,

Okul masraflarındaki artış geçen yıla göre yüzde 88.8

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Mali Sekreteri Hasan Kütük, 9 Eylül'de başlayacak eğitim öğretim yılına yönelik yaptıkları araştırmada eğitim masraflarının yüzde 88,8 arttığını tespit ettiklerini belirterek "Okulların açılmasıyla beraber çocuklar, veliler ve öğretmenleri zor eğitim-öğretim süreci bekliyor. Hükümet, Milli Eğitim Bakanlığı'na yeterli bütçeyi ayırmadığı için okul idareleri bu giderleri karşılamak için velilere yükleniyor. Oradan bunun karşılanması için çeşitli adlar altında veliler ödeme yapmak durumunda kalıyor. Veliler müşteri, öğretmenler tahsildar, okullar ticarethane haline gelmiş" dedi.

Okul masraflarındaki artış geçen yıla göre yüzde 88.8

EĞİTİM RAPORU OKULA BAŞLAMA MALİYETLERİ

Grafik 1: 2019-2024 Okula Başlama Maliyetlerinin Karşılaştırılması

Okula başlama maliyetleri için 2019, 2022, 2023 ve 2024 yılları karşılaştırılmıştır. Yaptığımız bu araştırmada, belirtilen rakamlar içerisinde, okula zorunlu alınan bağışlar, sınıfların düzenlenmesi için toplanan paralar, velilerin çocuklarına verdikleri harçlıklar bulunmamaktadır. Zorunlu bağış adında alınan bu ücretleri de eklediğimizde, özellikle alt ve orta gelir düzeyindeki ailelere, okul giderleri ciddi bir yük olacaktır.  Araştırmamız okulöncesi, ilkokul, ortaokul ve liseye yeni başlayacak öğrencilerin başlangıç ihtiyaçlarını kapsamaktadır. Ankara il örneğinde öğrencilerimizin ihtiyacı olan 137 kalem ürün üzerinden yapılmıştır.

  • Okulöncesi düzeyde okula başlama maliyetleri 2023 yılına göre; 2024 yılında yüzde 98,9 oranında artmıştır.
  • İlkokul düzeyinde okula başlama maliyetleri 2023 yılına göre; 2024 yılında yüzde 84,25 oranında artmıştır.
  • Ortaokul düzeyinde okula başlama maliyetleri 2023 yılına göre; 2024 yılında yüzde 91,91 oranında artmıştır.
  • Lise düzeyinde okula başlama maliyetleri 2023 yılına göre; 2024 yılında yüzde 80,46 oranında artmıştır.

Ortalama artış yüzde 88,8 olmuştur.

 Okullar eğitim öğretim yılına hazır değil

Her yıl olduğu gibi okullarımız yine eğitim öğretim yılına birçok eksik ile başlayacak. Fiziksel eksikliklerin yanı sıra temizlik, güvenlik personeli gibi eksiklikleri hala devam etmektedir.

Kadrolu yardımcı hizmetli ve güvenlik görevlisi ataması yapılmamıştır. Yaklaşık 65 bin güvenlik, 105 bin de temizlik görevlisine ihtiyaç bulunmaktadır.

Yeteri kadar öğretmen ataması yapılmamıştır. Önceki öğretim yılında 85 binin üzerinde ücretli öğretmen çalıştırıldığı düşünülürse en az 100 bin öğretmen ataması yapılmadığı takdirde öğrenciler öğretmensiz, öğretmenler ise öğrencisiz kalacaktır. Yapılan 20 bin atama yeterli değildir. Dolayısıyla öğretmen açığı yine ücretli öğretmenlik sistemi ile kapatılmaya çalışılacaktır.

Öte yandan eğitim iş görenleri ciddi oranda mali zorluk çekmektedir. 25 yıllık bir öğretmen 44 bin lira maaş almaktadır. Bu nedenle eğitim öğretime hazırlık ödeneği en az bir maaş tutarında ödenmeli ve en düşük öğretmen maaşı yoksulluk sınırının üzerinde olmalıdır.

