Barrack: "Meşruiyetten" kastım Türkiye'ye saygı
Trump-Erdoğan görüşmesini değerlendiren ABD Büyükelçisi Tom Barrack, "Bana kalırsa herkes (liderlerin) birbiriyle ne kadar işbirliği içinde olduğuna çok çok şaşıracak" dedi. Barrack, "meşruiyet" açıklaması tartışmalarına ise, "siyasi bir bağlamı değil saygıyı kastettiğini'' vurguladı.

ABD Başkanı Donald Trump, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı altı yıl sonra yeniden Beyaz Saray'da ağırladı. İki lider ağırlıklı olarak Türkiye'nin F-35 programına dönmesi ve S-400 alımı sebebiyle uygulanan yaptırımların kaldırılması talebini, Boeing anlaşmasını, Suriye ve Rusya'yı görüştü.
ABD Başkanı Trump görüşmenin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kapıda uğurlarken ‘'harika bir görüşmeydi'' dedi ancak ayrıntı vermedi.
Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ziyaret sırasında eşlik eden Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar ABD ile nükleer enerji alanında anlaşma imzalandığını açıkladı.
Sosyal medya platformu X'ten açıklama yapan Bayraktar, "Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki köklü ve çok boyutlu ortaklığı nükleer enerji alanında daha da derinleştirecek yeni bir süreci başlattık" diye yazdı.
Oval Ofis'teki görüşmeden çıkan somut sonuçlardan biri de iki ülke arasındaki Boeing anlaşması oldu.
DW Türkçe'den Begüm Dönmez Ersöz'e konuşan ABD'nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack iki ülke arasında Boeing anlaşmasının tamamlandığını açıkladı ve anlaşmayı ‘'iki ülke arasında savunma ve ticaret ilişkilerini güçlendirecek önemli bir adım'' olarak niteledi.
ABD Başkanı Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la yapacağı görüşmeyi duyurduğu sosyal medya paylaşımında ‘'büyük ölçekli Boeing uçak satışının'' ele alınacağını belirtmişti.
Erdoğan-Trump görüşmesi nasıl yorumlandı?
ABD Başkanı Donald Trump ve Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenlemedi.
Oval Ofis'te basına yapılan açıklamalar sırasında sorular daha çok peş peşe olarak ABD Başkanı Trump'a yöneltildi. Kameralar karşısında yapılan açıklamada Trump'ın daha baskın olduğu gözlemlendi.
ABD basınında iki liderin, özellikle Gazze konusunda farklı görüşlere sahip olmalarına rağmen, kameralar önünde bir anlaşmazlık izlenimi vermekten kaçınmayı başardığı yorumu yapıldı.
ABD Başkanı Donald Trump'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Gazze ve Ukrayna savaşları konusunda önemli bir aracı olarak gördüğü değerlendirmesi yer aldı.
ABD'nin Ankara Büyükelçisi: Herkes çok çok şaşıracak
Türkiye ve ABD arasındaki ikili ilişkilerin yeni dönemde geldiği noktayı ve Trump-Erdoğan görüşmesinin içeriğini Oval Ofis'teki görüşmeye katılan ABD'nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack değerlendirdi.
ABD Büyükelçisi görüşmeden çıkan en önemli şeyin, her iki tarafta "profesyonel ve hedefe bağlı ekiplerin çalışmasıyla pek çok konuda tutarlı ve güvenilir bir ilişkinin inşa edilmesi'' olduğunu söyledi.
Görüşmede S-400, F-35, F-16, Boeing anlaşması, Halkbank ve nükleer mutabakat zaptının konuşulduğunu belirten Barrack görüşmeyi, "Bana kalırsa herkes (liderlerin) birbiriyle ne kadar işbirliği içinde olduğuna çok çok şaşıracak. Gerçekten harika bir toplantıydı. Her iki tarafla da gurur duyuyorum'' sözleriyle değerlendirdi.
CAATSA yaptırımları kalkar mı?
Trump-Erdoğan görüşmesinde ele alınan ve Ankara'nın en çok önemsediği konu başlıklarından biri Türkiye'ye Rusya'dan 2019'da satın aldığı S-400 füze savunma sistemisebebiyle uygulanan yaptırımların kaldırılması.
