BIST 100 9.602,15 %-2,09 Dolar 36,41 %0,38 Euro 38,14 %-0,05 Altın Gram 3.438,12 %0,27 Brent Petrol 74,42 %-2,68 Bitcoin 96.362,00 %1,09
,

Gezi olaylarında polisin biber gazlı müdahalesine ilişkin Danıştaydan önemli karar

Danıştay İDDK, bilgi ve belgelerin gezi eylemlerine katılan davacının yaralanması eyleminin idarenin eyleminden kaynaklandığını ortaya koymaya elverişli nitelikte olmadığı sonucuna ulaşıldığından, idarenin eylemi sonucunda oluştuğuna dair her türlü şüpheden uzak, açık, net ve somut bir delil bulunmayan zarardan davalı idareyi sorumlu tutmanın mümkün bulunmadığı gerekçesiyle tazminat davasının reddedilmesi gerektiğine hükmetti.

Gezi olaylarında polisin biber gazlı müdahalesine ilişkin Danıştaydan önemli karar

Öte yandan, davacılardan ... yönünden, kızının yaralanmasının yanında biber gazına maruz kaldığı gerekçesiyle de maddi ve manevi tazminat isteminde bulunulmuş ise de, polisin, davacının katıldığı şiddet unsuru içeren kanun dışı niteliğindeki gösterilere biber gazı ile müdahalede bulunmasının gerek 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nun 16. maddesi, gerekse de Toplumsal Olaylarda Görevlendirilen Personelin Hareket Usul ve Esaslarına Dair Yönerge uyarınca hukuka uygun olduğu anlaşıldığından ve olayda göz yaşartıcı gazın doğal etkisi dışında bir yaralanmaya sebep olduğuna veya gazın aşırı kullanıldığına ilişkin herhangi bir doktor raporuna veya başka bir bulguya rastlanmadığından, adı geçen davacının biber gazına maruz kalmasının idarenin hukuki sorumluluğu anlamında tazminatı gerektirmediği sonucuna ulaşılmıştır.

T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/931
Karar No : 2022/1389

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ...Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. ...

KARŞI TARAF (DAVACILAR) : 1-...
2-...
VEKİLLERİ : Av. ...

