BIST 100 9.602,14 %-2,09 Dolar 36,44 %0,38 Euro 38,15 %-0,05 Altın Gram 3.438,14 %0,27 Brent Petrol 74,41 %-2,68 Bitcoin 96.844,08 %1,59
,

Görevine iade edilirken daha önceki göreve atamanın yapılmaması hak ihlali sayıldı

Anayasa Mahkemesi, kamudaki görevine iade edilirken daha önceki başmüfettişlik görevine atamanın yapılmaması nedeniyle özel bayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasını haklı buldu.

Görevine iade edilirken daha önceki göreve atamanın yapılmaması hak ihlali sayıldı

Somut olayda, başvurucunun daha önceki görevi olan başmüfettişliğe atanmamasında idare ve derece mahkemeleri kararlarında 673 sayılı KHK'nın 8. maddesine ve müfettişlik görevinin önemine, başvurucunun FETÖ/PDY'ye ait sohbetlere katıldığına dair dilekçe içeriğine dayanıldığı görülmüştür. Derece mahkemelerince başvurucunun Cumhurbaşkanlığına yazdığı dilekçenin FETÖ/PDY ile bağlantısını ispatladığına dayanılmış ancak başvurucu hakkında bu hususta bir soruşturma veya kovuşturma bulunup bulunmadığına yönelik bir değerlendirme yapılmamıştır. Yine Mahkemece Yönetmelik'in 41. maddesinden bahsedilmekle birlikte somut olayda Yönetmelik bağlamında müfettişlik görevinin sonlandınİması şartlarının bulunup bulunmadığına yönelik bir gerekçeye de yer verilmemiştir. Dolayısıyla somut olayda derece mahkemelerince olayın koşulları çerçevesinde başvurucunun durumuna özgü bir değerlendirme yapılmadığı gibi kamu görevinden uzaklaştırılan başvurucunun Önceki görevine iade edilmesine engel teşkil edecek hukuki ve fiilî bir zorunluluk bulunduğu da gösterilmemiştir.

İdare bünyesinde çalışırken görevden uzaklaştırılan ve göreve iadesi sırasında daha önce bulunduğu göreve iade edilmemesi tedbirine tabi tutulan başvurucu hakkında alınan tedbirin durumun gerektirdiği ölçüde olduğunun ortaya konulması gerekir. 673 saydı KHK dayanak alınarak uygulanan somut tedbirin başvurucu üzerinde doğuracağı etki de gözönüne alındığında özellikle yargılama sürecinde devletten beklenen yükümlülüklerin olağanüstü hâl koşullarında da yerine getirilmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Bu anlamda takdir yetkisinin öngörülen sınırlar dâhilinde kullanılması ve nedenlerinin ikna edici şekilde ortaya konulması olağanüstü hâl koşullarında da yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerdendir. Dolayısıyla FETÖ/PDY ile irtibatı ya da iltisakı olduğu konusunda başvurucudan duyulan şüphenin ciddi, güçlü ve objektif olduğuna ilişkin ikna edici gerekçeler ortaya konulmadan alınan tedbirin söz konusu yükümlülüklere uygun olmadığı değerlendirilmiştir.

Neticede öngörülen güvencelere uygun şekilde gerçekleştirilmeyen tedbirin, durumun gerektirdiği ölçüyü koruduğu söylenemeyeceğinden olağanüstü hâl döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa’nın 15. maddesindeki ölçütlere uygun olmadığı değerlendirilmiştir.

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

Başvuru Numarası:2019/15788
Karar Tarihi :1/3/2023                    
                                                                                                 

I. BAŞVURUNUN KONUSU
I.    Başvuru, kamudaki görevine iade edilirken daha önceki başmüfettişlik görevine atamanın yapılmaması nedeniyle özel bayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II.  BAŞVURU SÜRECİ
2,  Başvuru 14/5/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3,  Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III.  OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü (TMO) Teftiş Kurulu Başkanlığı bünyesinde başmüfettiş olarak görev yapmakta iken 21/7/2016 tarihinde 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 137. ve 138. maddeleri uyarınca görevden uzaklaştırılmıştır. 3/10/2016 tarihinde başvurucunun 657 sayılı Kanun'un 144 ve 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Karamame'nin 56. maddesi uyarınca görevine iadesine karar verilmiştir. Başvurucu göreve iade edilirken 1/9/2016 tarihli ve 29818 2. mükerrer sayılı Resmî Gazcte'de yayımlanarak yürürlüğe giren 673 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Karamame’nin 8. maddesi vc hizmet gereği gerekçe gösterilerek bulunduğu başmüfettişlik kadrosuna değil müşavirlik kadrosuna atanmıştır.

