,

Aydınlık Gazetesi, İHH yöneticisi ile afeti konuştu

Afet yönetimini sadece arama-kurtarma, çadır kurma, yemek dağıtma olarak algılamamak gerektiğini belirten Atalay, 'AFAD’ın Bakanlık olarak örgütlenmesi gerekir. Bu çok önemli.' dedi

Aydınlık Gazetesi, İHH yöneticisi ile afeti konuştu

Aydınlık Gazetesinden MUSTAFA İLKER YÜCEL'in haeri

Türk milleti afetin yaralarını sarmaya çalışıyor. Bir yandan bölgenin hızla normalleşmesi için gerekli adımlar planlanıyor diğer yandan da yapılanlar, eksik kalanlar ve çıkarılması gereken dersler ele alınıyor. Afetin ilk dakikalarından itibaren AFAD koordinasyonuyla çok sayıda kitle örgütü bölgeye koştu. 1992’den beri faaliyet yürüten, şu anda 100’ü aşkın ülkede çalışmaları olan İnsani Yardım Vakfı (İHH) tecrübesiyle öne çıkan kurumlardan biri. Arama, kurtarma ve koordinasyon çalışmalarında birçok yapıya göre daha fazla deneyimi olan kurumun Mütevelli Heyeti Üyesi Osman Atalay’a kamuoyunda tartışılan konuları sorduk. Atalay 1963 İstanbul doğumlu. Aslen Elazığlı. Kurulduğu günden bu yana İHH çalışmalarının merkezinde. Dünyanın 60 ülkesinde insani yardım ve kalkınma programlarında profesyonel olarak görev yaptı. Atalay, afet öncesi ve sonrasında yapılması gerekenleri anlatırken mevcut sistemin baştan aşağı gözden geçirilmesi gerektiğini söylüyor. İşte Atalay’ın somut önerileri:

 

TEMEL SORUN EKİPLERİN DEĞİL ÇÜRÜK BİNALARIN SAYISI!

  • Sahada görev yaptığınız belli başlı bölgeleri hatırlatır mısınız?

Bugüne kadar 1998’de Adana depremi, Batı Karadeniz’deki sel felaketi, 1999’daki Gölcük Marmara depremi, 2003’teki İran Bem depremi, 2004’teki Endonezya Aceh depremi ve 2005’teki Pakistan depremleri sonrasında sahada görev yaptım.

  • Maraş merkezli deprem bölgesine gittiğinizde dikkatinizi ilk olarak ne çekti?

Büyüklüğünden ürktüm. Aklıma önce ‘İstanbul’da ne yapacağız?’ sorusu geldi. Yüzyılın depremi ifadesi çok doğru. Endonezya-Aceh deprem tsunamisi kadar büyük bir deprem. 80 bin km²'lik alanı vuran 10 il ve 13 milyon insanı maddi manevi olarak etkileyen yıkıcı, yıpratıcı sert etkiye sahip bir felaket yaşadık. Deprem bölgesine ilk andan itibaren intikal eden resmi ve sivil gönüllü yardım görevlilerinin sayısal çokluğu, azmi, heyecanı görev çabası gözüme çarpan en olumlu fotoğraf idi. Yıkımın tahminlerimizin ötesinde oluşu ve yardım kurumlarımızın bu büyüklükteki afetin ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanacağı yönünde tedirgin olduk. Kendi kendimize ‘arama kurtarma sayımız keşke daha çok olsaydı’ dedik durduk, oysa temel sorun arama kurtarma sayısının az oluşu değil, çürük bina sayısının çok oluşuydu…

'AFET YÖNETİMİ SADECE ÇADIR VE YEMEK DEĞİL'

  • Arama, kurtarma ve yardım ulaştırma çalışmalarına büyüteci tuttuğunuzda; plan, koordinasyon ve çalışmada hangi dersler öne çıkıyor? Ne yapıldı, ne yapılamadı?

Afet yönetimini arama-kurtarma, çadır kurma, yemek dağıtma olarak algılamamak gerekiyor. Afetin sosyoekonomik tahribatı uzun yıllar sürer. Çaba gösterenlere kuvvet vermek önemli. Sahadaki felaketin boyutu karşısında plan ve koordinasyon sorunları yaşandı, zayıf ve eksik yönlerimiz oldu. Arama kurtarma çalışmalarında ilk 48 saatlik süreçte ciddi zaaflar olduğu görüldü.

 

'FAY HATLARINA ÖZEL PLAN LAZIM'

  • Mesela hangi yönler?