İSTEMİN KONUSU :
...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem:
İstanbul ili, Beyoğlu ilçesinde bulunan Taksim Meydanı ve çevresinde gerçekleştirilen, kamuoyunda Gezi Parkı eylemleri olarak bilinen gösterilere 11/06/2013 tarihinde emniyet birimlerince yapılan müdahale sırasında göstericiler arasında bulunan ...'ın sol gözüne biber gazı kapsülü isabet etmesi neticesinde yaralandığından, annesi ...'ın da yine bu müdahale neticesinde biber gazına maruz kaldığından bahisle; ...'ın yaralanması nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü iş gücü kaybı ve tedavi masraflarına karşılık olarak 1.000,00 TL (04/02/2019 kayıt tarihli dilekçeyle miktar artırılarak 468.043,50 TL) maddi ve 300.000,00 TL manevi, ... için 1.000,00 TL maddi, hem kendisi hem kızının durumu nedeniyle duyduğu manevi zararlara karşılık olarak 80.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte taraflarına ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:
.... İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararıyla;
Davacılardan ...'ın şikayetçi olması üzerine olayla ilgili olarak ...Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosunun Soruşturma No:...sayılı dosyası kapsamında başlatılan soruşturmanın halen devam ettiği, Savcılık tarafından olayın gerçekleştiği zaman dilimindeki kamera kayıtları üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, davacıların yaşadığı olaya ilişkin bir görüntünün olmadığının belirtildiği, olay günü davacıların davalı idare tarafından gözaltına alındığına dair bilgi, belge veya beyanın bulunmadığı da dikkate alındığında, davacıların şahsında gerçekleşen zararın idarenin eylemi sonucunda oluştuğuna dair her türlü şüpheden uzak, açık, net ve somut bir delil olmadığı, bu nedenle zarardan davalı idareyi sorumlu tutmanın mümkün bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti:
...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararıyla;
...Cumhuriyet Başsavcılığının Soruşturma No:...sayılı dosyası kapsamında verilen 19/10/2016 tarihli kararda; "Yapılan soruşturma sonunda; müşteki ...'ın katıldığı gösterinin barışçıl nitelik taşımaması, polisin müdahale şartlarının oluşmasına karşın polis memurları müdahalede bulunurken yasal sınırları içerisinde kalması gerekmektedir. Müşteki ...'ın vücudundaki yaraların boyutu, İstanbul Adli Tıp Kurumunda düzenlenen rapor sırasındaki beyanları, annesi ...'ın anlatımı dikkate alındığında müşteki ...'ın katıldığı barışçıl nitelik taşımayan gösterilere polis memurlarınca yapılan müdahale sırasında bir polis memurunun zor kullanma yetkisindeki sınırı aşarak yaptığı müdahale sonucu; müştekilerin anlatımları ve yaranın boyutu da dikkate alındığında muhtemelen gaz tüfeğinin yasaya uygun bir şekilde kullanılmaması sonucu bir gaz fişeğinin isabet etmesine bağlı olarak müştekinin 5237 s. TCK m. 256 delaletiyle 5237 s TCK m. 86/1, 86/3-d-e, 87/2-b-d, 87/3 kapsamında kalacak şekilde yaralandığına ilişkin soruşturmaya devam edilmesi ve kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak delilin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Buna karşın yürütülen soruşturmada bu eylemi gerçekleştiren görevlinin kim olduğu tespit edilememiştir. Bu nedenle soruşturmanın daimi aramaya alınmasına karar verildi"ği ifadesine yer verildiği, davacıların dava açmalarına yol açan durumun idarenin ajanlarının eylemi ile meydana geldiğinin ceza soruşturması ile ortaya konulduğu, sadece failin kim olduğunun tespit edilemediği, dolayısıyla güç kullanma yetkisinde sınırın aşıldığı ve idarenin toplumsal olaylara müdahale etme hizmetini yerine getirirken kusurlu davrandığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle istinaf başvurusuna konu İstanbul 2. İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule aykırı olduğu ve davacılar tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görüldüğü belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca davacıların istinaf başvurusunun kabulüyle anılan kararın kaldırılmasına, 469.043,50 TL maddi tazminatın 1.000,00 TL'lik kısmı ile 100.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 17/09/2014 tarihinden itibaren, kalan maddi tazminat miktarının ise miktar artırım dilekçesinin idareye tebliğ tarihi olan 11/02/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacılardan ...'a; 30.000,00 TL manevi tazminatın da 17/09/2014 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacılardan ...'a ödenmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine, davalı idarenin vekalet ücretine yönelik istinaf başvurusu hakkında ise uyuşmazlık ile ilgili yeni bir karar verildiğinden ve vekalet ücreti yönünden yeni bir hüküm kurulduğundan karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Daire kararının özeti:
Danıştay Onuncu Dairesinin 14/05/2020 tarih ve E:2019/8599, K:2020/1348 sayılı kararıyla;
Genel anlamı ile tam yargı davalarının, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davaları olduğu, bu tür davalarda mahkemenin, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edeceği,
İdarenin kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olduğu, idarenin hukuki sorumluluğundan söz edebilmek için, ortada bir zararın bulunması, zarara sebebiyet veren işlem veya eylemin idareye yüklenebilir nitelikte olması ve zarar ile eylem arasında uygun illiyet bağının bulunması şartlarının arandığı, bu şartlardan birinin yokluğunun, kural olarak idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırdığı,
Dosyanın incelenmesinden; olay sonrasında ...'ın Şişli Hamidiye Eftal Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldığı, 11/06/2013 tarihli Acil Tıp Kliniği Hasta Takip Formunda "Şikayeti"nin "Göze biber gazı kapsülü isabet etmesi" olarak belirtildiği, 19/06/2013 tarihli Göz Hastalıkları Kliniği Hasta Epikrizi formunda ise, "Yüzeysel kafa yaralanması, yabancı cisim olmaksızın göz küresi delici yaralanma" tanılarına ve yüzüne darbe alması sonucu acile başvuran hastanın konsülte edildiği ifadelerine yer verildiği, olay nedeniyle yürütülen adli soruşturma kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olayın gerçekleştiği zaman dilimindeki kamera kayıtları üzerinden iki ayrı bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, düzenlenen raporlarda göstericilerin faaliyetleri tespit edilmekle birlikte davacıların yaşadığı olaya ilişkin bir görüntünün bulunamadığı, 19/10/2016 tarihli daimi arama kararında da, davacının yaralanmasının "...müştekilerin anlatımları ve yaranın boyutu da dikkate alındığında muhtemelen gaz tüfeğinin yasaya uygun bir şekilde kullanılmaması sonucu bir gaz fişeğinin isabet etmesine bağlı olarak..." gerçekleştiğinin belirtildiğinin görüldüğü,
