1940 yılında Malatya’da dünyaya gelen Mustafa Kemal Derinkök, Türkiye iş dünyasında hem başarıları hem de çalkantılı yaşamıyla iz bırakan isimlerden biri oldu. Cumhuriyet döneminin ilk Malatya belediye başkanı olan Hasan Bey’in torunu olan Derinkök, ailesinden devraldığı büyük mirasla genç yaşta iş dünyasına adım attı. Malatya’daki geniş araziler, İstanbul’da satın alınan değerli gayrimenkuller Derinkök’ün sermaye temelini oluşturdu.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde dönemin etkili isimleriyle aynı sıraları paylaşan Derinkök, eğitiminin ardından dedesinden kalan mirasla inşaat ve gıda sektörlerinde şirketler kurdu. “Nişasta Kralı” lakabıyla tanındı, basın dünyasına İstanbul Express gazetesiyle giriş yaptı.
Vergi Rekortmenliğinden Casusluk Takibine
Efsane İşler isimli YouTube kanalında yer verilen derlemeye göre; 1978’de Türkiye’nin vergi rekortmeni olan Derinkök, Milliyet gazetesini satın almak için girişimlerde bulundu. Ancak yayın yönetmeni Abdi İpekçi’nin bu satışa engel olduğu iddia edildi. Aynı dönemde Ortadoğu ülkelerine yaptığı ihracatlar nedeniyle MİT tarafından da takip edildi.
Lübnanlı sanatçı Tarup’la yaşadığı ilişkiyle magazin dünyasında da konuşulan Derinkök, 1980 darbesinden sonra adının karıştığı yolsuzluk skandalıyla sarsıldı. Sosyal Güvenlik Bakanlığı döneminde kamuya arsa satışıyla ilgili iddialar nedeniyle yargılandı. 105 milyon liralık haksız kazanç iddiasıyla suçlandı, tutuklanmasa da yargılandı ve 1 yıl 6 ay hapse mahkûm oldu.
Kaçışlar, Kazalar ve Mahkemeler
1981’de uçağın Bulgaristan’a kaçırılması olayında yolcular arasında yer alan Derinkök, bu talihsiz olay nedeniyle duruşmasına katılamamış ve bu durum kendisine mazeret olarak sunulmuştu. Bir süre sonra Bulgaristan’da geçirdiği kaza sonucu yaralanmış, Türkiye’ye koltuk değnekleriyle dönüp teslim olmuştu.
1983’te sahibi olduğu İşçi ve Kredi Bankası’na el konuldu. Ardından döviz kaçakçılığı ve kara para aklama iddialarıyla yeniden gündeme geldi. 1 milyon dolar kaçırdığı öne sürüldü, hapse atıldı ve ticari faaliyetlerden men edildi.
İddialar, İftiralar ve Mücadele
Dönemin polis müdürlerine işkence iddiasıyla dava açan Derinkök, sistemle savaşını mahkemeler yoluyla sürdürdü. Ancak işler yolunda gitmiyordu. Lüks Jaguar aracının ödemesini yapamayan Derinkök’ün mal varlıkları icra yoluyla satıldı. Abdi İpekçi suikastine karıştığı yönündeki iddialar üzerine, gazetecinin eşi Sibel İpekçi’ye 5 milyar liralık tazminat davası açtı.
Banka Sahipliğinden Yalı İcrasına
1991’de Impexbank’la tekrar gündeme gelen Derinkök, bankanın gerçek sahibi olduğunu iddia etti. Ancak daha önce iflas ettiği ve banka sahibi olamayacağı gerekçesiyle bu iddia kamuoyunda tartışma yarattı. Büyükçekmece Gölü kıyısındaki arazisinin ucuza alındığını ve belediyeden rüşvetle imar izni alındığını iddia ederek Alarko Grubu'nu hedef aldı.
1993 yılında hakkında bu kez de sahte senet düzenleyerek icra takibi başlattığı gerekçesiyle dava açıldı. Rumeli Hisarı’ndaki yalısı da dahil birçok malvarlığı icralık oldu. Cezaevine konulan Derinkök, yargılama giderlerini karşılayamadığı için devletten yardım talep etti ancak reddedildi. Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldıktan sonra uzun süre ortadan kayboldu.
Son Yıllar ve Veda
1998’de yakalanan Derinkök, cezasını tamamladıktan sonra dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve ilgili bakanlara bir dosya sundu. Ancak dava yıllarca sonuçlanmadı.
2015 yılında geçirdiği kalp krizi sonucu 75 yaşında hayatını kaybeden Mustafa Kemal Derinkök, ardında sadece tartışmalar ve mahkeme dosyaları değil, aynı zamanda devasa bir servet de bıraktı. Büyükçekmece, Üsküdar, Kartal, Pendik ve Şile’de toplamda yaklaşık 100 milyon metrekarelik araziye ve İstanbul’da Formula 1 pisti ile Yeditepe Üniversitesi’nin bulunduğu arazilere sahipti.
Efsanenin Ardından
Mustafa Kemal Derinkök, Türkiye’nin yakın tarihli iş dünyasında adından en çok söz ettiren figürlerden biri olarak hafızalarda kaldı. Zirveye çıkan, tökezleyen, ama hep geri dönmeye çalışan bir figür... Onun hikâyesi, servetin ve gücün sınırlarını zorlayan, adaletle cebelleşen, medyada ve mahkeme salonlarında yıllarca süren bir mücadeleydi. Türkiye’nin yakın dönem ticaret tarihinde eşine az rastlanır bir portre olarak anılmaya devam edecek.