İktidar uyarılara rağmen düşük faiz politikasında ısrar edince ekonomi krize girmiş, işleri toparlaması için Mehmet Şimşek ve Gaye Erkan gibi ‘piyasanın sevdiği’ isimler göreve getirilmişti. Yeni yönetimin ekonomi politikalarını ‘normalleştirmesi’ ve Merkez Bankası’nın da faiz artırması bekleniyordu.
Geçen ayki beklentiler yüzde 20-40 arasında değişiyordu. Faizse yüzde 8,5’ten yüzde 15’e yükseltilmiş ve beklentilerin altında kalmıştı. Bu nedenle dolar ve avro kurları fırlamıştı.
MB’nin 22 Haziran’daki toplantısına kadar 23,4-23,6 arasında dengeye oturan dolar/TL, faizin yeteri kadar artmamasından sonra yeniden yükselerek 26’yı geçmişti. Aynı şekilde avro/TL, MB’nin faiz toplantısına kadar 25,6-25,8 arasında dengeye oturmuş, faiz kararından sonra 28’i geçmişti. Dolar/TL şu an 26,9, avro/TL 30 seviyesinde.
MB, dün de beklentilerin artında bir artışla faizi yüzde 17’ye çıkarmıştı.
Yeni ekonomi yönetimi, ‘döviz satma’ gibi uygulamaların son bulacağına dair mesajlar verdi ama önceki yönetime göre sınırlı olsa da kuru dizginlemek için kamu bankaları tarafından döviz satılıyordu.
Bloomberg’e konuşan işlemcilerse son dönemde, kamu bankalarının kuru dizginlemek için dolar satmayı bıraktığını belirtmişti. Böylelikle döviz kurları serbest bırakıldı ve yükseldi.
Bloomberg’de Türkiye ekonomisi üzerine çalışan ekonomist Selva Baziki, Merkez Bankası’nın geçen ay müdahaleleri durdurduğunu söyledi. Ekonomi yönetiminin ithalatı kısmayı hedeflediğini belirten Baziki enflasyonun hızla artacağını öngördü.
Baziki, Bloomberg’de yayımlanan yazısını Twitter’da şöyle özetledi:
*MB’nin haziranda arka kapı müdahalelerini durdurduğunu hesaplıyoruz. Toplam müdahale miktarı mayısla aynı seviyede kaldı (199 milyar dolar). Müdahalelerin sonlanmasının da etkisiyle TL mayıs sonundan günümüze yüzde 23 değer kaybetti.
*Bu, rezervlerde artışı mümkün kılabilir. Nitekim, MB net rezerv (net swap) pozisyonunda mayıs-haziran ayları arasında yaklaşık 11 milyar dolar iyileşme görüyoruz. Miktar tam da MB aylık müdahale miktarına denk.
*MB’nin politika sıkılaşma süreci tamamlanmadan yani faiz desteği hedefe yakınlaşmadan müdahaleleri durdurması liradaki değer kaybının bir tercih olabileceğini ima edebilir. Yüksek dış finansman açığı veren ülkelerde yerel para değer kaybı bir politika tercihi olabilir.
*Fikir, ithalatı kısıp ihracatı artırmak yoluyla cari dengeyi iyileştirmeyi hedefler. Ancak Türkiye’nin ihracatındaki yüksek ithalat bağımlılığı (MB araştırmasına göre yüzde 45) rekabetçi fiyat üzerinden elde edilecek avantajları kısıtlayacaktır.
*Bu durumda ödemeler dengesini iyileştirecek mekanizma olarak geriye yerel paradaki değer kaybı sebebiyle ithalatın kısılması kalır. Yüksek bir maliyeti de beraberinde getirir: hızlanan enflasyon ve hane halkı bütçesi üzerinde artan baskı.
DİKEN