Uyuşmazlıkta, Savcılık tarafından davacıların beyanlarından hareketle değerlendirme yapıldığı, yaralanmanın gaz tüfeğinin yasaya uygun bir şekilde kullanılmaması sonucu meydana gelmiş olma ihtimaline dayanılarak daimi arama kararı verildiği, davacının bir gözünü kaybetmesine yol açan olayın güvenlik güçleri tarafından usulüne uygun olmayan biçimde yapılan bir gaz fişeği atışı olup olmadığını ortaya koyan kriminal bir incelemenin bulunmadığı görüldüğünden, bu haliyle davacıların dava açmalarına yol açan durumun idarenin ajanlarının eylemi ile meydana geldiğinin ceza soruşturması ile ortaya konulduğundan bahsedilemeyeceği, Hasta Takip Formunda yer alan ifadelerin de davacının beyanlarına dayandığı, dava dosyası içeriğinde davacının biber gazı kapsülü veya plastik mermi ile yaralandığına ilişkin başkaca tıbbi bir veri ya da değerlendirmenin bulunmadığı, ayrıca, İstinaf Mahkemesinin 22/01/2018 tarihli yazısıyla İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığından "yaralanmanın ne tür bir cisim veya müdahale ile oluştuğu, kolluk güçlerince kullanılan gaz kapsülü veya plastik mermi isabeti ile uyumlu olup olmadığı, şayet uyumlu ise atışın sekme sonucu mu yoksa doğrudan isabet ile mi kaynaklandığı" hususlarının açıklanmasının istenilmesine rağmen, 01/10/2018 tarihli raporda Kurulun görev ve yetki alanında olmadığı belirtilerek bu hususlara ilişkin açıklama veya belirlemeye yer verilmediği,
Bu durumda, dosyada bulunan bilgi ve belgelerin davacıların uğradığı zarar ile idarenin eylemi arasında illiyet bağı bulunduğunu ortaya koymaya elverişli nitelikte olmadığı sonucuna ulaşıldığından, idarenin eylemi sonucunda oluştuğuna dair her türlü şüpheden uzak, açık, net ve somut bir delil bulunmayan zarardan davalı idareyi sorumlu tutmanın mümkün bulunmadığı gerekçesiyle ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kısmının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi ısrar kararının özeti: ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararıyla; ilk kararın davanın kabulüne ilişkin kısmında ısrar edilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI :
Davalı idare tarafından, idarenin oluşumunda herhangi bir illiyet bağı bulunmayan bir zarardan sorumlu tutulmasının idare hukukunun temel ilkeleriyle bağdaşmadığı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde yürütülen soruşturmanın dava konusu durumun idare ajanlarının eylemleri ile meydana geldiği anlamını taşımadığı, henüz tamamlanmamış ceza soruşturmasının yorum yoluyla davanın kabulüne dayanak olarak alınmasının hukuken kabul edilemez olduğu, olay günü İstanbul ilinin muhtelif yerlerinde şiddet içerikli kanuna aykırı gösterilerde bulunulduğu, bu gösterilere Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nun 16. maddesi, Türk Borçlar Kanunu'nun 63. maddesi ve Toplumsal Olaylarda Görevlendirilen Personelin Hareket Usul ve Esaslarına Dair Yönerge'nin 12. maddesi uyarınca polise tanınan zor kullanma yetkisi kapsamında müdahalede bulunulduğu, olay günü idarenin yasaların kendisine yüklediği görevleri yerine getirmekten öte herhangi bir eyleminin söz konusu olmadığı, dava dilekçesinde dosyaya sunulan evrakın, zarar verici olayın idareden kaynaklandığını ortaya koyacak nitelikte bulunmadığı, davacının gözünün yaralanmasının göstericilerin taşlı sopalı eylemlerinden de kaynaklanmış olabileceği, hükme esas alınan bilirkişi raporunun, tazminat tutarının ve kusur oranlarının tespiti açısından doyurucu gerekçeler içermediği, anılan raporda yapılan hesaplamaların hatalı olduğu, manevi tazminata faiz yürütülmesinin yerinde olmadığı belirtilerek, ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI :
Davacılar tarafından, ...'ın gözüne plastik mermi isabet etmesi üzerine gözünü kaybettiği, diğer davacı ...'ın ise, müdahale neticesinde biber gazına maruz kaldığı, davacılardan ...'ın gözünü kaybetmesinden ötürü yeni ameliyatlar geçirdiği, uğradığı zararın halen devam ettiği, Adli Tıp Kurumu tarafından belirlenen maluliyet oranının düşük olduğu, buna rağmen davanın uzamaması adına ısrar kararına karşı temyiz isteminde bulunulmadığı, davalı idarenin yasaların kendisine yüklediği görevleri yerine getirdiği gerekçesine dayanarak temyiz isteminde bulunduğu, oysa dosya kapsamında bulunan önceki beyanlarında da ifade edildiği üzere, Savcılıkça gerçekleştirilen soruşturmadan davalı idarenin kusurlu olduğunun açıkça anlaşıldığı, istinaf incelemesinde Savcılık dosyasının getirtilerek detaylı inceleme yapıldığı, dosya kapsamında bulunun görüntülerin maddi gerçekliği yansıtmadığı, davalı idarenin ölçülülük ilkesi sınırlarını aştığı, AİHM'nin verdiği kararlarda, izinsiz gösterilerde polisin göz yaşartıcı kapsüllerle yaptığı müdahalelerin haklı olmadığına hükmedildiği, davacılardan ...'ın gözünü kaybetmesi eyleminin davalı idarenin uygulamasından kaynaklandığı, Adli Tıp Raporu ve ameliyat esnasında kayıt altına alınan görüntülerin bu durumu doğruladığı, davalı idarenin temyiz taleplerinin haksız ve hukuka aykırı olduğu belirtilerek, ısrar kararının onanması gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...DÜŞÜNCESİ :
Temyiz isteminin reddi ile ısrar kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
İstanbul ili, Beyoğlu ilçesinde bulunan Taksim Meydanı ve çevresinde gerçekleştirilen, kamuoyunda Gezi Parkı eylemleri olarak bilinen gösterilere 11/06/2013 tarihinde emniyet birimlerince yapılan müdahale sırasında göstericiler arasında bulunan davacılardan ...'ın biber gazına maruz kaldığı, bu esnada ona yardım etmeye çalışan diğer davacı kızı ...'ın sol gözüne biber gazı kapsülü isabet ettiği ileri sürülerek, uğranılan zararlara karşılık maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 125. maddesinin ilk fıkrasında; "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır." kuralı yer almakta olup, aynı maddenin son fıkrasında; idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem ve eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.

İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle illiyet bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.

Bu anlamda idarenin sorumluluğundan söz edebilmek için, ortada bir zararın bulunması, zararın idari işlem veya eylemden kaynaklanması ve uğranıldığı iddia edilen zarar ile idari işlem ya da eylem arasında uygun illiyet bağının kurulabilmesi gerekmektedir. Kural olarak, bu şartlardan herhangi birinin bulunmaması durumunda, idarenin sorumluluğu söz konusu olmayacaktır.

Bu çerçevede, idarenin sorumluluğundan bahsedebilmek için, ilk koşul uğranıldığı iddia edilen zararın idarenin işlem veya eyleminden kaynaklanmış olmasıdır. Dolayısıyla, açılan tam yargı davalarında idare aleyhine tazminata hükmedilebilmesi, zarara sebebiyet veren fiilin veya işlemin her türlü şüpheden uzak bir şekilde idare ile ilişkilendirilebilmesine bağlıdır. Dolayısıyla, somut olay özelinde idarenin sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için, davacılardan ...'ın gözünde meydana gelen yaralanmanın idarenin vazifelendirdiği emniyet görevlilerinin eyleminden kaynaklanıp kaynaklanmadığının her türlü şüpheden uzak bir biçimde ortaya konulması gerekmektedir.

Tüm bu anlatımlar ışığında somut olaya bakıldığında, yaralanma olayı üzerine ...'ın Şişli Hamidiye Eftal Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldığı, 11/06/2013 tarihli Acil Tıp Kliniği Hasta Takip Formunda "Şikayeti"nin "Göze biber gazı kapsülü isabet etmesi" olarak belirtildiği; 19/06/2013 tarihli Göz Hastalıkları Kliniği Hasta Epikrizi formunda ise, "Yüzeysel kafa yaralanması, yabancı cisim olmaksızın göz küresi delici yaralanma" tanılarına ve yüzüne darbe alması sonucu acile başvuran hastanın konsülte edildiği ifadelerine yer verildiği; olay nedeniyle yürütülen adli soruşturma kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olayın gerçekleştiği zaman dilimindeki kamera kayıtları üzerinden iki ayrı bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, düzenlenen raporlarda göstericilerin faaliyetleri tespit edilmekle birlikte davacıların yaşadığı olaya ilişkin bir görüntünün bulunamadığı; 19/10/2016 tarihli daimi arama kararında da, davacının yaralanmasına ilişkin olarak "...müştekilerin anlatımları ve yaranın boyutu da dikkate alındığında muhtemelen gaz tüfeğinin yasaya uygun bir şekilde kullanılmaması sonucu bir gaz fişeğinin isabet etmesine bağlı olarak..." ifadelerine yer verildiği anlaşılmaktadır.

