,

Beslenme sorunu acilen çözülmezse sağlıktan eğitime ağır bir fatura çıkacak

Türkiye'de gıda enflasyonundaki artışlarla birlikte okul çağındaki çocukların sağlıklı gıdaya erişimi sorunu büyüyor. Uzmanlara göre sorun acilen çözülmezse ülkeyi sağlıktan eğitime ağır bir fatura bekliyor.

Beslenme sorunu acilen çözülmezse sağlıktan eğitime ağır bir fatura çıkacak

Merve Kara-Kaşka BBC Türkçe

"Bodrum'a inşaat sektöründe mevsimlik işçi olarak çalışmak için çok sayıda işçi geliyor ama mahalle sistemi oturmuş ve bakkallar var. Bir mahallede bakkal varsa bu şanstır çünkü veresiye yazdırabilirsiniz. Bakkallarla konuştuğumuzda en fazla veresiye yazdırılan kalemlerin ekmek, kaşar, meyve suyu gibi çocukların beslenmeleriyle ilgili şeyler olduğunu söylüyorlar." diye anlatıyor Türkiye'de derin yoksulluk konusunda çalışmalara öncülük eden isimlerden Hacer Foggo.

BBC Türkçe'ye konuşan Derin Yoksulluk Ağı kurucusu ve CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Foggo, Türkiye'de pandemiyle birlikte artan çocuk yoksulluğunun pandemi sonrası ortadan kalkmadığını ve durumun daha da kötüleştiğini söylüyor.

Türk-İş'in araştırmasına göre Eylül ayında açlık sınırı 7 bin 245 lira, dört kişilik bir ailenin yapması gereken toplam harcama yani yoksulluk sınırı ise 23 bin 600 lira oldu.

Derinleşen yoksulluk karşısında çocuklar en kırılgan grup olarak tanımlanıyor.

Türkiye'de kız çocuklarının yüzde 85'i, oğlan çocuklarının ise yüzde 69'u yetersiz beslenmeye bağlı düşük kilo ve kansızlıkla mücadele ediyor.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 2021 verilerine göre Türkiye'de yaklaşık 23 milyon çocuk var ve her 2- 3 çocuktan biri maddi yoksulluk çekiyor.

OECD'nin pandemi öncesi verilerine göre Türkiye, OECD ülkeleri arasında çocuk yoksulluğunun en yaygın olduğu ilk beş ülkeden biri ve tek bir ebeveynle yaşayan çocuklar için yoksulluk oranı daha yüksek.

BBC Türkçe'ye konuşan ve isminin açıklanmasını istemeyen 3'ü okul çağındaki 4 çocuk annesi bir kadın, kağıt toplayarak geçimini sağladığını anlatıyor.

Bu anne çocuklarının geçmişte bir yıl boyunca okula gidemediklerini çünkü onlara "beslenme koyamadığını" söylüyor.

Resmi verilere göre Türkiye'de gıda enflasyonunda son bir yılda yüzde 100'e yakın artış yaşandı.

Yoksulluğun çok katmanlı olduğunu söyleyen Foggo, günlük yevmiyeyle çalışanlar, inşaat ya da tekstil işçileri ya da müzisyenler gibi farklı meslek gruplarından ebeveynlerin çocuklarının beslenme sorunuyla yüzleştiğini söylüyor.

İstanbul'da özel bir okulda çalışan bir öğretmenin BBC Türkçe'ye anlattığına göre, gıda enflasyonu orta üst gelir grupları arasında da "bugüne kadar görmediği" bir ayrışmaya neden oluyor.

Özel okul ücretine ek olarak ödenen yemek parasının yıllık 6 bin TL'den bu yıl 18 bin TL'ye yükseldiğini söyleyen öğretmen, yemek faturasının kesinti yapılan ilk kalemlerden biri olduğunu belirtiyor.

"Çocukların ne yiyeceği konusunda da ne yazık ki ailelerin gelirlerine göre büyük farklar oluşuyor." diyor.

'Temiz suya erişim lüks haline geliyor'

En yoksul kesim için sadece gıda değil temiz suya erişim de bir sorun haline geliyor.

