BIST 100 10.000,72 %1,11 Dolar 35,32 %0,00 Euro 36,47 %-0,02 Altın Gram 3.031,13 %0,16 Brent Petrol 77,01 %1,10 Bitcoin 94.112,73 %-0,37
,

AYM'den nöbet görevini yapmayan öğretmenler için kritik karar

Anayasa Mahkemesi, nöbet görevini yerine getirmeyen öğretmenlere verilen cezayı hukuka uygun buldu. Karar 9 Ocak 2025 tarihli Resmi Gazetede yayımlandı

AYM'den nöbet görevini yapmayan öğretmenler için kritik karar

Bazı öğretmenler nöbet görevi karşılığında ücret ödenmesi talebiyle, sendika kararı doğrultusunda 2016 yılında nöbet tutmama eylemi yaptı. Disiplin soruşturmasında öğretmenlere Uyarma cezası verildi bu cezanın iptali için davalarda ise RED kararı çıktı ve red kararlarını istinaf onadı.

Hak İhlali iddiasıyla bu kez konuyu Anayasa Mahkemesi inceledi. AYM eğitim öğretim hakkının önceliğine dikkat çekerek verilen cezaların hak ihali olamayacağını belirtti.

İşte 9 Ocak 2025 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan karar

38. Somut olay, öğretmenlere nöbet görevi için ayrıca ücret ödenmesi talebiyle alman süresiz nitelikteki sendika kararı uyarınca düzenlenen nöbet tutmama eylemine 7 ilâ 11 gün katılan başvurucuların disiplin cezasıyla cezalandırılmalarına ilişkindir. Yargılama neticesinde ilk derece mahkemeleri sendika kararlanma uygulanma sürelerinin belirsiz olduğuna, başvurucuların nöbet tutmama konusundaki ısrarlarına ve nöbet görevinin kamu hizmeti için önemine dikkat çekerek uzun bir süre yerine getirilmeyen nöbet görevinin sendikal bir hakkın kullanımını aştığını ve mevzuatla getirilmiş bir görevin sendika karan ile sürekli olarak kaldırılmasının mümkün olamayacağını belirterek davaların reddine karar vermiştir. Anılan kararlar istinaf kanun yolunda kesinleşmiştir (bkz. § 14).
39. Somut olaya konu disiplin cezalarının kamu görevlileri sendikalarının çekirdek faaliyet alanı ile ilgili olan bir talebin konu edildiği sendika kararının uygulanmasından kaynaklandığı görülmüştür. Anayasa Mahkemesi konu bağlamında benzer bir meseleyi ele aldığı Tayfun Cengiz başvurusunda, üyesi olduğu sendikanın tüm Türkiye'de yaptığı göreve gelmeme çağrısına katılarak iki gün süreyle görevine gelmeyen kamu görevlisi başvurucuya verilen disiplin cezası şeklindeki müdahaleyi Anayasa'tnn 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkı kapsamında incelemiştir. Anayasa Mahkemesi; eylemin Türkiye Büyük Millet Meclisinde derâm eden İlköğretim ve Eğitim Kanunu tasarısı görüşmelerinin sonlandmlması ve tasarının geri çekilmesi amacıyla yapıldığına dikkat çektiği kararda mevzuatta yer almamasına rağmen sendikal faaliyet çerçevesinde işe gelinmemesi hâlinde gerek idarenin olağan uygulamasında gerekse idari yargının yerleşmiş içtihatlarında kişinin mazeret iznini kullandığmm kabul edilerek disiplin soruşturması açılmadığını vurgulamıştır
Cengiz, §§ 58, 59).
