CHP İzmir Milletvekili Rıfat Nalbantoğlu, bu düzenlemeyle mükelleflere ait verilerin paylaşıma açılmasına zemin hazırlandığına dikkat çekerek, “Satacak ne varsa sattılar, elde avuçta bir şey kalmayınca şimdi de vergi mükelleflerine ait verileri mi satacaklar ?” sorusunu yöneltti.
‘AMAÇ BÜTÇEYE KAYNAK MI ?’
Hazırlanan taslak tebliğin “yasal açıdan, vergi ve kişisel bilgilerin güvenliği ve mahremiyeti ile mükelleflerin ticari sırları ve mali durumları açısından son derece tehlikeli ve sakıncalı” olduğunu savunan Nalbantoğlu, şunları söyledi.
“Gelir İdaresi Başkanlığı bu taslak tebliğle neyi amaçlamaktadır ? Neden, mükelleflere ait verileri paylaşıma açma ihtiyacı doğmuştur ? Bu bilgilerin başka amaçlarla kullanılmasının önüne nasıl geçecektir ? Amaç bütçeye yeni bir kaynak yaratmak mıdır ? Küresel bir pazara dönüşen dünyada bu verilerin ulusal çıkarlar açısından da büyük sorunlar yaratacağı görülmemekte midir ? Bu düzenleme Vergi Usul Kanunu’nun 5. maddesine de aykırıdır. Vergi mahremiyeti ile ilgili 5. madde; mükelleflerin ve onlarla ilgili kimselerin kişisel, ticari ve mali bilgilerini koruma altına almayı amaçlar. Bu kanun maddesi, vergi ile ilgili görev yapan kişilerin, öğrendikleri gizli bilgileri ifşa etmelerini veya bu bilgileri kendi çıkarları veya üçüncü şahısların çıkarları için kullanmalarını yasaklar. Bu yasak, görevden ayrıldıktan sonra bile devam eder. Ancak, kanun maddesinin bazı istisnaları bulunmaktadır. Örneğin, vergi güvenliğini sağlamak amacıyla bazı bilgilerin ilan edilebileceği belirtilmiştir. Ayrıca, adli ve idari soruşturmalarla ilgili olarak belirli bilgilerin kamu kurumlarına verilmesi de vergi mahremiyetinin ihlali sayılmamaktadır. Bu durum, vergi adaletinin sağlanması ve devletin mali kontrol mekanizmalarının işleyişi açısından makul görülebilir. Ama bunların dışında bir firmanın beyannamesinin, gelir tablosunun, bilançosunun veya diğer mali bilgilerinin, üçüncü şahıslarla muvafakat karşılığında veya para karşılığında Gelir İdaresi tarafından paylaşılması, vergi mahremiyeti ilkesine aykırıdır.”
‘3. KİŞİLERİN TANIMI YOK’
Nalbantoğlu, taslakta üçüncü kişilerin hiçbir tanımı olmadığına da işaret etti. “Bu kişiler ya da firmalar kimdir ?” diye soran Nalbantoğlu, “Bu verilerin ulusal ya da uluslararası başka yerlere aktarılması nasıl engellenecektir ? Bu bilgilere erişimin bir kriteri bir çerçevesi ve sınırı var mıdır ? Düzenleme bu yönüyle de eksik bir düzenlemedir ve büyük sorunlar doğuracaktır. Çünkü vergi mahremiyeti, vergiye tabi kişilerin ve kurumların mali durumlarının, işlemlerinin ve beyanlarının gizli kalmasını sağlamayı amaçlar. Ancak, bu tür verilerin üçüncü kişilerle paylaşılması, vergi mahremiyeti ilkesine aykırı düşer ve aynı zamanda kişisel verilerin korunması ilkesini de ihlal eder” değerlendirmesini yaptı.
Nalbantoğlu, gelir tablosu, bilanço ve beyanname gibi verilerin, sadece vergi denetimi ve devletin mali kontrolü amacıyla kullanılması gerektiğini söyledi. Kişisel verilerin korunmasının hem etik hem de hukuki bir sorumluluk olduğuna işaret eden Nalbantoğlu, “Konunun bir diğer önemli boyutu da mali verileri ve muhasebe kayıtlarını oluşturan, Gelir İdaresi’ne bildiren meslek mensuplarının (muhasebeci, mali müşavir, yeminli mali müşavir gibi) yok sayılması ve aradan çıkartılmasına zemin oluşturmasıdır. Asıl veriyi oluşturan meslek mensuplarının değersizleştirilmesi ve bu verileri okuyabilen yapay zekâ yazılımlarının bu sisteme entegre edilmesi, meslek mensupları açısından ciddi sonuçlar doğurabilir” diye konuştu.
Mustafa ÇAKIR