Okul bütçeleri oluşturulmalıdır

Okul bütçeleri oluşturulmadığı sürece velilerden para toplanmaya devam edilecektir. Okula başlama maliyetleri bu kadar artmış iken velilerin üzerinden mali yükün alınabilmesi ancak okul bütçelerinin oluşturulmasıyla mümkün olacaktır.

Zorunlu eğitim kapsamında, devlet okullarında örgün eğitim içerisinde 15.887.296 öğrenci bulunuyor. MEB'in bütçesi 1.092.129.668.000 TL’dir. Okullara her eğitim öğretim yılının başında eğitim öğretime hazırlık amacı ile öğrenci başına en az 1000 lira bütçe gönderilmelidir. Öğrenci başına 1000 lira gönderildiği takdirde MEB'in bütçesinin sadece 15,88 milyar lirası (%1,45) kullanılmış olacaktır.

Önceki Milli Eğitim Bakanı, okullara bütçe gönderildiğini ifade etmiştir. Oysa MEB tarafından sadece liselere bütçe gönderilmekte, ilk ve ortaokulların ise sadece elektrik, su ve ısınma giderleri karşılanmaktadır. Bin öğrencisi olan okulların en az 5-6 temizlik görevlisi ihtiyacı bulunmaktadır. Bu okulların sadece altı temizlik personeli için aylık yaklaşık 150 bin lira ödeme yaptığını düşündüğümüzde merkezi bütçeden aktarılan kaynak ile okulların temizlenmesi dahi mümkün değildir.

Yaşanan hayat pahalılığı öğrencilerin kullandıkları malzemelere de yansımış, geçen yıllara oranla bütün malzemelerde büyük bir artış olmuştur. Asgari ücretle hayatını devam ettiren bir aile, ilkokula başlayan çocuğu için, bir aylık maaşından fazlasını, en düşük maaş alan memur ise maaşının yarısını okul masrafı olarak harcamak zorundadır.

Sonuç olarak anayasanın 42’nci maddesine göre, temel eğitim, tüm vatandaşlarımıza eşit ve parasızdır. Bu nedenle devlet, çocuklarımızın eşit koşullarda eğitim almalarını sağlamak zorundadır. Velilerin eğitim harcamaları göstermektedir ki devlet okullarında bu sağlanamamaktadır. Bu nedenle de okullarımız toplumdaki bütün eşitsizlikleri yansıtan kurumlar haline dönüşmüştür.

Eğitim Harcamaları

Eğitim ekonomisi ile eğitim arasında çok boyutlu bir ilişki vardır. Öncelikli hedef iyi yetişmiş bireyler yetiştirmek olmalıdır. Kaynakların doğru kullanılması, planlamanın uzun erimli yapılması, toplumsal kalkınmanın vazgeçilmezidir.

AKP iktidarı ile yöneticilerden sınırlı kaynaklarla daha fazlasını başarmaları beklenmektedir. İktidar eğitim bütçesi konusunda sayılarla saklı gerçeklerin arkasına sığınmaktadır. Eğitim için ayrılan bütçenin verimli kullanılması esas olmalıdır. Eğitime ayrılan kaynakların kişisel ve toplumsal getirisi yüksektir. Bu açıdan değerlendirildiğinde iyi yurttaş, iyi eğitimli birey yetiştirmek toplumsal gelişimi hızlandıracaktır. Bu nedenle eğitimden tasarruf yapılmamalıdır. AKP iktidarı 22 yıllık yanlışlarının bedelini öğrenci, veli ve öğretmenlerimize ödetmeye çalışmaktadır.

Ülkemizde öğretmen açığı derinleşmiş, ataması yapılmayan öğretmen sayısı bir milyona yaklaşmış, okullara temizlik-güvenlik görevlisi ataması yapılamayacak duruma gelinmiştir.

İkili ve taşımalı eğitim devam etmekte, yatılı okullar kapatılmakta, örgün eğitimdeki çocuklarımız açık öğretime yoğun bir şekilde geçiş yapmaya devam etmektedir.