6. Başvurucu, müşavirlik kadrosuna iade işlemine karşı Ankara 2. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme 7/11/2017 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararda, öncelikle 673 sayılı KHK'nın 8. maddesine vurgu yapılmış, ayrıca başvurucunun müfettişlik güvencesi altında olduğunun görüldüğü ancak Fetullahçı Terör Örgütü (FFTÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanmasına (PDY) ait sohbetlere katıldığını açıkça kabul eden başvurucunun başmüfettişlik görevinin önemi ve özelliği dikkate alındığında dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir.

7. Başvurucu, karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesinin (Bölge İdare Mahkemesi) 27/6/2018 tarihli kararıyla, mahkeme kararının usul ve hukuka uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine hükmedilmiştir. Anılan kararın başvurucu tarafından temyizi üzerine Danıştay Beşinci Dairesi tarafından Bölge İdare Mahkemesi kararının temyiz edilebilecek kararlar arasında yer almadığından bahisle temyiz isteminin incelenmeksizin reddine kesin olarak karar verilmiştir.

8.  Nihai karar, başvurucuya 19/4/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK
...

V. İNCELEME VE GEREKÇE
31.    Anayasa Mahkemesinin 1/3/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

32. Başvurucu; teftiş kuruluna bağlı olarak başmüfettiş olarak görev yaptığını, Yönetmelik'in 41. maddesi uyarınca müfettişlik güvencesinden faydalanması gerektiğini, müşavir olarak atandığı için maddi olarak hak kaybına uğradığını iddia etmiştir. Kendisinin lojmanda birlikte oturduğu personelin ısrarıyla ve dinî hassasiyeti gereğince FETÖ/PDY'nin sohbetlerine çok az sayıda katıldığını, bu durumun suç teşkil etmediğini, mahkeme kararındaki bu durumun aleyhine gerekçe yapılmasını kabul etmediğini ifade etmiştir. Müfettişlik görevinin 673 sayılı KHK’nın 8. maddesi anlamında yöneticilik niteliğinde olmadığını, takdir yetkisinin idarece hatalı kullanıldığını, anılan işlemin Yönetmelik hükümlerine de aykırı olduğunu vurgulamıştır. Denetim organlarında görev yapmasının uygun olmadığının belirtilmesine rağmen müşavir olarak atanmasından sonra bir müfettiş gibi inceleme yapmak üzere dört defa muhakkik olarak görevlendirildiğini belirtmiştir. Başvurucu son olarak Danıştay tarafından temyiz incelemesi yapılmadığını, mahkeme kararlarının gerekçesiz olduğunu ileri sürerek adil yargılanma hakkının ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

33. Bakanlık görüşünde; başvurucunun bireysel başvuruda bulunduktan sonra başmüfettişlik kadrosuna atanması nedeniyle mağdur sıfatının devam edip etmediğinin, Anayasa'nın 15. maddesinin ve Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünden temin edilen görüşlerin dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.

34.  Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı verdiği cevapta 51 ay müşavirlik kadrosunda görev yapması nedeniyle mağdur sıfatının devam ettiğini, başmüfettişlik yerine müşavirlik kadrosuna atanmasının açıkça hukuka aykın olduğunu ifade etmiştir.

B. Değerlendirme
35.   Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, özel hayatına ... saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayalın ... gizliliğine dokunulamaz."

36.  Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.No: 2012/969,18/9/2013, § 16).

37. Anayasa Mahkemesi, önceki birçok kararında özel hayata saygı hakkının kişinin çevresindckilerle temas kurma hakkını içerdiğini, özel bir sosyal hayat sürdürmeyi güvence altına aldığını ve kişilerin mesleki hayatlarının özel hayatlarıyla sıkı bir ilişki içinde olduğunu vurgulamıştır. Anayasa Mahkemesi, kararlarında meslek hayatıyla ilgili tasarrufların hangi durumlarda özel hayata saygı hakkı kapsamında inceleyeceğinin ilkelerini açıklamıştır. Buna göre özel hayata ilişkin hususların kişinin mesleği ile ilgili tasarruflara esas alındığı durumlarda sebebe dayalı yaklaşım esas alınarak özel hayata saygı hakkının uygulanabilir olduğuna karar vermiştir (K.Ş,t B. No: 2013/1614, 3/4/2014, § 36; Serap Torluk, B. No: 2013/9660, 21/1/2015, § 37; Bülent Polat [GK], B. No: 2013/7666, 10/12/2015 § 62; Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 31; Ö.Ç.; B. No: 2014/8203, 21/9/2016, § 50; Haluk Öktem [GK], B. No: 2014/13433, 13/10/2016, § 27; E.G. [GK], B. No: 2014/12428, 13/10/2016, §34).