Özellikle ulaşım, lojistik ve haberleşme. Bölgedeki mobil iletişimin çökmesi de hassasiyetle ele alınmalı. Araç ve ekipmanların eksikliğine rağmen, hız ve çalışma süreleri bakımından genel olarak iyi bir performans sergilendi. Ancak müdahale süreci çok kısa bir süreçtir. Etkin ve yetkin olabilmek için afetin çok öncesinde risk ve zarar azaltma ile hazırlık sürecinin sağlıklı yürütülmesi gerekir. Plan, koordinasyon ve çalışmalarda yaşanan aksaklıkların çok büyük bir kısmı, neredeyse tamamı; risk azaltma ve hazırlık çalışmalarının yapılmamasından kaynaklanır. Fay hatlarının bulunduğu bölgelere göre artık özel planlar hazırlamalıyız. Her deprem anı ve sonrasında iktidarlar doğal olarak eleştiri alır, yıkım, can ve mal kaybı ne kadar büyükse toplumda eleştiri ve tartışma o kadar büyük olur. Felaketlerde halk ilk 72 saatte devletten mucize bekler. İlk 48 saat toplumsal duygusal panik ve moral bozukluğunun oluşturacağı kaos saatlerinin yönetimi çok önemlidir.

ÖNLEYİCİ TEDBİRLER

  • Zamanında harekete geçildi mi?

Depremin ilk anından itibaren bölgeye devletin resmi kurumları ve sivil yardım teşkilatları hızla hareket etti. Sorun ve eksiklik burada değildi. AFAD, Kızılay kamu ve sivil toplumun görevli sayısı, ekipman araç ve gereçlerimizle bölgesel bir felaket karşısında yeterli olmadığımızı gördük. Yeterlilik sorunumuzu bölgesel büyük felaketleri ön görerek gözden geçirmemiz gerekiyor. Risk yönetimine odaklanmalıyız, önleyici tedbirlerin uygulanmasına… Oysa biz kriz yönetimine odaklıyız. Orası bir girdap. Risk yönetimi olmadan kriz yönetimi tek başına çare olmaz, birlikte yürümek zorundadır.

 

  • Koordinasyona büyüteci tutarsak?

Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP)’nın amacı; afet ve acil durumlara ilişkin müdahale çalışmalarında görev alacak hizmet grupları ve koordinasyon birimlerine ait rolleri ve sorumlulukları tanımlamak, afet öncesi, sırası ve sonrasındaki müdahale planlamasının temel prensiplerini belirlemektir. Fakat TAMP programında sivil toplum kuruluşları (STK) yer almıyor. Eklemek gerekir. Şimdiden kapasite ve çalışma alanlarına yönelik standartlar ve akreditasyon sağlanmalıdır.

  • AFAD’ın konumu?

AFAD koordinasyonunda STK, madenciler, kolluk kuvvetleri, belediyelerdeki işçi kadrosu ve iş makinaları, DSİ, Orman Genel Müdürlüğü gibi işçi ve iş makinası stoku olan büyük devlet kurumları koordine edilmelidir. Afette bölgeye ilk 6-7 saatte ekiplerin öncelikle taşınması organizasyonu en önemli konudur.

RİSKSİZ İLLERE ULUSAL LOJİSTİK MERKEZLERİ

  • Sayılar yeterli seviyede mi?

AFAD’ın 6 bin personeli var. Kızılay, gönüllüleri ile birlikte 5 bin. İHH’nın 5 bin 453. Diğer sivil toplum kurumlarını eklesek 10 ili vuran felaket karşısında ne yapılabilir? “Risk yönetimi” mantığı ile afetin yıkımını, hasarını önlemeye yönelik bir mücadele hazırlığı içinde olmamız gerekiyor. Devlet STK ilişkisinin yeniden ele alınması ve güçlendirilmesi lazım. Özellikle büyük STK’lar desteklenerek gönüllülüğün getirdiği fedakarlık ve samimiyet mutlaka daha da büyütülmelidir. Bu depremde sivil toplum kurumlarının azlığı dikkatimi çekti. Depremin etki alanı o kadar çok genişti ki yetmedik. Deprem riski barındırmayan illerde Ulusal Lojistik Merkezleri kurulmalıdır. Uçak ve helikopter pisti de dahil her türlü işleme uygun olmalıdır. Ve sürekli teyakkuzda olmalıdır. Bir ilde deprem olması demek o ilin tümünün çökmesi anlamına gelmez. Her ilde ve ilin yakınından mutlaka doğal afet riskinden uzak alanlar mevcuttur. Şartlara uygun yapılar ve alanlar oluşturulabilir. Ayrıca bu lojistik merkezlerinde görev yapanlar mutlaka deprem, sel riskinden uzak yerleşim bölgelerinde yaşamalı ve gerekirse bu süreç 5 yıllık memuriyet rotasyonuna tabi tutulmalıdır.

