Suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan'a yönelik yürütülen soruşturma Ankara'da emniyete sıçradı. 'M7' kod adlı gizli tanık Serdar Sertçelik'in deşifre olması ve yurtdışına kaçmasının ardından bulunduğu iddialar, Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik, Organize Şube Müdürü Kerem Gökay Öner ile yardımcısı Şevket Demircan'ın açığa alınmasına neden oldu.
Açığa alınan 3 polis müdürünün tüm gece sorgulandığı ve kendilerine “Gizli tanık üzerinden soruşturmayla ilgisi olmayan siyasetçi ve bürokratların isimlerinin dosyaya neden sokulmaya çalışıldığı, operasyon için üstten talimat alınıp alınmadığı, gizli tanığa ifadesinde geçirmek için söylenen isimlerin nasıl belirlendiği, emniyet görevlisi dışında bu süreçte başka kim veya kimler var, dışarıdan bir talimat alınıp-alınmadığı” gibi soruların sorulduğu öğrenildi.
Polislerin açığa alınmasını, evlerinde arama yapılması takip etti. Ankara Emniyet Terörle Mücadele Şube ekiplerince yapılan aramalarda bazı dijital materyallere el koyuldu.
Sertçelik'in iddiaları sonrası emniyete sıçrayan dalga sonrası açığa alınan polislere ilişkin yürütülen soruşturmada 'hükümete isyan' suçlaması yöneltildi.
ENGİN DİNÇ'E NE OLACAK?
Öte yandan kulislere yansıyan bir başka iddia ise Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç’in görevden alınacağı yönünde. 1 Ağustos 2023’te yayımlanan kararname ile Ankara Emniyet Müdürü olan Dinç, daha önce İstihbarat Daire Başkanı, Eskişehir Emniyet Müdürü ve son olarak da Konya Emniyet Müdürü olarak görev yapmıştı.
Hrant Dink cinayetinde yargılanmasıyla bilinen Dinç, İstihbarat Daire Başkanlığı görevindeyken de Ankara Gar patlaması meydana gelmişti. Eskişehir Emniyet Müdürlüğü döneminde akademisyen cinayeti ile tekrar gündeme gelen Dinç’in Konya Emniyet Müdürlüğü döneminde ise Kürt bir aileye yönelik saldırı olmuş, 3’ü kadın 7 kişi öldürülmüştü.
MÜFETTİŞLERİN SORDUĞU SORULAR
Müfettişlerin emniyet müdürlerine yönelttiği ve cevap bekleyen bazı sorular şöyle:
- Gizli tanık gözaltındayken kimlerle görüştürüldü? Hücrede kayıt alınmadan nasıl çıkarıldı? Kamera olmayan odada kimlerle görüştürüldü?
- Elektronik kelepçe takılıyken ve evden ayrılmaması gerekirken gizli tanık nasıl rahat rahat dolaşabildi?
- Silahlı saldırıya uğradıktan sonra Cumhuriyet savcılığının tutuklamaya yönelik gözaltı kararı neden yerine getirilmedi?
- Hastanedeki tedavisinin ardından hazırlanan doktor raporuna müdahale edildi mi?
- Gözaltına alınmasında sakınca var raporu nasıl verildi?
- Taburcu edildikten sonra evinde gözetim altında olması gerekirken yurtdışına nasıl kaçtı?
- Kaçmasında kim veya kimler yardımcı oldu?
- Tanık koruma programına alınan gizli tanık ile neden görüşüldü?
BAHÇELİ KONUŞMASINDA KİMİ İŞARET ETTİ?
Tüm bunlar olurken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin dün partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmadaki bazı satır araları dikkat çekti.
Bahçeli'nin konuşması şöyle:
“Bugünlerde iç işgal cephesinde toplanıp aynı zamanda emniyet ve yargı içine yuvalanmış soysuz ve kripto çetelerin yeniden Türkiye üzerinde hesap yaptığı görülmektedir.
Bu kan içen vampirlerin aklını başına alması, etrafımızda iftira ve ihanet duvarı örmeye kalkışmalarının ağır sonuçları olacağını bilmeleri, akıbetleri için 15 Temmuz gecesine dikkatle bakmaları ikaz ve ihtarımdır. Maşa kullanıp sütre gerisine saklananların hepsini takip ediyoruz. Olan biten tüm kanundışı irtibat ve ilişki ağlarının farkındayız.
Birkaç emniyet müdürünün açığa alınmasıyla geçiştirilemeyecek bir komplo devrededir, nitekim hedef Milliyetçi Hareket Partisi, AK Parti, Cumhur İttifakı ve son tahlilde Türkiye’dir.
17-25 emniyet ve yargı ortaklı darbe girişiminin tekrarını planlayanlara boyun eğersek boyumuz devrilsin, göz yumarsak gözümüz çıksın, eyvallah edersek de kanımız kurusun.
Gizli tanık ifadeleriyle şerefli isimleri karalama kumpasını ve tecelli eden millet iradesini gölgeleme arayışını himaye eden ve buna hizmetkârlık yapan kim varsa haindir, haşhaşidir, emniyet, yargı ve medya uzantılarının tepesine binilmelidir.
Bakalım temiz eller operasyonu nasıl oluyormuş, hepsine göstermek, hepsini yaka paça içeri tıkmak da hukuk devletinin varlık ve şeref konusudur...
Aziz Atatürk diyordu ki; “İnsaf ve merhamet dilenmek gibi bir ilke yoktur. Türk milleti ve Türkiye’nin gelecekteki çocukları, bunu bir an akıllarından çıkarmamalıdırlar.”