40. Bunun yanında Anayasa Mahkemesi, ilgili kararda bir sendikal eylemin tümüyle yasaklanmasının veya gerçekleştirilmesinin ağır koşullara bağlanmasının hakkın Özüne zarar vermesi muhtemel olmakla birlikte sendika üyelerinin iş bırakma türü eylemlere katılmasına ilişkin yasal düzenlemeler ve yasal düzenlemelere bağlı olarak genel düzenleyici işlemler yapılmasının yasama ve yürütme organlarının takdirinde olduğunun da altını çizmiştir. Nihayetinde başvurucunun olağan uygulamanın aksine disiplin soruşturması tehdidi altında kaldığım, devlet memurlarının sendika hakkından bütünüyle mahrum bırakılamayacağını, ordu, emniyet veya başka bazı sektörlerde sendikal faaliyetlere sınırlamalar getirilmesi mümkün olmakla birlikte bir devlet okulunda öğretmen olan başvurucunun bu türden sınırlamalara tabi tutulmasını gerektirecek bir görevde bulunduğunun da başvuru kapsamında ileri sürülmediğini belirterek sendika hakkının İhlal edildiğine karar vermiştir. (Tayfun Cengiz, §§ 59-61).
41. Açıktır ki Anayasa Mahkemesi bahse konu kararında sendika kararının gerekçesini konu hakkındaki yerleşik İdarî uygulamalar ile yargısal içtihatları ve eylemin süresi gibi hususları dikkate alarak sendika hakkı yönünden bir değerlendirme yapmıştır. Dolayısıyla somut olaya uyduğu ölçüde anılan karardakine benzer bir inceleme yöntemi benimsenmelidir. Bu itibarla eldeki başvuruda öncelikle sendika karanma gerekçesi irdelenmelidir.
42. Tayfun Cengiz başvurusuna konu sendika kararında öğretmenleri doğnıdan ilgilendiren bir kanun tasarısının geri çekilmesi amacıyla göreve gelmeme şeklinde bir eylem yöntemine başvurulduğu görülmektedir. Başka bir anlatımla sendikanın nihaî aşamaya gelmiş bir politika yapma sürecini ülke çapında aldığı göreve gelmeme yönündeki eylem kararıyla engelleyebileceğini öngördüğü söylenebilir. Somut olaya konu nöbet ücreti talebi ise aşağıdan yukarı doğru bir politika yaklaşımının (bottom-up approach) ürünü olup Anılan talep, uygulamanın doğrudan etkileyeceği kesim olan kamu görevlilerinden karar alıcı pozisyonundaki hükümet yetkililerine sendikalar aracılığıyla iletilmiştir. Dolayısıyla somut olaya konu sendikal eylemin Tayfun Cengiz başvurusunda olduğu gibi hükümeti hayata geçirmek Üzere olduğu bir düzenlemeden vazgeçirmeyi hedeflemeyip yeni bir özlük hakkı kazanma amacıyla gerçekleştirildiği anlaşılmıştır.
43. Bu gibi reform taleplerinin hayata geçirilmesi ise politika yapıcılar ile talep eden kesim arasında yürütülecek müzakere ve ikna süreciyle mümkün hâle gelir. Şüphesiz bu durum teknik ve siyasi süreçlerin işletilmesini gerektirdiğinden kaçınılmaz olarak belirli bir zaman alır. Dolaysıyla somut olaya konu talebin basit bir yönetsel düzenlemeden ziyade nöbet görevine ilişkin yapısal bir reform olduğu gözetildiğinde sendikaların bahse kontı sürece katlanmaları beklenir.
44. Somut olayda sendikalar, çeşitli sendikal araçlarla (bkz. §§ 7-9) nöbet ücreti talebine ilişkin gerekli kamuoyunun oluşturulmasını, başka bir anlatımla politika penceresinin açılmasını sağlayabilmiştir. Bunun yanında Hükümet kanadından yapılan, konuya ilişkin çalışmaların teknik boyutta devam ettiği açıklamasıyla politikanın oluşum sürecinde olduğu görülmüştür. Ancak sendikalar söz konusu duruma rağmen Hükümet kanadının yaptığt açıklama öncesinde aldıkları nöbet tutmama yönündeki eylem kararlarım uygulamaya koymuş ve bu doğrultuda başvurucu öğretmenler anılan kararlar uyarınca nöbet tutma görevlerini yerine getirmemiştir. Buna göre hâlihazırda olgunlaşma aşamasına gelmiş ve kamuya duyurulmuş bir politika yapma süreci devam ederken süresiz olarak alman nöbet tutmama yönündeki eylem kararlarının uygulamaya konulmasının -özellikle eğitim hakkının kullanımı ile çocukların güvenliği konularında ortaya çıkan zafiyet de dikkate almdığmda- sendikal özgürlüklerle bağdaştığını, sendikaların sürece katlanma yükümlülüğüne ve iyi yönetişim ilkelerine uygun olduğunu kabul etmek mümkün olmamıştır.
