AYM: Kırıcı, şok edici veya rahatsız edici ifadeler de basın özgürlüğüne dahildir
Anayasa Mahkemesi, gazeteci Adnan Keskin’e verilen tazminat cezasını hak ihlali sayarak ifade ve basın özgürlüğünün kapsamını genişleten emsal bir karara imza attı. Kararda, ''basın özgürlüğü, sadece kabul gören veya zararsız yahut kayıtsızlık içeren bilgiler ya da fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir'' vurgusu yapıldı. Dosya, yargılamanın yenilenmesi için yerel mahkemeye gönderildi.

Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, çok sayıda gazetecinin tutuklanmasına, yargılanmasına ve tazminat ödemesine yol açan uygulamalar konusunda, ifade ve basın özgürlüğünün alanını belirleyen emsal niteliğinde bir karara imza attı.
t24'den Gökçer Tahincioğlu'nun haberine göre; Yüksek Mahkeme, gazetecilerin kırıcı, şok edici veya rahatsız edici ifadeler kullanabileceğini, ifade özgürlüğünün bir dereceye kadar abartıya ve hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiğini belirtti. Beş üyenin oyuyla ve oybirliğiyle alınan kararda, “Bir ifadenin kaba ve rahatsız edici olması, hukuk sisteminde ceza veya tazminat şeklinde bir müeyyideye bağlanmasının tek başına haklı gerekçesi olamaz” denildi. Kararda, çok sayıda gazeteci hakkında, ismine haberlerde yer vermeleri nedeniyle şikayetçi olan eski İstanbul Başsavcısı, AYM üyesi İrfan Fidan’ın da imzası yer aldı.
Gazeteci Adnan Keskin, eski HSYK ve Yargıtay üyesi Ali Suat Ertosun hakkında kaleme aldığı yazıda, özetle şu ifadeleri kullandı:
“Sabancı suikastı sanığı ile 32 kişinin öldüğü cezaevleri operasyonundan sonra ödüllendirilen Ertosun’un genel müdürlüğü döneminde cezaevleri Susurlukçu mahkumlar ve çeteler için adeta cennet oldu… Ertosun’un devlet bürokrasisinde üstlendiği görevler ile Türkiye'nin yakın siyasi tarihine 'derin devlet' operasyonu olarak geçen olaylar ilginç bir şekilde kesişiyor… Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü olduğu dönemde, Susurluk Davası'nda hüküm giyen emekli Yarbay Korkut Eken, Ayaş Cezaevi'nde özel koşullar içinde tutuldu. Mafya, çete ve uyuşturucu baronlarının cezaevlerinde diğer mahkumlardan farklı muameleye tutulduğu iddialarıyla gündeme gelen bu dönemde, cezaevlerinde onlarca kişinin ölümüyle sonuçlanan hesaplaşmalar gerçekleşti… Yargıtay'a seçildikten sonra dokunulmazlık zırhı kazanan Ertosun’a asıl büyük ödül AK Parti hükümeti tarafından verilmişti. 2004'te F tipi cezaevi sistemine geçişteki katkısı sebebiyle 'Devlet Üstün Hizmet Madalyası' verildi.”
ERTOSUN'DAN HAKARET DAVASI
Ertosun, bunun üzerine, Keskin’in, kendisini derin devlet görevlisi, ajan, görevi kötüye kullanan, çeteleri idare eden, yönlendiren ve onlara öldürme talimatı veren, adam öldürten, hapishanedeki infazlarda etkin rol oynayan, Susurluk ve Ergenekon sanıklarını koruyan, onları yargılayan, savcı ve hakimlerin görevden alınması için çaba harcayan ve kararnameyi kilitleyen kişi olarak göstererek kendisine hakaret ettiğini ileri sürdü ve 20 bin TL tutarında manevi tazminat talebinde bulundu.
Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, Keskin’in 2 bin lira tazminat ödemesine hükmetti. Ancak bu karar Yargıtay’dan döndü. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, yazıda eleştiri sınırlarının aşılmadığını belirterek, kararı bozdu. Ancak yerel mahkeme ilk kararında direndi.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da yazının davacının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğini kabul eden direnme kararını hukuka uygun buldu. Keskin, bunun üzerine Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
AYM'DEN ÇARPICI İFADELER
Tazminat kararının basın ve ifade özgürlüğü hakkının ihlali anlamına geldiğine oybirliğiyle hükmeden Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, kararında çarpıcı ifadeler kullandı.
