Kayyum dalgası nasıl büyüdü?
Kayyum uygulamaları Türkiye’de yeniden gündemin merkezine yerleşti. Art arda gelen kararlar yalnızca belediyeleri değil; büyük holdingleri, medya kuruluşlarını, vakıf üniversitelerini ve spor kulüplerini de kapsıyor. TMSF’nin sekiz ayda en az 337 şirkete kayyum atadığı süreçte, İstanbul merkezli soruşturmalar Can Holding ve Ciner Grubu’na kadar uzandı.

Türkiye'de kayyum kararları son haftalarda yeniden arka arkaya gelmeye başladı. Gündem artık yalnızca belediyelerle sınırlı değil; büyük holdinglerin medya ve bağlı şirketleri, vakıf üniversiteleri ve hatta spor kulüpleri de kayyum başlığıyla anılıyor.
İstanbul merkezli soruşturmada Can Holding'e bağlı 130 şirkete Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) kayyum olarak atanması, kısa süre içinde Ciner Grubu'na uzanan yeni kararlarla birleşti.
Medyada Flash TV'den sonra Habertürk ve Show TV de kayyum atanan yayın kuruluşları arasına eklendi. Yerel yönetimlerde ise 31 Mart 2024 sonrasındaki belediye atamaları, özellikle İstanbul'da belediye çevresindeki şirketlere uzanan kayyum kararlarıyla yeni bir boyuta taşındı.
TMSF: Sekiz ayda en az 337 yeni kayyum
TMSF'nin internet sitesinde yer alan bilgilere göre 31 Ocak 2025 itibarıyla kayyum yönetimi ve denetiminde olan toplam 680 şirket bulunurken; bunların 618'i "tam kayyum", 62'si "denetim kayyumu" başlığı altında listeleniyor.
Kurumun şirket bazlı çevrimiçi listesi ise DW Türkçe'den Pelin Ünker'in vergi kimlik numaraları üzerinden yaptığı tekilleştirmeye göre 1 Ekim itibariyle bin 17 şirkete ulaştı.
Son olarak 30 Eylül'de Can Holding ve Ciner Grubu'na bağlı toplam 18 şirkete daha kayyum atanmıştı. Bu tablo, sekiz ayda en az 337 yeni şirketin kayyum kapsamına girdiğini gösteriyor.
Listedeki şirketlerin 599'u İstanbul'da, 90'ı Ankara'da, 60'ı ise İzmir'de kayıtlı. Medya alanına referans içeren unvanlara sahip şirket sayısı 56.
İflas, konkordato veya tasfiye ibaresi taşıyan 25 şirket bulunuyor.
"Holding", "Grup" ya da "Group" ibareli şirket sayısı ise 29. Sektörel olarak medya, enerji, inşaat ve perakendenin yanı sıra çeşitli sanayi kollarına ilişkin şirketlere de rastlanıyor.
Belediyeler: Hakkâri'den İstanbul'a uzanan zincir
Belediyelere kayyum atamaları 2016'daki olağanüstü hâl (OHAL) döneminde kalıcı bir pratiğe evrilmişti. 15 Ağustos 2016 tarihinde Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Belediye Kanunu'na eklenen fıkra ile İçişleri Bakanı'na belediye başkanlarını terör gerekçesiyle görevden alma durumunda valileri veya kaymakamları kayyum olarak atama yetkisi verilmişti.
31 Mart 2024 yerel seçimlerinden sonra kayyum atamaları yeniden hızlandı.
3 Haziran'da Hakkâri'de başlayan süreç, Şubat 2025'te Van Büyükşehir'e uzandı. 23 Mart 2025'e gelindiğinde Mardin, Batman, Tunceli, Siirt, Esenyurt, Halfeti, Ovacık, Bahçesaray, Akdeniz, Kağızman ve Şişli ile birlikte kayyum uygulanan belediye sayısı 13'e ulaştı.
Bazı kentlerde kayyum kararlarıyla eşzamanlı toplantı ve gösterilere yönelik kısıtlamalar uygulandı. Bu durum, uygulamanın yalnızca idari yapıyı değil, günlük hayatın akışını da etkilediğini gösterdi.
Gündelik yaşama yansıması
İstanbul-Şişli'de ortaya çıkan tablo da kayyum uygulamasının idari yapının yanı sıra gündelik yaşamı ve çalışma hayatını doğrudan etkilediğini gösterdi.
Şişli'de kayyum yönetimiyle birlikte belediye işçilerinin mesai ve yan haklarında kesintiler gündeme geldi. DİSK/Genel-İş'in başlattığı eylemler sürerken ilçede çöp toplamada yaşanan aksaklıklar gündelik hayatı doğrudan etkiliyor, sokaklarda biriken çöpler "halk sağlığı" tartışmasını büyütüyor.
Siyasi parti boyutunda da CHP İstanbul İl Başkanlığı'na yönelik karar öne çıktı. İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi, 2023'te il kongresine ilişkin usul gerekçeleriyle mevcut yönetimi geçici olarak görevden alıp il başkanlığına Gürsel Tekin'in de aralarında olduğu bir kayyum heyeti atadı.
Mahkeme kararının ardından CHP İstanbul İl Başkanlığı polis ablukasına alındı. Çevik kuvvet ekipleri biber gazıyla partilileri dışarı çıkarırken Gürsel Tekin polis eşliğinde binaya girdi; bu tablo kararın uygulanma biçimine dair tartışmaları daha da derinleştirdi.
