Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 10/2/2022 tarihinde, Ali Kuş (B. No: 2017/27822) başvurusunda, Anayasa'nın 33. maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.
Olaylar
Başvurucu, öğretmen olarak görev yaparken 2000 yılında hakkında açılan bir soruşturma sonucunda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 94. maddesi uyarınca devamsızlık nedeniyle memurluktan çekilmiş sayılmış ve anılan Kanun'un 98. maddesi uyarınca başvurucunun memuriyetine son verilmiştir.
Başvurucu 2001 yılında bir siyasi partiye üye olmuş ve partide çeşitli görevlerde bulunmuştur. Bu arada parti üyeliği devam ederken başvurucunun devamsızlık nedeniyle memuriyetten çıkarılma işlemi 2008 yılında derece mahkemelerince iptal edilmiş ve başvurucu 2008 yılında tekrar öğretmenlik görevine dönmüştür. Başvurucu görevine döndüğü sırada siyasi parti üyesi olması nedeniyle Millî Eğitim Bakanlığınca hakkında 657 sayılı Kanun hükümleri uyarınca soruşturma açılmış ve görevinden uzaklaştırılmıştır. Soruşturma sonucunda başvurucu, Millî Eğitim Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun kararıyla devlet memurluğundan çıkarılmıştır.
Başvurucu, ilgili işlemin iptali talepli dava açmış; idare mahkemesi işlemin hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Karar, Danıştay dairesince onanmış; başvurucunun karar düzeltme talebi aynı daire tarafından reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir.
İddialar
Başvurucu, siyasi parti üyesi olması nedeniyle devlet memurluğundan çıkarılmasına karar verilmesinin örgütlenme özgürlüğünü ihlal ettiğini iddia etmiştir.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Devlet memurlarının tarafsız olma yükümlülüğü aynı zamanda devletin tarafsızlığı anlamına gelmektedir çünkü devlet tarafsızlığını ancak devlet memurlarının görevlerini icrası vesilesiyle yerine getirebilir. Bu bağlamda devletin hizmetlerinin sunumunda devlet memurlarına ağır yükler yüklemesi ve bu hizmetlerde yaşanabilecek aksamaları önlemek adına katı tedbirler öngörmesi anlaşılabilir.
Anayasa'nın 68. maddesinde yer alan devlet memurluğu ile siyasi parti üyeliğinin aynı anda bulunamayacağına ilişkin hüküm hukukun üstünlüğü temelinde hareket eden tarafsız bir kamu idaresinin işlevselliğini sağlamaya yöneliktir. Söz konusu kurala göre bir devlet memuru tarafından yerine getirilen bağımsız görevlerin siyasi taleplerle bağlantılı olduğu iması dahi devletin objektifliğini sarsabilir. Bunun içindir ki 657 sayılı Kanun'da devlet memurlarının tarafsızlık ve devlete bağlılık sorumluluklarının kapsamında siyasi partiye üye olamayacakları düzenlenmiştir. Aynı Kanun'un 125. maddesinde ise siyasi partiye girmek memuriyetten çıkarılma cezası olarak hüküm altına alınmıştır.
Siyasi partiye üye olan devlet memurlarının memuriyetlerine son verilmesi şeklindeki müdahalenin tarafsızlık ve devlete bağlılık ilkesinin korunması açısından elverişli bir araç olduğu kuşkusuzdur. Bunun yanı sıra kanunda öngörülen düzenlemenin Anayasa'nın emredici hükmü karşısında gerekli olmadığı da söylenemeyecektir. Dolayısıyla müdahalenin orantılı olup olmadığı belirlenerek sonuca varılmalıdır.
Gerek 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin lafzı gerek derece mahkemelerinin uygulamasına bakıldığında devlet memurluğu ile siyasi parti üyeliğinin bir arada bulunmasının kabul edilmediği anlaşılmaktadır. Düzenlemeye göre ilgili makamlar ve bu makamların kararlarını inceleyen derece mahkemeleri yalnızca kişilerin bir siyasi parti üyeliği olup olmadığı hususuna bakmakta ve daha ileri bir değerlendirmede bulunmamaktadırlar. Bu yönüyle Kanun'un 125. maddesinde yer alan siyasi partiye girme şartının gerçekleşmesi ile devlet memuriyeti sona ermekte ve bireyler ağır maddi ve manevi bir sonuç ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu husus gözetildiğinde düzenlemenin örgütlenme özgürlüğüne yönelik oldukça ağır bir müdahale niteliği taşıdığı kolaylıkla ifade edilebilir.
Somut olayda başvurucu, siyasi parti üyesi olduğu sırada devlet memuru değildir. Ancak siyasi parti üyeliği devam ederken devlet memuru sıfatı kazanmıştır. Başvurucu, yasal bir partinin üyesidir ve başvurucunun barışçıl olmayan eylem ve söylemlerde bulunduğuna, anayasal düzene karşı bir duruş sergilediğine, demokratik toplum düzenine aykırı hareket ettiğine dair hiçbir iddiada bulunulmamıştır. Sonrasında salt başvurucunun siyasi parti üyesi olduğu tespit edilerek hakkında memuriyetten çıkarma cezası verilmiş, başvurucuya siyasi parti üyeliğini sonlandırması hususunda iradi herhangi bir seçenek sunulmamıştır.
İncelenen başvuruda, başvurucunun siyasi parti üyesi olmasının kabul edilemez sonuçlar doğurduğu somutlaştırılamamıştır. O hâlde anılan mevzuat hükümleri ile Anayasa'nın 68. maddesi bir arada değerlendirildiğinde bir devlet memuru olan başvurucunun siyasi parti üyeliğinden istifa etmesi için başvurucuya belli bir süre tanınması, siyasi parti üyeliği ile memuriyetten birini tercih etmesi için imkân sağlanması veya memuriyetin askıya alınması gibi daha hafif tedbirlerin alınabileceği anlaşılmıştır. Başvurucunun yalnızca bir siyasi partiye üye olması nedeniyle doğrudan memurluktan ihraç edilmesi son çare prensibine uymayan en ağır müdahale olmuştur. Hem devlet memurluğu ile siyasi parti üyeliğinin bir arada bulunmasını yasaklayan Anayasa'nın 68. maddesi hem de örgütlenme özgürlüğünü güvence altına alan Anayasa'nın 33. maddesi ancak çoğulcu demokrasinin geliştirilmesi bağlamında ve hak eksenli yorumlandıkları takdirde işlevlerini tam olarak yerine getirebilir. Uygulamaya bakıldığında idarenin ve mahkemelerin söz konusu anayasal hükümleri özgürlükler lehine yorumlamalarının mümkün olduğu değerlendirilmiştir.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.