükme dayanılarak yürürlüğe konulan 2012/3739 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında yer alan düzenlemelerin sadece kapsamdaki kurum personelinin aylıklarına üst sınır getiren hükümler içermesi nedeniyle emekli keseneğine esas aylığın belirlenmesinde uygulanacak ek göstergenin tespitinde söz konusu düzenlemelerin dikkate alınamayacağı düşünüldüğünden, Kurumunuzda Daire Başkan Yardımcısı kadrosuna atanan personelin emekli keseneğine esas aylığının belirlenmesinde 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 11 inci maddesinin (ç) bendi ile yapılan düzenleme öncesinde uygulanmakta olan ve halen yürürlükte olan mevzuat hükümlerinin aynı usul ve esaslar çerçevesinde uygulanmasına devam edilmesi…” denilmek suretiyle anılan 2012/3739 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nda Daire Başkan Yardımcısı kadrosu için belirlenen emsalin yalnızca personel aylıklarının üst sınırının belirlenmesi bakımından dikkate alınması gerektiği ve emsal kadronun emekli keseneğine esas aylığın belirlenmesi bakımından uygulanmasının mümkün olmadığı ifade edilmiştir.

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ve yapılan açıklamalar çerçevesinde, Daire Başkan Yardımcısı kadrosunun hiyerarşik olarak Daire Başkanı kadrosu karşısındaki hukuki durumuna ilişkin mevzuatta açık bir düzenleme yer almadığından, ancak özlük hakları bakımından 2012/3739 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında daire başkan yardımcısı aylıklarına daire başkanı aylığını geçmemek üzere bir sınır getirilmiş olduğundan, Daire Başkan Yardımcısı kadrosunun Daire Başkanı kadrosuna denk bir kadro olarak kabul edilip edilemeyeceği noktasında mevzuatta yer alan bu boşluğun İdarece yorumlanmış olduğu, bu minvalde ilgili kadronun atama şartları bakımından Daire Başkanı kadrosuna denk bir kadro niteliğinde sayılamayacağı ve bu nedenle 657 sayılı Kanun’un 68’inci maddesinin (B) bendinin son fıkrasında yer alan, yükseköğrenim gördükten sonra Devlet memurluğunda beş yıllık hizmet süresi şartının Daire Başkan Yardımcısı kadrosuna yapılan atamalar bakımından aranmasının gerekmediği sonucuna varılarak, İdarece söz konusu atamanın gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Kamu zararı” başlıklı 71’inci maddesinde, “Kamu zararı; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.” hükmüne yer verilerek kamu zararı kavramı tanımlanmıştır. Anılan mevzuat hükmüne göre, bir eylem, işlem ya da kararın kamu zararı olarak nitelendirilebilmesi için söz konusu durumun kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olmasının yanı sıra açıkça mevzuata aykırılık taşıması da gerekmektedir.

Bu itibarla, kamu zararı oluştuğu tespitinin yapılabilmesi için kamu zararına neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem veya kararın mevzuata aykırı nitelikte olduğunun açıkça yazılı bir hükme dayanması gerektiğinden, sorgu konusu hususta 5018 sayılı Kanun’un 71’inci maddesinde ifade edilen “kamu zararı” kavramının kurucu unsurlarının tamamının oluşmadığı görülmekte olup bu nedenle Raporda yer verilen, Daire Başkan Yardımcısı kadrosuna atanmada Devlet memurluğunda 5 yıllık hizmet süresi şartı aranması gerektiği ve yapılan atamada bu şartın sağlanmaması nedeniyle kamu zararına neden olunduğu yönündeki iddiaya katılmak mümkün değildir.

Öte yandan, 657 sayılı Kanun’un “İstisnai Memurluklar” başlıklı 59’uncu maddesinin birinci fıkrasında, bu fıkrada unvanı sayılan kadrolara, 657 sayılı Kanun’un atanma, sınavlar, kademe ilerlemesi ve derece yükselmesine ilişkin hükümleriyle bağlı olmaksızın tahsis edilmiş derece aylığı ile memur atanabileceği, ikinci fıkrasında ise, “Birinci fıkrada sayılan memurların bulundukları bu kadrolar emeklilik aylığının hesabında ve diğer memurluklara naklen atanmalarında herhangi bir sınıf için kazanılmış hak sayılmaz. Bu görevlerde bulunan memurların emeklilik kıdemleri yürümekte devam eder.” denilmek suretiyle birinci fıkrada sayılan memurların bulundukları bu kadroların emeklilik aylığı hesabında ve diğer memurluklara naklen atanmalarında herhangi bir sınıf için kazanılmış hak sayılmayacağı hüküm altına alınmıştır.

Anılan Kanun’un “İstisnai memurluklara atananlara bu Kanunun uygulanacak hükümleri” başlıklı 61’inci maddesinde ise, “60 ıncı madde gereğince istisnai memurluklara atananlar hakkında bu Kanunun atanma, sınavlar, kademe ilerlemesi ve derece yükselmesi dışında kalan bütün hükümleri uygulanır.