38.  Öte yandan özel hayata ilişkin herhangi bir nedene dayanmayan ve kişinin mesleki hayatına yönelen her müdahalenin ya da tedbirin doğrudan doğruya özel hayata saygı hakkı kapsamında değerlendirilmesi kural olarak mümkün değildir. Bu türden müdahalelerin özel hayata saygı hakkı kapsamında değerlendirilebilmesi için müdahalenin kişinin özel hayatına yönelik ciddi olumsuz etki ve sonuçlarının bulunduğu veya bulunma ihtimalinin olduğu ortaya konulmalıdır. Kişinin mesleki hayatına yönelik müdahalenin özel hayata ilişkin herhangi bir nedene dayanmadığı ancak özel hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı durumların konu edildiği başvuruların sonuca dayalı yaklaşım çerçevesinde, özel hayata saygı hakkının kapsamında değerlendirilebilmesi mümkündür. Sonuca dayalı yaklaşım çerçevesinde inceleme yapılması için gerekli olan koşullar Anayasa Mahkemesinin Tamer Mahmutuğlu kararında açıklanmıştır (aynı kararda bkz, §§ 84-90).

39. Somut olayda, başvurucunun başmüfettişlik görevine atanmasının engellenmesi şeklindeki mesleki hayatına yönelik alınan tedbirin özel hayata ilişkin herhangi bir nedene dayanmadığı görülmüştür. Bununla birlikte başvurucunun mesleki hayatına yönelik müdahalenin özel hayatını ciddi şekilde etkilediği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı anlaşılmıştır. Başvurucunun başmüfettişlik pozisyonuna atanmasının engellenmesinin meslek hayatında üçüncü kişilerle ilişki kurabilme ve geliştirebilme imkânını Önemli ölçüde zayıflatmasına, sosyal ve mesleki itibarını koruyabilmesi açısından ciddi sonuçlar doğurmasına yol açacağı değerlendirilmiştir. Bu durumda başvurunun sonuca dayalı yaklaşım çerçevesinde, özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenebilir nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.

40. Başvurucu hakkında tesis edilen işlem tüm ülkede olağanüstü hâlin devam ettiği bir süreçte verilmiştir. Söz konusu kararın terör örgütleriyle irtibatlı ya da iltisaklı olmaları vesilesiyle görevden uzaklaştırılıp da yeniden göreve iade edilenlerin hangi göreve iade edileceklerine ilişkin olduğu, bu durumun olağanüstü hâlin ortaya çıkardığı tehlikeleri bertaraf etmek amacına yöneldiği görülmüştür. Dolayısıyla başvurucunun özel hayata saygı hakkının ihlal edilip edilmediğine dair inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır (Engin Karataş, B. No: 2018/3488,13/9/2022).

41. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

42. Anayasa’nın 15, maddesine göre yapılacak inceleme; müdahalenin Anayasa’daki çekirdek haklarla ilgili olup olmadığı, anılan maddenin ikinci fıkrasında sayılan hak ve özgürlüklere dokunup dokunmadığı, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırılık teşkil edip etmediği ve durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının tespitiyle sınırlı olacaktır (Ayla Demir İşat, § 146).

43. Savaş, seferberlik veya OHAL gibi olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde Anayasa’nın 15. maddesinin ikinci fikrasmda yer alan dokunulması yasaklanan çekirdek haklar arasında özel hayata saygı hakkı yer almamaktadır. Dolayısıyla bu hak yönünden OHAL'lerde Anayasa’daki güvencelere aykırı tedbirler alınması mümkündür. Ayrıca anılan hak, milletlerarası hukuktan kaynaklanan yükümlülük olarak insan haklan alanında Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden özellikle MSHUS'un 4. maddesinin (2) numaralı ve AİHS'in 15. maddesinin (2) numaralı fıkralarında ve bu Sözleşme'ye ek protokollerde dokunulması yasaklanan çekirdek haklar arasında da sayılmamıştır. Ayrıca somut olaydaki özel hayata ilişkin tedbirin milletlerarası hukuktan kaynaklanan diğer herhangi bir yükümlülüğe (olağanüstü dönemlerde de korunmaya devam eden bir güvenceye) aykırı olduğu da saptanmamıştır (Ayla Demir İşat, §§ 147, 148).