Türkiye o dönem ABD'nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası olarak bilinen CAATSA kapsamında yaptırımlara maruz kalan ilk NATO ülkesi olmuş ve üretici ortaklarından olduğu F-35 programında da 2021 yılında resmen çıkarılmıştı.
Türkiye'nin 1.4 milyar dolar ödediği altı adet F-35 savaş uçağına da el konulmuştu. Ankara hem bu projede yaptırım sebebiyle uğradığını söylediği zararın tazmin edilmesini talep ediyor ve programa dönmek istiyor.
ABD Başkanı Trump Cumhurbaşkanı Erdoğan'la birlikte Oval Ofis'teki gazetecilere açıklama yaparken bir soru üzerine CAATSA yaptırımlarının yakın zamanda, hatta görüşmenin iyi geçmesi durumunda "neredeyse hemen" kaldırılabileceğini söyledi.
CAATSA VE NDAA ne diyor?
Kısa adıyla CAATSA olarak bilinen ABD'nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası, Rusya'nın savunma ve istihbarat sektörüyle iş yapan kişi ya da kurumlara yaptırım uygulanmasını öngörüyor.
2017'de Kongre'nin her iki kanadı tarafından onaylanan tasarı 2 Ağustos 2017'de Donald Trump'ın imzasıyla yasalaştı. CAATSA Rusya dışında İran ve Kuzey Kore'ye yaptırım uygulanmasının da önünü açmıştı.
Yürürlüğe girmesinden bu yana CAATSA Amerika için Rusya ya da İran'ın savunma sektörüyle iş yapan ve bu ülkelerden ciddi düzeyde savunma malzemesi ya da ekipmanı satın alan ülkelere karşı önemli bir dış politika aracı oldu.
2019 mali yılında Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası (NDAA) bir başkanın özellikle de ABD'nin stratejik ortaklarını yaptırımdan muaf tutabilme koşullarının kapsamını genişletti.
2020 mali yılında kabul edilen NDAA de Türkiye'ye S-400 sistemine sahip olduğu sürece F-35 transferini yasaklıyor.
CAATSA'nın 231. Maddesi uyarınca Başkan, ABD'nin hayati ulusal güvenlik çıkarına olduğuna kanaat getirmesi halinde bir ülkeyi yaptırımlardan muaf tutabiliyor.
Başkanın bir ülkeyi CAATSA kapsamındaki yaptırımlardan muaf tutması için böyle bir adımın, ABD'nin ulusal güvenlik çıkarına olduğunu, ABD'nin ulusal güvenliğini tehlikeye atmayacağını, ABD'nin askeri operasyonlarını olumsuz şekilde etkilemeyeceği ve ABD'nin savunma sistemleri için risk teşkil etmeyeceğini doğrulaması gerekiyor.
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack da görüşmenin ardından Beyaz Saray'da basın mensuplarının sorularını yanıtlarken Türkiye'nin F-35 programına dönmesi için yapılması gerekenlerin olduğunu söyledi.
Bu konuda CAATSA ve NDAA gibi iki ayrı yasanın bulunduğuna dikkat çeken Tom Barrack, "Bir yol var. Başkan'ın (yetkisini kullanarak) CAATSA'yı uygulatmama imkanı var. Ama bu konuda iki yasa var. CAATSA ve NDAA. NDAA için Kongre'nin de süreçte olması gerekiyor" İfadelerini kullandı.
Görüşmeden Suriye konusunda ne çıktı?
Trump-Erdoğan görüşmesinde ele alınan konu başlıklarından biri de Suriye'ydi. ABD Başkanı Trump göreve geldikten sonra Suriye konusunda yaptığı çeşitli açıklamalarda Türkiye'nin rolünden övgüyle söz etmişti.
ABD Başkanı Beyaz Saray'daki görüşme sırasında da benzer mesajlarını tekrarladı, Suriye'de Esad rejiminin devrilmesi ve Türkiye'nin desteklediği muhalif grupların kısa sürede yönetime gelmesiyle sonuçlanan sürecin ‘'Türkiye'nin zaferi'' olduğunu söyledi.
ABD ve Türkiye Suriye'de geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında 10 Mart'ta imzalanan anlaşmanın en kısa zamanda hayata geçmesini istiyor.