Her ne kadar temyize konu ısrar kararında, davacılardan ...'ın yaralanması olayı ile ilgili olarak yürütülen ceza soruşturmasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen ...tarih ve Soruşturma No: ...sayılı daimi arama kararına dayanılarak, dava açılmasına neden olan yaralanmanın idarenin ajanlarının eylemlerinden kaynaklandığının ceza soruşturması ile ortaya konulduğu sonucuna varılarak davanın kısmen kabulüne hükmedilmiş ise de; anılan daimi arama kararının, herhangi bir kriminal inceleme veya somut bilgi ve belgeye dayanılmaksızın, sadece davacıların beyanları doğrultusunda yaralanmanın gaz tüfeğinin yasaya uygun bir şekilde kullanılmaması sonucu meydana gelmiş olma ihtimaline dayanılarak verildiği, bu haliyle davacıların dava açmalarına yol açan durumun idarenin ajanlarının eylemi ile meydana geldiğinin ceza soruşturması ile ortaya konulduğundan bahsedilemeyeceği; yine, Hasta Takip Formunda yer alan ifadelerin de davacının beyanlarına dayandığı, dava dosyası içeriğinde davacının biber gazı kapsülü veya plastik mermi ile yaralandığına ilişkin başkaca tıbbi veya hukuki bir veri, tespit ya da değerlendirmenin bulunmadığı, ayrıca, ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesinin 22/01/2018 tarihli yazısıyla İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığından "yaralanmanın ne tür bir cisim veya müdahale ile oluştuğu, kolluk güçlerince kullanılan gaz kapsülü veya plastik mermi isabeti ile uyumlu olup olmadığı, şayet uyumlu ise atışın sekme sonucu mu yoksa doğrudan isabet ile mi kaynaklandığı" hususlarının açıklanması istenilmiş olmasına rağmen, 01/10/2018 tarihli raporda Kurulun görev ve yetki alanında olmadığı belirtilerek bu hususlara ilişkin açıklama veya tespite yer verilmediği dikkate alındığında, somut uyuşamazlığa konu yaralanmanın her türlü şüpheden uzak bir biçimde davalı idareye izafe edilebilecek bir eylemden kaynaklandığının ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır.

Kaldı ki, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda düzenlenmemiş olmasına rağmen, soruşturmanın sürüncemede bırakılmaması amacıyla, tamamen uygulamada geliştirilen ve savcılık soruşturma işlemi niteliğinde bulunan "daimi arama kararı"nın, uyuşmazlığı usul veya esastan çözen yargısal karar vasfında olmadığı da gözetildiğinde, salt daimi arama kararına dayanılarak somut olaya konu yaralanmanın idari eylemden kaynaklandığını söylemek hukuken olanaklı değildir.

Bu itibarla, dosyada bulunan bilgi ve belgelerin, davacı ...'ın yaralanması eyleminin idarenin eyleminden kaynaklandığını ortaya koymaya elverişli nitelikte olmadığı sonucuna ulaşıldığından, idarenin eylemi sonucunda oluştuğuna dair her türlü şüpheden uzak, açık, net ve somut bir delil bulunmayan zarardan davalı idareyi sorumlu tutmanın mümkün bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi gerekirken, güç kullanma yetkisinde sınırın aşıldığı ve idarenin toplumsal olaylara müdahale etme hizmetini yerine getirirken kusurlu davrandığı gerekçesine dayanılarak verilen ısrar kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Öte yandan, davacılardan ... yönünden, kızının yaralanmasının yanında biber gazına maruz kaldığı gerekçesiyle de maddi ve manevi tazminat isteminde bulunulmuş ise de, polisin, davacının katıldığı şiddet unsuru içeren kanun dışı niteliğindeki gösterilere biber gazı ile müdahalede bulunmasının gerek 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nun 16. maddesi, gerekse de Toplumsal Olaylarda Görevlendirilen Personelin Hareket Usul ve Esaslarına Dair Yönerge uyarınca hukuka uygun olduğu anlaşıldığından ve olayda göz yaşartıcı gazın doğal etkisi dışında bir yaralanmaya sebep olduğuna veya gazın aşırı kullanıldığına ilişkin herhangi bir doktor raporuna veya başka bir bulguya rastlanmadığından, adı geçen davacının biber gazına maruz kalmasının idarenin hukuki sorumluluğu anlamında tazminatı gerektirmediği sonucuna ulaşılmıştır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,
2.Davanın kısmen kabulü yolundaki ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 13/04/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı ısrar kararının usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile temyize konu ısrar kararının onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

Kaynak : Gazete Memur

İlişkili Haberler

Manşetler