44.  Bununla birlikte Özel hayata saygı hakkı, üçüncü kişiler tarafından da olsa hakkın öngördüğü güvencelere keyfi şekilde müdahale edilmesini yasaklamaktadır. Kişilerin keyfi şekilde mesleki hayatlarına ve dolayısıyla özel hayatlarına müdahale edilmemesi, aksi yöndeki durumda meydana gelmesi muhtemel olan etkiler ve sonuçlar düşünüldüğünde en önemli güvenceler arasındadır. Öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesi, kişilerin kendilerinin, ailelerinin geleceğini ve itibarını etkileyen mesleki hayata yönelik tedbirlerin keyfi olmaması, bu kapsamda doğan uyuşmazlıkların özel hayata saygı hakkının gereklilikleri bağlamında çözümlenmesi, olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde de geçerli olan temel güvencelerdir (Ayla Demir İşat, §§ 149,150).

45. Anayasa’nın 15. maddesi uyarınca olağanüstü yönetim rejimlerinin uygulandığı dönemde temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturan tedbirin meşru olup olmadığı hususunda yapılacak son inceleme, bunun durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının belirlenmesidir.

46. Başvurucunun göreve iade edilirken daha önceki başmüfettişlik görevine değil de müşavirlik görevine atanmasına ilişkin tedbirin ve bu kapsamda derece mahkemelerince sonuca bağlanan uyuşmazlığın Anayasa’nın 15. maddesi kapsamında, durumun gerektirdiği ölçüde olduğunun söylenebilmesi için öncelikle keyfi olmaması gerekir. Diğer taraftan söz konusu tedbirin ölçülü olup olmadığı değerlendirilirken elbette ülkemizde olağanüstü hâl ilanına sebebiyet veren durumun özellikleri ve olağanüstü hâl ilanı sonrasında ortaya çıkan koşullar dikkate alınmalıdır.

47. Anayasa’nın 15. maddesindeki ölçülülük, olağanüstü yönetim usullerinin uygulanmasına neden olan durum karşısındaki Ölçülülüğü ifade etmektedir. Buna göre temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının sınırlandırılması veya durdurulması için başvurulan aracın amacı gerçekleştirmeye elverişli ve bunun için gerekli olması, ayrıca araçla amacın ölçülü bir oran içinde bulunması gerekir (AYM, E.1990/25, K.1991/1, 10/1/1991). Tedbir, olağanüstü durumu oluşturan tehdit veya tehlikenin ortadan kaldırılması amacına ulaşma bakımından elverişli ve bu amacın gerçekleşmesi için gerekli olmalı; ayrıca ulaşılmak istenen amaç doğrultusunda ortaya çıkan kamu yaran ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandıran tedbirin birey üzerindeki olumsuz etkisi arasında orantısızhk bulunmamalıdır (Ayla Demir İşat, § 154; birçok karar arasından bkz. AYM, E.2013/57, K.2013/162, 26/12/2013).

48. Ölçülülüğün unsurlarının tespitinde tedbirin alındığı dönemin tüm koşullan birlikte değerlendirilmelidir. Ayrıca müdahale edilen hak ve özgürlüğün niteliği de önemlidir. Yine tedbirin alındığı döneminde ölçülülüğün belirlenmesinde gözönüne alınması gerekir. Bu bakımdan olağanüstü durumu oluşturan olayların yaşandığı vc somut tehlikenin tüm gerçekliğiyle birlikte ortada olduğu dönemde alman bir tedbir ile tehlikenin veya bunu doğuran tehdidin büyük ölçüde bertaraf edildiği bir zamanda alınan tedbir farklı şekilde değerlendirilmelidir. Öte yandan temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin süresi, kapsamı ve ağırlığı, ölçülülüğün belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Nitekim müdahalenin süresi arttıkça bireyin üzerindeki külfet de ağırlaşmaktadır. Bunun yanında bir tedbir kısa süreli olmakla birlikte kapsamı veya ağırlığı itibanyia temel hak ve özgürlükleri çok ciddi ölçüde etkileyebilir. Böylece tedbirin ağırlığı, süresinden bağımsız olarak bireyin aşın bir külfet altına girmesine neden olabilir (Ayla Demir İşat, §§ 155-156).

