“En az üç çocuk” hayal oldu!
“En az 3 çocuk” çıkışıyla hatırlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, geçtiğimiz gün doğurganlık hızındaki düşüşü kastederek, “Bu, Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir, bir felakettir” demesi, meselenin toplumsal ve ekonomik boyutlarını da akıllara getirdi.

“En az 3 çocuk” çıkışıyla hatırlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, geçtiğimiz gün doğurganlık hızındaki düşüşü kastederek, “Bu, Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir, bir felakettir” demesi, meselenin toplumsal ve ekonomik boyutlarını da akıllara getirdi. Yaşanan olumsuz gelişmeler, iktidarın “en az 3 çocuk” çağrısını da hükümsüz kıldı. Konuyu değerlendiren sosyolog Prof. Dr. Bedri Gencer, “Evlilikler zorlaştı, gençler artık evlenmek istemiyor. Şu an milli alarm verilmesi gereken çok ciddi bir tabloyla karşı karşıyayız” derken; ekonomist Doç. Dr. Oğuz Demir ise, “Enflasyon, bir canavardır. Doğum, evlilik ve boşanmaya ilişkin elimizdeki veriler, bunu bize açıkça gösteriyor” diye konuştu.
Türkiye’de doğum istatistiklerine dair açıklanan yeni veriler tartışma konusu oldu. Yıllardır “en az 3 çocuk” çağrısında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeniden doğum oranlarıyla ilgili çarpıcı bir açıklama yaptı. Türkiye’de 2001 yılında 2,38 olan doğurganlık hızı, aradan geçen 22 yılın ardından 1,51’e kadar düştü. Bu veriler üzerinden konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, doğurganlık hızındaki düşüşü işaret ederek, “Bu, Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir, bir felakettir” dedi. Türkiye'nin geleceği için tehdit olan doğum istatistiklerindeki düşüşe sebep olan en büyük etkilerin ekonomik kriz ve toplumsal meseleler olduğu belirtiliyor. Millî Gazete olarak konuya ilişkin sosyolog Prof. Dr. Bedri Gencer ve ekonomist Doç. Dr. Oğuz Demir ile doğurganlık hızındaki düşüşün nedenlerini inceledik.
“AİLE ÇÖZÜLDÜKÇE DOĞAL OLARAK NÜFUS DA AZALIYOR”
Türkiye’de düşen doğum hızının biyolojik ve sosyal sebepleri olduğunu belirten sosyolog Prof. Dr. Bedri Gencer, “Doğurganlığı etkileyen sosyal sebeplerin başında aile kurumu çok büyük darbeler aldı. Hatta geçtiğimiz yıllarda Türkiye’de ilk defa boşanma oranları evlilik oranlarını geçti. Nüfus artışı doğrudan aileye bağlıdır. Dolayısıyla aile çözüldükçe doğal olarak nüfus da azalıyor. Bunun dışında Türkiye’de özellikle nüfusun büyük bir kesiminin şehirleşmesi doğum oranlarına yansıyor. Kırsal kesimde 2’den fazla çocuk yapan aileler hâlen daha var. Ancak büyük şehirlerde çiftlerin 2 çocuk standardı var. Aile kurumunun darbe alması ve büyükşehirlerde 2 çocuğun standart hale gelmesi doğum hızının düşmesindeki sosyal sebepler olarak sıralanabilir” ifadelerini kullandı.
“TOPLUMUMUZDA KISIRLIK GİDEREK YAYILIYOR”
Bedri Gencer, doğum oranlarındaki düşüşün biyolojik nedenleri olduğuna da dikkat çekerek, “Üçüncü olarak da toplumumuzda kısırlık giderek yayılıyor. Gençlerin çocukları olmuyor. Elektromanyetik ortam, yediğimiz-içtiğimiz gıdalar kısırlığı etkileyen meseleler. Cebimizde taşıdığımız telefonların kısırlığa yol açtığına dair ciddi bir tartışma var. Aynı şekilde yediğimiz-içtiğimiz şeyler de kısırlığı etkiliyor. Özellikle de çokça tüketilen tavuk ürünlerinde kadınlık hormonu veriliyor. Bir de BioNTech aşılarının doğrudan kısırlığa yol açabileceği söyleniyor. Bu konuda ülkemizde ve dünyada tartışılan ciddi iddialar var. Bu etkenler de kısırlığı oldukça etkiliyor. Pek çok genç kısırlık tedavisi görüyor. Bir de ikinci kısırlık var. Çiftin ilk çocuğu oluyor ama ikinci bir çocuk yapamıyorlar. Doktorların buna da bir açıklama getiremediğini biliyoruz” şeklinde konuştu.
“GENÇLER ARTIK EVLENMEK İSTEMİYOR”
Bedri Gencer, “Hem sosyolojik hem de biyolojik bu sebeplerden dolayı doğurganlık istatistiklerinin düşmesi gayet normal. Öte yandan evlilik de zorlaştı, gençler artık evlenmek istemiyor. Başta kısırlık olmak üzere Türkiye’nin nüfus artış hızını düşüren tüm etkenlere karşı önlem alınması gerek. Şu an milli alarm verilmesi gereken çok ciddi bir tabloyla karşı karşıyayız. Şu an ülkemizi, dünyayı ve insanlığı etkilendiren en büyük tehlikelerin başında bu doğum oranlarındaki düşüş meselesi vardır” diyerek, Türkiye’nin doğum oranlarındaki düşüşe yönelik özel bir çalışma başlatması gerektiğini söyledi.
“AİLE, EKONOMİK SORUNLAR VE HAYAT PAHALILIĞINDAN ETKİLENİYOR”
Doğum oranlarındaki düşüşün ekonomik sorunlarla ilgili olduğunu belirten ekonomist Doç. Dr. Oğuz Demir ise, “Türkiye’de ekonomik kriz giderek derinleşiyor. Ülkemizde özellikle de son 3-4 yıldır patlamış olan bir hayat pahalılığı var. Bu durumdan doğal olarak herkes nasibini aldı. Aileler ve aile kurumu da dolayısıyla ekonomik sorunlar ve hayat pahalılığından etkileniyor. Artık hemen her alanda artan masraflar düşünülüyor. Sağlık hizmetlerindeki fiyat artışları, bir çocuğun masrafı, kreşinden eğitimine kadar uzanan ekonomik nedenler var. Aileler artık uzun vadede düşünüyor. Devlet okulundaki eğitim kalitesizliği ve çocuğun gelecekteki eğitim harcamaları bile şimdiden düşünülen bir konu haline geldi” diye konuştu.
“ENFLASYON TOPLUMSAL DENGELERİ DEĞİŞTİRDİ”
Oğuz Demir, enflasyonun ne kadar tehlikeli olabileceğini işaret ederek, “İnsanlar son yıllarda önü alınamayan yüksek enflasyon karşısında tedirgin. Evlilik oranları düşüyor ve boşanma oranları artıyorken burada ekonominin etkili olduğunu hepimiz biliyoruz. Enflasyon bir canavardır. Yaşadığımız süreçte enflasyonun nasıl bir canavar olduğunu doğum, evlilik ve boşanmaya ilişkin elimizdeki veriler bize açıkça gösteriyor. Dolayısıyla enflasyonun toplumsal dengeleri değiştirdiğini söyleyebiliriz” dedi.
Onur Şeyhmus ŞAHİN / Milli Gazete