2024 yılı eğitim bütçesi mevcut sorunları çözmekten uzaktır. Nitel ve nicel ihtiyaçları karşılamaktan çok uzak bir bütçe ile karşı karşıya bulunmaktayız. 2016 sonrası tüm alanlarda eğitime ayrılan pay azalmıştır.

Ülkemizde eğitime ayrılan bütçenin azlığı uluslararası verilere de yansımıştır. Uluslararası alandaki son verilerine göre, tüm eğitim kademeleri birlikte ele alındığında, öğrenci başına yapılan eğitim kurumları harcaması Türkiye’de 5.352 dolar, OECD ülkeleri ortalamasında ise 12.647 dolardır. Buna göre, OECD ülkeleri ortalamasında tüm kademelerde öğrenci başına yapılan eğitim kurumları harcaması neredeyse Türkiye’nin iki katı kadardır. Türkiye bu harcama miktarı ile Meksika ve Kolombiya’dan sonra öğrenci başına yapılan eğitim kurumları harcamasının en düşük olduğu üçüncü OECD ülkesidir.

Eğitim harcamasının gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki payı (GSYH) 2014 yılında %6,5, 2018 yılında %5,8, 2019 yılında %6, 2020 yılında ise %5,36, 2021 yılında %4,8 iken 2022 yılında %3,9’a düşmüştür. Devlet eğitim harcamasının gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki payı ise 2018 yılında %4,3, 2019 yılında %4,4, 2020 yılında %4, 2021 yılında %3,4, 2022 yılında ise %3,1 olarak gerçekleşmiştir.[1]

Öte yandan OECD ülkeleri arasında ne eğitimde ne istihdamda olan 18-24 yaş aralığındaki gençlerin oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye’dir. Türkiye’de her üç gençten biri ne eğitimde ne istihdamdadır ve bu oran Türkiye’de yıllar içinde neredeyse sabit kalmıştır.[2] Ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin çoğunluğunu (%34’ün içindeki %24) ise işgücüne dahil olmayan, bir başka deyişle çalışmayan ve aktif olarak iş aramayan gençler oluşturmaktadır. Türkiye’de ne eğitimde ne istihdamda olma oranları 25-29 yaş arası genç yetişkinler arasında da oldukça yüksektir. Yükseköğretim mezunları için %26 olan ne eğitimde ne istihdamda olma oranı, genel ortaöğretim mezunları için %33, mesleki ortaöğretim mezunları için ise %27’dir. OECD ülkeleri ortalamasında ise bu oranlar yükseköğretim mezunları için %10, ortaöğretim mezunları için ise %17’dir.[3]

Ülkemizde Devlet ve ailelerin eğitim harcamaları 2022 yılında 2021 yılına göre %69,3 artarak 587 milyar 438 milyon TL oldu. 2022 yılında bir önceki yıla göre eğitim harcamalarının en fazla arttığı eğitim düzeyleri; %113,8 ile okul öncesi ve %74,1 ile yükseköğretim olmuştur.

 

  Grafik 2. 2011-2022 Eğitim Harcamaları

 

Türkiye’de eğitim harcamaları 2022 yılında 2021 yılına göre %69,3 artarak 587 milyar 438 milyon TL olmuştur.

Okulöncesi düzeyde, 2014 yılında öğrenci başına 2.635 dolar harcama yapılırken 2022 yılında öğrenci başına sadece 1.145 dolar harcama yapılmıştır.

İlkokul düzeyinde, 2014 yılında öğrenci başına 1.939 dolar harcama yapılırken 2022 yılında öğrenci başına sadece 1.137 dolar harcama yapılmıştır.

Ortaokul düzeyinde, 2014 yılında öğrenci başına 1.892 dolar harcama yapılırken 2022 yılında öğrenci başına sadece 1.203 dolar harcama yapılmıştır.