Bu anlaşma SDG'nin askeri ve idari olarak Suriye'de yeni yönetimin idaresine geçmesini öngörüyor. Ancak ana omurgasını Türkiye'nin PKK'nın Suriye kolu olarak gördüğü YPG'nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ise Esad sonrası dönemde Suriye'deki iç savaş sırasında elde ettiği özerkliği muhafaza edebileceği adem-i merkeziyetçi bir yönetim istiyor.
Hem Ankara-Washington hattındaki görüşmelerde hem de Suriye ile son günlerdeki temaslarda önemli rol oynayan ABD'nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack da bu anlaşmaya atıfta bulunarak anlaşma konusunda yıl sonuna kadar somut gelişme görülmesinden umutlu olduğunu kaydetti.
Trump yönetiminin Suriye Özel Temsilciliği görevini de yürüten ve ABD Başkanı Trump'a yakınlığıyla bilinen Büyükelçi Tom Barrack DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada, ‘'Her anlaşmada olduğu gibi her iki taraf da ‘biz uyduk ama onlar uymadı' diyor. Biz de bunun ötesine nasıl geçeriz diye bakıyoruz. Bana kalırsa ötesine geçiyoruz da. Bence bütün taraflar, Kürtler'in, Dürziler'in, Aleviler'in bireyselliğine saygı gösterildiği birleşik bir Suriye'nin önemli olduğunu düşünüyor. Bu kuzeydoğuda daha karmaşık çünkü orada yerleşmiş bir durum var. Ama burada da bir çözüm ortaya çıkıyor. Görüşmeler olumlu'' ifadelerini kullandı.
ABD Büyükelçisi "meşruiyet" ifadesiyle neyi kastetti?
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack New York'ta 24 Eylül'de düzenlenen "Diplomasi Sesleri: Amerika'nın Dünyadaki Rolünü Şekillendirmek" adlı panelde bir soruya verdiği yanıtta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili dikkat çekici bazı ifadeler kullanmıştı.
ABD Başkanı Trump'ın Washington ve Ankara arasında uzun süredir sorun olan konu başlıklarında çözüm sağlamak için yeni bir yaklaşım benimsediğini belirten Büyükelçi Barrack, "Başkanımız 'Bundan bıktım, ilişkiler düzeyinde cüretkar bir adım atalım ve ihtiyacı olanı verelim' dedi. 'Tamam Sayın Başkan, neye ihtiyacı var?' diye sorduğumda 'meşruiyet' dedi. Mesele sınırlar, S-400 ya da F-16'lar değil. Mesele meşruiyet" dediğini aktarmıştı.
Büyükelçi Tom Barrack Türk medyasında çok tartışılan bu sözlerine Trump-Erdoğan görüşmesinin ardından açıklık getirdi.
DW Türkçe'nin konuya ilişkin sorusunu yanıtlayan Tom Barrack, meşruiyet ifadesiyle "siyasi bir bağlamı değil saygıyı kastettiğini'' vurguladı.
Barrack, "Ben meseleyi şöyle görüyorum. Genel olarak bizim en büyük müttefiklerimizden biri olan bir Türkiye var. Ancak ne zaman Türkiye'yi görüşsek bizim en büyük NATO müttefikimiz diyoruz. NATO'nun amacı Avrupa'yı Rusya'dan korumak. Onlar (Türkiye) ittifak içinde en büyük ikinci asker ve ekipman sağlayıcısı. Avrupa Birliği ise onları (üye olarak) almıyor. Bu çok sinir bozucu değil mi? Bu saygısızlık" diye konuştu.
ABD Büyükelçisi, "Başkanımız Türkiye'nin bizim ve NATO için yaptığı her şeye hayran. Bu nedenle meşruiyet kavramından kasıt saygı. ABD Başkanı'nın saygı göstererek onu davet edip sorunlarınız nelerdir anlatın demesi. Türk halkına nasıl yardımcı olabilirim? Bu karmaşık bölgede saygı temelinde nasıl birlikte istikrar oluşturabiliriz? Meşruiyet derken herhangi bir siyasi anlamı değil saygıyı kastettim" ifadelerini kullandı.