45. Eldeki başvuruda incelenmesi gereken ikinci husus ise nöbet görevi ile eğitim hakkı arasındaki ilişkidir. Zira nöbet görevinin yürütülmesinde yaşanabilecek aksaklıklar, sonuçlarını doğrudan hizmet alan kesim olan öğrencilerin eğitim hakkı üzerinde doğurmaktadır. İnsan haklarının ilerletilmesi için elzem olan eğitim hakkı demokratik bir toplumda temel bir rol oynar. Bu hak, eğitim çağındaki her çocuğun kişisel gelişimi ve gelecekteki başarısı için son derece önemlidir. Bu anlamda özgürlük, demokrasi, insan haklan ve hukukun üstünlüğü gihi konuların eğitim sisteminin hir parçası hâline getirilmesine öncelik verilmesi gerekir. Bunun yanında eğitim hakkının demokratik kuramların ve toplumlann mevcudiyetini sürdürebilmek amacıyla ihtiyaç duyduğu demokratik kültürü geliştirmek için kritik olduğu ve devletin bu bağlamda ilgili kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesinden sonımlu olduğu da hatırlanmalıdır (Humpert ve diğerleri/Almanya, B. No: 59433/18,14/12/2023, § 137).
46. Nöbet görevi ihtiva ettiği İzleme ve denetleme özellikleri ile ders çizelgesinin gerektiği gibi uygulanması, ders dışı zamanlarda okul ve öğrenci güvenliğinin sağlanması, okulun fiziksel şartlarmm (ısıtma, elektrik ve sıhhi tesisat) kontrol edilmesi gibi bir dizi görevler bütünüdür (bkz. § 6). Bu itibarla anılan görevin eğitim ve öğretim faaliyetlerinin kesintisiz olarak sürdürülmesinin ve eğitim hakkının korunmasının en önemli araçlarından biri olduğu açıktır. Bununla birlikte nöbet görevi, izleme ve denetleme noktasında farklı haklara da temas edebilmektedir, örneğin AİHM okulda vefat eden bir öğrencinin yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verdiği Kayak/Türkiye (B. No: 60444/08, 10/7/2012, § 59) başvurusunda, öğrencilerin gözetimi yükümlülüğünün ilke olarak öğrencilerin okula emanet edildiği sürede okul idaresine ve öğretmenlere ait olduğunu vurgulamıştır. Bunun yanında AİHM, bütün öğrencileri sürekli gözetim altında bulundurarak öğrencilerin beklenmedik bir davranış sergilemesi durumunda buna derhâl müdahale etmeleri öğretmenlerden beklenmese de öğretmenlerin öğrencilerin okula giriş ve çıkışları ile okul içindeki ve dışındaki hareketlerini yakından izlemesi gerektiğini ifade etmiştir. Dolayısıyla nöbet görevinin yerine getirilmemesinin başta eğitim hakkı olmak Üzere diğer temel hak ve özgürlükler üzerinde de olumsuz etkiler ortaya çıkarabileceği kabul edilmelidir.
47. Eldeki başvuruda incelenmesi gereken bir diğer husus ise başvuru konusu nöbet tutmama eyleminin sûresidir. Somut olaya konu eylem kararlarının toplu sözleşme görüşmelerinden yaklaşık altı ay öncesinde belirli süreli veya süresiz olarak uygulanmak Üzere kesintisiz olarak alındığı ve başvurucuların Nisan-Haziran döneminde toplamda 7 ilâ 11 gün süresince nöbet görevlerini yerine getirmedikleri görülmüştür. Bütün hak, görev ve sorumlulukları mevzuatla önceden belirlenen kamu görevlilerinin aksi yönde sendika karan veya başka bir gerekçe olsa dahi -Özellikle diğer remel haklan veya hürriyetleri de olumsuz etkileyen durumlarda- kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesini öncelemeleri gerekir. Ancak somut olayda kamu görevlisi başvurucular, öğrencilerin eğitim hakkını ve güvenliğini olumsuz yönde etkileme ihtimali son derece kuvvetli olan nöbet tutmama eylemine birçok defa başvurarak, kamu makamlarının sendika hakkı kapsamında yapılan eylemlere göstermesi gereken müsamaha seviyesinin ötesine geçmiştir. Dolayısıyla bu koşullarda