  • Kahramanmaraş depremine dönersek. İHH ne zaman harekete geçti, neler yaptı? Siz sahada hangi kentteydiniz?

5.15’ten itibaren çalışmalara başlamıştık. Bölgeye en yakın ekipleri hızla harekete geçirdik. Ben Maraş, Hatay, Kilis ve Adıyaman illerinde bulundum. Bölgede 5 bin 943 kişilik arama kurtarma ve gönüllü ekibiyle sahadaydık. Bunun bin 450’si arama kurtarma ve 3 arama kurtarma köpeği görev yaptı. 10 ilde ve 21 lojistik merkezi ve noktasında 550 araç ile çalışma yaptık. Enkazdan 3 bin 28 ölü ve yaralı çıkardık. 14 aşevi ve 4 mobil aşevi sıcak yemek dağıtımında bulunduk. 850 tır ve kamyon bölgeye yardım taşıdı. Bin 500 çadır kurduk. Bin adet 21 metrekarelik tam teşekküllü eşyalı konteyner mahalle kampanyamız başladı. Deprem bölgesinin en az bir yıl gıda ve hijyen ihtiyaçlarını karşılama planımız mevcut. 110 ülkeden yıllardır çalıştığımız partnerlerimizin bizimle irtibata geçmeleri çok önemli bir hadiseydi. İlk günden itibaren özellikle Balkan ülkeleri Arap ve Orta Asya ülkelerinin dernekleri kampanyalar düzenleyerek ayni ve nakit yardımlar için harekete geçti. Türkiye’nin gönül coğrafyası ve potansiyeli çok güçlü.

KIZILAY'IN KOORDİNASYONU

  • Kızılay'ın rolü tartışılıyor. Toplumumuzun bu köklü kurumunun tecrübe birikiminin sahaya  yeterince yansıtılamadığı yorumlarına ne dersiniz?

Kızılay’ın yeni rolü sağlık, beslenme, gıda çadır üretimi ve kan toplamadır. Toplumsal hafızada Kızılay her yerde görünür olmalı imajı bu kez çok belirgin değildi. Kızılay, AFAD’a bağlı olarak sahadaydı. Kızılay gibi köklü bir kurumun rolü, afetlere müdahalede ve insani yardım çalışmalarında oldukça önemlidir. Ancak, bu rolün gerektirdiklerini yerine getirebilmek gerekir. Bu, işbirliği ve koordinasyon, ekipman ve teknoloji, insan kaynakları ve toplumla ilişkiler gibi alanlarda yeniliklerin yapılması ile mümkün olabilir. AFAD ile koordinasyonu veya Sağlık Bakanlığı ile koordinasyonu açık biçimde netleşmelidir.

‘İSTANBUL İLÇE İLÇE İLLERE ZİMMETLENMELİ’

  • İstanbul depremi ihtimali herkesin yüreğini ağzına getiriyor. Şu anda birinci dereceden idari sorumlu olsanız hangi adımları atarsınız?

Yaşadığım tecrübeye dayanarak şunu söyleyebilirim: İstanbul'un tüm ilçeleri Türkiye'nin 39 şehrinin kamu ve sivil toplum kurumlarına zimmetlenmeli. Arama, kurtarma güvenlik tüm ihtiyaç ve lojistikleri için görevlendirilecek kurumlar ve bireyler İstanbul'un ilçelerinde 6 ayda bir kez tatbikat yapmalıdır. Tatabikatlar küçümsenmesin. Kurumlar için çok önemli. İstanbul depreminde kontrolü ancak 15 gün içerisinde alabileceğimizi öngörüyorum. İstanbul depremini Türkiye'ye ekonomik siyasal sosyal etkileri olacak bir ulusal güvenlik sorunu olarak düşünmek zorundayız. Zamanımız çok daralıyor.

'DEPREM MECBURİ DERS OLSUN'

İdari sorumluluk sahibi olsaydım; Önce afet bilinçlendirme seferberliği başlatırdım. Deprem ve ilk yardımı mecburi ders olarak koyardım. Kanuni düzenleme ile yapı stokunu yerel yönetimlerin inisiyatifine bırakmaksızın onlarla işbirliği içinde acilen değiştirirdim. İstanbul'da deprem riskinin en yüksek olduğu bölgelerin belirlenmesi ve bu bölgelerdeki yapıların güçlendirilmesi ya da yeniden yapılandırılması gerektiği konusunda çalışmalar yapılmalıdır. Deprem simülasyonları, ekip ve kaynakların hazırlanması, yapı güçlendirme ve denetimleri gibi çok başlık var. Ama önce yıkılması gereken çürük binaları bir an önce yıkmalıyız. Krizin boyutunu azaltmış oluruz.