Ancak istisnai bir memuriyet kadrosuna atananlar, atandıkları kadronun derece aylığının ilk kademesini kazanılmış hak olarak elde ettikleri tarihten itibaren, haklarında bu kanunun kademe ilerlemesi ve derece yükselmesine dair hükümleri uygulanır.

…” denilmektedir.

Anılan mevzuat hükümleri uyarınca, özel kalem müdürlüğü kadrosu istisnai memuriyet kadrosu olup söz konusu kadronun diğer memurluklara naklen atanmada kazanılmış hak niteliğinde olmadığı açıktır. Bu itibarla, daha önce memuriyeti bulunmayan bir kişinin açıktan atama ile istisnai memuriyet kadrosuna getirilmesinden sonra bu görevinin sona ermesini takiben ancak unvansız bir memuriyet kadrosuna ataması yapılabileceğinden, kişinin istisnai memuriyet kadrosundaki görev süresinin sonunda doğrudan müdürlük ve üstü bir kadroya atanması mümkün bulunmamaktadır.

Bu itibarla, … Belediyesi özel kalem müdürlüğüne açıktan atanmış olan ve daha önce herhangi bir memuriyeti bulunmayan …’ın 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 74’üncü maddesi dayanak gösterilerek … Daire Başkan Yardımcısı kadrosuna atanması suretiyle …-TL kamu zararına neden olunmuştur.

Konunun sorumluluk yönünden değerlendirilmesinde;

5018 sayılı Kanun’un 71’inci maddesinde yer verilen kamu zararı tanımı kapsamında mali sorumluluktan bahsedilebilmesi için;

-Kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylem,

-Kamu zararı,

-Mevzuata aykırı karar, işlem ve eylemle söz konusu zarar arasında illiyet bağı,

şeklinde üç unsurun varlığına ihtiyaç vardır.

Nitekim, 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 7’nci maddesinin üçüncü fıkrasında, “Sorumlular; mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri ile illiyet bağı kurularak oluşturulan ilamda yer alan kamu zararından tek başlarına veya birlikte tazmin ile yükümlüdür.” denilerek sorumluların tazmin yükümlülüğü kamu zararı ile mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri arasında illiyet bağının varlığına bağlanmıştır.

Kural olarak bir mali karar, işlem veya eylemin yapılmasında görev alanlardan her birinin işlemi, diğer işlemlerin nedeni olduğu takdirde bu mali işlem, eylem veya kararda görev alanların, ortaya çıkan zarardan birlikte sorumlu tutulması esastır. Bu durumda, hesap yargılamasında kamu zararına birden fazla sorumlunun sebep olduğunun tespiti halinde, oluşan bu zarardan söz konusu sorumluların müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaları gerektiği açıktır.

Bu çerçevede, yargılamaya konu hususta ortaya çıkan kamu zararı ile yapılan hatalı atama arasında uygun illiyet bağı bulunduğundan, atamayı teklif eden (İnsan Kaynakları ve Eğitim Dairesi Başkanı) …’ın, uygun görüşle Olur’a arz eden (Başkan Yardımcısı) …’nun ve atamayı onaylayan (Üst Kurul Başkanı) …’in oluşan kamu zararından sorumlulukları bulunmaktadır.

Bu itibarla, … Belediyesi özel kalem müdürlüğüne açıktan atanmış olan ve daha önce herhangi bir memuriyeti bulunmayan …’ın 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 74’üncü maddesi dayanak gösterilerek … Daire Başkan Yardımcısı kadrosuna atanması sonucunda adı geçene fazla ödemede bulunulması suretiyle neden olunan kamu zararı olan …-TL’nin, Diğer Sorumlular (İnsan Kaynakları ve Eğitim Dairesi Başkanı) … ile (Üst Kurul Başkan Yardımcısı) … ve (Üst Kurul Başkanı) …’e müştereken ve müteselsilen 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 53’üncü maddesi gereğince hüküm tarihinden itibaren işleyecek faizi ile ödettirilmesine, anılan Kanun’un 55’inci maddesi uyarınca İlamın tebliğ tarihinden itibaren altmış gün içinde Sayıştay Temyiz Kurulu nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.

Karşı Oy

Daire Başkanı …’nun karşı oy gerekçesi:

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 71’inci maddesinde kamu zararı, “kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması” şeklinde tanımlanmış olup, bu suretle mali sorumluluk, anılan hüküm kapsamında yer verilen kamu zararı unsurları ile fiil ve netice arasındaki illiyet bağı çerçevesinde değerlendirilmelidir.

5018 sayılı Kanun’un 32 ve 33’üncü maddelerinde ise harcama yetkililerinin ve gerçekleştirme görevlilerinin mali süreçteki görev ve sorumlulukları düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un;

“Harcama Talimatı ve Sorumluluk” başlıklı 32’nci maddesinde, “…

Harcama yetkilileri, harcama talimatlarının bütçe ilke ve esaslarına, kanun ve diğer mevzuata uygun olmasından, ödeneklerin etkili, ekonomik ve verimli kullanılmasından ve bu Kanun çerçevesinde yapmaları gereken diğer işlemlerden sorumludur.”,

“Giderin Gerçekleştirilmesi” başlıklı 33’üncü maddesinde ise, “Bütçelerden bir giderin yapılabilmesi için iş, mal veya hizmetin belirlenmiş usul ve esaslara uygun olarak alındığının veya gerçekleştirildiğinin, görevlendirilmiş kişi veya komisyonlarca onaylanması ve gerçekleştirme belgelerinin düzenlenmiş olması gerekir. Giderlerin gerçekleştirilmesi; harcama yetkililerince belirlenen görevli tarafından düzenlenen ödeme emri belgesinin harcama yetkilisince imzalanması ve tutarın hak sahibine ödenmesiyle tamamlanır.

