Bakan Tunç: Sahte diploma çetesini yargı ortaya çıkardı
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "sahte diploma" soruşturmalarına ilişkin, "Bu şebekenin, bu çetenin ortaya çıkarılabilmesi için soruşturmada gizlilik önemliydi. Sonrasında iddianame ortaya çıktı. Yargılamalar başladığında da kamuoyu bunu öğrenmiş oldu. Burada etkin soruşturma ve şimdi de etkin kovuşturma söz konusu" dedi.

Bakan Tunç, Bolu'da Gerede Adalet Sarayı temel atma töreninin ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
"Soruşturmada gizlilik önemliydi"
Bakan Tunç, "sahte diploma" soruşturmalarına ilişkin soru üzerine, 13 Ağustos 2024'te yargı teşkilatına, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına bir kamu kurumundan yapılan ihbarla başlayan bir soruşturmanın söz konusu olduğunu söyledi.
Bunu yargının ortaya çıkardığını vurgulayan Tunç, şöyle devam etti:
"Sanki burada yargının ortaya çıkarmadığı ama birilerinin hatırlattığı husus varmış gibi kamuoyunda dezenformasyon yapılıyor. Kesinlikle böyle bir durum söz konusu değil. Bu sahtecilik şebekesini, bu çetenin ortaya çıkarılmasıyla ilgili soruşturma makamı olan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı etkin soruşturma başlatıyor, özellikle bu şebekenin, bu çetenin tüm unsurlarıyla, kişileriyle, detaylarıyla ortaya çıkarılması... Bu kapsamda gizli yürütülen bir soruşturma. Gizlilik kapsamında yürütülürken, kolluk görevlilerimiz süreç içerisinde yakalamalar, gözaltılar yaptı. O operasyonlarda gözaltına alınan 220 kişi hakkında adli işlem yapıldı Bunlardan 199'u hakkında kamu davası açıldı. 37'si hakkında da tutuklama kararı verildi, 150'si hakkında da adli kontrol kararı var."
Tunç, elektronik materyallerin, HTS kayıtlarının, dijital kayıtların detaylı incelenip, analiz edilerek gizli bir soruşturma yürütüldüğünü belirterek "Bu şebekenin, bu çetenin ortaya çıkarılabilmesi için soruşturmada gizlilik önemliydi. Sonrasında iddianame ortaya çıktı. Yargılamalar başladığında da kamuoyu bunu öğrenmiş oldu. Burada etkin soruşturma ve şimdi de etkin kovuşturma söz konusu. Bu süreçte soruşturma gizli yürütülürken ortaya çıkan sahtecilik ve belirlenen sahte belgeler, işte mezuniyet belgesi, sürücü belgesi tüm bunlarla ilgili kuruluşlar süratle bilgilendirilerek bu belgelerin resmi işlemlerde kullanılmamasıyla ilgili tedbirler de alınıyor.
Dolayısıyla soruşturma gizli ama kamu zararı, mağduriyet oluşmaması adına da tüm tedbirler alınarak devletin tüm kurumları, savcılık makamı tarafından bilgilendirildi ve bu sahte belgelerle herhangi bir işlem yapılamadı. Yapılması önlenmiş oldu. Şu anda dava devam ediyor. Bu dava sürecinde özellikle bu sahteciliği yapanlar, Türk Ceza Kanunu'muzdaki karşılığı neyse bu cezaya çarptırılacaklardır."
Devletin ilgili kurum ve kuruluşlarının, dijital çağda sistemlerinin siber suçlara karşı, sahteciliğe karşı, daha güvenli olması noktasında uzun yıllardır çalışmalar yaptığını dile getiren Tunç, bu konuda bazı kesimler tarafından dezenformasyonlar yapıldığını, bunlara itibar edilmemesi gerektiğini, devletin kurumlarının vatandaşların bilgi güvenliğiyle ilgili tüm hassasiyetini korumaya devam ettiğini kaydetti.
"Yolsuzluğun partilisi, partisizi olmaz"
Bakan Tunç, İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) yönelik yolsuzluk soruşturmasına ilişkin soruya karşılık şunları söyledi:
Büyükşehir Belediyesi ve bazı ilçe belediyeleriyle ilgili yolsuzluk soruşturması, rüşvet, ihaleye fesat karıştırılmasına ilişkin gündemde olan konularla ilgili ana muhalefet partisi lideri, daha soruşturmanın ilk anından itibaren, ilk gözaltılardan itibaren maalesef yargı mensuplarımıza, yargı teşkilatımıza, savcılara, hakimlere yönelik yakışıksız ifadeler kullanıyor. Henüz daha dosyanın içeriğini bilmeden ve delilleri görmeden birtakım beyanlarla bu adli soruşturmaları sanki siyasi maksatla yapılıyormuş gibi izlenim uyandırmaya çalıştı, çalışmaya devam ediyor. Özellikle bu soruşturmalar devam ederken itirafçı beyanları, soruşturmanın başlangıcı zaten kendi arkadaşlarının, birtakım CHP'lilerin başvurularıyla, ifadeleriyle beyanlarıyla ortaya çıkan soruşturmalar. Sonrasında adli süreç, soruşturma başladığında da itiraflarla ve dijital kayıtlar ve diğer kolluğun ulaştığı belgeler ışığında soruşturma genişletildi. Bu genişletilme süreci içerisinde elde edilen deliller, itirafçı beyanları, MASAK raporları, kolluk kayıtları, tüm bunları göz ardı ederek 'Burada suç yoktur, Bu soruşturmalar siyasi soruşturmalardır.' demek bir kere hukuk devletinde olmaz. Burada soruşturmanın sonucunu sabırla beklemek gerekir."
