ASM’lerde sistem alarm veriyor!
Aile Sağlığı Merkezleri’ni (ASM) kapsayan yeni yönetmelikler ve performansa dayalı ceza sistemine tepkiler sürerken, sağlık emekçileri sistemin çöktüğüne işaret ederek "Bakanlık ‘çığır açtık’ diyor ama aslında yarattıkları çığın altında bizi bıraktılar" dedi.

Sağlıkta Dönüşüm Programı ve performans sistemi ile birlikte sağlık emekçilerinin yıllardır dile getirdiği “sağlığın ticarileştirilmesi” eleştirileri ve tepkiler büyüyor.
Aile Sağlığı Merkezleri’ni (ASM) kapsayan yeni yönetmelikler ve performansa dayalı ceza sistemi ise sağlıkçılar üzerindeki baskıyı her geçen gün artırıyor. Sağlık Bakanlığı’nın uygulamaya koyduğu düzenlemeler, aile sağlığı çalışanlarını adeta çıkmaza sürüklerken özellikle maaş kesintileri, sağlık çalışanlarını isyan ettirmiş durumda.
Mevcut uygulamaya göre bir yurttaş, altı ay boyunca bağlı bulunduğu ASM’ye gitmezse, o yurttaşa hizmet vermekle yükümlü aile hekimi, ebe ve hemşirenin maaşından kesinti yapılıyor. Ayrıca, Hastalık Yönetim Platformu (HYP) sistemi kapsamında hedeflenen performansı tutturamayan ebe ve hemşirelerin maaşlarında da yaklaşık yüzde 10'luk ek kesintiler uygulanıyor.
Sağlık Bakanlığı’nın birinci basamak sağlık hizmetlerinde sürdürdüğü bu ceza odaklı uygulamalara tepkiler büyüyor. Küçükçekmece Mehmet Akif Mahallesi'ndeki Aile Sağlığı Merkezi'nde görev yapan hemşireler, yaşadıkları sorunları Cumhuriyet’e anlattı.
Hemşireler, artık "sağlıklı bir sağlık çalışanı" kalmadığını vurgulayarak, sistemin yarattığı ağır koşullara dikkat çekti.
“HASTA GELMİYOR, CEZASI BİZE KESİLİYOR”
18 yıldır hemşirelik yapan Fatma, maaşındaki ciddi kesintiler nedeniyle yaşadığı zorlukları şu sözlerle anlattı:
“O kadar değersiz görülmek çok yaralıyor. Hasta gelmiyor, cezası bize kesiliyor. 60 bin lira almamız gerekirken 50 bin lira alıyoruz. 10 bin lira ceza hasta gelmediği için bizden kesiliyor. İki aydır hastamı aşı için arıyorum, sürekli aramamız gerekiyor. Sağlık çalışanı olarak tükendik. Her gün ayaklarım geri geri gidiyor. Üç çocuk annesiyim, çocuklara sürekli makarna yedirecek halim yok. Yemek, yol her şey cebimden. Hastanede mobbingden kaçıp buraya gelmiştim, şimdi hasta gelmediği için sopayı biz yiyoruz.”
Fatma, sistemin sağlık çalışanlarını nasıl çaresiz bıraktığını şöyle anlatıyor:
“Bakanlık ‘sağlıkta devrim yaptık’ diyor, işte yaptıkları devrim bu. Sağlıklı bir sağlık çalışanı kalmadı. Sürekli hakaret, sürekli tehdit. Telefonda bana küfredildi, ispatlayamadım. Hep ‘haklısın’ diyorlar ama ben artık haklı olmak istemiyorum, çözüm istiyorum. Sistemsel hatalar yüzünden biz cezalandırılıyoruz. Hasta gelmiyor, maaşımız kesiliyor, sürekli tehdit ediliyoruz. Sürekli hastayı aramak zorundayız, hasta da ‘beni niye sürekli arıyorsunuz’ diye şikayet ediyor. Ben 2 yaşına kadar anneyi kovalıyorum. Kadın İzmir'de... Sistemsel olarak çözülebilir ama İkitelli'deki hemşire çözmek zorunda kalıyor bunu. Ben neden kendi işimi yapamıyorum da bunlarla uğraşıyorum? Son zamanlarda o kadar çok hak kaybına uğruyoruz ki...Sistem kendi suçunu bana ödetiyor. Ben emeğimin karşılığını alamıyorum.”
Fatma, mesai saatleri dışında da çalışmak zorunda kaldıklarını dile getirirken, “Akşam, gece aramak zorunda kalıyoruz. Neden gelmeyen hasta için biz cezalandırılıyoruz? Anlatıyoruz ama karşımızda muhatap yok. Müdürlüğün cevabı: ‘Bu iş gönüllülük işi.’ Peki, ben çocuğumu gönüllülerle mi büyüteceğim? Eğitimini, sağlığını kim karşılayacak?” diye sordu.
“ÇIĞIR AÇMADILAR, BİZİ ÇIĞIN ALTINDA BIRAKTILAR”
19 yıllık hemşire Belgin ise ASM’lerde sağlıkçıların itibarının nasıl zedelendiğine dikkat çekti:
“Aşıyı reddeden hastalar var, biz her ay gidip o imzayı tekrar almak zorundayız. Hasta gelmek istemiyor, her ay peşine düşüyoruz. Bize ‘sana para yatmıyor diye bizim peşimize düştünüz’ diyorlar. Bu, hemşireliği ne kadar aşağılayan bir şey. Bizim işimiz hasta aramak değil ama sürekli bununla uğraşıyoruz. Bazen evlerine gidiyoruz, kapıyı açmıyorlar, azar işitiyoruz. Ama müdürlük ‘sen gideceksin’ diyor. Bizi o kadar aşağılıyorlar ki... Bakanlık ‘çığır açtık’ diyor ama aslında yarattıkları çığın altında bizi bıraktılar.”
Belgin, aile sağlığı merkezlerinde çalışma koşullarının yetersiz olduğunu da vurguladı:
“Eğitim vermek için yer yok, zaman yok. Devlet hastanesinde sağlık çalışanı olarak hiçbir önceliğimiz yok, izinlerimiz sınırlı. İzne çıkmak için yerimize birini bırakmak zorundayız, o izne çıktığında onun işini biz yapıyoruz. Çift iş yapıyoruz yani… Aşı sinyal sistemi gece çalışıyor, bazen uyarı geliyor, gece evden çıkıp aşı dolabını kontrol etmeye gidiyoruz. Dolap bozulsa sorumlusu yine biziz, aşı bozulsa cezası yine bizden kesiliyor. Bir sorun olsa aşıları koymak için fellik fellik yer arıyoruz…”
Belgin son sözlerinde sistemin adaletsizliğine dikkat çekti:
“Bir imam cemaat gelmediğinde ücret kesintisine uğramıyor ama bizde hasta gelmeyince ücret kesiliyor. Bir ülkeyi iyi yapacak olan sağlık ve eğitim sistemidir ama bu ülkenin sağlık sistemi çok kötü durumda.”
Sağlık emekçileri, sistemdeki bu sorunların artık çözülmesini ve seslerinin duyulmasını istiyor. “Biz haklıyız ama hakkımızı da istiyoruz” diyen ASM çalışanlarının ortak çağrısı net: “Sağlık emekçileri cezalandırılmak değil, emeğinin karşılığını almak istiyor.”
Hilal TOK