Öte yandan İstanbul'da kayyum kararları, belediye çevresindeki özel şirket ekosistemine uzandı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi soruşturmasında 101 kişiyle bağlantılı 24 şirkete doğrudan kayyum, 28 şirkete denetim kayyumu atanması kararı verilirken, kamusal hizmetlerle bağlantılı özel şirketlerin kayyum rejimine dahil edilebildiği yeni bir dönem açıldı.
Holding şirketlerine blok atamalar
Son dönemdeki kayyum kararları, atamaların tekil şirketlerden çıkıp grup şirketleri düzeyinde "blok" hale gelebildiğini de gösterdi.
Eylül ayında Can Holding'e bağlı toplam 130 şirkete, bu soruşturmayla bağlantılı olarak Ciner Grubu çatısı altında faaliyet gösteren Park Holding AŞ'ye bağlı toplam 11 şirkete kayyum atandı. Buna göre son sekiz ayda 337 yeni kayyum atamasının 151'i Can Holding soruşturmasıyla bağlantılı gerçekleşti.
Medya: Habertürk–Show TV ve Flash Haber TV
Medya sahipliği ve yayıncılık da kayyum başlığının en görünür sahalarından biri. Can Holding soruşturmasının parçası olarak holding bünyesindeki Habertürk TV, Show TV, Bloomberg HT, HT Spor ve Haberturk internet sayfasının TMSF gözetimine geçmesi, idari ve mali kontrolün kayyum yönetimiyle yürütüldüğü bir dönemin işaretini verdi.
Aynı dalga, medya dışındaki bağlı şirketleri de kapsayarak grubun geneline yayıldı. Bunlar arasında ilkokuldan liseye kadar uzanan eğitim kademelerinde hizmet veren Doğa Koleji de yer aldı.
Flash Haber TV ise mart ayında TMSF'ye devredilmişti. TMSF kanalın "ticari ve iktisadi bütünlük" olarak satış ihalesinin takvimini eylül ortasında güncelleyerek bir ay ileriye aldı.
İhale tarihi 15 Ekim, olası pazarlık tarihi de 17 Ekim olarak belirlendi. Erteleme kararının ardından, 26 Eylül'de Flash Haber TV'de tüm çalışanların iş akdinin feshedildiği açıklandı.
Can Holding'e yapılan operasyona ilişkin bilgileri medyada ilk duyuran TYT Türk kanalın sahibi eski MHP Milletvekili Arzu Erdem'in de ihaleye katılacağı iddia ediliyor. Bu süreç, kayyum idaresindeki medya varlıklarında mülkiyetin nasıl el değiştirdiğine ve çalışanların süreçten nasıl etkilendiğine dair bir örnek sunuyor.
TMSF, ağustos ayında da yasadışı bahis soruşturması kapsamında el koyduğu Papara'nın yüzde 70 ortağı olduğu televizyon kanalı Ekotürk'e de kayyum atayarak yönetimi devralmıştı.
Spor kulüplerine uzanan kararlar: Kasımpaşa
Kayyum tartışmalarının uzandığı alanlardan biri de spor. 30 Eylül'de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Can Holding soruşturması kapsamında, Ciner Grubu'yla bağlantılı Kasımpaşa Sportif Faaliyetler AŞ'ye kayyum atanmasına karar verildi. Kulübün yönetimi için TMSF kayyum tayin edildi.
Kayyum meselesinin şirket ağlarından kulüp yönetimlerine kadar genişleyebildiğini gösteren bu karar, kulübün mali ve idari süreçlerinin nasıl etkileneceği sorularını da beraberinde getiriyor.
Üniversitelerde de kayyum tartışması
Yükseköğretimde kayyum tartışması iki farklı hukuk yoluyla karşımıza çıkıyor. Devlet üniversitelerinde 2016'dan beri rektörler YÖK'ün önerisi üzerine Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor; kamuoyunda "kayyum rektör" olarak anılan tartışma, hukuken rektör ataması üzerinden yürüyor.
Vakıf üniversitelerinde ise durum farklı: Vakfın yönetim organı işlevsiz kaldığında, usulsüzlük iddiası ortaya çıktığında veya telafisi güç hallerde mahkeme vakıf/mütevelli yönetimine kayyum atayabiliyor.
İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde eylülde verilen mahkeme kararıyla mütevelli heyetin görevden alınması ve üç kişilik kayyum heyeti atanması, bu rejimin eğitim alanındaki etkilerini somutlaştırdı. İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde yönetim 2019 yılından bu yana Can Holding'de bulunuyordu.
Kayyum uygulaması nereye gidiyor?
Kayyum, yasada "geçici ve istisnai" bir tedbir olarak tanımlanıyor. Buna karşın son iki yılda belediye yargılamaları ile şirket–medya soruşturmalarının iç içe geçmesi, uygulamanın fiiliyatta kalıcı bir yönetim aracına dönüştüğü yönündeki eleştirileri güçlendiriyor.
Kayyum uygulamasıyla belediyelerde seçilmişlerin devre dışı kalması demokratik temsil tartışmasını derinleştirirken, özel sektörde yönetim ve mülkiyet üzerinde belirsizlik yaratıyor; medyada sahiplik değişimleri ifade özgürlüğü kaygılarını artırıyor; üniversitelerde ise özerklik tartışması sürüyor.
Hukuki süreçlerin şeffaf yürütülmemesi ve kararların kapsamının giderek genişlemesi hem hukuka güveni hem de ekonomik öngörülebilirliği zedeliyor.
Bu şartlarda gözler, TMSF'nin güncellenen listeleri ve ihale duyuruları ile belediyelerle ilgili davalardaki yeni kararlarda.