Ortaöğretim düzeyinde, 2014 yılında öğrenci başına 2.396 dolar harcama yapılırken 2022 yılında öğrenci başına sadece 1.275 dolar harcama yapılmıştır.[4]

Yükseköğretim düzeyinde, 2014 yılında öğrenci başına 5.169 dolar harcama yapılırken 2022 yılında öğrenci başına sadece 3.027 dolar harcama yapılmıştır. 2011 yılında 103 devlet, 62 vakıf olmak üzere toplam 165 üniversitede bulunmaktaydı. 2022 yılına geldiğimizde 129 devlet, 74 vakıf, 4 vakıf MYO olmak üzere 207 üniversitede 4 milyon örgün eğitim öğrencisi bulunmaktadır. Görüldüğü gibi 2011 yılından buyana üniversite sayısı %25,45 artmıştır. Üniversite sayısı artarken eğitim harcamalarının GSYH içerisindeki payı azalmıştır.

  • TÜİK’in araştırmalarına göre yoksullar gıda harcamalarının büyük bölümünü ekmek, tahıl ve sebzeye ayırırken, zenginlerin gıda harcamalarının büyük bölümünü et balık ve deniz ürünlerine ayırdıkları görülmektedir. Dolayısıyla zenginlerin çocukları et, balık, deniz ürünleri ile beslenirken, yoksulların çocukları ekmek, tahıl ve sebze ile beslenir olmuştur.
  • Gelir dağılımındaki adaletsizlik ailelerin yaptığı harcama kalemlerinin hepsine yansımış durumdadır. Yoksulun çocuğu dengeli beslenme ve iyi eğitim imkanlarına ulaşmada sorunlar yaşamaktadır. Zenginlerin nitelikli eğitim imkanına çok kolay ulaştığı görülmektedir. Öğrenciler, iyi eğitim almış bir azınlık ve iyi eğitim imkanından yararlanamamış çoğunluk olarak ikiye ayrılmış durumdadır.

Tüm bu veriler, ülkemizdeki gelir dağılımına paralel olarak zengin ve yoksul arasındaki, eğitime ayrılan bütçe açısından oluşan uçurumu ortaya koymaktadır.

2024 Yılı Eğitim Bütçesi

  • 2024 yılı merkezi yönetim bütçesinin 11.089.037.425.000 TL olması öngörülmüştür. Milli Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu, Yükseköğretim Kalite Kurulu, Kredi ve Yurtlar Kurumu-Diğer bütçeleri toplamı 2024 yılı için 615.200.000.000 TL, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi ise 1 Trilyon 92 milyar TL olarak öngörülmüştür.

Tablo 1: 2024 Yılı Eğitim Bütçesi     

EĞİTİM BÜTÇESİ

Milli Eğitim Bakanlığı

1.092.129.668.000 TL

YÖK ve Üniversiteler

345.800.000.000 TL

ÖSYM

4.692.832.000 TL

Diğer-KYK (Yaklaşık)

172.577.500.000

TOPLAM

 1.615.200.000.000

Kaynak: Hazine ve Maliye Bakanlığı

  • 2024 yılında toplam eğitim bütçesi 1.615.200.000.000 TL olarak belirlenmiştir. Toplam eğitim bütçesinin; %67,61’ini MEB, %21,4’ünü YÖK ve üniversiteler, %0,3’ünü ÖSYM bütçeleri, %10,69’unu ise KYK ve diğer bütçeler oluşturmuştur.
  • Eğitim bütçesi toplamda 2024 yılı için,

1.615.200.000.000 TL olarak belirlenmiştir. 2024 eğitim bütçesinin Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya (GSYH) oranı %3,92; merkezi yönetim bütçesine oranı ise %14,56 olarak gerçekleşmiştir.

  • Millî Eğitim Bakanlığı 2024 yılı bütçesi,

1.092.129.668.000 TL olarak belirlenmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı 2024 yılı bütçesinin Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya (GSYH) oranı %2,65; merkezi yönetim bütçesine oranı ise %9,84 olarak gerçekleşmiştir.

Grafik 3. MEB bütçesinin ekonomik sınıflandırılması.

