Meksa Portföy Araştırma Müdürü ve Hürriyet Ekonomi yazarı Zeynel Balcı, bu haftaki köşe yazısında, “Borsa İstanbul’da zayıf görünüm sürüyor. Yükseliş denemeleri güç kazanamadı ve satışla karşılaştı. Borsada çıkış için bir süredir bahsettiğimiz piyasayı taşıyacak beklenti, gündem ve para girişi kriterlerinden beklenti ve gündem tarafında olumlu gelişmeler var. ABD, Avrupa ve Çin’i de kapsayan faiz indirim furyası ile artan risk iştahı, bu durumun Türkiye’nin de dahil olduğu gelişen ülkelere yansıyabileceği beklentileri dış kaynaklı iyi bir gerekçe sunuyor" şeklinde ifade etti.
Balcı'nın yazısının devamı şöyle:
Son TCMB toplantısının ardından yayınlanan metin TCMB’den de faiz indirimi konusunda ileriye yönelik bir sinyal verdi. Türkiye’nin risk primindeki (CDS) düşüş, Fitch ve S&P’den tekrar not artırım öngörüleri, bazı yabancı bankaların (HSBC) Türkiye için tavsiyesini “ağırlık üstü getiri (overweight)” olarak koruması, borsaya vergi konusunun netlik kazanması ve gündemden kalktığının açıklanması, rekor kıran TCMB brüt rezervleri, bankacılık sektöründe en kötünün geride kaldığı yönündeki değerlendirmeler BIST100 Endeksi’ni yukarı taşımak için gerekli koşulları sağlamış durumda.
Ancak BIST100 Endeksi dış borsalardan olumsuz ayrışarak düşüş eğilimini sürdürüyor. Bir bakıma “un var, şeker var neden helva olmuyor” gibi bir durum ortaya çıkıyor.
Yetersiz talepte fiyat yükselmiyor
Cevabı kısa ve net, para girişi yok veya yeterli değil. Bir de bazı siyasi gelişmeler bahane gösteriliyor. Fiyatı arz ve talep belirler. Talep yetersiz olunca fiyatlar da yükselmiyor. Faizde tavan görüldü. TCMB’nin son toplantısının ardından bunu söylemek mümkün. Enflasyonda beklenmedik bir yükseliş olmadıktan sonra faiz artırımı zor. Tasarruf sahiplerinin son veriler ışığında bir miktar konut ve dövize ilgi göstermeye başladığını söylemek mümkün. Kur korumalı mevduatta erime devam ediyor. Bu çerçevede temmuz ortasından bu yana gerileyen Borsa İstanbul’a da bir payın düşmesi beklenen ve olağan bir gelişme olacaktı. Ancak henüz böyle bir durum söz konusu değil.
Yılın ilk yarısına ait bilançoların yayınlanması süreci yarın akşam itibariyle tamamlanacak. Gerek enflasyon muhasebesi etkisi, gerekse ekonomideki yavaşlamaya bağlı olarak bilanço performansları oldukça düşük. Uzun yıllardır borsada bu kadar çok şirketin zarar ettiği dönem pek rastlanılan bir durum değil. Mevcut koşullarda bir değişim olmadığına göre üçüncü çeyrek için de benzer bir görünümün olabileceğini tahmin etmek zor değil. Bilançolardaki bu görünüm hisse bazlı hareketliliği azaltırken borsanın geneli üzerinde ayrıca zayıflamaya neden oluyor. Borsada sorunun kaynağında para girişinin yetersizliği ilk sırada yer alıyor ancak yerli yatırımcının geçtiğimiz aylarda çıkışa inanıp önemli ölçüde hissede kalması durumu da var. Yeni alımlar ve para girişleri için ise henüz pek bir hamle yapmış değiller.
İki haftada 3.2 milyar dolarlık alım
Yabancılar ise 20 Eylül ile biten haftada 96 milyon dolarlık hisse alımı yaptı. Ancak son aylarda genelde satış ağırlıklı oldukları için bir haftalık alımlar bu aşamada pek ciddiyet kazandırmıyor. Hissede yabancı yatırımcı davranışları haftalar itibariyle alım veya satım olarak değişkenlik gösterebiliyor. Önümüzdeki dönemde alımların devamı gelirse o taktirde farklı değerlendirmeler yapmak gerekecek. Yabancı yatırımcılar aynı hafta 1.5 milyar dolar aşan tahvil bono aldılar. Tahvil bonodaki alımları son iki haftada 3.2 milyar doları geçti. Tahvil bono al, hisse sat politikalarında bu aşamada ciddi bir değişimden söz etmek zor. 20 Eylül haftasında TCMB rezervleri ve yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatında yükseliş görülürken kur korumalı mevduatta (KKM) düşüş sürdü. TCMB brüt rezervleri ise yeni bir rekora imza attı. Yüksek faize bağlı olarak TL’ye dönüş ve carry trade işlemlerinin rezerv biriktirmede önemli bir katkısının olduğu açık. Borsa İstanbul’da temkinli görünüm korunuyor.