Türkiye'de eğitimde fırsat eşitliği alanında çalışan Öğrenci Veli Derneği (Veli-der), yarım litrelik şişe su satış ücretlerinde, 2021-2022 eğitim öğretim döneminde yüzde 200'e yakın artışlar görüldüğünü söylüyor. Buna göre suya ayıracak harçlığı olmayan çocuklar sağlıksız koşullarda tuvaletlerden su içmek zorunda kalıyor.

Dernek, çözüm önerisi olarak, "Gerek okul içerisinde gerekse okul bahçelerinde su içme alanları olmalı, okul planlamaları buna uygun projelendirilmelidir." diyor.

Ancak sorumluluğun bir bölümü de belediyelere düşüyor.

Buna göre okulların su tesisatlarının düzenli bakımı yapılmıyor, okula kadar gelen temiz su binanın şebekesine girdiğinde içilebilme özelliğini kaybedebiliyor.

Bu nedenle belediyelerin de merkezi yönetimler çözüme ortak edilmesi gerekiyor.

Okul beslenme programları için harcanan her 1 euro, ülke ekonomisine 9 euro olarak geri dönüyor

Yapılan araştırmalara göre çocukların sağlıklı beslenmesi bedensel ve zihinsel gelişimlerini doğrudan etkiliyor.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) sağlık ve beslenmenin eğitim için bir temel oluşturduğunu söylüyor ve "çocukların sağlığına, beslenmesine ve esenliğine yatırım yapmak eğitimine yatırım yapmak kadar önemlidir" diyor.

UNICEF'in okullarda sağlık ve beslenme konulu 2020 tarihli raporuna göre okul beslenme programları okula devamlılığı artırmak, öğrenmeye açıklığı artırmak ve beslenme düzeyini iyileştirmek yoluyla çocuk gelişimini destekliyor.

Yoksulluk koşullarındaki çocuklar için okul sağlık ve beslenme programlarının okula devam süresini 2,5 yıl uzatıyor.

Besleyici okul gıdalarıysa okul kayıt oranlarını ortalama yüzde 9, okula devam oranlarını yüzde 8 artırıyor.

Okul beslenme programları kız çocuklarında anemi riskini yüzde 20 azaltıyor. Okul beslenme programları eşitlik ve kapsayıcılık konusunda nakit para destekleriyle birlikte en etkili iki yöntemden biri.

Okul beslenme programları için harcanan her 1 euro, ülke ekonomisine 9 euro değerinde geri dönüyor.

'Kantinlerin kapatılması gerekiyor'

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) okul çağındaki çocukların sağlıklı besinlere erişimini kolaylaştırmak için adımlar attığını söylüyor.

Bakanlık, 2016-2017 eğitim-öğretim yılından itibaren kantinlerde kızartma, cips, çikolata, gofret, şeker, kek ve tatlandırıcılı ürünlerin satışını yasaklamış ve bunların yerine meyveler, çiğ tüketilebilen sebzeler, salatalar ve kuru meyveler gibi daha sağlıklı gıdaların satışına izin vermeye başlamıştı.

Ancak öğrenciler son bir yılda kantinlerden gıdaları yüzde 100'e yakın zamla aldıklarını söylüyor.

Okullarda beslenme desteği konusunda bir rapor yayımlayan Ekmek ve Gül Derneği'nin görüştüğü Kocaeli'nden bir işçi şunları söylüyor:

“Okullarda kantin fiyatları uçmuş durumda ve sağlıksız, ancak evde yapmak da çok masraflı. Yine biz iş yerinde haftada bir iki et yiyoruz ama evde çoğu zaman bu bile olmuyor. Fabrikada bazı arkadaşlarımız yemekhanede çıkan süt, ayran, meyve gibi besinleri eve götürüp çocuklarının beslenmesine koyuyor...”

Kantinlerde yüksek düzeyde şeker içeren çeşitli ürünler satılmaya devam ettiğini söyleyen Gıda Mühendisi, Akademisyen ve Yazar Bülent Şık, kantinlerin sağlıklı gıdaya erişimin adresi olamayacağını belirtiyor.