48. Öte yandan idare, bu duruma rağmen başvurucular hakkında hemen disiplin soruşturması açmak yerine kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesini etkileyebilecek nitelikteki eylemlere herhangi bir müdahalede bulunmamıştır. Bu itibarla idarenin, yasal olarak bu şekilde bir toplu eylemde hulunmalan mümkün olmamasına rağmen nöbet ücretine ilişkin taleplerini dile getirebilmeleri İçin gerekli ortamı başvuruculara sağladığı, bu bağlamda başvurucuların seslerini yeterince duyurmalarına fırsat verdiği kuşkusuzdur. Buna göre nöbet görevinin niteliği ve aksaması hâlinde ortaya çıkabilecek olumsuzluklar (bkz. § 46) ile aynı eyleme her bir başvurucu tarafından birçok defe başvurulması dikkate alındığında başvurucuların eylemden bekledikleri fayda ile kamu hizmetlerinin devamlılığı -Öğrencilerin eğitim hakkı ve güvenliği bağlamında- arasındaki dengeyi bozacak surette orantısız şekilde hareker ettiklerini kabul etmek gerekir.
49. Nihayetinde, kamu görevlileri sendikaları çeşitli sendikal araçlarla taleplerine ilişkin politika yapma sürecini başlatmalarına rağmen görevi yerine getirmeme şeklindeki eylemler, devletin öğretmenler için aslî bir görev olarak öngördüğü ve eğitim öğretim faaliyetlerinin kesintisiz olarak sürdürülmesinde yadsınamaz hir önemi olan nöbet düzenlemesinin tamamen ve fiilî olarak işlevsiz kalmasına neden olmuştur. Bu sebeple başvurucuların iki ay gibi eğitim hizmeti bakımından oldukça uzun kabul edilebilecek bir süre boyunca devam eden nöbet görevini terk etme eylemine karşılık olarak uyarma cezasıyla tecziyesinin demokratik toplumda zorunlu sosyal bir ihtiyacı karşılamadığı söylenemez (serbest kılık ve kıyafet eylemleri yönünden benzer değerlendirmeler için bkz. Mehmet Emin Terfur ve diğerleri, B. No: 2015/18147,3/11/2022, § 75).
50. Devlet memurlarına verilecek disiplin cezalan ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve hâller 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinde düzenlenmiş olup fiilin niteliğine göre beş kategoride düzenlenmiştir. Başvuruculara bir görevi yerine getirmemeleri nedeniyle sıralamanın en alt kategorisinde yer alan uyarma cezalan verilmiştir. Söz konusu ceza, kamu görevlisine görevinde ve davranışlarında daha dikkatli olması gerektiğinin yazı ile bildirilmesinden ibarettir. Bu itibarla somut olayda uzunca bir süre müsamaha gösterilerek başvurucuların hemen cezalandırılmaması ve mevzuattaki en hafif disiplin riyasının verilmesi karşısında müdahalelerin orantılı olduğu sonucuna varılmıştır.
51. Açıklanan gerekçelerle demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olan müdahalelerin Anayasa'nın 51. maddesinde güvence altına alman sendika hakkım ihlal etmediğine karar verilmesi gerekir.

Kaynak : Gazete Memur

İlişkili Haberler

Manşetler