49.  Diğer taraftan temel hak ve özgürlüklere yönelik ölçüsüz veya keyfî müdahaleler karşısında bireylere, bunlara karşı koyabilecekleri usule ilişkin güvencelerin sağlanması gerekir. Bu bağlamda idari makamlar ve mahkemeler, tedbirin keyfî olmadığını ortaya koyan ilgili ve yeterli gerekçeler oluşturmalıdır. Dolayısıyla bireylerin bu güvencelerden önemli ölçüde yoksun bırakılması ölçülülük ilkesiyle bağdaşmayacaktır. Ayrıca bir tedbirin olağanüstü durumu oluşturan tehdit veya tehlikeyi bertaraf etmeye elverişli, bunun için gerekli ve ulaşılmak istenen amaç ile orantılı olup olmadığı hususlarında söz konusu tehdit veya tehlike ile karşı karşıya kalan ve onunla mücadele etme bakımından öncelikli sorumluluğu bulunan kamu makamlarının geniş bir takdir alanı bulunmaktadır. Bununla birlikte bireysel başvuruya konu edildiğinde alınan tedbirin bu takdir alanını aşıp aşmadığını incelemek Anayasa Mahkemesinin görevidir (Ayla Demir İşat, § 157).

50. Somut olayda, başvurucunun daha önceki görevi olan başmüfettişliğe atanmamasında idare ve derece mahkemeleri kararlarında 673 sayılı KHK'nın 8. maddesine ve müfettişlik görevinin önemine, başvurucunun FETÖ/PDY'ye ait sohbetlere katıldığına dair dilekçe içeriğine dayanıldığı görülmüştür. Derece mahkemelerince başvurucunun Cumhurbaşkanlığına yazdığı dilekçenin FETÖ/PDY ile bağlantısını ispatladığına dayanılmış ancak başvurucu hakkında bu hususta bir soruşturma veya kovuşturma bulunup bulunmadığına yönelik bir değerlendirme yapılmamıştır. Yine Mahkemece Yönetmelik'in 41. maddesinden bahsedilmekle birlikte somut olayda Yönetmelik bağlamında müfettişlik görevinin sonlandınİması şartlarının bulunup bulunmadığına yönelik (bkz. §§ 15, 16) bir gerekçeye de yer verilmemiştir. Dolayısıyla somut olayda derece mahkemelerince olayın koşulları çerçevesinde başvurucunun durumuna özgü bir değerlendirme yapılmadığı gibi kamu görevinden uzaklaştırılan başvurucunun Önceki görevine iade edilmesine engel teşkil edecek hukuki ve fiilî bir zorunluluk bulunduğu da gösterilmemiştir.

51. İdare bünyesinde çalışırken görevden uzaklaştırılan ve göreve iadesi sırasında daha önce bulunduğu göreve iade edilmemesi tedbirine tabi tutulan başvurucu hakkında alınan tedbirin durumun gerektirdiği ölçüde olduğunun ortaya konulması gerekir. 673 saydı KHK dayanak alınarak uygulanan somut tedbirin başvurucu üzerinde doğuracağı etki de gözönüne alındığında özellikle yargılama sürecinde devletten beklenen yükümlülüklerin olağanüstü hâl koşullarında da yerine getirilmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Bu anlamda takdir yetkisinin öngörülen sınırlar dâhilinde kullanılması ve nedenlerinin ikna edici şekilde ortaya konulması olağanüstü hâl koşullarında da yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerdendir. Dolayısıyla FETÖ/PDY ile irtibatı ya da iltisakı olduğu konusunda başvurucudan duyulan şüphenin ciddi, güçlü ve objektif olduğuna ilişkin ikna edici gerekçeler ortaya konulmadan alınan tedbirin söz konusu yükümlülüklere uygun olmadığı değerlendirilmiştir (Ayla Demir İşat, § 161).

52. Neticede öngörülen güvencelere uygun şekilde gerçekleştirilmeyen tedbirin, durumun gerektirdiği ölçüyü koruduğu söylenemeyeceğinden olağanüstü hâl döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa’nın 15. maddesindeki ölçütlere uygun olmadığı değerlendirilmiştir.

53.    Açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır,

C. GİDERİM
54.  Başvurucu, İhlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.

55.  Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerincc yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GKJ, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligul Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

56.    Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VL HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A.    özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B.    Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C.    Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 2. İdare Mahkemesine (E.2016/4988, K.2017/3658) GÖNDERİLMESİNE.
D.    364,60 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E.    ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F.    Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 1/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Kaynak : Gazete Memur

İlişkili Haberler

Manşetler