  • Ekonomik sınıflandırmaya göre 2024 yılı MEB bütçesinin; %72’si personel giderlerine, %9’u sosyal güvenlik kurumu devlet primi giderlerine, %7’si mal ve hizmet alım giderlerine, %9’u sermaye giderlerine, %2’si cari transferlere, %0,1’i ise sermaye transferlerine ayrılmıştır.
  • Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden yatırımlara ayrılan pay (sermaye giderleri) 2023 yılında 39.964.000.000 TL iken 2024 yılında 100.000.000.000 TL olmuştur.
  • Eğitim bütçesi 2016’dan bu yana GSYH içerisinde ve Merkezi Yönetim Bütçesi içerisinde azalma eğilimine girmiştir. 2016 yılında eğitim bütçesinin GSYH içerisindeki payı %4,21 iken 2024 yılında bu oran %3,92 olmuştur. 2016 yılında merkezi yönetim bütçesinden eğitime %19,24 oranında pay ayrılırken bu oran 2024’te %14,56’ya gerilemiştir. Bu veriler eğitime ayrılan bütçenin sürekli azaldığını ortaya koymaktadır.
  • MEB bütçesini objektif olarak değerlendirmek için Merkezi Yönetim Bütçesi ve GSYH içerisindeki payına bakmak gerekmektedir. 2016 yılından buyana MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesi içerisindeki payı azalmıştır. 2016 yılında MEB’in payı %13,38 iken 2024 yılında bu oran %9,84’e gerilemiştir. Aynı şekilde 2016 yılında MEB bütçesinin GSYH’ye oranı %2,93’iken 2023 yılında bu oran %2,65’e gerilemiştir.
  • 2024 yılı MEB bütçesinin;
  • %72’si personel giderlerine, %9’u sosyal güvenlik kurumu devlet primi giderlerine, %7’si mal ve hizmet alım giderlerine, %9’u’ sermaye giderlerine, %3’ü cari transferlere, %0,1’i ise sermaye transferlerine ayrılmıştır. MEB bütçesinin %81’i personel için harcanmaktadır. Kamuda en çok personel istihdamı Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindedir. Ancak eğitim hizmetleri alanında çalışanların tamamı yoksulluk sınırının altında, bir kısmı ise açlık sınırının altında gelir elde etmektedir. 25 yıllık bir öğretmen 44 bin TL maaş almaktadır.

Grafik 4. Merkezi yönetim bütçe ödeneğinden MEB yatırımlarına ayrılan pay.

  • Merkezi bütçe yatırım ödeneğinden MEB yatırımlarına 1998 yılında ayrılan pay %37,33 iken bu oran 2024 yılında %12,69 olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca MEB bütçesinden yatırımlara ayrılan pay 1998 yılında %30,63 iken, 2024 yılında bu oran %9,15’e gerilemiştir. Merkezi bütçe yatırım ödeneğinden ve MEB bütçesinden yatırımlara ayrılan payın düşüş eğiliminde olması taşımalı eğitim, ikili eğitim gibi alanlardaki sorunların 2024 yılında da artarak devam edeceğini göstermektedir.
  • AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay % 17,18 iken, 2024 yılı itibariyle bu oran %9,15’e gerilemiştir. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden yatırımlara ayrılan pay AKP iktidarı döneminde sürekli azalma eğilimi göstermiştir. MEB bütçesi içerisinde yatırımlara ayrılan payın en az %20 seviyesinde olması sorunların çözümü açısından önem arz etmektedir. Yatırım bütçesinin AKP iktidarı ile düşmeye başlaması siyasi iktidarın eğitime bakışını yansıtmaktadır.1998 yılında MEB bütçesinden yatırımlara ayrılan pay %30,03 iken 2024 yılında %9,15 olarak geçekleşmiştir.
  • YÖK-Üniversite bütçesinin GSYH içerisindeki payı 2002 yılında %0,71 iken 2024 yılında bu oran % 0,84’ye yükselmiştir. Üniversite ve öğrenci sayısı ciddi oranda artmış olsa da aynı artış bütçede yeterince gerçekleşmemiştir. 2016 yılında YÖK ve üniversitelerin bütçesi %4,16 iken 2024 yılına geldiğimizde %3,38’e gerilemiştir. 2016 yılından bu yana YÖK ve üniversitelerin bütçesi neredeyse %19 azalmıştır. Yükseköğretim düzeyinde yaşanan nitelik sorununun esas nedeni bütçe eksikliğidir.
  • 2024 yılı için Türkiye Maarif Vakfına 5,7 milyar TL aktarılmıştır. Türkiye Maarif Vakfı 51 ülkede 442 eğitim kurumu ve 36 yurtta 50.745 öğrenciye hizmet sunmaktadır. Kurulduğu günden buyana toplam 13,85 milyar TL para aktarılmıştır. Türkiye Maarif Vakfı öğrenci başına 112 bin 365 lira harcamaktadır. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi okullarda 15.887.296 öğrenci bulunmaktadır. MEB 2024 bütçesi ise 1.092.129.668.000 TL’dir. Öğrenci başına maliyet hesabı yapıldığında MEB’in sadece 68 bin 742 lira kaynak ayırdığı ortaya çıkmaktadır. Türkiye Maarif Vakfı’nın öğrenci başına yaptığı harcama MEB’in iki katı kadardır.

