Gazete Memur - gazetememur.com


© Copyright 2025 Gazete Memur
Dolar : 40,7270 0,13 Değişim Euro : 47,4552 0,15 Değişim Altın : 4.398,19 %-1,04 Değişim BIST 100 : 11.070,36 %0,89 Değişim Brent Petrol : 66,59 0,24 Değişim

‘Diğer konfederasyonlarla uzlaşırsak 2 günlük grev kararı alacağız’

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Orhan Yıldırım “ Diğer konfederasyonlara, “Eğer hükümet, kabul edemeyeceğimiz bir teklif yaparsa, gerekirse beraber eylem, miting, açıklama yapalım, birlikte iş bırakalım” dedik. “Hayır” demediler. “Grev ya da eylemlerle ilgili konuları süreç içinde tekrar görüşelim ama herkes bağımsız da yapabilir” dediler. Geçmişte yaptık ama iki günden fazla olmadı. Yine iş bırakma olabilir. Konfederasyonlarla uzlaşırsak birlikte yaparız, uzlaşamazsak bizim iş bırakma ve alan eylem takvimimiz var.” dedi

Kaynak : Cumhuriyet Gazetesi Giriş : Güncelleme :
‘Diğer konfederasyonlarla uzlaşırsak 2 günlük grev kararı alacağız’

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Orhan Yıldırım Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.

En büyük üçüncü konfederasyon olarak bakan ile masaya oturacaksınız. Bu sizin ilk toplantınız olacak değil mi?

Birleşik Kamu İş Konfederasyonu 2008’de kuruldu. 17 yılda Türkiye’nin üçüncü büyük üye sayısına sahip memur konfederasyonu sayısına ulaştık. Aslında geçen yıl üçüncüydük ama toplusözleşme iki yılda bir yapıldığı için masa bu yıl kurulunca görüşmede yer aldık.

Nasıl bir sorumluluk var üzerinizde?

Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası çıktığından beri ilk kez masada konfederasyon değişti. 20 yıldan uzun bir süreden söz ediyoruz. Dolayısıyla bize yüklenen sorumluluğun farkındayız. İnsanlar bize üye olup “Mücadeleyi siz yürütün, hakkımızı siz savunun” dediler, beklentiler yüksek ki yüksek olması çok doğal.

Masadaki diğer konfederasyonlarla görüştünüz mü?

Masada olacağımız resmi olarak kesinleştikten sonra, mayıs sonu itibarıyla lehine kazanım elde etmek adına daha önce yapılmayanı yapmalıydık. Bu yüzden de MemurSen’i ve Kamu-Sen’i heyet olarak genel merkezlerinde ziyaret ettik.

Ortaklaştığınız konular hangileri?

2026 ve 2027 yıllarında yüzde kaç zam olacağı, vergi dilimi, kira yardımı, kreş desteği, seyyanen zamların emekliliğe yansıtılması, aylık enflasyon farkı ödemesi, çalışmayan eş ve çocuk yardımı, eşit işe eşit ücret gibi genel taleplerde örtüşüyoruz. O nedenle “Ortaklaştığımız maddeleri daraltalım, binden fazla maddeyle masaya oturacağımıza 15-20 maddeyle görüşmeler yapalım. Süreyi verimli kullanalım” dedik. Bu konuda olumlu görüş bildirdiler.

Konfederasyonlarla teklif konuştunuz mu?

Memur-Sen “İlk yıl, 10 bin TL seyyanen zam, yüzde 10 refah payı, yüzde 25 artı 20 ilk yıl, ikinci yılda 25 artı 20 ve 7 bin 500 TL seyyanen zam” dedi. Kamu-Sen de buna benzer, biraz daha üstünde rakamlar paylaştı. Bizim teklifimiz şu: Geçmişte zam yapılırken refah payı da ekleniyordu. AKP döneminde bu iptal oldu. Türkiye’nin kalkınmasında memurların ve işçilerin çok büyük katkısı var. AKP geldiğinden beri verilmeyen fark kapatılsın istiyoruz.

Nasıl bir rakamdan söz ediyoruz?

Fark dediğimiz yüzde 72. Bu da yaklaşık en düşük memur maaşının bugün itibarıyla 90 bin lira civarında olması. Biz diyoruz ki “Önce maaşı olması gereken yere çıkaralım, sonra yüzdelik zammı konuşuruz”.

Masada geriye dönük hakların kazanımı mümkün olur mu?

Olabilir. Mesela işçi konfederasyonları ilk talep rakamlarına göre düşük rakamlara imza attılar. Daha fazla direnebilirler miydi, açıkladıkları greve gidebilirler miydi, evet, grev haklarını kullanabilirlerdi.