Masumiyet karinesine önem verdiklerini vurgulayan Tunç, "Hiç kimse peşinen suçlu ilan edilemez. Bu, soruşturmanın sonunda iddianame ve iddianamenin kabulüyle yargılama sonucunda belli olacak bir husus. O nedenle hem masumiyet karinesine önem vermemiz lazım hem de hem de özellikle dosyanın içeriğini bilmeden özellikle yargıyı töhmet altında bırakacak ifadelerden kaçınmak lazım. 'Elimde belgeler var.' diyor. O zaman belgeleri bekletme elinde. Belgeleri niye bekletiyorsun elinde? Varsa belgelerin, 'Kanıtlarım var.' diyorsun, o zaman kanıtlarını ilgili yargı mekanizmalarına, Hakimler Savcılar Kuruluna ulaştırırsınız. Hukuk devletinde bunun gereği yapılır.
Bakan Tunç, savunma yapılacak yerlerin miting meydanları olmadığını dile getirerek "Adli soruşturmada savunmanın yapılacağı yer, mahkeme salonlarıdır, yargı makamlarıdır. Kimin elinde belge, bilgi varsa gitsin yargı makamlarına versin, gitsin Hakimler ve Savcılar Kuruluna versin. Mutlaka gereği yapılır." dedi.
İBB ve ilçe belediyeleriyle ilgili yolsuzluk soruşturmaları yapılırken başka ilçe belediyelerinde de yolsuzluğun devam ettiğini gördüklerini belirten Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Böyle de pervasız bir durum var. Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanıyla ilgili şimdi yargı suçlanıyor. Oradaki raporları, müfettiş incelemelerini, belediyenin müfettiş incelemelerini, o belgeleri tomar halinde dosyalar halinde bir üst yazıyla yargı makamlarına sunan kendi belediye başkanları. Dolayısıyla itirafçıların beyanları ortadayken ulaşılan birtakım raporlar, MASAK raporları, deliller ortadayken bunları değerlendirecek olan bağımsız ve tarafsız yargıdır.
Adalet Bakanı olarak ben bu kişi suçludur ya da bu kişi suçsuzdur deme imkanım olamaz çünkü yargıyı rahat bırakmak lazım. Yargı görevini yapar. Ceza Mahkemesi Kanunumuzun 160. maddesine göre Cumhuriyet savcısı bir suç ihbarına tanık olduğunda derhal soruşturmayı başlatmakla görevlidir. Bu görevini yapmazsa zaten görevini ihmal etmiş olur. Sanığın lehinde ve aleyhinde, şüphelinin lehinde ve aleyhinde tüm delilleri toplamakla görevlidir."
Tunç, Cumhuriyet savcılarının, hakimlerin, yargı mensuplarının görevlerini yaptıklarının altını çizerek sözlerini şöyle bitirdi:
"Bu görevler kapsamında itirazı olanlar, ilgili itiraz mekanizmaları, hak arama yolları sonuna kadar açık. Hep beraber bu yargı sürecini beklemek lazım. Biz de şu dezenformasyon yapılıyor, ' Sadece CHP'li belediyelere mi soruşturma yapılıyor?' Böyle bir durum yok. Son yıllarda kayıtlarımıza baktığımız zaman 30 AK Parti'li belediyeyle ilgili soruşturma yapılmış, davalar açılmış, 13'ü mahkum olmuş. Buradaki fark şu; Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi yolsuzluk iddiasıyla ilgili soruşturma başlayan belediye başkanlarına, arkadaşlarına 'Bunlar suçsuzdur.' diye hemen sahip çıkıyor. AK Parti'li belediyelerle ilgili 30 soruşturma, 13'ü mahkumiyetle sonuçlanmış, davası devam edenler var. Bir tek AK Parti'li yöneticinin, genel başkanımızın, genel başkan vekillerimizin 'Ya bizim belediye başkanımız hakkında neden soruşturma yapılıyor?' dediğini duydunuz mu? O nedenle yolsuzluğun partilisi, partisizi olmaz. Yargı, bir yerde tüyü bitmemiş yetimin hakkı yeniyorsa hesabını millet adına sorar. Yapılan da budur."