Okullarımız Eğitim Öğretime Hazır mı?

2024-2025 eğitim-öğretim yılı 9 Eylül tarihinde başlayacak. Önceki eğitim-öğretim yıllarında olduğu gibi okullarımız bu eğitim-öğretim yılında da birçok eksikle açılacak. Öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz ve velilerimiz var olan sorunların yanı sıra ortaya çıkan yeni sorunlarla da mücadele edecek. Her ne kadar Milli Eğitim Bakanı yeni eğitim öğretim yılına sorunsuz başlayacağımızı belirtse de gerçekte durum söylendiği gibi değil. Örneğin 6 Şubat depremini yaşayan illerimizde yıkılan okulların yerine yenileri yapılmadığı için, konteynır okullarda eğitim öğretim devam ediyor.

Diğer yandan yaşanılan ekonomik krizin en çok etkilediği alanlardan biri de eğitim olmuştur. Okula ulaşmak, okuldaki yaşamı istenilen biçimde sürdürmek, okul sonrasında bir sonraki güne hazırlanmak, bütün aileler için yüksek bir maliyete katlanmak anlamına gelmektedir. Bu maliyet artışından dolayı özel okula çocuğunu gönderen, göndermeyi düşünen velilerimiz haklı olarak resmi okullara yönelmektedir. İster özel okullarda olsun, isterse resmi okullarda olsun enflasyon nedeniyle velilerimizi daha zor günler beklemektedir.

Sonuç ve Öneriler

Türkiye, tüm eğitim kademelerinde öğrenci başına en düşük harcama yapan OECD ülkelerinden biridir. İlkokuldan yükseköğretim kademesine doğru öğrenci başına yapılan harcama miktarı artsa da Türkiye’de tüm eğitim kademeleri için öğrenci başına yapılan eğitim kurumları harcaması OECD ülkeleri ortalamasından oldukça düşüktür. Ülkelerin eğitim kurumlarına öğrenci başına yaptıkları harcama miktarı öğretmen maaşları, toplam öğrenci sayısı gibi farklı değişkenlerden etkilendiği için bir ülkenin eğitime yaptığı yatırımı milli servetin ne kadarını eğitim kurumlarına ayırdığını inceleyerek değerlendirmek daha nesnel bir bakış açısı sağlayabilir. Ancak tüm kademeler birlikte ele alındığında Türkiye’de yapılan eğitim harcamalarının GSYH’ye oranı da OECD ülkeleri ortalamasından düşüktür [5]

MEB istatistikleri eğitim sisteminin Bakan ve bürokratlarının bahsettiği kadar iyi durumda olmadığını ortaya koymuştur. Resmi okullardaki öğretmen sayısı 2022 yılında 40 bin atama yapılmasına rağmen artmamış 974 bin olarak kalmıştır.  Mevcut politikalarla atama bekleyen yaklaşık bir milyon öğretmenin sorununa kalıcı bir çözüm bulunması kısa vadede mümkün değildir. Okul-derslik sayılarına baktığımızda özellikle ortaokul ve ortaöğretim düzeyinde imam hatip okullarına yönelik pozitif bir ayrımcılık yapıldığı görülmektedir. Pedagojik açıdan eğitimciler tarafından çok tartışılsa da eğitimde fırsat eşitliği sağlayan yatılı okulların sayısının her geçen gün azalması, çocuklarımızı vakıf ve derneklere yönlendirmiştir. 4 4 4 eğitim modeli öncesi 4 bin 644 olan özel öğretim kurumları sayısı 14 bin 281’e yükselmiştir. Aynı şekilde öğrenci sayıları da paralel olarak artmıştır. 4 4 4 eğitim modeli ile kamusal eğitimden uzaklaşılmış, özel öğretim kurumları desteklenmiştir.