Grevler de “milli güvenlik” gerekçesiyle erteleniyor.

Sayın cumhurbaşkanı kendine verilen yetkiyi kötüye kullanıyor. Bir taraftan “Yapamazsınız” diyor, bir taraftan da konfederasyon yetkililerini külliyeye çağırıyor. Kendilerine göre uzlaşı noktası buldular ve anlaştılar. Onlar adına daha farklı olabilirdi diye düşünüyorum.

Bakan ile ilk görüşmeniz nasıl geçti?

Sayın bakana ifade ettik, bugün tüm memur ve memur emeklileri, açlık ve yoksulluk sınırı arasında bir yaşam sürmeye çalışıyorsa burada belli ki yedi dönem boyunca masada sendikalar kaybetmiş ancak Birleşik Kamu-İş olarak “Bu dönem aynı sonucun olmasını izlemeyeceğiz. İnsanları açlıkla, kirasını ödeyememekle, okula gönderdiği çocuğuna harçlık verememekle sınamayın. Toplumsal huzursuzluğun oluşmasına zemin hazırlamayın. Sorumluluğunuzun gereğini yapın. Kitleleri bu kadar ezemezsiniz” dedim. Bakan ve heyeti karşımızda oturuyordu, ben bunları söylerken başını salladı.

Anlaşamazsanız ne olacak?

Hakem heyetine gidiyor. Heyetteki 11 kişiden 7’si cumhurbaşkanının atadığı bürokratlar. Heyete bugüne kadar üç kez gitmiş. Üçünde de çalışma bakanının önerdiği teklif ne ise hakem heyeti aynı rakamları onaylamış.

Memurların süreci hem 1 ay ile kısıtlı hem de grev hakkı yok. Nasıl bir yaptırım olabilir?

Yasa, “Grev hakkı yok” diyor ama Türkiye’nin imzacı olduğu uluslararası sözleşmeler var, bunlar yasaların üstünde kabul edilmiş. ILO’da grev hakkı var. O nedenle hükümetin “Grev yapamazsınız” söylemi bizi geçmişte engellemedi, yine engel olamayacak.

Greve diğer konfederasyonlar nasıl bakıyor?

Diğer konfederasyonlara, “Eğer hükümet, kabul edemeyeceğimiz bir teklif yaparsa, gerekirse beraber eylem, miting, açıklama yapalım, birlikte iş bırakalım” dedik. “Hayır” demediler. “Grev ya da eylemlerle ilgili konuları süreç içinde tekrar görüşelim ama herkes bağımsız da yapabilir” dediler. Geçmişte yaptık ama iki günden fazla olmadı. Yine iş bırakma olabilir. Konfederasyonlarla uzlaşırsak birlikte yaparız, uzlaşamazsak bizim iş bırakma ve alan eylem takvimimiz var.

Sözleşme öncesi 11 ilde açıklamalar yaptınız, neden?

Biz de konuyu gündemde tutmak için Diyarbakır’dan başladık, Sivas, Trabzon, Samsun, Zonguldak, Edirne, Bursa, Antalya, Adana, İstanbul ve sonra da İzmir’e gittik. Yalnızca 11 kentle sınırlı kalmadık, çevresindeki illerle beraber 81 ili de kapsayan eylemler yaptık. Bu eylemlilik sürecinde halkın büyük bölümünün gerçek gündemi olan açlık ve yoksulluk, kira, işsizliği konuşuyoruz, anlatıyoruz ve uyarıyoruz: Herkesi açlık yoksulluk içinde bırakarak susturup korkutarak ülkeyi yönetemezsiniz. Emekçiler köle değil, maraba değil. Bu ülkenin zenginliğinden hakkını istiyor. “Padişahım çok yaşa” rolünü biz üstlenmiyoruz. Maaşlar hesaplanırken çay simit hesabı üzerinden hesap yapılmasından son derece rahatsızız. Biz çay ve simit yiyerek hayat geçirmeye gelmedik. Lüks evler, arabalar, beş yıldızlı otel talebimiz de yok. İnsanca yaşayacak bir ücret istiyoruz.

70 yaşındaki işçi emeklileri inşaatlarda bekçilik yapıyor, emekli memurlar hangi işlerde çalışıyor?