‘ÖĞRETMEN VE İMAM BİRİKİMİ KULLANILMALI’

  • Türkiye'nin öğretmen ve imam birikimi afetlerde hızla kullanılmalı diyorsunuz. Nasıl hazırlanacaklar, ne yapabilirler?

Türkiye’de 1 milyon 201 bin 138 öğretmen, 130 bin din görevlisi var. Her yerde okulumuz da camimiz de var. Öğretmen ve din görevlilerine kesinlikle ilk yardım, afet bilinci ve kriz anında ilk yapılacaklar eğitimi vermeliyiz.

  • Konuşmalarınızda Anadolu insanının güçlü karakterine vurgu yapıyorsunuz. Afet zamanı bu özellikler kendini nasıl gösteriyor?

Birbirimizi incitmeden kavga etmeden beraber yürümeye mecburuz. Siyasal ideolojik fayların kırılmaması için çaba göstermeliyiz. Ülkemizin insan ve maddi kaynağı çok büyük fakat koordinasyon, örgütlenme, liyakat ve kutuplaşma sorunumuz iyi değil. Bu yanımızı onarmamız gerekiyor. Sakarya’nın Pamukova ilçesinden 20 yaşındaki Bedirhan’dan bahsetmek isterim. Mutfakta aşçılara yardım ediyordu. Depremi duyduğunda köyden tek başına Maraş’a gelmiş. Bu güçlü yardımlaşma dayanışma kültürümüzü diri tutmamız ve yeni nesillere aktarmamız gerekiyor.

  • Marmara depremi sonrası da siyasi kamplaşma böyle miydi?

Siyasi kutuplaşma bu denli sert olmadı. Depremin ilk 3-4 günü sosyal medyada mültecilere yönelik de ciddi bir ırkçı söylem oldu. Yağma ve hırsızlık olaylarının mültecilere yükleme çalışması tam bir provokasyondu. Emniyetin elinde hırsız ve yağmacıların sayıları ve hangi ülke vatandaşı oldukları bilgisi mevcuttur. Zamanı yeri geldiğinde açıklanması çok faydalı olacaktır.

‘AFAD BAKANLIK OLARAK ÖRGÜTLENMELİ’

  • Bölgesel bir afette doğrudan sorumlu olan bir kurumun, AFAD'ın, İçişleri Bakanlığı bünyesinde olması aksamalara yol açtı mı?

AFAD’ın Bakanlık olarak örgütlenmesi gerekir. Bu çok önemli. Dünyada bizden daha az felaket yaşayan ülkelerde bile Afet ve Acil Durum Bakanlıkları var. AFAD bugünkü kurumsal yapısıyla ve yetkisiyle koordinasyon anlamında ve sahadaki etkinliği açısından ciddi sorunlar yaşadı. Bu AFAD’ın mevcut pozisyonu ile alakalı bir durumdur. AFAD ve diğer kurumlar arasında koordinasyonun iyileştirilmesi bakanlık düzeyinde örgütlenmesiyle mümkün. Şu görevlerin kapsamını düşünün: Afete müdahale etmek için planlama ve hazırlık yapmak, ekiplerin daha iyi koordinasyon içinde çalışmasını sağlamak. Afet durumlarında daha hızlı ve etkili bir şekilde hareket edilmesini sağlamak. Kurumlar arasındaki iletişim ve bilgi paylaşımını üst seviyeye çıkarmak. İletişim ve koordinasyonu kolaylaştırmak için teknolojik alt yapıyı geliştirmek vb.

'AFAD YÜRÜTÜCÜ DEĞİLYETKİSİ ETKİSİ YOK'

İklim değişikliğine bağlı sel baskınları, orman yangınları vb afetler sıklaştı. Bu sürecin iyi yönetilmesi bir bakanlıkla olur. Afetlere müdahaleden sorumlu AFAD tüm afetlere yönelik planlama yapmış olsa da uygulamadan sorumlu değil.  TAMP dedikleri planlamaya baktığında ilgili tüm devlet kurumlarına çeşitli görevlerin dağıtıldığı görülüyor. Planlama doğru olsa da (eksikleri ile beraber) planlamayı yürütücü yok veya etkili-yetkili değil. Öncelikle atılması gereken en önemli adım AFAD’ın tekrar kurgulanması. Krize müdahale birikimi olan STK’lardaki birikim ve tecrübenin AFAD yapılanmasına yansıltılması önemlidir. Afetlere müdahale tecrübesi olan İçişleri Bakanı’nın bir kente verilmesi de ilk günlerde sorunlara yol açtı. İçişleri Bakanı, Kahramanmaraş’ı hızla toparladı ama diğer illerdeki tecrübesiz bürokratlar çok ama çok zorlandılar.

Kaynak : Gazete Memur

İlişkili Haberler

Manşetler