BBC Türkçe'ye konuşan Şık, kantinlerin okul mutfakları olarak düzenlenip öğrencilere okul yemeği sunan birimler haline getirilmesi gerektiğini savunuyor.

Sağlıklı gıdaya erişimin temel bir hak olarak ele alınması gerektiğini söyleyen Şık, ana problemin "sağlıklı beslenmenin bireysel bir soruna dönüştürülmesi" olduğunu savunuyor.

Bu nedenle okul yemeklerinin özelleştirme ya da ihaleler yoluyla değil, doğrudan MEB tarafından sağlanması gerekiyor.

"Öğrencilerin yüzde 91’i beslenme desteği almıyor. Bu meseleye hızlı bir çözüm bumamız gerekiyor" diyen Şık önerisini şu sözlerle dile getiriyor:

"Tabldot yemeği değil sandviç, ayran, süt gibi hazırlanması, taşınması ve tüketilmesi kolay gıdalarla okullarda öğlen yemekleri verilebilir."

'Türkiye sosyal destekler açısından en kötüsünden daha kötü durumda'

MEB tarafından hazırlanan “Yetişkin ve Çocukluk Çağı Obezitesinin Önlenmesi ve Fiziksel Aktivite Eylem Planı 2019-2023" kapsamında 2020'de Doğu ve Güneydoğu'da okul yemeği programının pilot uygulamasının yapılması ve 2023'te okul yemeği programının ülke genelinde yaygınlaştırılması hedefi paylaşılmıştı.

Bakanlık BBC Türkçe'nin bu çalışmalarla ilgili sorularına yanıt vermedi.

Okulda beslenme desteği bir süredir muhalefetin de gündeminde.

CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceeri hafta başında öğrencilerin beslenme sorununa ilişkin TBMM Başkanlığı’na yasa teklifi sundu.

Okulda Ücretsiz Yemek Projesi'ni tanıtan İyi Parti ise, devlet okullarında ilk ve orta öğretim düzeyinde okuyan 15,1 milyon çocuğa kahvaltı ve öğle yemeğinin ücretsiz olarak verileceğinin sözünü verdi.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Sözcüsü ve Milletvekili Sera Kadıgil, okullarda bir öğün ücretsiz yemek ve temiz su dağıtılması için 12 Eylül'de kanun teklifi vermişti.

Proje kapsamında 15 milyon çocuğa, yıl boyunca ücretsiz öğle yemeği vermenin maliyeti 17,4 milyar TL, 15 milyon çocuğa, yıl boyunca ücretsiz öğle yemeği ve  kahvaltı maliyeti 26,2 milyar TL olarak hesaplandı.

Sera Kadıgil ise hesaplamalarında bu bütçenin azami 20 milyar TL olacağını söylüyor.

Diğer bazı milletvekilleri ve uzmanlar da bütçede böyle bir kaynağın farklı harcama kalemlerinden aktarılarak oluşturulabileceğini düşünüyor.

BBC Türkçe'ye konuşan Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, bu tip yardımlara bütçede farklı kesintilerle kaynak bulunabileceğini ancak sorunun Türkiye'de sosyal desteklere kaynak ayrılmaması olduğunu söylüyor:

"Türkiye, sosyal destekler açısından en kötüsünden daha kötü durumda. Milli gelirinin ancak yüzde 4’ünü sosyal desteklere ayırıyor. Eğitim malzemeleri gibi kalemlere destekler yapılıyor ama yoksullara yönelik kapsamlı bir düzen yok."

Uzmanlar soruna acil bir yanıt oluşturulmazsa Türkiye için uzun vadede ağırlaşacak bir faturaya karşı uyarıyor.

Sorunun geniş kapsamda, "yaban hayatın karşılaştığı baskı, ekonomik kriz ormansızlaşma, güvencesiz emek rejimi" gibi konular bağlamında ele alınması gerektiğini söyleyen Bülent Şık, hemen çözüm üretilmezse "toplumun ciddi bir şekilde açlık ve sağlık sorunlarıyla yüzleşeceğini" söylüyor.

İlişkili Haberler

Manşetler