Memur emeklileri geçmişte çalışmayı düşünmezdi. Ama son iki yılda emekli olanlar inanılmaz bir hayal kırıklığı içinde. 2 yıl önce memura seyyanen 8 bin lira zam yapıldı ama emekliye yansıtılmadı. Son iki yıldır yüzlerce öğretmen emeklisi, “Mesleğe geri dönebilir miyim” diye soruyor. Eskiden o hak vardı, artık yok. İnsanları tam rahat etmeleri gereken yaşta mağdur, sersefil ettiniz. Hiç kimse emeklilik dilekçesi vermiyor. Çünkü görev yaparken aldığı maaşın yüzde 40’ı ile geçinemeyeceğini biliyor. Hükümet düşük maaş vererek insanları emekli olmaktan vazgeçirdi. Dolayısıyla gençlerin de memur olma hakkını elinden aldı. Çok net, emekli memurların yasal hakkı olan seyyanen zammı emekliye versin, durumu eski döneme çevirsin, tüm kurumlardan emekli hakkı kazanmış en az 300 bine yakın memur emekli olur.

Bu, toplumsal huzursuzluğun tetiklenme biçimidir. Siz gençleri işsiz bırakır, emekliliği geleni emekli olamaz duruma sokarsanız bu sistem bir yerde patlar. Çünkü insanlar siyaseten yapılan bazı yanlışlıkları görmezden gelebilir ama kirasını, faturasını ödeyemiyorsa, gıda alamıyorsa görmezden gelemez.

Eskiden de ekonomiden şikâyet edilirdi ama bir memur veya işçi baba ile ev hanımı annenin evi arabası olur, üç çocuğunu da okuturdu.

Şikâyet edilirdi ama insanların alım gücü iyiydi. Hepsi çocuklarının düğününü yaptı, hatta evini alanlar oldu. Artık o iş bitti. Hükümet diyor ki “Bütçede para yok”. Bütçede para yeterince var ama hükümetin tercihi emekçiler değil faizciler. Ülkenin itibarı sadece cumhurbaşkanının kendisine dayalı olamaz Trabzon’a da Hakkari’ye de Edirne’ye de gitseniz köyde kasabada bir devlet memuru var. Vatandaş, devlet olarak o memuru görür. Eğer halk, Anadolu’nun herhangi bir kasabasındaki bir devlet memurunun gıdasını almakta zorlandığını, uygun olmayan bir evde oturduğunu, çocuğunu okutamadığını görüyorsa yani memurlar güçlü değilse halkın gözünde devletin itibarı yerlerde olur.

Bu noktaya nasıl geldik?

23 yıldır ülkeyi tek başına yöneten iktidar, bu sorunun birinci sebebi ve sorumlusudur. Emekçinin alın teri üzerinden Hazine’nin borcunu kapatmasını kabul etmiyoruz. Kavgamızın da eylemlerimizin de sebebi de bu. Biz ülkenin şu an olduğundan çok daha iyi yönetilebileceğinden eminiz. Hangi parti olduğu umurumuzda değil. Ama ülkeyi daha iyi yönetecek, ülkenin kuruluş değerlerini daha iyi koruyacak, hukuk devleti özelliğinden uzaklaşmayan, sermayeden yana değil emekçiden yana olacak bir iktidar istiyoruz.

AK Parti’nin memurlardan da çok oy aldığı söyleniyor.

23 yıldır atadığı, liyakate göre değil, torpille üst görevlere getirdiği memurların AKP’ye oy vermeleri normaldir. Ama yine de memurların büyük çoğunluğunun şu anki iktidarı onaylamadığından eminiz. Sahte diplomayla atanan bürokratlar, göreve liyakatsiz gelenler iktidar değişirse hak etmediği makamları kaybedeceği için tabii ki kendisini oraya getiren ve orada tutacak olana yakın durmaya devam ediyorlar.

Konfederasyonların üye sayılarından da belli değil mi?

İnsanların çoğu ekmeğini kaybetmekten korkuyor. Birçok kamu çalışanı baskı sebebiyle emek mücadelesini yeterli görmediği bir sendikaya üye oluyor.

Sizin üyelerinizin üzerinde baskı var mı?

Üyelerimiz baskı görüyor ama buna rağmen “Ben yasalara ve yönetmeliğe göre hareket etmekten vazgeçmem. Nereye kadar korkacağım, yeter” diyen 200 bin üyemiz var. Ama bu baskıya karşı koyamayanlara “Niye geçtin” diye sorunca boynunu büküyor, “Ailem, çocuğum, işim, kiram” diyor. O korku iklimini ortadan kaldırmak da bizim işimiz.

İktidar değişmeden nasıl kalkacak, erken seçimle mi?

Demokratik kuralları çiğneyen, Cumhuriyet değerlerini yıpratan, emekçiyi ezen, fakirleştiren politikaları inatla sürdürdüğü müddetçe iktidar; sandığı ister erken, ister geç getirsin, emekçi kendini yok sayan, sermayeyi sahiplenenlere asla onay vermeyecektir.

İklim ÖNGEL