…”,

hükümlerine yer verilmiştir.

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca, harcama yetkililerinin giderin gerçekleştirilmesi ve harcamanın yapılması süreçlerinde, mevzuata uygunluk açısından kontrolleri sağlamakla yükümlü olduğu, yapılacak harcamanın, nitelik itibariyle hukuka aykırı nitelik taşıması halinde söz konusu işlemleri yapmaktan kaçınmaları gerektiği, aksi halde kamu zararı ile gerçekleştirdikleri mali işlemler arasında uygun illiyet bağının mevcut olması nedeniyle ortaya çıkacak olan kamu zararından sorumlu olacakları açıktır.

Açıklanan nedenlerle, mevzuata aykırı atamanın gerçekleştirilmesine yönelik süreçte yer alan kamu görevlilerinin yanı sıra, ilişikli ödeme emri belgelerinde Harcama Yetkilisi sıfatıyla imzası bulunan kamu görevlilerinin de kamu zararından sorumlu tutulması gerekir.

Ancak yapılan incelemede, sorguya ilişik tutulan … tarihli ve … sayılı ödeme emrinde Harcama Yetkilisi sıfatıyla …’ın imzası yer aldığı halde, Raporda Harcama Yetkilisi sıfatıyla sehven …’ın sorumlu tutulduğu, …’a ise herhangi bir sorgu tebliğ edilmediği ve bu suretle ilgilinin savunmasının da alınmamış olduğu görülmüştür.

Bu itibarla, …’ın Harcama Yetkilisi sıfatıyla sorumluluğa dahil edilerek, savunmasının alınması suretiyle Raporun yeniden düzenlenmesini teminen, Rapor ve eklerinin Denetçisine iade edilmesine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

Üye …’ın karşı oy gerekçesi:

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “İstisnai Memurluklar” başlıklı 59’uncu maddesinin birinci fıkrasında, bu fıkrada unvanı sayılan kadrolara, 657 sayılı Kanun’un atanma, sınavlar, kademe ilerlemesi ve derece yükselmesine ilişkin hükümleriyle bağlı olmaksızın tahsis edilmiş derece aylığı ile memur atanabileceği, ikinci fıkrasında ise, “Birinci fıkrada sayılan memurların bulundukları bu kadrolar emeklilik aylığının hesabında ve diğer memurluklara naklen atanmalarında herhangi bir sınıf için kazanılmış hak sayılmaz. Bu görevlerde bulunan memurların emeklilik kıdemleri yürümekte devam eder.” denilmek suretiyle birinci fıkrada sayılan memurların bulundukları bu kadroların emeklilik aylığı hesabında ve diğer memurluklara naklen atanmalarında herhangi bir sınıf için kazanılmış hak sayılmayacağı hüküm altına alınmıştır.

Anılan Kanun’un 45’inci maddesinde ise, “5 inci ve daha aşağı derecelerdeki kadrolara, derece yükselmesi için gerekli nitelikleri haiz memur bulunmaması hallerinde, 36 ncı maddede belirtilen öğrenim durumları itibariyle tespit olunan yükselinebilecek dereceyi aşmamak ve karşılık gösterilecek kadro derecesi kazanılmış hak aylık derecelerinin üç üst derecesinden fazla olmamak kaydıyla, bu dereceler karşılık gösterilerek, kendi derecesi ile aynı sınıftan memur atanması mümkündür.

Bu gibiler, işgal ettikleri kadroda kazanılmış derece ve kademelerinin aylığını almaya devam ederler ve kazanılmış aylıklarındaki kademe ilerlemesi ve derece yükselmesi genel esaslara göre yapılır. Karşılık gösterilen kadrolar, ilgililer için kazanılmış hak teşkil etmez.” denilmektedir.

Yukarıda yer verilen hükümler uyarınca istisnai memuriyet kadrolarındaki derece ve kademeler ilgililer için kazanılmış hak sayılmamakla birlikte, lisans mezunu olması nedeniyle müktesep kadro derecesi en az 9’uncu derece olan bir kişinin Devlet memurluğuna atandığı kendi müktesep hakkı olan derecesi esas alınmak suretiyle, mevzuatta özel atama usulü düzenlenmemiş bir memuriyet kadrosu olan 6’ncı derece Daire Başkan Yardımcısı kadrosuna atanmasında mevzuata aykırılık bulunmamaktadır.

Bu itibarla, sorgu konusu …-TL ödeme hakkında ilişilecek husus bulunmadığına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

Kaynak : Gazete Memur

İlişkili Haberler

Manşetler