Kararda, “ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez” denildi. Müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olması gerektiği kaydedildi.
MÜDAHELE KRİTERLERİ
AYM, kararında bu konuda hangi kriterlere bakılması gerektiğini de sıraladı:
- İfadelerin kim tarafından dile getirildiği
- Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük düzeyi ve önceki davranışları yanında katlanması gereken eleştirinin sınırlarının sade bir vatandaşa göre daha geniş olup olmadığı
- İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı
- Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı
- Davacının kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağının bulunup bulunmadığı
- İfadelerin hedef alınan kişinin hayatı üzerindeki etkisi
- Hukuki yaptırıma konu edilen ifadelerin kullanıldıkları bağlamından kopartılıp kopartılmadığı
- Başvurucunun yaptırıma maruz kalma endişesinin başvurucu üzerinde caydırıcı etki yaratıp yaratmayacağı
- Dava konusu söylemlerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği
KAMUSAL FAYDA
Kararda, şöyle devam edildi:
“İhtilafın odağındaki haber, ülkede sivil hükûmete karşı darbe hazırlığı yapıldığına ilişkin iddialar üzerine başlatılan ve Ergenekon soruşturmaları adı verilen bir dizi soruşturmanın devam ettiği ve özel yetkili hâkim ve savcıları da etkileyecek bir kararname hazırlığının yapıldığı dönemde yayımlanmıştır… Bu bağlamda öncelikle söz konusu haberdeki iddiaların herhangi bir demokratik ülkede kamusal ilgi barındıran bir meseleye ilişkin olup kamusal faydası yüksek bir tartışmaya katkı sunduğunun altı çizilmelidir. Şu hâlde, eldeki başvuruya konu haberin basın özgürlüğü korumasından geniş ölçüde yararlanması gerektiğini kabul etmek gerekir.
Davacının olayların geçtiği zaman diliminde ve hâlen kamuoyunda oldukça tanınan yüksek bir bürokrat olduğu dikkate alındığında, ülke çapında az bilinen bir kişi olduğu iddia edilemez. Anayasa Mahkemesi, kamunun tanıdığı kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduklarını ve bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman vurgulamıştır.
Kaldı ki kararname hakkındaki iddialar davacının görevi kapsamındaki eylemlerine ilişkindir. Başvurucunun iddiaları ile davacının özel hayatını hedef aldığı, kullanılan ifadelerin davacının şahsına yönelik hakaret içerdiği, okuyucuyu davacı aleyhine şiddete teşvik ettiği veya davacının kamusal görevini engellediği sonucuna ulaşılmamıştır.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KIRICI, ŞOK EDİCİ VEYA RAHATSIZ EDİCİ OLANLAR İÇİN DE GEÇERLİDİR
Her ne kadar davacı kişilik haklarına saldırıldığını iddia etmişse de Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında benimsediği üzere demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade ve basın özgürlüğü, sadece kabul gören veya zararsız yahut kayıtsızlık içeren bilgiler ya da fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir. Anayasa Mahkemesi yine pek çok kararında ifade özgürlüğünün bir dereceye kadar abartıya ve hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiğini kabul etmiştir. Şu hâlde bir ifadenin kaba ve rahatsız edici olması hukuk sisteminde ceza veya tazminat şeklinde bir müeyyideye bağlanmasının tek başına haklı gerekçesi olamaz.
Bütün bu açıklananlar ışığında, somut olayda derece mahkemesinin ifade ve basın özgürlüğü ile davacının şeref ve itibarının korunması hakkı arasında Anayasa Mahkemesinin koyduğu ölçütleri dikkate alarak bir değerlendirme yaptığını söylemek mümkün görünmemektedir. Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”
DOSYA YEREL MAHKEMEYE GÖNDERİLDİ
Yüksek Mahkeme, gazeteci Keskin’e 34 bin lira tazminat ödenmesine ve yargılamanın yenilenmesi için dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine de hükmetti.