Dışarıda faiz indirimi furyası
DIŞ piyasalarda olumlu hava devam ediyor. İyimserliğin kaynağında öncü merkez bankalarının faiz indirimleri var. ABD ve Almanya’ya Çin de eklendi. ABD Merkez Bankası’nın (Fed) 50 baz puanlık faiz indirimi sonrası kasım ve aralık toplantılarında da 50’şer baz puanlık indirime gidebileceği beklentisi ağırlık kazandı ve yeni bir fiyatlama konusu oldu. Ekonomisinde yaşanan durgunluğa karşılık Çin Merkez Bankası’nın çok yönlü faiz indirim ve teşvik açıklaması deyim yerinde ise tüm tuşlara aynı anda basması piyasalarda doping etkisi yaptı. Merkez bankalarının faiz hamlelerinin ardından ABD ve Almanya borsalarında yeni zirve denemeleriyle çıkış trendleri sürdü. Uzun süredir satış baskısı altındaki Çin Borsası (Shanghai-Şangay) geçen hafta yüzde 10’u aşan oranda prim yaptı. Bu Japonya ve Hong Kong başta olmak üzere diğer Asya borsalarını da yukarı çekti. Dünyanın en büyük ikinci ekonomisindeki bu gelişmeler çelik, bakır gibi emtia fiyatları üzerinde de etkili oldu. Yarınki Almanya enflasyonu ve 4 Ekim Cuma günkü ABD tarım dışı istihdamı önümüzdeki hafta yakından izlenecek veriler arasında olacak.
Altın rekor tazeliyor
Fed öncülüğünde devam eden faiz indirimlerinden en fazla yararlanan yatırım araçlarının başında altın geliyor. Altının ons fiyatı 2.700 dolara yaklaşırken geçen haftayı 2.658 dolar seviyesinden kapattı. Yükselişini sürdüren gümüş de 32.50 direncini kırma çabasında. Gümüş altına göre tarihi zirvesinin oldukça gerisinde kaldı. 2011 yılında 50 doları görmüştü. Diğer yandan, ABD tahvil faizlerinde, dolar ve Euro’da yatay seyir, petrol fiyatında ise düşüş hakim. ABD 10 yıllık tahvil faizi yüzde 3.75, dolar endeksi 100.38, Euro/dolar paritesi 1.1164, brent petrol 71.9 dolardan haftayı kapattı.
Petrol fiyatlarında; OPEC’in arz artış beklentisi, İsrail-Lübnan konusundaki gelişmeler, Çin’in teşvik ve faiz indirim hamleleri, Suudi Arabistan’ın aralık ayında üretim artışı kararı ve Libya’da merkez bankasını yönetecek isimler konusunda doğu ve batı grupların anlaşması fiyatlamaya konu gelişmeler. Yaşanan düşüşte Suudi Arabistan ve Libya konusundaki gelişmeler etkili oldu. Çin’deki teşvik paketi ve faiz düşüşlerinin etkisi çok sınırlı kaldı. Petrol fiyatlarındaki düşüş, Türkiye dahil maliyet enflasyonu ve petrol ithalatçısı ülkeler için dış ticaret açığının azaltılması konusunda bir avantaj barındırıyor.
Enflasyon bekleniyor
Önümüzdeki hafta iç piyasaların dikkati eylül ayına ait enflasyon verilerinde olacak. Piyasa beklentisi aylıkta yüzde 2.2 civarında. Yıllık enflasyon ise baz etkisiyle düşmeye devam edecektir. Ancak piyasalar enflasyonu aylık üzerinde okumaya devam ediyor. Doğrusu da bu. Enflasyonda kalıcı bir düşüşten söz etmek için en azından aylık enflasyonun yüzde 2’nin altına yerleşmesi önemli olacak. Gıdada yaz mevsimselliğinin azalması, döviz kurlarındaki yatay seyrin yerini hafif de olsa yükselişe bırakması, akaryakıt ve doğalgaz gibi maliyet artırıcı zamların etkilerini dikkate aldığımızda enflasyonu düşürmede biraz zorlanma yaşanması muhtemel görülüyor. Bir de faiz indirimi gelirse ekonomide talebin nispeten canlanmasıyla olay biraz daha çetin bir hal alabilir. Yine de gerçekleşmeleri görmek gerekecek.
Enflasyon TCMB faiz kararları için en önemli referans noktalarından biri. Ayrıca uygulanan ekonomik programın en ciddi kriterleri arasında yer alıyor. Bu açıdan enflasyonda kalıcı bir düşüş olmadan faiz indirimi sinyali verilmesi veya faiz düşüşü konusunda dikkatli olmakta yarar var. Diğer yandan ekonomide çarkların yavaşlaması gibi bir sorun da mevcut. BDDK’nın perşembe günü kredi kartları ve bireysel kredilere yönelik yaptığı düzenlemeler daha çok borç ödeme kapasitesinin zayıflaması ve buna bir tedbir olarak görülebilir.
Borsa dirençlere takıldı
Borsada çıkış için piyasayı taşıyacak ‘beklenti’, ‘gündem’ ve ‘para girişi’ kriterlerinden beklenti ve gündem tarafında olumlu gelişmeler var. Ancak BIST100 Endeksi dış borsalardan olumsuz ayrışarak düşüş eğilimini sürdürüyor. Çünkü para girişi yok veya yeterli değil.