2024 yılı için eğitime ayrılan bütçe, eğitimin güncel gereksinimlerini, öğrenci ve eğitim emekçilerinin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. Eğitimin acil çözüm bekleyen sorunları göz önüne alındığında bu trajikomik bütçe, hükümet için eğitimin önem sırasında ne kadar arkalara itildiğinin de en güncel ispatı niteliğindedir.

Başlık aralarına bakıldığında: 

Şu an ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde yurtta kalan öğrencilere günlük üç öğün yemek ve bir ara öğün için ayrılan bütçe 155 liradır.  Bütçenin bu hali ile pansiyonlarda kalan yatılı öğrencilerimiz açlığa mahkum edilmektedir.

Gelişme çağındaki çocuklarımızın günde bir simit yiyerek akşama kadar idare etmeye çalışmakta ve musluklardan su içmektedir. Fahiş fiyatlar nedeniyle çoğu veli kırtasiye ve servis masraflarını bile karşılayamamaktadır. Bunlar göz önünde bulundurulmadan hazırlanan bu bütçe, “itibardan tasarruf olmaz” diyerek lükslerinden vazgeçmeyenlerin, tasarruf alanı olarak yine eğitim alanına karar verdiklerini ortaya koymuştur.

Eğitim, Anayasal olarak bedelsiz verilmesi gereken bir kamu hizmeti; beslenme, barınma, ulaşım gibi yan hizmetler de onun ayrılmaz bir parçasıdır. Oysa 2024 yılında MEB için oluşturulan bu bütçe; yeni okul ve derslik inşa etmeye yetmeyeceği için ikili eğitim ve taşımalı eğitim garabetlerini bitiremeyecek, eğitimde giderek dezavantajlı hale gelmiş yoksul öğrencilere sosyal ve maddi destek sağlayamayacak, eğitim sisteminin ihtiyacı kadar öğretmen atamasını yapamayacak, eğitim alanında giderek derinleşen barınma sorununa çözüm getiremeyecektir. Ayrıca MEB bütçesi eğitim iş görenlerinin ihtiyaçlarını da karşılayamayacak düzeydedir.

  • Merkezi yönetim bütçesi ve GSYH içerisindeki eğitimin payı iki katına çıkarılmalıdır.
  • Okul bütçeleri oluşturulmalıdır.
  • Tüm eğitim düzeylerinde öğrencilerimize ücretsiz öğle yemeği verilmelidir.
  • 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde tüm öğretmenlere bir maaş tutarında ikramiye ödenmelidir.
  • Öğretmenlik mesleğini basamaklandıran, meslek kanunu yeniden düzenlenmeli ve basamaklandırma yapılmadan tüm öğretmenlerin maaşlarında iyileştirme yapılmalıdır.
  • En az 100 bin öğretmen ataması yapılmalıdır.
  • Sözleşmeli, ücretli öğretmenlik sistemine son verilerek tüm öğretmenler kadroya geçirilmelidir.
  • Tüm okullara kadrolu temizlik ve güvenlik personeli ataması yapılmalıdır.
  • Tüm eğitim çalışanlarının maaşları yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmalıdır.
  • Eğitim öğretime hazırlık ödeneği bir maaş tutarında tüm eğitim işgörenlerine verilmelidir.

 

[1] Hazine ve Maliye Bakanlığı

[2] TEDMEM

[3] TEDMEM

[4] TÜİK

[5] TEDMEM

 

Kaynak : Gazete Memur

İlişkili Haberler

Manşetler