Ekonomi yüzde 4.8 büyüdü ama "konkordato alarm veriyor"
Türkiye ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde yüzde 4.8 büyürken, 2025’in sekiz ayında ilan edilen konkordato sayısı 2024 toplamını aşarak 1833’e ulaştı. Uzmanlar, büyümenin adil paylaşılmadığını ve refah getirmediğini vurguluyor.

Türkiye ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde beklentileri aşarak yüzde 4.8 büyürken gerçekler umut verici değil. Ağustos ayı konkordato verilerine göre 2025’in sekiz ayına ait geçici mühlet kararı sayısı, 2024 yılı toplamını aşarak 1833’e ulaştı. 2024’te ilan edilen konkordato ise 1723’tü. Ekonomistler ve sendikacılara göre göstergelerdeki çelişki, hem sektörlerdeki aktörler hem de ücretli kesim açısından “bölüşüm krizi” gerçeğini gösteriyor.
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, adil paylaşım olmadığı müddetçe sağlıklı büyümeden bahsedilemeyeceğini vurguluyor ve verilere dikkat çekiyor: “Gayri safi katma değer içindeki brüt işçilik maliyeti yalnızca yüzde 37. Ücretli oranının yüzde 70’leri aştığı bir ülkede bu oldukça düşük. Üstelik bu oran, brüt işveren maliyeti. Yani çalışanların eline geçen daha az. Enflasyon ve adaletsiz vergi politikaları, harcanabilir reel geliri daha da düşürüyor yani bölüşüm sorunu TÜİK verileri üzerinden görünenin çok daha üzerinde.”
‘REFAH GETİRMEYEN BÜYÜME’
Dr. Murat Kubilay, kârlılığı düşük şirketlerin maliyetler ve yüksek faizli finansman altında çıkmaza girmelerinin, konkordato başvurularında artışın şaşırtıcı olmadığını belirtiyor. Eşzamanlı olarak büyümenin de devam etmesi çelişkili bir tablo gibi dursa da Kubilay, güçlü sektör-zayıf sektör ayrımına dikkat çekiyor: “Turizm hem borç yükü altında hem de beklenen ciroyu elde edemedi. İnşaat da zorluk yaşıyor. Tarımda don olayları ve kuraklık nedeniyle ciddi kayıplar var. Buna karşın hizmetler sektörü hâlâ canlı ve nispeten iyi sonuçlar elde edebiliyor. Bu nedenle bir tarafta büyüme sürerken diğer tarafta konkordatolar ve artan işsizlik karşımıza çıkıyor.”
Büyümede oranın başlı başına olumlu bir gösteride olamayacağını da ayrıca vurgulayan Kubilay, Türkiye’nin yaklaşık yüzde 3-3.5 düzeyinde “doğal büyüme” oranı olduğunu unutmamak gerektiğini vurguluyor: “Nüfus artış hızından gelen, adaletsiz bir dağılımla gerçekleşen, dış borç katkısı ya da doğal kaynakların ticarete açılması gibi faktörlerle elde edilen bir büyüme. Refah sağlamıyor ama ekonominin büyüdüğünü gösteriyor. Ayrıca büyüme verilerinin hesaplanma yöntemine ilişkin soru işaretleri mevcut.”
Arda Tunca da konkordato artışını büyümenin yaygın olmadığının göstergesi olduğunu belirtiyor ve lokomotifin yine inşaat olmasına dikkat çekerek “Büyümenin kaynakları, kalitesizliğe işaret. Büyümeden kimlerin faydalandığını, hangi kesimlerin lehine bir büyüme gerçekleştiğini sorgulamazsak, yapılan şey ekonomi yönetimi değil, yalnızca piyasa ve veri yönetimi olur. Para politikası enflasyon sorununu çözememişken kredi kullanımları üzerinde piyasa dışı baskı yöntemleri halen devam ediyor. Krediye bağımlı firmaların konkordato ilan etmek zorunda kalmaları, büyümenin hem kalitesini hem de kapsayıcılığını zedeliyor” diyor.
Elif Özge YALÇIN